Vatan özlemiyle her gün yanarken
Hasret bana düştü nar bana düştü
Anlayan yok gurbet elde hallerim
Figan bana düştü zar bana düştü
Sıla özlemiyle yandı dillerim
Kambur felek ters düşürdü yollarım
Has bahçede soldu açan güllerim
Diken bana düştü har bana düştü
Hasret yığın yığın dertler sıralı
Yıllar beni böyle koydu yaralı
Karlı dağ misali başım pareli
Dolu bana düştü kar bana düştü
Şad olup gülmedim her gün yastayım
Sıla hasretiyle bur da hastayım
Ezgini’ yim gönül yapan ustayım
Bina bana düştü şar bana düştü
EZGİNİ (Kiraz Ahmet Kurtlucan)
Esas adı Ahmet Kurtlucan olup bazı özel problemler nedeni ile 1980 Yılında nüfus kaydına Ezgini Kurtlucan olarak geçmiştir. 30/12/1963 tarihinde dünyaya geldi. Yaklaşık 20 yıl yayla hayatı yaşadı. 1980 Yılında Almanya’ya çalışmak üzere gitti. 1982 Yılına kadar Almanya’da kaldı. 1983 Yılında evlendi. Âşıklık hayatına 1975 Yılında saz çalmayı öğrenerek başladı. Almanya’dan döndükten sonra camcılıkla uğraştı. Sülaleden gelme olarak lakabına Kiraz Ahmet denen Ahmet Kurtlucan evli ve 3 çocuk babasıdır. Ezgini şiir yazmasının yanında sazıyla Türküleri de havalandıran Helete’nin usta ozanlarından biridir. Şiirleri sırayla okursanız ozanımızın her geçen yıl usta işi şiirlerini geliştirdiğini hissedersiniz.
NE KALDI?
Tarla ektik iki dağın arası
On iki ay bunun yetme süresi
Gübre motor taktakının parası
Ölç bakalım baba bize ne kaldı?
Topladık desteyi eyledik harman
Çalışa çalışa kalmadı derman
Koy’ver baba beni burada durmam
Hesap et sen baba bize ne kaldı?
İki harman seksen doksan geliyor
Yarısını ortakçılar bölüyor
Taktakıcı yüzde sekiz alıyor
Ölç bakalım baba bize ne kaldı?
Ezgini bitirdi burda sözünü
Hallerine çaldı kırık sazını
Sil bakalım sakalının tozunu
Bıyığının tozu sana kâr kaldı.
1978
GİDİYORUM GURBET ELE
Gidiyorum gurbet ele
Ana hakkın helal eyle.
Sizler kalın güle güle
Baba hakkın helal eyle.
Beni besleyip büyüttün
Belki ben sizi incittim
Gurbetin yolunu tuttum
Ana hakkın helal eyle.
Ben daha küçük körpeyim
Kader böyle ne yapayım
Uzat da elin öpeyim
Baba hakkın helal eyle.
Ezgini feryadım dinmez
Gurbeti görmeyen bilmez
Ya gelinir ya gelinmez
Ana hakkın helal eyle.
Mayıs/1980
OF OF
Ağlayarak ben sılamdan ayrıldım
Bizim eller melül kaldı mı ah ah
Zalim gurbet senin ile sarıldım
Anam gözyaşını sildi mi ah ah.
Yolum düştü Almanya’ya giderim
Yardım etse bari bana kaderim
Köyde kaldı anam ile pederim
Anam gözyaşını sildi mi of of
Hemen hasiretlik çöktü özüme
Kanlı yaşlar dolar gelir gözüme
Ezginiyem düzen verdim sazıma
Teller hallerimi bildi mi of of.
ALMANYA
Kurduğum hayalleri boşa çıkardın
Beni ateşlere yaktın Almanya.
Kimin zengin ettin kimin çökerttin
Nice yuvaları yıktın Almanya
İltica eylesem kötü oldu durum
Polise söylesem vermez oturum
Öz kardeşim sormaz halim hatırım
Bükülmez boynumu büktün Almanya.
Nice yavrulara yollar gözlettin
Bağrımıza yara açtın sızlattın
Köyün kuru ekmeğini özlettin
Benim şu bağrımı yaktın Almanya.
Çalışmak istedim iş bulamadım
Ev aramayınan baş bulamadım
Seni met ettiler tat alamadım
Olanca ömrümü söktün Almanya.
Selam verdiklerim demez merhaba
İsmimi unutmuş hısım akraba
Çırılçıplak gezer kızıyla baba
Yüzümüz suyunu döktün Almanya.
Bağıma bahçeme baykuş kondurdun
Sarhoş ettin başımızı döndürdün
Nicelerin ateşine yandırdın
Âşık Ezgini’yi ektin Almanya.
1980/Almanya
BU YIL BAYRAMIMIZ
Köyde bayram günü zarif giyerdik
Gezerdik evleri tek tek sayardık
Ne usanmak bilir ne de doyardık
Bu yıl bayramımız gurbette geçti.
Babam bayram günü namaz kılardı
Annem elimize kına çalardı
Süslerdi yayladan köye salardı
Bu yıl bayramımız gurbette geçti.
Gurbette hasretim gider gücüme
Hasretlik acısı çöktü içime
Hasretim babama anne bacıma
Bu yıl bayramımız gurbette geçti.
Soran olmaz burda garip halını
İnsan unutur mu gardaş elini
Öpemedim babam annem elini
Gine bayramımız gurbette geçti.
Eylül 1981/ Almanya
ALMANYA’YI BİR ŞEY SANIRDIM
Ben de Almanya’yı bir şey sanırdım
İşte gördük türlü belaymış.
Köye gelenleri bir bey sanırdım
Onlar burda gavurlara köleymiş.
Ahmet Bey, Mehmet bey geldi izine
Diyecek yok arkadaşın pozuna
Vallah billah tükürmezsin yüzüne
Hanımın yüzü boya cilaymış.
Dışı eli yakar içi de seni
Ezgini çok doğru böyle bil bunu
Na haberin vardır çıkıyor canı
Orda beylik buralarda çileymiş.
DEDEME ŞİKÂYET
Şikâyetim vardır beni duyasın
Torunlar yolundan saptılar dede.
Namussuz çoğaldı nasıl sayasın
Her şeyleri berbat ettiler dede.
Herkes birbirine kazdılar kuyu
Yüz inek aldılar verdiler suyu
Sebep olanların devrilsin boyu
Torunlar Göksu’yu sattılar dede.
Kimisi okudu adam olmadı
Kimisi Almanya’ya gitti gelmedi
Köyde adam gibi adam kalmadı
O eski nesili nettiler dede.
Kimi Alman kimi İngiliz aldı
Torunlar dünyayla akraba oldu
Boşanmalar moda hâline geldi
Avratları takas ettiler dede.
Atların yerini motorlar aldı
Katırlar öküzler mazide kaldı
Ektiğin tarlalar ekilmez oldu
Torunlar yan gelip yattılar dede.
O kerpiç evleri yaptılar bina
Anayla bacıyla ettiler zina
Yarası olanlar kızarlar bana
Namusu bir yana attılar dede.
Kimi muhtar oldu kimisi reis
Kimi boynuzlandı kimisi deyyus
Daha fazlasından etmeyim bahis
Torunlar belaya çattılar dede.
Beş yılda bir seçim oldu sevindik
Türkü koyduk Yahudiyi savunduk
Üç beş kuruş kıstırdılar avunduk
Torunlar oyunu sattılar dede.
Telefon denilen bir icat çıktı
O eski sohbetler aradan kalktı
Yediden yetmişe faize baktı
Torunlar dünyayı yuttular dede.
Nikâh için çağırmazlar hocayı
İnternetten arar bulur kocayı
Çökerttiler googul ile faceyi
Torunlar dünyayı yuttular dede.
Âşık Ezginiyim Maraşlıyım ben
Ökkeş, Mehmet, Ahmet, Sütçü İmam dedem.
Miras bıraktığın şanlı Heletem
Götürüp Cerit’e kattılar dede.
ESKİSİ GİBİ
Yaş elliyi geçti ağardı saçım
Huzur bulamıyom eskisi gibi.
Kocadım yaşlandım azaldı gücüm
Mutlu olamıyom eskisi gibi.
Dizlerime çökerekten kalkıyom
Yazıları gözlük ile okuyom
Merdiveni güçlük ile çıkıyom
Yola gidemiyom eskisi gibi.
Tansiyon yüksek şekerim çıktı
Doktorlar hekimler elimden bıktı
Vücudumun bilgisayarı çöktü
Artık bilemiyom eskisi gibi.
Kulağım ağırlaştı zorlaştı duymak
Dertlerim çoğaldı mümkün mü saymak
Her gün yedirseler bal ile Kaymak
Tat alamıyom eskisi gibi.
Yakını uzaktan seçmiyor gözüm
Çızgı çızgı oldu kırıştı yüzüm
Duvarda asılı inmiyor sazım
Artık çalamıyom eskisi gibi.
Belim kamburlaştı döküldü dişler
Emmi dede diyo çocuklar gençler
Âşık Ezginiyim gözümde yaşlar
Artık gülemiyom eskisi gibi.
KİRAZ YAYLASI
Kiraz Yaylasında şenlik olurken
Şiirsiz türküsüz sazsız olur mu?
Bazen çamur olur yollar gelirken
Enişsiz yokuşşuz düzsüz olur mu?
Gençler halay tutsun davullar çalsın
Herkes sevdiğini yanına alsın
Yaylamıza kızlar gelinler gelsin
Yaylamız gelinsiz kızsız olur mu?
Herkes akın eder gelen gelene
Yayla bir nimettir kadrin bilene
O yar gezer ah salına salına
Güzeller cilvesiz nazsız olur mu?
Âşık oldum çiçeğine gülüne
İmrenirim boz bulanık seline
Bu âşık sazını almış eline
Ezgini şiirsiz sözsüz olur mu?
KANDIRDIM
Sabahleyin borçlu kalktım yerimden
Hesap ettim çok düşündüm derinden
Gittim borca ekmek aldım fırından
Yan ettim yön ettim onda kandırdım
İlaç için vardım Kötü Köşker’e
Borca vermem dedi allem aşkere
Dedim Mustaf’emmi veririm hele
“Edem edem” dedi onda kandırdım
Nın’ali Yusuf’un tüpünü yaktım
Parayı istedi boynumu büktüm
Kepekçi Kasım’ı, Diko’yu ektim
Em ettim cüm ettim onda kandırdım
Ezan okununca camiye vardım
Sivişi sivişi ön safa durdum
Çıktım dışarıya bir mendil serdim
Cemaati saf buldum onda kandırdım
Gıy Hasan Ali’den et aldım yuttum
Birinci Ömer’i çoktan uyuttum
Cuma yeni kasap bir madik attım
Fırsat bu fırsattır onda kandırdım
Aklım yetse idi büyük işlere
TEK ile telefona yapardım hile
Ezgini teslim oldu Azrail’e
Sonunda anladım beni kandırdım
BU YAYLA BİZİM YAYLAMIZ
Yaylamızda şenlik olur
Bu yayla bizim yaylamız
Karı gider bahar gelir
Bu yayla bizim yaylamız.
Zedille’den geçer yolu
Göl Alağı, İmirzalı
Açmış Sıraca’nın gülü
Bu yayla bizim yaylamız.
Yükseğinde keklik öter
Engininde güller biter
Kokusu burnumda tüter
Bu yayla bizim yaylamız.
Babam bu yaylada doğdu
Ebem nice sürü sağdı
Sümbülleri boynun eğdi
Bu yayla bizim yaylamız.
Bu yayla Kiraz Yaylası
Zeynep dedemin Leylası
Helete’nin eğlencesi
Bu yayla bizim yaylamız.
Dedem ebem konmuş göçmüş
Hayma tutmuş çadır açmış
Nice canlar gelmiş geçmiş
Bu yayla bizim yaylamız.
Türk’ü ile Kürt’ü ile
Uluşan bozkurdu ile
Boran kar kış olsa bile
Bu yayla bizim yaylamız.
Cıvıldaşıyor kuşları
Kekik kokuyor taşları
Kesmeyelim ardıçları
Bu yayla bizim yaylamız.
Yemyeşil açmış ağaçlar
Seher vakti öter kuşlar
Ezgini canın bağışlar
Bu yayla bizim yaylamız.—