Mehmet Yardımcı*
Zile’de Yatırlar ve Ziyaret Yerleri ile İlgili İnanışlar Uygulamalar, Menkıbeler
Zile, Asur Krallığı’nın başkenti Ninova Melikesi Semiramis tarafından kurulmuş dörtbin yıllık bir tarihe sahip Anadolu’nun en eski yerleşim yerlerinden biridir.
Çok eski devirlerde Hıristiyanlığın çıkışına kadar devam eden Anaitis mezhebi** mensuplarının ziyaret yeri olan Zile, üzerinde pek çok uygarlıkları barındırmış bir ilçe olup mistik kaynaklı düşüncenin yoğunluğunu her dönemde hissettirmiştir.
Erenler yurdu, evliyalar ocağı olan Anadolu’nun her yerinde olduğu gibi Zile’de de pek çok sayıda evliya ve ziyaret yeri bulunmaktadır. Bunlarla ilgili birçok menkıbe anlatılmakta, bu yatırların her birinin bir derde deva olduğuna yöre halkınca yürekten inanılmaktadır.
Tespitlerimize göre halen 21 tanesi ilçe merkezinde, 67 tanesi köylerinde olmak üzere toplam 88 yatır ve ziyaret yeri bulunmaktadır.
- yüzyıl sonlarında Zileli Âşık Seyit Derviş tarafından söylenen edebiyatımızdaki tek yatırlar destanı, l5 tanesinin adı zikredilerek bu ilçedeki yatır ve ziyaret yerleri için söylenmiştir.

A. Zile’de Bulunan Yatırlar
1) Zile’de Bulunan Yatır ve Ziyaret Yerlerinin Adları ve Bulundukları Yerler
- Abdal Musa: Emirören Köyü
- Ağbaba: Zile Merkez
- Ahi Evran: Zile Merkez
- Ali Hoca: Ali Hoca Köyü
- Ali Pınarı: Karşıyaka Köyü
- Analı Kızlı: Elik Tekkesi Köyü
- Arap Dede: Alıçözü Köyü
- Arap Dede: Zile Merkez (Atalar Cad.)
- Arap Dede: Zile Merkez (Elbaşoğlu camii avlusu)
- Ardıçlı Dede: Yeni Dağıçi Köyü
- Aslan Dede: Zile Merkez
- Ay Kadın : Kızılca Köyü
- Ayan Dede: Zile Merkez
- Balıklı: Korucuk Köyü
- Beyazıt-ı Bestani: Zile Merkez
- Bircivan: İmirdolu Köyü
- Coştu Baba: İmirdolu Köyü
- Coşkun Dede: Zile Merkez
- Çal Dede: Alıçözü Köyü
- Çamlı Dede: Alıçözü Köyü
- Çamlık: Alayurt Köyü
- Çatalarmut: İmirdolu Köyü
- Çatalçeşme: Eliktekke Köyü
- Çeltek Baba: Çeltek Köyü
- Çırçır Baba: Sofular Köyü
- Davunlu Dede: Zile Merkez
- Deveci: Güzelbeyli Bucağı
- Dikmen : Yayla Yolu Köyü
- Dilek mağarası: Karakuzu Köyü
- Dol Dede: Kızılca Köyü
- Ellez Dede: Ayvalı Köyü
- Ellez Dede: Hacılar Köyü
- Elik Tekkesi: Eliktekke Köyü
- Fındıklı: Üçkaya Köyü
- Gürz Baba: Şıh Köyü
- Hamur Kesen: Akgüller Köyü
- Hıdır Dede: Kurşunlu Köyü
- Hoca Beden : Alibağı Köyü
- Hoca Beden: Çakırcalı Köyü
- Hû Dede: Karakuzu Köyü
- Huy Kesen: Zile Merkez
- Hüseyin Gazi: Zile Merkez
- İmam Melikiddin: Zile Merkez
- İsmail Dede: Zile Merkez
- Kaba Ardıç: Yücepınar Köyü
- Kaba Pelit: Güzelbeyli Bucağı
- Kabak Dede: Taşkıran Köyü
- Kambur Dede: Yalınyazı Köyü
- Karaşeyh: Şıh Köyü
- Karaşeyh: Karaşeyh Köyü
- Kaygusuz Abdal: Akgüllür Köyü
- Kemerkaya: Turgutalp Köyü
- Kırklar: Kuruçay Köyü
- Koca Kayser: Zile Merkez
- Kuduz Hoca: Emirören Köyü
- Küçük Çeltek: Büyük Karayün Köyü
- Küçük Çeltek: Yalınyazı Köyü
- Mahmut Dede: Güzelbeyli Bucağı
- Melik Gazi: Güzelbeyli Bucağı
- Örümcekli Dede: Zile Merkez
- Ömer Dede: Zile Merkez
- Pervane Baba: Yıldıztepe Bucağı
- Pevri Baba: Çapak Köyü
- Saka Dede: Yalınyazı Köyü
- Sarda: Üçkaya Köyü
- Sarıtaş: Zile Merkez
- Sarılık Suyu: Acıpınar Köyü
- Sarılık Suyu: Akkılıç Köyü
- Sarılık Suyu: Emirören
- Süt Ali Baba: Zile Merkez
- Şeyh Ahmet: Kepez Köyü
- Şeyh Ali Baba: Zile Merkez
- Şeyh Ali Baba: Akçakeçili Köyü
- Şeyh Ethem Çelebi : Zile Merkez
- Şeyh Helvalı Dede : Zile Merkez
- Şeyh Kâru Baba: Zile Merkez
- Şeyh Nusrettin: Şeyh Nusrettin Köyü
- Şeyh Sal Sal: Boldacı Köyü
- Şıh Ali Baba: Akçakeçili Köyü
- Şıheylik: Yeşilce Köyü
- Tekke: Boldacı Köyü
- Yağmur Dede: Karabalçık Köyü
- Yedi Mezar: Boldacı Köyü
- Yeşil Kanat: Ali Hoca Köyü
- Yılanlı Dede: Çapak Köyü
- Yukarı Pınar: Kireçli Köyü
- Zeynel Abidin: Elikketke Köyü
- Zeyve Dede: Alibağı Köyü
B. Ziyaret Nedenleri
- Çocuğu Olmayanların Ziyaret Ettikleri Yatır ve Ziyaret Yerleri
1.1 Abdal Musa
Emir veren köyünde olup yörede Emirören adı ile de anılan bu ziyaret yeri çeşitli dilekler için ziyaret edilir.
Bu ziyaret yeri aynı zamanda çocuğu olmayanların ziyaret ettikleri ve çeşmesindeki sudan çocuğu olmayan kadını yıkayıp dilek dilettikleri yerdir.
Burayı ziyaret edip çocuk sahibi olan çocuğu ile gelip adak kurbanını keser.
1.2 Hüseyin Gazi
Zile’nin güneybatısında yüksekçe bir tepenin üzerinde bulunmaktadır. Genellikle çocuğu olmayan kadınlar ve evlenemeyen kızlar ziyaret eder. Adakta bulunurlar. Ziyarete aralıksız yedi perşembe gidildiğinde dileklerin kabul olacağına inanılır.
Hüseyin Gazi ile ilgili anlatılan bir efsane şu şekildedir:
Hüseyin Gazi tepesinin altındaki köyde Güllü isimli güzel bir kız varmış. Babası öldüğünden anası köylük yerde yalnızlık zor olduğu için köyünden yoksul bir adamla evlenmiş. Güllü, anası, üvey babası yoksulluk içinde yaşayıp giderlerken komşu köyden Güllü’ye dünürcüler gelmiş. Güllü komşu köye gelin gitmiş. Güllü’nün bir yıl sonra bir bebeği dünyaya gelmiş. Fakat kocası ince hastalığa tutulup birden ölüvermiş. Çaresiz kalan Güllü bebeği ile anasının evine dönmüş.
Üvey baba geçim darlığı çeken, kötü kalpli bir kişiymiş. Güllü’yü eve almak istememiş.
Anası “Güllü’mü eve koymazsan ev benim değil mi, Güllü’mün yerine sen çekip gidersin” demiş. Üvey baba istemeye istemeye Güllü ve bebeğini eve almış. Birlikte yaşayıp giderken bebek hastalanmış.
Güllü bebeği bir hekime götürmesi için üvey babasına yalvarmış, ikna edememiş. Anasının da yalvarmaları fayda etmemiş. Bebeğin sancıdan kıvranışları ve sabahlara kadar ağlayışları, kadınların yalvarışları karşısında adam: “Ben sizin karnınızı doyuramıyorum. Hangi para ile bebeği doktora götüreceğim. Yalnız, Hüseyin Gazi tepesinde kıraç bir tarlam var. Yıllardır tepe olduğu için ekmiyordum. Git o tarlayı kaz. Mercimek ek. Çıkan mercimeği pazara götürüp sat. Parasına da bebeği doktora götür, ilaç al.” demiş.
Çaresiz kalan Güllü, sabah ezanında kalkıp, çocuğu sırtına sarıp, kazmayı eline alıp doğru Hüseyin Gazi tepesi’nin yolunu tutmuş.
Hüseyin Gazi yatırının başında bulunan ardıç ağacına bir salıncak kurup bebeği yatırmış. Günlerce o tepeye çıkıp yatırın yanındaki tarlayı kazmış. Devamlı Hüseyin Gazi türbesi önünde diz çöküp Tanrı’ya yalvarmış. “Tanrım bana güç ver” diye gözyaşı dökmüş.
Tarlayı kazıp mercimekleri ekmiş. İki ayda mercimekler olgunlaşıp yolunacak hale gelmiş. Hastalığı gittikçe ilerleyen bebeği ile yine tepeye çıkmış, bebeyi yatırıp duasını yaptıktan sonra mercimekleri yolmaya başlamış. Çalışırken göğsünde bir sızı hissetmiş hemen bebeğine koşmuş, bakmış ki bebek ölmüş. O an öyle bir ah edip ağlamış ki sanki yer gök inlemiş.
Bu sırada yatırdan bir ses duyulmuş. “Mercimeğin taş ola, mercimeğin taş ola!” diye. Tarladaki bütün mercimekler tıpkı yeşil mercimek şeklinde birer taşa dönüşmüş ve tarlanın üzerini mercimek taşı kaplamış.
Şimdi bu ziyarete gidenler o tarlayı mercimek büyüklüğünde taşlarla kaplı olarak görürler. Hüseyin Gazi’nin hemen yanı başında bulunan iki mezardan birinin Güllü’nün diğerinin de bebeğinin mezarları olduğu söylenir.
Ziyarete giden ve çocuk sahibi olmak isteyen kadınlarbu tarladan yedi tane mercimek taşı alıp yastığının altına bırakırlar. Yedi gün sonra bu taşları tarlaya serperek çocuk için dilek dilerler. Çocukları olunca da kurban keserler.
1.3 Hoca Beden
Alibağ Köyünde olup çocuğu olmayanlar ziyarete giderler. Kurban kesip, başındaki ağaca çaput bağlayıp dilekte bulunurlar. Çocuğu olunca da çocukla birlikte gelip kurban keserler. Başındaki yaşlı pelit ağacı saygı nedeniyle kesinlikle kesilmez.
1.4 Kemerkaya
Turgutalp köyünde bulunan Kemerkaya denilen ziyaret yeri yurdun çeşitli yörelerinden çocuğu olmayanların geldikleri bir yer olup burayı ziyaret eden kadının çocuğu olacağına inanılır.
1.5 Pevri Baba
Çapak köyündeki bu ziyaret yeri çevre köylerdeki çocuğu olmayan ailelerin ziyaret yeri olup dilekleri yerine gelip çocuk sahibi olanlar çocukla birlikte gelip kurban keserler.
1.6 Yılanlı
Çapak köyünde bilinan Yılanlı adındaki ziyaret yeri de çocuk sahibi olak
isteyenlerin gittikleri ziyaret yerlerindendir.
- Karamsarlığa ve Ruhi Bunalıma Düşünlerin Ziyaret Ettikleri Yatırlar ve Uygulamalar
2.1 Çeltek Baba
Ruhi bunalıma düşenlerin, akıl hastalarının götürüldüğü bir ve felç geçirenlerin ziyaret yeridir. 13. yüzyılda Ahmed Yesevî ocağından gelip buraları kendisine yurt tutan Şeyh Mahmut Emircidoğan buraya yerleşip Çeltek Baba adı ile yörede ün salmış, tekke ve zaviye kurmuştur. Köyün adı da bu zattan gelmektedir.
Ziyaret kapalı bir mekân olup Çilehane denilen binanın içinde bulunan üç metre boyunda ve 60 santim çapındaki korint başlıklı bir sütuna akli dengesini yitirenler sıkıca bağlanır ve sabaha kadar orada bırakılır. İplerinden kurtulan hastanın iyileşeceğine inanılır.
Anlatılan bir menkıbeye göre eskiden Çeltek köyünün olduğu yerde gayrimüslimler oturmakta imiş. Dini liderleri kendi dini inançlarına göre elindeki kitaba bakarak “Buraya birisi gelecek. Bizi buradan uzaklaştıracak” dermiş.
Bir gün bu dini lider köyün üstündeki tepeden etrafı seyrediyormuş. Birden gözüne tepenin etrafındaki düzlükte bir adam ilişmiş. Hemen bekçilerden birisini kim olduğunu ve ne yaptığını öğrenmesi için göndermiş.
Bekçi yanına yaklaştığında bu kişinin elindeki asasını yere vurup vurduğu yerden su çıkardığını görünce şaşırıp koşarak dini liderlerine varmış.
Gördüklerini anlatınca liderleri “Bize buralardan gitmek gözüküyor” deyip etrafındakilerle oradan göç etmiş.
Adı Şeyh Mahmut Emircidoğan olan bu kişinin geldiğinde yörede su çok azmış. Asasını vurduğunda suyun çıktığı yere Hacetpınarı denmiş. İnsanlar bu sudan şifa arar olmuşlar. Ruhi bunalıma girenlerle felç geçirenler burayı ziyaret edip hastalıklarından kurtulmak için adaklar adarlar.
Çeltek Baba ile ilgili anlatılan rivayetlerin biri de şu şekildedir:
Şeyh Mahmut Emirci Doğan elinde bir doğan kuşu ve bir keklik olduğu halde dolaşırken, devrin büyüklerinden birinin oğlunun ayağındaki rahatsızlığı tedavi ettirmek üzere geldiklerinde, kendilerine sormuşlar. Şeyh Mahmut Emirci Doğan da yine kendisinden bahisle “Evet köyde” demiş. Yolcular köye doğru yürümüşler, köyün içine geldiklerinde Şeyh Mahmut Emirci Doğan kendilerini karşılamış. Gerekli bakım ve tedavi yapılmış. Çocuk şifa bulunca mukabilinde de ne istersin diye sormuşlar. O da “Şu doğanımın uçup dolaştığı yerlerin öşürünü bana vakfedin.” demiş. ve kendisine 17 köyün öşürü vakfedilmiş.
Devrinin büyük bir tıp alimi olan Çeltek Baba’nın bugün Çilehane denilen çalışma yeri ile medresesi mevcuttur.
2.2 Abdal Musa
Emirören köyünde bulunan ve Emirveren adı ile de bilinen Abdal Musa türbesi karamsarlığa kapılan, ruhi bunalımlara düşen kimselerin şifa umdukları, ziyaret sonrası rahatlığa ve huzura kavuştukları ziyaret yerlerinden biridir.
Çocuğu olmayanların, ruhi bunalıma düşenlerin, çeşitli niyetlerin yerine gelmesi için gidilen çok amaçlı ziyaret yerlerinden biridir.
2.3 Pervane Baba
Yıldıztepe bucağında bulunan Pervane Baba türbesi karamsarlığa ve ruhi bunalıma düşen, özellikle korku hastalığına kapılanların ziyaret ettikleri yatırlardandır.
Rahatsızlıklarından kurtulanlar daha sonra tekrar gelip yatır başında kurban kesip adaklarını yerine getirirler.
2.4 Şıheylik
Zile’nin Yeşilce köyünde bulunmaktadır. Köyün resmi adı Yeşilce olmasına rağmen yörede köy Şıheylik adı ile anılır.
Malazgirt zaferinden sonra Oğuz boylarından 12 çadırlık bir Türkmen kafilesinin köye geldiği, Anadolu’nun manevi mimarlarından Horasan erlerinden yedi kardeşin en büyüğü olan Şeyh Mehmet Efendi’nin buraya gelerek yerleştiği rivayet edilmektedir.
Bu Şeyh Mehmet icazetini almak için Amasya’daki şeyhe gitmiş. İcazet veren şeyh “Gel bakalım Mehmet ne kerametin var göster” demiş.
Şeyh Mehmet binanın direğini tutup sallamış. Direkle beraber bütün bina sallanınca Amasya’daki şeyh Mehmet Efendi’ye “Tamam Şeyh’im tamam iyilik bulasın.” demiş.
Bugün, ruhi bunalıma düşenlerin, işlerinin daha iyi, rahat ve düzenli gitmesini isteyenlerin ziyaret yeri olan Şıheylik’e gidenlerin iyilik ve dertlerine şifa bulduklarına inanılır.
- Yağmur Duası Nedeniyle Ziyaret Edilen Yatırlar ve Ziyaret Yerleri
3.1 Ellez Dede
Hacılar köyünde bulunan bu ziyaret yerine kurak mevsimlerde yağmur duası için topluca gidilir.
Yağmur duası sırasında ziyaret yerinde bulunan taşın ıslatılması ile yağmur yağacağına inanılır.
3.2 Hû Dede
Karakuzu köyünde yüksek bir yerde bulunan Hû Dede’ye yağmur duası için topluca gidilir.
Evliyanın bir sancağı bulunmaktadır.
Bu sancak yağmur duasına çıkıldığında su içerisine bırakılır. Şayet sancak suda kendiliğinden açılırsa yağmur yağacağına inanılır.
3.3 Kırklar
Kuruçay köyünde bulunan Kırklar’a da yağmur duası için topluca gidilmektedir.
Kırklar çok iri ve yaşlı kavakların bulunduğu bir meydandır.
Menkıbeye göre bir gelin gece vakti karanlıkta bu alandan geçerken selvi kavakların Tanrı’ya secde ettiğini görür. Gördüklerini köylüye anlatır fakat inandıramaz.
Ertesi gece yine kavakları bekler, selvi kavaklar secde için eğildiğinde en uzun kavağın dalının ucuna yazmasını bağlar. Köylülere durumu anlatır. Köylüler gelinin yazmasının insanın bir türlü çıkamayacağı en uzun kavağın ucunda bağlı olduğunu görünce inanırlar.
O günden sonra bu yerin kutsallığına inanılıp kurak mevsimlerde yağmur duası için ziyaret yerine çevrilmiştir
3.4 Ardıçlı Dede
Yenidağıçi köyünde bulunup kurak mevsimlerde yağmur duası için gidilen ziyaret yerlerindendir.
3.5 Kaba Ardıç
Yücepınar köyünde bulunan Kaba Ardıç ziyareti yağmur duası için gidilen ziyaret yerlerinden olup burada bulunan iri ardıç ağacının kutsallığına inanılır.
Menkıbeye göre Hz. Ali buralara kadar gelip bu iri ardıç ağacının gölgesinde dinlenmiştir. Bu nedenle kutsal sayılıp çeşitli dilekler için de ziyaret edilmektedir.
3.6 Şeyh Ali Baba
Yağmur duası için topluca gidilen yerlerden biri de Akçekeçili köyünde bulunan Şeyh Ali Baba türbesidir.
- Sarılık Hastalığı İçin Gidilen ve Suyundan Yararlanılan Ziyaret Yerleri
4.1 Acıpınar Sarılık Suyu
Acıpınar köyünde bulunan ve sarılık suyu denilen çeşme suyunun sarılık hastalığına iyi geldiği söylenmekte olup hastalar suyun başında yıkanır. Daha sonra da buradan alınan su günlerce içirilir. Bu yolla hastaların şifa bulduklarına inanılır.
4.2 Akkılıç Sarılık Suyu
Akkılıç köyünün batısında çok eski çağlardan kaldığı sanılan kale harabeleri yakınında bulunan su kaynağının sarılık hastalığına iyi geldiği söylenmekte olup, birçok sarılık hastasının bu su kaynağından şifa bulduğu anlatılmaktadır.
4.3 Emir Veren Sarılık Suyu
Emir Veren köyünde bulunan bu sarılık suyu da Zile merkez ve çevre köylerinde sarılık hastalığına yakalananların sıkça gittikleri ziyaret yerlerindendir.
Eski bir kale kalıntısı dibindeki sarılık suyu çeşmesinin başında hastalar yıkanıp sonra da evlerine götürdükleri suyu içerek şifa bulduklarına inanılır.
- Çeşitli Dilekler İçin Gidilen Yatır ve Ziyaret Yerleri
5.1 Ay Kadın
Çeşitli dilekler için gidilen Kızılca köyündeki Ay Kadın türbesinin yanı başında bulunan çeşme suyunda yıkanan ve bu suyu götürüp bir süre içen kimselerin mide rahatsızlıklarından kurtulacaklarına inanılır.
5.2 Balıklı
Yörede çeşitli dilekler yanında özellikle askere giden gençlerin askere gitmeden ziyaret ettikleri ve asker dönüşü ziyaretlerini tazeledikleri bir ziyaret yeri olarak bilinir.
Anlatılan menkıbeye göre eskiden bu evliyanın yanında bir havuz varmış. Bu havuzda beyaz, gümüş renkli balıklar yaşarmış. Bu evliyaya da bu yüzden Balıklı denmiş.
Savaş yıllarında bu köye iki tabur asker gelmiş. Tabur komutanı askerlerine havuzdaki balıkları yakalamalarını ve kızartmalarını emretmiş. O zaman köyün büyükleri: “Yapma, etme. Orası bizim ulu evliyamızdır. Onlara bir şey yaparsan, kendine, çoluğuna-çocuğuna Allah öyle bir bela verir ki, bin pişman olursun.” demişler. Komutan da: “Balıktan evliya mı olurmuş” deyip kahkahalar atarak balıkları yakalatmış.
Akşam balıkları kızarttırınca o gün çocuğunun biri yüksek bir yerden düşüp ölmüş. Diğer çocuğu oynarken ortadan kaybolmuş. Karısı tavadaki balıkları kızartırken ocağın başında ölüvermiş. O anda da balıklar tavadan yok olmuşlar.
Herkes hayrette kalmış. O zaman komutan yaptığına bin pişman olup tövbe etmiş. O günden sonra komutanı bir daha hiç gören olmamış. Balıklar suda tekrar peydah olmuşlar fakat beyaz gümüş renginde değillermiş. Bir tarafları beyaz, bir taraflyarı siyahmış. Siyah olan yerler tavada iken kızaran yerlermiş. Balıklara kimse zarar vermesin diye köylüler havuzun üzerini kapatmışlar. Fakat daha sonra balıkların kayboldukları görülmüş. Balıkların hiçbir izine rastlanmamış.
5.3 Beyazıt-ı Bestami
Halk arasında Beyazıbesten adı ile bilinen ziyaret yeri Zile merkezinde Ali Kadı Mahallesi’nde olup çevre halkı tarafından baş ve göz ağrıları ile çeşitli dilekler için ziyaret edilen yerlerdendir.
Çok eski devirlerde Zile Anaitis mezhebinin merkezi durumunda olduğundan, bu mezhebin inanışı gereği halk zevk ve eğlenceye fazla düştüğü için Ahmed Yesevî bu yöreye içinde Beyazıt-ı Bestami’nin de bulunduğu dört şeyh gönderir. Beyazıt-ı Bestami Zile’ye geldiğinde hiç öğrencisi ve müridi bulunmamaktadır. Halkı iyi yöne çekebilmek, İslâm kültürünü yayabilmek için hemen işe koyulur.
Pazar yerinden birtakım işçi alarak evine götürür. “Sabah namazını kılalım öyle işe başlarız.” der. Namazdan sonra bir zikir çekelim öyle işe başlarız.” der. Zikirden sonra “Ben biraz okuyayım öyle başlarız.” der. Kur’an-ı Kerim’i okuduktan sonra öğle olur. Yemeklerini yerler. Daha sonra “Namazımızı kılalım öyle işe başlarız.” der. Namazdan sonra sabahki gibi zikir ve Kur’an okuma derken akşam olur. “Bugün iş yapamadık, yarın gelin, yevmiyeniz çalışıyor.” der. Bir hafta böyle devam eder. Hafta sonunda işiniz bitti diye işçilerin parasını verip göndermek ister. Fakat işçiler parayı kabul etmeyerek kendilerinin mürid olarak kabulünü isteyip ilk müridleri ve ilk öğrencileri olarak kalırlar.
Beyazıt-ı Bestami için anlatılan bir menkıbe de şöyledir:
Beyazıt-ı Bestami devrinde Kör Kadı adı ile bilinen zalim bir kadı vardır. Kadı bir gün sokağa çıkma yasağı çıkarır. Çünkü hanımı ile birlikte kaleye çıkarak şehri izleyecek, muhabbet edecektir. Beyazıt-ı Bestami vakit namazını kılmak için evinin önündeki çeşmede aptest alır. Bu sırada başına dikilen askerler içeri girmesini sokağa çıkmanın yasak olduğunu söylerler. Beyazıt-ı Bestami evinin önü olduğunu, aptest alıp gireceğini söylese de askerler dinlemeyip kafasına bir dipçik vururlar.
Beyazıt-ı Bestami elini kanayan başına sürerek “Kabağın sahibi bilir.” der. Bu söz üzerine şiddetli bir rüzgâr eser. Bu rüzgâr kale surlarının üzerinden şehri izleyen Kör Kadı’nın eşini kaleden aşağı atar. Kör Kadı da olduğu yere düşerek bayılır. Rüzgâr kesilip kadı ayılınca karısının olmadığını görür, arattırır, kalenin eteğinde bulurlar. Kör Kadı’nın korkudan dili tutulmuştur, konuşamaz.
Kör kadı biraz sonra kendine gelip “Bugün ne oldu ise söyleyin, söyleyeni ödüllendireceğim” deyince, jandarmalar olanı anlatırlar.
Kör Kadı Beyazıt-ı Bestami’ye giderek halka karşı davranışlarının yanlış olduğunu anladığını, daha adil ve yumuşak olacağını bildirir. Beyazıt-ı Bestami’nin okuduğu bir dua sonucu dili tamamen açılıp eski sıhhatine kavuşur.
Halen Beyazıt-ı Bestami külliyesinde yatan yatırlardan biri Abdurrahman Çelebi’dir. Anlatılan bir menkıbeye göre Abdurrahman Çelebi’nin bir ağabeyi varmış. O da caminin imamı imiş. Abdurrahman Çelebi çok dindarmış. Abdest alırken dahi kendisinden geçermiş. O akşam abdestini alırken, suya bakmış, kendinden geçmiş. Allah tarafından ona suda bazı şeyler gösterilmiş.
Suda Karadeniz’i görmüş. Karadeniz’de bir balıkçı teknesi fırtınaya tutulmuş. Bir o yana, bir bu yana sanki ceviz kabuğu gibi sallanıyormuş. İçindeki balıkçılar ne yapacaklarını bilmeden Allah’tan yardım diliyorlarmış.
Bir dalga çok şiddetli teknenin üzerine geliyormuş. Abdurrahman Çelebi o zaman öyle bir hışımla sanki denizin yanındaymış gibi Allah tarafından öyle bir güç verilmiş ki Karadeniz’e atlamış. O anda balıkçı teknesini doğrultmuş.
O zamanlar üç peşli entari giyiyorlarmış. Abdurrahman Çelebi tekneyi doğrulturken peş olan yerlerinin arasına balıklar girmiş. Yine Tanrı’nın verdiği kuvvetle geri dönmüş.
Akşam namazına yetişmiş. Entarisinin peşini düzeltirken balıklar mescide dökülmeye başlamışlar. Balıklar orta yerde hopur hopur sıçramaya başlayınca kendinden büyük olan imam ağabeyisi seslenmiş.
“Bu balıklar neyin nesi?” demiş. Bunun üzerine Abdurrahman Çelebi: “Karadeniz’de bir balıkçı teknesi batıyordu. Onu düzeltmeye gittim. Balıklar ondan peşime girmişler.” demiş.
Bugün sıkıntı ve zorda kalanlar, işleri bozulanlar, çeşitli dert ve üzüntüleri olanlar da Beyazıbesten’e gidip işlerinin düzeltilmesi, sıkıntılarının gitmesi için dilek dilemektedirler.
5.4 Dilek Mağarası
Karakuzu köyünde çağlayan olarak bilinen şelale yakınındaki mağara olup mağaradaki bir çukura dilek tutularak para atılır.
Islatılarak duvara atılan bez parçası yapışırsa dileğin gerçekleşeceğine inanılır.
5.5 Hıdır Dede
Kurşunlu köyünde bulunan Hıdır Dede’ye ziyaret edildiğinde işlerin rast gidip bol kazanç elde edileceğine inanılmaktadır. Köy halkı tarafından o yıl bolluk ve bereket olması dileği ile Hıdırellez günü topluca gidilen ziyaret yeridir.
5.6 Karaşeyh Baba
Şıh köyünde bulunan Karaşeyh Baba çeşitli dilekler için ziyaret edilen yatırlardandır. Karaşeyh Baba için çevrede çeşitli menkıbeler anlatılmaktadır. Bunlardan biri şöyledir:
Şıh köyündeki bu yatırın yanından Çekerek ırmağı geçmektedir. Bu ırmak yağan kar ve yağmurlar nedeniyle ilkbaharda taşıp çevresini sular altında bırakarak zarar vermektedir. Yine bir ilkbahar günü yağan şiddetli yağmur sonucu ırmak kabarır, çevresini sular altında bırakıp Karaşeyh yatırına kadar ulaşır. Köy halkı evliyayı sudan kurtarmak için seferber olup yatırın önüne bent yapmağa koyulur.
Köylüler yoğun bir çalışma içinde iken kimsenin tanımadığı bir ihtiyar gelir. Selam verip ne yaptıklarını sorar. Köy halkı da: “Evliyayı selden kurtarmak için bent yapıyoruz.” der. İhtiyar ise: “Boşa çalışıyorsunuz. Sizde hiç akıl yok mu? Kendini kurtaramayan evliyayı varsın sel alsın.” deyip kaybolur.
Neye uğradığını şaşıran köylü işi bırakıp köye, evlerine döner. O gece yağmur yine yağmış, sabaha kadar devam etmiştir.
Acaba ne oldu diye meraklanan köylü sabah erkenden yatırın yanına gelince şaşırıp kalır. Irmak, yatağını değiştirmiş, yatırdan 500 metre kadar öteden akmaya başlamıştır.
Zile ve yöresinde “Kendini kurtaramayan evliyayı varsın sel götürsün.” sözü yaygın olarak söylenmektedir.
5.7 Kuduz Hoca
Kuduz hastalığının geçmesine etkili olduğuna inanılan bir ziyaret yeri olup bu tehlikeli hastalığa yakalananların getirildiği ziyaret yeridir.
5.8 Muallim Dede
Sivas’ta bulunan Şeyh Şemsettin Sivasî’nin kardeşi Muharrem Efendi’dir. İslâmın büyük alimlerinden Mehmet Arif Efendi’nin oğludur. 1505-1591 yılları arasında yaşamıştır.
Zile’de Muallim Dede adı ile bilinen Muharrem Efendi devrinin en büyük alimlerinden olup, şöhreti Osmanlı sınırları içinde yayılmış ve her tarafta büyük saygı görmüştür. Günümüze kadar gelen her medrese alimi mutlaka Muharrem Efendi’yi tanır ve saygı gösterir.
Muharrem Efendi kardeşi Şeyh Şemsettin Sivasî (Şemsettin Ahmet) ile birlikte babaları Mehmet Arif Efendi’den ilk eğitimlerini almış, babalarının vefatı ile Tokat’ta bulunan Arakiyecizade Şemsettin Efendi’den yıllarca öğrenimlerini görüp daha sonra iki kardeş İstanbul’a giderek eğitim ve öğretimlerini tamamlamışlardır.
İstanbul’dan döndükten sonra Cuma Pazarlı (Ezine Pazarı-Aydıncık) Muslihiddin Efendi’den feyz almış, daha sonra Tokat’ta Şeyh Şirvanî diye anılan Mecidüddin Abdülmecit Şirvanî’den feyzlerini tamamlayıp iki kardeş ayrılmışlar. Şeyh Şemsettin Sivas’a gitmiş, Muharrem Efendi de memleketi olan Zile’ye yerleşerek Ali Kadı Mahallesi’ndeki medresede ilim ve irfanını yaymaya çalışmıştır.
Sayısız eserleri bulunan Muharrem Efendinin kabri Zile Devlet Hastanesi bahçesinde babasının yatırı yanındadır. Yörede Muallim Dede adı ile bilinen evliyadır.
Muallim Dede’ye özellikle çocukları okula yeni başlayan aileler çocukları ile ziyarete giderler. Zihin açıklığı için dua edip adaklar adarlar. Aileden gelen telkinle öğrencilerin okul hayatları boyunca sınıflarını geçmeleri için gidip dua ettikleri ziyarettir.
Her türlü dilek ve istek için ziyaret edilen Muallim Dede’nin yatırının üzerinde sayısı ondan fazla olan fındık büyüklüğünde taşlar bulunmaktadır. Dilek dilenerek tek çift tutulan taşların istenen sayısı gelirse dileğin yerine geleceğine inanılmaktadır. Yine yatırın mermer sütunu üzerine bu küçük taşlardan biri muma batırılıp, dilek dilenerek yapıştırılmaya çalışılır. Yapışırsa dileğin yerine geleceğine inanılır.
Ayrıca evlenemeyen genç kızlar baht açılsın dileği ile perşembe günleri burayı ziyaret ederek mum yakıp adaklar adamaktadırlar.
5.9 Şeyh Ahmet
Kepez köyü yakınında gür çam ağaçları ile kaplı bir tepenin üzerindedir. Her türlü dilek ve istek için ziyaret edilip, adaklar adanıp kurbanlar kesilen bu ziyaret yerinin bir tek çöpünü bile götürenin büyük bir belaya uğrayacağına inanılır. Bu ziyaret yeri genellikle Hıdırellez’de o yıl bolluk ve bereket olsun diye de yöre halkı tarafından ziyaret edilmektedir.
Burayı ziyarete gelen ve kurban kesip yeyip içen halk buradan bir çöp almadan gider. Burada istediği kadar ağaç kesip yakar. Fakat kesinlikle bir çöp dışarı çıkmaz. İnanca göre burada yatan evliya orman ürünlerini götüren şahısları gece sabaha kadar rahatsız eder, götürülen bir tek çöp ya da bir kozalak bile olsa yerine geri bırakılmasını ister. Geri getirmeyenlerin bir felakete uğrayacaklarına inanılır.
Şeyh Ahmet’le ilgili çeşitli menkıbeler anlatılmaktadır. Bunlardan biri şöyledir:
Vaktiyle burada yaşayan Şeyh Ahmet adlı bir zat ormandan çeşitli ürünler elde eder, kepçe, kaşık, nalın, oklava vb. yapar bunları öküzünün boynuzuna asar ve bir ihtiyaç listesini ekleyerek öküzü şehre salarmış.
Öküz şehir esnaflarının dükkânları önünde tek tek durur dışarıdan dükkânlara bakarmış. Dükkân sahipleri de “Bizim Ahmet’in öküzü geldi.” der, ihtiyaç listesine ve alacaklara bakar, alacaklarını alır vereceklerini verirlermiş. Öküz bütün esnaflar önünde durduktan sonra tekrar yola koyulur Şeyh Ahmet’in yanına dönermiş.
Bugün Zile’de aptal aptal bakan insanlar için sık sık söylenen “Ahmet’in öküzü gibi ne bakıyorsun” deyimi buradan kaynaklanmaktadır.
Şeyh Ahmet’le ilgili bir menkıbe de şu şekilde anlatılmaktadır:
Eskiden Ahmet isminde şeyhlik yapan bir kişi varmış. Şeyh Ahmet konukseverliği ve kerametleri ile çevrede büyük ün yaptığından tüm konuklar onun evinde ağırlanırmış.
Bir gün padişahın savaşa giderken yolu Zile’ye düşmüş. Geceyi geçirmek için konaklayacak bir ev aramış. Zile halkı “Bu kadar askerle sizi ancak Şeyh Ahmet ağırlar”. demiş.
Padişah Şeyh Ahmet’i çağırttırarak kendilerini misafir edip edemeyeceğini sormuş. Şeyh Ahmet de kabul edip konukları evine götürmüş. Evde, içi oyuk büyükçe bir taşın içine birkaç teneke arpa koymuş. Askerlere, atlarınıza buradan sıra ile arpa verebilirsiniz” demiş. Padişah ve askerler şaşkın bir şekilde gülümseyerek “Bu arpa atlara yeter mi?” diye sormuşlar.
Şeyh Ahmet: “Eğer yetmezse bana bildirisiniz.” demiş. Askerler sıra ile arpayı atlara vermeye başlamışlar. Arpa atlara yettiği gibi üstelik de artmış. Sıra yemek yedirmeye gelmiş. Şeyh Ahmet önce ocağın üzerine üstü kapalı bir kazan koymuş. Kazanı kaynattıktan sonra askerlere tabaklarını alıp gelmelerini söylemiş. Gelen askerlere isteklerine göre tek kazandan birkaç çeşit yemek çıkarmasına ve üstelik yemeğin bitmeyişine şaşırıp kalmışlar.
5.10 Şeyh Nusrettin
Fuad Köprülü’nün İlk Mutasavvuflar adlı eserinde belirttiği, Horasan’dan gelen Hoca Ahmed Yesevî’nin öğrencilerinden Şeyh Nusrettin ve müritleri Zile’nin bugün Şeyh Nusrettin köyünün bulunduğu yere yerleşmişlerdir.
Şeyh Nusrettin Tekkesi ziyaretçilerle dolup taşmaktadır. Çeşitli dilekler için gidilen ziyaret yeri özellikle humma hastalığına yakalananların gittikleri ziyarettir.
Ayrıca küçük çocukların türbe etrafında yedi defa dolandırılması ile erken yürüyeceklerine inanılır.
5.11 Yedi Mezar
Çeşitli dilekler için ziyaret edilen Yedi Mezar adlı ziyaret yeri Boldacı köyünde bulunmakta olup, bu ziyaret yeri için şöyle bir menkıbe anlatılmaktadır:
Köyü basan eşkıyalar köylünün yiyecek, hayvan, para gibi kıymetli eşyalarını yağmalarlar.
Eşkıyalar köyden giderken şimdiki türbenin bulunduğu taraftan havada uçarak gelen kazma, kürek, keser gibi aletlerle eşkıyaya saldırır. Eşkıyalar ganimetleri bırakarak kaçarlar. Yardımı gelen ve görülmeyen bu kazma ve küreklerin türbedeki ermişler olduğuna inanılır.
5.12 Zeyve
Alibağı köyünde bulunan Zeyve adlı ziyaret yeri çevre halkının kaybettikleri para ve hayvanlarının bulunması dileği ile ziyaret ettikleri yatırdır. Herhangi bir şeyini kaybeden yöre halkı burayı ziyaret ederek bulunması için dua etmektedir.
Yörede bulunan her ziyaret yeri için halkımızın hafızasında yaşayan ve nesilden nesile ulaşan çeşitli menkıbeler bulunmaktadır.
Zile’de bulunan yatır ve ziyaret yerleri için Seyit Derviş’in meşhur Yatırlar Destanı şu şekildedir:
Yatırlar Destanı
Niçin beğenmezsin şehr-i Zile’yi
Şeyh Ethem Çelebi bunda yatmaz mı
Velilerin hocasının ulusu
Koca Kayser Sultan bunda yatmaz mı
Dünyaya bakuben alırdı ibret
Halktan kaçuben iderdi halvet
Ederdi dünyada aza kanaat
Coşkun Dede Sultan bunda yatmaz mı
Anı aziz kıldı dünyada Rahman
Gezerdi dünyada daima hayran
Ana munis idi vuhuş ve tayran
Ahi Evran Sultan bunda yatmaz mı
Asılzade icazet kadimi
Halveti tarikinin kadimi
Hızır İlyas değil miydi nedimi
Pürlü Dede Sultan bunda yatmaz mı
Eyleyen nefsiyle Şeytan’ı zebun
Olmuştu asrında kâmil-i fünun
Sahra-yı Hıdırlık’ta olur medfun
Ahmet Dede Sultan bunda yatmaz mı
Geçindi dünyada uryan ile aç
Bir ahede göstermedi ihtiyaç
Dertlilerin derdine eyleyen ilaç
Şeyh Karu Baba bunda yatmaz mı
Riyazetle geçirirdi eyyamı
Gice kaim gündüz siyam müdami
Evliyalar pirinin imamı
mam Meliküddin bunda yatmaz mı
Anda tekmildi ilim ile irfan
Hüda kıldı ana lütfünden ihsan
Dertlilerin derdine veren derman
Şeyh Helvalı Dede bunda yatmaz mı
Zahir batın ilimleri okuyan
Mürşid-i kâmilin eteğin dutan
Kutb ül aktab ile kalkıp oturan
Şeyh Muharrem Dede bunda yatmaz mı
Evliyalar zümresinin ulusu
Kırkların hem yedilerin reisi
Zile’de Dede Kargın halifesi
Şeyh İsmail Dede bunda yatmaz mı
Padişahzadedir hem Horasanî
Hüda ihsan etmiş ilmi irfanı
Evliyalar zümresinin sultanı
Şeyh Nusrettin Sultan bunda yatmaz mı
Yok idi ana asrında hiç akran
Anı aziz kıldı ol gani yezdan
Nefs-i emmareye basan pehlivan
Ahî Baba Sultan bunda yatmaz mı
Misli gelmemiştir anın asrında
Gece gündüz Hakk’ın zikri dilinde
Şehrin ulu bekçisi üst yanında
Arslan Dede Sultan bunda yatmaz mı
Ruz u şeb ederdi Hakk’a niyazı
Yanında bir idi dağ ile yazı
Veliler zümresinde hem dahi gazi
Hüseyin Gazi Sultan bunda yatmaz mı
Seyyah idi şarki ile mağribi
Elinden düşmez idi Hakk’ın kitabı
Evliyalar zümresinin mahbubu
Şeyh Ahmet Dede de bunda yatmaz mı
Din-i İslâm için gaza edenler
Ruz u şem durmayıp cevlan edenler
Kâfir elinde hep helak olanlar
Şehid-i şüheda bunda yatmaz mı
Seyit Derviş bütün kendin bilmişler
Herbirisi birlikte de gelmişler
Mezarıistanında medfun olmuşlar
Derviş-i dervişan bunda yatmaz mı
Bibliyografya
Mehmet Yardımcı özel arşivi.
Mehmet Yardımcı: Halkbilim ve Edebiyat Yazıları. Malatya 1993.
Mehmet Yardımcı: Yüzyıllar Boyu Zileli Halk Ozanları. Ankara 1983.
Semra Meral-Yusuf Meral: Her Yönüyle Zile. Zile 1982.
Semra Meral-Yusuf Meral: Zile’de Camiler, Türbeler, Veliler, Efsaneler. İstanbul 199l.
Tokat İl Yıllığı.
Zile Belediyesi: Zile 89. Zile 1989.
- Yrd. Doç. Dr. Dokuz Eylül Üniversitesi, Buca Eğitim Fakültesi Türkçe Bölümü.
** Anaitis: Anaitis, Anahita adı ile de bilinmekte olup tertemiz anlamına gelmektedir. Eski İran dininde Aşk ve Doğruluk Tanrıçası Anaitis’in birbirine karşıt iki kişiliği vardır. Bazen tertemiz bir bakire, bazen de azgın bir fahişe gibi görünürdü. Büyük tanrıçanın bu iki kişiliğinden birine eski doğu dinlerinin hepsinde rastlanır. Anaitis adına Susa, Akbatona, Babil ve Zile’de brçok tapınak yaptırılmıştır. Tanrıça Anaitis’e yapılan din törenleriyle Mithro’ya yapılan törenler birleştirilmiştir. Yunanlılar Anaitis’i Kybele ve Afrodit’le aynı saymaktadırlar.
Zile’de bulunan Anaitis tapınağı çevresinde her yıl sonbaharda yapılan geleneksel “Sokaia” şenlikleri düzenlenmiş, bu şenlikler “deri” adı ile yıllarca sürmüş, sdnra da “panayır” adı altında varlığını günümüze kadar korumuştur.