Cuma, Mayıs 9, 2025
No menu items!
Ana Sayfa Blog Sayfa 4

romantizm değil, “realizm” İsmail Engin

romantizm
değil, “realizm” Colani ile Kobani arasındaki ilişki.
tutkulu, kökeni yıllar ötesine dayanan, tarihin derinliklerinden günümüze uzanan.
öyle ya, ne kadar saf duygular beslenmişti değil mi Kobani’ye?
“Rojava” değil miydi bir tür “Rıza Şehri” hayaliyle sunulan.. bir düşünün diyene sansür, ilahlar tarafından..
Colani ve Kobani imza atarlarken nikâh masasında yakılan ağıtlar eşliğinde; ve yine fotoğrafı “musahibi” poseidon servis ederken, “tarih ana” dersini veriyordu yeşil tahtada, çok ama boş konuşanın mümessil olduğu sınıfta öğrenmek isteyen öğrenciye..
[akdeniz ve mehtap, rakı ve balık … romantizm değil orada, gökyüzündeki uydular eşliğinde.
suların ısındığı, doğalgaz – petrol rezervlerinin kontrol edildiği, kıta sahanlığı.. üslerin kurulduğu, dronların uçtuğu, kayıklar yerine savaş gemilerinin turladığı.. meltemde uçan yaprakların dahi gözlendiği..
enerji şirketleri, devletler, büyük çok büyük devletlerin çıkarlarının griftindeki realizm..
zeus tarafından kaçırılan ve theseus’unu arayan europa’nın ise kendisine göz dikmiş neron trump ve çar putin, göç – savaş tehdidiyle takati kalmamış; sorunları, minotor’un dolaştığı kral minos’un labirentine dönmüş.]
açılım sonucunda gör bak DEM’in durumu da aynen böyle.. sentezin İslâm tarafı devrede. siyasete bulaştırmayın dedikçe, inatla propaganda yapılıyordu Cemevi’nde.
siyaseti dizayn etmek isteyen romantiği, gücü elinde bulunduran siyaset aklı dizayn etti. o fotoğraf, tarihin derinliklerinden gelen yeni dünya düzeninin realitesinin görseli..
gönül gözü kapanmaya görsün : ne desen nafile. hırs ve ideoloji birleşince..

İzlemiyorum artık

0

Sildim kanal Favori listemden. İzlemiyorum artık

Sünni kardeşim…Turap Tercan

0

Tarih, mazlumların yanında olanlarla zalimlerin safında yer alanları ayıran bir terazidir. Bu terazi, her dönemde insanlığın vicdanını tartmış, kimlerin hakikatin yanında durduğunu, kimlerin ise zulme göz yumduğunu göstermiştir. Bugün de aynı terazinin karşısındayız.

Türkiye’de yıllardır “Aleviler Cumhuriyetin sigortasıdır” diyen, seküler, demokrat, devrimci ve Atatürkçü olduğunu söyleyen Sünni kardeşlerimiz… Peki, soruyorum; Suriye’de, Ortadoğu’nun farklı köşelerinde binlerce Alevi kadın, çocuk, yaşlı demeden katledilirken neden susuyorsunuz? Neden bir tek cümle kurmuyorsunuz?

Görmezden gelmek, duymamak, konuşmamak… İşte zalimin istediği de tam olarak bu! Oysa tarihte adaleti temsil eden Hüseyin’in yanında durmak, Hür gibi zulme karşı çıkmak sadece bir mezhebin değil, insanlığın meselesidir.

Bu coğrafyada kardeşliğe en çok ihtiyacımız olan bir dönemdeyiz. Bugün Alevilere yönelen nefret, yarın sizin kapınızı da çalabilir. Çünkü zulüm, açgözlüdür; kendisine ses çıkarmayanı da bir gün yutar. Yezit zihniyeti, yalnızca Kerbela’da kalmadı. Bugün de var, yarın da olacak. Mesele, insan kalabilmekte!

O yüzden susmak, görmezden gelmek, duymazdan gelmek bir seçenek olmamalı. Bugün sustuğumuz her zulüm, yarın büyüyerek hepimizin hayatına dokunacak. Mazlumun safında yer almak, sadece bir inancın değil, adaletin, vicdanın, insanlığın safında yer almaktır.

Peki, sen o safta mısın, Sünni kardeşim?

*Az sayıda duyarlılık gösteren Sünni arkadaşlarımı tenzih ediyorum. İyi ki varlar…

*Hür, Yezit’in komutanı olarak Kerbela’da İmam Hüseyin’i katletmek için görevlendirilmişti. Fakat Hür İmam Hüseyin’den ve ona yapılan zulümden etkilenip komutanlığı bırakıp İmam Hüseyin’in safına geçip savaşıp Kerbela’da şehit düşmüştür.

“TÜRK’lük benim kaderim , din ise tercihimdir .”

0

Sevmez sözde bilginler
Bizim Türkçe dilini
Bilgeler konuşursa
Açar gönül ilmini

Ayet ve hadis Türkçe
Söylenirse duyarlar
Anlamına erenler
Baş eğerek uyarlar

Ey miskin Hoca Ahmet
Yedi atana rahmet
Fars dilini bilsen de
Sen Türkçene devam et

Türkistan Piri
Hoca Ahmet Yesevi
“TÜRK’lük benim kaderim , din ise tercihimdir .”

Mehmet Özgür Ersan sayfasından alıntı

HERKES KÜRTLERİ KANDIRIYOR KÜRTLER DE ALEVİLERİ… Turap Tercan

0

Alevilerin daha kanı kurumadan Kürtler ve Colani çetesi el sıkıştı ve birlikte eski iktidar kalıntılarına (Alevilere) karşı mücadele etme kararı aldılar…

Anlaşmanın 5. Maddesi;

“Suriye’nin, Esad yönetiminin kalıntılarına ve ülkenin güvenliği ile birliğine yönelik tüm tehditlere karşı mücadelesinin desteklenmesi”

Hiç unutmam, bir seçim dönemi Hadep’ten aday bir “Alevi yönetici” için oy toplanırken şöyle bir şey denilmişti; “Alevilere yönelik bir şey olursa PKK Alevileri koruyacak”

Herkes Kürtleri kandırıyor, Kürtlerde Alevileri…

Akdeniz yakası, Aydın elleri

0

Akdeniz yakası, Aydın elleri
Kuşlar gider bizim dede sultana
Cemal’in görünce yürüdü dağlar
Taşlar gider bizim dede sultana


Cemal’in görünce yürüdü dağlar
Taşlar gider bizim dede sultana


Duyduk ki Mustafa huruç eylemiş
Aydın ellerinde karaburunda
Bedrettin’in kelamını söylemiş
Köylünün huzurunda
Duyduk ki bu işler duyulurda durmak olur mu?
Bir sabah erken Haymana Ovası’nda bir garip kuş öterken
Sıska bir söğüt altında zeytin danesi yedik.
“Varalım” dedik, “görelim” dedik
Yapışıp sabanın sapına
Çolkardeş toprağını
Biz de biliyol, biz de biliyol
“Sürelim” dedik
Yapışıp sabanın sapına
Çolkardeş toprağını
Biz de biliyol, biz de biliyol
“Sürelim” dedik


Düştük dağlara dağlara
Aştık dağları dağları
Bedrettin yiğitleri ufka baktılar
Gitgide yaklaşıyordu toprağın sonu fermanlı bir ölüm kuşunun kanatlarıyla
Oysaki onlar bu toprağı, bu kayalardan bakanlar onu
Üzümü, inciri, narı, tüyleri baldan sarı, sütleri baldan koyu davarları
İnce belli, aslan yeleli atlarıyla
Duvarsız ve sınırsız bir kardeş sofrası gibi açmıştılar


Katardan ayrılan turna sürüler
Her andıkça ümüklerim sızılar
İrili, ufaklı, emli kuzular
Koçlar gider bizim dede sultana
İrili, ufaklı, emli kuzular
Koçlar gider bizim dede sultana


Bedrettin yiğitleri şehzade ordusunun karşısına çıktılar
Dikişsiz aklibastı baş açık, yalınayak, yalın kılıçtılar
Mübalağa cenk olundu
Aydın’ın Türk köylüleri, Sakızlı Rum gemiciler,
Yahudi esnafları, on bin mülhid yoldaşı Börtlüce Mustafa’nın
Düşman ormanına on bin balta gibi daldı
Hep bir ağızdan türkü, türküleri söyleyip
Hep beraber sulardan, sulardan çekmek ağı
Demiri oya gibi işleyip hep beraber
Hep beraber sürebilmek, sürebilmek toprağı
Balı, incirleri hep beraber yiyebilmek
Yarin yanağından gayrı her şeyde, her yerde
Hep beraber, hep beraber, hep beraber demek için
On binler verdi sekiz binini
Yenildiler, yenenler yenilenlerin dikişsiz ak gömleğinde sildiler kılıçlarının kanını
Ve hep beraber söylenen bir türkü gibi
Hep beraber kardeş elleriyle işlenen toprak
Edirne Sarayı’nda damızlanmış atların eşildi nalları ile
Ve teker teker bir an içinde
Omuzlarında dilim dilim kırbaç izleri
Yüzleri kan içinde
Geçer çıplak ayakları ile yüreğime basarak
Geçer Aydın ellerinden Karaburun varlukları


Baba Musa’mızdan almış cehdini
Gördün mü kaygusuz zulmün vaktini
Padişahlar tacı ile tahtını
Yoklar gider bizim dede sultana
Padişahlar tacı ile tahtını
Yoklar gider bizim dede sultana


Satırı çaldı cellat, çıplak boyunlar yarıldı nar gibi
Yeşil bir daldan düşen elmalar gibi
Birbiri ardınca düştü başlar
Ve her baş düşerken yere
Çarmıhından Mustafa baktı son defa
Ve her yere düşen başın kılı depremedi
İriş dede sultanım, iriş dede bir
Başka bir söz demedi
Aydın’da ortaklar Karaburun’da
Kılıç ceran oldu oynuyor kınında
Bir elim harmanda, bir elim kanda
İriş dede sultan, gazaya iriş
Bir elim harmanda, bir elim kanda
İmdi can günüdür, gazaya iriş
Bedrettin gülümsedi
Aydınlandı içi gözlerinin dedi
Mademki bu kerre malubuz
Ne etsek, ne eylesek zait
Gayri uzatma sözü
Mademki fetva bize ait
Verin ki basak bağrına mührümüzü


Elim aydur dört kitaptan evveli
Şeyh oğlu Bedrettin Bektaş-ı Veli
Ortaklar adına Didem’in seli
Çağlar gider bizim dede sultana
Ortaklar adına Didem’in seli
Çağlar gider bizim dede sultana


Yağmur çiseliyor
Serez’in esnaf çarşısında
Bir bakırcı dükkanı karşısında
Bedrettin’in bir ağaca asılı
Yağmur çiseliyor
Gecenin geç ve yıldızsız bir saatidir
Ve yağmurda ıslanan, yapraksız dalda sallanan
Şeyhimin çırılçıplak etidir
Yağmur çiseliyor
Serez Çarşısı dilsiz, Serez Çarşısı kör
Havada konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü
Ve Serez Çarşısı kapatmış elleri ile yüzünü
Yağmur çiseliyor
Hep bir ağızdan türkü, türküleri söyleyip
Hep beraber sulardan, sulardan çekmek ağı
Demiri oya gibi işleyip hep beraber
Hep beraber sürebilmek, sürebilmek toprağı
Balı, incirleri hep beraber yiyebilmek
Yarin yanağından gayrı her şeyde, her yerde
Hep beraber, hep beraber, hep beraber demek için

Güle Güle Yoldaş Edip Akbayram

0

Gidişinle milyonları çok üzdün
Güle güle yoldaş Edip Akbayram
Sanat aleminde bir destan yazdın
Güle güle yoldaş Edip Akbayram

Daha yaşanacak onca şey varken
Her ölüm acıdır, her ölüm erken
Gönüllere sevgi ektin giderken
Güle güle yoldaş Edip Akbayram

Sanat erbabıydın, ve de bir aydın
Ne yolundan döndün, ne bir gün caydın
Gökte yıldız gibi bir anda kaydın
Güle güle yoldaş Edip Akbayram

Adamın hasıydın, hem de o biçim
Türküsünü yaktın ,yoksulun açın
İnsan sevgisiyle doluydu için
Güle güle yoldaş Edip Akbayram

Eserlerin halka hediye kalsın
Düğünde bayramda söylesin çalsın
Işıklarda uyu, ruhun şad olsun
Güle güle yoldaş Edip Akbayram

Güferi’yim acın bağrımı yaktı
Sen giderken dostlar ardından baktı
Yokluğun koca bir boşluk bıraktı
Güle güle yoldaş Edip Akbayram

Hasan Demir (Güferi)

Hakk’ın kandilinde gizli sır idim Karacaoğlan

0

Hakk’ın kandilinde gizli sır idim
Anamın beline indirdin beni
Ak mürekkep idim, kızıl kan ettin
Türlü irenklere yandırdın beni

Anamın karnında ben neler gördüm
Yedi derya geçtim, ummana daldım
Dokuz aylık yoldan sefere geldim
Bir kapısız hana indirdin beni

Ben de bildim şu dünyaya geldiğim
Tuzlandım da çapıtlara belendim
Bir zaman da beşiklerde eğlendim
Anamın sütüne kandırdın beni

Beş yaşında akıl geldi başıma
On yaşında gider oldum işime
Varıp ta değince on beş yaşıma
Bir kuru sevdaya yeldirdin beni

On beş yaşadım, yirmiye yol oldu
Otuzunda çevre yanım göl oldu
Kırk yaşadım, hayrım, şerrim bell’oldu
Hayrımı, şerrimi bildirdin bana

Ellisinde yaşım yarısın geçti
Altmışında yoluna yokuş düştü
Yetmişinde biraz tebdilim şaştı
Mertebe mertebe indirdin beni

Sekseninde beratçığım yazıldı
Doksanında kan damarım üzüldü
Yüz yaşında azalarım çözüldü
Bir sabi masuma döndürdün beni

Karac’oğlan der ki, yaktın yandırdın
Ecel şarabın verdin kandırdın
Emreyledin Azrail’i gönderdin
Hiç de doğmamışa döndürdün beni
Karacaoğlan

Atasözleri, Deyimler Mustafa Erdoğan

A
*Alan memnun, satan memnun; tellala halt etmek düşer.
*Abanın kadri, yağmurda bilinir.
*Açın koynunda ekmek durmaz.
*Aç ölmez, gözü kararır; susuz ölmez, benzi sararır.
*Adama dayanma ölür, duvara dayanma kurur.
*Ağanın alnı terlemezse, ırgatın burnu kanamaz.
*Ağustosta beyni kaynayanın, zemheride kazanı kaynar.
*Akara kokara bakma, çuvala girene bak.
*Akıllı köprü arayıncaya kadar , deli dereyi geçer.
*Akrep etmez akrabanın ettiğini, kimse bilmez akrabadan çektiğini.
*Acemi nalbant; kâh nalına vurur, kâh mıhına.
*Al atın iyisini, yiyeceği bir yem; al avradın iyisini, giyeceği bir don.
*Alıcı aslan, borçlu sıçan gibidir.
*Allah’ın ondurmadığını, peygamber sopayla kovalar.
*Ananın çıktığı dala, kızı salıncak kurar.
*Ana ölünce, baba amca olur.
*At elin, eğer elin; arada bizim de dahdah’ımız var.
*Almadığın hayvanın kuyruğundan tutma.
*Allah uçamayan kuşa alçacık dal verir.
*Apdessiz sofuya namaz dayanmaz.
*Ağılda oğlak doğsa, ovada otu biter.
*Ağır yük altına girenin beli incinir.
*Ağzı eğri, gözü şaşı olan ensesinden belli olur.
*Ak bacak, kara bacak; geçitte belli olur.
*Ayı inine sığamamış, bir de kuyruğuna kalbur bağlamış.
*Aptal yağı çok bulunca; kâh borusunu yağlar, kâh gerisini.
*Adam yanıla yanıla alim olur, pehlivan yenile yenile galip olur.
*Ağız büzülür, göz süzülür; ille de burun ille de burun.
*Ağzına bir zeytin verir, ardına bir tulum tutar.
*Ağzının domalmasından, Ömer diyeceği belliydi.
*Akçan gitti mi demezler, işin bitti mi derler.
*Akıllı bizi arayıp sormaz, deli bacadan akar.
*Ak köpeğin pamuk pazarına zararı vardır.
*Akşam olunca kuzu anasını, kuş yuvasını bulur. * Ağa güçlü olunca , kul suçlu olur.
*Acemi nalbant işi, gâvur eşeğinde öğrenir.
*Acıkan yanağından, susayan dudağından belli olur.
*Acırsan şehirli sığırına acı; tok gider, aç gelir.
*Acı soğan yiyen, ağzının kokusundan belli olur.
*Aç açla yatarsa, arada dilenci doğar.
*Aç köpeğin kursağı dar olur.
*Açlıkla tokluğun arası, yarım yufkadır.
*Adam adamdır, olmasa da pulu; eşek eşektir, atlastan olsa da çulu.
*At yedi günde, it yediği günde belli olur

  • Adam kıtlığında keçiye “Abdurrahman Çelebi” derler.
    *Adam sandık eşeği, çifte serdik döşeği.
    *Adımız kasap ama, evimizin et yüzü gördüğü yok.
  • Afyonun keyfini tiryakiden sormalı.
    *Ağzı büyük olana, kepçe kaşık gibi gelir.
    *Akça( Para ) , akıl ; don, yürüyüş öğretir.
    *“ A kız! Kocan ne çirkin!”
    “Olsun! Babamın evinde o da yoktu. “
    *Ağızla pilâv pişmez, yağla pirinç gerek.
    *Aklını eşeğe verme; çeker, arpa tarlasına gider.
    *Alacağın bir fitil, pamuğun batmanını sorarsın.
    *Alışmadık k.çta don durmaz.
    *Al kaşağıyı gir ahıra, yarası olan gocunur.
    *Altı aylık seyislikle, kırk yıllık b.k karıştırılmaz.
    *Alışmadık g.tte don durmaz.
    *Altmışında zurna çalmayı öğrenen, artık mezarda da çalar.
    *Ağaca çıkan keçinin, dala bakan oğlağı olur.
    *Ağustostan sonra ekilen darıdan, kocasından sonra kalkan karıdan hayır gelmez.
    *Aşık; herkesi kör, etrafını duvar sanır.
    *Ayağında donu yok, başına fesleğen takar.
    *Ayı eniğini okşarken öldürüvermiş.
    *Ala keçi, her zaman püsküllü oğlak doğurmaz.
    *At’a nal çakıldığını görmüş , kurbağa da ayağını uzatmış.
    *Adam desem ünü yok, koyun desem yünü yok.
    *Adam hacı mı olur varmakla Mekke’ye; eşek evliya mı olur, taş çekmekle tekkeye.
    *Adam adama gerek olur, iki serçeden börek olur.
    *Aç adam, gökteki ay’ı yufkaya benzetir.
    *Akılları pazara çıkarmışlar, herkes yine kendi aklını satın almış.
    *Alçalma basılırsın, yükselme asılırsın.
    *Allah, fakir kulunu sevindirmek isterse; eşeğini kaybeder, üç gün sonra buldururmuş.
    *Amcam, dayım; herkesten aldım payım.
    *Arı gibi eri olanın, dağ gibi yeri olur.
    *Arpa unundan kadayıf olmaz.
    *Atın ölümü, itin bayramıdır.
    *Atın iyisi yedi günde; it, yediği günde belli olur.
    ** Arpacıdan borç alan, ahırını tez satar.
    *Ata da soy gerek, ite de.
    *Atlar tepişirken arada eşekler ezilir.
    *Avcı ne kadar hile bilirse, ayı da o kadar yol bilir.
    *Azıksız yola çıkanın gözü el torbasında kalır.
  • *Azası eksik olanın kazası eksik olmaz.
    *Azdan azdan, çok olur birazdan.
    *Az’ı çocuğuna, çoğu kocana gösterme.
  • B
  • Baktın kar havası, eve gel kör olası.
    *Bekârın parasını it yer, yakasını bit yer.
    Baldırımın etini yerim, gene kasaba minnet etmem.
    *Berk kaçan atın b.ku, seyrek düşer.
    *Bir mıh bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır, bir at bir yiğit kurtarır.
    *Borçlunun duacısı, alacaklısıdır.

    *Babası koruk yer, oğlunun dişi kamaşır.
    *Bağlı aslana tavşanlar bile saldırır.
    *Bakkal, ölülerin borcunu dirilere yükler.
    *Baş ağır gerek, kulak sağır gerek.
    *Bedava şarabı kadı da içer.
    *Bekâr gözü ile kız alma, yaya gözü ile at alma.
    *Ben tuttum turnayı o çalar zurnayı.
    *Beşyüz karga umurumda değil, uçururu da seyrine bakarım.
    *Bezir yağından pilâv pişer ama, yenmez.
  • *Bildik kasap, et yerine kemik verir.
    *Bir tilkinin derisi iki kere soyulmaz.
    *Bizim topraktan testi olur da kulpu olmaz.
    *Borç bini aştıktan sonra, her gün baklava , börek yenir.
    *Boru çalmaya dudak ister.
    *Bozuk saatin varsa köylüye götür, çavdar sapından zemberek taksın.
    *Budala küser, öğününü keser.
    *Buğday başak verince orak pahaya çıkar.
    *Buğdayın iyisini komşuna sat, gider de bazlamasını yersin.
    *Burnunun bokuna bakmaz, kimyonlu kebap yer.
    *Bok yiyecek pezevenk, kepçesini yanında taşır.
    *Başındaki fese bak, girdiği kümese bak.
    *Bayramda borç ödeyecek olana, ramazan kısa gelir.
    *Bir dirhem gümüşün üstünde oturmak için, kantar gibi g.t gerek.
    *Boklu, çamurluya gülermiş.
    *Bokla yapılan, sidikle yıkılır.
    *Bakkal fındığıyla yar sevilmez.
    *Bıçak keser ama, arada masat lâzım.
    *Bir ağaçtan hem camiye direk olur, hem kenefe kürek olur.
    *Bal tattırma ayıya, pekmez tulumunu yırttırırsın.
    *Başını acemi berbere emanet eden, pamuğu cebinden eksik etmesin.
    *Bir arap için bir Arabistan yakılmaz.
    *Bir çocuğun kırk ebesi olursa; ya kör olur, ya topal.
    *Bir çıplağı, kırk harami soyamaz.
    *B.k böceği misk kutusunda ne anlar!
    *Bir kuş, bir ağaca kırk yılda bir konar; bir daha konuncaya kadar ya dal kurur, ya kuş ölür.
    *Boşboğazı cehenneme atmışlar, “Odunlar yaş.” demiş.
    *Bağdan üzüm çalan, s.ıçtığı pekmezden belli olur.
    *Bakmakla öğrenilseydi, kediler kasap olurdu.
    *Baş ağrıyınca, sivrisinek davul olur.
    *Bektaşiye “ Namaz kıl.“ demişler; “Kılarım ama okumam.-“Demiş.
    *Belinde bir tabancası var, boynu kayıştan görünmez.
    *Benim derdim inekle dana, karının derdi sürmeyle kına.
    *Bıldırcının beyliği, yığınlar (harman ) kalkana kadardır.
    *Bir akçe ile, dokuz kubbeli hamam yapılmaz.
    *Bir kere insanın ters gitmesin işi; muhallebi yerken , kırılır dişi

  • C
    *Cami dururken mescitte namaz kılınmaz.
    *Canı yanan eşek, attan berk kaçar.
    *Can yediğini, ten giydiğini ister.
    *Cemal gider ama, kemal seninle kalır.
    *Cennete gitse fidan kırar, cehenneme gitse kazan devirir.
    *Canı yana eşek, atı geçer.
    *Canı kaymak isteyen, mandayı yanında taşır.
    *Cömert derler, maldan ederler; yiğit derler, candan ederler.

  • Ç
    *Çoklukta (Kalabalıkta ) eşek kuyruğu kesme; kimi kısa der, kimi uzun.
    *Çobana verme kızı; ya koyun güttürür ya kuzu.
    *Çarşı iti, koyun beklemez.
    *Çağrılmayan yere, çörekçiyle börekçi gider.
    *Çanağına ne doğrarsan, kaşığına o çıkar.
    *Çıngıraklı deve kaybolmaz.
    *Çingene; erişemediği harmanı, zekâtına sayarmış.
    *Çirkin karı evi toplar, güzel karı düğün gezer.
    *Çok gezenin ayağına b.k bulaşır.
    *Çingeneye cellâtlık vermişler, önce babasının başını kesmiş.
    *Çingeneyi paşa yapmışlar, “Şu ağaçlardan ne güzel kasnak olur!” demiş.
    *Çavdar unundan baklava olmaz.
    *Çekirge ne ki budu ne olsun.
    *Çengi ölüsü çalgıyla kalkar.
    *Çıkacak can yorganda da çıkar urganda da.
    *Çiftçinin karnını açmışlar, kır tane “gelecek yıl” çıkmış.
    *Çocukla yoğurt yiyen, ağzına yüzüne bulaştırır.
    *Çubukken çıt demeyen, ağaçken küt demez.
    *Çürük baklanın kör alıcısı olur.

  • D
    *Dadandı dayım köfteye, yine gelir haftaya.
    *Değirmencini evine hayırlı haber gelmez.
    *Değirmenden gelenden börek umarlar.
    *Değirmenin sesini işitiyoruz, ununu gördüğümüz yok.
    *Dilenciye hıyar vermişler, eğiri diye beğenmemiş.
    *Deliye osur demişler, sıçıvermiş.
    *Dervişe “Bağdat’ta pilâv var,” demişler;” Yalan değilse, ırak değil,” demiş.
    *Devede kalıp var ama, katarını bir eşek çeker.
    *Deve Kâbe’ye gitmekle hacı olmaz.
    *Deveye “Bir çömlek yapıver,” demişler, yedi kazan sütü devirmiş;“Çok şükür kazasız çıktım,” demiş.
    *Deveyi eşek yeder ama yükünü çekemez.
    *Dokuz bacanak, bir çavdar gölgesinde eğlenir.
    *Dolapta kurabiye var ama, senin ağzına göre değil.
    *Dövüş, seyirciye kolay gelir.
    *Dört paralık adamın, sekiz paralık keyfi olur.
    *Düşmanın sözü kayar geçer, dostun sözü koyar geçer.
    *Davetsiz misafir, mindersiz oturur.
    *Deveye “Kalk oyna.” demişler; bir çam, bir çardak devirmiş.
    *Dadıya dayanan, evlât yüzüne hasret kalır.
    *Dağdaki tavşana, evde tencere hazırlama.
    *Dalga boyu aşmış; ha bir karış, ha beş karış.
    *Dağda gezen ayıya rastlar, dayıya da.
    *Delinin getirdiği çalı üstünü kurutmaz.
    *Deveyle tepiş olmaz.
    *Doğru söyleyenin bir ayağı üzengide gerek.
    *Don ıslanmayınca balık tutulmaz. Dilencinin hakkından dolandırıcı gelir.
    *Deliye bal tattırmışlar, çarşıda katran bırakmamış.
    *Değirmende doğan sıçan, gök gürültüsünden korkmaz.
    *Denizi yakamazsam, cızlatırım ya!
    *Dertsiz baş, bir tek bostan korkuluğunda bulunur.
    *Düşün deli gönül düşün; beygir mi alınır kışın, onun da parası peşin.
    *Devekuşu uçmaya gelince ayağını, yük taşımaya gelince kanadını gösterirmiş.
    *Deveyi düğüne çağırmışlar; -“Tabanım yırtık, oynayamam, dudağım yırtık, yırlayamam. “ demiş. •
    *Donsuzun gönlünden dokuz top bez geçer.
    *Dostu çok olanın postu çabuk eskir.
    *Düğüne ses, ölüme yas yakışır.
    *Deli deli akanı, bura bura tıkarlar.
    *Deveci ile konuşan, kapısını büyük yapmalı.
    *Dilenci bir tane olsa, şekerle beslenir.
    *Dilenciliğin payesi düşüktür ama geliri yüksektir.
    *Dinsiz, bektaşiye kızar da oruç yemeye yeltenir.
    *Dokuz at, bir kazığa bağlanmaz.
  • Dut kurusu ile yar sevilmez.
    *Dünyayı sel bassa, ördeğe vız gelir.
    *Düt demeye dudak gerek, kaşınmaya tırnak gerek.

  • E
    *Ekmeğin büyüğü, hamurun çoğundan olur.
    *Ebe çok olursa, cenin sakat doğar.
    *Eğri ağaca “yayım”, her gördüğüne “dayım” deme.
    *El ağlarsa gözünden, anam ağlarsa özünden.
    *Elekçiyi paşa yapmışlar, ille de “kasnak” demiş.
    *El elin eşeğini türkü çağırarak arar.
    *Ellere gözlük verir, kendi kamburunu görmez.
    *Erkeğe yar ölüsü, yorgan yenisidir.
    *Eşeği tımar eden, osuruğuna katlanır.
    *Ettiğin hayır, ürküttüğün kurbağaya değsin.
    *Eğer’le meğer’i evlendirmişler, “Keşke” adında çocukları olmuş.
    *El ağzına bakan, sel ağzına yuva yapar.
    *Eşeğe “Cilve yap.” demişler, tekme atmış.
    *Eşeği düğüne çağırmışlar; “Ya odun lâzımdır, ya su.” demiş.
    *Emanet eşeğin paldımı , yokuşta kopar.
    *Ekleme kuyruk, tez kopar.
    *Ekmeğini yalnız yiyen, yükünü kendi kaldırır.
    *Ektiğimiz nohut, leblebi oldu da, başımızda şakırdıyor.
    *Ehl-i keyfe zevk verir kahvenin kaynaması, eşeği baştan çıkarır sıpanın oynaması.
    *Eşeğe rakı içirmişler, çulunu bahşiş vermiş.
    *Eşeği kurt yemiş, sahibi “Düş olsaydı bari. “ demiş.
    *Eşeğin ölümü, köpeğe düğündür.
    *Eşek at olmaz,ciğeri et olmaz.
    *Evinde karın çirkin ise,
    Geçimin de bozuk ise,
    Ne işin var ölü evinde;
    Gir ağla, çık ağla.
    Evinde karın güzel ise,
    Geçimin de iyi ise,
    Ne işin var düğün evinde
    Gir oyna, çık oyna.
    *El içinde vasiyet ettik, ölmemek olmaz.
    *Eli hamur ovalar, gözü dana kovalar.
    *Elin öldürüverdiği yılan; kafasını kaldırır kaldırır, bakar.
    *El yumruğu yemeyen, kendi yumruğunu bozdoğan armudu sanır.
  • El yumruğu yemeyen kendi yumruğunu bozdoğan armudu sanır.
    *Erkek kocarsa koç olur,- karı kocarsa hiç olur.
    *Eski fener; kâh yanar kâh söner.
    *Eski zaman atlarına eski Osmanlılar binip gitmiş.
  • Eşeğine bakmaz da, Hasan Dağı’na oduna gider.
    *Evi süsü gösterir, orospuyu düzgün gösterir.
    *Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz.
  • Erkeğin kalbi enginar yaprağıdır, her katında bir kadın yatar.
  • Eskiye rağbet olsaydı, bit pazarına nur yağardı.
    *Ev sahibi kurnaz, pastırmayı ince ince doğrar; kurnaz misafir, ikişer – üçer yutar.
    *Eşek çamura düşünce, sahibinden yavuz kimse olmaz.

  • F
    *Fare düşmekle deniz mundar olmaz.
    *Feleğin işleri, ayıya kaval çaldırır.
    *Fukaranın çocuğu, zenginin malı kıymetlidir.
    *Fırsat rüzgâra benzer; marifet, onu geçerken tutmaktır.
    *Fili güdenden sor, deveyi yedenden.
    *Fildişi tarak, seni başına göre değil, bırak.
    *Fakir dost çabuk unutulur.
    *Fareye rakı içirmişler; “Şu kediyi bana bir buluverin. “ demiş.
    *Fakirin buğdayı çavdar, ineği keçidir.
    *Fakir, zenginin malını hesabederken, bir kütük çıra yakmış.
    *Fukara canına güvenir, zengin malına.
    *Fukara canı için dua eder, zengin malı için.
    *Fırın düzen alır, hamur biter; ev düzen alır, ömür biter.
  • Görmediğin oğlu olmuş; çekmiş, çükünü koparmış.
    *Güzel görünür, çirkin bürünür.
    *Gâvura kızıp da oruç bozulmaz.
    *Girmediği bir Gerede zindanı kalmış, onda da altı ay eğlenmiş.
    *Gönülsüz davara giden köpekten hayır gelmez.
    *G.t kısmetten çıkınca, uçkur kudretten kırılır.
    *Göz derya, seyir bedava.
  • Güzellik on, gerisi don.
    *Gâvura kızıp da oruç bozulmaz.
    *Gece şarap, gündüz kumar; bu haliyle cennet umar.
    *Gelinin güzelliği damadın harcıyladır.
    *Gevşek tükürüğün sakala zararı vardır.
    *Gitti ağalar, paşalar; kellere kaldı köşeler.
    *Gurbette öğünmek, hamamda türkü söylemeye benzer.
    *Güttüğümüz üç davar, ıslığımız dağlar aşar.
    *Gözü tanede olan kuşun ayağı tuzaktan kurtulmaz.
    Gurbette taşa yaslanmayan , evdeki yastığın kıymetini bilmez. Gelinin güzelliği, damadın harcıyla.
    *Gümbürtüden korkan, kazancı dükkânına girmez.
    *Güzellik bir sivilceye, varlık bir kıvılcıma bakar.
    *Güzellik on, dokuzu don.
    H
    *Hem çıplak, hem poyraza karşı gider.
    *Her gün güzel giyenin, bayramda g.tü açık kalır.
    *Herkesin aklı bir olsa, sığırı güdecek çoban bulunmaz.
    *Herkes sepet örer ama, g.tünü geçiremez.
  • Her sakaldan bir tel, köseye sakal.
    *Hırsızlık bir ekmekten, kahpelik bir öpmekten başlar.
    *Her hıyarım var diyene, tuz alıp seğirtme.
    *Her aferin’e koşan tazının bacağı çabuk kırılır.
    *Hacı hacıyı Mekke’de bulur.
    *Hasta olan ölmez, eceli gelen ölür.
    *Horoz ölür, gözü çöplükte kalır.
    *Hac nasip olmayacak adamı, deve üstünde yılan sokarmış.
    *Hak yoluna vermeyiz bir mangır, şeytan yoluna gider tangır tangır.
    *Havlamasını bilmeyen köpek, sürüye kurt getirir.
    *Helvayı yapalım ama; üzüm bağda, bağ da dağda, hadi tavayı komşulardan buluruz da, iş unla yağda.
    *Herkese kendi osuruğu, ciğer kavurması gibi gelir.
    *Hanımın hısımı gelince, oklavalar şıkır şıkır; beyin hısımı gelince, dişler şıkır şıkır.
    *Hiç üzüm yoktur ki, g.tünde çöpü olmaya.
    *Hacı’ya “ Tesbih alır mısın?” demişler; “ Ha biz buraya niye geldik!” demiş.
    *Hak yardım ederse Abdi kuluna, kurt çoban olur koyununa.
    *Hem karnın tok olsun, hem börek tepsisi bütün .( Nasıl olur bu.).
    *Her eşek kendi makamıyla anırır.
    *Herifin sakalı tutuşmuş, o , “Dur, şu çubuğumu yakayım,” der.
    *Hesapsız kasabın masadı g.tüne girer.
    *Hoca doyduktan sonra kırk armut yemiş, “Onun da yeri başka .” demiş.
    *Hakaret muhayyerdir, sahibine iade olunur.
    *Hamamda türkü çağırması, gurbette öğünmesi kolaydır.
    *Hancının tavuğu, yolcu atının arpasıyla geçinir.
    *Harmana giren öküzün ağzına sepet geçirirler.
    *Helva helva demekle, ağız tatlanmaz.
    *Hem dizime oturur, hem sakalımı yolar.
    *Her düşen, kabahati pabucunda bulur.
    *Herkes kendi kazandığını kendisi yese, karnı ambar olur.
    *Hocam, güzel güzel okuyorsun ama hasta ölüyor.
    *Horozla yoldaş olanın menzili çöplüğe kadardır.
    *Horoz ölür, gözü çöplükte kalır.
  • I
    *İç dedilerse çeşmeyi de kurut demediler ya.
    *İhtiyar deme , genç deme;evde karın bulunsun.
    Arpa deme, buğday deme;evde unun bulunsun.
    Çalı deme, çırpı deme;evde odun bulunsun.
  • İki analı çocuk sütten, iki karılı adam bitten ölür.
    *İmama gelmişken nikahlar tazeleyelim.
    *İnek ayağı buzağı öldürmez.
    *İniş aşağı kavga olmaz, atta duran var, duramayan var.
    *İnsan gün gelir dağı kaldırır, gün gelir darıyı kaldıramaz.
    *İşi işine denk olanın, götü dümbelek çalar.
    *İt takkeyi neylesin, dingil derken düşürür.
    *İki karılı, bitten; iki analı, sütten ölür.
    *İnsan sümbül kokusundan, eşek sidik kokusundan hoşlanır.
    *İmam yiyişli, muhtar duruşlu ol.
    *İşleyen(çalışan) eşeğin boynu boncuklu olur.
    *İt, kışı geçirir ama, gel de derisinden sor.
    *İnsanın çok olduğu yerde, akla sıkıntı olmaz.
    *İnsan şaşırınca, karısına “hala” der.
    *İp, ince yerinden kopar.
    *İt itle dalaşırken, koyunu kurt kapar.
    *İyi at yemini artırır, kötü at kamçısını.
    *İyinin ekmeği gökyüzünde, kötünün ekmeği dizi dibinde.
    *İyi peynir ama, köpek tulumunda.

  • K
    Kalbur kadar evin, deliği kadar derdi vardır.
    *Kasap evinde her gün kurban bayramı.
    *Kazan nerede kaynarsa, maymun orada oynar.
    *Karanlıkta görülen iş, alaca olur.
    *Karaya sabun, ölüye öğüt kâr etmez.
    *Karga gül dalına konmakla bülbül olmaz.
    *Karıncanın hediyesi, çekirge ayağıdır.
    *Karıncaya tükürük göl gelir.
    *Karpuz kabuğuyla büyüyen eşeğin ölümü sudan olur.
    *Kazık yerini buldu, tokmağa ne hacet!
    *Kırk yıllık çingeneye, maşa yapması öğretilmez.
    *Kopacak kiriş, sesinden belli olur.
    *Körler mahallesinde ayna satılmaz.
    *Kendi hasırda, gözü Mısır’da
    *Kılavuzu horoz olan, kümeste geceler.
    *Kömürcünün evine giden, yüzü kara çıkar.
    *Köpeğin ahmağı, baklavadan pay umar.
    *Köre “Mum pahaya çıktı,” demişler, “O bizim harcımız değil,” demiş.
    *Kurdun adı “yedi”, yese de, yemese de.
    *Kaçan da “ Allah Allah “ der, kovalayan da.
    *Karga güvercin gibi yürümeye kalkışmış, kendi yürüyüşünü de unutmuş.
    *Karnımın penceresi yok ya; kuru ekmek yerim, kimseye eyvallah etmem.
    *Kavak uzaya uzaya göğe değmez ya; elbet gir gün belinden kırılır.
    *Kaymağı seven, mandayı yanında taşır.
    *Kayserili’ye eşek boyaması öğretilmez.
    *Kelle bizim olsa, gider Konya’da tıraş ettiririm.
    *Kestirme yoldan giden, çok dolaşır.
    *Kırlangıcın zararını biberciden sormalı.
    *Kuraklık günde köpekle şaka yaparsan, çamurlu günde elbisenin berbat eder.
    *Kurdun adı yaman çıkmış; tilki var, baş keser.
    *Kaçakçıdan iyi tütün kolcusu olur.
    *Kalendere “Kış geliyor.” Demişler; “Gelsin, ben titremeye hazırım.” Demiş.
    *Kalın incelinceye kadar, ince koparmış.
    *Kan kusana, altın leğenin faydası ne?
    *Kargaların kurduğu dernek; “kışşşş” deyince dağılır.
    *Katıra “Baban kim?” diye sormuşlar; “At dayım olur.” Demiş.
    *Kaz değilsin, ördek değilsin; paçana kadar suda ne gezersin!
    *Keçi kurttan kurtulunca, gergedan olur.
    *Kılavuzu karga olanın, burnu b.ktan çıkmaz.
    *Kelin yanında kabak anılmaz.
    *Kel kız, ablasının saçı ile öğünür.
    *Kedinin kanadı olsaydı, dünyada serçenin kökü kesilirdi.
    *Kocakarıya zülüf yakışmaz.
    *Kurtlar ihtiyarlayınca, köpeklerin maskarası olur.
    *Kürsü dibinde ağlar, davul önünde oynar.
    *Kadersiz köpek, kurban bayramından önce ölür.
    *Karganın gönlünden şahinlik geçer.
    *Katranı kaynatsan olur mu şeker, cinsine tükürdüğüm cinsine çeker.
    *Kaynana pamuk ipliği olup raftan düşse, gelinin başını yarar.
    *Kepenek altında er yatar, çul altında küheylan.
    *Komşu boncuğunu çalan, gece takınır.
    *Kötü komşu, insanı elek – tekne sahibi yapar.
    *Köpeğe gem vurma, kendini at sanır.
    *Kurt, eşek yediği dereye dokuz kere gider.
    *Küçük idi kıyamadım, büyük oldu, yenemedim.
    *Koyunun kuyruğu ne kadar büyük olursa olsun, ancak kendi k.çını örter.

  • L
    *Lâkırdı bilmeyen hödükler, sönmüş ateşi körükler.
    *Leyleğin ayağını kesmişler, uçuvermiş; “ Acısını konduğun zaman duyarsın.” demişler.
    *Lâfla pilâv pişse, deniz kadar yağ benden.
    *Leyleği kuştan mı sayarsın; yazın gelir, kışın gider.
    Leyleğin ömrü laklakla geçer.

  • M
    *Mahallede biri ölür, herkes kendi ölüsüne ağlar.
    *Malını yiyip de ölmüş var mı, kes avrat soğanın birini.
    *Mekke’ye gitmişsin, misk sürünmedikten sonra neye yarar!
    *Minareyi yaptırmayan yerden bitmiş sanır.
    *Malın varsa, içinde bulun; gemin varsa kıçında bulun.
    *Mecliste dilini, sofrada elini kısa tut.
    *Meyhanecinin şahidi bozacıdır.
    *Misafir ev sahibinin danasıdır, nereye bağlarsan orda durur.
    *Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz.
    *Meyhanecinin yüzünü bayram topu güldürür.
    *Mangal başı- kış gününün lâle zarıdır.
    *Meyhaneci olur da şarap içmez mi!
    *Misafiri horoz olanın ambarında buğday olmaz.
    *Müflis aç kalınca, eski defterleri karıştırır.

  • N
    *Nereye varsan, okka dört yüz dirhem.
    *Ne benden sana bazlama, ne senden bana gözleme
    *Nefesine güvenen borazancı başı olur.
    *Ne Şam’ın şekeri, ne arabın yüzü.
    *Ne verdin elime, ne çalayım yüzüne.
    *Ne yedim pancar, ne yüreğim sancar.
    *Ne zengine borçlu ol, ne züğürtten alacaklı.
    *Nisan yağar mayıs öğünür, mayıs yağar ambar öğünür.
    *Niyet etmiş yağmaya, kıyamette kalkmaya.
    *Namaza meyli olmayanın, kulağı ezanda olmaz.
    *Nefesine güvenen borazancıbaşı olur.
    *Nerde çalgı, orda kalgı.”
  • O
  • On paralık fener, ancak bu kadar yanar.
  • Osuruklu g.te kepek ekmeği bahane.
    *O ayıp, bu ayıp; ne yapsın bizim Şuayp!
  • Oğlan aldı, oyuna gitti; çoban aldı, koyuna gitti.
  • Oğlan doğur, kız doğur;seleyi yine sen götür.
  • Oğlum olsun da meyhanede olsun; bir gün olmazsa, bir gün ayılır.
  • O hacı bu hacı; kim olacak boyacı?
  • Okumak bilmez, gözü defterdarlıkta.
  • Olgun kızılcık diş istemez.
  • Olsa ile bulsa, ikisi bir araya gelse; neler olur neler!
  • Omzuna bir çuval somun yükletsen, ardına düşecek bir köpek bulunmaz.
  • Osurukla boya boyansa, her yer fıstıki olurdu.
  • Oturduğu yer ahır eskisi, çağırdığı İstanbul türküsü.
  • Olsa ile bulsa’yı ekmişler, “hiç” çıkmış.

  • Ö
  • Öldüğüne bakmaz da, ceviz ağacından tabut ister.
  • Ölem desem ecel yok, kalkam desem mecal yok.
  • Ölümü bilmeyen, bayılmaya razı olmaz.
  • Öpmeye meramı yok, yanağın nerde diye sorar.
  • Öğe öğe öküz ettiler, boynuzunu dokuz ettiler.
  • Öd ağacı yanmayınca kokusu çıkmaz.
  • Öfke gelir, göz kararır; öfke gider, yüz kızarır.
  • Öküz yem yiyince, çifte gideceğini bilir.
  • Ölecek karga, kırılacak dala konar.
  • Ölme eşeğim yaz gelir; çayır, çimen tez gelir.
  • Ölüsü olan bir gün ağlar; delisi olan her gün ağlar.
  • Önümüz darı kavurur, arkamız harman savurur.
  • Öyle buğdayın böyle ekmeği olur.
  • Öksüz çocuğu dövmesi kolay, alçacık eşeğe binmesi kolay.

  • P
    *Pamuk çuvalının ha altında kalmışsın , ha üstünde.
    *Parasız meyhaneye gidenin, okka çömleği başında patlar.
    *Pehlivana “tut” demişler, -Elimden gelse canını alacağım,” – demişe
    *Pabuç emanet, sokak elin; gez babam gez.
    *Papaza kızıp, oruç bozulmaz.
    *Para akıl öğretir, don yürüyüş.
    *Paranın gittiğine bakma, işinin bittiğine bak.
    *Para tutmakla birikir, yutmakla değil.
    *Pazardaki ete soğan doğranmaz.
    *Pişirdiği çoktur, hiç birinin aklı yoktur.

  • R
    *Rençperin karnını yarmışlar, kırk tane “gelecek yıl “çıkmış
    *Pek kirlenme sabuna zarar, pek acıkma ekmeğe zarar.
    *Raftan sünger düşmüş, hanımın başını yarmış.
    *Rüya ile hülya olmasa, züğürtlerin canı çıkar.
    *Ramazanda borç alana, bayram çabuk gelir.
    *Rüzgâr kayadan ne alır!
    *Rüya ile hülya olmasa, züğürtlerin canı çıkar.
    *Rüya, boş gezenin sermayesidir.
    *Rüzgârına ardı yağış, sevincin ardı dövüş.

  • S
    *Sabır ile koruk helva olur, dut yaprağı atlas.
    *Saç tava gelir hamur tükenir, insan tava gelir ömür tükenir.
    *Sağılan ineğin altına otururlar.
    *Sağmadı sütünü, kör inek koydu adını.
    *Sakla beni var iken, bulunayım san yok iken.
    *Saman pazarında cevahir satılmaz.
    *Sanatına hor bakan, boynuna torba takar.
    *Sana vereyim bir öğüt.Ununu kendi elinle öğüt.
    *Sarhoşun mektubu, meyhanede okunur.
    *Satılmadık ziftim olsun, Selânik’ten kel gelir.
    *Sekiz günlük ömür, dokuz günlük nafaka ister.
    *Senin gözün ayranda, benim gözüm Meryem’de.
    *Sıçan demiş ki:İnci dişlerime kıysam, demiri dişlerim.
    *Sirke ne kadar keskin olsa, kendi küpünü çatlatır.
    *Soydur çeker, b.ktur kokar.
    *Sakalı gür olan, köselere eğlence olur.
    *Sarı öküzün yanında duran, ya huyundan, ya tüyünden.
    *Sekiz olur, dokuz olur; tosun büyür, öküzolur.
    *Sen ağa, ben ağa; bu ineği kim sağa?
    *Sen pekmezi getir de, sinek Bağdat’tan gelir.
    *Sırtı kaşınan köpek, çobanın değneğine sürtünür.
    *Sivrisinek kavağın arkasına gizlenmiş; “Ne yapıyorsun?” diyenlere, “Kavak bana yaslanıyor.” Demiş.
    *Sen çakıya sap takıncaya kadar, hıyarın vakti geçti.
    *Serçeden korkan darı ekmez.
    *Sokak elin, pabuç emanet; gez babam gez.
    *Serçe küçük bir kuştur ama, zararını git çiftçiden sor.
    *Serçe filin kulağına konmuş da; “Acıttım mı?” demiş.
    *Sevilmeyenin sesi dangıldak, yürüyüşü zömbüldek gelir.
    *Sade pirinç serde olmaz, bal gerektir kazana; baba malı tez tükenir, meğer evlât kazana.
    *Sirkeyi, sarmısağı hesabeden paça içemez.
    *Sen bir garip çingenesin, nene gerek gümüş zurna!
  • Sultanahmet’te dilenir, Ayasofya’da sadaka verir.
    *Suç, iğde de var, yünde de var ; çıkrıkta da var, yünü eğiren kancıkta da var.
    *Sarı ineği gören, içi dolu yağ sanır.
    *Sakala itibar olsaydı, keçi peygamber olurdu.
    *Sakal ile kâmil olsaydı işi, keçiye danışırlardı her işi.
    *Samanlıkta yatar ama vezir rüyası görür.
    *Sarı samanın altından su yürütür, üstüne çıkar vaaz verir.
  • Senin aradığın kantar, Bursa’da kestane tartar.
  • Serçenin kantarı da kendine göredir.
  • Sıçanın boynuna çıngırak takınca, kısmeti kesilir.
  • Sırça köşkte oturan, komşularına taş atmaz.
  • Soğanın acısını yiyen bilmez, doğrayan bilir.
  • Söylemeyip kulunç olacağıma, söyleyip gülünç olayım.
  • Söyleme arsız olur, saklama arsız olur.

  • Ş
  • Şaşkın ördek götün götün yüzer.
  • Şalgam , kazana girince et oldum sanır ; arap, ata binince bey oldum sanır.
  • Şehire bir hasta geldi: Derdi börek, virdi çörek.
  • Şişman incelinceye kadar zayıf koparmış.
  • Şahin için tuzak kursam, karga çıkar bahtıma.
  • Şaşkın ördek başını kor da kıçında suya dalar.

  • T
  • Tahtadan çuvaldız; ne kaybeden üzülür, ne bulan sevinir.
  • Tatlı tatlı yemenin, acı acı o.urması olur.
  • Tavşanı tazı tutar, çalımı avcı satar.
  • Tahsil, cehaleti alır ama, eşeklik baki kalırmış.
  • Tazının topallığı, tavşanı görünceye kadardır.
  • Tembel badem yemek ister, kabuğunu soymaya üşenir.
  • Tilkiye, “Tavuk eti sever misin?” diye sormuşlar, “Adamın güleceğini getirmeyin.” demiş.
  • Tabut arayanın gözü yaşlı olur.
  • Tarlada darım yok ki, serçeyle kavgam olsun.
  • Taşı düşünce, yüzük de kıymetten düşer.
  • Tavuğum yumurtladı deme, kümese hırsız dadanır.
  • Tazısız ava çıkan, tavşansız eve gelir.
  • Toklu bizim olsun da, kuyruğunu yoklarız.
  • ”Tuna taştı,” demişler, “Çeviriverin eve” demiş.
  • Tarlasında çalışmadım, işine karışmadım.
    *Tas anma, evde kabak var.
    *Taş atacak zaman var, taş toplayacak aman var.
    *Tatlıya yakışmaz soğan, dayısını beğenmez yeğen.
    *Tavuk kaza özenirse, g.tü yırtılır.
    *Tek kürekle sandal sefasına çıkılmaz
    *Tepe mahsulünü yel alır, dere mahsulünü sel alır.
    *Terziye “göç” demişler, “iğnem yanımda” demiş..
    *Tilki demiş ki: Kendim için demem ama, üzümsüz bağın kütüğü kurusun.
    *Tutamadığımız kuş azadımız olsun.

  • U
    *Uyuyanın oturana, dokuz osuruk borcu var.
    *Unun yoksa bazlamaya, yağın yoksa gözlemeye özenme.
    *Ulu ağacın başından yel eksik olmaz.
    *Uludağ, heybe dolusu azıksız geçilmez.
    *Usta maymun kamçı istemez.
    *Uzunlarda hüner olsa, kavakta hıyar biter.
    *Uyuz eşeğe gümüş semer yakışmaz.
    *Ummadığın delikten tilki çıkar.
    *Urganda da ölüm, yorganda da.
    *Ustanın malını bir horoz götürür, keyfini bir katar çekemez.
    *Uygun tedbir, takdire kıç attırır.

  • Ü
  • Üç gecelik ay’ı kim olsa görür.
    *Ürkütme kurbağayı, yiğit edersin.
    *Üstü açık yatarsan, altı batman kar yağar.
    *Üstünün ununu görüp de, değirmenci sanma.
    *Üvey ana ekmeği, demirden tokmağı.
    *Üzüm hırsızı güzün belli olur.
    *Üzümü yiyen başka, kütüğünün dibinde yatan başka.

  • V
    Vakit gelir, tilkinin kuyruğu kendine yük olur.
    *Vurdun mu öldür, yedirdin mi doyur.
    *Veysel Karani’den yumurta esirgeyen, sansar karaniye tavuğunu kaptırır.
    *Vursan ölür, vurmasan ekmeğini elinden alır.

  • Y
    *Yan gelip yatan da bir, k.çını yırtan da bir.
    *Yaz’a çıkardık danayı, beğenmez oldu anayı.
    *Yazın araması, kışın taraması olmasa, herkes manda besler.
    *Yağ bulamazken aşına, fesleğen takar başına.
    *Ye yağlıyı, iç suyu, donarsa donsun; ye tatlıyı, içme suyu, yanarsa yansın.
    *Yağmur yağsın da varsın kiremitçi ağlasın. •
    *Yalan dokuzmuş, sekizi avcının torbasından çıkmış.
    *Yalan katmayınca lâf artmaz, haram katmayınca mal artmaz.
    *Yangını körükleyen sakalından tutuşur.
    *Yarım hekim candan eder, yarım imam dinden eder. •
  • Yaya gözüyle at, bekâr gözüyle it alınmaz. •
  • Yavaş tükürüğün, sakala zararı vardır.
    *Yaz diye yola çıkarken, kışı gözüne al.
    *Yedeği olan şey, çabuk kaybolur.
    *Yengece “Niçin yan yan gidiyorsun?” diye sormuşlar; “Serde kabadayılık var,” demiş.
    *Yiğitliğin dokuzu kaçmak, biri vurmak.
    *Yoldaşın iyiyse, Bağdat yakındır.
    *Yorgun eşeğin “çüş” canına minnet.
    *Yükü görünce kaçar, lopu(yemek) görünce ağzını açar.
    *Yüz verdik deliye, deli sıçtı halıya..
    *Yük altında öküz bağıracağına, kağnı gıcırdamış.

  • Z
  • Zengine şekerden helva basarlar, fakire pekmez bile bulunmaz.
    *Zenginin yorganı kalın olur da, osuruğunun kokusu dışarı çıkmaz.
    *Zenginlik, yürüyüş; fakirlik ,dövüş öğretir.
    *Zaten sıska, ne yapsın muska.
  • Zayıf ata, kuyruğu yüktür.
  • Zemherinin, kışından, zamanenin puştundan sakın.
  • Zengin buldu, “mübarek ola”; fakir buldu, “nerden bula?”.
  • Zengine mal veren, denize su taşır.
  • Zenginin ayıbı, fukaranın hastalığı ortaya çıkmaz.
  • Zengini malı, fukaranın çocuğu kıymetlidir.
  • Zenginin gönlü oluncaya kadar, fukaranın canı çıkar.
  • Zenginin horozu bile yumurtlar.
  • Zengini malı, züğürdün çenesini yorar.
  • Zenginlik insan yürüyüş, fakirlik dövüş öğretir.
  • Zerdaliden düdük olmaz, zurnadan al haberi.
  • Zurnacının karşısında limon yenmez.
  • Züğürt olup düşünmektense, uyuz olup kaşınmak yeğdir.

Döndüm daldan düşen kuru yaprağa

Döndüm daldan düşen kuru yaprağa
Seher yeli dağıt beni kır beni
Götür tozlarımı burdan uzağa
Yarin çıplak ayağına sür beni

Aldım sazı çıktım gurbet görmeye
Dönüp yare geldim yüzüm sürmeye
Ne lüzum var şuna buna sormaya
Senden ayrı ne hal oldum gör beni

Ayın şavkı vurur sazım üstüne
Söz söyleyen yoktur sözüm üstüne
Gel ey hilal kaşlım dizim üstüne
Ay bir yandan sen bir yandan sar beni

Yedi yıldır uğramadım yurduma
Dert ortağı aramadım derdime
Geleceksen bir gün düşüp ardıma
Kula değil yüreğine sor beni

Sabahattin Ali

Edip Akbayram hakka yürüdü

Usta müzisyen geçirdiği zatürre hastalığı sonrasında götürüldüğü Haydarpaşa Numune Eğtim ve Araştırma Hastanesi’nde iç kanama sonucu yoğun bakıma alınmış ve 4 Ocak’tan bu yana tedavi görüyordu.

29 Aralık 1950’de Gaziantep’te doğan Edip Akbayram, Anadolu rock ve özgün müzik gibi türlerin öncü isimlerinden birisiydi.

Usta sanatçının eşi Ayten Akbayram sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımda, “Buraya kadarmış öbür yarım buraya kadar” diye yazdı.
Doğum: 29. Aralık 1950, Gaziantep, Türkei
Hakka yürüme: 2. Mart 2025, SBÜ Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Istanbul, Türkiye
Çocukları: Türkü Akbayram, Ozan Akbayram
Eşi: Ayten Akbayram (beri. 1979)


Gökler yüksek toprak derin
Rüzgâr eser serin serin
Senin olsun çiçeklerin
Bu mezarda bir garip var
Bu mezarda bir garip var

Hızlı hızlı giden yolcu
Bu mezarda bir garip var
Bak taşına acı acı
Bu mezarda bir garip var
Bu mezarda bir garip var
Garip, garip, garip, Garip

İzi bile yok dünyada
Onu aramak beyhude
Ne gezersin bu ovada
Bu mezarda bir garip var
Bu mezarda bir garip
Garip, garip, garip, garip
Garip, garip, garip, garip

Kurumuş yeşil otları
Toprak olmuş umutları
Gökte mazi bulutları
Bu mezarda bir garip var
Bu mezarda bir garip var
Garip, garip, garip, garip
Bu mezarda bir garip var
Bu mezarda bir garip var

Derdim türlü türlü Aşık Veysel

Derdim türlü türlü, yoktur ilacım
Çok aradım bulamadım dermanı
Bir dost bulup dem sürmekti amacım
Gam gasavet çevreledi her yanı

Kalemi kırılsın bunu yazanın
Söyler söyler derdi bitmez ozanın
Bağır çağır emir onun söz onun
Yazan katip böyle yazmış fermanı

Bir bahtı karayım gülmedi yüzüm
Neşeli görünür kan ağlar özüm
Kış misali geçti baharım yazım
Kaldırmadı başımdaki dumanı

Dünya dedikleri bir büyük handır
Veysel durmaz ağlar bunca zamandır
Az yaşa, çok yaşa sonu verandır
Bir gün göçüm çeker ömür kervanı