Perşembe, Eylül 18, 2025
No menu items!
Ana Sayfa Blog Sayfa 8

Hukukta gelinen Durum

0

Milli Eğitim

0

“Akla kapalı, bilime kapalı, medreselerinde fen bilimleri olmayan yobaz zihniyet” yıktı..

0

İngiltere Kraliçesi Victoria Sultan Abdülmecit’e İstanbul’da bir Anglikan Kilisesi yaptırmak isteğini iletti. Abdülmecit bu isteği kabul etti, İngilizlere Tünel ile Tophane arasında yer verdi. Kilise yapımı 10 yıl sürdü.

22 Ekim 1868’de kilise ibadete açılacaktı.
Sultan Abdülmecit ölmüş, yerine Sultan Abdülaziz geçmişti. Kraliçe Victoria, kilisenin açılışı anısına Abdülaziz’e son model bir otomobil armağan etti. Osmanlı sarayından bir kişiye de otomobili sürmesi öğretildi. Bu İstanbul’un gördüğü ilk otomobildi.

Fakat çok önemli bir sorun vardı: Halk otomobili görünce şeytan görmüş gibi tabanları yağlayıp kaçıyordu; kaçanların en önünde de medrese hocaları ve öğrencileri vardı. “Zatü’l-Hareke” (Kendi kendine hareket eden zat) denilen bu aracın “şeytan işi olduğu kulaktan kulağa bütün İstanbul’a yayıldı.

“Zatül Hareke”nin şeytanlığından huzursuz olan Sultan Abdülaziz, Şeyhülislam Hacı Mehmet Refik Efendi’den fetva istedi. Ancak Şeyhülislam haftalarca uykusuz kaldı, ayetlerde, hadislerde konuyla ilgili bir yorum aradı, bulamadı…
En sonunda “Bu otomobilin şeytan işi olduğu” fetvasını verdi ve Haliç’ten denize atıldı.
Bu fetvadan sonra İstanbul’a 40 yıl otomobil giremedi. Bazı zenginler özellikle Yahudiler el altından otomobil getirdiler ama “Bilim ve fenne önem veren Sultan” olarak yeni nesillere anlatılan Abdülhamit “Yollar bozulur, kazalar olur” korkusu ile bu otomobillerin kullanılmasına yasak getirdi.
Acaba Abdülhamit, Şeyhülislam Hacı Mehmet Refik Efendi’nin “şeytan işi” fetvasından mı korkmuştu?..
Arabanızın direksiyonuna geçtiğinizde “Osmanlı’yı kim yıktı?” sorusu aklınıza gelirse bu verdiğim bilgileri anımsayınız.
Osmanlı’yı Batı yıkmadı, İttihatçılar yıkmadı, Yahudi bankerler yıkmadı işte bu “Akla kapalı, bilime kapalı, medreselerinde fen bilimleri olmayan yobaz zihniyet” yıktı..

Dadaloğlu

0

Dadaloğlu’nun doğum ve ölüm tarihleri hakkında kesin bir bilgi olmamakla beraber eldeki kaynaklardan 1785-1868 olarak belirlenmiştir.Yani Dadaloğlu’nun 18.yy’ın son çeyreğinde doğup 19.yy’ın ortalarında öldüğü bilinmektedir.

Güney’deki Türkmenlerin Avşar boyundadır. Dadaloğlu, bir köylü ozan olduğu için Divan şiirinden hiç etkilen­memiştir. Şiirlerinin büyük bir bölümü tarihsel ve toplumsal olaylardan kaynaklanmıştır. Osmanlı Devleti Toroslardaki Türkmen göçerlerini zorla köylere yerleştirmeye kalkınca, buna karşı ayaklanan Türk­menleri destekleyen şiirler yazmıştır. Dadaloğlu’nun şiirleri yazılı kaynaklar aracılığıyla değil sözlü gelenek sayesinde bugüne ulaşmıştır. koşma, destan, semai ve varsağı söylemekle bir­likte asıl kişiliğini, sanatını türkülerinde göstermiştir. Koçaklamaları Köroğlu‘nu, sevgi ve doğa şiirleri Karacaoğlan‘ı andırır. Söyleyişi çağdaşı diğer ozanlara göre daha da yalındır.

Koşma
Çıktım yücesine seyran eyledim
Cebel önü çayır çimen görünür.
Bir firkat geldi ki coştum ağladım
Al yeşil bahçeli Kaman görünür.

Şaştım hey Allah’ım ben de pek şaştım
Devrettim Akdağ’ı Bozok’a düştüm
Yozgat’ın üstünde bir ateş seçtim
Yanar oylum oylum duman görünür.

Biter Kırşehir’in gülleri biter
Çığrışır dalında bülbüller öter
Ufacık güzeller hep yeni yeter
Güzelin kaşında keman görünür.

Gönül arzuladı Niğde’yi, Boru
Gün günden artmakta yiğidin zârı
Çifte bedestanlı koca Kayseri
Erciyaş karşısında yaman görünür.

Dadaloğlu’m da der zatından zatı
Çekin eyerleyin gökçe kır atı
Göçmek değil bizim ilin muradı
Ak yâre gitmemiz güman görünür.

Aslımı sorarsan Avşar Soyundan
Aslımı sorarsan Avşar soyundan
Ayrı düştüm aşiretten beyimden
Pınarbaşı’ndan da beş yüz evinen
Çıkıp da cana kıyanlardanım

Çekerim çileyi böyl’olsun bugün
Alırım mı sandın şol Kozan Dağın
Biz bir kurt idik de Bozoklu köyün
Ürkütüp sürüsün yiyenlerdenim

Dadaloğlum der de böyle olmazdım
Gördüğüm günlerin birini görmezdim
Kavga kızışınca geri durmazdım
Meydanda kardaşa kıyanlardanım

Kalktı göç eyledi Avşar elleri
Kalktı göç eyledi Avşar elleri
Ağır ağır giden eller bizimdir
Arap atlar yakın eder ırağı
Yüce dağdan aşan yollar bizimdir

Belimizde kılıcımız Kirmani
Taşı deler mızrağımın temreni
Hakkımızda devlet etmiş fermanı
Ferman padişahın, dağlar bizimdir

Dadaloğlu’m birgün kavga kurulur
Öter tüfek davlumbazlar vurulur
Nice koçyiğitler yere serilir
Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir

Yedi iklim dört köşeyi dolandım
Yedi iklim dört köşeyi dolandım
Meğer dünya her tarafta bir imiş
Ben dünyayi Al’Osman’ın sanırdım
Meğer dünya yüz sultanlık yer imiş

İrili ufaklı insan piç oldu
Onlar doğdu geçinmesi güç oldu
Altı Arap atı şahbaz nic’oldu
Mamur sandım yalan dünya çürümüş

Okuduğun tutmaz oldu alimler
Kalktı da adalet arttı zulümler
Terlemeden mal kazanan zalimler
Can verirken soluması zor imiş

Kulak verdim dört koşeyi dinledim
Meğer gıybetimi eden coğ imiş
Çok yaşayıp mihnet ile ölmeden
Az yaşayıp dem sürmesi yeğ imiş

Dadaloğlu’m der ki sözüm vasiyet
Benim sözümü dinleyene nasihat
Besmelesiz kazanılan piç evlat
O da dünyada ziyankar imiş

Yine tuttu Gavur dağı’ın boranı
Yine tuttu Gavur Dağ’ın boranı
Hançer vurup açarlardı yaramı
Sana derim Mıstık Paşa ereni
İçindeki bunca beyler nic’oldu

Sabahaca kandilleri yanardı
Soytarılar fırıl fırıl dönerdi
Ha deyince beşyüz atlı binerdi
Sana inip konan beyler nic’oldu

Ağlayı ağlayı Dadal’ım söyler
Vefasız dünyayı şu insan n’eyler
Bir yiğidi bir kötüye kul eyler
Şimd’en sonra yaşaması güç oldu

Yüce dağ başında Kamber Tay olur
Yüce dağ başında Kamber tay olur
Korkarım ki emeklerim zay’olur
Sevda sevda derler üç beş ay olur
Bizim sevda senesini doldurur

Arkını yaptım da suyu akmıyor
Kahpe felek hiç yüzüme bakmıyor
Çok yuva bekledim cücük çıkmıyor
Boş yuva bekleyen yoz kuşa döndüm

Şu felekle bir oyuncak oynadım
Oynadım da oyunumda yenildim
Farzını kıldım sünnetinde yanıldım
Beş vakit namazı kılmışa döndüm

Der Dadaloğlum da nedip n’etmeli
Sözlerimi birem birem tutmalı
Mirasçıya kalacak malı n’etmeli
Üç beş oğlan olmadıktan gerü

Sana derim Hasan kalesi
Sana derim Hasan Kalesi sana
Alt yanında döğüş oldu, yön oldu
Yiğit olan yiğit çıktı meydana
Koç yiğitler arap ata bin oldu.

Akşamki gördüğüm şu kara düşler
Hesaba gelmedi kesilen başlar
Eyerlen atımı küçük kardaşlar
Hünkâr tarafından bize gel oldu.

Akşamınan ikindinin arası
Aldı beni şu düşmanın yarası
Ecel geldi ölmemizin sırası
Ağladı el-oba gözü kan oldu,

Dadaloğlu’m der ki belim büküldü
Gözümün cevheri yere döküldü
Üçyüz atlı ile cenge çıkıldı
Yüzü geldi iki yüzü dön oldu.

Her sabah seyran gezerken
Her sabah, her sabah seyran gezerken
Iras geldim selvi boylu fidana
Top top olmuş kirpikleri bölünmüş
Hoş benzettim samur kaşlar kemana

Al yanağın elmas m’ola kar m’ola
Capraz vurmuş düğmeleri dar m’ola
Acep mislin şu cihanda var m’ola
İnsem gitsem Hindistan’a Yemen’e

Eliftir kirpiği İra’dır kaşı
Bu güzellik sana Mevla bağışı
Arasam cihanda bulunmaz eşi
Hiç mislin gelmemiş devr-i zamana

Dadaloğlum der de, hûbların hası
Ferhat’ın Şirin’i Mecnun Leyla’sı
Aklım eğlencesi gönlüm yaylasi
Bir yel esti başımdaki dumana

Ilgıt ılgıt seher yeli esiyor
Ilgıt, ılgıt seher yeli esiyor
Gâvur dağlarının başı dumanlı.
Gönül binmiş aşk atına aşıyor
Bire beyler cünunluğun zamanı mı?

Aşağıdan iskân evi gelince
Sararıp da gül benzimiz solunca
Malım mülküm seyfi gözlüm kalınca
Kaypak Osmanlılar size aman mı?

Aşağıdan iskan evi geliyor
Bezirgânlar koç yiğide gülüyor
Kitabın dediği günler oluyor
Yoksa devir döndü âhir zaman mı?

Aşağıda akça çığın ötünce
Katar başı mayaların sökünce
Şahlan ferman Türkmen ili göçünce
Daha da hey Osmanlı’ya aman mı?

Dadaloğlu’m sevdası var başımda
Gündüz hayalimde, gece düşümde
Alışkan tüfekle dağlar başında
Azrail’den başkasına aman mı?

Kaynat muhabbetin, kazanın kaynat

0

Kaynat muhabbetin, kazanın kaynat
Bir nasihat eyle dostlara dinlet
Gevher deryasında gevher al da sat
Azizim Sultanım sen safa geldin.
.
Sohbette hezaran muhabbet açar
Mümin kullarına Hak rahmet saçar
Yari olan yarinden geçer
Azizim Sultanım sen safa geldin.
.
Yari olan arar yarini bulur
Eser bad-ı saba gönlüm de farır
Yükün katerlenmiş Nevruz’dan gelir
Azizim Sultanım sen safa geldin.
.
Abdal olan giyer hırkayı şalı
Yar için çekeriz ah ile zarı
Er irfan ceminde süreriz demi
Azizim Sultanım sen safa geldin.
.
PİR SULTAN ABDAL’ım ağladım güldüm
Yardan ayrılalı dar halde kaldım
Çok şükürler olsun cemalin gördüm
Azizim Sultanım sen safa geldin.
.
PİR SULTAN ABDAL

Yürüdüm yol boyu, düşündüm biraz

0

Yürüdüm yol boyu, düşündüm biraz
Nasıl hükmediyor meta insana.
Vicdanlar kilitli, akıllar araz,
Acıma hissini dar eder cana.

Aşk kelepir kalmış mal pazarında,
Sevgi sadakatsiz mülk nazarında,
Saygı bir nostalji yol kenarında.
Bu ruhsuz yoldaşlık zor gelir cana.

Her canlı can taşır, doğrudur ama,
Hayvan ile kıyas ar dır insana,
Sevgiyi bulmazsa, insan insanda,
Merhamet kök salmaz, tas olur cana.

İnsanın aklı dır, hayvandan farkı,
Aklı kullanırsan, döndürür çarkı,
Yaşta değil başta, dolsa da kırkı,
Akılsız baş cefa verir tabana.

Aşkı egosuna kurban eden can,
Bundan ne haz duyar, nede heyecan,
Damak duyarsız aş, olmaz patlıcan,
Çene boş çalışır, beden yük cana.

Çağdaşi hiçbir can, kalmaz cihanda,
Aş ekmek kesilir virane handa,
Duymaz selamını dostlar mihman da,
Viran olur mekan kalmaz canana.

        
            Süleyman Bektaş 
             Ozan Çağdaşi

Bu aşkın sırrına ereyim dersen

0

Bu aşkın sırrına ereyim dersen
Önce bir ermişe sor da öyle gel
Hakkın cemalini göreyim dersen
Evvela sen seni gör de öyle gel

Hakikat ilminin sabırdır başı
Şah olsa da benlik gütmez er kişi
Sen kendi nefsinle eyle savaşı
Sadık ol sözünde dur da öyle gel

Hüdai emeğin gitmesin zaya
Bozulan süt artık tutmuyor maya
Bu aşkın yoluna gidilmez yaya
Aşk atına binip sür de öyle gel..

Bugün ben pirime vardım

0

Bugün ben pirime vardım
Pirin cemali güldür gül
Oturmuş taht-ı revanda
Tahtı revanı güldür gül
.
Gülden terazi yaparlar
Gülü gül ile tartarlar
Gül alırlar gül satarlar
Çarşı pazarı güldür gül
.
Toprağı gül kaşı gül
Kurusu gül yaşı gül
Has bahçenin içinde
Serv-i revanı güldür gül
.
Gülden değirmeni döner
Onun ile gül övünür
Akar arkı çarkı döner
Bendi pınarı güldür gül.
.
Ağ gül ile kırmızı gül
Çift yetişmiş bir bahçede 
Bakışırlar hare karşı
Harı ezharı güldür gül.
.
Gel ha gel can NESİMİ
Güldür gül hak nefesi
Şu öten bülbülün sesi
Derdi figanı güldür gül.
.
NESİMİ 

  1. YY’da yaşamış ve hakkında fazla bilgi bulunmayan bir Bektaşi Tekke Şairidir.

Yükletin barhanem develer ile

0

Yükletin barhanem develer ile
Beni İmam Hüseyin’e gönderin
Yoldaş olup gitmen yad iller ile
Beni İmam Hüseyin’e gönderin
.
Şu illerin bize çektiği perde
Beni sen düşürdün onulmaz derde
Karar kılıp duramıyom bir yerde
Beni İmam Hüseyin’e gönderin
.
Benim ne davam var şu iller ile
Benim davam Hak ehli kullar ile
Kerbelâ’ya giden abdallar ile
Beni İmam Hüseyin’e gönderin
.
Kutlu günler doğup doğup aşmadan
Ceset farıyıp da akıl şaşmadan
Dağları kar alıp kırcı düşmeden
Beni İmam Hüseyin’e gönderin
.
PİR SULTAN ABDAL’ım bir hava ile
Arşa çıkardılar bin dava ile
Kanber’in güttüğü boz deve ile
Beni İmam Hüseyin’e gönderin
.
PİR SULTAN ABDAL.

Şükür olsun Yaradan’ın demine

0

Şükür olsun Yaradan’ın demine
Seyah talib düştü bahar evine
On iki İmam Ali Şah yoluna
Hû diyen canlara pirim aşk olsun.
.
Türbe bahçesinde zeyn olmuş güller
Sabah seherinde öter bülbüller
Gönülü gönüle katıcak canlar
Muhabbette kanan cana aşk olsun.
.
Türbe bahçesinin etrafı bağlar
Revan olmuş suları akar çağlar
Üstümüze gelen ol yedi dağlar
Dağları yürüten cana aşk olsun.
.
Sıra dağlar bir hoş cana dizildi
Görmez münkirlerin özü üzüldü
Pirim değirmeni sola döndürdü
Döndüren canlara pirim aşk olsun.
.
Abdal Musa derler pirimin ismi
Ateşe girince yanmadı cismi
Vafir niyaz eder derdiment HÜSNÎ
Ayn-i cem erenlerine aşk olsun.
.
.
AŞK OLSUN (2) 
.
Horasan şehrinden duyuldu sesi
Âşık muhiblere düştü hevesi
Yedi bâb içeri pirin türbesi
Eşiğin bekleyen cana aşk olsun.
.
Mağripten maşrıka oynar kılıcı
Eşiğin bekliyen olmuştur hacı
Pirimin başında elif-i tacı
Eşiğin bekleyen cana aşk olsun.
.
Ol Sultan yürüttü yedi dağları
Bozuldu çürükler kaldı sağları
Türbe bahçesinde Cennet bağları
Eşiğin bekliyen cana aşk olsun.
.
Abdal Musa derler pirimin ismi
Ateşe girince yanmadı cismi
Sana niyaz eder derdiment HÜSNÎ
Eşiğin bekleyen cana aşk olsun.
.
Bektaşi Şair HÜSNİYE BACI.
.

  1. Yüzyılda yaşamış bir Kadın Bektaşi. Abdal Musa’ya intisab etmiş bir ‘’Muhibbe’’dir. 
    Bektaşi Turgut Koca  Halifebaba’ya göre ‘’Abdal Musa yatırı çevrelerindeki söylentiye göre; Hüsniye Bacı, Abdal Musa’nın kız kardeşidir’’. 
    .
    Abdal Musa Dergâhı yakınlarında Hüsniye Bacı’ya ait olduğu söylenen bir kabirin bulunduğu iddia edilmektedir.

SAKLARIM GÖZÜMDE GÜZELLİĞİNİ.

0

Saklarım gözümde güzelliğini
Her neye bakarsam sen varsın orda
Kalbimde gizlerim muhabbetini
Koymam yabancıyı sen varsın orda
.
Aşkımın temeli sen bir alemsin
Sevgi muhabbetsin dilde kelamsın
Merhabasın dosttan gelen selamsın
Duyarak alırım sen varsın orda
.
Çeşitli çiçekler yeşil yapraklar
Renklerin içinde nakşını saklar
Karanlık geceler aydın şafaklar
Uyanır cümle alem sen varsın orda
.
Mevcudatta olan kudreti kuvvet
Senden hasıl oldu sen verdin hayat
Yoktur senden başka ilanihayet
İnanıp kanmışım sen varsın orda
.
Hu çeker iniler çalınan sazlar
Kükremiş dalgalar coşar denizler
Güneş doğar perdelenir yıldızlar
Saçar kıvılcımlar sen varsın orda
.
VEYSEL’i söyleten sen oldun mutlak
Gezer daldan dala yorulur ahmak
Sen ağaç misali biz dalda yaprak
Meyva çekirdeksin sen varsın orda
.
AŞIK VEYSEL ( Veysel Şatıroğlu 
.
25 Ekim 1894 Sivas / Şarkışla / Sivrialan Köyü – 21 Mart 1973 Sivas.
Aşık Veysel Şatıroğlu, Avşar Türkmen boyunun Şatırlı obasına mensuptur. Babası Karaca lakablı Ahmet, annesi de Gülizar hanımdır. İlk soyadları ULU’dur. Çocukluğunda çiçek hastalığından gözlerini kaybetti. 2 kız kardeşi de aynı hastalıktan vefat ettiler. 
Âşık Veysel, bir dönem Köy Enstitülerinde Saz hocalığı yaptı. 1965‘de maaş bağlandı. Pek çok konserlere katıldı ve yurdun pek çok yerlerini dolaştı. 21 Mart 1973’de Kanser hastalığından Hakk’a yürüdü. 
Anılarını yaşatmak için 1972’de adına Âşık Veysel Kültür Derneği kuruldu. 2022 yılı UNESCO tarafından AŞIK VEYSEL Yılı olarak Kabul edildi. Eserleri Dünyanın pek çok ülkesinde okutulmakta ve çeşitli dillere çevrilerek söylenmektedir