Değerli Canlar, Yarenler, Yoldaşlar, Âşıklar ve Sadıklar, Yol talipleri…
Bugün yaşanan tartışmalar, söylenen sözler ve yapılan açıklamalar yalnızca gündelik siyasetin değil, Yol’umuzun, kurumlarımızın ve toplumumuzun içine düştüğü hali de gözler önüne sermiştir. Bizleri yeniden sorgulamaya, hakikat aynasına bakmaya mecbur kılmıştır.
Öncelikle, Fikri Sağlar’ın bir televizyon programında Kılıçdaroğlu hakkında sarf ettiği “Yavuz Sultan Selim’den daha tehlikelidir” sözü terbiyesiz, ölçüsüz ve kabul edilemezdir. Alevi toplumunu derinden incitmiştir. Ancak trajikomik olan, bugüne kadar Sağlar’ın Sivas Katliamı’ndaki şaibeli duruşunu görmezden gelen, onu yıllarca panellere, anmalara davet edenlerin; bugün birdenbire bu söz üzerinden “uyanmış” gibi davranmalarıdır. Bu durum, toplumun değil, makamını korumaya çalışan yöneticilerin samimiyetsizliğini açığa çıkarmaktadır.
İkinci olarak Gazeteci ve akademisyen Dr. Merdan Yanardağ CHP ile ilgili, 15 Eylül “Mutlak butlan” Adı verilen “Kayyum” İstemli mahkeme öncesi bir cümle söylemiş, otuz saniye sonra sözüne açıklık getirmiş, yanlış anlamaları önlemek için de düzeltmiştir. Ayrıca yanlış anlaşılma varsa da Alevilerden özür dilerim demiştir.
Ancak toplam 16 dakikalık konuşmanın sadece 40 saniyesini cımbızla alarak, çarpıtarak, anlam ve bağlamından kopararak Merdan Yanardağ aleyhine başta Nedim Şener ve havuz medyası linç kampanyası başlatmıştır. Burada amaç hem TELE1 kanalının bir bahane ile kapatılması ve Merdan Yanardağ’ın itibarsızlaştırılmasıdır.
Ne yazık ki bazı kurum yöneticilerinin aceleci, ferasetsiz açıklamaları bu oyuna malzeme olmuş, düşmana koz verilmiştir.
Oysa hepimiz biliyoruz ki; Alevilerin kendi genel kurullarında birbirine söylediği sözler çok daha ağırdır. Dolayısıyla mesele bir cümlenin aşırılığı değildir. Asıl mesele, kurumlarımızın içine düştüğü tıkanmışlığın, liyakatsizliğin ve çözülmenin üzerini örtme çabasıdır. Bu bahane, yöneticilerin kendi iç hesaplaşmasını gizlemek için kullandığı bir perdeye dönüşmüştür.
Birinci bildirileriyle düşmana malzeme verenler, ikinci bildiride “düzeltme” adı altında yeni bir çelişkiye imza atmış; “hem arkasındayız, hem düzeltiyoruz” diyerek meseleyi daha da içinden çıkılmaz hale getirmiştir. Bu da TELE1’in kapatılma ihtimalini büyütmüş, toplumun nefes aldığı kanalları daha da tehlikeye atmıştır.
Tüm bu tablo bize şunu göstermektedir:
Kurumlarımız Yol’a göre değil, kişisel çıkarlara göre yönetilmektedir. Ortak akıl yerine benmerkezcilik, istişare yerine dayatma hâkimdir. Oysa Yol’da benlik kurttur. Yol, ikrarla, rızalıkla yürünür. Bugün ise yöneticilerin makamlarını koruma refleksi, toplumun özgürlük mücadelesinin önüne geçmektedir.
Artık yapılması gereken bellidir:
Bu tabloyu yaratanların tek görevi, bu toplumun önünü açmaktır. Alevi toplumunun birliğini ve bütünlüğünü sağlayacak, hak ve özgürlük mücadelesini yeniden örgütleyecek, Aleviliğin özgürleşme mücadelesini daha yukarı taşıyacak liyakatli kadroların önünü açmaktır. AABK inanç, Yol ve Erkân Kurulu Başkanı olarak tavsiyem;
vakit kaybetmeden olağan veya olağanüstü genel kurulların yapılması, toplumun rızalığıyla seçilecek ehil yöneticilerle kurumlarımızın yeniden inşa edilmesidir.
Unutmayalım: Gerçek çözüm, Mervanın oyununa gelmekte değil; Yol’a, erkâna, rızalığa uygun bir örgütlülük inşa etmektedir.
Gönül kalsın, Yol kalmasın….
Yol cümleden, cümlemizden uludur hakikati ve gerçeği ile….
Ecevit Emre