Gel derviş, beri gel, yabana gitme;
Her ne arıyorsan inan sendedir.
Nefsine beyhude eziyyet etme,
Kâ’be’yse maksûdun, Rahman sendedir.
.
Çöllerde dolaşıp seraba bakma,
Allah Allah deyip havaya bakma,
Tâlib- i Hakk isen kitaba bakma,
Okumak bilirsen Kur’ân sendedir.
.
İlminle bir kılı kırka yararsın,
Gördüğün ru’yâda sâde sen varsın,
Etrafına bakıp kimi ararsın.
Bu tehî kubbeyi kuran sendedir.
.
Kılı kırk yarmağa irfandır deme;
Ona vahşi, bana yabandır deme;
Şuna gerçek, buna yalandır deme;
Birinin aslı yok, yalan sendedir.
.
Ayn ma’nâ verme küfr ile dîne;
Varıp gelme şaşkın, şekk tî yakîne;
Ârifsen âğâh ol sırr-ı mübîne;
Vesvesen küfürdür, îmân sendedir.
.
Gir gönül şehrine, dolaş bir kerre.
Kıyâs et ne imiş güneşle zerre;
Yalnız sen kadirsin hayr ile şerre,
Şerre mail isen Şeytân sendedir…
.
Cilve etsin dersen kemâl ile Hak,
Çıkıp benliğinden bir kendine bak;
“Enelhak” sözünü dilinden bırak,
Lâfa kulak verme, irfan sendedir.
.
Nefsini evvelâ çıkar aradan,
Bir renge boyanma aktan, karadan;
Gönlünde berk urur nuru yaradan.
Zulmette dolaşma, Yezdan sendedir.
.
İşittim babasız bir oğulmuşsun,
Hem cennette doğmuş, hem koğulmuşsun;
Hem kesret istemiş, hem boğulmuşsun,
Allah’ın suçu ne? İsyan sendedir.
.
Gayrıdan arayıp derdine çâre,
Ne varlık verirsin mûr ile mâre?
Cennetten çıktınsa be hey âvâre,
Havva’yı aldatan yılan sendedir.
.
Sânın pek âlîdir, ne var pest isen?
Her şeye taparsın put-perest isen?
Bâde-i aşk ‘ile eğer mest isen
Kendine gel âşık, cânân sendedir.
.
Câhil mezâhire Hakk diye bakar,
Her köşebaşında bir kandil yakar,
Bu seyl-i havadis durmayıp akar
İlel-ebed baakî kalan sendedir.
.
Menbaı sendedir feyz-i hayâtın
Gelip giden canlar hep nefehâtın.
Hayretten boğulma, bu kâinatın
Hepsi bir kat redir, umman sendedir.
.
Her şeyin varlığı senin özündür,
Kendini çok gören kendi gözündür,
Bu mülke hükm eden şerrin sözündür
Kalıbın kürsüdür, sultân sendedir.
.
Hey RIZA takat yok, hakkı inkâra
Sen mahrem imişsin didarı yâra
Şimdi agâh oldum sırrı esrara:
Âlemi yaratan vicdan sendedir
.
.
Feylesof Rıza TEVFİK
(Yaşamı 1869 Edirne yakınlarında Cisr (şu anda Bulgaristan içinde yer alan Svilengrad – 31 Aralık 1949 İstanbul)
.
Hem Bektaşi, hem de Mason olan Rıza Tevfik, felsefeye olan ilgisi nedeniyle FEYLESOF RIZA lakabı ile de tanınır.
Babası Arnavut, annesi ise Çerkes kökenlidir. Mülkiyeli babasının desteği ile iyi bir eğitim aldı. İspanyolca ve Fransızca öğrendi.
Gençlik yıllarında İttihatçı olan Rıza Tevfik, bir süre Osmanlı parlamentosunda milletvekilliği, sonra İstanbul Üniversitesi Hocalığı, Osmanlının Danıştay’ı anlamına gelen kurumun (Şura’yı Devlet) başkanlığını ve sonra da Osmanlı Hükümetin’de Eğitim Bakanı oldu.
.
Osmanlı’nın 1. Dünya savaşına karşı çıkanlar arasında yer aldı. Sonra da Osmanı Devleti’nin ÖLÜM FERMANI olan SEVR anlaşmana Osmanlı Delegesi olarak katıldı ve Sevr’i imzalayan ekip içinde yer aldı.
.
Bir ara yayıncılık da yapan Feylesof Rıza, muazzam Tasavvuf bilgisine sahip biri olarak Sevr’i imzalayan ve Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda Mustafa Kemal Paşa‘nın yanında değil, karşısında yer alması dolayısı ile Bektaşiler içinde ciddi olarak eleştirilir.
Kendisinin çok güzel nefesleri vardır ve bunlar Bektaşi’lerin Muhabbet sofralarında da okunur.
.
Ulusal Bağımsızlık Savaşı sonrası adı, 150 kişilik HAİN’ler listesi içinde yer aldı. Mustafa Kemal Paşa, onun büyük bilgi birikimine sahip olduğunu bildiğinden kendisini af edebileceğini, ancak bunun için Mustafa Kemal Paşa’ya bir ÖZÜR mektubu gönderil AF edilmesini isteyen bir mektup göndermesi şartı ile AF edileceğini bildirdi. Ancak Feylesof Rıza, çok gururlu (kibirli) olduğundan AF dileyen mektubu yazmadı ve 150’lik Hain’ler içinde dahil edildi.
Cumhuriyet’in ilanının 15. Yılı dolayısı ile 1938’de Genel AF ilan edildi ve 150‘likler de böylece Af edilmiş oldular. Feylesof Rıza’da böylece Genel Af sonrası ”Kendi deyimi ile Helalleşmek için” Türkiye’ye geri döndü.
.
Feylesof Rıza, geri döndükten sonar Ulusal Kurtuluş savaşına karşı çıktığı ve Atatürk’e mektup yazıp Af dilemediği için çok pişman olduğunu çevresine söylemiştir.
.
Feylesof Rıza’nın Bektaşilik içinde hangi mevkiye geldiği (Örneğin Derviş, Baba, Halife Baba… gibi) tarafımızdan bilinmiyor. Ancak kendisi aynı zamanda Mason olduğundan 1918’de Osmanlı içinde bulunan Mason cemiyetinin en üst mevkisi olan ‘’Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası’’nın büyük üstadı seçilmiştir.
.
Bir şiir kitabı da yayınlanan Şair’in Kabri İstanbul / Zincirlikuyu Asrî Mezarlığı’ndadır.
.
Fakirin Notu:
Gönül istedi ki bu büyük felsefi birimikime sahip bir Bektaşi olarak, bu hatalara düşmüş olmasaydı.
Kaynak Linki = https://www.datca-haber.com/makale/resadiye-irmagi-tahir-bey-agidi-1265