Amasya yöresinde zamanla ziyaretgah özelliği kazanmış bir çok türbe bulunmaktadır.
Bunlardan özellikle bazıları daha çok Alevilerce ziyaret edilmektedir. Çünkü bu türbelerde medfun
bulunan şahıslar kendi yaşadıkları dönemdeki Alevi ileri gelenlerinden ya da lider konumundaki
kişiliklerdir. Bu ziyaretgahlardan en çok bilinenleri ve uğrak olanları Amasya Hamdullah Efendi
türbesi,Merzifon Piri Baba türbesi ve Gümüşhacıköy ilçesi Sarayözü köyü Pir Ali Bircivan türbesi ile
Amasya merkez Yassıçal beldesindeki Ergonaş Baba türbesidir. Aşağıda bu türbelerin genel bir
tanıtımıyla birlikte tarihçeleri hakkında bilgiler verilecektir.

Hamdullah Efendi Türbesi :
Hacı Bektaş Veli dergahının 23.Postnişini olan Hamdullah Çelebi (1767-1836),Feyzullah
Çelebi’nin büyük oğlu olup,babasının 1824 yılında hakka yürümesi üzerine Postnişin olmuştur. Asıl adı
Mehmed Hamdi olan Hamdullah Çelebi (Hamdullah Efendi) önce Yeniçeri Ocaklarının ve bunu
devamında Bektaşi tekkelerinin kapatılması sonucu II.Mahmud tarafından 23 Cemaziülahir 1243
(1827 Miladi) tarihli fermanla Amasya’ya sürgün edilmiştir.
A.Celalettin Ulusoy, Pir Dergahından Nefesler adlı kitabında (s.27),Hamdullah Efendi’nin
sürgüne giderken beraberinde bir çok kitap ve belge götürdüğünü fakat erkek evladı olmadığı için
olsa gerek götürülen kitap ve belgelerin günümüze kadar korunamadığını yazmaktadır.
Hamdullah Efendi hakka yürüdükten sonra Amasya’daki Aleviler, Hicri 1263 yılında (1847)
mezarının üzerine bir türbe yaptırmışlardır. Kare planlı tek kubbeli olarak düzenlenen türbe
Amasya’nın Pirler mevkiinde yer almaktadır. Türbe bir avlu duvarıyla çevrili olup,kuruluk,ocak ve
kesim yeri gibi müştemilata da sahiptir.
Türbe ile ilgili bilgi veren en eski kaynak Abdizade Hüseyin Hüsameddin Yasar’ın Amasya Tarihi
adlı eseridir. Fakat burada ne yazık ki tarih ve bilgi yanlışlıkları görülmektedir. En büyük yanlışlık
türbeden bahsedilirken Bektaş Baba türbesi ifadesinin kullanılmış olmasıdır. Bu konuda Hüseyin
Hüsameddin Yasar’ın verdiği bilgiler şöyledir:
“ Aşağı Pirler’in kuzey batısında Tekke medresesi bitişiğinde olup,kargir bir kubbesi olan hususi
bir odadır. İçinde Bektaşilerden Kırşehirli Bektaş Baba medfun olup,baş ucunda ‘el-Hac Bektaş Baba-yı
Veli’ levhası vardır. Pir eşiğini ziyaret etmesi münasebetiyle, ‘Hacı’ denmiştir. Amasya köylerinde
oturan Aleviler tarafından 1284’te (1867) bir türbe yaptırılmış ve 1314’te (1896) bu türbe aynı köylüler
tarafından tamir edilmiştir. Alevilerin ziyaret ettiği bir yerdir.”
bu ifadeleri maddeler halinde eleştirerek düzeltecek olursak;
1- Hamdullah Efendi türbesinde Kırşehirli Bektaş Baba diye bir kimse medfun
olmayıp,Hamdullah Efendi ve Eşi medfun bulunmaktadır. Buradaki Bektaş Baba herhalde Hamdullah
Efendi’den “Bektaşi Baba” şeklinde söz edilmesi ve zamanla bu deyimin “Bektaş Baba” şekline
dönüşmüş ve sanki Hamdullah Efendi değil de Bektaş Baba diye biri bu türbede medfun gibi
gösterilmiştir.
2- Türbede Hüseyin Hüsameddin’in bahsettiği “el-Hac Bektaş Baba-yı Veli” diye bir levha
yoktur. Aksine türbenin orijinal kitabesinde türbenin bizzat ‘Hamdullah Efendiye’ ait olduğu
yazmaktadır.
3- “…Pir eşiğini ziyaret etmiş olması münasebetiyle ‘Hacı’ denmiştir…” ifadesine gelince; Alevi-
Bektaşi anlayışında pir eşiğini öpmekle kimsenin hacı olamayacağını sanırım herkes bilir. Bu ifadeler
yazarın Alevi-Bektaşi yolunu ne kadar az bildiğini,buna rağmen bu az bigilerden hareketle yorum
yaptığını göstermektedir.
4- Türbenin yapılış tarihi hakkında 1284h./1867m. Tarihi verilmiştir ki,türbenin üzerindeki
orijinal kitabesi 1263h./1847m. Tarihli olup,Amasya Tarihi yazarının bu kitabeyi (belki de türbeyi ?)
hiç görmediğini veya gördüğü şeyi yanlış hatırladığını akla getirmektedir. Zaten Amasya Tarihi adlı
eserin bir çok yerinde tarih ve bilgi yanlışlıkları bulunmaktadır. Burada sadece konuyla ilgili olan
kısmın eleştirisi yapılmıştır.
Bu kısa eleştiri ve düzeltmeden sonra gelelim Hamdullah Efendi türbesinin 1263 hicri (1847)
tarihli kitabesine. Beş dize halinde ta’lik hatla yazılmış olan kitabenin orijinal metni aşağıya
çıkarılmıştır:
1- Postnişin-i asitan-ı Hacı Bektaş-ı Veli,hem dahi evladı hünkar nesli şahı-ı evliya
2- Şübhesiz seyyid Hüseyin en-nesebi ali haseb,çaker-i isna aşerem hadim-i fakr-u fena
3- Mazharı feyzi bidayeti mürşidi kamil idi,oldu mir’at-ı kemali salikane hak nema
4- Zahiren etsin ziyareti kabrini hep zairan,esnayı ruhi olsun batınen al-i aba
5- Çıkdı hafız çardeh ma’sum tarih ……….,etdi Hamdullah Efendi hak deyü azm-i hüda
Sene – 1263 (1847)
Türbenin giriş kapısı sonraki yıllarda kuzeyden güneye alınmış ve türbe müştemilatının
bulunduğu cepheyle bakışımlı hale getirilmiştir. Türbenin içerisinde üzeri yeşil örtülerle örtülmüş iki
adet ahşap sanduka bulunmaktadır. Bu sandukalardan önde olanı Hamdullah Efendi’ye,diğeri
ise,eşine aittir. Türbe içerisinde dikkati çeken ilk şey duvarlardaki kalem işi bezemelerdir. Bu
bezemeler türbenin beden duvarları ve kubbeye geçişi sağlayan tromplarla kubbe içerisine
işlenmiştir. Ayrıca iç mekanı aydınlatan pencere sövelerinin içerisi karşılıklı olarak birbirine bakar
şekilde bir vazodan çıkan Natürmortlarla bezenmiştir. Beden duvarları ise,dikdörtgen panolara
bölünerek pano içlerine ince çizgilerle birbirine bağlanan zigzagların oluşturduğu ve adeta birer beşik
çatının üstten görünümünü hatırlatan şekillere sahiptir. Kubbe içerisi en ortada bir yıldız ve bu yıldızın
etrafında dört tane yuvarlak madalyon ve en dışta ise,kubbe eteklerinde,içleri palmet ve lalelerle
doldurulmuş kuşaklar yer almaktadır.
Yukarıda anlatılan bu bezemelerden ayrı olarak madalyonlar içerisinde yer alan ve yazı
bezeme örneklerinden sayılabilecek çalışmalarda bulunur. Bu madalyonlar içerisinde Oniki İmamlara
ait isimler yer almaktadır. Alevi-İslam inancının temel dinamiğini oluşturan Oniki İmamların adlarının
burada yer alması anlamlıdır. Bununla birlikte Allah,Muhammed ve Dört Halifenin adları da yuvarlak
pano içlerine işlenmiştir. Fakat Oniki İmamlarla birlikte burada ilk üç halifenin (Ebu Bekir,Ömer ve
Osman) adlarının da bulunması,Alevi-İslam inanç geleneğine uygun bir durum değildir. Sanırım
Vakıflar tarafından yapılan onarımlarda bu isimler eklenmiş olmalı. Ayrıca yine bu onarımlardan
dolayı olsa gerek Oniki İmamların adlarında da bazı yanlışlıklar görülmektedir.
Bu bilgilerden sonra tekrar Hamdullah Efendi’ye dönecek olursak,onun duygu yüklü
dünyasından söz etmek yerinde olacaktır. O,yüreği ve kalemi güçlü bir hak aşığıdır. Onun dizelerinde
en başta insan sevgisi olmak üzere,Tevhid,Kur’an,Ehl-i Beyt ve Oniki İmamlar ön planda yer
almaktadır. Kendisi sürgüne yollanmadan önce “Hamdullah” mahlasını,sürgünde ise –memleketi
Hacıbektaş’a hasret kaldığı için olsa gerek- “Hasireti” mahlasını kullanmıştır. O’nun yüreği bazen
kıpırtısız bir deniz gibi sessiz sakin,bazen de coşkun bir sel gibidir. Bunu O’nun şiirlerinden anlamak
mümkündür.

Piri Baba Türbesi:
Merzifon ilçesi Nusratiye mahallesinde yüksekçe bir mevkide yer alan Pir-i Baba türbesi
yörenin önemli ziyaretgahlarındandır. Pir-i Baba’nın yaşamı ile ilgili ayrıntılı bilgiler ne yazık ki
günümüze ulaşamamıştır. Bununla birlikte O’nunla ilgili bilgi veren kaynakların başında Evliya Çelebi
seyahatnamesi gelir. Evliya Çelebi Merzifon’a geldiğinde Pir-i baba türbesine uğradığını,O’nun Hoca
Ahmed Yesevi’nin izniyle Anadolu’ya gelip Merzifon’a yerleştiğini,ara sıra hamamlarda yatan ve Allah
aşkı ile deli divane olmuş bir veli olduğunu belirttikten sonra,Pir-i Baba’nın bir çok menakıbının
(övünülecek yanının) olduğunu yazmaktadır. Ayrıca Evliya Çelebi,Pir-i Baba dergahından söz ederken
de dergahın büyük kubbelerle süslü olduğunu ve buranın aşevi ve derviş hücreleriyle donatılmış
olduğunu,burada her gece ikiyüz insanın konakladığını ve Pir-i Baba’nın başı açık iki yüz dervişinin
bulunduğunu yazmaktadır.
Evliya Çelebi’nin vermiş olduğu bilgilerden hareketle Fuad Köprülü’de Türk Edebiyatında İlk
Mutasavvıflar adlı eserinde Pir-i Baba’nın (Pir Dede) Hoca Ahmed Yesevi’nin Anadolu’ya gönderilen
halifelerinden olduğunu kabul etmektedir.Yine bir başka eserde ise,Pir-i Baba Hacı Bektaş Veli’nin
müritlerinden biri olarak gösterilmektedir.Ayrıca Amasya Tarihi’nde ise,Horasanlı olarak takdim
edilen Pir-i Baba’nın 868h./1464m. Tarihte Merzifon’da bir zaviye yaptırdığı ve bu zaviye için vakıf
tanzim ettirerek Merzifon’u ihya edenlerden olduğu yazılmaktadır.
Piri Baba türbesine girebilmek için önce birkaç basamaklı bir merdivenden revak kısmına girilir.
Türbe iki katlı olarak yapılmış olup,Alt kat cenazelik kısmıdır. Ziyaret edilen üst kat ise,sandukanın
bulunduğu kısımdır. Buradaki sanduka alışılmışın dışında yüksek ve geniş bir biçimdedir. Sanduka dışa
taşıntı yapan bir kaide üzerinde yer almakta ve türbe mekanının tam ortasında olup,bu mekanın
büyük bir kısmını kaplamaktadır. Ahşap sandukanın üzerinde yeşil renkte bir örtü bulunmaktadır.
Piri Baba türbesi kare mekanlı ve üzeri tek kubbelidir. Sekizgen kasnaklı kubbeye geçiş dilimli
troplarla sağlanmıştır. Türbe moloz taş malzeme ile yapılmış ve önde yer alan iki gözlü revak kısmında
ise,molz taş ve tuğla malzeme kullanılmıştır. Ayrıca eserin beden duvarları ve kubbe kasnağı üzerinde
tuğla dizilerinden oluşan kirpi saçaklar bulunmaktadır. Türbe doğu ve batı duvarlarında,kubbe kasnağı
seviyesinde açılmış bulunan küçük birer pencere ile güney cephede yer alan bir pencereyle
aydınlanmakta ve genel yapısı itibariyle dışa kapalı bir görünüm arz etmektedir. Ayrıca türbenin
güney cephesi alınlığında ise,çini bezeme izleri görülmektedir.
Türbe üzerinde yapımıyla ilgili herhangi bir yazıt bulunmadığı için kesin yapım tarihi hakkında
bir bilgiye sahip değiliz. Fakat mimari özelliklerinden hareketle 15.yüzyılda yapılmış olabileceği kabul
edilebilir. Bu noktada Amasya Tarihinde konuyla ilgili az da olsa verilen bilgi tarihleme konusundaki
görüşümüzü desteklemektedir. Bütün bunlarla birlikte Dünden Bugüne Merzifon adlı eserde türbeyi
yapan ustanın Şamlıoğlu Hoca İbrahim adlı bir usta olduğu hakkında bilgi bulunmaktadır. Bu bilgi el
yazması halinde bulunan ve kimin tarafından ne zaman yazıldığı bilinmeyen Menakıb-ı Pir-i Baba adlı
eserden naklen verilmekteyse de bugün sözü edilen eserin akıbeti hakkında ne yazık ki bilgi sahibi
değiliz.
Pir-i Baba türbesi içerisinde çok sayıda ağaç bulunan geniş bir bahçeye sahiptir. Bahçe
gerisinde kuruluk ve mutfak gibi müştemilatı da bulunmaktadır. Ayrıca türbenin güney kısmında bir
de hazire (mezarlık) yer almaktadır.
Pir-i Baba türbesi Sanat Tarihimiz açısından da önemli bir yere sahiptir. Çünkü içerisinde yer
alan duvar resimleri Osmanlı resim sanatının seçkin örnekleri arasındadır. Burada olabildiğince bütün
iç mekan kök boyalarla bezenmiş bir durumdadır. Beden duvarlarında özellikle dikkati çeken olgu
birbirinin benzeri olan natürmort (ölü doğa) çalışmalarıdır. Ayrıca doğu duvarda yer alan ve kare bir
pano içerisine birbirine bakar şekilde karşılıklı olarak işlenmiş teber (derviş baltası),tespih ve kılıç
motifleri ile ortada bir ipe asılı olan keşkülden oluşan kompozisyon ilgi çekicidir. Özellikle teberlere
asılı olan kılıçlar ilgi çekicidir. Çünkü bu kılıçlar sıradan birer kılıç olmayıp,ağzı çatal olan zülfikar adlı
kılıçtır. Bilindiği gibi zülfikar,Hz. Muhammed tarafından Hz. Ali’ye armağan edilmiş olan kılıçtır. İşte
bunun içindir ki burada resmedilen derviş baltası,tespih,zülfikar ve keşkül gibi olgular tekke-zaviyederviş
anlayışındaki öğelerin sembolik birer anlatımıdır. Ayrıca burada keşkül motifi üzerine yazılmış
iki satırlık bir de yazıt bulunmaktadır. Osmanlıca yazılmış olan yazıtın okunuşu ve Türkçe anlamı
aşağıya çıkarılmıştır:
Zair gir bu makama bahulus baihtiram
Kıl ziyaret merkad-ı Pir-i Baba zir bu makam
(Ziyaretçiler ! bu makama gönül temizliği ve hürmet ile girip,bu makamın altındaki Pir-i
Baba’nın mezarını ziyaret edin)
Ağırlıklı olarak patlıcan moru,kirli sarı,kırmızı,yeşil,vişne çürüğü ve mor renklerin kullanıldığı
kalem işi bezemeleri yapan usta imzasını giriş kapısın üzerinde bulunan yazıtlık kısmına atmıştır. İki
satırlık yazıtın üst satırında belirgin bir şekilde La ilahe illallah Muhammedün Resulullah (yani kelime-i
şahadet) ibaresi,altta ise üste oranla mütevazi bir şekilde yazılmış Nakkaş İbrahim sene-1322 ibaresi
yer almaktadır. Bu yazıttan da anlaşılacağı üzere türbedeki duvar resimleri Nakkaş İbrahim tarafından
1322h./1906m. yılında yapılmıştır. Bu çalışmalar büyük bir olasılıkla türbenin 20.yüzyıl başlarında
geçirmiş olduğu büyük onarım sırasında yapılmış olmalıdır. Ayrıca türbe 1977 yılında Vakıflar Genel
Müdürlüğünce bir onarım daha görmüştür.
Pir Ali Bircivan Türbesi :
Pir Ali Bircivan türbesi Gümüşhacıköy İlçesine 8 km uzaklıkta bulunan Sarayözü köyünde yer
almaktadır. Pir Ali Bircivan hakkındaki bilgilerimiz daha çok rivayetlere dayalıdır. Bu konuda yazılı
belgelerin olmayışı konu hakkında çok net bilgiler verilmesini engellemektedir.
Meyilli bir alanda inşa edilmiş olan türbeye son zamanlarda yapılmış olan beton basamaklı bir
yoldan gidilir. Türbenin asıl giriş kapısından başka birde dış avlu kapısı yer alır. Bu dış avlu kapısının
her iki yanında birer fallos yer almaktadır. Antik Roma çağına ait olan bu taş falloslar köy sakinlerinin
vermiş olduğu bilgilere göre Pir Ali Bircivan sandukasının baş ve ayak kısımlarında bulunmaktayken
daha sonraları şimdi bulundukları yere getirilmişlerdir.
Türbenin asıl giriş kapısı tek kanatlı ve ahşaptandır. İçerisi dikdörtgen planlı ve oldukça kasvetli
bir haldedir. İç mekan ahşap korkuluklarla ikiye ayrılmış ve güneyde kalan mekan mescit olarak
kullanılmakta olup,Pir Ali Bircivan’ın türbesi kuzey kısımda kalmaktadır.
Köy sakinlerinden Haydar Hoca olarak bilinen Ocakzade Haydar Altun’un vermiş olduğu
bilgilere göre mevcut türbe binası hicri 1320 (1902) yılında yapılmıştır. Türbenin mimarisi kayda değer
fazla bir özellik taşımamakla birlikte,türbenin iç beden duvarlarında yer alan ve oldukça yoğun bir
şekilde işlenmiş duvar resimleri türbeyi anlamlı kılmakta ve son dönem Osmanlı resim sanatının
örneklerinden olması nedeniyle önem arz etmektedir.
Türbe içerisinde dikkat çeken bir önemli nokta da sandukanın oldukça uzun bir şekilde yapılmış
olmasıdır. Yaklaşık sekiz metre uzunluğunda olan sandukanın üzeri betonla sıvanmış ve üzerine yeşil
bir örtü serilmiştir. Sandukanın uzunluğu konusunda benzer uygulamalar Amasya Serçoban,Pehlivan
Dede ve Gani Baba türbesi sandukalarında da karşımıza çıkmaktadır.
Pir Ali Bircivan’ın sandukasının uzunluğu konusunda Haydar Altun birkaç rivayet ileri
sürmektedir. Bir rivayete göre;Pir Ali Bircivan,sandukasını yapan ustanın rüyasına girmiş ve
bacaklarının üşüdüğünü söylemiş bunun üzerine ustada sandukayı uzun yapmış. Diğer bir rivayete
göre ise,Pir Ali Bircivan’ın sandukasının yanında kız kardeşinin sandukası da varmış ve daha sonra
ikisini birleştirmişler,böylelikle sandukada uzun bir biçim almış. Üçüncü bir rivayete göre ise,Pir Ali’nin

- İmam,İmam Rıza soyundan gelmiş olması nedeniyle sandukası sekiz metre uzunlukta yapılmıştır.
Ocakzade Haydar Altun,Pir Ali Bircivan’ın Horasan’dan gelmiş olduğunu,soy olarak 12
İmamlardan 8. İmam Rıza soyundan gelen Şah Mahmud Veli evlatlarından dördüncüsü yani en
küçüğü olduğunu söylemektedir. Bunun üzerine sırası gelmişken Haydar Altun’a “Bircivan”
sözcüğünün anlamı sorulduğunda,O yine sözlü gelenekten duyduğunu aktarıyor bize. Rivayete göre
Şah Mahmud Veli, Anadolu’ya irşat etmesi için gönderdiği küçük oğlu Pir Ali’nin başarılarını duyduğu
zaman “Benim Ali’m tek bir civandır” demiş ve böylece küçük oğlu Pir Ali Bircivan diye anılır olmuş.
Türbe içerisine beden duvarlarına yapılmış olan duvar resimleri oldukça ilgi çekicidir. Özellikle
batı duvarda yer alan teber,kılıç,keşkül,takke ve sancak gibi betimlemeler tıpkı Merzifon Piri Baba
türbesindeki betimlemeleri anımsatmakta ve aralarında büyük bir üslup benzerliği bulunmaktadır.
Ayrıca doğu,güney ve kuzey duvarlarda Antik Çağ sütun ve sütun başlıkları üzerinde vazo içerisinde
yer alan natürmort çalışmaları bulunmakta ve yine bunlardan farklı olarak üzüm salkımı,selvi,hurma
ve karpuz betimlemeleri doğal ölçülere uygun bir şekilde işlenmiştir. Bütün bu çalışmalarda renk
olarak sarı,yeşil,kırmızı,bordo,kahverengi,mor ve tonları kullanılmıştır.
Türbe beden duvarlarının geniş ve uzun olması sanatkara yoğun bir çalışma ve hayal gücünü
uygulama alanı sağlamıştır. Batı duvarda minberin üst kısmında yuvarlak pano içerisinde “Hasan
radyallahu anha sene 1320 (1902)” yazıtının varlığı bu çalışmaların 1320h./1902m. yılında (yani
yapının yapıldığı yıl) yapıldığını göstermektedir.
Buradaki bezemelerin Merzifon Piri Baba türbesindeki bezemelerle içerik ve üslup benzerliği
göstermesi göz önüne alındığında,bu bezemelerin Piri Baba türbesinin bezemelerini yapan Nakkaş
İbrahim tarafından yapılmış olduğu olasılığını güçlendirmektedir. Çünkü aralarındaki içerik ve üslup
benzerliği yanında her iki türbe bezemelerinin tarihleri arasında sadece iki yıllık bir fark
bulunmaktadır. Dolayısıyla denilebilir ki; Nakkaş İbrahim, Pir Ali Bircivan türbesi bezemelerini 1902
yılında,Piri Baba türbesi bezemelerini de 1904 yılında yapmıştır. Zaten Piri Baba türbesi
kitabeliğindeki “Nakkaş İbrahim sene 1322 (1904)” ibaresi de bu durumu kanıtlamaktadır.
Bütün bunlarla birlikte minberin üst yanında yer alan madalyon içerisinde “Ali radyallahu anha
sene 1382 (1963)” ibaresinde geçen 1382h./1963m. tarihi de bezemelerin bu tarihte onarılmış olduğu
fikriyle birlikte türbe içerisine yazılmış bulunan ilk üç halifenin adlarının da bu tarihte buraya
eklendiğini akla getiriyor. Aynı durum Amasya Hamdullah Efendi türbesinde de görülmektedir.
Ergonaş Baba (Seyyid Mustafa) Türbesi :
Ergonaş Baba türbesi,Amasya Merkez Yassıçal (Ebemü) kasabasında yer almaktadır. Bu türbe
de diğerleri gibi kültür varlığı olarak tescilli bulunmaktadır. Bu türbe,oldukça sade ve basit bir konutun
içerisinde yer almakta olup,konut bünyesinde özel bir oda içerisinde bulunmaktadır.
Türbede medfun bulunan kişi Ergonaş Baba değildir. Çünkü bu türbe Ergonaş Baba’nın oğlu
Seyyid Mustafa’ya aittir. Fakat buna rağmen gerek resmi kayıtlarda gerekse de halk arasında büyük
bir çoğunlukla bu türbenin Ergonaş Baba’ya ait olduğu ifade edilmektedir.
Ergonaş Baba (Ergonaş Seyyid Bali),günümüzde Taşova ilçesine bağlı olan Uluköy (Sonusa)
kasabasında yer alan türbesinde medfun bulunmaktadır. Rivayete göre Ergonaş Baba Horasan
Erenlerinden olup,yaşadığı sürece yöre halkını irşat etmiş ve bu arada yörede yaşayan Hıristiyan halkı
da çeşitli kerametler yoluyla Müslüman yapmıştır.
Ergonaş Baba’nın çocuklarından Seyyid Mehmet Ordu’nun Ünye ilçesi Alan köyünde,diğer bir
oğlu Amasya Merkez Uygur kasabasında,bir oğlu ve bir kızı da Sarımeşe (Efte) köyünde medfun
bulunmaktadırlar. Yine Yassıçal’lı olan hak aşığı Fedayi Baba da (1855-1940) Ergonaş Baba’nın
oğlu Seyyid Mustafa’nın soyundan gelmektedir.
Amasya yöresi Alevi ziyaretgahları arasında yukarıya çıkarılan bu ziyaretgahlar dışında başka
ziyaretgahlarda bulunmaktadır. Bunlar arasında günümüzde Çorum ili Mecitözü ilçesi Dağsaray köyü
sınırları içerisinde kalan Topçam Evliyası ile Amasya Merkez İlyas köyde yer alan ve halk
arasında Hızır-İlyas veya Baba İlyas türbesi olarak bilinen türbe sayılabilir. Ayrıca bunların dışında
sadece bulundukları köy veya mevki halkı tarafından bilinen mezar-ziyaretgahlar da bulunmaktadır
DİPNOTLAR
YÜRÜKOĞLU,R.,Okunacak En Büyük Kitap İnsandır-Tarihte Ve Günümüzde Alevilik,s.203
PİROĞLU,Hüseyin,Evliyalar Yatağı Anadolu,s.158
ULUSOY,A.Celalettin,Pir Dergahından Nefesler,s.27
ÖZ,Baki,Alevilikle İlgili Osmanlı Belgeleri,s.
YASAR,H.Hüsameddin,Amasya Tarihi,C.I,s.152
ULUSOY,A.Celalettin,a.g.e.,s.27
Evliya Çelebi Seyahatnamesi,C.II,s.398
KÖPRÜLÜ,Fuad,Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar,s.46
KÖPRÜLÜ,Fuad,a.g.e.,s.46
ERKEN,Sabih,Türkiye’de Vakıf Abideler Ve Eski Eserler,s.334
YASAR,H.Hüsameddin,a.g.e.,C.I,s.326-327
YASAR,H.Hüsameddin,a.g.e.,C.I,s.327
TAİAN,A.Aziz,Dünden Bugüne Merzifon,s.114
Bu konuda İsmail ONARLI, Cem Dergisinin 71.sayısında yayınlanan “Merzifon’da Pir-i Baba Tekkesi” adlı
makalesinde Merzifon’da gazeteci-yayıncı Nurettin Gürgen adlı kiĢinin Pir-i Baba Menakıbnamesinin elinde
olduğunu ifade ettiğini belirtmektedir.
ERKEN,Sabih,a.g.e.,s.334
ÇELEBİ,Abdullah,Amasyalı Fedayi Baba Divanı,s.16
ÇELEBİ,Abdullah,a.g.e.,s.16
ÇELEBİ,Abdullah,a.g.e.s.17
