ŞEVKİ KOCA
Bu araştırmamızda çoğumuzun son derece hassas olduğu ve fakîyre sürekli sordukları Babagân Bektaşiliğin en üst kurumu olan Dedebabalık mertebesinin, içinde bulunduğu bugünkü konuma, hangi sübjektif koşullardan etkilenerek ulaştığını irdelemek arzusundayım. üzerinde sürekli spekülasyon üretilen ve tarihsel gelişmelerden oldukça uzak düşmüş ön yargılı, karından konuşma formatına da dönüşmüş yorum ve analizlere de bir cevap olacağı kanaatindeyim.
Esasen, peşinen göze aldığım müspet ve menfii tepkilere marûz kalabileceğim bu çalışmamızın, özellikle analitik düşünebilen değerli aydın ve araştırmacılarımızın hassaten yararlanabilecekleri perspektiflere ulaşması halinde, kendimi bahtiyar addedeceğim.
Günümüzde neredeyse, tasavvufi ve tasarrufi özü boşaltılarak, bir dernek başkanlığına idendifike edilen, bu ıtlâk teslikinin karşılığı olan “İbn-ü Vakt” sırrının bâtini (exsoterique) donanımını bir başka yazımızda arz etmek üzere (saklı tutarak) bu kurumu tarihi inkişafı boyutunda yansıtmak dileğindeyiz. (Bu makamın Tasavvufi kimliği hakkında, Tarikat Kültürüne dayalı bir araştırmamız, Turgut Koca Baba Divanı (1999) adlı derlememizin, 301-365 sahifelerinde detaylı olarak neşrolmuştur. İsteyen araştırmacılar bakabilirler.)
Bilindiği üzere, Babagân (Nazenin) Bektaşilik kurumunda en üst makam olarak bilinen Dedebaba, Bektaşiyye kültür ve teşkilatının mutlak egemen otoritesidir. 1499 yılında Balım Sultan tarafından organize edilen bu makama Dedebaba sıfatı ile ilk nasbedilen aziz, Sersem Ali Dedebaba’dır. Görev yılları (922-977 H.) yılları arasıdır. Sersem Ali Dedebaba’dan başlayarak, son Hacı Bektaş postnişini olan Salih Niyazi, Niyazi Dedebaba’ya kadar gelen yirmi altı Dedebaba’nın tümü mücerret olup, genellikle bu makama oy birliği ile seçilerek gelmişlerdir.

By Post of Albania – https://colnect.com/en/stamps/stamp/370833-Sali_Njazi_Dede_1876-1941_Albanian_cleric_and_patriot-Famous_Albanians-Albania, Public Domain, https://commons.wikimedia.org/w/index.php?curid=98412960
Esasen bu araştırmamız, Salih Niyazi Dedebaba’nın, Cumhuriyet Hükümetince çıkarılan “Tekke ve zaviyelerin ılgası”na dair yasa gereği, 1927 yılından itibaren yurtdışına sürgün edilmesiyle başlayan yakın tarihimizle ilgili süreçle yakından ilintili olacaktır.
Salih Niyazi Dedebaba, 1927 yılında yurt dışına çıkarılması sonrasında, Mısır’a hareket eder ve ilk icraat olarak, elân burada icrâ-yı faaliyet eden önemli mücerret Bektaşi Dergâhlarından olan Kahire yakınlarında Mukettum Dağında bulunan “Kasr-ül Ayn” veya bilinen isimleri ile El-Mağaravi veya Kaygusuz Abdal Tekkesi’ne uğrar. O dönemde bu dergâhın postnişinliğini, Mehmet Ali Baba yapmaktaydı. Bu dergâhta ünlü Bestekâr Şekerci Cemil beyin mahdumu, Hafız Tahsin Başpehlivan Baba’ya ve Ahmet Sırrı Baba’ya Halifelik verir. Daha sonra deniz yolu ile Girit’e uğrar ve oradan Arnavutluk’un başkenti Tiran’a gelir. Dönemin Arnavutluk kralı Zogo kendisini hoşnutluk ile karşılar ancak Dedebabalık yapmama koşulu ile kendisine Tiran’ın Ali Demi semtinde arazi vakfeder. İlerleyen yıllarda 1935 yılında Salih Niyazi Dedebaba buraya bir dergâh inşâ eder. Salih Niyazi Dedebaba, yurtdışına çıkmadan önce Hacı Bektaş’taki pir evinin emanet-i vekâletini ihtiva eden bir mektûbu Halifelerinden, Adana P.T.T. Başmüdürlüğü görevinde bulunan Ali Naci Baykal Baba’ya emanet eder. Söz konusu bu mektubun suretleri halen birçok Bektaşi Babasının arşivlerinde mevcuttur.
Dedebabalar serüveni de Salih Niyazi Dedebaba’nın yurtdışına çıkışıyla başlar. Bu konuyu kategorik olarak incelemek gerekirse 1927 tarihi ile başlayan süreçte, bir adedi Arnavutluk’ta, bir adedi Mısır’da ve bir adedi de ülkemizde olmak üzere üç adet Dedebabalık müessesesi oluşmuştur. Şimdi yüksek izinleriniz ile bu üç oluşumu birbirinden münferit olarak arz etmek istiyorum.
Arnavutluk’ta Dedebabalar
Esasen kökleri tarihte yatan bir Arnavut milliyetçiliği söz konusu olup, özellikle II. Abdülhamid dönemi artan ölçülerde anti, Osmanlı mücadeleye dönüşmüştür. Bu konu yazımızın çok dışında ve özel bir tarihsel analiz kapsamı içermesi nedeni ile, tarihi boyutunu saklı tutarak, konumuzla ilişkilendirmek istiyorum. Kısaca Arnavutların tüm din ve ilahiyat işlerini, Arnavut milliyetçiliğinden soyutlayarak izah etmek mümkün değildir. özellikle 1920’lerde Fuji Martinensi ile başlayan bir Dedebabalık arayışları olup, merkezinin Tiran olması doğrultusunda baskın bir eğilim taşımaktaydılar.
1929 yılına gelindiğinde Salih Niyazi Dedebaba’yı devre dışı bırakan Arnavut Bektaşileri, dönemin ulusçu akımlarının rüzgarını da arkalarına alarak, Salih Niyazi Dedebaba’nın yüksek sesli muhalefetine rağmen, Arnavutluğun önemli bir Bektaşi merkezi olan Korça (Görice) kentinde; Priştine, Kruja, Elbasan, Tetova, Fraşeri, Koutche (kuş veya kuç), Timor, Melcan, Jirokastro ve Turan gibi önemli merkezlerde bulunan Bektaşi tekkelerinden gelen delege Babalar ile bir kongre düzenlemişler ve gizli oy kullanılarak yapılan bir seçimle “Kutsal Dedeler Meclisi” adı altında, bir Dedebaba’ ve 12 Babadan oluşan bir kurum oluşturmuşlardır. Kurumun fahri başkanlığına Salih Niyazi Dedebaba’yı getirmişler ve Dedebaba makamına, daha önce Pirevinde Atevi Babalığı yapan Göriceli Ahmet Feyzi Muhtar Baba’yı nasbetmişlerdir. Bu tarihten itibaren Arnavutlukta kurumsal olarak merkezi Tiran kabul edilen bir Dedebabalık mekanizması kurulmuş olup, aşağıda arz edeceğim Lahika’ya uygun olarak (zaman, zaman siyasi müdahaleler ile kesintiye uğrasa da) düzenli işleyen seçimler ile Dedebabalar seçmişlerdir.
Lahika’ya değinmeden önce bugün dahi dünya Bektaşileri arasında tartışılmakta olan Salih Niyazi Dedebaba’nın şüpheli ölümünden de konu ile doğrudan ilişkisi nedeniyle birkaç cümleyle bahsetmek istiyorum. Arnavutluk 1942 yılına kadar Mussolini İtalya’sının ve 1943 yılına kadar Hitler Almanya’sının işgali altında kalmıştır. 1943 yılından sonra kendisi de bir Bektaşi çocuğu olan Enver Hoca’nın Emek Partisi öncülüğünde örgütlenen Sosyalistler 1945 yılında Sosyalistler Arnavutluk devletini kurmuşlardır. Bu savaşta bazı Arnavut Bektaşiler, Enver Hoca’nın partizan örgütünün saflarında yer almalarına karşılık, bazı Bektaşilerse karşı milliyetçi kral Zogo’nun taraf olduğu cephede yer almışlardır.
Salih Niyazi Dedebaba böyle bir ortamda, Tiran’daki dergâhında, dervişi olan Aziz Niyazi Triandafil derviş ile birlikte 28 Kasım 1941 tarihinde kurşunlanarak öldürülmüş olarak bulunmuştur.
Salih Niyazi Dedebaba’nın öldürülme anına şahit olan bir tek fert bulunmamıştır. ölümü üzerindeki sis perdesi hâlâ kaldırılamamıştır. Klasik Arnavut söylemine göre, faşist İtalyan birlikleri tarafından öldürüldüğüdür. öte yandan yakın zamanda bulunabilen İtalyan belgelerinde Arnavut Partizan birlikleri tarafından katledildiğine dair bilgiler bulunmaktadır. Ancak, eski ittihatçı bir gelenekten gelen Salih Niyazi Dedebaba’nın kral Zogo’ya olan yakınlığı bilinmekteydi. özellikle 1929 yılı sonrası muhalefet ettiği Arnavut milliyetçiliğine dayalı Dedebabalık kurumunu onaylamadığı göz önüne alınırsa, İtalyanlar ile ittifak eden kral Zogo’ya ve anti, komünist İtalyanlara daha yakın durabileceği savı da göz ardı edilmemelidir. Kısaca ancak Arnavutluk Emek Partisi arşivlerinde uzman bir tarihçinin gerçekleştirebileceği bir çalışma ile gerçek ortaya çıkarılabilecektir kanaatindeyim.
Salih Niyazi Dedebaba; 5 Nisan 1876’da dünyaya gelmiş ve 28 Kasım 1941’de Hakk’a yürümüştür. 1967 tarihinde Tiran’daki kabirlerinin Sosyalist Hükümetçe tahrip edilebileceği kuşkusuyla, naaşları taliplerince mezarlarından çıkarılmış ve Tiran yakınlarındaki Tufina kentine kaçırılmış ve 1991 yılında yeniden Tiran’daki dergâhına defnolunmuştur. Hemen yanı başında Cafer Sadık Baba ve Ali Rıza Babanın kabirleri bulunmaktadır.
Arnavutluk Dedebaba Lahikası
1. Ahmet Feyzi Muhtar Dedebaba’: Mücerret Babalardandır. Bir ara Hacı Bektaş ilçesinde Pirevi’nde Alevi Babalığı yapmıştır. 1929-1941 tarihleri arasında görevde bulunmuştur. Her ne kadar bugünün Arnavutları, Salih Niyazi Dedebaba’yı zımmen Dedebaba gösterselerde o yıllarda neşrolunan “Rrequllare e Bektashijvet Shqiptare-Tiran, 1930” isimli çalışmada konu ile ilgili net bilgiler bulmak mümkündür. Kendi isteği ile görevden ayrılmıştır. (Vefat; 1946)
2. Ali Rıza Dedebaba: Jirokastro’ludur. Mücerret Babalardandır. 1941-1944 yılları arası görev yapmıştır. 1876 doğumlu olup, Kabri Tiran’daki Dergâh içinde, Salih Niyazi Dedebaba’nın yanındadır.
3. Kamber Ali Dedebaba: Mücerret Babalardandır. çok kısa bir süre görev yapmıştır. Aslen Priştinelidir. Sosyalist yönetime sıcak bakmaması üzerine yönetimce hapse atılmış ve cezaevinde Hakk’a yürümüştür. 1944-1945 yılları arasında görev yapmıştır. Yol adı Prishta’dır.
4. Cafer Sadık Dedebaba: Mücerret Babalardandır. 1874 doğumludur. Sosyalist Emek Partisinde görev yapmıştır. Enver Hoca’nın tazyiki ile Dedebaba seçilmiştir. 1945 yılında atandığı Dedebabalık görevinde uzun kalamamış, altı ay kadar bir süre Dedebabalık yapmıştır. Kabri Tiran Dergâhı’ndadır. Yakova Dergâhı postnişini ünlü kazım Sipaho Bakali Babanın mürşididir. 1945 yılı sonunda Hakk’a yürümüştür.
5. Abbas Hilmi Dedebaba: Mücerret Babalardandır. 1946 yılında Arnavutluk anayasası, din ve vicdan hürriyetini teminat altına almış ancak, Halveti, Bektaşi, Rufai ve Sadi gibi Arnavutlukta yaygın olarak bulunan tarikatlara kısıtlamalar getirmiştir. 1945 yılı sonunda Abbas Hilmi Baba Dedebabalığa seçilmiştir. Anayasaya muhalefet etmesi üzerine Bektaşi Babalarıyla arasında tartışma çıkmış, kendisini ihbar üzerine tutuklamaya gelen hükümet görevlilerini ve iki Bektaşi Babasını tabanca ile vurup öldürdükten sonra, Fuji Martinens Baba ve Feyzi Baba ile birlikte intihar etmiştir. 1945-1946 yılları arasında görev yapmıştır. Arnavut Bektaşiler arasında saygın bir mevkii vardır.
6. Ahmet Muhtar Ağatay Dedebaba: Mücerret Babalardandır. 1916 doğumludur. 1947 yılında “Kutsal Dedeler Meclisince” Dedebaba seçilmiştir. Bulunduğu dönemde, hükümet kendisinden sürekli siyasi mesajlar istemiştir. 1951 yılında Kore Savaşını kınayan Dedebabalık metinlerini Birleşmiş Milletlere göndermesi ile ünlenmiştir. Bütün çabalarına karşın hükümetçe kendisine güvenilmemiş ve 1958 yılında Dervişi Reşad Bardi ile birlikte tutuklanmış, 1968 yılına değin cezaevinde kalmıştır. 1947-1958 yılları arasında görev yapmıştır.
7. Fehmi İlyas Dedebaba: Mücerret Babalardandır. 1958 yılında hükümet desteğinde yapılan bir seçimle Dedebabalık görevine getirilmiştir. Aynı zamanda Arnavutluk parlamentosunda milletvekili olarak görev yapmıştır. Kendisi ve dergâh yaşamıyla ilgili bilgiler, 1966 yılında Arnavutluğa özel izinle girebilen Gazeteci Yılmaz çetiner tarafından gerçekleştirilen bir röportaj ile saptanmış olup “Bilinmeyen Arnavutluk” isimli, kitapta neşrolunmuştur. 1967 yılında Arnavutluk da tüm dini kurumların faaliyeti yasaklanmış olup, Dedebabalık serüveni de böylece sona ermiştir. Fehmi İlyas Dedebaba’nın görev seneleri 1958 ile 1967 yılları arasındadır. Bugün Arnavut Bektaşileri Fehmi İlyas Babayı, Dedebaba olarak tanımazlar.
8. Ahmet Muhtar Ağatay Dedebaba: 1958 yılında cezaevinde, dervişi ile birlikte 10 yıl kalan, Ahmet Muhtar Dedebaba 1968 yılında, evinde göz altında tutulmak koşuluyla serbest bırakılır. Bir seçim yapılmasa da 1980 yılında Hakk’a yürüyene kadar, Arnavut Bektaşilerince Dedebaba sayılmıştır. Ahmet Muhtar Ağatay Dedebaba, Yakova Dergâhı postnişini Kazım Bakali Sipaho Baba’ya bir mektup yazarak, Detroit (A.B.D.) Dergâhı postnişini, Recep Ferdi Halifebaba’yı tanımamasını emretmiştir. Dedebabalık müessesesini Arnavutların iç işleri telakki ederek, gerek Türkiye ve gerekse Dünyanın Arnavutluk dışındaki Babalık icazetnamelerini tanımamıştır. Kabri Tiran’dadır.
9. Reşat Bardi Dedebaba: Mücerret Babadır. Mürşidi Ahmet Muhtar Ağatay Dedebaba’dır. 1958-1968 yılları arasında hapse atılmıştır. 1990 yılında Tiran Dergâhı’na yerleşmiş ve yıkılan dergâhın onarımını sağlamıştır. 1992 yılında İzmir’e gelerek Bedri Noyan Dedebaba’dan halifelik icazeti almıştır. Ancak 1993 yılında, Tepedelen, Vlora, Korça, Elbasan ve Timor Bektaşi Dergâhlarından gelen Arnavut Babalar ile bir kongre düzenlemiş ve oy çokluğu ile Dedebaba seçilmiştir. Merhum Pederim Halife Turgut Baba bu kongrenin yapılacağı 19 Temmuz 1993 tarihinden önce kendisine 12 Temmuz 1993 tarihinde bir mektup ulaştırarak, Noyan Dedebaba’nın Halifesi olarak, mevcut Dedebaba’nın sağlığında ve üstelik ondan Halifelik icazeti almasına karşılık Dedebaba seçilemeyeceği konusunda kendisini uyarmıştır. (Söz konusu bu mektubun bir sureti fakirde mahfuzdur.)
10. 1993 yılında gerçekleştirilen bu seçimde bizzat Mürşidi Ahmet Muhtar Baba’nın onay vermediği Amerika, Detroit Dergâhı postnişini Recep Ferdi Halife Baba’nın kendisine destek verdiğini iddia eden Reşat Bardi Baba’nın bu savı hilaf-ı Hakikat’dır. Zira Bedri Noyan Dedebaba’nın halifesi olan Recep Ferdi Halife Baba (ölm. 1995) bağlı bulunduğu Bedri Noyan Dedebaba’nın sağlığında; yol, erkân ve edebe son derece bağlı bir kimlik olarak bu tür ucuz polemiklere prim verecek karakterde hiçbir zaman olmamıştır. Hatta, Reşat Bardi Baba sırf bu nedenle Detroit Dergâhına postnişin atayamamış ve bu dergâha Türkiye’de mükim İzmirli Mustafa Eke Dedebaba tarafından, Eramul Baba 2001 yılında Hacı Bektaş ilçesinde Halife yapılarak, mücerret Halifebaba sıfatıyla postnişin olarak atanmış olup, rehberlik hizmetlerini Gaziler Dergâhı postnişini İlhami Teoman Güre Halifebaba erenler yapmışlardır. Ancak hakkını yememek için bir anekdottan bahsetmek de burada gerekli olmaktadır. Halife Turgut Koca Baba erenler, Hakk’a yürümeden önce Cem Dergisi’nin Şubat 1997 tarihli nüshasında, vasiyet kabilinden bir röportajda; Dedebaba’nın gerçekte mücerretlerin hakkı olduğunu belirtmiş ve Reşat Bardi Baba’ya, (eğer) Noyan Dedebaba’nın Hakk’a yürümesi sonrası yapılacak bir seçimde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşı olması teklif edilecektir, kabul etmesi halinde tek mücerret Halifebaba olarak, otomatik olarak Dedebaba olacağı belirtilmiş ise de Noyan Dedebaba’dan sonra yapılan seçim öncesi mevcût halifebabalarca böyle bir teklif yapılıp, yapılmadığı hakkında bir bilgim bulunmamaktadır. Şu anda Arnavutların son Dedebaba’sı olarak bilinen Reşat Bardi Baba’ya, Makedonya’da yeniden faaliyetlerine izin verilen, Kalkandelen (Tetova) Harabati Baba Dergâhı postnişini Tahir Emini Baba ile yine Tetova (Kırçova) Dergâhı postnişini Ziya Paşa Halifebaba biat etmemişlerdir. Kısaca, Arnavutların bugün kabul ettikleri son Dedebaba’ Reşat Bardi Dedebaba’ olmaktadır.
Mısır’da Dedebabalık Kurumu
Mısır’da bulunan Kaygusuz Abdal Dergâhı postnişinleri Salih Niyazi Dedebaba’ya Hakk’a yürüdüğü 1941 tarihine kadar, katıksız bağlı kalmışlardır. Bu tarihte Komünist Blok dışında dünyada dört merkezde Bektaşi dergâhları legal faaliyet yapabilmekteydiler:
1. Arnavutluktan bağımsız olan Kosova bölgesinde Yakova Dergâhı
2. Yunanistan’da; Reni ve Katerin Tekkeleri
3. Mısır’da Kaygusuz Dergâhı
4. Kıbrıs Bafe kentinde Kırklar Dergâhı
Mısır Kaygusuz Dergâhı, 1941 yılında Salih Niyazi Dedebaba’nın Hakk’a yürümesi üzerinde hiçbir Dedebaba’ya biat etmemiştir. Bu dergâh 30 Ocak 1949 tarihinde bir toplantı yaparak aşağıda isimlerini zikredeceğim Halifebabaların oy birliği ile Halife Ahmed Sırrı Baba’yı Dedebaba seçerler.
Seçime katılan Halifebabalar:
1. Halife Ahmed Sırrı Baba (Kaygusuz Postnişini)
2. Halife Hafız Tahsin Baba (Şahkulu Postnişini)
3. Ekrem Ramazanoğlu Halife Baba (Başıbüyük Postnişini)
4. Halife Hüseyin Kazım Baba (Masumlar Postnişini)
5. Halife Veli Can Baba (Katerin Dergâhı Postnişini)
6. Halife Tahir Baba (sonradan Katerin Postnişini)
7. Halife Sadi Seyfi Baba (Reni Dergâhı Postnişini)
8. Halife Yusuf Fahir Ataer Baba (İnadiye Postnişini)
Seçilen Ahmed Sırrı Dedebaba, İzmir’li Hazine Avukatı Feyzi Akeren Baba’dan, Bektaşi intisabı gören Başbakan Adnan Menderes ile (o zaman Başbakan değil) temas kurarak, Demokrat Parti yöneticileri ile Zeytinburnu ve Erenköy’de delegeleri vasıtası ile birer toplantı yapar ve Demokrat Parti’ye destek sözü vererek seçilmeleri halinde Hacı Bektaş Pirevi’nin eski statükosunun tanınarak Bektaşiliğe devri konusunda mutabakat sağlar. Demokrat Parti’nin iktidara gelmesi üzerine 677 sayılı yasa ile yasaklı olmasına rağmen Kısvey-i Ruhani’yeyi çıkarmaksızın Türkiye’ye ayak basar. öncelikle birkaç ay Tire’de bulunan Horasanlı Ali Baba Dergâhında hizmet yapar. Daha sonra 1952 yılına kadar İstanbul’da ağırlanan Dedebaba, maalesef Demokrat Parti’nin verdiği hiçbir sözü tutmadığına tanık olur. Henüz Harab olmamış olan, Merdibanlı (Şahkulu Sultan) Dergâhında bir “ayn-ûl cemi” yönetirken polis tarafından basılarak mahkemeye sevk edilir. Mahkeme mevcut yasaya rağmen, idare-i maslahat bir karar alarak, Ahmed Sırrı Dedebaba’yı yurtdışına sürgün kararı alır.
Ahmed Sırrı Dedebaba, Mısır’a döner, dönmez 1952 yılında dervişlerinden Recep Ferdi Efendi’yi baba yaparlar, A.B.D’ye irşad için gönderir. Recep Ferdi Baba 1954 yılında, A.B.D’nin Detroit kentinde Taylor Tekkesi adı altında bir Bektaşi Dergâhı uyandırır.
1965 yılında Ahmed Sırrı Dedebaba’nın Hakka yürümesi üzerine Mısır’a Dedebabalık serüveni sona erer. Ahmed Sırrı Dedebaba vefatı öncesi Kaygusuz Dergâhı’nın tüm evrak envanterini Leiden üniversitesine devretmiş olup, buradaki tüm evraklar, Sn. Dr. Hülya Küçük tarafından temin edilerek, fakiyre gönderilmişlerdir.
Türkiye’de Dedebabalık Süreci
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de Dedebabalık serencamını, Cumhuriyet Dönemi siyasasından soyutlayarak izah edebilmek olanaklı değildir.
1924 tarihinde çıkarılan 677 Sayılı Kanun gereği tüm tarikatların faaliyetleri durdurulmasına karşılık, merkezi idarenin müsamahası ile Bektaşiler ve Masonlara faaliyetlerinde 1927 yılına değin pek dokunulmamıştır. (Bu konumdan Mustafa Kemal Paşa’nın iradesi olduğu anlamı da çıkarılabilir.)
Bektaşilik faaliyetlerine “de-faeto” son verilmesinin temel eksenlerinden birinde 17 Kasım 1924 yılında Başkanlığını Kazım Karabekir Paşa’nın yaptığı “Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının” kurulması ve bu partinin sürecindeki dramatik kurgunun büyük payı vardır. 1924 yılı sonrası Hacı Bektaş ilçesindeki Pirevi 1924 yılı sonrası Hacı Bektaş ilçesindeki Pirevi kapatılmış ve Bektaşi Dergâhlarının tüm vakıflarına el konsa da (sadece Tire, Horasan’lı Ali Baba Dergâhı, özel bir yasayla açık tutulmuştur.) Salih Niyazi Dedebaba Ankara’da büyük bir otel kiralayarak tarikat hizmetlerini görmeye başlamıştır. Ancak bu yıllarda içinde “Terakki Perver Cumhuriyet Fırkası’nın” bazı üyelerinin de bulunduğu iddia edilen, Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya bir suikast düzenleme (ünlü İzmir suikastı) girişimi tespit olunmuş ve dönemin İstiklâl Mahkemelerince yapılan yargı tutanaklarına bazı Mason ve Bektaşi isimlerinin yansıması üzerine özellikle Arnavut ve Girit kökenli ve ittihatçı geçmişi bulunan Bektaşi Babalarına yönelik kuşkular algılanmıştır. Salih Niyazi Baba’da bu kuşkudan nasibini alır ve yurtdışına çıkarılır. Bu arada Ankara’da bulunan P.T.T. Müdürü Halifesi Ali Naci Baykal Baba’ya emanet-i vekalet ifade eden bir mektup teslim eder.
Cumhuriyetin modern hükümeti, o sıralar C.H. Fırkası’ndan mebus seçilmiş olan Denizli milletvekili Hacı Hüseyin Mazlum Baba’dan (Hacı Hüseyin Mazlum Baba, Denizli Kazak Abdal Dergâhı’nın son Postnişinidir.) Bektaşiyye mensuplarının Cumhuriyet Devrimlerine muhalefet etmeyecek bir yapılanmaya gitmeleri doğrultusunda bir model üretmesini ister. Mazlum Baba, kendisinden nasipli ve Salih Niyazi Dedebaba’dan Halifelik almış bulunan ve Cumhuriyet’in güvenilir adamı konumundaki Ali Naci Baykal Baba ile yeni bir teşkilatlanma modeli yaratırlar.
Bu model aşağıdaki hususları içermekte idi:
1) Bektaşilik bilinen kadim tarikat modelinden arındırılarak, ulus, devlet karakterlerine uygun milli bir bünyeye kavuşturulacaktır.
2) Dedebabalık kurumunun mücerret olma koşulu esas alınmayacaktır.
3) Dedebaba kimliği taşıyacaklar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olacaklardır.
4) Bektaşilik klasik tarikat formasyonu değil, ancak bir kültür ocağı olarak anlaşılacaktır.
5) özellikle “İttihat ve Terakki” kökenli, eski Bektaşilik anlayışından kalma, Arnavut ve Girit kökenli Bektaşiler titizlikle incelenerek tarikat kültüründen mümkün olduğunca soyutlanacaklardır.
Yukarıda yazılı ilkelere dayalı bir tüzük çalışması da gerçekleştirilmesine rağmen, Hatay olayları ve Gazi Paşa’nın rahatsızlığı nedenleri ile kendisine arz olunamamış idi. Bu illegal mutabakat, milli devletin ulusal karakterini esas alan muhtevası ile, Atatürk’ün özel doktoru Ragip Erensel Baba Erenler, yine bir Bektaşi olan Hakkı Tarık Us ve mebus Abdülhalik Renda Bey’in onayları ile Ali Naci Baykal Baba tarafından yürürlüğe konur.
öte yandan bu süreçte kendilerine klasik Bektaşiyye formatını esas alan dönemin ünlü Halifebabaları ve Babaları aşağıda belirteceğim münferit tavırları sergilemişlerdir.
özellikle çamlıca Dergâhı Postnişini Halife Ali Nutki Baba (ölm. 1936) ne içeride ne de dışarıda bir Dedebaba’yı kabul etmese de bir tek halifelik icazeti dahi vermemiştir. Diğer yandan İstiklâl Savaşı’nda büyük yararlıklar göstermiş olan Yalvaç’lı Halife Topal Tevfik Baba, İzmir Balpınar Dergâhı Postnişini Ali Ulvi Baba ve üsküp’lü Halife Süleyman Tûrabi Baba ile birlikte “üçler” adı verdikleri bir kurum oluşturarak, halifelik icazeti dağıtmaya başlarlar. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ancak, Halife Ali Naci Baykal da dahil hiçbir aklı başında Bektaşi Babası, yurtdışında dahi olsa Salih Niyazi Dedebaba’nın sağlığında yol adına herhangi bir tasarrufta bulunmamıştır.
Salih Niyazi Dedebaba’nın 1941 yılında Hakk’a yürümesi üzerine, üç yıl bekleyen Halife Ali Naci Baykal Baba, uhdesinde bulunan Salih Niyazi Dedebaba’nın mektubunu öne sürerek, Dedebaba olmak istemiş ve dönemin tanınmış Babalarının onayı ile Dedebaba ilan edilmiştir. 1944 yılında kendisine ilk biat edenler, sırası ile şunlardır:
1) Kulalı Mehmet Ercan Tûrabi Baba (ölm. 1961)
2) İzmirli Ali Rıza öke Kadimi Baba
3) Naci Mu Atabeyli Baba
4) Ali Nihat Tarlan Baba
Ancak, Ali Naci Baykal Dedebaba’ya geniş ölçekli bir biat da olmaz. Esasen burada halifelik babaların katıldığı bir seçimde mevzuu bahis değildir.
1949 yılında Mısır’da daha önce sözünü ettiğimiz Ahmet Sırrı Dedebaba’nın Türkiye’ye gelmesi üzerine, o yıllarda ülkemizde yaşayan aşağıda isimlerini vereceğim tanınmış babalar, Sırrı Dedebaba’’ya biat ederler:
1) Yağlıkçı Basri Baba
2) Tire Dergâhı Babaları
3) çamlıcalı Süreyya Baba
4) Postacı Tayyar Baba
5) Havzalı Muharrem Baba
6) Eyüplü Postacı Ali Baba
7) Rusçuklu Haydar Cemil Baba
8) Turgut Koca Baba
9) Kızılcıkdereli Mehmet Baba
Türkiye Bektaşileri Ahmet Sırrı Dedebaba’nın Hakk’a yürüdüğü 1965 yılına değin, yukarıda izah ettiğim iki başlılık çevresinde yürümüştür.
Diğer yandan Ali Naci Baykal Dedebaba da 13 Temmuz 1960 tarihinde Hakk’a yürümüştür.
Bunun üzerine özellikle İzmir yöresinde mûkim, sırasıyla yazarsam;
1. Semerci Yunus ölmez Baba
2. İzmirli Keresteci İbrahim Taşkıran Baba
3. Faiz Tuncer Baba
4. 1946 yılı Hacı Bektaş Müze Müdürlüğü görevinde bulunan, İbrahim Turan Baba
ülkemizdeki tek mücerret Halife olan 87 yaşındaki Girit muhaciri, Cafer Sadık Baba’yı Mersin’de ziyaret ederler ve önerisi üzerine Bedri Noyan Baba’yı (o zamanlar Halifelik icazeti almamış idi.) Dedebaba olarak kabul edip, biat ederler.
1965 tarihinde Ahmet Sırrı Dedebaba’nın Hakk’a yürümesi üzerine ülkemizde Bektaşilerin hizmetini görebilecek tek Dedebaba olarak Bedri Noyan Dedebaba kalmıştı.
Bu tarihten itibaren başta sırası ile yazarsam;
1) Giritli Safaeddin Baba Erenler
2) İzmirli Trenci Zeynel Baba
3) Necmeddin Alp Güvenç Baba
4) Hulusi Kıvrık Baba
5) Hacı Bektaşlı Salih Baba
6) Denizlili Asım Giritlioğlu Baba
7) Bandırmalı Ali Galip Eren Baba
öncülüğünde bir biat kampanyası başlatılmıştır. özellikle merhûm babam Turgut Koca Baba erenlerin de biat etmesiyle birlikte Turgut Baba ile kader birliği yapan, Detroit Dergâhı postnişini Recep Ferdi Baba da Noyan Dedebaba’yı, kutup olarak tanır.
Bu biattan sonra Bedri Noyan Dedebaba Dünya Bektaşiliğinin tartışmasız Dedebaba’sı kabul edilerek, Vatikan kayıtlarına girer. Ancak yine münferit tartışmalar sürer. Halen Kozlu Kabristanında sırlanmış olan Ziya Şişman Baba, Dedebabalığını ilan ederek Halifelik icazeti dağıtmaya başlar. diğer yandan Postacı Ali Baba’nın oğlu, Eyüplü Avni Baba, Yakova Dergâhı postnişini Kazım Bakali Baba’dan Halifelik icazeti alarak (Kazım Baba’nın kendisi bir Halifebaba’dır, bir halife, bir başka babayı Halife yapamaz Halifelik icazetini ancak Dedebaba verebilir) erkân dışı olarak, Babalık dağıtmaya başlar. Yine İzmirli Cafer Tuncer Baba, Kazım Bakali Halifebaba’dan icazet alarak, Baba çıkartır. öte yandan Tire Dergâhı postnişini Hasan Balım Baba önce Yakova Dergâhı Postnişini Kazım Bakali Baba’dan Halifelik alsa da bu hatasından çabuk döner ve “Tecdid-i Vüzû” yaparak Noyan Dedebaba’dan yeniden Halifelik icazeti alır. Yukarıda izah ettiğim tüm müteferrik hadiselere rağmen, Bedri Noyan Dedebaba Erenler, Hakk’a sırlandığı 1997 yılına değin Dedebabalığını, tartışmasız devam ettirir. Kabri Aydın Kabristanındadır. Ruh-u revân-ı şâd-ı handân olsun.
Noyan Dedebaba’dan Sonraki Süreç
Tarih boyunca kendi dışındaki birçok nedenle kesintilere mâruz kalmış olan Bektaşilik, Cumhuriyet döneminde ki en görkemli devirlerinden birini Bedri Noyan Dedebaba döneminde yaşamıştır. Bektaşiler bu devirde dini inançlarını Cumhuriyet potasında eritmiş ve Büyük Atatürk’ün öngördüğü çağdaş ışıklı yolda büyük adımlar atmışlardır. Noyan Dedebaba’nın vefatı sonrası Bektaşiler yeni Dedebabalarını süratle belirlemişler ve zincirin kopmasına fırsat vermemişlerdir. Bu meyanda, yeni Dedebaba seçiminden söz etmeden önce Babagân Bektaşilikte, Dedebaba’nın ve seçiminin Erkânnamelere göre nasıl olduğunun izahını yapmak gerekecektir.
Dedebaba Seçiminin Esasları
1. Seçim Dünya üzerinde sisteme bağlı Halifebabaların, Hacı Bektaş ilçesi Pirevi’nde; meydanevi denilen mekânda toplanmaları ile gerçekleştirilir.
2. Genellikle en büyük aday, eski Dedebaba’nın sağlığında Ahçı (aşçı) Postu’na atanmış olan, postnişin Halifebaba olurdu.
3. Seçimde, arzulanan mutlak ittifak, yani oy birliğidir. Bu amaçla, seçimden mutlak ittifak çıkmasına gayret edilirdi.
4. Seçimde oybirliği esas alındığından, şayet oybirliği çıkmaz ise onbir kez seçim turlarına devam edilirdi. Şayet bu onbir kez yapılan seçimde bir sonuç alınamaz ise seçim otuz gün ertelenerek yeniden yapılırdı. Ancak bu kez oy çokluğu esas alınarak, bir tur oylama yapılırdı. Bu seçime Şeyhülislam’ın bir temsilcisi mutlaka katılırdı. Her şeye rağmen oylarda eşitlik çıkarsa, daha önce Hakk’a yürümüş olan Dedebaba’nın içinde (gönlündeki) isim yazılı olan “Pazlı Benti” (kol bandı-deridendir) açılarak, eski Dedebaba’nın öngördüğü aday iki oy kabul edilerek, Dedebaba ilan edilirdi.
5. Dedebaba mutlaka mücerred Halifeler arasından seçilirdi.
6. Bu seçim esnasında, Hakk’a yürümüş Dedebaba (24) saat defnedilmeyerek, aşevi mutfağında bekletilirdi. Defin işlemi yapılmadan Halifebabalar derhal seçime girerler ve önce bir tur oylama yaparlardı. Bu tur sonunda oybirliği ile bir Dedebaba seçilmiş ise, Dedebaba’ya biat ve ikrar verilir ve yeni Dedebaba eski Dedebaba’yı aşevinde üzerinden giysilerini çıkarmadan Gusl eder ve emanetleri ile defnederdi. Giysilerini çıkarmadan yapılan Gusl işlemi ise “Mute Kable Mute” sırrı gereği idi. Bu ilk tur sonucunda oybirliği çıkmaz ise en yaşlı Halifebaba aynı işlemi yapar ve yeniden seçime dönerlerdi.
7. Seçim esnasında, seçim yapılan meydanevine sadece Halifebabalar ve hizmetleri görmek için bir mücerret derviş ve birde sağlık hizmetleri için Atasagun Derviş girerdi.
8. Seçime mümkünse Halifebabaların tümünün fiziksel katılımı arzu edilirdi. (Sırf bu nedenle Hakk’a yürüyen Dedebaba’nın otuz gün sonraya varan definleri çok olmuştur.)
9. Seçim sonrası bir mazbata ile zapt-ı rapt altına alınır ve bu tutanağa “Şeref, Vasıl” veya “İlan-ı Şahika” denilirdi. Bu tutanakta seçilen yeni Dedebaba’nın ismi üste yazılır ve Dedebaba’dan yana oy veren Halifeler ise mavi güherçile ile mühürlerini basarlardı.
10. Bu mazbata üç nüsha tertip olup, bir nüshası Kırşehir Naipliğine, bir nüshası Şeyhülislam’a gönderilir ve bir nüshası da yeni Dedebaba’da mahfûz kalır. Bu nüsha bir sonraki Dedebaba tarafından imha olunurdu.
11. Dedebaba seçiminde ittifak sağlanmış ise; seçilen Dedebaba, kendisini seçen Halifebabaların ayaklarını yıkar ve sularını bir kapta toplar, ve “Ya Süphan,, Ya Hannan, Ya Kayyum” diyerek üç yudum içerdi. (Bu kapta genellikle keşkül olurdu)
12. Seçim sonrası Halifeler arası bir tören (ritüel) uygulanır ve meydanevindeki küre (ocak) yakılarak bacadan duman salınmak suretiyle dışarıda merakla bekleyen ihvana seçimin bittiği duyulurdu.
13. Dedebaba, baş parmağına ilahi asaleti simgeleyen çelik koncu takardı.
14. Meydanevinin kapısı açılır, önce Halifebabalar kıdem sırasıyla dışarı çıkarlar ve nihayet Dedebaba, içerideki dervişin Nefir’i üflemesi ile dışarı çıkardı.
15. Dedebaba, bir yıl içinde Hacca gider dönüşte, İstanbul’a uğrar ve 66’ıncı Yeniçeri ortasında mukim, Orta Babasının sancağını tekbirler. Daha sonra Sadrazamın hırkasına gülbank çeker ve sonunda Saray’a uğrayarak, padişahın kılıcını tekbirlerdi.
16. Dedebaba, bir önceki Dedebaba’dan devrolmuş Sancak-ı Şerif’in içindeki özel bölüme kendi işaretini koyarak, Sancağını Pirevi meydanevine asardı.
17. Dedebaba “Kayd-ı Hayat” şartı ile seçilmiş olurdu. (ömür boyu anlamına gelmez.)
Yukarıda belirttiğim ilkeler çerçevesinde 1826 yılından bugüne kadar bir seçim yapılamamıştır. Teknik olarak da mümkün değildir.
Dedebabalık Seçimleri
1997 sonrası, Noyan Dedebaba’nın Hakka yürümesi üzerinden bir ay sonra, İzmir’de toplanan Halifebabalar bir seçim girişiminde bulunurlar. Burada Halife Haydar Ercan Baba Dedebaba ilan edilir. Ancak bu seçime kısa bir süre sonra aşağıda belirteceğim nedenlerle itiraz eden Halifebabalar, seçim sonucunu usulsüz ilan ederler. Seçime yapılan itirazlar şunlardır:
1) Seçim Hacı Bektaş ilçesinde yapılmamıştır.
2) Seçime kendilerine “bilim, heyet” adı veren üç kişi yön vermişler, esasen sadece Halifebabaların katılabileceği bu özel ritüel likitide olmuştur.
3) Halifebabaların tümünün katılımı sağlanamamıştır.
4) Seçimde oy birliği esası (ittifak) gözetilmeyerek bu yolda çaba gösterilmemiş ve yapılan üç tur oylama yeterli görülerek (üç) oy ile Dedebaba seçimi tamamlanmıştır. Toplam (7) Halifenin katıldığı seçimde, salt çoğunluk dahi aranmamıştır.
5) Tutulan mazbata seçimin uygunsuz oy dağılımını kamufle etmeye yaramaktadır.
6) Seçim sonrası, Dedebabalık ritüeline ilişkin hiçbir erkân uygulanmamıştır.
Yukarıdaki gerekçeler ile sonucu iptal edilen seçim, 1998 yılı Ağustos ayı sonlarında Hacı Bektaş ilçesinde, beş Halifebaba’nın toplanması ile yeniden realize olunmuş ve beş Halifebaba’nın oybirliği bir tek tur seçim sonucunda İzmirli Mustafa Eke; Dedebaba seçilmiştir. Bir önceki seçimde yapılan hatta ve usulsüzlükler bu seçimde telafi edilmiş ve Bektaşilik müessesesi içine düşebileceği bir büyük kaostan en az zararla kurtulmuştur. Mustafa Eke Dedebaba; Amerika Birleşik Devletleri ve Balkanlar’da dahil birçok dergâhı süratle bir araya toplamıştır.
Esasen; söz konusu, deyim yerinde ise, acemiliklerin temel nedeni, Bektaşilerin Salih Niyazi Dedebaba’nın, Dedebaba seçildiği 1922 yılından, bu güne kadar gerçekte Halifebabalar eli ile bir gerçek seçim yapmamış olmalarında yatmaktadır. Belki de, tüm Cumhuriyet sürecinde yapılmış olan ilk ve tek seçim, Noyan Dedebaba’dan sonra gerçekleşmiştir.
Sonuç ve Temenni
Sizlere tüm yazı boyunca fazla ayrıntılara girmeden de olsa, Bektaşi kültür kurumunun içinde bulunduğu durumu özetlemeye çalıştım. Esasen, halen gerek Arnavutluk’ta ve gerekse ülkemizde, mevcut Dedebabaların saflarında yer alan ve fakiyr kulunuzun bizzat tanıdığım çok değerli, Bektaşi Babaları, derviş ve muhipler bulunmaktadır. Kendileri ile olan samimi temaslarım sürmektedir. Tüm Cumhuriyet tarihi boyunca çözülememiş problemlerin, sihirli bir değnekle hallolacağını düşünmek iyi niyetli bir hayalden başka bir şey olamaz. Hazret-i Pir yolu ve erkânını yalnız bırakmaz ve muhakkaktır ki, eninde sonunda birliği sağlayacaktır. Hüü…
Şevki Koca, Bektâşîlik ve Bektâşî Dergâhları, Cem Vakfı Yayınları, İstanbul, 2005.
www.haberakademi.net sitesinden “14 Ocak 2012 Cumartesi” tarihinde yazdırılmıştır.