Üç sünnet yedi farz
Alevilerin kutsal kitaplarından “Buyruk”larda yazıldığına göre Alevi yolunun temeli
üç sünnet yedi farza dayanır. Bu temel esaslara uymak zorunludur. Üç sünnet yedi farz
şunlardır:
Üç Sünnet
- Dilini tevhid kelimesinden ayırmaya
- Gönlünden düşmanlığı gidere, kimseye kin ve kibir tutmaya, kıskançlık etmeye, hırsına
uyup şeytana gönül vermeye. - Sözü Hakkın kudreti ola, kimseyle kavga etmeye, kimseye düşmanlık yapmaya
Yedi Farz - Çok sır saklaya
- Mürebbi hakkına itaat ede, emrine uya
- Talip binbir ise, bir otura ve bir dilden söyleye
- Kuşak kuşana, halifeden el alıp, tövbe eyleye
- Musahibini hakikatte Hak cemiyetine eriştire
- Halife’den tac ve kisvet kabul eyleye. Özünü şeyhlere ulaştıra
- Hakkın terazisine itaat ede, yaptığı bir günaha bin özür ve niyaz eyleye, kimsenin
gıybetini etmeye ve yalan yere and içmeye, yalan söylemeye
Bu yol üzere olmayana sofu diye inanmayasanız. Bir kişi bunca farzdan ve sünnetten
düşse, ona derman yoktur, sürgün olur, yüzü karadır.
Oniki Şart - Cömertlik
- Mutluluk
- İbret
- Gayret
- Sohbet
- Mürüvvet
- Şefkat
- Şefkat
- İkram
10.Tevella
11.Teberra
Oniki İşlek - Evvel kendi özünü hassas etmektir
- Marifet tohumunu ekmektir
- Şefkat beslemektir
- Rıza eteğini tutmaktır
- Hikmet sıfatını sem etmektir
- Özünü hizmet hürmetin saklamaktır
- Özünü mukarribiyle hudetmektir,
- Özünü sabır ehline vermektir
- Muhabbet kilesiyle ölçmektir
10.Takva değirmeninde özünü arındırmaktır
11.Su ile yuğurmaktır
12.İradet tennurunda pişmek ve ihlas sofrasına girmek, özünü dervişlere ve fukaralara
sarfetmektir.
Eline Diline Beline Hakim Olmak
Eline, diline, beline hakim olma kuralı Alevilerin yaşamları boyunca uymaları
zorunlu ahlak sisteminin adeta simgesidir. Eline bağlı olmak, elinle koymadığını almamak,
diline bağlı olmak gözünle görmediğini söylememek ve beline hakim olmak haram olan
cinsel ilişkiye girmemektir. Bu kural Alevi toplumunun çok güçlü ahlak sisteminin özetidir
ve Alevi Yolu Dedelerimizin deyimiyle “kıldan ince, kılıçtan keskindir”. Yolun bu
kurallarına uymayanlar düşkün sayılırlar. Düşkünler toplumdan soyutlanırlar, işledikleri
hatanın durumuna göre değişik şekillerde cezalandırılırlar. Alevi toplumunda kadın-erkek
yaşamın her alanında eşittir. Çalışırken de, ibadet ederken de kadın erkek birliktedir. Sünni
geleneğin aksine tek eşlilik esastır. Başlık parası gibi uygulamalar kabul edilmez. Kadın
olsun erkek olsun eşinden şikayetini Dedeye iletebilir, suçlu bulunursa düşkün edilir.
Alevilerde sosyal yaşamın her alanında kadının da erkekle birlikte ve eşit olarak yeralması
bunu çekemeyenlerce çeşitli iftiralara da konu olmuştur.
YOLUN HİZMETLERİ
Sual : Pirlik kimden kaldı? Cevap: Hazreti Şahı Merdan Ali’den kaldı. Zira Cebrail’in piridir.[29]
Sual : Sâkîlik kimden kaldı? Cevap: Hazreti İmam Hüseyin’den kaldı ki sâkîi kevserdir. Sakalık
onun elindedir.
Sual: Çırakcılık kimden kaldı? Cevap: Hazreti Selman Farisî’den kaldı. Zira heşt çerak onun
elindedir.
Sual: Hâdimlik kimden kaldı? Cevap: Hazreti Resul’den kaldı.
Sual : Tarikçilik kimden kaldı? Cevap: Mikail Aleyhisselâmdan kaldı.
Sual: Ferraşlık kimden kaldı? Cevap: İbrahim Halilullahtan kaldı.[30]
TARİKATIN ONİKİ İŞLEĞİ
Sual etseler ki, Tarikatın icabı kaçtır.
Cevap ver ki: On ikidir.
Birinci: Evvel kendi özün hassas etmektir.
İkinci: Maarifet tohumun ekmektir.
Üçüncü: Meşfuk beslemektir.
Dördüncü: Rıza eteğin tutmaktır.
Beşinci: Hikmet sıfatın sem etmektir.
Altıncı: Özünü hizmet hürmetin saklamaktır.
Yedinci: Özünü hizmet hürmetin saklamaktır.
Sekizinci: Özünü sabır eline vermektir.
Dokuzuncu: Muhabbet kilesiyle ölçmektir.
Onuncu: Takva değirmeninde özün arıtmaktır.
Onbirinci: Su ile yuğurmaktır.
Onikinci: İradet tennurunda pişmek ve ihlâs sofrasına girmek özün dervişlere ve fıkaralara
sarfetmektir.[31]
ÜÇ SÜNNET YEDİ FARZ
Talibin boynunda Sûfîliğin hakkında üç sünneti vardır.
Birinci: Gönlünde, kin-kibir olmaya.
İkinci: Kalbinde adâvet olmaya.
Üçüncü: Turab ola.
Ve dahi Sûfîliğin yedi farzı vardır:
Birinci budur ki: Mürebbisine düşe.
İkinci: Musahip ola.
Üçüncü: Tac uruna.
Dördüncü: Sırdar ola.
Beşinci: Yâre yâr ola ve özü ulu ola.
Altıncı: Beli berk ola.
Yedinci: Hakla sohbet kıla.
Ve dahi Sûfîliğin bir şartı vardır: Özünü meşayihe yetire.
ONİKİ ERKÂN
İmam Cafer Hazretlerine talip olana erkân budur.
Birinci: Kanaat ehli olmalı.
İkinci: Sabır ehli olmalı.
Üçüncü: Hülku mülâyim olmalı.
Dördüncü: Cömert olmalı.
Beşinci: Gördüğünü görmedim demeli.
Altıncı: Pirden rızasız iş istememeli.
Yedinci: Döğene ve söğene kul olmamalı.
Sekizinci: Küfrü iman saymamalı.
Dokuzuncu: Sağ mürebbi.
Onuncu: Sağ musahip.
Onbirinci: Sağ sohbet.
Onikinci: Sağ aşina.
Ondan sonra, selâmün aleyküm demek, şeriat ehline gelmiştir. Aşk olsun demek, tarikat
ehline gelmiştir. Kuvvet olsun demek, maarifet ehline gelmiştir. Hü demek hakikat ehline gelmiştir.
İmdi malûm oldu ki, sağ birdir. Müşkil kırktır. Mânâsı nedir diye sual olursa, bir sûfî sağ
musahibinden ayrı düşse ve dahi bir vilâyete varsa ol sûfî kırk köyde yahut kırk yerde sohbet görse
ol sohbet içinde birer müşkil musahibi tutmak erkânı kadimdir.
Âdemden son peygambere gelinceye değin yol erkân yok idi. Muhammed Mustafa ve
Aliyyel Murtaza cümleye rahmet geldiler, dini zahir eylediler. Erkân koydular. Şeriat zahir oldu.
Tarikat ve hakikat sırrı oldu. Şeriat Muhammed’in oldu. Tarikat ve hakikat Ali’nin şanına geldi.
Ol talipler ki mürebbiye ve musahibe kail olmadılar. Hakikate girmediler, yola ve erkâna
sığmadılar onlar sürgündür. Anı ceme koymayısınız.
ALACA NUSHASINDAN
ÜÇ SÜNNET YEDİ FARZ
Evvel farz budur ki; zahit dinini şeytandan nice sakınırsa ehli tarikat dahi yolunu dinini öyle
sakına.
İkinci farz budur ki; desti kudret makamına iletmiş ola. Yani candan geçe haktan dönmeye.
Üçüncü farz oldur ki; dünya kendine zerre kadar gelmeye.
Dördüncü farz oldur ki; halifeden tövbe ala.
Pes, evvel sünnetten düşen talibi kendi gönlüne salasız. Nice hizmet ederse kabul edesiz.
İkinci sünnetten düşen talipten bir akçe tercüman alasız. Üç akçe halifeye veresiz. Üçüncü
sünnetten düşen talibe bir tarik uralar.
Üçüncü farzdan düşen talibe; dokuz tarik uralar. Dokuz akçe tercüman alalar. Üç akçe
halifeye vereler. On altı akça nezir vereler.
3 Sünnet 7 Farz
Alevi yolunun dinsel yapısının anlaşılması için, kişinin sünnet ve farz kavramlarını bilip,
yaşamında uygulaması gerekir. Bu sünnet ve farzlar, kişinin “İnsan-ı Kamil” mertebesine
ulaşmasında birer yol göstericidirler.
Buyruk’ta üç sünnet ve yedi farz şöyle açıklanıyor:
Üç Sünnet:
Birincisi: Hakk kelamından uzak durmamak, her an Allah’ı zikretmektir ta ki, zikrin nuru
kalbine düşsün ve talibin gönlünü temizlesin. Gönül aynasını temiz tutan ve cilalayan bir
kimsenin gönlünde Hakk tecelli eder ve o kimsenin dilinden Hakk, konuşur, yapan, eden
hep Hakk, olur.
İkincisi: Kalbinden tüm kötülüğü çıkarıp, kin-kibir tutmamak ve hiç kimseye kötü gözle
bakmamak; kendine yapılmasını istemediğin her hangi bir şeyi, başkasına reva
görmemektir.
Üçüncüsü: Dilden Hakk kelamını eksik etmemek, insanlara daima hoş görü içerisinde
davranmaktır. Cenab-ı Allal Kur’an’da, “ben size şah damarınızdan daha yakınım” diyor.
Yine Kur’an’da, “ben size kendi öz cevherinden ruh verdim” diyor. Öyle ise O’ her an
bizimle beraberdir, öyle ise bizim de her an O’nu zikrederek, O’nunla beraber olmamız
gerekir.
Yedi Farz:
Birinci farz: Talip olan bir kimse, çok sabırlı olmalı ve sır saklamalıdır. Sır saklamaktan
maksat, dedi-kodu yapmamak, güvenerek size söylenen bir sırrı, başkalarına anlatarak,
insanları zor durumda bırakmamaktır.
İkinci farz: Hakk’ı ve adaleti elden bırakmamalı, her işte adaletli davranmalıdır. İşlediği bir
günah için bin özür niyaz ve tövbe etmeli, kimsenin gıybetinde bulunmamalı, yalan
söylememeli, yalan yere yemin etmemeli, yalandan, küfürden uzak durmalıdır.
Üçüncü farz: Tüm talipler, edeple oturup, edeple kalkmalı, cümlesi bir dilden söylemelidir.
Bunun da gerçek anlamı şudur: Bir Kâmil mürşide bağlanıp, edep erkân içerisinde
bulunmak, mürşidinden ilim öğrenip, gerçekler hakkında bilgi sahibi olmaktır. Her aklına
gelen sözü doğrudur diyerek insanların akıllarını karıştırmamaktır.
Dördüncü farz: Talip, pirin ve mürebbinin emrine uymalı, ona itaat etmelidir. Pirden ve
mürebbiden gelecek her türlü buyruğa rıza gösterip, olduğu gibi kabullenmelidir.
Beşinci farz: Bir mürşitten el alıp, ikrar verip tövbe etmelidir. İkrarı olmayan bir kimsenin,
gerçek tarikat ehli olamayacağı muhakkaktır. Gerçek Hakk, Muhammed, Ali yoluna ancak
ikrar vererek girilir, ikrarlı olmayan bir kimse, gerçek talip değildir.
Altıncı farz: Kendisine bir yol kardeşi bulup, musahip olmalı ve bu yol kardeşini de HakkMuhammed-Ali’nin hidayetine kavuşturmalıdır.
Yedinci farz: Mürşidinden “taç ve kisve” kuşanmalı ve Hakk-Muhammed-Ali yoluna ikrar
verip, tığ-ı bent bağlanmalıdır. Taç ve kisve, bir liyakat sembolüdür. Nasıl ki, bir talebe
üniversiteyi bitirdiğinde kep ve cübbe giyer, bir hakimin, bir avukatın, bir doktorun giydiği
özel kıyafetleri, o kimsenin liyakatını gösterir. Bir pirin,, mürşidin veya talibin kuşandığı
“Taç ve Kisve” de o kimsenin “Liyakat”ını gösterir. Tığ-ı bend; ikrar verip tarikata girecek
olan bir kimsenin, kestiği kurbanın yününden örülmüş bele bağlanacak uzunlukta bir iptir.
Buna tığ-ı bend denir ve yünden örülmüş olan bu ipe, mürşit tarafından: “Ya Allah, Ya
Muhammed, Ya Ali” diyerek üç düğüm atılır. Bunun anlamı, “elini, dilini ve belini”
bağlamaktır. Bu tığ-ı bendi takan talip, bunların bilincinde olmalıdır.
Kaynak: Hakkı SAYGI. “Soru ve Cevaplarla Alevi Bektaş-i İnancı.”