“Oy’una Geldik” filmini izlemeye gittik. Ama filmi izlerken tam oyuna geldiğimizi farkettik. Filmin yasaklanması ve İlyas Salman’ın başrolde oynaması, filmi izlememiz için başlıca nedenlerdi. Hem dayanışma göstermek hem de filmin neden yasaklandığını merak ediyorduk.
Filmi yasaklayacak herhangi bir sebep göremedik. Hemen hemen her belediyede görülen ihale oyunlarının, rakamsal olarak ve örnek olarak, sadece bir ihalenin asıl teklifinden biraz daha yüksek bir bedelle belediyenin kasasına yüklenmesi vardı. Ne miktar olarak ne de “vay be” dedirtecek bir durum gördük. Ancak, ilginç detaylara rastladık. Örneğin, Alevi karakterlerin kötü bir şekilde tasvir edildiği bu filmi bir Cemevi’nin desteklemesi, bilet satması ve sahiplenmesi dikkat çekiciydi. Belki onlar da benim gibi filmin neden yasaklandığını, “Aleviler çektiği için mi?” diye merak ettiler ve izlemeden olaya dahil oldular, bilemiyorum. Filmin sonunda oyuncularla bir söyleşi yapılacaktı. Salonda tek bir kişi bile soru sormak veya düşünce belirtmek istemedi. Alevilerin en yoğun yaşadığı yerlerden biri olan Berlin’de salonun yarısının boş olması da ayrı bir detaydı. İlyas Salman’ın adı bile salonu doldurmaya yeterken, ilk defa gösterilecek ve Türkiye’de yasaklanan bir filme neden ilgi azdı, bunu organizatörler kendilerine sormalı.
Şimdi biraz detaylara inelim. Filmin çekildiği yer Ovacık Belediyesi. İşe almak için türbanlı bir kadın bulunmadığından, kuaförde çalışan, biraz hafif meşrep bir kadını canlandıran Aynur Hanım’a başörtüsü takılarak işe alınması, bölge halkının %99’unun Alevi olduğunu gösteriyor. Camide sadece imamın tek başına namaz kılması da bir gösterge. Filmin başrolünde oynayan İlyas Salman, Hıdır adında sağ görüşlü muhafazakâr bir partinin Alevi kökenli belediye başkanı ve adayı. Seçim kazanmak için harcanan paralar ve işe alma vaatleri, her seçimde görülen şeyler olmasına rağmen, sanki Amerika yeniden keşfediliyormuş gibi sunuluyor. Gelişmemiş ülkelerde görülen oy toplama taktiklerinden farklı, ilginç veya yeni bir oyun yoktu.
Gelelim Alevileri ilgilendiren konuya. Muhafazakâr belediye başkanı Hıdır, Alevi kimliğiyle her fırsatta alkol bağımlısı olarak ve yürüyemeyecek kadar sarhoş bir şekilde tasvir ediliyor. Ayrıca, hiç kadın görmemiş gibi bir karakter çiziliyor. Dekolte giymiş bir kadını görünce anlaşmayı okumadan imzalaması ve kadını sadece bir cinsel obje olarak görmesi, nasıl bir karakter sunumu acaba? Muhafazakâr bir belediye başkanı tiplemesi canlandırsa ve Alevi kimliğini öne çıkarmasa, muhalefet tepkisi olarak yapılmış bir film derdim. Aleviler, kendi yaptıkları bir filmde neden kendi insanlarını bu kadar alkol ve kadın düşkünü gösteriyor?
Sadece belediye başkanını değil, filmin diğer oyuncularını ve sonunda bir kadın için içmeye başlayan imamı da kastediyorum.
Gelelim ikinci bir konuya. Bazen yeni çıkan Türk filmlerini konularını merak ettiğim için izliyorum ve görüyorum ki +7 yaş ibareli filmlerde bile küfürler havada uçuşuyor, adam kesmeler, vurmalar… Filmi kapatıp sonunu izlemiyorum. Art niyetli ve kimin finanse ettiğini bilmediğim yapımcıların Türk insanının karakterini ve ahlakını bozmak için bilhassa yaptırıldığını düşünüyorum. Peki “Oyuna Geldik” filmini yapanlar Aleviler, Atatürkçü olduğunu söyleyen, şiirler türküler okuyan İlyas Salman neden her ikinci cümlesi küfürlü olsun? Bana “Türkiye’nin gerçeği, herkes küfürlü konuşur ve filmde gerçekler olduğu gibi yansıtıldı” derseniz, bu kadar kültürlü olduğunu söyleyen bu büyük oyuncu neden bu kadar küfürlü, neden bu kadar alkol bağımlısı bir karakteri canlandırır? Yani aktör olmak her denileni yapmak mıdır?
Bir büyük oyuncu, “Ben bir Aleviyim, elime, dilime, belime, aşıma, işime, eşime sahip bir inanç mensubuyum. Ben bir Atatürkçüyüm, ben halkımı uyandırmak, onlara doğru karakter ile doğru yönü göstermek isterim” diyemez miydi? Muhafazakâr bir partide seçilmek ve o karakteri, yani her türlü pis işi yapan bir karakteri oynayabilirdi.
Ama “Aleviyim” diyerek Alevileri bu şekilde temsil etmek kimsenin haddine değil. İsterse üç kuruş para kazanmak için oyuncu karakterine ve yönetmen ne dediyse onu yapmak zorunda olduğunu söylesin, kimse kendini aklayamaz.