Bu bildirge, Müslümanlığın Türkiye’de yaşayan bir kolu olan Aleviliğin, sorunlarını duyurmayı ve Alevilerin bazı isteklerini kamuoyuna yansıtmayı amaçlıyor.
Aleviler; başka inançlara, “doğru, güzel, kutsal” gözüyle bakarlar. Ama; kendi inançları için de aynı olumlu duygu ve yaklaşımı beklerler… Alevi öğretisinin tanınması, Türkiye için barış ve zenginlik kaynağı olacaktır…
GERÇEKLER
Türkiye’de 20 milyon Alevi yapıyor.
60 milyona ulaşan Türkiye nüfusunun yaklaşık 20 milyonunu, Alevi yoluna mensup Müslümanlar oluşturuyor.
Alevilik de Sünnilik gibi İslam inancının bir koludur. Sünnilik kadar eskidir. Türkiye’de dinsel, siyasal, kültürel, sosyal yönleriyle Alevilik, halkın bir bölümünün yaşama biçimidir. Kültür ve inanç olarak varlığını sürdürmektedir,
Ana kaynak İslamiyet olmakla beraber, Sünni İslam ve Alevi İslam arasında hem öğretide hem de pratik yaşamda belirli farklar vardır.
Sünni halkımız Alevilik hakkında hiçbir şey bilmiyor.
Ülkemizdeki çoğunluğu oluşturan Sünni Müslümanlar, Alevilik hakkında hemen hemen hiçbir şey bilmiyor. Bu kesimin Alevilik hakkındaki görüşleri, tamamen olumsuz önyargılardan, söylentilerden doğan yakıştırmalardan oluşuyor.
Geçmişte şeriatçı Osmanlı devleti zamanında Alevilere karşı yaratılan iftiralar, bugün de bazı insanlar tarafından gerçek gibi kabul ediliyor. Osmanlı zihniyetini bu çağda yaşatmaya kimsenin hakkı yoktur…
Diyanet İşleri, İslam’ın sadece Sünni kolunu temsil ediyor.
Türkiye’de çoğunluğu oluşturan Sünni İslam, Türkiye Cumhuriyeti’nde Diyanet işleri Başkanlığı aracılığıyla resmen temsil ediliyor. Devlet okullarında din ve ahlak eğitimi ile; camilerde imamlar vasıtasıyla Sünni İslam yaşıyor ve yaşatılıyor.
Alevi varlığı yok sayılıyor.
Buna karşın, 20 milyonluk Alevi kitlesi resmen yok sayılıyor, görmezlikten geliniyor
Bunun en canlı kanıtı, devlet yetkililerinin yaptıkları açıklamalarda, Türkiye’nin tümünü “Sünni” göstermeye çalışmaları, “Biz Sünniyiz.” demeleridir. Halbuki Türkiye nüfusunun yaklaşık 3’te 1’i Alevidir…
Alevilere karşı olanlarla bir takım yan aydınlar da, “Alevilik öldü!” diyerek Osmanlıcı tavıra destek çıkıyor. Alevi geçinen bazı okumuşlar da kraldan daha fazla kralcı kesilerek bu görüşlere destek veriyor.
Kimileride, Alevi kültürünün canlandırılmasını “gericilik” olarak görüyor. Bunlar, Aleviliği yok sayma tavırlarıdır. Unutulmamalı ki, Alevilik yok olursa, meydan Osmanlı kafalılara kalacaktır…
Türkiye’de Hıristiyanların, Yahudilerin, Süryanilerin bile kendilerine ait ibadethaneleri olduğu halde, Aleviler bundan yoksun bırakılmıştır. Bugün, Alevi kültürünü yaşatacak hiçbir kurum bulunmamaktadır.
inanç ve anlatım özgürlüğü bir insanlık hakkıdır.
insan Haklan Bildirgesi’nin 9. maddesi ve Türkiye Cumhuriyeti 1982 Anayasası’mn 24. Maddesi, herkese “Vicdan, dini inanç ve kanaat özgürlüğü” garantisi veriyor. Ülkemizde, cumhuriyetin kurulması ile birlikte Alevilere yönelik resmi devlet baskısı sona ermişse de eskiden gelen sosyal, psikolojik ve siyasal baskı varlığını sürdürmektedir. Aleviler, bu baskılar yüzünden “vicdan, dini inanç ve kanaat” özgürlüğünü kullanamıyorlar. Aleviler, halen Aleviliklerini gizlemek zorunda kalıyorlar.
Aleviler, Atatürk devrimlerini hep desteklediler.
Cumhuriyeti yaratan temel güçlerden birisi de Alevi kitledir. Aleviler, her zaman Atatürk’ün ve onun devrimlerinin yanında olmuşlardır. Fakat, sıkıntıları Cumhuriyet döneminde de bitmemiştir. Alevi kitle; Türkiye’nin modern, demokratik, özgürlükleri tam bir ülke olmasını temel hedef alır. Türkiye’ye gerçek anlamda sahip çıkar.
İSTEKLER
Aleviler üzerinde baskı olduğu kabul edilmelidir.
Bugün Türkiye’deki 20 milyonluk Alevi kitle üzerinde, Osmanlı’dan gelen ve halen sosyal, kültürel ve psikolojik ağırlıklı olarak süren ağır bir baskı vardır. Bu baskının adını, açık yüreklilikle koymanın zamanı gelmiştir.
Aleviler, çekinmeden “Ben, Aleviyim”diyebilmelidir.
Alevi kitle bugün bile Alevi olmaktan korku duymaktadır. Buna gerek yoktur.
Çünkü, Alevilik de, her inanç gibi kutsaldır. Bu kesimden insanlar, gerektiğinde, açıkça “Aleviyim” diyebilmelidirler. Bu, onlann doğal insanlık haklarından birisidir.
Sünni aileler, Alevilik hakkındaki düşüncelerini değiştirmelidir.
Türkiye’nin gerçek bir huzur toplumu olabilmesi için, Sünni ve Alevi kitlenin, birbirleri hakkında iyi düşünceler beslemesi gerekir. Aleviler hakkında görmediği şeyleri söyleyerek iftira etme olayına, Sünni aileler izin vermemelidir. Kafalara yerleşmiş olan olumsuz düşünceler atılmalıdır. Her inanç, her kültür, diğerlerine saygı duyarak yaşamalı, yaşatılmalıdır. Avrupa’daki Protestan ve Katolik mezhebinden aileler, bugün, yan yana, dostça, gül gibi yaşayıp gidiyorlar. Türkiye için de aynısı mümkündür.
Aydınlar, Alevi varlığını, insan hakları bağlamında savunmalıdırlar.
Her ülkede olduğu gibi ülkemizde de, insan haklarını savunmak ve korumak, devletten önce aydınlara düşmektedir. Aydınlar, kendi sorunlarının dışındaki toplumsal sorunlarla ilgilenen toplumun seçkin elemanlarıdır. Bu nedenle, onlar, Alevi varlığına dikkati çekmek ve Alevilere yapılan baskılara karşı tavır almak zorundadırlar. Bugün ülkemizde önemli insan hakları ve demokratik sorunlar bulunduğu gerçektir. Bunların en önemlilerinden birisi de Alevilerin durumudur.
Alevilerin sorunlarını duyurmada önderlik, aydınlara, demokrasiyi isteyen politikacılara işadamlarına ve serbest meslek sahiplerine düşmektedir.
Politik veya maddi çıkar yüzünden Aleviliğini gizleyenlerin de, bu tavırlarını bırakmaları gerekir. Aydınların yanı sıra, belli bir yere gelmiş Alevilerin bu konuda tavır alması zorunludur. Bu konudaki sorumluluğu başkalarına yıkmaya kalkışmak da yanlıştır. Her insanın kendi kimliğini açıkça söyleyebilmesi, insanlık hakkıdır. Bu kimliğin “mezhepçilik” veya “Şovenistlik” ile damgalanması, temel insanlık hakkına saygı duymamaktır.
Not 1 : Türkiye’den gelen bu bildirgeyi Almanya’da dağıtma görevini Batı Berlin Türkiyeli Yurtseverler Birliği üstlenmiştir.
Türk basını, yayınlarında Alevi kültürüne yer vermelidir.
Bugün, Türk toplumunun en seçkin, en demokratik, en laik kafalı insanları, emekçisinden patronuna, basın sektöründe yoğunlaşmıştır.
Buna karşın basınımızda, 20 milyonluk Alevi kitleyle ilgili bilgiye veya habere az rastlanıyor. Alevi kültürünün tanıtılmasına basınımız daha geniş olanaklar sağlamalıdır. İnanıyoruz k: Aleviler üzerindeki baskının kalkması, Türkiye’yi daha demokratik bir yapıya kavuşturacaktır. Bugün basınımızın sorunları ile Alevilerin sorunları birbirine çok yakındır…
TRT, Alevi varlığını da dikkate almalıdır.
Türkiye radyo ve televizyon istasyonları; Alevi kitlenin varlığından habersiz gibi görünüyorlar. Radyo ve televizyonda, Alevi kültürü de yer almalıdır Alevi büyükleri, Alevilerin kutsal günleri, şiiri, müziği, folkloru tanıtılmalıdır
Diyanet işlerinde Aleviler de temsil edilmelidir
Diyanet işleri Başkanlığı (Devlet), 20 milyonluk Alevi kitlenin öğretisini, resmen tanımalı ve bu öğretinin temsilcilerine kendi bünyesinde görevler vermelidir.
Bu ülkede, 20 milyonluk Alevi kitle de devlete vergi veriyor. Tahminen üçte birisi Alevilerden alınan devlet bütçesinden Diyanet işlerine, her yıl yüzlerce milyar lira para aktarılıyor. Laik bir ülkede, Diyanet işlerine para verilmesi, yanlıştır. Eğer devlet, Diyanete para veriyorsa, Alevi kesime de nüfusu oranında para aktarmalıdır. Bu para da Alevi kültürünün yaşatılması ve canlandırılması için harcanmalıdır.
Alevi köylerine cami yapmaktan vazgeçilmelidir.
Diyanet İşleri, son yıllarda, Alevi köylerine cami yapmak, imam göndermek gibi, etkisiz bir baskı yöntemi daha geliştirdi. Kendi varlığından başkasına tahammül edemeyen zihniyetin bu uygulamasına, devletin alet edilmemesini bekliyoruz. Bu uygulamalar derhal durdurulmalıdır. Aleviler, köylerine camı değil okul ve cem evi (kültür evi) istiyorlar…
Din ve ahlak derslerinde Alevi öğretisi de yer almalıdır.
Okullarda, din ve ahlak eğitiminin zorunlu hale getirilmesi sonucu, Alevi kökenli öğrenciler, kendi öğretilerini değil, Sünni Öğretiyi öğrenmektedirler. Bu yetmiyormuş gibi, okullarda Alevilik her fırsatta kötülenerek genç yürekler yaralanmakta, beyinlere düşmanlık tohumları ekilmektedir. Millî Eğitim Bakanlığının buna mutlaka engel olmasını bekliyoruz…
Bu durum, din ve vicdan hürriyeti ilkelerine uymadığı gibi toplumsal barışı da zedelemektedir. Bunu engellemek için, okullarda isteyen Alevi öğrenciye, Aleviliği öğrenme olanakları yaratılmalıdır. Bunun için, din ve ahlak derslerine Aleviliği tanıtıcı bilgiler eklenmelidir…
Hükümetlerin, Alevilere bakış açısı değişmelidir
Alevilere yönelik olumsuz şartlanmalar, iş başına gelen hükümet üyelerini de etkilemektedir. Bunlar, Aleviliği görmezlikten geliyor, yok sayıyorlar. Bakanlar ve milletvekilleri ’‘Alevi” sözünü ağızlarına almaya korkuyorlar.
Bizim gibi çok kültürlü toplumlarda; hükümetler, bütün inançlara saygı duyacak bir politika izlemek zorundadırlar. Diyanetin; Milli Eğitim Bakanlığının bu açıdan yeni baştan düzenlenmesi, hükümetlerin önünde çok önemli bir görev olarak durmaktadır.
Aleviler, laik devletin güvencesidirler
Alevilik; bütün Ortaçağların sevgi ve sohbete dayalı tek canlı kültürü olarak bugüne dek geldi.
Aleviler; kültürleri gereği, hoşgörülü, bilime saygılı, ilerlemeye açık bir toplumdur. Bağnaz düşünceye karşıdırlar. Laik devletin, şeriat devleti kurma çabalarına karşı korunması için, bugün Alevi varlığı bir güvencedir. Devlet, bu güvenceyi eritmeyi değil, kuvvetlendirmeyi düşünmelidir. Demokratik, laik, çoğulcu güçler, Alevi varlığının netleşmesi için çaba göstermelidir.
Dedelik kurumu, çağdaş anlamda yeniden yapılandırılmalıdır
Dedeler; yüzyıllarca Alevi kesiminin hem öğretmenleri hem din görevlileri hem yargıçları olarak çalıştılar. Bu insanlar; Alevi kültürünü kuşaktan kuşağa aktardılar.
Zamanımızda, camilerden ve okullardan yetişen yüzbinlerce imam, ülkenin her tarafında maaşlı olarak çalıştırılırken dedelik, Aleviliğin baskı altında tutulması sonucu, sıkıntı içindedir. Dedelere; kendilerini geliştirme ve yetiştirme olanakları sağlanmalıdır. Alevi kültürünün yaşatılmasında kendisini yenilemiş, çağdaş kafalı aydın dedelerden yararlanılabilir…
Yurt dışındaki Aleviler için acil programlar şarttır
Bugün; yalnız Federal Almanya’da 350 binle 400 bin arasında Alevi işçimizin bulunduğu sanılıyor. Yurt dışındaki Alevi işçiler; çocuklarına kendi kültürlerini vermek için yoğun istek duyuyorlar. Fakat; onlara Sünni programlardan başka seçenek verilmiyor. Bu da kabul görmüyor. Böylece yeni yetişen gençler; kültürel boşluğa itiliyor. Yurt dışındaki Aleviler için; Alevi kültürünü tanıtıcı programlar; Alevi çocukları için de bu konuda dersler şarttır. Devlet, bu işçiler için, din adamı yollarken Alevilik gerçeğini göz önünde tutmalıdır. Türkiye’de olduğu gibi yurt dışındaki Alevilerede, imamlar aracılığıyla din hizmeti sunmak mümkün değildir. Bu, artık kabul edilmeli ve aydın Alevi dedelerden yararlanılmalıdır.
Alevilik ile bugünkü İran Şiiliğinin ilgisi yoktur.
Alevilere karşı tavır içinde olanlar, geleneksel iftiralarını sürdürerek, Türkiye Aleviliği ile İran’daki molla düşüncesini aynı paralelde göstermeye çalışıyorlar. Bu yanlıştır. Gerek felsefede gerek uygulamada Anadolu Aleviliği ile bugünkü İran Şiiliğinin bir benzerliği yoktur. Aleviliğin temeli; hoşgörü, insan sevgisi, canlıya saygı, zorbalığa karşı olmaktır. Bugün, Iran mollalarını destekleyenler, onlara benzeyen gericilerdir… Aleviler; bağnaz güçlerin değil, demokratik kitlelerin yanındadırlar. Bu; geçmişte de günümüzde de böyle olmuştur…
SONUÇ
Türkiye, tek değil, birçok kültürün bulunduğu bir toplumdur. Bu durum da ülkemiz için zenginliktir. Değişik kültürlerin kendilerini açık açık ortaya koyması, insanları bireysel planda demokratik, hoşgörülü, insancıl bir kimliğe sokar. Bu da tüm insanlığın istediği bir şeydir.
Temeli insan sevgisi ve barış olan Alevi kültürü, bugün hiç desteklenmiyor. Hükümetlerin, bu insan kültürünü koruması; yaşatması için aydınlarla işbirliğine girmesi şarttır. Siyasetçiler tarafından dile getirilen, “İnançlar ve fikirler üzerindeki baskıların kaldırılması gerektiği” yolundaki açıklamaların sözde kalmamasını diliyoruz.
Bu konuda demokrat aydınlar olarak, tüm Türk halkından destek bekliyoruz…
Yazar Yaşar KEMAL Yazar Aziz NESİN
Gazeteci-Yazar İlhan SELÇUK Sanatçı Zülfü LİVANELİ
Prof.Dr. Berker YAMAN Prof.Dr. Kıvanç ERTOP
Doç .Dr. Çetin YETKİN Gazeteci-Yazar Rıza ZELYUT
Gazeteci-Yazar Seyfettin TURHAN
Gazeteci Musa AĞACIK
Yazar Nejat BİRDOĞAN
Avukat Muharrem Naci ORHAN
Not 2 :Bu bildirgeye 120 aydın ve sanatçı imzalarını atmışlardır. Yerleşmediği için sadece 12 sinin isimleri yazılmıştır.