“Türkeş Gerçeği: Bir Ülkünün Maskesi”
(TÜRKKANLAR TÜRKÇÜ VE ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE TOPLULUĞU)
“Türk’ü Katledenin Ülküsü Türk Olamaz!”
Hüseyin Feyzullah’tan, Sahte Ülkücülüğe; Bir İhanetin Anatomisi
- “Türk İslam Ülküsü” Diyerek Başladılar – Türklüğü Kirleterek Devam Ettiler
Bir dönem çıktı bir grup.
Adına “Ülkücü” dedi.
Slogan attılar: “Liderimiz Türkeş, yolumuz Türk İslam Ülküsü”…
Ama bu Ne tam Türkçülük, Ne de gerçek İslam.
Bu bir Maskeydi.
Türk adı altında Arapçı tarikatçılığı,
İslam adı altında emperyalizme köleliği meşrulaştıran bir maskeydi. - Kim Bu Hüseyin Feyzullah, Ali Arslan?
Bugün “Alparslan Türkeş” diye bildiğimiz kişi, esasen Hüseyin Feyzullah adında,
Ailesi aslen Lübnan’ın Marunî veya Gregoryen Hristiyan Ermenilerinden.
1900’lerin başında Osmanlı içindeki karmaşa, tehcir ve savaş ortamında kimlik değiştirerek Kıbrıs’a geçiyorlar.
Türkeş’in ailesi Kıbrıs’a göç ettikten sonra “Türkleşmiş” gibi gösterildi.
Gerçek soyadları ya Ermeni ya da Arapça kökenliydi.
Lübnan üzerinden Kıbrıs’a yerleştirilen, aslen Ermeni kökenli ailelerdir. Amerika bu aileleri ve Rum topluluğunu güzel, lüks bir yaşam vererek devletin kadrolarında görev almak üzere seçilmiş çocuklarını ileride kullanmak üzere yetiştirmiştir. (Geçmişte de olduğu gibi Yıl 1908 Osmanlı İmparatorluğu döneminde Orduya Ermeni, Rum, Yahudi kökenli askerlerin sızdığı gibi). Başbuğ Atatürk’ün geldiği dönemler de Siyonist yapılar, localar, gruplar kapatıldı. Türk’e, Atatürk’e, Kuvayi Milliyeye baş kaldıran isyan eden Rum, Ermeni kökenli kişiler ülkelerine gönderildi. Karşıt gösteren ajanlar tespit edilip ülkenin refahı huzuru için asıldı. Amerika ve İngiliz yahudilerinin tüm projeleri yerle bir edildi. 1923-1938 arası Cumhuriyet en çağdaş bağımsız ve dış localara kapalı bir yönetim biçimi olarak yaşatıldı. Ayrıca Amerika’nın emrinde olup Osmanlı İmparatorluğu devlet içerisinde görevli Ermeni, Rum, Yahudiler kimileri Osmanlı kasalarını boşalttı, kimileri ülkeyi terk etti, kalanlar ise ülkede Türk soyadı kanunu ile Türkçe soyadlarını alarak Karadeniz, Ege ve Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde yaşamaya devam etti. Çünkü Türkler’den olduğunu belli etmeleri için Kanunla birlikte Türkçe soyadları almak zorunda kaldılar. Azınlık aileler, kendilerini Türk toplumuna entegre etmek veya kabul görmek için ise soyadına oğlu eki’ni tercih ettiler.
Bazıları ise kendi özgün soyadlarını korumak isterken, baziları da resmi kayıtlarda
“-Oğlu, Türk” eklerini kullandı.
Neden mi çünkü
Cumhuriyet dönemi milliyetçilik politikaları nedeniyle azınlıklar (Ermeni, Rum, Gürcü, Yahudi, Laz, Çerkez vs.) kendilerini Türk toplumuna daha yakın hissettirmek istedi.
Toplumda ve devlet nezdinde aidiyetlerini ve “yerliliklerini” göstermek için soyadlarını Türkçeleştirdiler veya “Türk, Oğlu” eki eklediler.
Bazıları da devlet baskısı veya asimilasyon politikaları nedeniyle soyadlarını değiştirmek zorunda kaldı.
Rum, Gürcü, Yahudi ve Ermeni Ailelerde
Bu toplulukların dilleri farklı olduğu için orijinal soyadları farklı kökenliydi.
Ancak devletin ve toplumun dayattığı standartlar ve baskılar sonucu,
“Türkçe ve kolay telaffuz edilen” soyadlarını aldılar.
Özellikle “-oğlu” eki yaygınlaştı çünkü hem “yerli” hem de geleneksel Türk soyadlarından biriydi.
Daha önceki dönemlerde özellikle Rum, Ermeni, Yahudi, Gürcü, Laz gibi azınlıklar kendi dillerinde veya Osmanlıca kökenli isimlerle anılıyordu. Rum, Gürcü, Yahudi ve Ermeni gibi azınlıklar Türkiye’de kalıp “-oğlu” ile biten soyadlarını alarak, hem resmi zorunluluğa uydu, hem de toplumsal kabul bizdenmiş gibi gözükerek, sözde asimilasyon süreçlerine ayak uydurdular.
Soyadı kanununu aldıktan sonra kendilerine;
Ermeni kökenli ama “-oğlu” ile soyadı alanlar:
Mollaoğlu
Arslanoğlu
Demiroğlu
Yalçınoğlu
Karakoğlu
Kazıkoğlu
Rum ve Yunan asıllı ailelerden örnekler:
İmamoğlu
Panikaroğlu
Theodoroğlu
Markoğlu
Nikoloğlu
Gürcü kökenlilerde:
Gürbüzoğlu
Güloğlu
Süleymanoğlu
Çakaroğlu
Yahudi kökenlilerde:
İshakoğlu
Davidsoğlu
Davutoğlu
Mikayoğlu
Türk ve Er İle ekleri ile örnek soyadları
Erdoğan
Ertürk
Bayraktürk
Güntürk
Demirtürk
Yazıtürk
Doğantürk
Ve onlarca buna benzer bir çok soyadı.
Azınlık kökenli birçok kişi ve aile, kendilerini Türk olarak göstermek, toplumda kabul görmek veya devletin asimilasyon politikalarına uyum sağlamak için soyadlarının sonuna Türkçe eklerini eklediler veya tamamen Türkçe soyadı aldılar.
Toplumsal Kabul ve Ayrımcılık;
Soyadı Türk olanlar, toplumda daha kolay kabul gördü.
Eski azınlık soyadları veya dil kullanımı dışlanma ve ayrımcılığa yol açtı.
Bu da azınlıkların kendi kimliklerini gizlemesine ya da asimile olmasına sebep oldu.
Siyasal Güç ve Kontrol
Soyadı değişikliği ile devlet vatandaşları daha kolay tanımladı ve kontrol etti.
Milliyetçi Türkiye kimliği pekiştirildi.
Azınlıkların siyasi temsil gücü zayıflatıldı.
Birde soyadı ile Türkçe’ye tercüme edilerek başımıza bela olarak kalanlar oldu. Ve yıllardır Ulu Türk ulusu uyurken bu Ermeniler, Rumlar, Gürcüler, Yahudiler daima Türk’ü nasıl bitiririz diye bir ara da çalışmışlar. Türk ulusu o sıralar uyutuluyordu.
Türkçe kimlikleri ile Asala terör örgütüne yıllarca binlercesi hizmet ettiler. Geçmişte 70,80,90 lı yıllar da ve günümüz de siyasi makamlarında olanlar da destek olup, hizmet edip kapı açtılar. - (Türkçe Tercüme Soyadları)
Karapetyan, (Ermeni) Karakoğlu, “Kara” + “oğlu” ile Türkçeleştirme
Hacopulos (Rum) Hacapoğlu Yunanca’dan uyarlanmış Türkçe biçim
Abramyan (Ermeni) İbrahimoğlu İslami-Türkçe uyarlama
Mizrahi (Yahudi) Mızrahoğlu Türkçe soyadı uyarlaması
Giorgiashvili (Gürcü) Gürcüoğlu Etnik kökeni gizleyip Türkçe’ye çeviri
Baroudjian (Ermeni) Barudoğlu “Barud” (barut) + “oğlu”
Demirjian (Ermeni) Demircioğlu “Demir” (metal) + “oğlu”
Hüseyin Feyzullah Amerika emrinde yetişen orduya sızdırılan kuvvetli bir istihbarat ajanı
Türkçü gibi konuştu,
ama Türk’ün düşmanlarıyla kol kola yürüdü.
CIA destekli Gladio yapılanmalarında görev aldı.
Müslüman kisvesiyle geldi ama CIA İslamını pazarladı.
Ve ne yaptı?
Bektaşi Türk köylerine saldırdı,
Alevi–Sünni ayrımı körükledi,
Binlerce Türk gencinin birbirini vurmasına zemin hazırladı.
“Ülkücü” Dediğiniz Yapı Türk’ün Katili Oldu
Bugün “ülkücü hareket” diye övülen o kirli sistemin kurucuları arasında:
Ermeni kökenliler,
Rum asıllılar,
CIA bağlantılı adamlar,
Ve gerçek Türk düşmanları vardı.
Bunların isimlerini o dönem arşivleri çok iyi bilir:
Artin Agopyan (Abdullah Öcalan)
ve bunlarla omuz omuza yürüyen sanki savaş kazanmış gibi Türk’ü bitirmeye gelen Başbuğ dediğiniz Türkeş ve Türkeş ekibi.
Hedefimiz Türk ülküsü diyen Bir Türkçü, Alevi köylerini neden hedef alır?
Gerçek bir Türk evladı, Anadolu Türkmeninin ocağını neden yakar?
Çünkü onlar Türk değildi.
1980 Öncesi Gençliğin Kanı Üzerinden Yükseldiler
1960–1980 arasında:
Üniversitelerde “sağ–sol” çatışması diye bilinen ama aslında derin devlet tarafından organize edilen bir gençlik kırımı yaşandı.
Ülkücü gençler ellerine silah verilerek “komünist vur” diye sokağa salındı.
Ama komünist dedikleri kimdi?
Kamalizm yolunda okuyan sorgulayan Türkçü Kişilerdi.
Komünist gruplar da aktif olarak saha da idi ama en çok da Türk soylu, Bektaşi, Alevi, fakir, köylü, sorgulayan TÜRK GENÇLERİ!
Bu dönemde:
Binlerce Türk genci ülkücüler tarafından öldürüldü.
Sonra aynı ülkücüler Mamak’ta APO’yla aynı koğuşta çay içti.
PKK’nın Temelleri de Bu Yapıların Çatışmasıyla Atıldı
Evet, bunların her biri doğrudur.
50, 60 kuşağına bağlı okuyan, gören, bilinçli bir insan böyle gerçeklere hakimdir.
Kandırıldı, sustu, susturuldu.
Evet PKK’yı sadece dış güçler kurmadı.
İçerideki ülkücü ve İslamcı kılıklı yapılar bu bölünmenin yolunu açtı:
Şırnak’tan Hakkâri’ye kadar orduya sızan kişiler yani jandarma destekli “Alevi–kürt düşmanlığı” yayıldı. Jandarma Erat yani Askerlik yapmaya gelen Er kısmına ise orduya sızan kişiler tarafından bu bölgeler de yaşayan herkese hain denildi. Evler basıldı, yakıldı İnsanlar dövüldü.
Çünkü PKK’yı o bölge de oluşturma vakti geldi. Bilinçsiz olan kürtleri de PKK’da silahlandırmaya teşvik ettiler.
CIA destekli tarikatlar bu bölgede örgütlendi.
Ve sonunda:
PKK palazlandı.
Ve kimse bu ülkeye “Türklük” adına ne fayda sağladıysa ya öldürüldü ya susturuldu.
Binbaşı Cem Ersever istihbaratçı bir subaydı. PKK’yı kuranları, Tüm şifreleri, tüm belgeleri ayrıca emperyal, Siyonist güçlere ve Ermenilere hizmet eden devlet, kamu yetkililerini, paşaları, vekilleri, istihbaratçıları, tetikçileri tespit etmiştir. Lakin açıklayacağını duyuracağı sıra 4 Kasım 1993 Yılında Ankara ilinin Elmadağ ilçesinde suikastle öldürüldü.
“Ülkücülük” Zihinsel Köleliktir – Türkçülük Değil!
Bugün sokakta:
“Bozkurt” işareti yapan,
“Başbuğ Türkeş!” diye bağıran,
Arapça dualarla yürüyen kalabalıkların
Kanımız aksada vallahi Zafer İslam’ın diyen zatlar bilmezler ki Türk’ün kanı akacak Zafer Arabın olacak ve bu kişiler %90’ı Türk tarihini bilmez.
Ne Atatürk’ün kitaplarını okumuştur,
Ne Orhun Kitabelerini duymuştur,
Ne de kutlu MS. Türk Tarihini “Göktürk’ten, Uygur’dan, Oğuz’dan haberi vardır.
M.Ö’ni bahsetmiyorum bile
Ama sabah akşam:
Reis Emret, Ölelim!,
Başbuğ Türkeş,
Rehber Kur’an Hedef Turan
Gibi sözler ile vatana ihanet edercesine yaşadılar, haberleri yok ama yoluna da devam dahi ettiler.
Türk için yaşadın mı ki, öleceksin?
Türkçülük = Şereftir, Akıldır, Bağımsızlıktır, Bilinçtir, Onurdur, Zalim Düzene İsyandır!
Senin ülkün Türk olacaksa:
Türk töresini bileceksin.
Türk’ün düşmanını ayırt edeceksin.
Din maskesiyle gelenin yüzünü düşüreceksin.
Ermeni, Rum kimliğiyle Türklüğü kullananları afişe edeceksin.
Ve asla unutmayacaksın:
Türkçülük, hiçbir zaman katil olmadı.
Ama sahte ülkücüler katliamın ta kendisiydi!
Çünkü sen Türk olduğunu unutsan da düşmanların asla Türk olduğunu unutmuyor.
Siz Türkçü değil, cellatsınız!
Siz ülkücü değil, hainsiniz!
Siz yol değil, çukur oldunuz!
Gerçek Türkçüler sizi tanıyor,
ve sizin adınıza konuşmanıza artık izin vermeyecek. Çünkü Atatürk ilkelerine dayalı Cumhuriyet’in kanunlarına ve hâkimiyeti milliye esaslarına riayet ve bunları müdafaa, Türk milletinin saadetine sadıkane ve bütün kuvvetimle sarfı mesai, Türk devletine teveccüh edecek her tehlikeyi kemali şiddetle men,
Evet şimdi bilinçsizlerin BAŞBUĞ dediği
Hüseyin Feyzullah (Alparslan Türkeş)
Babası: Ahmet Hamdi Bey
Annesi: Fatma Zehra Hanım
Resmî belgelerde hepsi Müslüman–Türk olarak görünür.
Ancak işin aslı bu kadar basit değil.
Peki “Ermeni veya Rum” İddiası Nereden Geliyor?
Bu iddiaların temeli birkaç noktaya dayanıyor:
Hüseyin Feyzullah isminin Ermeni–Rum kilise kayıtlarında geçmesi
Aynı isimde farklı kimlikte kişiler var.
Bu yüzden “bu kişi aslında dönmeydi” diyen çevreler oldu.
CIA ve Gladio ile olan bağlantıları
Türkeş, 1948’de Amerika’ya gönderildi.
Fort Benning / Georgia’daki Amerikan Harp Akademisi’nde “psikolojik harp” eğitimi aldı.
NATO üzerinden Türkiye’ye gelen ilk anti-komünist kadroda yer aldı.
O dönemde CIA destekli “stay behind” (Gladio) yapılarının başına sadece güvenilir ajanlar getiriliyordu.
Dolayısıyla “Türkçü gibi görünen ama istihbarat bağlantılı biri” olarak anılması buradan gelir.
27 Mayıs Darbesi’nden sonra tutumu
27 Mayıs 1960’ta Milli Birlik Komitesi içindeydi.
Sonra sürgüne gönderildi, geri döndü ve MHP’nin başına geçirildi.
Yani derin yapılar onu “darbe sonrası Amerika ile sürekli gizli bağlantıları sonrası denge unsuru” olarak kullandı.
Lübnan Bağlantısı Ne?
Burası karmaşık ama önemli:
Lübnan’daki bazı aile kayıtları ve göçmen verileri,
Kıbrıs’a göç eden bazı ailelerin kökeninde Maronit (Hristiyan Arap), Rum ya da Ermeni unsurlar olduğunu açıkça tarih ve etnik kimlik araştırma kayıtları gösteriyor. - Ama Sonuç Olarak Ne?
Alparslan Türkeş, resmî olarak TSK’da kurmay subay oldu, albay rütbesine kadar yükseldi.
Ancak bu sırada ABD–NATO–CIA eğitiminden geçti.
Türkiye’ye döndüğünde “Türk İslam Ülküsü” adıyla,
hem anti-komünist, hem anti-sol, hem de Alevi karşıtı bir yapı kurdu.
Ve bu yapı binlerce Türk gencinin kanı üzerinden iktidarların taşeronu oldu.
SONUÇ:
Hedeflenen Yapı “Türkçü” görüntüde ama emperyal taşeronlu yapılarla Türk devletine ve Türk soyuna büyük bir darbe.
Türkkanlar Türkçü Ve Atatürkçü Düşünce Topluluğu.


