Perşembe, Mart 13, 2025
No menu items!
AleviyolKimlikler ve inançlar: Sol ve Alevilik polemiği

Kimlikler ve inançlar: Sol ve Alevilik polemiği

Kazım Balaban

Kimlikler ve inançlar: Sol ve Alevilik polemiği

Zaman zaman çeşitli platformlarda karşılastığımız Alevilik ve Sol (Marksizm kavramları karşısında, grubumuzda da aktüel olduğundan dolayı kısaca değinmek istiyorum.

Esas konuya girmeden önce buna benzer başka kavramı da gene kısaca irdelemek istiyorum. Bu kavram da Alevilik ve Kürt kavramı. Bazı Aleviler kendilerine etnik kökenleri soruldugunda biz Aleviyiz diyorlar. Bu kavramı kullananların genellikle eğitim düzeylerinin pek yüksek olmadığını, sosyolojik bilgilerinin yeterli olmadığını, PKK veya Kürt sorununa pek sıcak bakmadıklarını hemen eklemek gerekir. Şiddeti ve ona bağımlı çözümleri kabul etmedikleri için böyle söylerler. Ancak bu doğru bir deyim degildir. Her insanin bir etnik kökeni vardır. İnanç ayrı bir kavram, etnik köken ise başka bir kavramdır. Bunu pek çok Alevi canımız ayırt edememektedir.

Diğer bir konu ise gurubumuzda da gündeme gelen ve yukarıda değindiğim kavram. Bazı dostlarımız Aleviliği izah ederken adeta Marsizmi anlatırlar. Yorumlarına adeta Marksist olmayan Alevinin Alevi olamayacağı bir tümce yüklerler. Bu da diğeri gibi yanlış bir izah tarzıdır. Marksizm yeni bir kavramdır. Sonuçta şurada 150 yıllık bilimsel bir geçmişi vardır.

Alevilik ise “Kalu beladan beri” vardır. Yani taa ezelden beri. Ögretimiz bunu anlatır. Alan olarak ta İslamın içindedir. Onun bir yorumu ve İslamın özüdür.

Alevilik öğreti gereği 72 Millete aynı nazarla baktığı için Milliyetçiliği red eder. Kadın erkek eşitliğini savundugu için sosyaldir. Mazlumun ve haklının yanında yer aldığı için yeni deyimlerle ifade edilirse elbette “Sol” görüşe yakındır. Sol onun öğretisinin bir parçasıdır. İnancın bir yanı Mazlumun ve haklının yanında yer almaktır. Ve bu kavramlar Aleviliğin olmazsa olmazlarıdır.

Ancak insanoğlunun tanımı sosyolojik bir kavramdır. Alevilik bir çok yanı ile evrensel iken Marksizm sadece Proleteryanın çıkarlarını savunur. Hedefi proleterya diktatörlügü kurarak bu ideolojiyi dünyaya egemen kılmayı hedefler. Marksizmin çıkış yeri emek – sermaye çelişkisidir. Hedef aldığı değer artı değerdir. Bu vesile ile Artı-değeri red eden, onunla çelişen her şeyi kendine hedef sayar. Onun yok edilmesini, giderilmesini, en iyimser yorumla kontrol altında tutulmasını savunur.

Aleviler de sonuçta bu evrende yaşıyorlar. Onların da içinden toprak ağaları, iş adamları çıkmaktadır. İçlerinden cok doğal olarak serbest piyasa ekonomisini, dolayısı ile Kapitalizmi savunan insanlar da çıkmaktadır. Ve çok doğal olarak bu insanlar artı-değer oluştururlar. Bu vesile ile çıkarları o insanları Kapitalizmin Artı- değerini savunmaya, ona sahiplenme durumuna getirmiştir. Ama bu insanlar inanç olarak Alevidir. Hepimizin tanıdığı örneğin bol sayıda iş adamı vardır. Bu insanlar (veya etkiledikleri geniş bir taban) Marksizme sıcak bakmazlar. Hatta bir kısmı Marksizme adeta düşmandır. Ama bu insanlar dediğim gibi inanç olarak Alevidir.

Diğer bir noktaya da kısaca değinmek istiyorum. Bazı dostlar bilerek veya bilmeyerek Sosyalizm (Marksizm) ile Aleviliği kıyaslama yanlışlığına düşerler. Hatta farkında olmadan Sol ideolojinin başka bir deyim ile Marksizmin Alevilikten çok daha iyi bir ideoloji olduğunu izah etmeye çalışırlar. Birinci yanlışlık Aleviliğin inanç, Sosyalizmin ise ideoloji olduğu noktasıdır. Bu biraz Elmalarla Armutları birlikte saymaya benzer. Birinin diğeri ile kıyaslanması yanlıştır.

Diğeri ise Aleviliğin kendi içinde son derece tutarlı bir inanç olduğunun inkarıdır. Bazı Marksist arkadaşlara şöyle bir örnek veririm. “Siz 12 Eylül darbesine karşı mısınız?” “Elbette” diyorlar. Peki bu darbeyi nasıl protesto ediyorsunuz? Söyle cevap veriyorlar. Efendim biz yıllardır her 12 Eylülde sokağa çıkar mitinglerle, yürüyüşlerle, bildirilerle, çeşitli sempozyumlarla bu Faşist darbeyi protesto ederiz” “Peki diyorum o zaman bana makul bir cevap verin” 12 Eylül darbesi olduğunda neden aileleriniz, yakınlarınız yanınızda değildi? Avrupa`da 12 Eylül 1981 de bu darbe 40 veya 50 bin kişilik guruplarla protesto edilirken geçen 25 yıl içinde bu sayı her geçen yıl giderek azalmakta ve son birkaç yıldır miting veya yürüyüşlerle protesto edilmek yerine “bildiri dağıtma” düzeyine düştü. Marksistler 12 Eylülü protestoda artık istekli değiller. Olayın güncelliğini yitirdiğini söyleyerek avunmaya çalışıyorlar. Halbuki Aleviler Kerbela Zulmünü 1350 yıldır kesintisiz sürdürüyorlar. Aleviler genci, yaşlısı ile Ah-vah ederek , günlerce Matem yası tutarak feryat ve figan içinde bunu sürdürüyorlar. Hz. Hüseyin mazlum oldugu için yüzyıllardır onun yanındalar.

Keza Aleviler yüzyıllardır Zalim Osmanlı’ya karşı mazlum Pir Sultan`ın deyişlerini sürekli aktüel tutarak aile boyu söylüyor ve dinliyorlar. Siz (veya biz) Marksistler olarak Faşist 12 Eylül dabesine karşı ailelerinizi /ailelerimizi bile yanınıza /yanımıza alamadığınız /alamadığımız gibi 20 küsür yıl sonra 12 Eylül darbesini bile neredeyse unuttunuz/unuttuk. El – insaf, bir de Alevileri küçümsemek veya gerici görmek, eleştirmek yanılgısına düşmeyelim.

28. ‎März ‎2006

İLGİLİ YAZILAR
spot_img