Gördük ‘marifet’i, ‘tarikat’ ile
Hünkârdan öğütler aldık da geldik
Erdik ‘şeriat’a, ‘hakikat’ ile
İlim deryasına daldık da geldik
Pir Hacı Bektaş’ım bir ulu katta
Yazmış ahvalleri, has ‘Makalat’ta
Vücuda can veren damardan tut da
Yüreğimize dek dolduk da geldik
Dört Kapı Kırk Makam; rehber eyledik
Münafığa ne şah ne de bey dedik
Ehlibeyt aşkıyla deyiş söyledik
Muhabbet sazını çaldık da geldik
Her dem ilim irfan diyor ulumuz
Gerçekler demine, çıkar yolumuz
Haraca harama gitmez elimiz
Merdan otağında kaldık da geldik
Yoluna itikat, vardır imanda
Ariften feyz aldık, biz her limanda
Savrulduk yabana, kimi zaman da
Susuz çiçek gibi solduk da geldik
Nadan kalesinde sur delik deşik
Ne kapısı kalmış ne de bir eşik
İnsan-ı kamile nur olan ışık
Özümüzü Hak’ta bulduk da geldik
Kör kuyuya attık kibri, övgüyü
Başlara taç ettik, türlü bilgiyi
Barış için tüm cihana sevgiyi
Güvercin gönünde saldık da geldik
Karanlık ateşin sinsi külüne
Sevgi suyu serptik, nefret çölüne
Işık saçan her bir kültür gölüne
İlmin mayasını çaldık da geldik
Hürdemi Kırk Makam, Dört Kapısında
Hoşgörüyü bulduk, her cephesinde
Aydınlık ellerle yoz tepesinde
Ayrık otlarını yolduk da geldik
Hürdemi Nevzat