“Güruh-u Naci”, kurtarılmış, seçilmiş topluluk anlamlarına gelen bir terkiptir. “Fırka-yı naciye” olarak da bilinen “Güruh-u Naci”, İslamî akideyi doğru bir biçimde kabul eden ve yaşayan topluluğa işaret eder. Güruh-u Naci, “kurtuluşa eren, ahiretteki her türlü azabtan beraat ederek, necatını, kurtuluşunu eline alan, diğer bir ifade ile Kur’an-ı Kerîm’in hükümlerini kabul ve tasdik etmekle onlara uyan, Hz. Peygamberin ve ashabının yolunu aynen takip eden büyük topluluk, cemaat demektir.” (Gökbel, 2019: 301). Doğru yaşantı biçimi, Güruh-u Naci mensuplarının “kurtarılmış topluluk” olarak anılmasının sağlayıcısıdır.
Hz. Muhammed’in Ebû Hureyre’den rivayet edilen bir hadisinde, . Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, kurtuluşa eren fırka (Fırka-yı Naciye) dışında kalan yetmiş iki fırka Cehenneme gidecektir.” demiş, kendisine fırka-yı naciyenin kimler olduğu sorulduğunda ise “Benim yürüdüğüm yola ve bu yolda beni takip eden ashabımın yoluna uyanlardır.” (Gökbel, 2019: 301) şeklinde tarif etmiştir. Alevi-Bektaşiler, işaret edilen Güruh-u Nacinin kendileri olduğuna inanırlar. Alevi-Bektaşi inancında, Tanrı’nın razı olduğu, hidayete erişmiş bir topluluk olarak görülen Kırklar ile olan münasebetleri ve yollarının Hz. Muhammed ile ashabının yolu olduğuna ilişkin kabulleri dolayısıyla “kurtuluşun” Tanrı tarafından kendilerine müjdelendiği görüşü hâkimdir. Bu inanışın izlerine Alevi-Bektaşi dua, gülbank ve tercüman metinleri ile Alevi-Bektaşi şiirinde de rastlanır. Alıntılayacağımız car hizmeti tercümanı, Güruh-u Naci anlayışının yansıdığı metinlere örnek olarak gösterilebilir.
“Güruh-u Naciyim, Kırklar Meydanı’nda süpürgeciyim. Süpürgeci Selman, kör olsun Mervan, carımıza yetişsin Mehdi-i Sahib-i Zaman. Allah, eyvallah. Nefes pirdedir!” (KK9)