Cuma, Ekim 3, 2025
No menu items!
KKul HimmetMihrabım mescidim üstad eşiği

Mihrabım mescidim üstad eşiği

Mihrabım mescidim üstad eşiği
Ana secde etmek farz oldu bize
Müsahib isterim yola gitmeye
Evliyanın yolu arz oldu bize

Cehd ile nefsini yoluna uydur
Eğer uydurmazsan emeğin zay’dur
Cellat ol nefsine canına kıydır
Yenilensin yaran hem taze taze

Muhammed pirim[dir] hem özüm mihrâb
Türab ol da pirin hatırın[ı] yap
Şu dünyanın ötesi han hem harab
İnanman gaziler bahar yazına

Muhabbeti şirin gönül arzular
Bir âşnâ ucundan yüreğim sızlar
Yol içinde yaram çoktur gaziler
Er isterim dayana bel düzüne

Kul Himmet’im eydür eğer varırsam
Varı varlığımı elim’alırsam
Dört kapı kırk makamı bilirsem
Kim bahane bulur bunun sözüne

[İlk] ezeli şu dünyaya
Kurân m’indi hece m’indi
Varıp pirden haber alam
Gündüz m’indi gece m’indi

Melekler arşa düzüldü
İblisin bağrı ezildi
Kurân yere mi yazıldı
Yoksa gökten hece m’indi

Meleklerdir haslar hası
İblis oldu Hakk’a âsi
Gökte[ki] kudret lokması
Toka m’indi aca m’indi

Melekler arşa durunca
Âdem’e secde kılınca
Âdem peygamber olunca
Genç mi oldu koca m’oldu

Kul Himmet[’im] işim zârdır
Müminin kıblesi dârdır
Beytullah’ın üstü nurdur
Şam’a m’indi hacca m’indi

Ahir vaktinde bir güzel severim
Muhammed Ali’nin hevası ilen
Hind’den Yemen’den kumaş çekerim
Bulgar Bozoğlan’ın devesi ile[n]

Kâtipler ismimi yazdı bir zaman
Bahriyyi ummanı yüzdü bir zaman
Haydar âşık oldu gezdi bir zaman
Fatıma Ana’nın hevası ilen

Bir lokma verdiler şunı ye deyü
Gel [de] sırrını beyan eyle deyü
İmam Hüseyn baktı durdu su deyü
Postunun altında kovası ilen

Takî Nakî Asker bizi coşurdu
Coşurdu da mihr şevkine düşürdü
Aşk ataşı ciğerimi bişirdi
Kavurdular aşkın tavası ilen

Mehdî dedem geldi girdi düşüme
Sır vermedim yârenime eşime
Bir kuş geldi yuva yaptı başıma
Çıkmadı çoluğu yuvası ilen

Kul Himmet’im eydür şu benim derdim
On ik’imam [ismi] dilimde virdim
Şah Necef Dağı’nda Ali’yi gördüm
Gezerdim Tur Dağınd’ovası ilen

Zahid hû demeyi inkâr eyleme
Ya niye çağırır insan hû deyü
Hû demenin aslı nedir nedendir
Gel sana söyleyim beyan hû deyü

Evvel hû ahir hû Allahu Ekber
Cemalin şevkinden doğdu bir gevher
Muhammed Mustafa ol İmam Cafer
Ol gevherden doğdu beyan hû deyü

Anlar gizli idi kevn ü mekânda
Şah-ı Merdan bile idi ol demde
Lâ fetâ okuyup karşı gelende
Yedi kez haykırdı sultan hû deyü

Erenler âşıktı yâr yâre karşı
Naz niyaz ederler Settar’a karşı
Niçe yüz bin yıl[lar] didara karşı
Baktılar kaldılar hayran hû deyü

Selman geşt eyledi âlemi gezdi
Kırklar[ı] bir saydı birlige düzdü
Bismillah dedi bir engur[u] ezdi
Saki kadeh sunar peyman hû deyü

Bir üzüm danesi ol şah elinde
Kırklar bile idi kısmet gününde
Hak Resulullah’la mirac yolunda
Şeydullah eyledi Selman hû deyü

Kırklar ol şerbetten içti mest oldu
Şah-ı Merdan cümlesinden üst oldu
Setir pûş bağlanıp kemer best oldu
Semaha girdiler üryan hû deyü

Kırkların birine leşter çalındı
Aktı kan cümleden isbat verildi
Habibine anda tevhit göründü
Nazarına geçti mürvet hû deyü

Muhammed hatem-i peygamber oldu
Pirim Ali cümlesine ser oldu
Şah Merdan’a Cebrail rehber oldu
Ol zaman çalındı erkân hû deyü

Bu ne tecella[dır] aşk başa geldi
Gevher eridi derya cûşa geldi
Kevn ü mekân anda cünbüşe geldi
Ol demdir döyünür devran hû deyü

Hû demenin aslı böyledir böyle
Zahid ne sözün var gel berü söyle
Var iman getir [de] şehâdet eyle
[Gel] sen de bu renge boyan hû deyü

Kul Himmet meyinden sarhoş olalı
Can gözü tecellaya düş olalı
Habibin aşkına yoldaş olalı
Hayali gönlümde mihman hû deyü

İnil inil inilersin
Sızılayan neren gönül
Sende mi uğradın derde
Dertli dertli yanan gönül

Hasta m’oldun inilersin
Derdine derman dilersin
Gah ağlatır gah gülersin
Gah ma‘mur gah viran gönül

Yurt [mu] ararsın konmaya
Dert [mi] ararsın yanmaya
Gurbette hâlin sormaya
Ah sana bir yârân gönül

Çözüldün [de] kondun burda
Baktı yürekteki derde
Dertli gerek derde derde
Dertli dertli yanan gönül

Kul Himmet’im pervazdadır
Âşığın hayali candadır
Cümle eksiklik bendedir
Sen kendine yoran gönül

Viran bahçelerde bülbül mü öter
Gönül eğlencesi gül olmayınca
Merhemsiz yara[lar onar mı] biter
Gene bir gerçeğin el’olmayınca

Tabip görmeyince yara onulmaz
Rehber olmayınca Hakk’a varılmaz
Yüz bin tabur korsan küffar alınmaz
Eli Zülfikarlı Al’olmayınca

Aşka düşen âşık[lar] biryan olur
Sorarlar bunda ulu divan olur
İtikatsız talip boş kovan olur
İnler peteğinde bal olmayınca

İki melek gelir sual sorarlar
Bakarlar yüküne hurcun ararlar
Bir kılın üstüne mizan kurarlar
Geçemezsin Hakk’a kul olmayınca

Kul Himmet’im eydür dalgam taşırır
Aşka düşen âşıkları coşurur
Degme bir rehber çiğ mi bişirir
Eriyip kürede hal olmayınca

Hüseyin’i[mi] verdiler hocaya
Okuya okuya çıktı heceye
Bin bir kelle kesti[ler] bir geceye
Kellesi tabakta dönen Hüseyin

Hüseyin’i[m] gelirdi [hep] Hak ile
Münafık[lar] urdu yıktı ok ile
Sana nice varam ağır yük ile
Yükünü meydana çözen Hüseyin

Hüseyn’in Kerbela’dadır odası
Dal boynuna nazar etmiş dedesi
Yemen’den gelir Hüseyn’in gıdası
Gıdası Yemen’den gelen Hüseyin

Hüseyn’in Kerbela’dadır çardağı
Uzatmış boynunu gelir ördeği
Münafık başına dikmiş bardağı
Yalmana yalmana gelen Hüseyin

Kul Himmet’im [eydür] bendim[de] bağlı
Münafık elinden ciğerim dağlı
Dedesi Muhammed Ali’nin oğlu
Atasından imdat uman Hüseyin

Deli gönül inil inil iniler
Kadir Mevla’m hasretime sal beni
Cahil görse baykuş sanır yeniler
[Bir] hüma kuşuyum sen de bil beni

Ben [bir] bezirgânım gevher satarım
Hüma gibi gökyüzünde öterim
Şunca mahlukun dilinden seçerim
Ararlarsa ol katarda bul beni

Ben de gezer idim kendi hoşuma
Ağı[lar] kattılar benim aşıma
Aşkın doluları yağdı başıma
Karıştırır ummanlara sel beni

Ak bınarım ser çeşmenin başıyım
Anın için ben andan[dır] deliyim
Naci derler bir güruhun kuluyum
Ararlarsa ol katarda bul beni

Kul Himmet’im [der] uzaktan gelirim
Ali ile Muhammed’i bulurum
Eksikliğim vardır yine gelirim
Eksiklikle kabul eyle şah beni

Serimi sevdaya salan
Hak Muhammed pirim Ali
Aklımı başımdan alan
Hak Muhammed pirim Ali

Çok olur kulun hatası
Bun deminde yetesi
Hasan Hüseyn’in atası
Hak Muhammed pirim Ali

Zeynel’i zindanda koyan
Âşıklar hâlinden soran
Bâkır Cafer bize dayan
Hak Muhammed pirim Ali

Kâzım Musa Rıza şahım
Takî Nakî kıblegâhım
Yerden gökten çok günahım
Hak Muhammed pirim Ali

Asker Mehdî sevdim candan
Severin on ik’imamdan
İhsan senden noksan benden
Hak Muhammed pirim Ali

Kul Himmet’im coştu
Deli gönül serden geçti
Kırk irenkten pazar açtı
Hak Muhammed pirim Ali

Deli gönül inil inil iniler
Kadir Mevla’m hasretime sal beni
Cahil görse baykuş sanır yeniler
[Bir] hüma kuşuyum sen de bil beni

Ben [bir] bezirgânım gevher satarım
Hüma gibi gökyüzünde öterim
Şunca mahlukun dilinden seçerim
Ararlarsa ol katarda bul beni

Ben de gezer idim kendi hoşuma
Ağı[lar] kattılar benim aşıma
Aşkın doluları yağdı başıma
Karıştırır ummanlara sel beni

Ak bınarım ser çeşmenin başıyım
Anın için ben andan[dır] deliyim
Naci derler bir güruhun kuluyum
Ararlarsa ol katarda bul beni

Kul Himmet’im [der] uzaktan gelirim
Ali ile Muhammed’i bulurum
Eksikliğim vardır yine gelirim
Eksiklikle kabul eyle şah beni

Yola meyil veren yol bendeleri
Ezberim Muhammed sevdiğim Ali
[Gönül] daim arzuluyor sizleri
Ezberim Muhammed sevdiğim Ali

Yaradan’ı sevdi biz de sevelim
Bu yola serimiz kurban verelim
Vücudum fevt biz de şehit olalım
Ezberim Muhammed sevdiğim Ali

Muhammed Ali’dir vücudum mahı
İmam Hasan ile içelim ağı
Hüseyin yolunda saçalım kanı
Ezberim Muhammed sevdiğim Ali

İsmin söyleşelim Hind’de Yemen’de
İsmin zikredelim koğma divanda
Severim Zeynel’i Bâkır’ı canda
Ezberim Muhammed sevdiğim Ali

Tesbih ederiz biz [o] şahı dilde
Erkânı Cem’dedir kokusu gülde
Ta ezelden kadim yoldur Cafer’de
Ezberim Muhammed sevdiğim Ali

Musa-i Kâzım’a doğru varalım
İmam Rıza’ya [da] yüzler sürelim
Hasan Askerî’ye asker olalım
Ezberim Muhammed sevdiğim Ali

Kul Himmet’im [der] bu aşka boyana
Şefaati çoktur doğru gelene
Müminde intizar sahip zamana
Ezberim Muhammed sevdiğim Ali

Bire asilerden asi
Gel Muhammed Ali’ye gel
Silinsin kalplerin pası
Gel Muhammed Ali’ye gel

Gel böyle gezme serseri
Cehennemden kurtar seri
İki cihanın serveri
Gel Muhammed Ali’ye gel

Severim İmam Hasan’ı
Hüseyn’e ulaştır seni
Günahlara kalmaz Gani
Gel Muhammed Ali’ye gel

İmam Zeynel İmam Bâkır
Cafer kudret ilmin okur
Budur evvel budur ahir
Gel Muhammed Ali’ye gel

Kâzım’ı yakın gözeden
Musa ayrılmaz Rıza’dan
Hidayet olsun Huda’dan
Gel Muhammed Ali’ye gel

Muhammed Takî Ali Nakî
Hasan Asker yüzüm ağı
İslam dininin direği
Gel Muhammed Ali’ye gel

Evvel Mehdî’dir Muhammed
Sevenin aynası cennet
Günahın al da Kul Himmet
Gel Muhammed Ali’ye gel

Düştün ardına dünyanın
[Ne] hûb nesne sattın gönül
Gördüm derde yok dermanın
Neyine güvendin gönül

İbadet eyle Allah’a
Salavat Habibullah’a
Aliyyül veliyullaha
Okudun el sundun gönül

Hasan Hüseyn Zeynel şakırım
İmam Muhammed Bâkır’ım
İmam Cafer’den okurum
Gafletten uyandın gönül

Müsahibim Musa Kâzım
Rıza’ya bağlıdır özüm
Takî kolunda şehbazım
Şah bağına kondun gönül

Coştu Kul Himmet’im coştu
Muhammed Mehdî’y’ulaştı
Pir elinden dolu içti
Ser çeşmeden kandın gönül

Bilirmisin cömertliğin pirini
Ganilik cömertlik Ali’den kaldı
Harc ederdi elde olan varını
Ganilik cömertlik Ali’den kaldı

Ali bir demde Süleyman’la gezdi
Erzen Dağı’nda güller bozardı
Ali niçe devler bağladı çözdü
Ganilik cömertlik Ali’den kaldı

Ali gele şu âleme toy ile
Düz ovada ak mayalar yayıla
Ali kırk yük altın verdi sâile
Ganilik cömertlik Ali’den kaldı

Kaf’tan Kaf’a anın hükmü yürüdü
Seyr içinde hikmetleri görürdü
Seksen deve yükü cevahir verdi
Ganilik cömertlik Ali’den kaldı

Ali Veyse’l-Karanî’ye buyurdu
[Kendi] gitti ejderhayı uyardı
Ali lokma döktü açlar doyurdu
Ganilik cömertlik Ali’den kaldı

Kul Himmet’im eydür kalmaya nâçâr
Mümin olan âb-ı kevserden içer
Cennetin kapısın cömertler açar
Ganilik cömertlik Ali’den kaldı

Ali[’m de] Fazlı’ya kefil oldu
Ali’m Hayber Kalesine gidince
Hasan Hüseyin’i irehin koydu
Ali’m Hayber Kalesine gidince

(…) varınca eğlendi
Düldül atı kenarına bağladı
Mancılığa binince [z]ağladı
Ali’m Hayber Kalesine gidince

Ali’m [kendi] kendin havaya attı
Havada üç saat akılsız yattı
Erişti melek ferişteler tuttu
Ali’m Hayber Kalesine varınca

Kale kapısını eliyle tuttu
Diz[ler]ine kadar mermere battı
Kantar kilidi havaya attı
Ali’m Hayber Kalesine varınca

Kâfirlerin pehlivanı var idi
Kale[nin] kapısında bekler idi
Başın kesti şapkasını sürüdü
Ali’m Hayber Kalesine girince

Ali’m ol demde içeri[ye] geçti
Kâfir beylerine ağırlık düştü
İncil yürümedi uruhban şaştı
Ali’m Hayber Kalesine girince

Ol demde İncil’i yere kodular
Ne var ne yok deyü haber aldılar
Muhammed’i seven kalksın dediler
Ali’m Hayber Kalesine girince

Ali’m [de] ol demde ayağa durdu
Uruhban Ali’ye bir sual sordu
Ali’m uruhbana manâsın verdi
Ali’m Hayber Kalesine girince

Ali’m uruhbana bir sual sordu
Uruhban ol zaman müslüman oldu
Yetmiş bin kâfir hep di[ni]ne döndü
Ali’m Hayber Kalesine varınca

Yedi kat yer yedi göğü yarattı
Kendisi yoğurdu kendisi yaptı
Yetmiş bin kâfiri hep sünnet etti
Ali’m Hayber Kalesine girince

Kale büyük idi kaleyi öğer
Gün bir yandan iner bir yandan doğar
Nisan yağmur[lar]ı içine yağar
Ali’m Hayber Kalesine gidince

1Kul Himmet’im ta ezelden var idi
Arslan Ali’m bir sırrullah sır idi
Zühre yıldızını elinde gördü
Ali’m Hayber Kalesini alınca

Düştüm Muhammed Ali’nin izine
Şahın eşiğine düştüm sabahtan
Kudret kandil[ler]i urur yüzüne
Yüzüm tabanına sürdüm sabahtan

Düldül ile Kamber gevher saçıyor
Fatma muhabbete meyil katıyor
Dost bağının bülbülleri ötüyor
Dillerine sebak verdim sabahtan

Hasan bahçesinde gül bazar eder
Hüseyin [de] bülbül gibi zar eder
Zeynel sevdiğine [bin] niyaz eder
Şöyle bir katara uydum sabahtan

İmam Bâkır sevdiğimdir yârimdir
İmam Cafer üstadımdır pirimdir
Musa Kâzım Rıza sözün şirindir
Şöyle bir katara uydum sabahtan

Takî Nakî ders verirdi okurum
Askerî’yim dost bağında şakırım
On iki çilede mutaf dokurum
İndirdim destgahı kurdum sabahtan

Çağıralım Hacı Bektaş pirime
Aldı sancağını çıktı Urum’a
Ağlarken bir melek geldi seyrime
Hâlimi hatrımı sordu sabahtan

[Çağır] Kul Himmet’im Mehdî dedeme
On iki imam[la] Gani Huda’ma
Havv’Ana ile Hazret-i Âdem’e
Yetmiş iki dili verdi sabahtan

Kudretten yaratmış seni Hak Teala
Ne güzel irengin var[dır] elmalar
Senin durağındır cennet-i a‘lâ
Ne güzel irengin var[dır] elmalar

Pirim himmet etti bir dalda bittin
Al yeşil kırmızı irenkler tuttun
Cebrail getirdi tercüman ettin
Ali’ye tercüman gelen elmalar

Sen [bir] elmasın seni taşladılar
Kesüben bir ağaca aşladılar
Hak katında günahın bağışladılar
Günahlara bedel olan elmalar

Aşkından hasıl oldu [bu] Zülfikar
Beline kuşandı Ali gibi er
Bir adın Seyfullah Allahu Ekber
Kan döküp de cana kıyan elmalar

Misalin cennettir müşk ile anber
Haysiyyeti sende buldu peygamber
Eti Fatıma’dır kabuğu Kamber
Muhabbet binası olan elmalar

Kul Himmet’im [eydür] vahdeti dinden
Evliya[lar] hasiyyet buldu senden
Bir rengi Mevali bir rengi candan
Şah önünde dâra duran elmalar

Aynayı aldım [da] baktım yüzüme
Sevdikçe sevesim gelir Ali’yi
Baktıkça Ali’m görünür gözüme
Sevdikçe sevesim gelir Ali’yi

Yanalım hey deli gönül yanalım
Arayalım derde derman bulalım
Seven canlar ile hemdem olalım
Sevdikçe sevesim gelir Ali’yi

Gönül kuşu pervaz urup uştukça
Kalkıp havalanıp yere düştükçe
Muhabbetin deryaları coştukça
Sevdikçe sevesim gelir Ali’yi

Mürabbi[nin] müsahibin gediği
Âşina peşine çiğildeş kurduğu
Muhammed’in lahmik lahmi dediği
Sevdikçe sevesim gelir Ali’yi

Muhammed’in muhabbeti kadimdir
Kırklar makamında biri hâdimdir
Üstadımdır mürşidimdir pirimdir
Sevdikçe sevesim gelir Ali’yi

Seher yelinin zülfünü eğdiği
Kanber kul olup boynunu eğdiği
Çalab[’ın] arslanım deyü öğdüğü
Sevdikçe sevesim gelir Ali’yi

Kızıl yakuttan kadeh[i] elinde
Saki [kevser] sunar cennet gölünde
Nakırdan tac başta kemer belinde
Sevdikçe sevesim gelir Ali’yi

Fatıma’dan Hasan Hüseyin oldu
İmam Zeynel şu âleme zeyn oldu
Muhammed Bâkır aynıma ayn oldu
Sevdikçe sevesim gelir Ali’yi

İmam Cafer tarikidir tarikim
İmam Musa-i Kâzım’dır habibim
Şah Ali Rıza’ya[dır] muhabbetim
Sevdikçe sevesim gelir Ali’yi

Muhammed Takî Ali en-Nakî’ye
Hasan el-Askerî Rabb-i Gani’ye
Evvel ahir şu dünya-yı fâniye
Sevdikçe sevesim gelir Ali’yi

İmamların muhabbeti candadır
Hulkı Muhammed Mehdî sendedir
Kul Himmet’im her eksiklik bendedir
Sevdikçe sevesim gelir Ali’yi

Münkir men pirime inkâr değilim
Pirim serverimdir İmam Hüseyin
Hanedan düşmanına yâr değilim
Pirim serverimdir İmam Hüseyin

Muhammed’dir iki cihanın şahı
Ali’dir âşıkların kıblegâhı
Şah Hasan şunda kudret-i İlahî
Pirim serverimdir İmam Hüseyin

Dillerde yadigâr söylenir adı
Gönlümün evinde taht-ı bünyadı
Zeynel Âbidin balkıyıp nur idi
Pirim serverimdir İmam Hüseyin

Muhammed Bâkır’ın gönlü ganidir
Âşıkların can içinde canıdır
Şefaat isterler mürvet kânıdır
Pirim serverimdir İmam Hüseyin

İmam Cafer’dir gönlü[mün] hemrahı
Musa-i Kâzım’ın haktır dergâhı
Ali Musa Rıza müminler şahı
Pirim serverimdir İmam Hüseyin

Takî’ye kul olduk Nakî’ye kemter
Pirim seyyidim[dir] Hasan el-Asker
Düldül’ün Zülfikar sahibi Kamber
Pirim serverimdir İmam Hüseyin

Kul Himmet içtiği doludur demdir
Pirim on ik’imam irşadı tamdır
İsmi Ali’dir düvazdeh imamdır
Pirim serverimdir İmam Hüseyin

Sabahtan sabahtan ötüşür kuşlar
Allah bir Muhammed Ali diyerek
Bülbül[ler] gül için figâna başlar
Allah bir Muhammed Ali diyerek

Kısmetimiz kıble[miz]den verilse
Arının hevası vardır balına
Veysel Kara gitti Yemen iline
Allah bir Muhammed Ali diyerek

Düldül Kanber Fatma durdu duaya
İsa bir kahr ile gitti havaya
Şehriban soyundu bindi deveye
Allah bir Muhammed Ali diyerek

Biz çekelim imamların yasını
Dinleyelim gerçeklerin sesini
İmam Hasan içti ağı tasını
Allah bir Muhammed Ali diyerek

Mümin olan inc’elekten elenir
Talip olan Hak yoluna dolanır
İmam Hüseyn al kanlara belenir
Allah bir Muhammed Ali diyerek

İmam Zeynel parelendi bölündü
[Ol] İmam Bâkır’a secde kılındı
Cafer-i Sadık’a erkân çalındı
Allah bir Muhammed Ali diyerek

Gönül kuşu bulamamış yuvası
Serimizden gitmez şahın sevdası
Musa Kâzım Ali Rıza duası
Allah bir Muhammed Ali diyerek

Takî ile Nakî bir oldu gitti
Hasan el-Askerî nur oldu gitti
Mehdî mağaraya sır oldu gitti
Allah bir Muhammed Ali diyerek

Kurân Muhammed’in virdine düştü
Dört kitap yazıldı dördüne düştü
Kul Himmet Ali’nin derdine düştü
Allah bir Muhammed Ali diyerek

Deryanın dibinde bir cemal gördüm
Oturmuş üç kişi bir manâ söyler
Medet mürvet dedim dârına durdum
Kırkların sevdiği irfanı söyler

Ne günbed ne dev ne peri var iken
Öküzü götüren balık yok iken
Yer gök cümle âlem [dolu] su iken
Deryayı denizi ummânı söyler

Gelin şu kırkların meyinden için
Kin kibir bağlaman özünü seçin
Halil’in arştan indirdigi koçun
İsmâil’e inen kurbanı söyler

Cebrail kuş olup nura konunca
Hakk’ın rahmeti [de] yere yağınca
Div Ali[’yi] görüp inileyince
Üç yüz yıldan giden zamanı söyler

Selman ol oğlanı götür çiğninde
Zühre’yi nişan gösterdi alnında
Kul Himmet Ali’nin zihni hâlinde
Ol vakt soruştuğu zamanı söyler

Saki[nin] elinden bir dolu içtim
Şerbetim Muhammed Ali’den oldu
Muhabbetten Muhammed’e eriştim
İrfanım Muhammed Ali’den oldu

Hasan Hüseyn’dir anlar ezel[i]den
Anları severiz kalu belîden
Medet Muhammed’den mürvet Ali’den
Muhabbetim Muhammed Ali’den oldu

İmam Zeynel’in zülfüne bağlandım
Muhammed Bâkır’ı sevdim eğlendim
[Ol] İmam Cafer’den erkân öğrendim
Erkânım Muhammed Ali’den oldu

Gayretim umarım Musa Kâzım’dan
Rıza’ya raz’oldum kendi özümden
Sevdiğim gitmez gönülü gözümden
Severim Muhammed Ali’den oldu

Muhammed Takî’dir Ali en-Nakî
Hasan el-Askerî çeşmim çerağı
Menim de şad oldu gönlümün bağı
Şöhretim Muhammed Ali’den oldu

Muhammed Mehdî ol sahip zamane
Anları sevenler kalmaz gümane
Hak nişan kurmuştur kâmil insana
İnsanım Muhammed Ali’den oldu

Kul Himmet’im eydür günahım çoktur
Canım bir emanet tende konuktur
Söyleyip söyleten dinleyen Hak’tır
Mezhebim Muhammed Ali’den oldu

Hızır nebi güruhuna uğradım
Miracda Muhammed’in yolu gibi
Aşk oduyla ciğerimi doğradım
Çalkanırım kudretin gölü gibi

Kudret[in]den nurlar yağar kuluna
Armağan ilteyim güzel pirime
Şah-ı Merdan şevki değdi serime
Aklım sersem gezmişim deli gibi

[Şah] Ali bir kumral sarı kişidir
Cümle[ten] hünerler anın işidir
Meydanda çalışan gazi başıdır
Cihana er gelmedi Ali gibi

Hüseynîler yaralarım sızılar
Talip olan mürşidini arzular
Kırk perdeli naylar gibi bozular
Ali’nin Kanber adlı kulu gibi

Düldül’e bindi Zülfikar sokundu
Alaylar bozuldu tuğlar tokundu
İslâm dini çağrıld’ezân okundu
Bismillahirrahmanirrahimin fâili gibi

Kul Himmet gevherin dost yoluna harca
Sen alma nâmerdden tiz ister akçe
Hiçbir para kesmez Zülfikar borca
Cihana er gelmedi Ali gibi

Yemen illerinden bir dev yürüdü
Hiç kimse duymadan duyardı Ali
Fukaraya malın sadak’ederdi
Cömert idi mala kıyardı Ali

Gah[i] şad olup [da] kendi gülerdi
Nefesiynen Zülfikar’ı bilerdi
Seksen bin küffara kılınç çalardı
Âlemi kan ile boyardı Ali

Doksan bin kâfire vardım demezdi
Öcünü alıp hayfın[ı] komazdı
Kırk gün kırk gece taam yemezdi
Yedi hurma ile doyardı Ali

Dervişler hırkasın bürünür idi
Yezidlere heybetli görünürdü
Cem içinde yeşil sarınır idi
Gazada kırmızı giyerdi Ali

Kul Himmet’im eydür nideyim bağı
Muhammed Mekke’den bindi Burağ’ı
Medine’dir Muhammed’in durağı
Uyurdu Muhammed uyardı Ali

Hak Muhammed Ali geldi dilime
Kalma günahlara mürvet ya Ali
Umarım şefaat eyle kuluna
Kalma günahlara mürvet ya Ali

Hatice Fatıma mihr-i muhabbet
Şu ednâ kuluna sen eyle hürmet
İmam Hasan İmam Hüseyin mürvet
Kalma günahlara mürvet ya Ali

Gelin Zeynel Âbidin’e varalım
Derdimizin dermanını bulalım
Doksan bin erlere yüzler sürelim
Kalma günahlara mürvet ya Ali

İmam Bâkır imamların serveri
İmam Cafer her dertlerin dermanı
Dilerim çektirme âh ile zarı
Kalma günahlara mürvet ya Ali

Musa-i Kâzım’dan İmam Rıza[’ya]
Çok imiş günahım ne diyem size
Umarım şefaat eyleye bize
Kalma günahlara mürvet ya Ali

Takî ile Nakî deminde durdum
Hasan el-Askerî’ye yüzüm sürdüm
Settar’a sığındım dârına durdum
Kalma günahlara mürvet ya Ali

Kul Himmet’im tamam oldu sözümüz
Muhammed Mehdî’ye var niyazımız
On ik’imamlara bağlı özümüz
Kalma günahlara mürvet ya Ali

Hak Muhammed Ali geldi dilime
Mürvet günâhıma kalma yâ Ali
Küllî günâhımı aldım elime
Mürvet günâhıma kalma yâ Ali

Hadîce Fâtıma mihr-i mahabbet
Yine senden olur kuluna rahmet
İmam Hasan İmam Hüseyn mürüvvet
Mürvet günâhıma kalma yâ Ali

İmam Zeynelâbidîn’e erelim
İmamların dîvânına duralım
Doksan bin erlere niyâz edelim
Mürvet günâhıma kalma yâ Ali

İmâmı Ca’fer’dir dîdemin nûru
İmam Bâkır imamların serveri
Dilerim çektirmeye âh ü zârı
Mürvet günahıma kalma yâ Ali

Mûsi-i Kâzım’dan İmamı Rızâ
Umarım inâyet edesin bize
Günâhım çok benim deyeyim size
Mürvet günâhıma kalma yâ Ali

İmam Takî İmam Nakî’dir virdim
Anlara sığındım dayandım durdum
Hasan-ül-Asker’e yüzümü sürdüm
Mürvet günâhıma kalma yâ Ali

Pir Sultan’ım tamam oldu sözümüz
Muhammed Mehdî’ye var niyâzımız
On iki imâma bağlı özümüz
Mürvet günâhıma kalma yâ Ali

Sana derim sana divane sofu
Sen kıble ararsın kıble sendedir
Hak seni öğmüş [de] yaratmış sofu
Hem din ile iman Kurân sendedir

Cesedini dört nesneden halk etti
Ervahından ervahına nur kattı
Cümle melekler Âdem’e secd’etti
Cemaat ararsan imam sendedir

Eline ders verdi beline kemer
Tac ol Muhammed Ali şems ü kamer
Şah Hasan Hüseyin ol İmam Zeynel
Bâkır[’a] kân olan sultan sendedir

İleri gel derim beri gelmezsin
Muhabbet gömlek bir hoşça giymezsin
Okuduğun ilmin aslın bilmezsin
Cafer’i[n] mezhebi erkân sendedir

Muhabbet edelim Musa Kâzım’ı
Ol İmam Rıza’ya döndür özünü
Mürşid eşiğine sen sür yüzünü
Takî Nakî Asker dahi sendedir

Gelmiş ne haber istersin Mehdî’den
İblis’tir gâib ilmini hükmeden
Ne ararsın Şam’ı şarkı Mekke’den
Kabe [ve] Beytullah Mekke sendedir

Kul Himmet’im gezmez oldu ırağı
Süreğimiz Şeyh Safî’nin süreği
Hak Muhammed Ali ilmin durağı
Vücudunu hoş tut mihman sendedir

Hayallerin meni mecnun eyledi
Arzumanım Şah-ı Merdan Ali’dir
Didar muhabbetin serimde kaldı
Arzumanım Şah-ı Merdan Ali’dir

Bülbülün feryadı vardır gülüne
Canım kurban on ik’imam yoluna
Umarım ki imdadımda buluna
Arzumanım Şah-ı Merdan Ali’dir

Muhabbet kapısı açıldı bugün
Cuş etti dalgalar firkatim yegin
İçtim aşk meyinden sermestim bugün
Arzumanım Şah-ı Merdan Ali’dir

Gel varalım Hasan ile Hüseyn’e
İnip tavaf edem hâk-i pâyine
İmam Zeynel ile girem zindana
Arzumanım Şah-ı Merdan Ali’dir

Muhammed Bâkır’dan tuttum ilacı
Başına urunur elifi tacı
Mezhebim Cafer[’dir] güruhu Naci
Arzumanım Şah-ı Merdan Ali’dir

Musa-i Kâzım’a demişim belî
Gösterir marifet erkânı yolu
Ali Musa Rıza bir dalın gülü
Arzumanım Şah-ı Merdan Ali’dir

Muhammed Takî’dir takvâ-yı âlem
Ali [en-]Nakî’dir dilimde kelam
Hasan Askerî’den Mehdî’ye selam
Arzumanım Şah-ı Merdan Ali’dir

Deli gönül Şah Abbâs[’ı] arzular
Her andıkça yaralarım sızılar
On ik’imam atasıdır gaziler
Arzumanım Şah-ı Merdan Ali’dir

Kul Himmet’im pirden tuttum bendimi
Çün didara eriştire kendimi
Daim zikrederim ol efendimi
Arzumanım Şah-ı Merdan Ali’dir

Bilmem bana gayrısını sorarsan
Allah bir Muhammed Ali Murtaza
Dört kitabın manâsını sorarsan
Allah bir Muhammed Ali Murtaza

Ecel[in] gelince araz bahane
Nuh peygamber [de] uğradı tufana
Valilik eyledi iki cihana
Allah bir Muhammed Ali Murtaza

Mirac imiş Muhammed’in durağı
Cebrail gökten indirdi Burağ’ı
Yedi iklim dört köşenin direği
Allah bir Muhammed Ali Murtaza

Hasan Hüseyin’dir güneşim ayım
Binasın Hak kurmuş sıhhati kâim
Müminler kalbinden gitmez her dâim
Allah bir Muhammed Ali Murtaza

[Ol] İmam Zeynel’dir zindanda duran
Sır edip cismini Bâkır’a veren
İmam Cafer ile yol erkân kuran
Allah bir Muhammed Ali Murtaza

Musa-i Kâzım’ın zikri Huda’ya
Şah-ı Merdan bindi gitti gazaya
Mucizatın verdi İmam Rıza’ya
Allah bir Muhammed Ali Murtaza

Muhammed Takî hakkını haklayan
Ali en-Nakî sırrını saklayan
Yedi iklim dört köşeyi bekleyen
Allah bir Muhammed Ali Murtaza

Hasan el-Askerî canımın canı
Ol Muhammed Mehdî gevherin kânı
Yer göğü halk eden sultanım Gani
Allah bir Muhammed Ali Murtaza

Kul Himmet’im eydür ednâ fakirim
Dünü günü dosttur akıl fikirim
Hocam sebak verdi bundan okurum
Allah bir Muhammed Ali Murtaza

Gelin danışalım bizden uluya
Muhammed[’im] şefaatçi olurdu
Bir kesik baş geldi [arslan] Ali’ye
Div elinden aman deyi çağırdı

Ali’m bu sözleri duydu uşandı
Hırsa geldi Zülfikar’ı kuşandı
Düldül ata bindi yola düşendi
Kapının ağzına vardı bağırdı

Ali’m çağırdı ol [dem] Sübhan’ına
Div uyurdu uyandı efkârına
Gördü arslan Ali gelmiş yanına
Div dişin bileyip durağa durdu

Bak gör imdi devceğizin hâline
Div darıldı gürzün aldı eline
Üç kerre yapışt’Ali’nin koluna
Ali’m ana kalkanını çevirdi

Mevla’m onda onard’Ali’nin işin
İki pare eyledi divin başın
İndi bile kesti sarayın taşın
Ali’m ana Zülfikar’ı değirdi

Şahım şehbazım girince kolaya
Sanasın ki top atıldı kaleye
Div başın kaldırdı aman dileye
Kalkma kâfir ağnan deyi çağırdı

Kul Himmet’im bu dava hoşça davî
Müminlerin kalbi Hakk’ın evi
Taşı taş üstüne komayan devi
Heman bir borandır esti savurdu

Benim pirim Şah-ı Merdan Ali’dir
Gaziler destini tutandan medet
Sıdk ile Hayber kapısı[n] kaldırıp
Şehâdet parmağıyl’atandan medet

Anlar girer zahir batın donuna
Kudret hunundan karışır hununa
Yedinci felekte arslan donuna
Ol Resul önünde yatandan medet

Cimcimeden gerger haberin alıp
Onlarda özünü zulmete salıp
Ejderhayı çenesinden ayırıp
Ak devin parmağın çatandan medet

Onlardır zahir batını duruldan
İnanmazsan bir haber al bilenden
Yetmiş kerre öldürüp [de] dirilden
Nusayri destini tutandan medet

Kul Himmet’im müşkülün[ü] kandıran
Bir peri bakışlı beni yandıran
Üç yüz yıldan [sonra] haber bildiren
Selman’a nergisi sunandan medet

Atası Muhammed Fatıma kızı
Bakın Fatma Ana üç ay dardadır
Anların çektiği müsahib kavli
Bakın Fatma Ana üç ay dardadır

Fatm’Ana Ali’ye söz karşı durdu
Ali Muhammed’e şekvaya vardı
Muhammed kızını düşkün eyledi
Bakın Fatma Ana üç ay dardadır

Hasan’la Hüseyin dardayken oldu
Hazret-i Zehra da kundağa sardı
Hem Hasan Hüseyin’e mürvet indi
Bakın Fatma Ana üç ay dardadır

Hasan’la Hüseyin dardayken oldu
Yetmiş bin evliya derildi geldi
Doksan bin evliya şefaat kıldı
Bakın Fatma Ana üç ay dardadır

Yeryüzünü yeşil çimen bürüdü
Libası çürürdü donlar döküldü
Çeşmi yaşı değirmenler döndürdü
Bakın Fatma Ana üç ay dardadır

Kul Himmet’im bu nüfusu bilenler
Gökyüzüne yeşil meydan kuranlar
Ufak tekef tercümanlar yeyniler
Bakın Fatma Ana üç ay dardadır

Yine mürvet ile bir kapı açtık
Seversen Ali’yi ağlama gönül
İkrar verdik bir ikrarda duruştuk
Seversen Ali’yi ağlama gönül

Dâriyim evinde buldum arıyı
Çekelim senle çaresiz ağrıyı
Hak yoluna kurban verdim yavruyu
Seversen Ali’yi ağlama gönül

Zariyim evinde sen ne gezersin
Emir Hak’tan geldi kimden sezersin
Hakk’ın yazdığını nasıl bozarsın
Seversen Ali’yi ağlama gönül

Elifler yarası al yarasıdır
Müminler yarası dil yarasıdır
Ana merhem olmaz mil yarasıdır
Seversen Ali’yi ağlama gönül

Kul Himmet’im bun’ikrara bağladı
Ciğerimi aşk oduna dağladı
Sizin tatlı diliniz biz’eyledi
Seversen Ali’yi ağlama gönül

Gönül evine bir karaltı gelse
Şu nefs bulutunun dalaletidir
Kişi yol bulmasa yabanda kalsa
Yaramaz huylarının şiddetidir

Ettiği günahı eline alsa
Erenler cemine mürvet[e] gelse
Kişi eksikliğin özünde bulsa
Dervişlik müminlik alametidir

Sürüp gerçeklerin izin izlemek
Maşukun mihrini canda gizlemek
Üstad nazarında edep gözlemek
Belî şu gerçeğin cennet zatıdır

Zira cennet zattır cehennem sıfat
Hırsın nefsin öldür bulasın necat
Edep üstaddurur ilim hakikat
Öğrenegör Hakk’ın sanaatıdır

Miyan beste [olan] üstadsız olmaz
Rehber olmayınca bu yol bulunmaz
Üçü bir kimsedir ismi bilinmez
Mürebbi farz müsahib sünnetidir

Er Hak nazarıdır üstad nazarı
Gerçek olan alır gevher bazarı
Sürerler dergâhtan mizan bozanı
Can düşer bindiği şeytan atıdır

Muhammed Ali’dir Ali Muhammed
Sevenin ivazı didar-ı cennet
Mürşid-i kâmile getir irâdet
Ol Hakk’ın seyyidi saadetidir

Nesline belî de Murtaz’Ali’nin
Bülbülü olasın cennet gülünün
Can merd iyesidir aşk-ı Ali’nin
Ezelden buluşmuş ünsiyetidir

Mürşidi Ali’dir tarik ehline
Bilişen buluşur erer rahmine
Gel beri durursan diken zahmına
Bülbül hod gülşenin hem lezzetidir

Sunam bülbülleri sadalaştıran
Beni zülfün teline dolaştıran
Kul Himmet[’i] sevdaya ulaştıran
Yine güzel şahın inayetidir

Ey gönül seninle şehrim ararım
Göregör bilegör bu seyran nedir
Bî-nişandan sana haber sorarım
Cevap bî-nişana ver nişan nedir

Ey deniz dibinde gezip susayan
Ey zeminde gezip arşı köseyen
Kanda gizlendi bu şehri yasayan
Bu noktayı pervaz eder can nedir

Bu varlığa sebep ne oldu dilek
Yer [ü] gök arş u ferş [ü] ins ü melek
On birincide dokuz çarh-ı felek
Bu bir kezde dönüp [de] inen nedir

On iki bin köşk[tür bu] ravza durak
On iki eyvandır on iki çerak
Başı bir ser çeşme on iki ırmak
Habibine bahş olan ihsan nedir

Hak kimine verdi tac-ı saadet
Kimin[in de] şanındadır sehavet
Neden içildi şerbet-i şehadet
Ali’ye kırmızı gelen don nedir

Eğer şeriat[ı] sorarsan bâddan
Tarikat ateştir ki sakın oddan
Hakikat topraktır marifet âbdan
Bu dördün arasında mihman nedir

Od emare[d]endir nefsin zulmeti
Yel levvamedir çektirir mihneti
Hakikate hal edip marifeti
Mutmainne erişen insan nedir

İlm-i Rabbanîde bu hesap oldu
Dört kapı tarh[ı] yedişer [bâb] oldu
Yirmi sekiz suale cevap oldu
Bu tarikatte talib’erkân nedir

Maşuklu derdine derman bulundu
Âşığın isbatı nedir bilindi
Abdest alıp iki rekat kılındı
Ol namazda makbul olan kan nedir

Bilirim diyenler bunda mat oldu
Niçe zinde bu yolda zerrat oldu
Bu dil kulak zahirde alet oldu
Ya bu remzi duymadan duyan nedir

Yetmiş iki millet gezer âlemde
Üçüncüyü Naci yazmış kalemde
Marifet bulunmaz degme âdemde
Fark edegör yahşi yamanı nedir

Can gözün[ü] aç[ıp da] ol görücü
Bu küfre iman eylemez Hâricî
Kul Himmet bir kemter Hak’tır verici
Bu madende gevher[i] satan nedir

[Şu] âlemi seyran edip gezerken
Uğradım buldum bir bölük canları
Cümlesinin yolu bir erkânı bir
Mevla bir nurdan yaratmış anları

Durakları irfan bağ ile bostan
Silinmiş aynası gümandan pastan
Arının derdi bir figânı dosttan
Arı gibi sızlaşır kovanları

Cümle bir mürşide demişler belî
Tesbihleri Allah Muhammed Ali
Meşrebi Hüseynî ism[i] Mevali
Muhammed Ali’ye çıkar yolları

Sıratı mizanı bunda geçmişler
Benlik varlık kalesini yıkmışlar
Al giymişler yas donundan çıkmışlar
Geceleri Kadir bayram günleri

Cennet istemezler arz-ı didara
Ne korku çekerler tamuya nâra
Secde kılmaktan geçmiş[ler] divara
Didara karşı tutmuşlar yönleri

Bir nefeste bir imama uyulmuş
Birinin niyazı bine sayılmış
Kaynamışlar birbirine koyulmuş
Şah Hüseyn aşkına akmış kanları

Kul Himmet[’im] gerçeklerin bu meydan
Özün kurtarmışlar [zarar] assıdan
Esrimişler kırklar içtiği meyden
Haber duymuş dost ilinden canları

Erenler size bir müşkülüm vardır
Sofular bilmez oldular yolunu
Bilmem bağında yabanında mıdır
Gurâb aldı gülistanın gülünü

İleri gelenler geri kürüktü
İtikadı vardı sarpa turuktu
Biraz yol haini kallaş birikti
Gerçekler pinhana çekti elini

Degme yerde ikrar bulunmaz oldu
Gitti Hak davası kılınmaz oldu
Şimdi ham[lar] has[lar] bilinmez oldu
Anın için Hak unuttu kulunu

Yolu doğru sürmez hatır sıyarlar
Şeytan aklın almış nefse uyarlar
Gönül bahçesin’amenna koyarlar
Hâra dolatırlar gonca gülünü

Kul Himmet [der] size yazılan gelir
Kim bilir kim ölür kim[ler sağ] kalır
Gevherin kıymetin sarrâfı bilir
Nâdânlara harc eylemiş lâlini

Yâr [senin] gül yüzünü göremezsem
Ah[lar] bana vah[lar bana] tüh bana
Murad-ı maksadıma eremezsem
Ah[lar] bana vah[lar] bana tüh bana

Gülü elin’al da öyle bak dersen
Benim sen gibi sevdiğim yok dersen
Senden ziyade sevdiğim çok dersen
Ah[lar] bana vah[lar] bana tüh bana

Gör yüzümü yüzüne bakmadan
Korlu köz ile sinemi yakmadan
Hak aşkına bir dolu (…) çakmadan
Ah[lar] bana vah[lar] bana tüh bana

Hûb yüzün görünce daim şaşarım
(…) uzak ayrı düşerim
Senin’çin aşk ataşında bişerim
Ah[lar] bana vah[lar] bana tüh bana

Kul Himmet’in derdi yâre varmalı
Yâr cemalin kalp evinde görmeli
Hakk[’ın] huzurunda hesap sormalı
Ah[lar] bana vah[lar] bana tüh bana

Yâr bulundu pir bulunmaz n’eyleyim
Ancak Mevla bilir benim hâlimi
Pir bulundu yâr bulunmaz n’eyleyim
Ancak Mevla bilir benim hâlimi

Ezelden eğr’olan sığmaz kalıba
Rehber ne eylesin münkir talibe
Zor (…) yol sorman gâlibe
Ancak Mevla bilir benim hâlimi

Evliya[nın] yolu yokuş göründü
Gerçek menzil aldı yalan yoruldu
Mürüvvet gel günah mende bulundu
Ancak Mevla bilir benim hâlimi

Beni zahit sanma iki dinliyim
Dostadır niyazım doğru yönlüyüm
Eğer günahkârım eğer kanlıyım
Ancak Mevla bilir benim hâlimi

Kul Himmet’im arttı benim firkatim
Gel hey benim arzumanım hasretim
Divan-ı Ali’ye kaldı sohbetim
Ancak Mevla bilir benim hâlimi

Muhammed Ali’nin eli değil mi
Hak deyip tuttuğum el bana yeter
Bu yolun sahibi Ali değil mi
Ali’nin kurduğu yol bana yeter

Mürşid-i kâmilden terbiye olan
Mürşidin hasılı gönülün alan
İcazet nâmesin ileri sunan
Begden gelen baldır bil bana yeter

Kâmile varmadan kâmil olamaz
Her mürşid önünde kemal bulamaz
Kendini bilmeyen eli bilemez
Okudum cim ile dâl bana yeter

Yeter bana ol pirimin kemali
Cemal[i] içinde vardır celali
N’eyleyim kâli n’eyleyeyim kîli
Mürşidimde olan hâl bana yeter

Kul Himmet rızasıdır rızas’erin
Hakk[’ın] rızasıdır rızası pirin
Mürşidin kalbinde var ise yerin
Mürşid beytullahtır ol bana yeter

Hey sofu bu âlemde ne anlarsın
İmandan ileri küfrü ne imiş
Dört harftir doksan bin kelâmın başı
Doksan bin kelama harfin ne imiş

Hak Muhammed Ali yeksan olunca
Kim gördü Musa’yı Tur’dan gelince
Âdem Ata cennette merhum olunca
Nuh ile kavgayı kılan ne imiş

Çarkıma değmeyin figânım yegin
Gökten mi yerden mi söyleyim bugün
Bugün sar’öküz altında sineğin
Dilinde söyleyen kelam ne imiş

Nur kangı melekten dünyaya doğup
Ayağı yok başsız meydana gelip
Kendi vücudunun celladı olup
İsminden canını alan ne imiş

Bir delil yanacak galat yok söze
Der Hâlık gelince kim kâil bize
Kul Himmet’in selamı var Öksüz’e
Dergâh[ın]a doğru varan ne imiş

Kadir Mevla’m senin hikmetin çoktur
[Niçe] sır yarattın serden içeri
Ne için yarattın balçığı nurdan
Anı [da] gördün bir bâbdan içeri

Yalvardı Yezidler geçmedi sözü
Birliğe bağlandı erenler sözü
Lanet okudular iblisin yüzü
Sürdüler kâfiri nârdan içeri

Didelerim kaynar o yâr cûşuna
Haram kattı on ik’imam aşına
Kimse karışmaz Ali’nin işine
Haram girdi helal kârdan içeri

Yâr aşkına vardır âh ile zârım
Arş semaya çıktı yâr benim âhım
Dur[a]maz daima eder figânım
Ağlayıp [bu] çeşmim zârdan içeri

Kul Himmet’im dünyanın nesin bilem
Vadem tekmil [oldu] ben dahi ölem
Geldim fani dünyaya nesin görem
Ecel oku girdi serden içeri

1[Turnam] döne döne ötme yanımda
Ötme turnam ötme gönlüm şen değil
Yâr yarası pir yarası sinemde
Ötme turnam ötme gönlüm şen değil

Turnam bir tel ver[sen] kendi telinden
Senin yolcuların geçer yolundan
Ayrı düştüm vatanımdan ilimden
Ötme turnam ötme gönlüm şen değil

Turnam bir gül ver gönlümü anarım
Yârsız [bu] dünyayı n’eder n’eylerim
Yaram [her] ne ise sana söylerim
Ötme turnam ötme gönlüm şen değil

Turnam yıkamam ki akam cuşuna
Yâr değil yarası gider hoşuna
Kerbela’da şehit Hüseyn aşkına
Ötme turnam ötme gönlüm şen değil

Kul Himmet keser mi yârdan emanı
Kabul etmez hak ol[may]an gümanı
Seversen Al’on ik’imam demanı
Ötme turnam ötme gönlüm şen değil

Bülbüldür bahçede gezip ötenler
Seher yelind’esen rüzgâr Ali’dir
Kimdir Muhammed’in gülün sürenler
Şah Hüseyin şehit Hasan gazidir

Hakk’ın emri ile Cebrail indi
İnip Ali’nin sağ koluna kondu
Zülfikar kemer best Düldül’e bindi
Kâfirin neslini kesen Ali’dir

Binip Şam’a şarka [doğru] gittiler
On iki imama yardım ettiler
Sivas tarafında cenkler tuttular
Basılan Mervan[’dır] basan Ali’dir

Ali’nin avazı arşa çekildi
Yezid’in gıdası Hak’tan kesildi
Dünya yedi defa doldu esildi
Dolduran Huda[’dır] esen Ali’dir

Kul Himmet Ali’çin ağlardı güldü
Mekke Medine’den Ali’yi buldu
Hakk’ın emri ile dört kitap oldu
Okuyan Muhammed yazan Ali’dir

yisin Hak bilir evvel kalemde
Cebrail dünyaya gelmedi miydi
Konacak yer bulamadı âlemde
Konup da ehl-i beyt ölmedi miydi

Hak celle noktadan gör ne halk etti
İkinci ferişte ol yöne gitti
Üçüncü ferişte dahi yarattı
Deryada kubbeye konmadı mıydı

Benim a‘lâ güzel pirim Ali Şah
Dergâh[ın]dan mahrum etmeye Allah
Bir yeşil kubbeye kondu feriştah
İçinden yeşil el salmadı mıydı

Hel etâ suresin kim tefsir etti
Kalem sıçrayıp [da] ol arşa gitti
Kebûdun [den]izin buğundan itti
Köpükten yeri yaratmadı mıydı

Kul huvallah dedi Allahu’s-samed
Yer dürüldü karşı geldi yedi kat
Çağrıldı miraca çıktı Muhammed
Toprağı misk cevher olmadı mıydı

Yasin vel-Kurâni’l-hakîm Mevla’ya
Bu sırrı bilenler oda yanmaya
Evvel şevki düştü fani dünyaya
Muhammed dünyaya gelmedi miydi

Furkan Muhammed’e İncil İsa’ya
Zebur Davud’indi Tevrat Musa’ya
Yüz yigirmi dört bin nebi gussaya
Cem olup bir namaz kılmadı mıydı

İndi beyan etti hem şeriati
Geçeli fermanı hem hakikati
Bir elmadan yarattı dört sureti
O arslan Ali’ye gelmedi miydi

On sekiz bin âlem’eyledi sa‘î
Ol zaman yarattı güneş[i] ayı
Yetmiş iki millet Hak deyi deyi
Dört nebiye kitap inmedi miydi

Kul Himmet eydür bir Allah’tan derim
Dünü günü vird ettim virdim derim
Yüzüm basa geldim üstadım pirim
Seni bekâ yere salmadı mıydı

A‘lâsını sen bilirsen âlemde
Derd[i] verdin iş bir çarede kaldı
Asumana çıktı insanın âhı
Yarattığın mahluk arada kaldı

Evlat yüzü görmez oldı fukara
Çamura çökenleri Hak çıkara
İtibar kalmadı evlada ere
Şimdi izzet ikram kötüde kaldı

Tama‘ olup kanâat kalmad’aza
Galiba müstehak bu işler bize
Nefs yerini almaz kal düştü öze
Gitti özü sağlar kurada kaldı

Cihan taaccübde bilmem ne ola
Her taraftan bir od düşüp ne gele
Elinde Düldül[’ü] Zülfikar bile
Tanrı’nın arslanı Pir bize kaldı

Hamza-i kahraman ya Battal ola
Mazlumun âhını zâlimden ala
Mevla[’nın] izniyle Mehdî o bile
Kul Himmet’in umud’orada kaldı

İLGİLİ YAZILAR

Kütüphane

Yazarlar

Çizginin Gücü

Bizi Takip edin

12,971BeğenenlerBeğen
38TakipçilerTakip Et

ŞİİR

Alevilik Takvimi

Alevilik Takvimi 2024-2025-2026

2024 13 – 15 ŞUBAT 2024HIZIR ORUCU 21 MART 2024HZ ALİ ‘NİN DOĞUMU NEVRUZ BAYRAMI(21 Mart 598) 31 MART 2024HZ ALİ ‘NİN ŞAHADETİ GÜNÜ(21 Ramazan 40 Hicri) 05/06...