Pazartesi, Temmuz 7, 2025
No menu items!
Ana Sayfa Blog Sayfa 2

Arif isen sözün, tartarak konuş

Arif isen sözün, tartarak konuş
Gül gibi kokasın, gülden güzel ol!
Ne kadar bilirsen, bilene danış
Gül gibi kokasın, dilden güzel ol!

Gezdiğin yerlere güzel bakarsan
Hakkın cemâlini yüze takarsan
Coşup sular gibi hazin akarsan
Gül gibi kokasın, selden güzel ol!

Kem söz nerden gelse ora nadeldir
Barış olmaz sevgi olmaz cedeldir
Bir dost sözü, bin Lokmana bedeldir
Gül gibi kokasın, elden güzel ol!

Yedi deryaları geçip de otur
Sözlerinde güzel, öğütler yetir
Gezdiğin yerlere mutluluk getir
Gül gibi kokasın, ilden güzel ol!

KUL ÖKSÜZ’üm dosta, nameler yazsın
Dilinde muhabbet, badeler süzsün
Adın dilden dile dolanıp gezsin
Gül gibi kokasın, yelden güzel ol!

Âşık Mustafa Öksüz

1-()-Nadel: Toplu İğne ve Dikiş iğnesi. 2-(*)-Cedel: Sözlü tartışma.

Kılıçdaroğlu Prof. Dr. Nur Serter

23 Mayıs 2010’da, Genel Başkan seçildi.

Genel Başkan adaylığı o günün parti yönetimi için tam bir sürprizdi. Gizlice kurgulanmış, sinsice planlanmış ve TV ekranlarından kendisi tarafından açıklanmıştı.

Yeni bir rüzgârla CHP’yi iktidara taşıyacağını sananlar, ona “sakin güç” ve “Gandi Kemal” adını vermişlerdi. Tüm anketler uçuşa geçmiş, Gandi Kemal ile CHP’nin % 40’larla iktidara yürüdüğü algısı topluma egemen kılınmıştı.

O günlerde CHP’de MYK üyesiydim. Sürecin tam ortasında bu yeni senaryoyu izliyordum.

Gandi Kemal, kendisini Genel Başkanlığa taşıyan ekibi tam 7 ay sonra tasfiye etti.

Genel Başkan olarak ilk sınavı Anayasa Değişikliği Referandumu oldu. Referandum sürecinde izleyeceği siyasi çizgi de ortaya çıkmaya başlamıştı. Tunceli Mitinginde “ herkese genel affın yolu açılsın” mesajını verdiğinde kafalardaki soru, “Öcalan’a da mı? “ olarak çakılı kalacaktı.

Ardından “türbana özgürlük” çağrıları birbirini izlemeye başladı. O günlerde üniversitelerde türban yasağı devam ediyor ve AKP, bunu kaldırmaya cesaret edemiyordu. Kılıçdaroğlu ise çağrıları ile AKP’nin önünü açıyordu.

Oysa 2008’de CHP, “türban” la ilgili Anayasa değişikliğini Anayasa Mahkemesine taşımıştı. Bu başvuru dilekçesinin altında Kemal Kılıçdaroğlu’nun da imzası vardı.

12 Eylül 2010’da Referandum oylaması yapıldı. Ancak Kılıçdaroğlu oy kullanamadı. Çünkü Yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak gösterdiği Kağıthane’ deki ikametgahta artık başka bir aile oturduğu için kayıttan düşmüştü.

Bir Genel Başkanın oy kullanamadığı bu skandal da çabuk unutuldu…

Referandum sonrasında Avrupa’nın yolunu tuttu. Berlin’de Alman Sosyal Demokrat Partisinin toplantısına katıldı ve AKP’ye 2008’de açılan kapatma davasında “laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmaktan” aldığı cezayı görmezden gelerek “Türkiye’de laikliğin tehlikede olduğunu düşünmüyorum” dedi. Ardından da türbana özgürlükten bolca söz etti.

Aynı günlerde sadece türbanın değil, tarikatların da önünü açma girişimini başlatmıştı. Akşam Gazetesine verdiği röportajda “ Tarikat zaten yol demektir. Belli yolda bir araya gelen insanlar inançlarını paylaşıyorlar. Saygılı olacağız” diyerek, tarikatları meşru ilan ediyordu. Sonraki yıllarda da tarikatların “sivil toplum örgütü olduğu” defalarca vurgulanacak hatta 2011’de açıklanan Sivil Toplum Raporunda; Tarikatların “ başta toplumsal dayanışmayı geliştirmek olmak üzere, bireylerin yalnızlaşmasını önleyen ve manevi doyuma ulaşmasını sağlayan önemli faaliyetler yürütmekte oldukları” ifade edilecekti.

FETÖ Darbe girişimi öncesinde Abant Toplantılarına partinin üst düzey isimlerinin katılımı ve çağrıcılar arasında yer alanların Kılıçdaroğlu tarafından Parti Meclisi Listesinde yer alması fakat delege tarafından elenmesi de bilinen gerçeklerdi.

Günümüzde yeni yönetimin partinin genetik yapısıyla oynadığını iddia eden Kılıçdaroğlu, kendi döneminde özellikle laik eğitimi ortadan kaldıran 4+4+4 yasasının görüşmelerinde milletvekillerine “laiklik vurgusu” yapmamaları talimatını vermekle kalmayıp, “Atatürk’ün askerleriyiz” sloganını yasaklayacak kadar da ileri gitmişti.

Artık CHP Genel Merkezinin kapıları Atatürkçülere değil, Atatürk’e “Kefere Kemal” diyenlere açılmaya başlamıştı.

Atatürk’ü katliamcı ilan etmek, ulusalcılığı ırkçılık saymak, ulusalcılardan kurtulmayı hedeflemek Genel Başkan katında övgüye değer görülmenin nedenleri olmuştu. Bunları eleştirmek ise grup toplantılarında genel başkan tarafından tehdit almak için yeterliydi.

2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığı CHP’nin bağrına bir hançer saplandı. Cumhurbaşkanlığı Recep Tayyip Erdoğan’a armağan edilirken, seçmene “tıpış tıpış sandığa gitmek” talimatı verildi.

CHP dönüşüyordu. Atatürk’ün partisinden geriye kalan sadece amblemiydi…

2017 Referandumunda mühürsüz oy pusulalarının sayılmasına itiraz, yine Kılıçdaroğlu tarafından engellenerek yaşadığımız hukuksuz dönemin kapıları kıl payı farkla açılmıştı.

Bu acılı dönem tam 13 yıl, pervasızca sürdürüldü. Sayısız olay yaşandı.

2023 Seçimlerinde kurulan 6’lı masa ile oy tabanı olmayan siyasi partilere verilen 39 milletvekilliği karşılığında Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığı adeta satın alındı ve seçilecek adayla yola devam etme fırsatı yok edildi.

Kılıçdaroğlu Dönemi CHP’nin CHP’sizleştirildiği, ilkelerinden, ideolojisinden koparıldığı ve genetik bir imha operasyonuna tabi kılındığı bir dönem olmuştur.

Girdiği tüm seçimleri kaybeden Kılıçdaroğlu şimdi, kendi döneminde seçilen delegeler, PM üyeleri, Belediye Başkanları ve Milletvekilleri ile yapılan 38. Kurultay’ı “Şaibeli” ilan ederek başladığı işi bitirmek için yola çıkmıştır.

CHP’nin Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucu partisi olarak taşıdığı “Kuruluş Doktrininine” sahip çıkma görev ve sorumluluğunu görmezden gelerek sürdürdüğü 13 yıllık Genel Başkanlık döneminin yarattığı ağır tahribat yetmemiş olmalı ki şimdi CHP’nin 1977’den bu yana yakaladığı en büyük yükselişe zarar vermek için kolları sıvamıştır.

Ancak deniz bitmiştir…. Genel başkanlığı döneminde yapılan tüm yanlışlara karşın kendisine CHP seçmeninin açtığı kredi de tükenmiştir.

CHP tabanı, Kılıçdaroğlu’na 13 yıl boyunca hiçbir genel başkana göstermediği desteği vermiş, içi yanarak, yüreği burkularak da olsa sandıkta onu yalnız bırakmamıştır.

Oysa bugün durum farklıdır.

CHP yaralıdır. CHP acılıdır.

CHP iktidara yürümekte ve milyonlar bu umutla meydanlara akmaktadır. CHP seçmeni bu rüzgarı kesecek, CHP’yi bölecek, güçsüzleştirecek hiçbir girişimi affetmemekte de kararlıdır.

Hınç ve intikam duygularına ülkenin geleceğini kurban etmek isteyenleri Millet unutmaz.

Kaybetmeyi olgunlukla kabul edenler, bu kubbede bıraktıkları hoş seda ile anılmayı hak edenlerdir. Onlar demokrasinin örneği olarak gönüllerde yaşamayı sürdürürler.

CHP, ülkenin ve demokrasinin yegane güvencesidir. Bu güvenceyi zedelemek, yıpratmak ve güçsüzleştirmek ve Milletin umudunu karartmak için yola çıkanların ulaşacağı yer sadece koyu bir karanlık olacaktır.

https://12punto.com.tr/yazarlar/fatma-nur-serter/kilicdaroglu-91700

BAY KEMALİM BÖYLE GİTMEMELİYDİN

Hak hukuk diyerek yollara düştün
Bay Kemalim böyle gitmemeliydin
Değişmem demiştin sende değiştin
Bay Kemalim böyle gitmemeliydin

On bir seçim yaptın bir’bir kaybettin
Kim tanıyor nerde o Ekmeleddin
Bizleri de yıktın kendinde bittin
Bay Kemalim böyle gitmemeliydin

Mustafa Kemale vermişiz meyil
Onun yolu sevgi kızgınlık değil
Yenilmeyi hazmetmedin bunu bil
Bay Kemalim böyle gitmemeliydin

Sağ salim limana ulaştı gemi
Kurultay değil mi bu liman hem i
Bağlılığın saraydaki şefe’mi
Bay Kemalim böyle gitmemeliydin

Altılı masayı kurdun inandın
Gönülsüze gönül verdin inandın
Göle maya çaldın kardın inandın
Bay Kemalim böyle gitmemeliydin

Tabanın sesini duyamadın’mı
Bu kuru inattan cayamadın’mı
Yoksa ihtişama doyamadın’mı
Bay Kemalim böyle gitmemeliydin

Sayfa sayfa şiir yazmıştım sana
Bundan sonra sana kimler inana
Seni yönlendiren üç beş yoz dana
Bay Kemalim böyle gitmemeliydin

Maşrapayı dolamışsın eline
Saraylara su taşırsın biline
Hani sen sahiptin el bel diline
Bay Kemalim böyle gitmemeliydin

MUSTAFA Kemalin adını anma
Bir yandın yandırdın bir daha yanma
Sakın ola o koltuğa uzanma
Bay Kemalim böyle gitmemeliydin

YADİGAR’IM sana inandık bizler
Bir gün olsun gülsün diye bu yüzler
Hani nerde unutuldu denizler
Bay Kemalim böyle gitmemeliydin

Ozan garip YADİGAR 06 11 2023

sevgili arkadaşlarım sevgili şiir sever dostlarım Kemal Kılıçdaroğlu’nu hak hukuk adalet yürüyüşünden sonra inandım ve şiirler yazdım bire bir konuşmamız yan yana gelmemiz oldu yazdığım şiirlere hep teşekkür etti ama on bir seçimi de kaybetti bu son çıkışı hiçte iyi olmadı bunu yapmamalıydı böyle bir şiiri hak etti diye düşünüyorum sağlıklı kalasınız sevgilerimle

KILIÇDAROĞLU KENDİ PARTİSİNE KARŞI HUKUKSUZLUĞA ORTAK OLMAMALI!

Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘mutlak butlan’ kararına tepkiler gelmeye devam ederken “Kılıçdaroğlu hukuksuzluğa ortak olmamalı” denilerek yayımlanan bildiriyi siyasetçi gazeteci ve aydınlardan oluşan 140 kişi imzaladı.

CHP’nin Kurultay Davası, 30 Haziran’da ilk duruşması görülmeden tartışmalara neden oldu. CHP lideri Özgür Özel’in mutlak butlanı ve kayyum kararını kabul etmeyeceğini açıklamasının ardından Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Ben kabul etmezsem, kayyum gelir’ sözleri ile kabul etmesi olası ‘mutlak butlan’ kararını kabul etmesi siyasetin en sıcak gündemi haline geldi.

Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarına CHP’li 10 vekilin desteği dışında tepki yağarken son olarak siyasetçi gazeteci ve aydınlardan oluşan 140 kişinin imzası ile yayımlanan bildiride “Hukuksuzluğa ortak olmamalı” çağrısı yapıldı.
“KILIÇDAROĞLU HUKUKSUZLUĞA ORTAK OLMAMALI”

“Muhalefete yönelik baskılar son bulmalı, Kılıçdaroğlu kendi partisine karşı hukuksuzluğa ortak olmamalı!” başlığı ile yayımlanan o çağrı metni şu şekilde:

MUHALEFETE YÖNELİK BASKILAR SON BULMALI,

KILIÇDAROĞLU KENDİ PARTİSİNE KARŞI HUKUKSUZLUĞA ORTAK OLMAMALI!

Türkiye’nin demokrasi umutları ağır tehdit altında.

Geçen Ekim ayından beri gündemde olan Kürt sorununun çözümünde hiçbir somut adım atılmadığı yetmezmiş gibi, diğer temel haklara karşı da artan bir baskı uygulanıyor.

Özellikle CHP’nin birinci parti konumuna yükselmesi ve olası bir genel seçimde kaybedeceğini gördüğü günden itibaren iktidar hem muhalefete hem de basına yönelik ağır baskıyla mevcut anayasanın bile rafa kaldırılması yoluna gitmektedir.

CHP’nin cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu’na karşı yürütülen dezenformasyon ve tutuklamalar yanında CHP’nin 38. Kurultayını da yok saymaya yönelik bir mahkeme kararının arifesindeyiz. Bu yolla Kemal Kılıçdaroğlu’nu yeniden partinin başına getirerek CHP’nin birbirine düşürülmesi ve siyaset yapamaz hale getirilmesi amaçlanıyor.

Ne yazık ki Kılıçdaroğu da bu oyuna ortak olacak görünüyor. “Davayı ben açmadım” diyerek partisine karşı kurulan bu komplodan, kendine CHP üzerinde bir iktidar yaratmaya çalışıyor.

Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliği de, bu süreçte kullanılmaya çalışılıyor. Bugüne dek Alevilerin eşit yurttaşlık mücadelesini ötekileştiren, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı “Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı” aracılığıyla Alevi toplumunun seçilmiş organlarını devre dışı bırakmaya çalışan iktidar, bu yeni oyun planında Alevi kimliğini CHP’ye karşı bir aktör haline getirmeye çalışıyor. Böylece Türkiye’de demokrasi ve hukuk mücadelesi, Aleviler özelinde de parçalanmaya ve etkisizleştirilmeye çalışılıyor.

Bir partinin hukuk dışı gerekçelerle kapatılması gibi, kamuoyu önünde yapılmış meşru kongresini yok saymak da, vesayet rejimini kalıcılaştırmak, iktidar değişimi ve toplumun siyasete katılımını imkansızlaştırmaktır.

Bizler, öncelikle iktidarı bu meşruiyet dışı oyunlardan vazgeçmeye, başlamış çözüm sürecinin gerekleri yanında demokrasinin, hukukun, laikliğin, sosyal devletin gereklerini yapmaya çağırıyoruz.

Bu bağlamda Kılıçdaroğlu’nu da, tarihsel sorumluluğunu yerine getirerek, kendisini araçsallaştırma eksenli bu oyun planını bozmaya ve hukuk dışı yargı kararlarının aleti olmamaya çağırıyoruz. 28 Haziran 2025.
SİYASETÇİ GAZETECİ VE AYDINLARDAN OLUŞAN 140 KİŞİ İMZALADI

İmzalayanlar:

Ahmet Aykaç, Akın Atauz, Ali Bilge, Arif Belgin,Aslı Umur, Asuman Bayrak, Asuman Türkün, Aydın Bodur, Ayla Türksoy, Ayşe Ferhan Yalınkaya, Ayşe Köybaşıoğlu Güngör, Ayşe Orhon, Bahadır Altan, Banu Can, Baskın Oran, Belgin Bıyıkoğlu, Belma Fırat, Betül Tanbay, Biriz Berksoy, Burhanettin Kaya, Bülent Tekin, Cengiz Arın, Cengizhan Güngör, Cevdet Öztürk, Cevdet Akgün, Cihan Uzunçarşılı Baysal, Çiğdem Erkal, Dilber Atalay, Dilek Necioğlu Örken, Doğan Bermek, Doğan Özgüden, Ercan Alp, Erdal Karayazgan, Erdal Kılıçkaya, Erdoğan Aydın, Ergin Cinmen, Esra Mungan, Ezel Akay, Fatma Gök, Fatma Aytaç, Fatoş Erkman, Gençay Gürsoy, Gönül Kıvılcım, Gül Yılmaz, Gülser Kayır, Gülseren Onanç, Gürhan Ertür, Güvenç Aydoğan, Hacer Ansal, Hacer Otan, Halil İbrahim Yenigün, Haluk Sezer, Haluk Yurtkuran, Haydar Aygören, Hülya Bilgin, Hüseyin Bakır, İbrahim Betil, İlter Sayın, İnci Tuğsavul, İpek Akpınar, İshak Kocabıyık, Kadir Akın, Kenan Karabağ, Kıvanç İnelmen, Kuban Altınel, Kudret Ünal, Levent Köker, Lila İsen, Ludmilla Denisenko, Mahmut Balpetek, Meftun Yücel, Mehlika Bulut, Mehmet Fatih Kayagil, Mehmet Ural, Melis Behlil, Meryem Koray, Metin Esecan, Metin V. Bayrak, Mustafa Oğuz Sinemillioğlu, Muzaffer Asma, Müge Karalom, Münire Dağ, Nazmi Algan, Neshun Bayral, Nesrin Hepşen, Nesrin Nas, Nesteren Davutoğlu, Nevzat Onaran, Nezih Yaşar, Nil Mutluer, Nizamettin Sevim, Nurcan Baysal, Nurhan Suerdem, Nuriye Yıldız, Osman Okkan, Oya Baydar, Ömer Ersun, Ömer Faruk Kırnıç, Ömer Madra, Öznur Unat, Reşit Canbeyli, Rıza Doğru, Saime Erkal, Sait Çetinoğlu, Salih Zeki Tombak, Sema Varol, Serpil Arısoy, Sevinç Gün, Sezgin Kartal, Suay Aksoy, Süha Atatüre, Süleyman Aktaş, Süleyman Bulut, Süreyya Demiröz, Şebnem Oğuz, Şule Büyükçizmeci, Tahsin Yeşildere, Tamer Binici, Tayfun Topraktepe, Temel İskit, Tuna Altınel, Turgay Uçan, Turgut Öker, Tülin Özturan, Üstün Ergüder, Vecdi Sayar, Viki Çiprut, Yakın Ertürk, Yalçın Ergündoğan, Yaşar Güven, Yeşim Yalman, Yusuf Nazım, Yusuf Yücel, Zafer Yılmaz, Zehra Arat, Zeki Kılıçaslan, Zeliha Altuntaş, Zeliha Ercan, Zerrin Bayrakdar, Zeynep Tül Akbal Süalp.

Kaynak:Halk TV Haber Merkezi

Beşikler vermişim Nuh’a

0

Beşikler vermişim Nuh’a
Salıncaklar, hamaklar,
Havva Ana’n dünkü çocuk sayılır,
Anadoluyum ben,
Tanıyor musun ?

Utanırım,
Utanırım fukaralıktan,
Ele, güne karşı çıplak…
Üşür fidelerim,
Harmanım kesat.
Kardeşliğin, çalışmanın,
Beraberliğin,
Atom güllerinin katmer açtığı,
Şairlerin, bilginlerin dünyalarında,
Kalmışım bir başıma,
Bir başıma ve uzak.
Biliyor musun ?

Binlerce yıl sağılmışım,
Korkunç atlılarıyla parçalamışlar
Nazlı, seher-sabah uykularımı
Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,
Haraç salmışlar üstüme.
Ne İskender takmışım,
Ne şah ne sultan
Göçüp gitmişler, gölgesiz!
Selam etmişim dostuma
Ve dayatmışım…
Görüyor musun ?

Nasıl severim bir bilsen.
Köroğlu’yu,
Karayılanı,
Meçhul Askeri…
Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini.
Sonra kalem yazmaz,
Bir nice sevda…
Bir bilsen,
Onlar beni nasıl severdi.
Bir bilsen, Urfa’da kurşun atanı
Minareden, barikattan,
Selvi dalından,
Ölüme nasıl gülerdi.
Bilmeni mutlak isterim,
Duyuyor musun ?

Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip…
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne – üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının…
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.

Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun ?

Ahmet Arif

Yollarda adalet arayan, şimdi adaletsizliğe alet olmasın

0

Sarayın kirli planlarının önünde ki en büyük Kale CHP’dir. Şimdi bu kalenin gittikçe güçlenmesi ve iktidar yürüyüşü sarayda ki korkuyu arttırmıştır. Çare olarak yaptıkları yanlışları düzeltmek yerine, daha da büyük bir yanlış olarak CHP’sini dağıtmak, bölmek, parçalamak ve birlikteliği yok etmek istiyor malum çevreler. CHP deki iç çekişmeler ve kurultay sonuçları sanki buna alet olacak gibi gözüküyor.

Devlet şalgamınan turpunan yönetilmeyeceği gibi din ile mezhep ile tarikatlar ilede yönetilemez. CHP de bu mezhep tartışmaları derhal son bulmalı devrimci sol sosyal kimliği ve kisvesi içinde faşizme karşı ortak mücadelesine devam etmelidir. Kılıçdaroğlu’nuda öne sürerek AKP nin ekmeğine yağ sürmek sevdasında olanlar da derhal bu sinsi oyundaki rollerinden vazgeçmelidirler.

Ne deryada su ne de CHP de kurultay biter, varsa bir sorun bunu demokratik kurallar içinde bir sonraki kurultayda dile getirmek lazım. Bu kadar seçimi kaybedenler, neden kendi kurultayında kaybettiği seçimi kabul etmez, bunu da anlamak münkün değil.

Uzun lafın kısası, bir olmak iri olmak diri olmak yerine kirli planların piyonu olmayın.

CHP Laiklik ilkesine bağlı kalmalıdır

Aleviyol

Alevilerden Kılıçdaroğlu’na Tarihi Çağrı: “Saraya Alet Olma!”

0

Alevilerden Kılıçdaroğlu’na Tarihi Çağrı: “Saraya Alet Olma!”
CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’na yönelik açılan davanın ikinci duruşması 30 Haziran Pazartesi günü görülecek. Dava öncesi kamuoyuna yansıyan çarpıcı iddialar, Türkiye siyasetinde tansiyonu yükseltirken, CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun mahkeme kararıyla partinin başına geçirileceği yönündeki söylentiler gündemin merkezine oturdu. Bu iddialara yanıt niteliğinde hem CHP’nin önceki genel başkanları Altan Öymen, Hikmet Çetin ve Murat Karayalçın hem de Alevi aydınlardan dikkat çeken açıklamalar geldi.
Kılıçdaroğlu’nun, mahkemenin kendisini partinin başına getirme kararı vermesi durumunda buna hazır olduğunu belirtmesi, siyasi kulisleri hareketlendirdi. Ancak Alevi aydın, gazeteci, yazar, kanaat önderleri ve dedeler tarafından yapılan açıklamada, bu sürecin bir “kumpas” olduğu vurgulandı ve Kılıçdaroğlu’na çok net bir çağrıda bulunuldu: “Bu kirli oyunu bozun.”
● Alevi Aydınlardan Tarihî Çağrı: “Sarayın Planına Alet Olmayın”
27 Haziran 2025 tarihli açıklamada, AKP iktidarının Türkiye’yi diktatörlüğe sürüklediği, laik düzenin ve hukuk devletinin tasfiye edildiği, CHP’nin içişlerine de yargı yoluyla müdahale edilmek istendiği vurgulandı. Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyonlar, gazetecilere dönük baskılar ve CHP kurultayına dair açılan dava, bu kapsamda bir “darbe süreci” olarak nitelendirildi.
● Açıklamada yer alan şu ifadeler dikkat çekti:
“İktidar bu tutumuna uygun olarak CHP’de yönetim değişikliğinin yaşandığı 38. Kurultay’a ilişkin tartışmaları fırsata çevirmek istiyor. 30 Haziran’daki duruşmada kurultayı yok sayacak bir mahkeme kararı çıkarılması hedefleniyor. Bu durumda CHP’de büyük bir moral yıkım yaşanacak, toplumsal muhalefet zayıflatılacak.”
Bu tespitlerin ardından imzacılar, Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu oyunun bir parçası olmaması gerektiğini vurguladı. Alevi kimliği üzerinden yürütülen algı operasyonlarına da dikkat çekilen metinde, CHP içindeki ve dışındaki bazı odakların bu kimliği istismar etmeye çalıştığına işaret edilerek, şunlar söylendi:
“CHP içinde ve dışında çeşitli çevrelerin Sayın Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliğini tartışmalara dahil ettiğini görüyoruz. Bu kötü niyetli tutum demokratik muhalefeti parçalamayı hedefliyor. Bu kirli girişime fırsat verilmemeli.”
● Alevilerden Özgür Özel’e Açık Destek: “Birlik ve Dayanışma Zamanı”
Kılıçdaroğlu’na yapılan çağrının satır aralarında Özgür Özel’e tam destek mesajı verildi. Bildiride doğrudan Özel’in ismi geçmese de mevcut yönetimle “güç birliği” yapılması gerektiğinin altı çizildi. Bu, Alevi kamuoyunun CHP’nin kurultayla seçilmiş yönetimini meşru gördüğünü ve bir yargı darbesine karşı olduğunu net biçimde ortaya koydu.
● Alevilerden Beklenen Duruş: İlkesel Bir Tavır
Alevi aydınların çağrısı, Türkiye’nin temel meselelerine ilkesel yaklaşıldığında, kimlik siyasetinin ötesine geçilebileceğinin en net göstergesi oldu. Kılıçdaroğlu’nun Alevi olması, bu isimlerin ona koşulsuz destek vermesi anlamına gelmiyor. Tam aksine, açıklamada adaletsiz bir oyunun parçası olması durumunda Kemal Kılıçdaroğlu’nun da eleştirileceği net şekilde ortaya konuluyor.
Bu tutum, demokratik kamuoyunun, Alevi toplumunun vicdanını ve siyaset anlayışını yansıtan bir duruştur. CHP’nin iç işleyişine yargı müdahalesine karşı çıkan bu açıklama, aynı zamanda Kılıçdaroğlu’na “tarihî sorumluluğunuzu yerine getirin” diyerek, taraf olmasını değil, oyunu bozmasını istiyor.
● Kılıçdaroğlu’nun Tutumu Ne Olacak?
CHP’nin eski lideri Kılıçdaroğlu, bugüne dek yaptığı açıklamalarda yargının vereceği her karara saygılı olacağını, partinin başına mahkeme kararıyla getirilirse buna “hazır” olduğunu ifade etti. Ancak bu yaklaşım, birçok kesim tarafından “sarayın yargı eliyle dizayn planına rıza göstermek” olarak değerlendiriliyor.
Şimdi gözler hem 30 Haziran’daki duruşmaya hem de Kılıçdaroğlu’nun bu açıklamaya vereceği olası yanıta çevrildi.
Sonuç: CHP’yi Yargı Darbesiyle Dizayn Girişimine Hayır
Alevi aydınların çağrısı, sadece bir siyasi lidere değil, aynı zamanda demokrasiye, parti içi iradeye ve hukukun üstünlüğüne sahip çıkma çağrısıdır. Alevi toplumu bu bildiride çok net bir çizgi çekiyor: Kimlik siyasetine değil, ilkeye ve demokrasiye bağlıyız. Kemal Kılıçdaroğlu da bu oyuna gelmemeli, tarihsel sorumluluğunu yerine getirerek iktidarın kirli senaryosunu boşa çıkarmalıdır.
● İmzacılar Arasında Kimler Var?
İşte Alevi aydın, gazeteci, yazar, kanaat önderi ve dedeler tarafından kaleme alınan “Kılıçdaroğlu’na ve Toplumsal Muhalefete Çağrı” metnine imza atan isimler:
Turgut Öker, Aşır Özek, Haydar Aygören, Güler Aygören, Ali Balkız, Necdet Saraç, Seydi Koparan, Erdoğan Biçici, Ali Kocakahya, Ali Yıldırım, Selahattin Göktürk, Cemal Bozoğlu, Mustafa Mısır, Cengiz Orhan, İsmail Kaplan, Dr. Hüseyin Akpınar, Nilgün Mete Muslu, Barış Atay, Türel Meriç, Dr. İrfan Açıkgöz, Volkan Bars, Özer Çalık, Seval Ünlü, Ayfer Orhan, Serdal Çınar, Ali Bozkurt, Bülent Ant, Cem Bitnel, Nurşen Polat Yılmaz, Serdal İme, Servet Maden, Medet Doğan, Hazır Demir, Veysel Akpınar, Cihan Özkaya, Özlem Mirwald, Atilla Ceylan, Elif Mike, Alper Doğan, Adnan Yılmaz, Baykal Aslanbuğa, Atilla Erden, İsmail Pehlivan, Mehmet Tanlı, Zerrin Taşpınar, Haydar Ünal, Ayhan Aydın, Müslüm Metin, Erdoğan Temiz, Mustafa Özcivan, İsmail Koç, Mustafa İlkyaz.

Adaletinle bin yaşa Sen,

Karakuşi Kadı
Osmanlı döneminde yolsuzlukları ile ünlü Karakuşi adında bir kadı varmış. Bir gün Karakuşi Kadı, bir fırının önünden geçerken burnuna güzel bir koku gelmiş.Vitrinde güveç içinde nar gibi kızarmış sahibini bekleyen nefis bir ördek var…. Karakuşi Kadı, fırıncıya:
– ‘Ben bunu aldım’ demiş. Kadıya itiraz edilir mi? Fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş. Az sonra ördeğin asil sahibi gelmiş:
– ‘Hani bizim ördek?’ Fırıncı boynunu büküp:
– ‘Uçtu’ deyince iş kavgaya dönüşmüş. Kavga sırasında fırıncı, araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü çıkarınca korkup kaçmaya başlamış… Gayrimüslim de peşinde kovalıyor…
Bir duvardan atlarken, bilmeden duvarın öteki tarafındaki hamile bir kadının üstüne düşmüş. Kadın, çocuğunu düşürdüğü için, kadının kocası da fırıncının peşine düşmüş. Can havliyle kaçan fırıncının çarpıp devirdiği Yahudi bir vatandaş da kızıp peşlerine takılmış… Sonunda duruma müdahale eden zaptiyeler hepsini yakalayarak Karakuşi Kadı’nın karşısına çıkarmışlar. Kadı sırayla sormuş…
Ördeğin sahibi,
– ‘Bu adam ördeğimi hiç etti’ diye şikáyet etmiş.
Karakuşi Kadı, fırıncıya sormuş:
– ‘Ne yaptın bu adamın ördeğini?’
Fırıncı
– ‘Uçtu’ demiş.
Kadı, kara kaplı defterini açmış:
– ‘Ördeğin karşısında tayyar yazılı. Tayyar ‘Uçar’ anlamına gelir. O halde ördeğin uçması suç değil’ diyerek, fırıncının ördek işinden beraatına karar vermiş. Gözü çıkan gayrimüslim vatandaşa sormuş. Onun şikáyetine de kara kaplı defterden bir madde bulmuş:
– ‘Her kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o müslimin tek gözü çıkarıla…
Davacı:
– ‘Benim tek gözüm çıktı. Şimdi ne olacak?’ diye sorunca Karakuşi Kadı
– ‘Şimdi’ demiş, ‘Fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız. Tabii gayrimüslim şikáyetinden hemen vazgeçmiş, fırıncı bu davadan da beraat etmiş.
Çocuğunu düşüren kadının kocasına da Karakuşi Kadı:
– ‘Tamam’ demiş, ‘Karını vereceksin, bu adam yerine yeni çocuk koyacak.’ Böyle olunca adam da şikayetini anında geri almış, fırıncı bu davadan da kurtulmuş. Kadı dönmüş Yahudi’ye:
– ‘Senin şikáyetin nedir bre?’ Yahudi bir süre düsündükten sonra ellerini açmış,
– ‘Ne diyeyim kadı efendi’ demiş, ‘Adaletinle bin yaşa Sen, e mi !’
– Ananı “öpen” kadı ise, kimi kime şikáyet edeceksin?..

Bir kız bana emmi dedi neyleyim

0

Değirmenden geldim beygirim yüklü
Şu kızı görenin del’olur aklı
On beş yaşında kırk beş belikli
Bir kız bana emmi dedi neyleyim

Birem birem toplayayım odunu
Bilem dedim bilemedim adını
Albıstan yanaklı Türkmen kadını
Bir kız bana emmi dedi neyleyim

Bizim ilde urum olur uc olur
Sızılaşır bozkurtları aç olur
Bir yiğide emmi demek güç olur
Bir kız bana emmi dedi neyleyim

Karac’oğlan der ki n’olup n’olayım
Akan sularınan ben de geleyim
Sakal seni makkabınan yolayım
Bir kız bana emmi dedi neyleyim

Karacaoğlan

ZAMANE DESTANI

Gidişat çok kötü, siyaset hali
Sözü gediğinden taş eylediler
Kimi rüşvet ile götürür malı
Kimi helal, haram aş eylediler

İt yüzünde döğüşenler, barıştı
İyi kötü birbirine karıştı
Mülayimler, oy yüzünde yarıştı
Şimdi Cemaatları, baş eylediler

Comba Musa, güreş tuttu tavukla
Çok müslüman yolunuyor Kavukla
Ancak yol aldılar, Şello yavukla
Doğru gören gözü şaş eylediler

Süslü, boyu bosu büyük iriydi
Sesi cılız değildi de diriydi
Saygı değer, Ali-cenap biriydi
Sürmeli gözlere kaş eylediler

Açık gözler inanmadı davaya
Sümüklü böceği koydu tavaya
Demokrasi uçup gitti havaya
Şimdi şeriata eş eylediler

Kardeşi kardeşe düşman ettiler
Sarık cüppe giyip hacca gittiler
Aklı sıra İmamet’e yettiler
Bir iken şeytanı, beş eylediler

KUL ÖKSÜZ’üm, dert derdi açıyor
Söyledikçe meydanlara saçıyor
“Ze” kuşağı, yurt dışına kaçıyor
Geleceği, hayal düş eylediler

Aşık Mustafa Öksüz

Gerek Kalmadı

0

Zır deliye kaldı köyün meydanı
Değneğe, sopaya gerek kalmadı
Bir kuru soğana kırdı gerdanı
Pilava, lepeye gerek kalmadı

Eski köprülerden gelip geçen yok
Ata yurtlarına konup göçen yok
Can biten toprağı ekip biçen yok
Orağa, çapaya gerek kalmadı

Güzeller yaylada atmıyor turu
Nehirler, dereler akmıyor duru
Pınarlar kaybolmuş çeşmeler kuru
Vanaya, tıpaya gerek kalmadı

Borç, faiz köylünün canına yetmiş
Genç kuşak metropol şehire gitmiş
Dağda odun bitmiş, köyde iş bitmiş
Eşeğe, sıpaya gerek kalmadı

Büyükbaş, küçükbaş ithal edilir
Bizim meralarda tilki güdülür
Ekmek kuyruğuna erken gidilir
Anbara, depoya gerek kalmadı

İneğin, dananın başı çatılmış
Keçinin, oğlağın tozu atılmış
At, eşek, öküzler çoktan satılmış
Şifana, arpaya gerek kalmadı

Utanacak hâle güler arsızlar
Döner akıl verir yüzü nursuzlar
Fatura üstünden soyar hırsızlar
Kilide, kapıya gerek kalmadı

Pek kimse bilmiyor, ne şer, ne câiz?
Hutbeyi takvimden okuyor vâiz
Yüzde ellilerden düşmüyor fâiz
Borsaya, repoya gerek kalmadı

Vergi kaçıranlar yundu paklandı
Sonra birer birer öpüp koklandı
Suçlular övülüp rey’le aklandı
Sabuna, hipoya gerek kalmadı

Beyler sülâlece hüküm sürerler
Sümen altlarından defter dürerler
Koltuktan koltuğa koltuk verirler
Kuruma, yapıya gerek kalmadı

Bir bir kullanılır eldeki kozlar
Bir türlü erimez dağdaki buzlar
Evlenmeye korkar oğlanlar, kızlar
Kolyeye, küpeye gerek kalmadı

Oyunda kuralı kim nasıl koydu?
Anlayın! kim kimin altını oydu?
Bu Ozan AZÂBİ alkışa doydu
Ödüle, kupaya gerek kalmadı

Ozan AZÂBİ / Hacı Musa TUNCER
28.10.2024

Bir vakte erdi ki bizim günümüz

0

Bir vakte erdi ki bizim günümüz
Yiğit belli değil mert belli değil
Herkes yarasına derman arıyor
Devâ belli değil dert belli değil.

Fark eyledik ahır vaktin yittiğin
Merhamet çekilip göğe gittiğin
Gücü yeten soyar gücü yettiğin
Papak belli değil börk belli değil

Adalet kalmadı hep zulüm doldu
Geçti şu baharın gülleri soldu
Dünyanın gidişi acayip oldu
Koyun belli değil kurt belli değil.

Başım ayık değil kederden yastan
Ah ettikçe duman çıkıyor festen
Harabe yüz tuttu bezm-i gülistan
Yayla belli değil yurt belli değil.

Çarh bozulmuş dünya ıslah olmuyor
Ehl-i fukaranın yüzü gülmüyor
Ruhsatî de dediğini bilmiyor
Yazı belli değil, hat belli değil.

Âşık Ruhsatî
( 1835 – 1909

Güneşe yıldızlara, sorar seni ararım

0

Güneşe yıldızlara, sorar seni ararım
Yağmura bulutlara, sorar seni ararım
Yorgunum aramaktan, gördüğüme sormaktan
Dön gel bir tanem dön gel

Yorgunum aramaktan, gördüğüme sormaktan
Dön gel bir tanem dön gel

Asırlık şu çınara su içtiğim pınara
Asırlık şu çınara su içtiğim pınara
Havadaki turnaya sorar seni ararım
Ağaçlar çiçek açtı, ayrılanlar kavuştu
Dön gel bir tanem dön gel

Ağaçlar çiçek açtı, ayrılanlar kavuştu
Dön gel bir tanem dön gel

Şehirde varoşlara, caddeye sokaklara
Şehirde varoşlara, caddeye sokaklara
Mecnun misali sana, sorar seni ararım
Gözlerim yaşla doldu, sen yinede gelmedin
Dön gel bir tanem dön gel

Gözlerim yaşla doldu, sen yinede gelmedin
Dön gel bir tanem dön gel

Günah değil gurbette, ağlattın hasretinle
Günah değil gurbette, ağlattın hasretinle
Nerdesin şimdi nerde? sorar seni anarım
Dön gel bir tanem dön gel, nedir ki sana engel
Dön gel bir tanem dön gel

Dön gel bir tanem dön gel, nedir ki sana engel
Dön gel bir tanem dön gel

“KARADENİZ” VAPURU Bizzat MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN projesiydi

0

“KARADENİZ” VAPURU Bizzat MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN projesiydi, yüzen fuar’dı ve dünyada bir ilkti.
atatürkün aldığı gemi.
Sektör medya:

1924 de satın alındı. 130 metre boyunda, 16 metre genişliğindeydi.

Aslında siyahtı, Haliç’e çekildi, bembeyaz boyandı kuğu gibi oldu. 1926 da CUMHURİYET’in ilanından sadece 3 yıl sonra hazırdı.

MUSTAFA KEMAL Mudanya’dan bindi son denetlemeyi bizzat yaptı. İçinde TÜRK MALI ürünlerden
oluşan bir sergi hazırlanmıştı.

İçinde ÜZÜM, İNCİR, HEREKE HALILARI, KÜTAHYA ÇİNİLERİ, LOKUM, EDİRNE SABUNU, NAKIŞLAR, BAKIR TEPSİLER, TÜTÜN, YÜN, DERİ, KOZA, FINDIK tamamı TÜRK MALI ürünlerden oluşan sergiydi.

Sergi salonları Sanayi Nefise Mektebi öğrencilerinin yaptığı heykel, resim ve biblolarla süslenmişti.

İbrahim Çallı gibi ressamlarımızın tabloları asılıydı.

“Dünyanın bize gelmesini beklemeyelim, biz dünyaya gidelim” vizyonuydu; genç Türkiye’nin uluslararası halkla ilişkiler gemisiydi.

180 yolcusu 105 mürettebatı vardı, yolcuları Türkiye’nin aydınlarıydı.

Milletvekilleri, Gazeteciler, Heykeltraşlar, Ses Sanatçıları, Tiyatro
Sanatçıları, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, İstiklal Marşı’nın bestecisi Zeki Üngör’ün yönetiminde 47 sanatçısıyla gemideydi.

Her gidilen limanda o ülkenin milli marşı çalınıyor, konserler veriliyordu.

Avrupa gezi haritası

Kaptanlığını Atlantik’i geçen ilk yolcu gemimiz Gülcemal’in efsane kaptanı Lütfü bey yapıyordu.

Liman İşletmeleri Genel Müdürü Rauf Manyas da sergilerin müdürüydü.

7 lisan bilen Semiha Hanım protokol müdürüydü, dekorasyonu mimar Naci bey tarafından yapılmıştı.

Bu kadroyu Mustafa Kemal seçmişti.

İngilizce, Fransızca, Almanca, Rusça broşürler basıldı.

Ürünlerin üzerinde 4 lisanda etiketler yapıştırılmıştı.

Yabancı tüccarların Türkiye’den ithal bağlantısı kurabilmesi için standlar vardı.

İş Bankası şubesi bile vardı.

Her standın başında iki üç dil bilen öğrenciler vardı.

12 ülkede, 16 şehri ziyaret etti.
Barcelona İspanya,
Le Havre Fransa,
Londra İngiltere,
Amsterdam Hollanda,
Hamburg Almanya,
Stockholm İsveç,
Helsinki Finlandiya,
Leningrad Rusya,
Gdansk Polonya,
Kopenhag Danimarka,
Anvers Belçika,
Marsilya Fransa,
Cenova İtalya,
Napoli İtalya,
Limanlarına uğradı.

İngiliz, Fransız ve Alman gazeteleri “Kemal Paşa’nın kısa saçlı kızları” manşetleri atmıştı, mürettebatın yarısından fazlası kolejlerden seçilen İngilizce, Fransızca konuşan kızlarımızdı.

Rengarenk elbiseler giymişlerdi, Avrupa kültürüne hakimdiler.

Fesli insanların ülkesi imajını bir anda yıkmışlardı.
Avrupa hayretler içinde Türkiye’nin çağdaş yüzü ile tanışıyordu.

Limanlarda verilen konserlerde adeta izdiham yaşanıyordu 10.000 civarında insan izlemişti.

Karadeniz Vapuru’nun pürüzsüz İngilizce konuşan Bediha Celal’in rehberliğinde gezen Amsterdam Belediye Başkanı “böyle bir Türk kadını ile karşılaşacağımı düşünemezdim” diyordu.

Erkek mürettebatımız, lacivert ceket, lacivert pantolon, tiril tiril beyaz gömlekler giyiyordu.

Zarif boyun bağları takıyorlardı.

Doğudan gelen bir vapurun “Orient esintisi” getireceğini düşünenler fena halde yanılıyordu.

Güler yüzlü modern Türklerle karşılaşmışlardı.

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK zekâsının yansımasıydı. Türkiye’nin sosyoekonomik tanıtımını yapan fuar, bu yüzden İzmir Enternasyonal Fuarı’nın işaret fişeğiydi.

Ekonomi o yıllarda ve o şartlarda böyle yapıldı.