Perşembe, Eylül 18, 2025
No menu items!
Ana Sayfa Blog Sayfa 6

Kırkpınar da kendin er sanma OĞUL

0

Ceviz kabuğunun içinden bakıp
Şu koca dünyayı dar sanma OĞUL
Cürümü kendinden meydana çıkıp
Kırkpınar da kendin er sanma OĞUL

Ellerde er vardır gözle görülmez
Görülmez deryalar akar durulmaz
Sahipsiz sofraya bağdaş kurulmaz
Karıncalar gözün kör sanma OĞUL

Rızasız bahçenin derme güllerin
Gül dikendir yaralanır ellerin
Kulak duysun ne konuşur dillerin
Cıngıllı bağlarım var sanma OĞUL

Dost ile dost geçin ipe un serme
Kendin gözet elin kusurun görme
İçindeki sırrı yad’ele verme
Her ak’sakallıyı pir sanma OĞUL

Zaman tünelinin kuralı böyle
Gönlünü eylersen saz ile eğle
Az söyle öz söyle gerçeği söyle
Her tuttuğun eli kir sanma OĞUL

Kapat yaran el sürdürme derdine
Derdin anlat dert bilenin merdine
Sevmiyorsa dönüp bakma ardına
Her sarı saçlıyı yar sanma OĞUL

Yol verme yolsuza haklıya vurma
Candaş kavgasında uzakta durma
Yüzme bilmiyorsan dereye girme
Kırmızı taşları nar sanma OĞUL

Garip YADİGAR’IM temiz tut kanın
Anılacak olsun şöhretin şanın
İçinde doğduğun koca bu hanın
Çiftedir kapısı bir sanma oğul

Ozan garip YADİGAR 20 4 2020

TAHTACI FATMA

0

14 Yıl Gezdim Pervanelikte

0

Çatılmadan yerin göğün binası
Muallakta iki nura düş oldum
Birisi Muhammed, birisi Ali
Lahmike lahmide Bir’e düş oldum
.
Ezdi aşkın şerbetini hûş etti
Birisi doldurdu birisi nûş etti
İkisi bir derya olup cûş etti
Lâl ü mercan inci dürr’e düş oldum
.
Ol derya yüzünde gezdim bir zaman
Yoruldu kanadım dedim el-aman
Erişti carıma bir ulu sultan
Şehinşah bakışlı ere düş oldum
.
Açtı nikabını ol ulu sultan
Yüzünde ‘Yeşil Ben’ göründü nişan
Kâf u nûn süresin okudum o an
Arş Kürs binasında yare düş oldum
.
Ben Adem’den evvel çok geldim gittim
Yağmur olup yağdım ot olup, bittim
Bülbül olup Firdevs bağında öttüm
Bir zaman gül için har’a düş oldum
.
Âdem ile balçık olup ezildim
Bir noktada dört hurufa yazıldım
Adem’e can olup Şit’e süzüldüm
Muhabbet şehrinde kâra düş oldum
.
Mecnun olup Leyla için dolandım
Buldum mahbubumu inandım kandım
Gılmanlar elinden hulle donandım
Dostun visalinde nâr’a düş oldum
.
On dört yıl gezdim pervanelikte
Sıdkı ismim buldum divanelikte
Sundular aşk meyin mestanelikte
Kırkların ceminde dâr’a düş oldum
.
Sıdkı’yım çok şükür didara erdim
Aşkın pazarında hak yola girdim
Gerçek âşıklara çok meta verdim
Şimdi Hacı Bektaş Pîr’e dûş oldum
.
(SIDKI BABA / 1865 -1928)
Asıl adı Zeynel Abidin olan Sıdkî Baba, Mersin / Tarsus ilçesi Yenice köyünde Mehmet ve Eşeli çiftinin çocukları olarak doğmuştur. Ailesi Oğuz / Bozok kolu Dede Garkın ocağından gelmektedir. Henüz 6 yaşında “Pervane” mahlasıyla şiirler söyleyen Sıdki Baba, 12 yaşında yüreğinde yanan aşk ateşiyle Hacıbektaş Veli Dergâhı’na gider ve Çelebilere bağlanır. Önce Feyzullah Efendi ve onun vefatı sonrası oğlu Cemalettin Efendi’ye bağlanır. Ve Bu arada Pervane mahlası yerine Sıdkî mahlası ile şiirler yazar. Güçlü bir tasavvuf bilgisine sahip olan Sıdkı Baba evlendikten sonra Merzifon / Harız (Gümüştepe) köyüne yerleşmiş ve orada Hakk’a yürümüştür. 1. Dünya Savaşı’da Cemalettin Çelebi’nin oluşturduğu Bektaşi Mücahidin Alayı içinde Yüzbaşı rütbesi ile mücadele etmiştir.
.
.
Kazım Balaban’dan Not: Nefes söylenirken söylenen ‘’On dört yıl gezdim pervanelikte’’ sözü doğru değildir. Doğrusu ‘’On dört gezdim pervanelikte’’ şeklinde olmalıdır.
Bunun sebebi şudur.
Sıdkı Baba köyünden ayrılıp Hacıbektaş ilçesine gelir ve Çelebilerden ‘’Feyzullah Efendi’’ye bağlanır. Bu dönemde söylediği şiirlerde kullandığı mahlas Pervane’dir. Sıkdı Baba, toplam 14 yıl Pervane mahlası ile şiirler yazar.
Feyzullah Efendi’nin Hakk’a yürümesinden sonra onun oğlu olan Cemalettin Çelebi’ye bağlanır. Cemalettin Efendi onda olan sevgi ve sadakayı gördiği için ona ‘’Bundan sonra SIDKI’’ mahlasını kullan’’ der. Sıdkı Baba’da daha sonraki şiirlerinde artık Pervane mahlasını değil, SIDKI mahlasını kullanır.
Haydar Haydar deyişinde geçen nefesin doğrusu da ‘’On dört yıl gezdim pervanelikte’’ biçimindedir. Ancak her nasılsa bu söylem değiştirilmiş ve buna ekleme yapılmıştır.
.
Muhabbetleriml

Ay gibisin mübarek doğdun yarım geceme

0

Ay gibisin mübarek doğdun yarım geceme
Gir şu garip gönlüme sultanım ol gel gel gel
Sustu benim dillerim kilit vurdum heceme
Sustu benim dillerim kilit vurdum heceme
Sensiz tutmaz dizlerim dermanım ol

Gel gel gel gel gel gel
Gel gel gel gel gel gel
Gel efendim gel gel gel sultanım ol gel
Gel efendim gel gel gel ihmanım ol gel

Huri gibi yürür gelir yarim sallanı sallanı
Bin kere sarsam da doymam ince belini belini
Bal akar dilime emerken tatlı dilini dilini
Bal akar dilime emerken tatlı dilini dilini
Sensiz hastayım umutsuz lokmanım ol

Gel gel gel gel gel gel
Gel gel gel gel gel gel
Gel efendim gel gel gel lokmanım ol gel
Gel efendim gel gel gel sultanım ol gel

Kul Karacam aşık hali deli gönül coşar coşar
Sele benzer sevdalanmak kendi yatağını aşar
Vur denilmez gayri bana gönlüm saraylarda yaşar
Vur denilmez gayri bana gönlüm saraylarda yaşar
Sensiz ölümüm yakınsa fermanım ol

Gel gel gel gel gel gel
Gel gel gel gel gel gel
Gel efendim gel gel gel sultanım ol gel
Gel efendim gel gel hele cananım ol gel
Gel efendim gel gel hele sultanım ol gel gel hele
Gel efendim gel gel hele cananım ol gel gel hele
Gel efendim gel gel hele sultanım ol gel gel hele

KORKİREM.

0

Ay balaaaaam…
Tek başıma çıkirem ben.
Dağlara bala, dağlara bala dağlara.
Yangını volkan görirem,
Cin görirem, can görirem.
Mezarda hortlak görirem
Bin türlü tufan görirem
Gullübi yaban görirem korkmirem,
Korkmirem bala, korkmirem bala korkmirem.
.
Ay balaaaaam…
Şafak vakti düşürem ben,
Çöllere bala, çöllere bala çöllere
Kükremiş aslan görirem,
Kan yiyen sırtlan görirem,
Dalgalı Umman görirem,
Cin görirem, can görirem,
Mezarda hortlak görirem
Bin türlü tufan görirem,
Gullübi yaban görirem korkmirem,
Korkmirem bala, korkmirem bala korkmirem.
.
Ay balaaaaam…
Bu korkmamazlığım ile,
Bu korkmamazlığım ile.
Vallahi bala, Billahi bala, tillahi bala,
Harda bir softa görirem,
Harda bir yobaz görirem,
Harda bir molla görirem korkirem,
Korkirem bala korkirem.
Dalgalı fikirlerinden,
Riyakar zikirlerinden,
Korkirem bala korkirem.
Korkirem bala korkirem, bala korkirem.
.
.
Mirza Aliekber Tahirzade Sabir
(Yaşamı 30 Mayıs 1862 /15 Temmuz 1911-Şamahı)
.
Yaygın olarak bilinen kısa adıyla “Sabir”, şiirleriyle Kafkas halklarına 100 yılı aşkın süreden bu yana aydınlık saçan Azerbaycanlı bir şair. Satirik şiirin, mizah, hiciv sanatının Azerbaycan edebiyatındaki öncülerinden bir isim olarak tanınıyor.

MİRAÇLAMA Hasreti

0

“Kün” dedi karar eyledi
Yeri göğü arşullahı
Çar anasırdan yarattı
Âdem Safiyullah’ı.
.
Evvel Âdem Hakk’ı bildi
Başına çok haller geldi
Alnına bir top nur indi
Âdem bildi Nurullah’ı.
.
“Velekad keremnâ” dedi
Melekler secdeye indi
İblis lâin etmem dedi
Takındı lanetullahı.
.
Âdem’den zürriyet geldi
Hak emri dört güruh oldu
Dördüne dört ta’at verdi
Evvel zikri Zikrullah’ı.
.
Bir katre nutfeden oldu
Âdem’den nur Şit’e geldi
Ehl-i Hakk tahkik kıldı
Ve hem Şit Nebiyullah’ı.
.
Açıldı Haşimi necli
Mustafa Murtaza nesli
Yüz yirmidörtbin nebi
İbrahim Halilullah’ı.
.
Halil’in evladı gelip
Abdül Muttalip Ebu Talip
Ol zaman nur iki olup
Bilen bildi Beytullah’ı.
.
Abdullah’tan nebi zuhur
Dü cihanda oldu fahir
Ebu Talip’den etti zahir
Ali’yy-ün Veliyullah’ı.
.
Dü cihan güneşi Ahmed
Vahiy geldi oldu irşâd
Münkir ne bilsün Ahâd
Ol bir nur’u Nurullahi.
.
Hak emretti Cebrail’e
“Habibim Mi’raca gele”
Önünce delili bile
Cebrail Emirullah’ı.
.
Dostunun selâmın aldı
Gönülleri şâdi kıldı
Cebrail rehberi oldu
Seyr eyledi Arşullah’ı.
.
Sidret-ül-müntehaya vardı
Anda Cebrail durdu
Bundan öte sana dedi
Sen görürsün ol Allah’ı.
.
Yetmiş iki perde geçti,
Hakk’ın emri ile aştı.
Birinci perdeye ulaştı,
Gördü Hikmetullahî.
.
Arş-ı muazzam’a vardı
Anda çok hâller gördiü
Orda bir nişan verdi
Hâtem-i Nebiyullahı.
.
Nalinin çıkarmak ister
Hatiften nida dost der
Arş-ı Azim’i göster
Nalini Habibullahi.
.
Uçmak babına vardı
“Destur Ya Rabbim” dedi
“Gel dedi Rab virdeyledi
Uzattı desd-i Yedullah’ı.
.
Azizullah el uzattı
Nûrı-u âlemi bezetti
Âlem bu anı gözetti
Gördü Hatemin Vallahi.
.
Âşık maşuğunu gördü
Habib maksuduna erdi
Doksan bin kelâm sordu
Danışdı Kelâmullah’ı.
.
Otuz bini şeriatta
Otuz bini tarikatta
Otuz bini hakikatte
Bilenler bildi vallahi.
.
Olanları bilir bilen
Hakikate âşık olan
Gördü bir mahbup civan
Habib bildi Sırrullahı.
.
Kudret lokması geldi
Süt elma baldan aldı
İkisi de bile tattı
Yediler nimetullahı.
.
Gelmek için destur aldı
Muhammed ayağa kalktı
Mü’min’e tevhîd verdi
Tutmak için îllallahi.
.
Kudret hazinesin buldu
Üzümü ikiye böldü
Engürü bergüzar aldı
Secde edip Babullah’ı.
.
Kırklar yolunu gözetti
Vardı kırkları bezm etti
Oturuben niyaz etti
Selman sundu keşküllahı.
.
Selman’a bir üzüm verdi
Yar yari ol demde gördü
Cümlesi pervane girdi
Tutundular arşullahı.
.
Kırklar muradını aldı.
Esrar-ı Hak galip oldu
Muhammed evine geldi
Gördü Ali Keremullah’ı.
.
Ali anda tevaf etti
Doksan bin kelâmı vasfetti
Hatemi nümayan etti
Verdi Şah Emrullahi.
.
Çâr emânet fahri geldi
Muhammed Ali’ye verdi
Ahir sahibi var dedi
Bektaş Kaddesallah’ı.
.
Şah Hasan Hüseyin geldi
İmam Zeynel parelendi
İmam Bakır şehid oldu
Ol sırr-ı Kutbullah’ı.
.
İmam Ca’fer din rehberi
Musa Kazım din serveri
Olalım Rıza’nın çekeri
Veririm canı billahi.
.
Takî Nakî Şâh Askerî
Onlar birbirinin yari
Mehdi mü’min intizârı
Tez gele Zamanullahi.
.
Kutb-u Âlem Hünkâr geldi
Emanet sahibini buldu
Cümle erler nasîb aldı
Bağlandı rızaullahi.
.
Bendesin almış araya
Varınca baki saraya
Bu HASRETİ bî-çareye
Şef’aat eder inşallahi.
.
.
HASRETİ /

  1. Yüzyıl Alevi / Bektaşi Tekke şairi. Yaşamı hakkında fazla bilgi bulunmuyor. Ancak Nefeslerinin çoğunun Sivas bölgesi ve çevresinde okunmasından hareketle bu bölgede yaşadığı düşünülebilir.

DOSTLUK

0

Dostlar ırmak gibidir
Kiminin suyu az, kiminin çok
Kiminde elleriniz ıslanır yalnızca
Kiminde ruhunuz yıkanır boydan boya

İnsanlar vardır; üstü nilüferlerle kaplı,
Bulanık bir göl gibi…
Ne kadar uğraşsanız görünmez dibi.
Uzaktan görünüşü çekici, aldatıcı
İçine daldığınızda ne kadar yanıltıcı….
Ne zaman ne geleceğini bilemezsiniz;
Sokulmaktan korkarsınız, güvenemezsiniz!

İnsanlar vardır; derin bir okyanus…
İlk anda ürkütür, korkutur sizi.
Derinliklerinde saklıdır gizi,
Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız;
Yanında kendinizi içi boş sanırsınız.

İnsanlar vardır, coşkun bir akarsu…
Yaklaşmaya gelmez, alır sürükler.
Tutunacak yer göstermez beyaz köpükler!
Ne zaman nerede bırakacağı belli olmaz;
Bu tip insanla bir ömür dolmaz.

İnsanlar vardır; sakin akan bir dere…
İnsanı rahatlatır, huzur verir gönüllere.
Yanında olmak başlı başına bir mutluluk.
Sesinde, görüntüsünde tatlı bir durgunluk.
İnsanlar vardır; çeşit çeşit, tip tip.
Her biri başka bir karaktere sahip.
Görmeli, incelemeli, doğruyu bulmalı.
Her şeyden önemlisi insan, insan olmalı…

İnsanlar vardır; berrak, pırıl pırıl bir deniz.
Boşa gitmez ne kadar güvenseniz.
Dibini görürsünüz her şey meydanda.
Korkmadan dalarsınız, sizi sarar bir anda.
İçi dışı birdir çekinme ondan.
Her sözü içtendir, her davranışı candan…

CAN YÜCEL

Hazret-i Ali’nin devri yürüye

0

Hazret-i Ali’nin devri yürüye
Ali kim olduğu bilinmelidir
Alay alay gelen gaziler ile
İmamların kanı alınmalıdır

Kendini teslim et bu serçeşmeye
Er odur ki birisinden şaşmaya
Bin gaziye bir münafık düşmeye
Din aşkına kılıç çalınmalıdır

Çağırırlar filan oğlu filana
Kılıcı arştadır doğru gelene
Ne itibar Yezit kavli yalana
Ya ser verip ya ser alınmalıdır

Yer yüzünde kızıl taçlar bürüye
Münafik olanın bağrı eriye
Sahib-i zamanın emri yürüye
Mehdi kim olduğu bilinmelidir

Pir Sultan’ım eydür ey Dede Dehmen
Kendini çevir de andan gel heman
İstanbul şehrinde ol sahib-zaman
Tac-u devletile salınmalıdır

Pir Sultan Abdal

Gel beri serseri gezme cihanda

0

Gel beri serseri gezme cihanda
Fark eyle mürşidi var kapısına
Terk eyle benliği kalma gümanda
Özünü teslim et pir kapısına

Teslim et özünü illallah eyle
Hakkı tesbih edip zikrullah eyle
Tecella temanna eyvallah eyle
Asıl Mansur gibi dar kapısına

Dar-ı Mansur olup kıl Hakka kıyam
Erenler ceminde bulasın makam
Dört kapı üzere mürşide selam
Biatını yetir pir kapısına

Kim ki fehmeyledi şahlar şahını
Bunca müminlerin kıblegahını
Cahiller göremez Hak dergahını
Kamiller dizildi er kapısına

İblis ar eyledi sücuttan kaçtı
Lanetin halkası boynuna geçti
Şeytana uyanlar dergahtan düştü
Onları sürdüler nar kapısına

SIDKI bu sözlerim alana öğüt
Gönül kervanını dergaha yürüt
Evladı Hünkardan var bir deman tut
Sakın hizmet etme kör kapısına

Ceylan Gözlerine kurban olduğum

0

El ele vermiş de gelen güzeller,
Tanrı selamını almaz mısınız?
Mevlam sizi süs için mi yaratmış,
Siz gel demeyince gelmez misiniz?
.
Karadır kaşınız yaydan nic’olur,
Bugün dünya yarın ahret güç olur,
Bir gönül yapması yüz bin hac olur,
Siz gönül yapmasın bilmez misiniz?
.
Gurbete gidenler azığın alır,
Kimisi gider de kimisi kalır,
Kimi sevap için Kâbe’ye varır,
Kabe gönlünüzde bilmez misiniz?
.
SÜMMANİ’yem ben derdi niderim,
Başım alır diyar diyar giderim.
Yarın mahşer günü dava ederim,
Siz mahşer yerine gelmez misiniz.

.
AŞIK SÜMMANİ / (Doğumu ve ölümü: Erzurum / Narman / Samikale köyü. 1861- 5 Ocak 1915)
.
Aşık Sümmani veya Narman’lı Sümmani mahlası ile bilinen ozanın asıl adı Hüseyin’dir.
Hasan Ağa adlı yoksul bir köylünün oğludur. Rüyasında gördüğü Gülperi isimli bir güzeli aramak için sazını alıp dağ taş onu arar. Uzunca bir süre Kafkas diyarlarını gezen aşık yaşlandığında memleketine gelir ve orada Hakk’a yürür. Tahsili olmadığı halde engin bir bilgi ve tasavvuf sahibi olmuştur.

Karadır kaşların ferman yazdırır

0

Karadır kaşların ferman yazdırır
Bu dert beni diyar diyar gezdirir
Lokman hekim gelse yaram azdırır
Yaramı sarmaya yar kendi gelsin

Ormanlardan aşağı aşar gelirim
Nazlı yari kaybettim ağlar gezerim
Ormanların gümbürtüsü başıma vurur
Nazlı yarin hayali karşımda durur

Karadır kaşların benzer kömüre
Yardan ayrılması zarar ömüre
Kollarımdan bağlasalar zincire
Kırarım zinciri vararım yare

Ormanlardan aşağı aşar gelirim
Nazlı yari kaybettim ağlar gezerim
Ormanların gümbürtüsü başıma vurur
Nazlı yarin hayali karşımda durur

Karadır kaşların yay eylemişler
Aklımı başımdan zay eylemişler
Duydum güzelleri pay eylemişler
Hele gidem bakam yar kime düştü

Ormanlardan aşağı aşar gelirim
Nazlı yari kaybettim ağlar gezerim
Ormanların gümbürtüsü başıma vurur
Nazlı yarin hayali karşımda durur

Uzaklara gittim ki gelirim diye
Tabanca doldurdum vururum diye
Hiç aklıma gelmez ölürüm diye
Ölüm ver Allahım ayrılık verme

Ormanlardan aşağı aşar gelirim
Nazlı yari kaybettim ağlar gezerim
Ormanların gümbürtüsü başıma vurur
Nazlı yarin hayali karşımda durur

Üç güzel oturmuş karaya bakmaz
İnsan sevdiğini dilden bırakmaz
Hey Allah’tan korkmaz kuldan utanmaz
Gönül defterinden sildin mi beni

Ormanlardan aşağı aşar gelirim
Nazlı yari kaybettim ağlar gezerim
Ormanların gümbürtüsü başıma vurur
Nazlı yarin hayali karşımda durur

Bahçası var, bağı var

0

Bahçası var, bağı var
Ayvası var, narı var
Bahçası var, bağı var
Ayvası var, narı var
Atamızdan yadigâr
Bizde atabarı var
Atamızdan yadigâr oy
Bizde atabarı var

Uzun uzun kamışlar
Ucunu budamışlar
Uzun uzun kamışlar
Ucunu budamışlar
Benim ela gözlümü
Gurbete yollamışlar
Benim ela gözlümü oy
Gurbete yollamışlar

Ben bir uzun kamışım
Yoluna dikilmişim
Yoluna uzanmışım
Ben bir uzun kamışım
Yoluna dikilmişim
Yoluna uzanmışım
İster al, ister alma
Alnına yazılmışım
İster al, ister alma oy
Alnına yazılmışım

Atabarıdır barı
Bahçede gördüm yâri
Atabarıdır barı
Bahçede gördüm yâri
Seslendim, ses vermedi
Ağladım zarı zarı
Seslendim, ses vermedi oy
Ağladım zarı zarı
Seslendim, ses vermedi
Ağladım zarı zarı
Seslendim, ses vermedi oy
Ağladım zarı zarı

Ya ilahe bize bildir

0

Ya ilahe bize bildir
Nicedir hallerimiz.
Gözümüz görmez nicedir
Kande gider yollarımız.
.
Aşkın deryasın boylarız
Her şeyin aslın soylarız
Bir acep yerden söyleriz
Kimse bilmez hallerimiz.
.
Adem -i Safi’ye erdik
Mustafa’nın sırrın bildik
Ali ile hemdem olduk
Sır sözüdür kallerimiz.
.
Aşık ol, serden geçersin
Gelme meydana kaçarsın
Ab-ı hayvandır içersin
Akup gider sellerimiz.

Muhabbet cür’asın içtik
Akl-u dil-ü candan geçtik
Tevhid gülistanın açtık
Seyret bizim dillerimiz.
.
Benden benliğim çekildi
Gayrıdan gönül üzüldü
Divan -ı Hak’dan yazıldı
Bak göresin kallerimiz.
.
Bu menzile cinni gelmez
Zir- ehlullah dilin bilmez
Varlığından fena olmaz
Baka ildir illerimiz.
.
Gizli yoldur kimse bilmez
Bu menzilde kimse ölmez
Hemişe yoncadır solmaz
Verd-i ahmer güllerimiz.
.
HÜSEYNİ’i canm nider
Yola yokluğu ile gider
Uşşakları efgan eder
Gulgul eder bülbülümüz.
.
HÜSEYNİ / HÜSEYİN ABDAL.

  1. YY’da yaşamış Edirne’li bir Bektaşi şairidir. Yaşamı hakkında fazla bir bilgi yoktur. Geçimini helvacılıkla kazandığı için, Helvacı Hüseyin adıyla da tanınır.