Başlık, Hz. İsa’nın bir sözünden alınmıştır. Allah ile aldatan şeytan çocuklarının, bu aldatmayı tezgâhlama mekânı olarak kullandıkları mabede yollama yaparak, şöyle diyor Hz. İsa: “Allah’ın evini ticarethaneye çevirdiniz, ey engerek yılanının dölleri!” Bu sözün önümüze koyduğu kahırlı ıstıraptan insanlığı kurtarmak için, vahyin son kitabı Kur’an gerekli adımları atmış, gerekli uyarıları yapmış, gerekli donanımı getirmiştir.
Bir kere; dinden resmî mabet çıkarılmış, bütün yeryüzü mabet ilan edilerek, Tanrı’ya ibadet için birilerinin kotardığı bir mekâna ihtiyaç bırakılmamıştır. Kur’an’ın ifadesiyle; “Ne yana dönerseniz, Allah’ın yüzü oradadır”. Ve Hz. Peygamber’in ifadesiyle; “Bütün yeryüzü mescittir. İnsan, Allah ile istediği yerde beraber olabilir”. Bu buyrukların özeti olan ilke de şudur: Bütün yeryüzü mabet, bütün meşru fiiller ibadettir.
Cami bir toplantı yeridir; orada namaz da kılınır. Cami; namaz için, olmazsa olmaz bir mekân değildir. Allah’ın evi falan hiç değildir.
Kur’an, engerek soyunun döllerine istismar imkânı yaratacak öteki yapılanmaları da yerle bir etmiştir: Din sınıfını yıkmış, din kisvesini yırtmıştır. Allah ile insan arasına girmesi muhtemel aracıları, şefaatçıları, yaklaştırıcıları, evliyayı birer şeytan uşağı ve şirk unsuru olarak gösterip kenara itmiştir.
KUR’AN BUNLARIN DİN DEDİĞİNİ LANETLİYOR
Bütün bu uyarılara rağmen; Kur’an dinlenmediği, Kur’an’dan gerekli donanım alınmadığı için; engerek yılanının dölleri ellerini kollarını sallayarak, yirminci ve yirmi birinci yüzyılda bile zulümlerini sürdürmüş; kitleleri zehirleyip felç ederek, onları camilerde soyup soğana çevirmişlerdir. Hem de, milyar dolarlık rakamlarla! Mercümek talanından Deniz Feneri soygununa ve bugün pis kokuları sokakları dolduran AKP (adaletsizlik ve karanlık partisi) yolsuzluklarına kadar, tümü doğrudan veya dolaylı yoldan mabedin kullanılmasıyla gerçekleştirilmiştir.
Engerek yılanının dölleri, tarihin her döneminde mabedi ve dini istismara gitmeden ve bir de emperyalizmden destek almadan asla başarılı olamamışlardır. Bugün de öyledir. Bugün, engerek yılanının döllerinden yakasını kurtarmak isteyenler, öncelikle cami sömürüsünü durdurmak zorundadırlar. Ve bilmek zorundadırlar ki; bugün ‘cami, Allah’ diye diye, Allah ile aldatarak, Allah ile susturarak; Allah’ın iradesinin tam aksini yapmanın dokunulmaz mekânı, eleştirilmez alanı olarak kullanılmaktadır. Bunun anlamı: caminin, ‘Allah ve din’ tabelası altında, insan hakları ihlali için kullanıldığıdır.
Türkiye’de bugün mabet istismarının anayasal kurumu Diyanet İşleri’dir. Diyanet’in kotardığı cami, beş buçuk katrilyonluk bir bütçeyle, yani bizzat devletin destek ve himayesinde soygunların ve haksız kazancın aracı yapılmaktadır. Şunu sormalıyız:
Kur’an dini, birileri namaz kılsın diye; yüz bin civarında insana beş buçuk katrilyon maaş dağıtılmasını meşru görür mü? Dahası: Bu maaşların, namaz kılmayan, camiye gelmeyen insanlardan alınmış vergilerden verilmesini meşru görür mü? Hayır, asla meşru görmez. Aksini söyleyenler din adına yalan söylüyorlar. Doğru söylediklerinden emin iseler; gelsinler, milletin önünde konuşalım.
Gerçek şu ki: zulüm içinde zulüm söz konusudur. Dine hizmet adı altında, dindışılığın en yıkıcısı sergilenmektedir.
Yaşar Nuri Öztürk
‘Engerek yılanının dölleri’
İLGİLİ YAZILAR