Cuma, Ocak 31, 2025
No menu items!
Alevi KatliamlarıGaziGazi Katliamı 1995

Gazi Katliamı 1995

Gazi Mahallesi olayları ya da Gazi Katliamı[2] 12 Mart 1995 tarihinde Gazi Mahallesi’nde bulunan Alevilerin çoğunlukta olduğu bir kahvehaneye, durdurdukları bir taksi şoförünü öldürerek aynı taksiyle kahvehanedeki sivillere yönelik kimliği belirsiz kişilerce gerçekleştirilen silahlı provokatif saldırı sonucu başlayan ve şehrin diğer bölgelerine yayılan olaylar. 15 Mart 1995’e dek kent geneline yayılan olaylar sonucunda 22 kişi ölmüş, yüzlerce kişi yaralanmış ve tutuklanmıştır.[1]
Olayın gelişimi

12 Mart 1995 günü akşam saatlerinde İstanbul’da Alevi vatandaşların çoğunlukta yaşadığı Gazi Mahallesi’ndeki dört kahvehane ve bir pastane aynı anda kimliği belirsiz kişilerce bir taksiden otomatik silahlarla açılan ateşle tarandı. Saldırılar sonucu Halil Kaya adlı bir vatandaş hayatını kaybederken, beşi ağır yirmi beş kişi yaralandı.[3] Saldırganların olay yerinden uzaklaştıktan sonra gasp ettikleri taksinin şoförünü öldürdükleri ve taksiyi ateşe vererek kaçtıkları anlaşıldı. Olayların ardından çok sayıda Alevi vatandaş, Gazi Mahallesi’nde toplandı, emniyet kuvvetlerinin olaya geç müdahale ettiklerini öne sürerek polis karakoluna yürüdü. Polis halkın üzerine ateş açtı. Açılan ateş sonucu Mehmet Gündüz adlı bir vatandaş öldü, çok sayıda kişi de yaralandı.
İzleyen olaylar

13 Mart günü olayı protesto etmek için İstanbul’un dört bir yanından gelen yaklaşık 15 bin kişi polis karakoluna tekrar yürüyüşe geçti, çevik kuvvet ve özel timlerle desteklenen polislere tekrar ateş açılınca çatışma başladı. Çatışmalar sonunda on beş kişi hayatını kaybederken, aralarında gazetecilerin de bulunduğu birçok kişi yaralandı. Aynı gün İstanbul valiliği Gazi Mahallesi ile iki mahallede (Zübeyde Hanım ile Esentepe) daha sokağa çıkma yasağı ilan etti. Gazi Mahallesi’ne giriş ve çıkışlar polis kontrolüne alındı.14 Mart günü Cemevi önünde toplanan kitlenin kendi arasından çıkardığı komite 4 maddelik bir istek listesi hazırladı ve istekleri yerine getirilmezse protestoların devam edeceğini belirtti. Yapılması istenen 4 madde: 1 – Cenazelerin verilmesi. 2 – Sokağa çıkma yasağının iptal edilmesi. 3 – Gözaltındakilerin geri verilmesi. 4 – Asker ve polisin bölgeden çekilmesi. şeklindeydi. Ancak bu istekler reddedildi ve aynı gün içinde 15 kişi öldü. 14 Mart günü, Gazi Mahallesi’nde konan sokağa çıkma yasağına rağmen olayların bir türlü yatıştırılamaması üzerine bölgeye askerî birlikler sevk edildi. Yine aynı gün Gazi Mahallesi’nde çıkan olaylar nedeniyle Ankara Kızılay Meydanı’nda çıkan olaylarda otuz altı kişi yaralandı. 15 Mart’ta olaylar Ümraniye’ye sıçradı; Ümraniye’nin Mustafa Kemal Mahallesi’nde çıkan olaylarda beş kişinin ölmesi ve yirmiden fazla kişinin yaralanması üzerine bu bölgede de sokağa çıkma yasağı ilan edildi. 16 Mart’ta dönemin İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu olayların yatıştırıldığını söyleyerek bölgedeki sokağa çıkma yasağının kaldırıldığını açıkladı.

Dönemin İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu’nun, Emniyet Amiri Necdet Menzir’in, Mehmet Ağar’ın ve İçişleri Bakanı Nahit Menteşe’nin istifaları istendi. Ancak istifa yerine Kozakçıoğlu ve Menzir, bir sonraki dönemde DYP’den milletvekili oldu.
Yargılama

Olaylardan sonra yapılan otopsi sonucu ölen 17 kişiden yedisinin polis mermisiyle öldüğü belirlendi. Gaziosmanpaşa Savcılığının olayla ilgili fezlekesiyle Eyüpsultan Cumhuriyet Başsavcılığı, 20 polis hakkında “müdafaa ve zaruret sınırını aşarak faili belli olmayacak şekilde adam öldürmek” iddiasıyla dava açtı. İstanbul Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Eyüp Ağır Ceza Mahkemesi’ne açılan dava kamu güvenliğinin sağlanamayacağı gerekçesiyle Trabzon’a gönderildi. 11 Eylül 1995’te Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan yargılama süreci, beş yıl içinde otuz bir duruşma yapılarak 3 Mart 2000’de karara bağlandı.

Yargılanan yirmi polis memurundan Adem Albayrak dört kişiyi öldürmekten altı yıl sekiz ay, Mehmet Gündoğan iki kişiyi öldürmekten üç yıl dokuz ay hapse mahkûm edilirken, (cezalar ertelendi), diğer on sekiz sanık polisin ise beraatine karar verildi. Ancak Yargıtay, Albayrak ve Gündoğan hakkında verilen kararı “Haklarında adam öldürme ile ilgili net bir açıklığın olmadığı” gerekçesiyle bozdu. Yargıtay, sanıkların Türk Ceza Kanunu 49. maddesine göre yargılanmasını istedi. Bunun üzerine dava Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi’nde tekrar görülmeye başladı. Ancak aileler ve avukatlar Yargıtay kararı ile devletin bir kere daha kendini aklayacağı gerekçesiyle davadan çekildiklerini bildirdiler. Tekrar görülmeye başlanan dava üçüncü celsede karara bağlandı. Mahkeme heyeti Albayrak ve Gündoğan’a toplam dört yıl otuz iki ay hapis cezası verdi.

Bunun yanında olaydan yıllar sonra çıkan Ergenekon iddianamelerinde olayın içinde emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün parmağı olduğu ileri sürüldü.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi

Kararın 11 Temmuz 2002’de Yargıtay tarafından onanması üzerine yakınlarını kaybeden 22 kişi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurdu. Yargılama sonucunda mahkeme 27 Temmuz 2005’te açıklanan kararda Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesinde düzenlenen, “yaşama hakkı” ve 13. maddesinde düzenlenen “millî makamlara başvuru yollarının kapatılması” hükümlerine aykırı davrandığı sonucuna vardı. Mahkeme Gazi Mahallesi’nde ölen on iki kişi ile Ümraniye’de ölen beş vatandaşın ailelerine tazminat ödenmesine karar verdi. Olaylarda ölen on yedi kişi için ayrı ayrı otuz bin avro tazminat verilmesine hükmeden mahkeme, böylece Türkiye’yi toplam 510 bin Euro tazminat ödemeye mahkûm etti.

Olaylarda hayatını kaybedenler

Halil Kaya
Mehmet Gündüz
Zeynep Poyraz
Fadime Bingöl
İsmihan Yüksel
Ali Yıldırım
Dilek Sevinç
Reis Kopal
Fevzi Tunç
Mümtaz Kaya
Genco Demir
İsmail Baltacı
Hasan Pugan
Hasan Sel
Sezgin Engin
Dinçer Yılmaz
Hasan Gürgen
Hakan Çabuk
Yaşar Aydın
Dilek Şimşek



90’lı yıllar, çoğu kesim tarafından Cumhuriyet tarihinin en karanlık dönemlerinden biri olarak kabul edilir. 1980 darbesi sonrası sindirilen halk, 90’larda ise devlet içerisindeki illegal örgütlerin yaptığı faili meçhul olaylarla sindirilmeye çalışıldı. 1995 yılı ise Mehmet Ali Birand’ın deyimiyle ‘korkunun yılıydı’. 12 Mart 1995 günü ise Gazi Mahallesi’ne giren, kimlikleri hala belirlenemeyen bir taksiden 3 kahvehane ve bir pastahaneye açılan ateş sonucu üç gün sürecek kanlı olaylar başladı.
  1. Olayların başlangıcı
  2. Olayların başlangıcı
    12 Mart 1995 akşamı, saat 20:45 sularında kimliği belirlenemeyen kişiler, gasp ettikleri bir taksi ile Gazi Mahallesinde bulunan Öntaş, Yavuz ve Dostlar kahvehaneleri ile Sarıoğlu pastahanesini silahla taradı. Saldırı sonucu 76 yaşındaki Alevi dedesi Halil Kaya öldürüldü, 5’i ağır 25 kişi yaralandı. Sonrasında saldırganlar kaçırdıkları taksinin şoförünü de öldürerek kayıplara karıştı.
  3. Yılında Hâlâ Aralanamayan ‘Sır’ Perdesi: 12 Mart Gazi Katliamı Ahmet Şık’ın çektiği bir fotoğraf…
  4. Yılında Hâlâ Aralanamayan ‘Sır’ Perdesi: 12 Mart Gazi Katliamı
    Olayın duyulmasının ardından mahalleli ayaklanarak, bu saldırıya tepki gösterdi. Ancak bu duruma polisin tepkisi daha sert oldu. Aynı akşam Mehmet Gündüz adlı mahalleli, polis kurşunu sonucu hayatını kaybetti.
  5. 13 Mart ile beraber artan şiddet
  6. 13 Mart ile beraber artan şiddet
    13 Mart sabahı Gazi Mahallesi, olayları protesto etmek için tekrar sokaklara çıktı. Cemevi önünde toplanan yaklaşık 2000 kişilik kalabalık karakola yürümek isterken polis silah kullandı ve bir kişi daha hayatını kaybetti. İşte bu andan itibaren şiddet en sert halini aldı. Barikatlar oluşturuldu, sert çatışmalar yaşandı. Olayların ikinci gününde artan şiddet, özel timlerin bölgeye sevkedilmesi, daha sonradan kontrgerillanın aktörlerinden olduğu anlaşılan ağır silahlı sivillerin mahalleye girmesiyle sadece o gün 15 kişi hayatını kaybetti. ancak bir fotoğraf karesi Gazi olaylarının hafızasını oluşturdu.
  7. Özlem Tunç
  8. Özlem Tunç
    Gazi Mahallesi sakinlerinden Özlem Tunç, olaylar sırasında ortamı sakinleştirmek adına polis ve askerle pazarlık yapan komitede yer alanlardan biriydi. Yapılan görüşmelerden sonra kitleye seslenmek için bir panzerin üzerine çıkıp, konuşması bittikten sonra apar topar gözaltına alındı. Sonrasında işkenceye uğrayan Özlem, işkence seansından sonra aynı kişiler tarafından başına bir el ateş edildi. İki polis tarafından saçından ve bacağından sürüklenerek çöp konteynerine bırakıldığı an ise tüm Türkiye tarafından izlendi. Öldü denilerek çöpün yanına atılan Tunç’un ölmediği anlaşıldı, tedavi altına alındı ve hayata döndürüldü.
  9. Davanın kara kutusu: Hanefi Avcı
  10. Davanın kara kutusu: Hanefi Avcı
    Olayların çıktığı anda ilk hedef PKK gösterilmişti. Ancak bu iddiayı istihbaratın en deneyimli ismi Hanefi Avcı reddetti. O günlerde olayların devlet içerisindeki illegal yapılar tarafından ateşlendiğini söyleyen Avcı, olayların 20. yılında davanın avukatları tarafından bildiklerini anlatması yönünde mahkemeye çağrıldı.
  11. Askerin mahalleye girmesi
  12. Askerin mahalleye girmesi
    14 Mart günü mahallede sokağa çıkma yasağı ilan edilmesine rağmen çatışmalar devam etti. Bunun üzerine bölgeye askeri birlikler sevkedildi. Mahalledeki olayların durmaması üzerine Ankara‘da yapılan protesto yürüyüşünde ise 36 kişi yaralandı. Bu sırada mahalleli tarafından kurulan bir komite, 4 maddeden oluşan isteklerini sıralamıştı. Bunlar; cenazelerin teslim edilmesi, sokağa çıkma yasağının kaldırılması, gözaltına alınanların serbest bırakılması, asker ve polisin mahalleden çekilmesiydi. Talepler reddedilince yine şiddetli çatışmalar yaşandı.
  13. Ümraniye’ye sıçrayan olaylar
  14. Ümraniye’ye sıçrayan olaylar
    Tansiyonu düşürmek yerine atılan yasaklayıcı hamleler sonucu olaylar 15 Mart’ta Ümraniye’ye de sıçradı ve burada da 5 kişi hayatını kaybetti. Ertesi gün, komitenin isteklerinin kabul edilmesi sonucu çatışmalar sona erdi.
  15. Dönemin siyasi aktörleri
  16. Dönemin siyasi aktörleri
    -İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu, olayları kontrol altına alamamış ve bu katliamın baş sorumlularından biri olmuştur.-Dönemin emniyet müdürü Necdet Menzir de olayların büyümesini önleyememiş, sonrasında ise DYP’den milletvekilliği ve bakanlık yapmıştır.

-Dönemin İçişleri Bakanı Nahit Menteşe ‘Polis ateş etmedi’ gibi bir ifade kullanarak çok büyük tepki çekmişti.

Ve yine dönemin emniyet müdürü Mehmet Ağar ve Başbakan Tansu Çiller hakkında suç duyurusunda bulunulmasına rağmen, hepsinde takipsizlik kararı çıktı.

  1. Sonuç
  2. Sonuç
    4 güne yakın süren olaylarda 22 kişi hayatını kaybetti. Bu 22 kişiden 7’sinin poliskurşunuyla öldüğü otopsi raporu sonucunda kesinleşti. O dönem olayın sorumlusu hiçbir üst düzey yetkili yargılanmadı. 20 polise dava açıldı. Dava ‘güvenlik sebebiyle’ üç şehir gezdirilip 2001 yılında karara bağlandı. Sadece iki polis ceza aldı. Daha sonrasında Yargıtay polisler hakkında ‘haklarında adam öldürmeye dair net deliller bulunmadığından’ dolayı kararı bozdu. Bunun üzerine aileler ve avukatlar davadan çekildiler. Tekrar görülmeye başlanan davada iki polis hakkında 4 yıl 32 ay hapis cezası verildi.Sonraki senelerde Ergenekon davasına da konu olan Gazi Olayları’nda, aradan 20 yıl geçmesine rağmen ‘sır’ perdesi aralanamadı. Belki de zaten ortada bir perde yoktur.

Kaynakça

Gazi Mahallesi olayları – Vikipedi

Gazi Olayları Katliamı 12 Mart 1995)

bianet : Gazi’de 18 Yıllık Adalet Özlemi

20 yıllık karanlık: Gazi katliamı

https://eksisozluk.com/ozlem-tunc–1617065
İLGİLİ YAZILAR
spot_img