Salı, Temmuz 8, 2025
No menu items!
Ana Sayfa Blog Sayfa 4

Ders alınacak sözler

 1. “İnsanların içinde yaşadığı en büyük hapishane, başkalarının gözünde nasıl göründüklerine dair duydukları korkudur.”

— David Icke

 2. “Çok hızlı özür dileyenlere dikkat edin: Çoğu zaman bunu gerçekten pişman oldukları için değil, tartışmayı kapatmak için yaparlar.”

— Paulo Coelho

 3. “Başkalarını kontrol etmeye çalışanlar, genellikle kendilerini kontrol edemeyenlerdir.”

— Marcus Aurelius

 4. “Adaletsiz bir dünya ile yüzleşmenin tek yolu ona başkaldırmaktır.”

— Albert Camus

 5. “Bilgelik, ne zaman konuşacağını bilmektir. Zeka ise ne zaman susacağını.”

— Sokrates

 6. “Kırık bir kalp, başarının asla öğretemeyeceği dersleri öğretir.”

— Halil Cibran

 7. “Çoğu insan gerçeği değil, teselliyi arar.”

— Carl Jung

 8. “Kaybedecek hiçbir şeyi kalmayan bir insan, artık kontrol edilemez.”

— Fyodor Dostoyevski

 9. “Bilge insan asla intikam peşinde koşmaz, çünkü hayatın bunu ondan çok daha iyi yapacağını bilir.”

— Konfüçyüs

 10. “Kime güveneceğine dikkat et: Tuz ve şeker birbirine çok benzer.”

— Japon atasözü

 11. “Bir şeyin peşinden koşmayı bıraktığında, işte o zaman sana gelir.”

— Buda

 12. “Bir aslan tarafından yönetilen koyun ordusu, bir koyun tarafından yönetilen aslan ordusunu her zaman yener.”

— Arap atasözü

 13. “Adaletsizlik nerede olursa olsun, her yerdeki adaleti tehdit eder.”

— Martin Luther King Jr.

 14. “Başkaları için yaşayan kişi, sadece kendisi için yaşayan birine kıyasla çok daha uzun süre hatırlanır.”

— Lev Tolstoy

 15. “En kötü yalnızlık, kimsenin seni anlamadığı yalnızlıktır.”

— George Eliot

 16. “Birinin sana ne kadar değer verdiğini öğrenmek istiyorsan, artık sana ihtiyacı kalmadığında nasıl davrandığına bak.”

— Friedrich Nietzsche

 17. “Başkalarıyla kendini kıyaslamayı bıraktığında, sonunda en iyi halin olursun.”

— Lao Tzu

 18. “Eğer tek amacın dünyaya uyum sağlamaksa, asla bir etki bırakamazsın.”

— Bilinmeyen

 19. “Birinin hala iyiliğe inanmasının sebebi ol.”

— Bilinmeyen

 20. “Bir şeyler ters giderse, onu düzelt. Ama endişelenmemeyi öğren: Endişe hiçbir şeyi çözmez.”

— Ernest Hemingway

Vücudum şehrini seyran eyledim

0

Vücudum şehrini seyran eyledim
Bir köşenin yetmiş iki yolu var
Evvel altmış altısına uğradım
Onbirinin türlü türlü hali var

Yedi kapı vardır arşın katında
Dördü zahirinde üçü batında
Gördüceği bir kişinin zatında
Üçyüz altmış altı yeksan kulu var

Bir bedestanı var kırk da dükkanı
Bini alır bir sarraftır satanı
Dört direği on ikidir nişanı
Türlü türlü gevheri var la’li var

Kimse bilmez ol gevherin kıymetin
On dört kalesi var yapısı metin
Kalenin kilidin açması çetin
Kilidinin otuz iki dili var

Destur olmayınca ben açamadım
Kıldan köprüsü var ben geçemedim
Ağlayıp güleni ben seçemedim
Ondan gayrı daha çok müşkülü var

Karıncanın göğe ağdığın gördüm
Baykuşun deveyi sağdığın gördüm
Bir anadan beş kız doğduğun gördüm
Bir babanın doksan dokuz oğlu var

Doksan dokuz oğlan ne yedi içti
Beş kızın lebinde gülleri açtı
Oğlanın birisi deryaya düştü
Oynar güler yüzer hala gölü var

Biri dört eri var hala kızım der
Biri beş anam var ben öksüzüm der
Biri on kuzum var dahi bozum der
Ol koyunun memesi yok südü var

Ol koyunun südü ne tatlı acı
Onun ona göre vardır muhtacı
Mebdeyim bahçede üç gül ağacı
Herbirinin on altışar gülü var

On gülün birine elim uzattım
Gülü şimdi alma dedi bozatlım
Bülbüllerin marifetin gözettim
Gülşanı yok amma kırk da dili var

Hatayi’m bu sırra ereyim dersen
Şardaki sultanı göreyim dersen
Sualsiz cennete gireyim dersen
Hak cemine diri değil ölü var

Er yolunda bu âleme gelenler

0

Er yolunda bu âleme gelenler
Cümlesi Alî’ye server dediler
Cümle evliyâlar cümle erenler
Binbir ismin birin haydar dediler

Sad-hezâr esselâm o nesl-i pâke
Esrâr-ı murtezâ sığmaz idrâke
Bir kez müştesini vurunca hâke
Erhâm semellâhu ekber dediler

Alevîyim Hüseynîyim Hayderî
Olsa idim kanberinin kanberi
Şah Takî Bâ Nâki Mehdî Askerî
Dertli yollarında kemter dediler

Dolanı dolanı gelir

Dolanı dolanı gelir
Ölüm yavaşça yavaşça
Kalem alıp yaz derdini
Gülüm yavaşça yavaşça

Garip yüzüm gülmez oldu
Gözüm irak görmez oldu
İşe güce varmaz oldu
Elim yavaşça yavaşça

Sevdiğim bu yana bakmaz
Kaş edip kipriğin kalkmaz
Kırıldı kanadım kalkmaz
Kolum yavaşça yavaşça

Bu dünyaya gelen bilmez
Ölmeyince kan kesilmez
Mesleki’m artar eksilmez
Zulüm yavaşça yavaşça

Bad-ı saba selam söyle o yare

0

Bad-ı saba selam söyle o yare
Mübarek hatırı hoş mudur nedir
Nideyim yitirdim bulamam çare
Mestan ela gözler yaş mıdır nedir

O nazlı canana uğrasa yollar
Bize mesken oldu kahveler hanlar
Yarin meclisinde oturan canlar
Hesap etsin yıllar boş mudur nedir

Eğil güzel eğil saçın sürünsün
Aç beyaz göğsünü memen görünsün
Evvel benim idin şimdi kiminsin
Gündüzün hoş geçen düş müdür nedir

Emrah eder can bülbülüm kafeste
Benim arzuhalim bildirin dosta
Kendim gurbet elde gönlüm sılada
Gitmiyor kervanım kış mıdır nedir

Bugün yardan haber geldi

0

Bugün yardan haber geldi
Bir bi yandan bir bi yandan
Eğildim bir buse aldım
Bir bi yandan bir bi yandan

Güzel olanı severler
Yanağından gül dererler
Kulakta mengüş küpeler
Bir bi yandan bir bi yandan

Baş koydum yarin dizine
Uykular girmez gözüme
Ağ ellerin sür yüzüme
Bir bi yandan bir bi yandan

Şekerden şerbet ezerler
İnce tülbende süzerler
Dört yanım almış güzeller
Bir bi yandan bir bi yandan

Karacaoğlan gel yanıma
Seni sarayım canıma
Dola kolların boynuma
Bir bi yandan bir bi yandan

BİR ALEVİ BEDDUASI (Aşık Mihmani’den)

0

Beni yalan sözlerinle mat ettin
Kocamadan belin bükülsün zübük!
Ayaklarım yürümüyor küt ettin
Birer birer dişin dökülsün zübük!

Bir hayır amele uzanmaz elin
Kurt düşsün de koksun hilebaz dilin
İnşallah dünyaya yayılmaz dölün
Ocağına incir dikilsin zübük!

Teneşir bulama yerde yusunlar
Yılan çıyan lokma lokma yesinler
Ölüp ölüp diril hortlak desinler
Canın taksit taksit çekilsin zübük!

Kor ateşler yüreğini dağlasın
Zebaniler kollarını bağlasın
Ölürken başında anan ağlasın
Yüreğine kurşun sıkılsın zübük!

Ağu kattın insanların aşına
Bu yaptığın gidiyor mu hoşuna?
Bin bir bela gelsin gitsin başına
Evin de başına yıkılsın zübük!

Âşık Mihmani’yem doğrudur özüm
Yanlış anlamayın bir köre sözüm
İnşallah göremez cennetin yüzün
Soyun cehennemde yakılsın zübük!

Yaralıyım Değme Bana İbreti

0

Yaralıyım değme bana
İçimdedir sızım benim
Benden zarar gelmez sana
Seni yakmaz közüm benim

Boşa kurma bana tuzak
Özüm doğru, sözlerim hak
Beni yoramazsın mutlak
Hakka gider izim benim

Din demek mânânın dışı
Herkes anlamaz bu işi
İnsanlık herşeyin başı
İşte onda gözüm benim

Ozanım elimde sazım
Gerçeklere ayak tozum
Sanma beni kitapsızım
Canlı kitap özüm benim

Güzeldir yarimin yüzü
Baldan şirindir her sözü
Mihrabımdır iki gözü
Ona doğru yüzüm benim

Sen sanma beni divane
Aşıkım nazlı canana
Kul olmuşum o sultana
Hep onadır nazım benim

İbreti’yem bir fakirim
Bez degil atlas dokurum
Kuran’ı Türkçe okurum
Ki anlansın sözüm benim

EDİP HARABİ BABA

0

Bektaşi edebiyatının en güçlü kalemlerinden birisi olan Edip Harabi baba; Çok genç yasında, Merdiven Köyü Bektaşi tekkesinde M. A. Hilmi Dede Babaya ikrara verip tarikata girerek yeniden doğduğunu ilan etmiştir, 1917 tarihinde hayatının sonuna kadar bu ikrara sadik kalmıştır. Bakın ne diyor bir nefesinde;

Herkesin mâtlûbu bir gül olurdun
Bu gülşenden gonca dermiş olaydın
Ayn’el-yakiyn görüp Hakk’ı bulurdun
Bezm-i erenlere ermiş olaydın.

Kendini bileydin Hakk’ı bilirdin
Eğri yoldan doğru yola gelirdin
Bir sofraya konsan belki yenirdin
Böyle çiğ kalmayıp pişmiş olaydın.

HARABİ seninle düştü davaya
Daha âla idi öbür dünyaya
Giriftâr olmazdın derd-ü belâya.
Ey Şâni postunu sermiş olaydın

“BAYAN” KELİMESİ ÜZERİNE BİR ETİMOLOJİ VE ANLAM TEMİZLİĞİ

Son yıllarda “bayan” kelimesi etrafında dönen tartışmalar, dilimizdeki pek çok kavramın yanlış anlaşılması ve ideolojik düzlemde yorumlanmasının bir örneğidir.
Sıklıkla “bayan deme, kadın de” şeklindeki düzeltmelere şahit oluyoruz.
Oysa bu yaklaşım, hem dilsel kökeni göz ardı eden hem de kavramları tek boyutlu bir şekilde değerlendiren eksik bir bakış açısına işaret eder.
Öncelikle “bayan” kelimesinin etimolojisine bakalım.
“Bayan”, Eski Türkçede ve Moğolcada “soylu kadın, hanım, asil kadın” anlamında kullanılan bir kelimedir.
Türkçenin derinlikli geçmişinde, “bey” kelimesinin kadın karşılığı olarak yerleşmiş ve bir unvan gibi kullanılmıştır.
Nitekim “Bayan Han” ismi, Orta Asya tarihinde güçlü bir hükümdar kadını ifade eder.
Yani “bayan” kelimesi, zannedildiği gibi Cumhuriyet sonrası icat edilmiş uydurma bir kelime değil, kökleri yüzyıllar öncesine dayanan bir ifadedir.
Bugün “bayan” kelimesinin nezaketle, resmiyetle ya da toplumsal kurallar içinde kullanılan bir dil tercihi olduğunu görmek gerekir.
Otobüste yer verirken, bir kamu anonsunda, resmi yazışmalarda veya sosyal ilişkilerde kullanılan “bayan” kelimesi, konuşmacının kibarlık ve mesafe tercihini gösterir.
Bu anlamda “kadın” kelimesiyle eşit değerde fakat farklı bağlamda kullanılan bir ifadedir.
“Kadın” kelimesi daha doğrudan ve günlük bir nitelik taşırken, “bayan” kelimesi daha resmi veya kibar bir hitap biçimidir.
Ne yazık ki son yıllarda dilimizdeki bu zarif ayrım, ideolojik okumaların hedefi haline gelmiştir.
“Bayan demek kadını küçümsemektir” diyen bazı görüşler, kelimenin tarihi kökenini göz ardı etmekle kalmaz, aynı zamanda kelimeye yüklenen anlamları toplumsal bağlamından kopararak değerlendirme hatasına düşer.
Halbuki dil yaşayan bir varlıktır; kelimelerin anlamı kullanım alanlarına göre çeşitlenir.
“Bayan” kelimesi de tarihsel, kültürel ve sosyal bağlamlarıyla değerlendirilmelidir.
Bu tartışmada gözden kaçan bir diğer önemli nokta da şudur: “Kadın” kelimesi de zamanında “karı” kelimesinin ayıplanması sonucunda daha “edebi” kabul edilerek gündeme gelmiştir.
Bugün de “kadın” kelimesi bazı çevrelerde “sert” ya da “doğrudan” bulunup yerini “hanımefendi” ya da “bayan” gibi ifadelere bırakabiliyor.
Bu, dilin doğal evriminin bir parçasıdır ve buna tepki duymak değil, anlamaya çalışmak gerekir.
Nihayetinde “bayan” demek, ne küçültücüdür ne de aşağılayıcı.
Aksine, kökeninde asalet ve saygı taşıyan bir ifadedir.
Bu kelimeyi doğru bağlamda kullanan birini düzeltmek, dilin inceliğini anlamamak anlamına gelir.
Kibar olmakla küçümsemek arasındaki farkı kelimeler değil, niyet belirler.
Dildeki her tercih, bir bağlamın ürünüdür.
Ve bağlam göz ardı edildiğinde, anlam da çarpıtılmış olur.
Kelimelerle savaşmak yerine, onları yerli yerine oturtmak daha kalıcı bir dirilişin işaretidir.
Hikmet Kızıl

Kayıp Kentin Yakışıklısı Namık Erdoğan

0

‘Bir türlü kanım ısınmamıştı, bu yeğen Erdoğan’a. Artık ırkçı kürtçü düşüncelerinden mi, fel fecir bakan gözlerinden mi yoksa geçmişteki Cumhuriyet düşmanlarına olan sevgisindenmi bilemiyorum. Bu yazı da bana bir kere daha haklı olduğumu hissettirdi.

Ülkücü katil Haluk Kırcı, cezaevinden çıktıktan sonra Abdullah Çatlı’nın kardeşi Zeki Çatlı’yla tıbbi malzeme işi yapan bir şirket kurdular. Herifler Türk milliyetçisi ama şirketin adı Promesse. Şirketin usülsüz ihaleler alarak haksız kazanç sağlaması ve orantısız zenginleşmesi üzerine, Yılmaz Erdoğan’ın Sağlık Bakanlığı’nda müfettiş olan amcası Namık Erdoğan yolsuzluğun üzerine gitti. Dürüst bir bürokrattı. Konunun peşini bırakması için çok ciddi tehditler almasına rağmen dosyayı kapatmadı ve büyük yolsuzluklar tespit etti. Mehmet Ağar’ın kendisiyle görüşme teklifini ise reddetti. (Yine Mehmet Ağar)

9 Mayıs 1994’te Ankara’da kaçırıldı. 12 Mayıs’ta Kırıkkale’de cesedi bulundu. Cesedinin, kardeşinin doktor olarak çalıştığı hastanenin morguna kaldırılması ise acı bir tesadüftü. Milliyetçi geçinen katiller devleti soymuş, yaşasaydı belki de “bölücülükle” suçlanacak Namık Erdoğan ise devletin zarara uğratılmaması için canını vermişti.

Kayıp Kentin Yakışıklısı şiirini Yılmaz Erdoğan, amcası Namık Erdoğan’a yazmıştır.

“Kayıp Kentin Yakışıklısı

Dokuzunda kayboldu Mayıs’ın,
Cesedi bulundu
Onikisinde…

Kaçırıldığında da
Kaybolduğunda da
Ve cesetken de
Yakışıklıydı…

Amcamdı…”

Ancak amcası için bu şiiri yazan yeğen Yılmaz, yıllar sonra bir AKP mitinginde Mehmet Ağar’la aynı sahnede yer aldı. Bu utanç Yılmaz’a ömür boyu yeter.

Konunun dışına çıkmak olacak ama Namık Erdoğan’ın Hakkari’de başından geçen nişanlılık hikayesinin ise tanıdık bir kraliçesi vardır ; Leman Sam. Babasının memuriyeti sebebiyle Hakkari’ye giden Sam, burada Namık Erdoğan’la nişanlanmış, eğitimlerini devam ettirmek için bu nişanlılık evliliğe dönüşememiştir.
Yıllar sonra Namık Erdoğan’ı anlatan Leman Sam, kitap yazsam çok gözyaşı dökülür diyerek Erdoğan’a özlemini dile getirir.

Namık Erdoğan cinayetinde görüldüğü üzere, Türk sağının vatan, millet nutuklarının hepsi koca bir yalan. Varsa yoksa ; yolsuzluk, rant ve talan.

Bilgelik dolu sözler

1. “Hiç hata yapmayan bir insan hiçbir yeni şey denememiştir. “

Albert Einstein

2. “Asla bir aptalla tartışma; izleyiciler farkı anlayabilir. “

— Mark Twain

3. “Bir aslanın uykusu koyunların fikirleri yüzünden asla kaçmaz.”

– Bilinmiyor

4. “Sizi birbirine bağlayan zincirler genellikle kırılmayı reddedenlerdir. ”

Jean-Paul Sartre

5 “Birisinin gerçek karakterini öğrenmek istiyorsanız, onun için hiçbir şey yapamayanlara nasıl davrandığını izleyin. ”

Jones Wolfgang von Goethe

6 “Yüzleştiğimiz her şey değişebilir, ancak yüzleşmeden hiçbir şey değişemez. ”

— James Baldwin

7. “Sessizliğin seni koruyamaz. “

—Audre Lorde

8 “Bazı insanlar fakirdir, sahip oldukları tek şey paradır. ”

— Patrick Meagher

9 “Bilge bir adam konuştuğundan daha fazla dinler. ”

– Atasözleri

10. “Sadakatin asla köleliğe dönüşmesine izin verme. ”

– Bilinmiyor

11. “Çoğu insan 25 yaşında ölür ve 75 yaşında gömülür. “

— Benjamin Franklin

12. “En kötü hapishaneler aklımızda inşa ettiklerimizdir. ”

– Bilinmiyor

13. “En güçlü insanlar önümüzde güç gösterenler değil, hakkında hiçbir şey bilmediğimiz savaşlarda savaşanlardır. ”

– Bilinmiyor

14. “Birini iyileştirmeden önce, onları hasta eden şeyden vazgeçmeye hazır olup olmadıklarını sor. “

– Hipokrat

15. ” Yalnızlık tehlikelidir. Bağımlılık yapıyor. Ne kadar sessiz olduğunu görünce artık insanlarla uğraşmak istemezsin. “

– Bilinmiyor

16. “Bir soru soran adam bir dakikalığına aptaldır, sormayan adam hayatının geri kalanında aptaldır. “

—Konfüçyüs

17. “Kitleleri körü körüne takip ederken dikkatli ol. Bazen kalabalık sessizdir. “

– Bilinmiyor

18. “Ne kadar çok bilirsen, bilmediğinin o kadar çok farkına varırsın. “

—Aristo

19. “Birinin aklını anlamak istiyorsan, sözlerini dinle. Kalbini anlamak istiyorsan hareketlerine bak. “

– Bilinmiyor

20. “Suya düşerek boğulmazsın. Orada kalırsan boğuluyor. “

Bilinmiyor.

21 Asla kaybetmem, kazanmam, öğrenmem.

– Bilinmiyor.

22. Boşluklar doldurulmaya meyillidir.

– Bilinmiyor.

23. “Her zaman yaptığınızı yaparsanız, her zaman elde ettiğinizi alırsınız. Yaptığın şey işe yaramazsa başka bir şey yap.”

John Grinder.

24. “Fazilet ortadadır”ya da daha doğrusu: “Erdem, biri aşırıya kaçmış ve diğeri varsayılan olarak iki kötü uç arasında bir orta terimden oluşan gönüllü bir düzendir”

Aristo.

Alındı..