Cuma, Aralık 5, 2025
No menu items!
Ana Sayfa Blog

Gönül bahçesinde bağban değilsin

0

Gönül bahçesinde bağban değilsin
Gülleri ayırmak sanamı düştü
Perdeye sahneye benzemez hayat
Rolleri ayırmak sanamı düştü


Benliğin katiyyen geçmesin öne
İtaat etmeli hakkın emrine
Bağlanmışsa iki kalp birbirine
Elleri ayırmak sanamı düştü


Kibire bulaşıp gönüller yıkma
Zenginmiş yoksulmuş farkına bakma
Yaratan Allah’tır ırkına bakma
Kulları Ayırmak sanamı düştü


Her zaman olmalı iyliğe talip
Yanıltmasın nefsin aklını çelip
Kendi yanlışını görmezden gelip
Yolları ayırmak sanamı düştü


Yanıltır insanı önyargı, ezber
Farklıdır duygular ve düşünceler
Toplumlar kendince ifade eder
Dilleri ayırmak sanamı düştü


Coşkun Arslan

“Türkler ve Kürtler olarak 1514 Çaldıran Savaşı’nda birlikte mücadele ettik.

0

Halk TV’de yayınlanan Rota programında Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in “Türkler ve Kürtler olarak 1514 Çaldıran Savaşı’nda birlikte mücadele ettik.” sözleri, Alevi toplumunun hafızasında derin bir yara açmıştır.
Çaldıran gibi Alevilerin topluca katledildiği bir felaketi “kardeşlik” örneği gibi sunmak; tarihsel acıları yok saymak, katliamları meşrulaştırmak ve Alevi toplumunun onurunu zedelemektir.
Yavuz Sultan Selim döneminde yaşanan Alevi katliamlarını başarı hikâyesine dönüştüren bu yaklaşım, barışa hizmet etmediği gibi toplumsal yaraları daha da kanatmaktadır.
Barış sürecine Çaldıran’ı referans göstermek; hem Alevilerin acısını tazeler, hem de Türkiye’de barışın yalnızca Türk ve Kürt kimlikleri arasında kurulacağı şeklinde dar ve dışlayıcı bir bakış açısını dayatır.
Çaldıran katliamı, bu coğrafyada yüzyıllardır süren hak ihlallerinin en karanlık sayfalarından biridir. Böyle bir trajedinin “örnek”, “kardeşlik” ya da “barış” başlığıyla anılması kabul edilemez, asla da meşru görülemez. Bu saygısızlığı reddediyoruz.
Ahmet Özer’i ve benzer açıklamalar yapan herkesi en sert şekilde kınıyoruz.
Üstelik Ahmet Özer, 2014 yılında katıldığı bir panelde Çaldıran sonrasındaki Alevi katliamlarını bizzat anlatmış, bu acılarla yüzleşilmesi gerektiğini söylemiştir.
Bugün aynı olayı Türk-Kürt kardeşliğinin temeli gibi sunması ise hem çelişki hem de akademik ve siyasi sorumluluğuna yakışmayan bir tutumdur.
Bu tür açıklamalar, toplumsal barışın önünü açmak yerine kapatmaktadır. Çünkü başkalarının acısı yokmuş gibi davranarak barış kurulamaz.
Gerçek ve onurlu barış; inkârla değil, yüzleşmeyle, adaletle ve eşit yurttaşlıkla mümkündür.
Alevi toplumu adına Alevi kurumlan olarak Ahmet Özer’den şimdi açık ve net talebimizdir: Alevilerden derhal özür dilemelidir.
Biz Aleviler, inancımız gereği onurlu barışın ve adaletin yanındayız. Bu topraklarda yaşayan her mazlum halkın acısı bizim de acımızdır.
Türkiye Cumhuriyeti, laik ve demokratik bir hukuk devleti olana; bütün halklara ve inançlara eşit yaklaşana dek mücadelemizi sürdüreceğimizi kamuoyuna saygıyla duyururuz.
ALEVİ BEKTAŞİ FEDERASYONU | AVRUPA ALEVİ BİRLİKLERİ KONFEDERASYONU | TÜRKİYE ALEVİ FEDERASYONU AVUSTRALYA ALEVİ BEKTAŞİ FEDERASYONU | HACI BEKTAŞ VELİ ANADOLU KÜLTÜR VAKFI | ALEVİ KÜLTÜR DERNEKLERİ |
PİR SULTAN ABDAL KÜLTÜR DERNEĞİ

Yok Allah’tan korkun yobaz

0

Dinin arkasına sığın
Malı götür yığın yığın
Bu mu senin adamlığın
Yok Allah’tan korkun yobaz

İki zikir hopla zıpla
Garibandan para topla
Al kendime çiftlik Villa
Tutuyorsun yükün yobaz

Dinimizi kullanırsın
Hep beleşten yallanırsın
Dışarıdan kollanırsın
Düşmanısın Türk’ün yobaz

Cennete köprüyüm dersin
Türlü türlü haltı yersin
Allah’ım hidayet versin
İçindesin şirkin yobaz

Bize çamur atan ahmak
Yoktur sende gram ahlak
Ara sıra aynaya bak
Be sevimsiz çirkin yobaz

Coşkun Arslan

Kırmızı çizgimiz kalmadı sorma

0

Neyi kınadıksa hep başa geldi
Kırmızı çizgimiz kalmadı sorma
Eylemler söylemler temaşa geldi
Kırmızı çizgimiz kalmadı sorma

Kendi lehimize eğdik gerçeği
Kıvama getirip sağdık gerçeği
Bir kaşık suyunan boğduk gerçeği
Kırmızı çizgimiz kalmadı sorma

U dönüşü olmaz O dan döneriz
Diğer harfleri de sonra deneriz
Sarı ışık gibi yanıp söneriz
Kırmızı çizgimiz kalmadı sorma

Dönmeyecektik aslında biz geri
Sanırım değişen onların yeri
Yeşile boyadık bütün renkleri
Kırmızı çizgimiz kalmadı sorma

Akıl kârı değil büyük konuşmak
Konuşmadan evvel akla danışmak
Dün kara demişiz bugün ise ak
Kırmızı çizgimiz kalmadı sorma

Bana sorarsanız çizgi hikaye
Önemli olan mı? Hedef ve gaye
Ne kredi biter ne de sermaye
Kırmızı çizgimiz kalmadı sorma

Devlet aklı deyip geçeriz yine
Üstünü kapatır seçeriz yine
Bulanık ta olsa içeriz yine
Kırmızı çizgimiz kalmadı sorma

Ben az söylesem de siz çok anlayın
Ayağa isabet etmesin mayın
Fırıldakmış deyip herkese yayın
Kırmızı çizgimiz kalmadı sorma
Coşkun Arslan

Birgün soyunuzu beller yabancı

0

Görev dağıtılmış önceden belli
Senarist yabancı roller yabancı
Matbuat, ekranda kirli basında
Yazarlar, okurlar diller yabancı

Yap işlet sonrada devret dediler
Kazığı sivriltip seyret dediler.
Ekonomi çökünce hayret dediler
Yandaşı fondaşı kollar yabancı

Babalar rüşvete ranta alıştı
Evlatlar beleşten karta alıştı
Bizim denizlere fena alıştı
Sürekli oltayı sallar yabancı

Sonu uçurum bu duyarsızlığın
İhracat yetersiz borç yığın yığın
Faturası bizedir cari açığın
Ülkemizden çıkan pullar yabancı

Ülkemdeki suyu siyon satıyor
Yerli olan her şey kime batıyor
Birileri sadece nara atıyor
Markette aldığın mallar yabancı

Arttırmak gaflettir dışa rağbeti
Besiciler çeker onca zahmeti
Hükümet dışardan getirir eti
Mangalda savrulan küller yabancı

Avrupa’ya hayran şu yeni akım
Yiyecek giyecek kişisel bakım
Futbolcu, antrenör, topyekûn takım
Boşuna sevinme goller yabancı

Soyunur kancıklar Türklüğe inat
Etekler minidir boyalı surat
Anası İzmir’den Dersim,den fakat
Tohumlar yabancı döller yabancı

Onlar dinimize açmışken savaş
Reklam parası ver gönderi paylaş
Altında çiçekler ezilir gardaş
Üstünde güreşen filler yabancı

Göçmenler istila etti her yanı
İşsizlikten yanar yurttaşın canı
Sağlayın onlara türlü imkanı
Birgün soyunuzu beller yabancı
Coşkun Arslan

Prof. Dr. AHMET ÖZER – “ÇALDIRAN İTTİFAKI” Söyleminiz…

0

Prof. Dr. AHMET ÖZER – “ÇALDIRAN İTTİFAKI” Söyleminiz…
Ah, bizim kıymetli Hocamız…
Sosyoloji Hocamız.
Felsefe Hocamız.
Toplumsal dinamikleri en iyi bilen Hocamız.
Dekanımız.
Rektörümüz.
Mapus damında yoldaşımız…
Ülkemizde “Kürt Gordion Düğümü”nü çözmek için yıllardır entelektüel emek harcayan Hocamız…
Gele gele ÇALDIRAN ittifakına geldiniz.
Çözüm olarak Çaldıran ittifakını mı buldunuz?
“Ağzınızdan kaçırdınız” desem kendimi kandırmış olurum.
“Dervişin fikri neyse zikri odur.”
Umarım Hocamın fikri o değildir…
Çaldıran ittifakını herkes bilir ki Osmanlı–Kürt İslam birliğidir.
İslam bayrağıdır.
O bayrağın çekilmesi için Yavuz, 40 bin Alevi’yi kılıçtan geçirirdi, değil mi?
40 bin Türkmen, Kürt, Çepni, Avşar, Yörük, Tahtacı Alevi’yi kılıçtan geçirirdi, değil mi?
Sağ kalanlara “kılıç artığı” denildi, değil mi?
Yavuz’un danışmanı, beyni İdris-i Bitlisî’ydi, değil mi?
Tüm Alevilerin toplumsal hafızasında silinmeyen, olumsuzluk, katliam, soykırım hatırlatan isimler:
Yezid, Muaviye, Yavuz, İdris-i Bitlisî, Hınzır Paşa…
Bir sosyolog, bir bilim insanı, kıymetli bir Hoca olarak bunları benden, bizden çok daha iyi biliyorsunuz.
Toplumun dinamiklerini iyi tanıyorsunuz.
Neden, Kürt çözümü denilince aklınıza ilk önce
ÇALDIRAN geliyor sevgili Hocam…?
Bakınız, kimi Kürt entelektüellerinin yere göğe sığdıramadığı İdris-i Bitlisî başka ne yapmıştır:
“Cheşt bi hişt – Sekiz Cennet”
Sekiz Osmanlı padişahını öven sekiz ciltlik divan yazmıştır.
Sarayın adamıdır…
Medet değildir.
Kıymetli Hocamız,
Bir şeyi anlamakta güçlük çekiyorum:
“Kürt çözümü” deyince neden “demokrasi bayrağı” değil de “İslam bayrağı” gelir kimi Kürt entelektüellerinin aklına?
Yetmiyor…
Şimdi de “Türk–Kürt–Arap ittifakı”.
Yani Suriye cihadisti Colani de o bayrağın altında olacaktır.
“Alevilere ölüm fermanı…”
İslam bayrağı altında buluşma,
Kürt sorununu çözmek değildir.
Gordion düğümüne bir düğüm daha atmaktır.
Kıymetli Hocamız,
Bilim insanlığınıza ve mücadelenize saygıda kusur etmeden söylüyorum:
Bu “Çaldıran ittifakı” deyimi, biz Alevileri yalnız incitmiyor…
Korkutuyor da.
Korku, saygıyı kovar.
Necati Şahin
4 Aralık 2025


Yazımından hemen sonra Ahmet Özer Hocam aradı.
Zarif, saygılı muhabbet ettik. Böyle bir niyetinin olmadığını, olamayacağını anlattı Hocam.
Ben de bizim toplumun “Çaldıran’da birlikteydik” sözünü Sizin ağzınızdan duyması ile hayal kırıklığı yaşadığını, toplumumuzun tepkisinin derin nedeni olduğunu, Alevi Cemlerin bile Şah Hatayi nefesleri üzerine kurgulandığını, söyledim.
Bir sözcüğün bile Alevi Toplumunun hafızasını alt üst etmesine yettiğini, söyledim.
” Çanakkale’de birlikteydik Çaldıran’da birlikteydik” derken, “Çaldıran” sözünün ağzından sehven çıktığını, üzgün olduğunu, niyetinin asla böyle bir birliktelik olmadığını’ söyledi Hocam.
“Başım üstüne” dedim
Göndereceği açıklamasını da Yazımın altına koyacağıma söz verdim.
Hocam açıklamayı gönderdi.
Buraya bırakıyor, Sözümü yerine getiriyorum.
Yorum okuyucumuzda gayrı…
Necati Şahin


Prof.Dr.Ahmet Özer Hoca’nın Açıklaması:
“Bir süredir sosyal medyada benim söylemediğim bir cümle kimi kasıtlı, kimi de işin aslını araştırmadan, bana mal edilerek dolaşıma sokulmuş bulunuyor.
Benim “Çaldıran’da Şah İsmail’e karşı birlikte savaştık” şeklinde bir cümlem yoktur. Kaldı ki böyle bir yaklaşımım ve anlayışım da söz konusu değildir.
Kimileri benim üzerimden gündem yaratmak ya da kendini gündeme taşımak maksadıyla, kasıtlı bir zorlamayla bu çarpıtmaları yapmakta ve yaymaktadır.
İçinden geçtiğimiz kritik dönemde Kürt-Türk kardeşliğini pekiştirmek ve barış sürecine katkı sunmak niyetiyle bazı tarihi kavşaklara değinilmektedir.
Bilinmeli ki; ömrünü barış ve demokrasi mücadelesine adamış, bütün yaşamı boyunca mazlumun yanında durmuş, Alevi Canlarımızın haklı mücadelelerini her platformda paylaşmış, omuz vermiş, destek olmuş biri olarak Alevi Canları üzecek, kıracak bir davranışım ve sözüm asla söz konusu olamaz.
Onurlu ve kalıcı bir barış için çaba gösteren biri olarak bundan sonra da haklının yanındaki mücadelemiz her zaman olduğu gibi kararlılıkla devam edecektir.”

DERGÂHSIZ DERVİŞ

0

Doğuştan dünyaya züğürt gelmişiz
Yalnız kendimize külfetimiz var
Biz bu hâli Hakk’tan lütuf bilmişiz
Ezelden hiçlikle ülfetimiz var

Gönül kapımızı çalan buyursun
Sözün kıymetini bilen buyursun
Muhabbetten hisse alan buyursun
Âlime arife hürmetimiz var

Ne tekkemiz vardır ne dergâhımız
Gönlün gölgesinde karargâhımız
Kemale doğrudur güzergâhımız
Kâmil insanlığa gayretimiz var

Bir gönül kırılsa acı duyarız
Gönül kıranlara gönül koyarız
Muhabbeti geçer akçe sayarız
Hesaba sığmayan servetimiz var

Cismi Hak yolunda nezir biliriz
Hakk’ı her mekanda hazır biliriz
Çat kapı geleni Hızır biliriz
Rahmete nimete hasretimiz var

Rahat yatsın diye ten mezarında
Canı terk etmişiz can pazarında
Umut ederiz ki dost nazarında
Zerre miktarınca kıymetimiz var

Zengin o ki gönlü gani dünyada
Daha zengin var mı hani dünyada
Mülkümüz yoksa da fani dünyada
Mülkî biliniriz şöhretimiz var

Aslan Avşarbey (Mülkî)
22.02.2024-Kocaeli

Çıkarı için onurunu satanlara ithaf olunur.

0

Hindistan’ın İngilizler tarafından işgal edildiği yıllarda bir İngiliz subayı hiçbir neden olmaksızın halktan bir Hintliye sertçe bir tokat atar.
Hintli adam hemen yüzüne bir yumruk vurur, subayı yere serer.
Bu karşılığı beklemeyen subay hem korkar hem de sinirlenir.
Tek başına bir şey yapamayacağını bildiğinden yardım almak için bölüğe gider.
Nasıl olur da sıradan bir Hintli İngiliz Kraliyet subayına vurmaya cüret edebilirdi.
Subay Generalin yanına gidip olayı anlatır ve kendisinden asker talep eder.
General onu dinledikten sonra onu bir odaya götürür.
Bir kasadan 50.000 Rupi çıkarıp subaya verir:

  • Bu parayı bugün sana tokat atan Hintliye ver ve ondan özür dile!
    Bunu duyan İngiliz subay sinirlenir:
  • Zavallı bir Hintli,
    İngiltere Kraliyet subayına vurup hakaret edecek ve karşılığında ondan özür mü dileyeceğim?
    General sertçe:
  • Bu bir emirdir.
    Soru sormaksızın itaat edeceksin!
    Subay çaresizce parayı alır,
    götürüp Hintli adama verir, özür diler.
    Hintli adam o zamanın parasıyla yarı servet olan parayı görünce çok sevinir.
    Onunla ev, araba vs.alır.
    Bir süre sonra da bu Hintli tanınan tüccarlar arasına girer.
    Aylar geçer. Bir gün General tokat yiyen subayı çağırır:
  • Zamanında sana tokat atan Hintliyi hatırlıyor musun?
    Subay:
  • Unutmam mümkün mü efendim.
    General:
    -Şimdi intikamını alma vaktidir.
    Ona kalabalık bir topluluğun içinde vur!
    Herkes görsün!
    Subay itiraz ederek:
  • Bu Hintli kimsesiz iken ona vurmama izin vermediniz.
    Şu an şehrin tanınan, önemli kişilerinden biri olmuşken mi vurmamı istiyorsunuz?
    Ona vurur vurmaz etrafındakiler bana saldırırlar efendim!
    General kendinden emin bir şekilde:
  • Endişelenecek bir şey yok.
    Sana dediğimi yap!
    Git ona vur, gel!
    İngiliz subay Hintli adamın mağazasına gider.
    Hintlinin adamları ve kalabalık müşterisi de orada bulunmaktadır. İngiliz subay bir şey demeksizin öyle bir vurur ki,
    adam düşüp yere kapaklanır.
    Hintli adam hiçbir karşılık vermediği gibi düştüğü yerden de kalkmaz. İşin garip tarafı subayın yüzüne dahi bakmaya cesaret edemez.
    Karşılık görmeyen subay hayretler içerisinde kalır.
    İntikam almanın verdiği sevinçle oradan ayrılıp generalin yanına gelir.
    General:
  • Seni hem sevinçli ve hem de hayretler içerisinde görüyorum.
    Subay:
  • Evet efendim.
    O Hintli İlk seferinde kimsesiz iken ona vurduğumda sessiz kalmayıp daha sert bir şekilde bana vurdu. Ama bugün mal, makam sahibi iken ona vurduğumda karşılık vermek bir yana,
    bana bir söz dahi edemedi.
    General:
  • İlk sefer onu vurduğunda onuru vardı ve bunu en büyük sermayesi bilirdi.
    Onu korumak için sana karşılık verdi.
    Ama ikinci seferde onurunu paraya sattı.
    Menfaati tehlikeye girer diye sana karşılık vermeye korktu.
    Onun için kendini savunamadı!.
    Çıkarı için onurunu satanlara ithaf olunur.

“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır”

0

“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır”
AABF’deki Hukuksuzluğa ve Baskıya Karşı Adalet Çağrısı
Bizler, AABF kurumlarında hizmet eden ve Alevi Yol’u için emek veren canlarız.
AABF’de yaşanan olumsuz sürecin tam ortasında bizler de vardık ve bu sürecin nasıl kötü yönetildiğine yakından tanıklık ettik.
Kurumumuzun, küçük bir menfaat grubunun çıkarlarına teslim edilmesini, yıllardır emek verdiğimiz yapının adeta birkaç kişinin elinde bir güç alanına dönüştürülmesini kaygıyla izledik.
Korkuyu ve şiddeti öylesine içselleştirdiniz ki 18.10.2025 tarihinde yapılan Genel Kurul esnasında bunu canlı olarak yaşadık.
Ego, hırs ve koltuk sevdası öyle bir noktaya vardı ki, biz kadınlara yönelik hakaret etmeyi, taciz etmeyi, korkutmayı ve sindirmeyi dahi olağan gördünüz.
Her türlü antidemokratik ve hukuksuz yöntemi kendinize hak saydınız.
“Aleviler mahkemeye gitmez” diye bağıran Başkan Hüseyin Mat, Genel Sekreter Ufuk Çakır, Danışma Kurulu Başkanı Hukukçu Esma Çakır’ı da Avukat tutarak, tüm bu yanlışları eleştiren (Mahmut Erdoğan) 75 yaşındaki bir Alevi büyüğünü yargıya taşımanız ise acı verici bir çelişkidir.
54.000 EUR deprem bağışının neden özel bir fırına aktarıldığını soran bu yaşlı canın sorusu, Aydınlık, Odatv, Akit gibi gazetelerde de yer aldı. Onları mahkemeye vermeye cesaret edemediniz.
Almanya Alevi Kadınlar Birliği’nin resmi başkanı hâlâ Özlem Akgül olmasına rağmen, işleyişe aykırı biçimde önce Özlem Kara’yı, ardından Özgür Demir’i başkan olarak atadınız. (AAKB kendi tüzüğü ve kendi özerkliği olan bir kurum olmasına rağmen), Bunun ne işleyişle ne de hakka niyetle bağdaşmadığını bilmenize rağmen, işinize öyle geldiği için bu uygulamayı hayata geçirdiniz. Böylece haksız yere elde edilen doğal delegelik hakkının kullanılmasını sağlayarak, ilgili kişilerin hâlâ kurumlara aday olabilecek şekilde devam etmelerine zemin hazırladınız.
Bir süre önce ‘Semah seyirlik değildir’ diye açıklama yapan AABF İnanç Kurulu Başkanı Hasan Ali İçlek Dede, daha geçtiğimiz hafta sonu yürüttüğü Cem erkânının görüntülerini Facebook’ta paylaştı.
Başkalarına yasak koyarken, sıra kendinize gelince aynı şeyi mübah saydınız; üstelik bunu yöneticilik olarak görüyorsunuz. Oysa bu, yöneticilik değil… görevi kişisel çıkarlara göre kullanmaktır.
Size soru soranlara, hesap soranlara saldırdınız. Bizleri küçümsediniz, hakaret ettiniz. AABF’yi özel mülkiyetiniz sandınız.
Bizler ise bu haksızlık karşısında susmayacağız.
Kurumumuza zarar veren bu uygulamalarla ilgili sorumlu birkaç kişi hakkında Alman yargısına suç duyurusunda bulunulmasını doğru buluyor ve destekliyoruz.
Çünkü Alevi kurumlarında arınmanın yine Alevi kurumlarının içinden başlaması gerektiğine inanıyoruz.
Bu nedenle, AABF Disiplin Kurulu’nun yargı sürecini başlatmasını Alevi hareketi açısından hayırlı ve tarihi bir dönüm noktası olarak gördüğümüzü kamuoyuna saygıyla paylaşıyoruz.
Bugün başlattığımız hak arayışı mücadelemiz, geleceğimizi daha sağlam temeller üzerine kuracaktır. Bizler, sesi duyulmayanların dili ve nefesi olmayı sürdürüyoruz. Sürdürmeye de devam edeceğiz.
Özlem Mirwald – AABF 15. Dönem Denetleme Kurulu 2. Başkanı
Yeter Eroğlu – AABF Rheinland-Pfalz İnanç Kurulu Sekreteri ve Mainz Cemevi İnanç Kurulu Üyesi
Dilek Şirin – AABF Disiplin Kurulu İkinci Başkanı
Semiha Turan – Bremen Alevi Kültür Merkezi Başkanı
Nurten Yalnız – Önceki dönem AABF NRW Bölge temsilciliği 2. Başkanı ve Alevi kızılbaş yol önderi
Filiz Eser – NRW Bölge Yönetim Kurulu Üyesi ve Neuss Cemevi (Kaarster Str.) Kültür Sanat Kurulu Üyesi
Elif Duman – Ana, AABF Kuzey Bölge Yönetim Kurulu İkinci Başkanı
Güllü Temiz – Kuzey Bölge Yönetim Kurulu Üyesi
Nurşen Yılmaz – Becekli ve Göktepe Köyleri Kültür ve Dayanışma Derneği Eşbaşkanı

Güvercin donunda kanadın açan

0

Güvercin donunda kanadın açan
Horasan elinden Urum’a uçan
Talibin gönlüne nasibin saçan
Pirim Hacı Bektaş medet kıl bize

Sensin bu yurdu irşad eyleyen
Mahzun yürekleri hem şad eyleyen
O hak meydanını küşad eyleyen
Pirim Hacı Bektaş medet kıl bize

Varıp dergahına yüzüm süreyim
Gayrıya meyilsiz özüm vereyim
Muhabbet bağında gülüm dereyim
Pirim Hacı Bektaş medet kıl bize

Talip olanlar hep yoluna düşer
Semaha durup da virdinle coşar
Bade-i aşk ile kendinden geçer
Pirim Hacı Bektaş medet kıl bize

Çağrı Ozan der ki aşkın gölgesi
Nutkumuz kutsaldır Allah vergisi
Mürşid-i kamildir Türkmen bilgesi
Pirim Hacı Bektaş medet kıl bize

Kıymetini Bil

0

Seninle gidecek hayır hasenat
Hayrını alanın kıymetini bil
Sabahı görmeye varmıdır senet
Allah’tan gelenin kıymetini bil

Allah’ın hikmeti bilinmez sırdır
İnsan sabırsızdır çekmesi zordur
İsyan etme mutlak kefaret vardır
Dünyada çilenin kıymetini bil

Bir meçhule doğru koştuğun anda
Gözlerin kararıp şaştığın anda
Yere kapaklanıp düştüğün anda
Yanında olanın kıymetini bil

Acından ölsen de bir lokma vermez
Kırmızı gül olsan koklayıp dermez
Kimisi vardır ki arayıp sormaz
Hal hatır bilenin kıymetini bil

Sana nasihatım aslına tutun
Et tırnak gibidir bölünmez bütün
Amcayı teyzeyi içine katın
Dayının halanın kıymetini bil

Sürünerek rızk peşinden koşuyor
Ölüm gelmez sur’a kadar yaşıyor
O bile zehrinde şifa taşıyor
Dağdaki yılanın kıymetini bil

Hasret ile göz yaşını dökmeden
Özledikçe resimlere bakmadan
Bırakıp ta gurbet ele çıkmadan
Yurdunun Sıla’nın kıymetini bil

Vakâri olmasın huzuru bozan
Dostu kırmamaya gösterir özen
Türküler söyleyen şiirler yazan
Dertli saz çalanın kıymetini bil

Erdoğan Öner (Vakâri)
27 KASIM 2025

bazen sadece boru yetmez

0

Birgün ormanda araştırma yapan Fizikçi, Matematikçi, Kimyacı, Jeolog ve Antropolog yağmura yakalanmışlar. Hemen yakınlarındaki bir orman evine giderek yardım istemişler. Ev sahibi misafirlerini güzel karşılayarak ikram hazırlamak için mutfağa geçmiş. Bu sırada ekiptekilerin gözüne evdeki soba borusu takılmış. Soba yerden bir metre kadar yukarı konularak, altına taşlarla destek yapılmış. Bunu gören ekiptekiler bu konuda kafa yormaya ve yorumlamaya başlamışlar.

Kimyacı, “Adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış” der.

Fizikçi, “Adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş” diye yorumlar.

Jeolog, “tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan sobanın taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangın ihtimalini azaltmayı amaçlamış.” der.

Matematikçi, “Sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış.” derken;

Antropolog, “Adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha soyut biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş” diye değerlendirir.

Bizimkiler aralarında böyle konuşurken orman köylüsü içeri girer ve hep birlikte ona sobanın böyle yukarıda olmasının nedenini sorarlar. Adamdan çok manidar bir cevap gelir :

– Boru yetmedi.

Demem o ki; herkesin ne yapmaya çalıştığına kafa yormayın, bazen sadece boru yetmez.

Alıntı

Kanmayın tok sözlerime

0

Kanmayın tok sözlerime
Yedim, içtim aç gezindim
Perde indi gözlerime
Bir fanide taç gezindim

Düş içinde devran sürdüm
Başa nice çorap ördüm
On sekiz bin alem gördüm
Dondan dona kaç gezindim

Hem ustaydım hem amele
Korlarda erdim kemale
Kâbe indi mah cemale
Gönüllerde hac gezindim

Sonunda bir sırra erip
Gül kokladım, diken derip
Deruni’yi hiçe verip
Gevher idim saç gezindim

Yokluk ile varlık arasındaydım

0

Yokluk ile varlık arasındaydım
Huzur-u Er-Rahman idim bir zaman.
Ne yer, ne gök daha var olmamıştı
Lâ məkân, lâ zaman idim bir zaman.

Gözlerim kamaştı nur olur iken
O nur Muhammed’de sır olur iken
Şahit oldum âlem var olur iken
Sâkin-i asuman idim bir zaman.

Cibril pervaz vurur idi havada
Sanki bir şey arar idi semâda.
İns u cin yok iken arş-ı âlâda
Gulam-ı Şah Merdan idim bir zaman.

Bir mekân var oldu, ne gök ne yerde
Zapt olundu her şey kutsî defterde
Yâni ey erenler, âlem-i zer’de
Bend-i ahd u peyman idim bir zaman.

Gül misâli gonca iken derildim
Delil diye elden ele verildim
Adem’in sulbüne lâyık görüldüm
Mânâda bir insan idim bir zaman.

Ruhlar aleminde kaynadım coştum
Gelir iken bir kaç alemi aştım
Atamın belinden rahime düştüm
Pıhtı idim, bir kan idim bir zaman.

Diriydim evvelki âlemde öldüm
Anamın rahminde tekrar dirildim
Hak ferman buyurdu dünyaya geldim
Dil bilmez bir sübyan idim bir zaman.

Bir devreden geçip geldim bu devre
Hicâba büründüm hep çepeçevre
Herkes gibi ben de belli bir evre
Sâkin-i bu cihan idim bir Zaman.

Ahd u peymanına sâdık bir kulum
Erenler eliyle sunuldu dolum
Üç beş günlüğüne uğradı yolum
Yeryüzünde mihman idim bir zaman.

Gâh açtım, gâh soldum bir gül misâli
Boynu bükük gezdim sümbül misâli
Altın kafesteki bülbül misâli
Bir düçâr-ı hicrân idim bir zaman.

Dünya üzerinde bir ömür sürdüm
Çalılar içinde kızıl gül derdim
Nice dertler nice acılar gördüm
Kurban-ı dem devran idim bir zaman.

Mest olmaya aşkı şarap eyledim
Dostun cemâlini mihrap eyledim
Sâdık gönüllere hitap eyledim
Bir Velayet Aytan idim bir zaman.

Velayet Aytan

Ali’nin sırrını Mustafa bildi

0

Ali’nin sırrını Mustafa bildi
Ali’dir mâni-i Kur’an Ali’dir

Ceberutta odur bebr ü gazenfer
Melekût bağına gülşan Ali’dir

Muhammed kim Ali bildi cihanda
Anınçün kâmil-i insan Ali’dir

O kim vuslat diler vahdet deminde
Ali’dir delili burhan Ali’dir

Ali’dir her gönülde biten esrar
Ali’dir hikmet-i Lokman Ali’dir

Ne kim var aşikâr gizli cihanda
Ali’dir cümlesi yeksan Ali’dir

Budur hemen arifler sohbetinde
Bînişana heman nişan Ali’dir

Ali de daima Kaygusuz Abdal
Zira evvel âhır heman Ali’dir

Ali’yi sevenin hâk ol yolunda
Bilirsen derdine derman Ali’dir!

Kaygusuz Abdal