Pazartesi, Temmuz 7, 2025
No menu items!
Ana Sayfa Blog Sayfa 73

İlim dergâhının kapısını açan

İlim dergâhının kapısını açan
Pirim Hacı Bektaş ben sana geldim
Güvercin donunda semaya uçan
Pirim Hacı Bektaş ben sana geldim

Felsefeni rehber kıldım kendime
Hiçbir hile düşünmedim kendime
Nevşehir’in Hacıbektaş yurduna
Pirim Hacı Bektaş ben sana geldim

Divanına sazım çalmaya geldim
Ben pirime mihman olmaya geldim
Ağlayan özümde gülmeye geldim Pirim
Hacı Bektaş ben sana geldim

Kırkların ceminde kazan kaynıyor
Lokmanı tadan insan doymuyor
Suyunu zemzem misali içen kanmıyor
Pirim Hacı Bektaş ben sana geldim

Gönlümden inmiyor Hünkâr’ın dağı
Aşkınla yanıyor yüreğim bağı
Murtaza Yalçın’ın, bu son durağı
Pirim Hacı Bektaş ben sana geldim

Sensin beni bir sevdaya düşüren

0

Sensin beni bir sevdaya düşüren
Hünkâr Hacı Bektaş Veli’sin şahım
Gurbet ili diyar diyar aşıran
Sensin İmam Haydar, Ali’sin şahım

Devr eder kudretini kevn ü mekânı
Rahmetin tutmuştur iki cihanı
Dertli kullar ister senden dermanı
Cümle ululardan ulusun şahım

Dağa taşa emr ü ferman eyleyen
Kamu âlemlere divan eyleyen
Miraç’da Ahmed’i seyran eyleyen
Gerçek âşıkların yolusun şahım

Şevk ü kalem evvel yazar Bismillah
Sûretin gördüm eyvallah
Akıl ermez sana sensin sırrullah
Yağan rahmetlerin selisin şahım

Sabri kulun bağlı kulundur senin
İmam Hüseyin gülündür senin
Yeşil ben pençeli elindir senin
Tanrı bağçesinin gülüsün şahım

Sofi bizi niçün tan eylersiniz

Sofi bizi niçün tan eylersiniz
Hakkı bilmek midir suçumuz bizim
Tersa gibi büte baş eğmeyiz biz
Yoktur mematımız haçımız bizim

Haramdan zinadan koğdan kaçarız
Hakka doğru menzil menzil göçeriz
Can baş meydanında serden geçeriz
Kurbana layıktır koçumuz bizim

Sırr-ı Bektaşiyiz ayrı değiliz
Heman sağ gezeriz sayrı değiliz
Birlikteyiz ayrı gayrı değiliz
Bir kimse sayılır üçümüz bizim

Kırkımızı bir kıl ile yedenler
Azm eyleyip Haktan yana gidenler
Gönül kabesini tavaf edenler
Günde yüzbin kere haccımız bizim

Sırr-ı men areften nefsimi bildim
Mürşid karşısında tevbeye geldim
Gönül ayinesin pâk edip sildim
Taşradan gözümüz içimiz bizim

Kâtib’im seyrettim arşta zeminde
Hakkı ispat eder birbir deminde
Akıl meclisinde irfan âleminde
Bulunsa bir inci kaçımız bizim

Gel aslım sorarsan ben bir niyazım

0

Gel aslım sorarsan ben bir niyazım
Sabır ilmi derler yerden gelirim
Katre idim şimdi ummanlar oldum
Arştaki kandilden nurdan gelirim

Ben “kal u bela da” buldum izim’i
Döndürmedim bir dem Haktan yüzümü
Ateş-i aşkına yaktım özümü
Halil İbrahimle nardan gelirim

Sual eylerisen benim sırrımdan
Cümlemizi var eyledi varından
Yarattı Muhammed Ali nurundan
Kandilde balkıyan nurdan gelürem

Habib’i nurundan yarattı Hüdâ’m
Salavat veririm ruhuna müdâm
Cennetten sürüldü dünyaya Adem
Rıdvan’ın açtığı şardan gelürem

Cebrail cerağı alır eline
Seyretmeye gider dostun iline
Hayranım şakıyan dudi diline
Rıdvan kapı açtı şardan gelirim

Kandilde balkıyan dostun nurudur
Akıl ermez ona, Hakk’ın sırrıdır
Din serveri Muhammed’in nurudur
Cennette açılan gülden gelürem

Havva dır anamız ademdir Ata
Hakk ın hikmetine akıllar yata
Cennetin illeri öteden öte
Hu deyip çalkanan selden gelürem

Okuyup yazanda çok Hakk’ın ilmi
Okuyup yazmayan ne bilsin ilmi
Tanrının dostudur Musa değilmi
Münacat ettiği turdan gelürem

Teni sual etme ten kuru tendir
Can anın içinde cevher-i kândır
Bu ilmin deryası bahri ummandır
Sırrı kal eyleyen serden gelirim

Sıfatlar dağıla, taşlar atıla
İns ile cin bir araya katıla
İnsan mantar gibi yerden bitile
Aslımız topraktır, yerden gelürem

Mansur ile varıp dara çekildim
Yusufla kul olup bile satıldım
Şam’da İsa ile göğe çekildim
Musa ile dahi Turdan gelirim

Kardaşlar böyle tevil düzdüler
Başmağa Ayet – el kürsü yazdılar
Kendi fetvam ile derim yüzdüler
Halep şehri derler şardan gelürem

Mahkemede sual sordu kadılar
Kitapların orta yere kodular
Sen bu ilmi kimden aldın dediler
Üstadımdan aldım, pirden gelürem

Nesimi’ yim ikrarımdan belliyim
Gerçek erenlerin kemter kuluyum
Ali bahçesinin gonca gülüyüm
Münkir münafığa hârdan gelürem

Dar Erkanı

0

Cem
Bu inanç rızalık inancıdır. Rızalık almadan hiç bir can bir görevi üstlenemez. Bu akşam burada dede postuna oturarak dedelik görevini yapmaya talibim.
Siz Cem erenlerinin iznini ve eyvallahını istiyorum

Cem Erenleri, Canlar!

Eyvallah kapısı ikrar iman, dilinizle söylediğinizi kalbinizle tastik edin. Verdiğiniz ikrar Hz Hüseyin’le birlikte sonuna kadar gidenler gibi olsun, söz verip dönenler gibi olmasın, Aslı olan niyettir diyelim, kusurumuz eksiğimiz sizler tarafından hoş görülsün. Kul kusur işler sultan bağışlar, kul kusur işlemezse sultan neyi bağışlar diyerek bu hizmeti yapmak istiyorum.

Gel Ali yoluna belî desene
En sonunda gark olursun sele sen
Yetiş bir kerecik eteğinden tut
Deli mi oldun ne uydun ile sen

Ârif isen bir gün seni seslerler
Bülbül deyü gülistanda beslerler
Bir gün seni rehberinden isterler
Kimin izni ile girdin yola sen

Kiminle oturub yahud durursun
Kimden mu’cizât aldın götürürsün
Konma gül dalına hâr bitirirsün
Bağban olmayınca konma güle sen

Özün eğri ise yola zararsın
Derdini yetişmiş dermân ararsın
Maslâhatın nedir şârı sorarsın
Sarraf olmayınca girme şâra sen

Kapudan çıkınca köşe gözetme
İçin karartıp da dışın düzeltme
Şah Hatâyî ötesini uzatma
Mü’min isen bir ikrârda dura sen

edep Erkan mümine nişan
Hayıra himmet, kalbe kuvvet,Muhammed Mustafanın Gül Cemaline verelim Selevat Muhammedin gül cemaline,Hasan ve Hüseyinin kemaline
Aliyel Murtazanın yoluna, Allah eyvallah Bism-i Şah Allah, Allah..
Yanan ışığımız aydınlık ve doğruluğa rehber olsun, kendi rızası ile yola gelen cem erenlerine selam olsun, Pirlerin hayır himmetleri üzerimizde hazır ve nazır olsun, erenlerin, evliyaların abdalların sözü üstün olsun, darda kalanlar selamet bulsun, gönlümüz huzurla dolsun, yol herşeyden üstün ve ebedi olsun. Hünkarın ve Şah Merdanın nuru üzerimize doğsun.

Erkanımız irfan
Dedemiz Adalet
Rehberimiz doğruluk
Delilcimiz Aydınlık
Zakirimiz Muhabbet
Tezekarımız Berrak
Süpürgecimiz yüzü ak
Semahçımız aşk
İnancımız sevgi
Kapıcımız akıl
Gözcümüz ilim
Sakkacımız kevser
Peyiğimiz sedamız olsun
Allah Allah diyen dillerin gönülleri muradla dolsun.

Hararet nardadır saçta değildir
keramet başkadır taçta değildir
her ne arar isen kendinde ara
Kudüs’te Mekke’de haç ta değildir, diyen hünkarı evliyanın aşkına,

ilim Çin’de ise gidin bulun diyen Muhammed Mustafa’nın aşkına

bana bir harf öğretenin kölesi olurum diyen şahı merdan aşkına,

hayatta en hakiki mürşid ilimdir diyen Mustafa Kemal Atatürk aşkına,

Benim koruduğum inancımdır kendi canım değil diyen Kerbela’da ki kurbanımız Hüseyin aşkına,

yarin yanağından başka herşey ortak, birlikte kazanılmalı ve paylaşılmalıdır diyen Bedreddin ve Torlak Kemal’in aşkına

Huri ve cennet istemeyen bana seni gerek seni diyen Yunus un aşkına,

Darağacında bile deyiş söyleyen, gençlerimiz ve direncin hala susmayan sesi Pir Sultan aşkına

Sivas ta aydınlıktan, kardeşlikten, barıştan muhabbetten cumhuriyetten yana ateşte semah dönenlerin, erenlerin, evliyaların aşkına

Akşam Duası Dar da
„Bismişah, Allah Allah. Akşamlar hayır ola, hayırlar feth ola, şerler def ola, müminler ber-murad, münafıklar ber-bad ola, demler daim cemler kaim ola, ibadetlerimiz makbul ola.Üçler, Beşler, Yediler, Oniki imam, Ondört Masum-u Pak, Onyedi kemerbest efendilerimiz şefaatçımız ola, çerağ-ı kaanun-u Evliya ebedi ola, Nur-u Nebi Keremi Ali Pirimiz Hünkar Hacı Bektaş Veli ve gerçek erenler demine devranına Hü. Hoş geldiniz sefa geldiniz dede babalar erenler
Hü Erenler aşkına Geldiğiniz yoldan, durduğunuz dar’dan, çağırdığınız pirden cümlemize şefaat olsun . Yiğit ömürlerinize hata gelmesin. Geldiğiniz yollar Kâbe yolu olsun. Söz bizden nefes Pirim İmam Ali,den olsun hü

Haktan bize nida geldi
PÎR’im sana haber olsun
Şahtan bize name geldi
REHBER sana haber olsun

Bu yola giden Hacı’dır
Pirim Güruhu nacidir
Cem kilidi kapıcıdır
KAPICI’ya haber olsun

Hak kuluna eyler nazar
Dört nesneden Adem dizer
Kalleş gelir cem’i bozar
GÖZCÜ sana haber olsun

Temanna olalım erkana
Müminler gelir meydana
Hizmet verildi Selman’a
SÜPÜRGECÎ haber olsun

Şeyda Bülbül bağın ister
Mümin Haktan sağın ister
Delil yanmaz yağın ister
DELÎLCÎ’ye haber olsun

Fatma ana Cem’de oturur
Lokma’ya kepçe batırır
Cemaata lokma yetirir
KURBANCI’ya haber olsun

Kalbi Hakla dolu kişi
Daima hakladır işi
Odur bu Halkanın başı
ZAKÎR sana haber olsun

Silinir gönüller pası
Bu yolda hasların hası
Doldur ver Engür’ü tası
SAKKACI’ya haber olsun

Cem’dedir Mümin, müslümler
Gelemez Şah sevmeyenler
Talib gelmiş Pir’in dinler
PEYiK sana haber olsun

Hak Kuluna vermez zahmet
Eyi Kullarına rahmet
Hizmet verdi ol Muhammed
TEZEKAR’a haber olsun

Çekilen mazlumlar yası
İnsan hakkın halifesi
Serilsin hakk seccadesi
Cebraile haber olsun

ŞAH HATAYİ zara geldi
Cümle cihan vara geldi
bize yol bergüzar geldi
SEMAHÇI’ya haber olsun.

Dede: Hizmetlilere ayakta toplu dua verir
„Bismişah, Allah Allah. özü dar’da, Yüzü yerde, Muhammed-Ali’nin dostuna dost, düşmanına düşman olduklarına inanarak, hizmet için bu irfan meydanına gelen canların, yerleri, gökleri var eden yüce Allah, dilde dileklerini, gönülde muratlarını versin. Emekleriniz boşa gitmesin. Erenlerin aydın yüzlerine aşk olsun. Görünür, görünmez kazadan beladan korusun. Hizmetini gördüğünüz pirlerin himmetleri üzerinizde olsun. Bozatlı Hızır cümlenizin yardımcısı olsun, saklasın, beklesin. Sizler bu toplumun ibadetini hizmetini ediyorsunuz; Hakk-Muhammed-Ali de sizlere yardımcı olsun. Bu cemde, bu erkânda, Ehlibeyt’in katarından didarından ayırmasın. Geldiğiniz yerden, durduğunuz dar’dan iyilikler göresiniz. Dil bizden, himmet Hakk’tan, yardım pirden ola. Gerçeğe Hüü, Mümine ya Ali.“
Hizmet sahipleri yere secde edip, dizlerinin üzerine otururlar.

*Hizmet Sahiplerinin Birbirlerinden ve Cem Erenlerinden Rızalık Alması
„Siz hizmet sahipleri birbirinizden razı mısınız
: „Siz cem erenleri bu Hakk meydanda bulunan ve sizlere hizmet vermek isteyen görevlilerden razı mısınız?“
dara duruluyor
Bismillah Bism-i Şah Allah Allah!
Hizmetleriniz kabul ola. Muradlarınız hasıl ola. Allah cümlemizi didar-ı Ehl-i Beyt’e, meşrebi Hüseyne nail eyliye.Hizmetini gördüğünüz erenlerin evliyaların hüsn-ü himmetleri üzerinizde hazir ve nazir ola. Saklaya bekleye yolsuza uğratmaya. Hızır yoldaşınız Evliya haldaşınız ola. Dil bizden nefes Pirimiz Hünkar Hacı Bektaş Veli’den ola. Niyetleriz temiz, yüzünüz ak ola. Aydınlık gören cehennem narı görmeye. Nur-u Nebi, Kerem-i Ali, gülbangı Muhammedi, dem-i Pir Hünkar Hacı Bektaş Veli gerçekler erenler demine Hü
Gerçeğe Hüü, mümine ya Ali.“

Süpürgeci
: „Şehidi Kerbela için gözlerim dolu yaştır. Lanet olsun Yezid’e, Yezid’in bağrı taştır. Erenler yolunda Aliy-el Murtaza baştır. Kırklar Meydanı’nda ustadımız Seyyid-i Ferraş’tır. Allah eyvallah, nefes pirdendir.“ Süpürge hizmetini bacı yapıyorsa: „Üç bacı idik; guruh-u Naci idik, Kırklar Cemi’nde süpürgeci idik. Süpürgeci Selman; kör olsun Mervan, zuhur edecek Mehdi sahib-i zaman, Allah eyvallah nefes pirdedir.
“ Dede onlara şu duayı verir:
„Bismişah, Allah Allah. Sahibi Selman, mülkü Süleyman, kör olsun Mervan, zuhur edecek Mehdi sahib-i zaman, şad olsun Oniki İmam. Erenler meydanında hizmetin olsun tamam. Hizmetinde şefaat bulasın. İnandığımız o yüce Allah dilden dileğini, gönülden muradını versin. Hakk-Muhammed-Ali yardımcın olsun. Gerçek erenlerin demine Hüü, mümine ya Ali.“

Tezekar

Ben Ehlibeytin bendesiyim
Zalimden korkmam cekinmem,
Bu Hizmette Selman dır benim Pirim
Hizmetinden erinmem.
Erenlere teslim oldum, yundum arıldım,
Er meydanında turap oldum Hakka sarıldım.
El ele, El Hakka, mürvet erdedir,
Hizmetim Hakk icin nefes pirdedir.

Dede Ibrikciye şu duayı verir:
„Bismişah, Allah Allah. Hizmetin kabul ola. Hakk-Muhammed-Ali yardımcın ola. Hızır kılavuzun ola. Emekleriniz boşa gitmesin, hizmetinizden şefaat bulasınıy. Bizleri var eden o yüce Allah, dilde dileklerinizi, gönülde muratlarınızı versin. Vücutlarınıza dert, gönlünüze keder vermesin. Siz bizleri arındırdınız, Allah’da sizin gönlünüzü kötü huylardan arındırsın. Dil bizden, yardım pirden olsun. Gerçeğe, erenlerin demine Hüü, mümine ya Ali.“

Cem Acilis Gülbangi duadan sonra üc duazi-imam

Bism-i Şah Allah, Allah… Akşamlar hayır ola, hayırlar feth ola, meydan abad ola, sırlar mestar ola, gönüller mesrur ola, fakir fukara mamur ela, Er Hak Muhammed Ali yardımcımız gözcümüz bekçimiz ola. Oniki imam, Ondört Masumu Pak, Onyedi Kemerbest efendilerimiz katarlarından didarlarından ayırmaya, Pirimiz, Üstadımız Hünkar Hacı Bektaş Veli, Balım Sultan efendilerimiz yardimcimiz ola, üçlerin, beşlerin, yedilerin, kırkların hayır ve himmetleri safa nazarları üzerimizde hazır ve nazır ola, Dertlerimize derman‘, gönüllerimize imam, hastalarımıza şifa, borçlarımıza edalar ihsan eyleye. Yüce yaradan duvarlarınızdan taş, gözlerinizden yai dökmeye, genç yaşına ihtiyarlık kışına düşürmeye, genç yaşta ölüm ihtiyarlıkta zulüm vermeye, demlerimiz daim, cemlerimiz gaim ola, Allah erenler Devlet ve milletimizin kılıcını keskin, sözünü üstün eyliye, gökten hayırlı rahmetler, yerden hayırlı bereketler ihsan eyliye. Anasına babasına dinine devletine, toplumuna hayırlı evlatlar nasip eyleye. Niyazlarımızı (lokmaları) kabul eyliye, hizmetlerinizi zaya götürmeye dualarımızı dergah-ı izzetinde kabul eyliye, vaktimiz hayırlı gele., Dil bizden nefes Hünkar Efendimizden ola.
Nur-u Nebi, keremi îmam Ali, gülbangı Hünkar Hacı Bektaş Veli demi piri, keremi evliya, gerçek erenler demine Hü

Medet Allah ya Muhammed ya Ali
Bizi dergahından mahrum eyleme
Pirim Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli
Bizi dergahından mahrum eyleme

Adem’i Safiyullah Adem hakkiyçun
Muhammed Mustafa hatem hakkiyçun
Eyyub’a verdiğin sitem hakkiyçun
Bizi dergahından mahrum eyleme

Hasan’ın aşkına kılalım zârı
Şah Hüseyin dinimizin serveri
Alemin cârısın Cenab-ül Bâri
Bizi dergahından mahrum eyleme

Zeynel’in canına kıldılar ceza
Muhammed Bakır’dır sırrı Mürteza
İmam Cafer Kazım Musayı Rıza
Bizi dergahından mahrum eyleme

Muhammed der ki didarım Hak’tır
Taki Naki Askeri er-rahmadımdır
Severim Mehdi’yi niyazım vardır
Bizi dergahından mahrum eyleme

Her Sabah her sabah ötüşür kuşlar
Allah bir Muhammed Ali diyerek
Bülbüller gül için figana başlar
Allah bir Muhammed Ali diyerek

Kısmetimiz kalbimizde buluna
Veyselkaran gitti Yemen yoluna
Arıyız uçarız kudret balına
Allah bir Muhammed Ali diyerek

Biz de çektik imamların yasını
Işit gerçek erenlerin sesini
imam Hasan içti aßu tasını
Allah bir Muhammed Ali diyerek

Arif olan eleklerden elendi
Talip olan hak yoluna dolandı
Şah hüseyin Al kanlara boyandı
Allah bir Muhammed Ali diyerek

Imam Zeynel parelendı bölündü
Ol Imam Bakira Yüzler sürüldü
Caferi Sadığ‘a erkan verildi
Allah bir Muhammed Ali diyerek

Gönül kuşu kalb evinde durasın
Serime de çöktü şahin yuvasın
Imam Kazım Musa Rıza duasın
Allah bir Muhammed ali diyerek

Şah Taki ba Naki nur-olup gitti
Hasanı Askeri er-olup gitti
Mehdi maßarada sırr-olup gitti
Allah bir Muhammed Ali diyerek

Kanber Selman Fatma na durdu duaya
Sehriban soyundu bindi deveye
İsa kahreyledi çıktı havaya
Allah bir Muhammed Ali diyerek

Dört kitap yazıldı yurduna düstü
Ku´ran Muhammedin virdine düştü
Kul Himmet pirinin derdine düştü
Allah bir Muhammed Ali diyerek

Dardan indirilecek kişinin varsa eşi ve büyük evladı dara duruyorlar
Allah Allah. Akşamlar hayır ola, hayırlar feth ola, şerler def ola, müminler ber-murad ola, münafıklar ber-bad ola, demler daim cemler kaim ola, ibadetlerimiz makbul ola.Üçler, Beşler, Yediler, Oniki imam, Ondört Masum-u Pak, Onyedi kemerbest efendilerimiz şefaatçımız ola, çerağ-ı kaanun-u Evliya ebedi ola, Nur-u Nebi Keremi Ali Pirimiz Hünkar Hacı Bektaş Veli ve gerçek erenler demine devranına Hu.
Kurbani olan dar da duruyor ve Rehber
(: Allah Allah, eli erde yüzü yerde özü Mansur darında, hak Muhammed Ali yolunda, erenler meydanında pir divanında, canpı kurban teni terceman, hak erenlerinin nasihatını kabul gereğince amel etmek üzere, yalın ayak yüzü üzre sürünerek gelmiş bu canlari kurbanlarıyla gelmiş ler, hakkı görmüş, yolu hak bilmiş Nesimi gibi yüzülüp Mansur gibi asılıp, Fazlı gibi borçtan kurtulmak dilerler. Himmeti pir niyaz ederler. Allah eyvallah. )
Allahın ismi ile başlarım
Yoktur Ali’den güçlü yiğit
Ve bulunmaz Zülfikar’dan keskin kılıç
Canü dilden el bağladım evliya erkanina
Hamdü illah gene durdum pirimin divanına
El aman sığındım erenler lütfu ihsanına
Bu yolda canım kurban pirimin Fermanına

Dar manzurun meydan Alinin yol oniki imamın eşkola yola baba sofular
Gectiginiz mansur darı gördüğünüz hak didarı çene talipi dil mürşidi
Hakk kapısına geçtiniz ne gördünüz ne işittiniz
Hakk gördük, Hakk işittik, er gördük, meydana geldik, allah eyvallah
Eyvallah kapisi ikrar iman ikrariniza imaniniza sahip kadem olasiniz
hakkin emri ile dilli baslisiniz diz gelin dogru söyleyin destur erenler
Eyvallah hak haki sever hak paki sever el gövdenin kaşınan yerini bilir Riya ile ibadet, şirk ile itaat olmaz. Söylediğiniz meydanın, sakladığınız sizin.evvveli bastan sizi sizden soruyoruz eviniz,ocaginiz, külünüz, külvetiniz ve dört duvariniz kendinize yadigarmi nice beriyiz erenler Eyvallah

EY Cem ehli bugun kurbani olan ..bu…… canlardan sikayeti alacagi dargini olan varmi dile gelsin bile gelsin hakkini bu meydanda talep etsin

„Allah eyvallah kapısında, döktüğün varsa doldur. Ağlattığın varsa güldür. Yıktığın varsa kaldır. Doğru gez, dost gönlünü incitme. Mürşide teslim-i rıza ol. Yalan söyleme, haram yeme, zina etme. Eliniz ile koymadığınızı almayın gözünüzle görmediğinizi söylemeyin dedikodu dinlemeyin dost gönlünü incitmeyin, ne ile gelirseniz gelin, kul hakkiyla gelmeyin, Allah eyvallah

Allah Allah, Hak Muhammed Ali yardımcımız ola. Oniki Imam, ondört masumu Pak, onyedi kemerbest katarlarından didarlarından ayırmıya.Pirimiz Hünkarımız Hacı Bektaş veli yardımcımız ola . Dertlerimize derman hastalarımıza şifa borçlarımıza eda nasip ve müyesser eyleye. Namerde muhtaç eylemeye, kurbanlarımızı kabul eyleye. her ne niyete ise yüce tanri dergahi izzetinde kabul eyleye emek zayligi vermeye dünyada kurban ahirette burak ola sakalak kocun defterine yazila
Lokmaya sevap yazıla.Kazaları belaları defetmiş ola. Dil bizden nefes Hünkardan ola. Nuri Nebi, Keremi Ali Gülbankı Evliya Hünkar Hacı Bektaşı Veli. Gerçek erenler demine Hü.

“ Seccade Hizmeti Destur Pirim. „Allah eyvallah, nefes pirdedir“
Kırklar meydanında Muhammed, Ali
Erkâna düşerken serdi bu postu
Hatice Kibriya Fatime Zöhre
Birlik meydanına serdi bu postu

İmam Hasan ahu içip göçmeden
Hüseyin’i Kerbela serden geçmeden
İmam Zeynel ahu figan etmeden
Muhammed Bakır serdi bu postu
İmam Cafer alimlerin ışığı
Musa’yı Kazım Hakk’ın âşığı
İmam Rıza süzdü tenden zehiri
Muhammed Taki serdi bu postu

Aliy-el Naki costu söyledi
Hasan Ali Askeri ikrar eyledi
Mehdi sahib-i zaman hâlâ gelmedi
Hünkâr Hacı Bektaş serdi bu Postu

Kemter Derviş aşk oduna yanmışım
Hizmet için divanına durmuşum
Sermek için meydanına gelmişim
Destur eyle pirim serem bu postu

Dede şu duayı verir:
„Bismişah, Allah Allah. Hakk-Muhammed yolunda, erenler meydanında, pir divanında serilen bu Hakk postunun üzerinde hizmet görenler, hizmetlerinde şefaat bulsunlar. Bu meydanda yargılanıp sorgulananları, yüce Allah tekrar yargılayıp sorgulamasın. İnandığımız o yüce Allah dilden dileklerini gönülden muratlarını versin. Hakk-Muhammed-Ali yardımcıları olsun. Dil bizden, himmet Hakk’tan, yardım pirden olsun. Gerçek erenlerin demine Hüü, mümine ya Ali.“Ey bizleri var eden ulu Yaradan,

Bugün buraya aramızdan ayrılan ve sana yürüyen bir canımızın 40. gününde dar dan indirmek için toplandık ve sana dua ediyoruz.

Ya Allah, can kıblesine döndük. Sana yakarıyoruz. Hakk’a yürüyen can senin aşığındır. Sen canansın, o can. Şimdi canı, bedenini terk etti; bedeni toprağa döndü, canı ise sana. Ateşten, havadan, sudan ve topraktan var olduk. Hü dedik gerçekler aşkına!

Anamız yer, babamız yağmurdur kal-u beli. Ateşten Ateşe, Havadan Havaya, sudan suya Topraktan toprağa! Can cana doğru, nur ile geldik sır ile gideriz! Hakk kapısından geldik dünya evine, geldiğimiz kapıya döneriz. Durduk divana, uyduk meydana. Can cana. Can didara.

Pir Ali, mürşit Muhammed ve Ehl-i beyt yüzü suyu hürmetine üçler, beşler, yediler, onikiler, ondörtler, onyediler ve kırklar bize yardımcı olsun, yol göstersin.

Hakk’a yürüyen canımızın arkasından yaptığımız dualarımız gönül defterine kayıt edilsin, hatırlansın, silinmesin.

Erenler, canlar, dostlar, yarenler
Yüzümüz yerde, özümüz dâr’da
Elimiz bağlı, yüreğimiz dağlı
Gözümüz yaşlı, bağrımız ateşli
Yaşam bitimli, acılar bitimsiz

Yer anamız, gök atamız
Doğada doğduk, topraktan var olduk
Bir tende can bulduk,
Kişi kötü demeyelim, işi kötü diyelim
Bağışlamak en büyük emek
Emeğiniz varsa bağışlayın

Ateş külde söner, acı yürekte diner.
Acı paylaşıldıkça azalır,
Sevgi paylaşıldıkça çoğalır.
Acılar azalsın, sevgiler artsın.
Kinler bitsin, dostluklar pekişsin.
Yeni yaşamlarda yeni çiçekler yeşersin.
Allah kalanlara uzun esenlik dolu yaşam versin.
Erenlerin, evliyaların yardım etsin.

Nur-u Nebi Keremi Ali Pirimiz Hünkar Hacı Bektaş Veli ve gerçek erenler demine devranına Hu.
Gerçeğin demine hû! Ya Ali.

Hatalar etmişim noksandır işim
Tevbe günahlarımıza estağfurullah
Muhammed-Ali’ye bağlıdır başım
Tevbe günahlarımıza estağfurullah

Hasan, Hüseyin balkıyan nur ise
İmam Zeynel sır içinde sır ise
Özümüzde kibir, benlik var ise
Tevbe günahlarımıza estağfurullah

Muhammed Bakır’ın izinden çıkma
Yükün Câfer’den tut, gayriye bakma
Hatıra dokunup gönüller yıkma
Tevbe günahlarımıza estağfurullah
Musa-i Kazım’a daim niyazım
İmam-ı Rıza’ya bağlıdır özüm
Eksiklik, noksanlık, hep kusur bizim
Tevbe günahlarımıza estağfurullah

Taki ile Naki benziyor aya
Ali emeklerimizi vermeye zaya
Ettiğimiz kem işlere kötü bed-huya
Tevbe günahlarımıza estağfurullah

Hasan Askeri’nin gülleri bite
Mehdi gönlümüzün gamını ata
Ettiğimiz yalan, koğu gaybete
Tevbe günahlarımıza estağfurullah

Can Hatayim eder Bağdat, Basıra
Böyle güne kaldık, böyle asıra
Ya Ali cömertsin kalma kusura
Tevbe günahlarımıza estağfurullah

Merhumun Darına duracaklar meydana gelsin
“Cem erenlerinin huzurunda yunacak, arınacak, Hakk’a yürüyen…canımızın vekili olarak meydana gelecek olan canlar için
serilecek bu post, hakikat meydanı ola
Cem birliğine, sohbet sırlığına, uğur açıklığına Allah Eyvallah, Hü

Dede Cem Evi’nin cemaatına sorar.
Hakka yürüyen canı nasıl bilirsiniz? içinizde alacağı olan var mı? Borcunu meydandaki mirasçısı ödeyecek, küsülüsü var ise namına barışıp gönlünü alacaktır,. “Bedeni Toprak Ananın kucağında, canı-ruhu Dar da olan ve Hakka Yürüyen ……………. Canımızdan arinmiş, incinmiş, gücenmiş, algın, dargın, kırgın, küskün, haksızlığa uğramış, alacağı – vereceği olan yol bacımız, can bacımız, yol kardeşimiz, can kardeşimiz var mı? Hataya düşüp eline, beline, diline sahip olmayan, Hak ile bağlanan ikrarında durmayan; can incitmiş, emekle hakketmediğine rızasız el uzatmış, özünü haktan koparmış, kusurunu özünden gizlemiş, yol bacımız, can bacımız, yol kardeşimiz, can kardeşimiz var mı? Varsa, Hak Nefesiyle dile gelsin özünü Hak Meydanına sersin, hakka teslim olsun, alacağı varsa alsın, vereceği varsa versin. Hakka yürüyen canımızın omuzlarında “Can Hakkı ” kalmasın.
Gelen, duran, bilen özünü Hak ile birlesin. Varlığını vicdanına hakim kilsin öyle gelsin, öyle dinlesin. Can inciten, gönül kiran, kusurunu özünden gizleyen Hakkın binasını yıkandır. Haddini bilmeyenin, aklanıp paklanmayanın, Hakkın katarında, erenlerin nazarında yeri yoktur. Çünkü bu Yol Erkânında Can Hakkı, İnsan Hakkı, hemen her şeyin üstündedir. Hak Hakikat, Hak Meydanı Hakka acıktır.“ der.
Alevilikte „Gerçeğe Hü“ diyorsak eğer, Anadolu Alevi öğretisinde her gerçeğin mutlaka bir sahibi vardır. Hak gerçekte, gerçek de Hakta mevcuttur. Er veya geç, Hak ile Hakikat buluşur, inancındayız. Bu ulu Yol da nasip alıp, menzile erdiğimiz, yaşamın yol durağı Hak Erkânında, Alevi Yol erenlerinin nefeslerin-den beslendiğimiz, inanç boyutuyla dar adaleti ve kurallarını onlardan öğrendiğimiz bu yol da; „Her gerçek Haktan alınır, Haktan alınan Hakka verilir.“ „Haktan gelen Hakka döner“ düşüncesi gerçeğin taa kendisidir.

Meydanda dara duran oğlu kızı da söz alır.

İnandığımız bu yolda, tüm canların huzurunda, erenler
meydanında, pir divanında, elim erde, yüzüm yerde, özüm darda,
Mansur gibi canım kurban, tenim tercüman, hakka yürüyen kardeşim Şükrü namına, rahmetliğin elinden, dilinden veya bir hareketinden ağrımış, incinmiş var
ise veya borcundan dolayı alacaklısı var ise bile gelsin. Dile gelsin, hakkı olan hakkım dilesin rahmetlikten gelecek davacının davasına boyun eğmeye razıyım. Döktüğünü dolduracağım. Yıktığım yapacağım. Ağlattığını güldüreceğim. Haşri neşri burda tamamlayacağım Ahirette davalı kalmasın, der.

Cem Evi’nin cemaati, Allah taksiratını af eylesin. Burda sorulan
orta sorulmaz olsun, iyi bilirdik. Allah rahmet eylesin, derler.

Merhum un oğlu veya kızı darda durur (rükû gibi)

Zakirler düvaz imamları tamamlayınca gülbenk çekilir.. Dede okur Cem Evi cemaatı Allah Allah, derler.

Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla

Ya iki çihan serveri Muhammed Mustafa ve Şahimerdan Aliyyel Murtaza, işimizi
sen ahsan eyle sen himmet eyle.

Ya Rab, Hz Muhammed Mustafanın Alıyülmurtezanın üçlerin
beşlerin yedilerin kırkların yüzü suyu hürmetine yüzü suyu
hürmetine. Hakka yürüyen merhumun Makamını cennet eyle.
Sualini asan eyle.Azabı var ise af eyle ve cümle günahlarını bağışla. Rahmet ve mağfiret üzere ise rahmetini mağfiratını günden güne ziyade eyle.
Allah Allah Allah…

La feta illa Ali la Seyfe ila zülfikâr ve zikrolunan Nadi Ali’nin izzeti
ve şefkati ve azimeti hürmeti hakkı için. iki cihan serveri sevgili Peygamber’imiz
Hz. Muhammed Mustafa’nın ve Şahimerdan Aliyyül Murtaza’nın ve Hatice,
Kibriya, Fatıma-i Zehra’nın, İmam Hasan Hulk Rıza’nın, imam Hüseyni şehidi Kerbela’nın ve imam Zeynel, İmam Bakır, imam Cafer’i Sadık’ın imam Musa-i
Kâzım’m ve imam Aliyül Rıza’nın, imam Muhammed Takî’nin, İmam Aliyyül
Nakî’nin, imam Hasan Ali Askerî’nin ve imam Muhammed Mehdi Sahibi
zamanın ve zikrolunan On iki İmamlar’ın hürmeti hakkı için lütfeyle, kerem buyur
Hakka yürüyen merhumun Makamını cennet eyle. Sualini asan eyle.Azabı var ise
af eyle ve cümle günahlarını bağışla. Rahmet ve mağfiret üzere ise rahmetini mağfiratını günden güne ziyade eyle
Allah Allah
Ya Rab . Hz. ibrahim Halil Peygamber’in ateşini gülüzar ettiğin için
ve Davut Peygamber’e elinde demiri ateşsiz mum gibi erittiğin ve Süleyman Peygamber’in bir manada olan mührünün insan, cin, dev, periler ile suya, toprağa, ateşe, havaya tüm tabiata ve eşyaya hükmünü yürüttüren Allah’ım bu kerametlerin,azametlerin hürmeti hakkı için, vücutuna kurt düşürdükten sonra yine sıhhatine kavuşturduğun Eyyup Peygamber’in, para ve kıskançlık ile kardeşleri tarafından kuyuya atılan, ve sonra Mısır a sultan olan Yusuf Peygamberin yüzü suyu hürmetine
Hakka yürüyen merhumun Makamını cennet eyle.
Rahmet ve mağfiret üzere ise rahmetini mağfiratını günden güne ziyade eyle. Allah diyelim Allah Allah Allah…

Adem Peygamber’in ve Havva’nın ve bunlardan gelen nesillerinden gelen cümle mümin ve evliyaların. peygamberlerin hürmeti hakkı için, Adem Peygamber’e
buyruk tutan secde eden meleklerin ve onda olan secdenin, onda olan hasanetin hürmeti hakkı için. Hz. Musa Peygamber’in Tur Dağı’nda hakla ettiği Kelâmetin ve münaeaatın ve elindeki asa’nın ve asa ile gösterdiği mucizelerin ve İsa
Peygamber’in gösterdiği mucizelerin yüzü suyu hürmetine
Hz Musa’ya nazil olan Tevrat’ın, Davut’a nazil olan Zebur’un, isa’ya nazil olan
incil’in ve iki cihan serveri Muhammed Mustafa (S.A.S.) Efendimiz’e nazil olan
Kur’an-ı Kerim’in zikrolunan 4 kitabın ve dört kitapta gönderdiğin surelerin,
ayetlerin hakkı için ve bunlarda bulunan 29 hecenin hürmeti hakkı için…

Hakka yürüyen merhumun Makamını cennet eyle.
Rahmet ve mağfiret üzere ise rahmetini mağfiratını günden güne ziyade eyle. Allah diyelim Allah Allah Allah..

Ve cümle arşta bulunan meleklerin Cebrail’in, Mikâil’in, Azrail’in, israfil’in ve ulu meleklerin azimeti Hürmeti hakkı için ve iki cihan serveti Muhammed Mustafa
ve hak tealâmn ihsan edip verdiği peygamberliğine (hürmetine, mucuzatına, keremine ve Şahimerdan Aliyyül Mürtaza’nın kerametine ve azimetine Düldül, Zülfîkâr, Kamberin hizmetine ve Zülfikâr ile yaptığı kazanın hürmeti hakkı için

Hakka yürüyen merhumun Makamını cennet eyle. Sualini asan eyle.Azabı var ise
af eyle ve cümle günahlarını bağışla. Rahmet ve mağfiret üzere ise rahmetini mağfiratını günden güne ziyade eyle

‘Hz. Peygamber’imizin, Ali’nin evladının Ehlibeytinin meclisinde bulunan
müminlerden eyle. Darda Berzahtan sen kurtar. Diyelim Allah Allah…

Ahirete göç eden merhumun… günahlarını af ve mağfiret eyle.
Ruhunu şad makamını cennet eyle. Kabir azabından kurtar. Sualini asan eyle.
Darda koyma. Senin inayetine Hz. Peygamber ve Ehlbeyt’inin şefaatine mazhar
olan mümin kullarından eyle. Allah diyelim. Allah Allah…

Hak’ka yakın olan ve duası acilen kabul olan mümin kulların Nesim’inin,
Yemini’nin, Virani’nin, Fuzuli’nin, Şah Hatayi’nin, Kul Himmet’in, Pir Sultan’ın
ve 57 bin hak aşıklarının aşkı ateşi, hürmeti hakkı için Merhumu dardan indir. Günahlarını af eyle.
yarabbi yüzümüz kara, günahımız çoktur Yüce zatın ve sıfatın binbir ismin hakkı
için. Cümle cihanı tutan nurun ve kemalin hakkı için. Kudretin, hikmetin hakkı
için ve kelâmı kadimin, ismi azamın hakkı için. Muallakta duran arşın kürsün
hakkı için. Muhammed Mustafa’nın, Aliyyül Murtaza’nın hakkı için

Hakka yürüyen merhumun Makamını cennet eyle. Sualini asan eyle.Azabı var ise
af eyle ve cümle günahlarını bağışla. Rahmet ve mağfiret üzere ise rahmetini mağfiratını günden güne ziyade eyle Sualini kolay eyle. Kurtulmuş muradına ermiş mümin kullarından eyle. Hz. Peygamberimizin Ali’nin evladının. Ehl-i Beyt’inin
sancağının cem ettiği, Cemalullahı görmeyi nasip ettiğin kullarından eyle diyelim/Allah Allah

Göklerden süzüldüm, tertemiz indim,
Yere indim, yerli renge boyandım,
Boz bulanık bir sel oldum, yürüdüm,
Çeşit çeşit türlü renge boyandım.

Azgın azgın çağlayarak, akarak,
İnsafsızca tahrip edip, yıkarak,
Ne utandım, ne kimseden korkarak,
Kusur, günah, kirli renge boyandım.

Yüzümü yere vurdum, süründüm,
Çok dolandım, ırmak oldum göründüm,
Eleklerden geçtim, yundum, arındım,
Kâmiline karlı renge boyandım.
Irmak olup kavuşunca denize,
Dalgalandık, coştuk, tastık biz bize,
Çok zaman seyrettim, aya, yıldıza,
Aydın, parlak, nurlu renge boyandım.

Veysel,Haktan geldim,hakka göçtüm,
Ben diyenler yalan, gerçeği seçtim,
Bir buhar halinde göklere uçtum,
Kayboldum, o sırlı renge boyandım.

Hazreti Hüseyin’in Kerbelâ’da suçsuz yere akıtılan mübarek şehit
kanı hakkı için. Haksızlığa karşı mücadelede ser verip sır vermeyenler kanı hakkı için. Çağırınca Seyyid Gazi, Hüseyin Battal Gazi, Yunus Emre, Taptuk Emre Balım Sultan Karacaahmet Sultan ve Hacı Bektaşî Velî hakkı için. Erenlerin ettiği ikrar hakkı için.
Üçler, beşler yediler, kırklar hakkı için. Budalalar sermestler hakkı için. Mecnunun Leylası, erenler hayn hası hakkı için Aşıklar, sadıklar sohbeti, cemi hakkı için.
Hakikat ehlinin dini hakkı için. Eyvallah ehlinin insafı hakkı için rum evliyaları
abdalları hakkı için. Horasan pirleri nutku hakkı için. Nihan dervişleri sırrı hakkı için. Büyük kamu pirler, tarikat sultanları hakkı için. Aşıklar ateşi ahi hakkı için. Ahitler ibadeti Teşbihi Secdagâhı Hakkı için Kerbelâ’da elem çeken bacı kardasın hakkı için. Kerbelâ’da suçsuz yere kam dökülen şehitlerin şühedaların hakkı için.
Kamu müminlerin penahı hakkı için. Senin sevgili Peygamber’in Muhammed
Mustafa hakkı için. Gerçeklerin rehberi tüm tarikatların piri pirlerin imamı Resullullahın varisi ve Velisi olan Aliyyül Murtaza’nın hakkı için.

Hakka yürüyen merhumun Makamını cennet eyle. Sualini asan eyle.Azabı var ise
af eyle ve cümle günahlarını bağışla. Rahmet ve mağfiret üzere ise rahmetini mağfiratını günden güne ziyade eyle Sualini kolay eyle. Kurtulmuş muradına
ermiş mümin kullarından eyle

Zahirde , Batında olup duamıza katılan mümin müslüm bacı kardasın geçmişlerine
de rahmet eyle, nurlarını ve makam ve derecelerini yüksek eyle. Bakı kalanlarına
uzun ömürler ver. Aile yuvalarında huzur ve saadetler ver. Vakti saadetlerini
mübarek eyle. Ettikleri ibadetlerini kabul eyle. Muratlarını hasıl eyle. Münafıkları
hor ve hakir eyle. Sana inananları şadı hürrem eyle.

Allah’ım Reesulullahın Alinin Evladına Ehlibeytine saygımız,
selamımız, hürmet ve muhabbetimizi kadim eyle demi devranı
Hz. Ali Pirimiz ustazımız Hacı Bektaşı -ı Veli demine devranına Huu,

Hata ettim huda indirsin dardan
Muhammed Mustafa indirsin dardan
Darda buğunda koymaz mümin olanı
Aliyyül Murtaza indirsin dardan

Hatice, Kibriye, Fatıma, Zehra
Resul Ehlibeyt’i indirsin dardan
Ali’nin Düldül’ü Kanber’i bile
Zülfıkâr’ı kaza indirsin dardan

imam Hasan aşkına girdik meydana
Hüseyni kerbela indirsin dardan
İmam Cafer soyu Bakır ve Cafer
Kazım Musa Rıza indirsin dardan

Taki Naki Hasan Ali Askeri
Mehti sahip Liva indirsin dardan
Bilirim günahım hadden aşmiştır
Resul ehlibeyti indirsin dardan

Şah Hatayim on iki imam nur oldu
Nuri Hakkı huda indirsin dardan

Tokat ve Çevresinde Cem Erkanı

Cem
Bu inanç rızalık inancıdır. Rızalık almadan hiç bir can bir görevi üstlenemez. Bu akşam burada dede postuna oturarak dedelik görevini yapmaya talibim.
Siz Cem erenlerinin iznini ve eyvallahını istiyorum

Cem Erenleri, Canlar!

Eyvallah kapısı ikrar iman, dilinizle söylediğinizi kalbinizle tastik edin. Verdiğiniz ikrar Hz Hüseyin’le birlikte sonuna kadar gidenler gibi olsun, söz verip dönenler gibi olmasın, Aslı olan niyettir diyelim, kusurumuz eksiğimiz sizler tarafından hoş görülsün. Kul kusur işler sultan bağışlar, kul kusur işlemezse sultan neyi bağışlar diyerek bu hizmeti yapmak istiyorum.

Gel Ali yoluna belî desene
En sonunda gark olursun sele sen
Yetiş bir kerecik eteğinden tut
Deli mi oldun ne uydun ile sen

Ârif isen bir gün seni seslerler
Bülbül deyü gülistanda beslerler
Bir gün seni rehberinden isterler
Kimin izni ile girdin yola sen

Kiminle oturub yahud durursun
Kimden mu’cizât aldın götürürsün
Konma gül dalına hâr bitirirsün
Bağban olmayınca konma güle sen

Özün eğri ise yola zararsın
Derdini yetişmiş dermân ararsın
Maslâhatın nedir şârı sorarsın
Sarraf olmayınca girme şâra sen

Kapudan çıkınca köşe gözetme
İçin karartıp da dışın düzeltme
Şah Hatâyî ötesini uzatma
Mü’min isen bir ikrârda dura sen

edep Erkan mümine nişan
Hayıra himmet, kalbe kuvvet,Muhammed Mustafanın Gül Cemaline verelim Selevat Muhammedin gül cemaline,Hasan ve Hüseyinin kemaline
Aliyel Murtazanın yoluna, Allah eyvallah Bism-i Şah Allah, Allah..
Yanan ışığımız aydınlık ve doğruluğa rehber olsun, kendi rızası ile yola gelen cem erenlerine selam olsun, Pirlerin hayır himmetleri üzerimizde hazır ve nazır olsun, erenlerin, evliyaların abdalların sözü üstün olsun, darda kalanlar selamet bulsun, gönlümüz huzurla dolsun, yol herşeyden üstün ve ebedi olsun. Hünkarın ve Şah Merdanın nuru üzerimize doğsun.

Erkanımız irfan
Dedemiz Adalet
Rehberimiz doğruluk
Delilcimiz Aydınlık
Zakirimiz Muhabbet
Tezekarımız Berrak
Süpürgecimiz yüzü ak
Semahçımız aşk
İnancımız sevgi
Kapıcımız akıl
Gözcümüz ilim
Sakkacımız kevser
Peyiğimiz sedamız olsun
Allah Allah diyen dillerin gönülleri muradla dolsun.

Hararet nardadır saçta değildir
keramet başkadır taçta değildir
her ne arar isen kendinde ara
Kudüs’te Mekke’de haç ta değildir, diyen hünkarı evliyanın aşkına,

ilim Çin’de ise gidin bulun diyen Muhammed Mustafa’nın aşkına

bana bir harf öğretenin kölesi olurum diyen şahı merdan aşkına,

hayatta en hakiki mürşid ilimdir diyen Mustafa Kemal Atatürk aşkına,

Benim koruduğum inancımdır kendi canım değil diyen Kerbela’da ki kurbanımız Hüseyin aşkına,

yarin yanağından başka herşey ortak, birlikte kazanılmalı ve paylaşılmalıdır diyen Bedreddin ve Torlak Kemal’in aşkına

Huri ve cennet istemeyen bana seni gerek seni diyen Yunus un aşkına,

Darağacında bile deyiş söyleyen, gençlerimiz ve direncin hala susmayan sesi Pir Sultan aşkına

Sivas ta aydınlıktan, kardeşlikten, barıştan muhabbetten cumhuriyetten yana ateşte semah dönenlerin, erenlerin, evliyaların aşkına

Akşam Duası Dar da
“Bismişah, Allah Allah. Akşamlar hayır ola, hayırlar feth ola, şerler def ola, müminler ber-murad, münafıklar ber-bad ola, demler daim cemler kaim ola, ibadetlerimiz makbul ola.Üçler, Beşler, Yediler, Oniki imam, Ondört Masum-u Pak, Onyedi kemerbest efendilerimiz şefaatçımız ola, çerağ-ı kaanun-u Evliya ebedi ola, Nur-u Nebi Keremi Ali Pirimiz Hünkar Hacı Bektaş Veli ve gerçek erenler demine devranına Hü. Hoş geldiniz sefa geldiniz dede babalar erenler
Hü Erenler aşkına Geldiğiniz yoldan, durduğunuz dar’dan, çağırdığınız pirden cümlemize şefaat olsun . Yiğit ömürlerinize hata gelmesin. Geldiğiniz yollar Kâbe yolu olsun. Söz bizden nefes Pirim İmam Ali,den olsun hü

Haktan bize nida geldi
PÎR’im sana haber olsun
Şahtan bize name geldi
REHBER sana haber olsun

Bu yola giden Hacı’dır
Pirim Güruhu nacidir
Cem kilidi kapıcıdır
KAPICI’ya haber olsun

Hak kuluna eyler nazar
Dört nesneden Adem dizer
Kalleş gelir cem’i bozar
GÖZCÜ sana haber olsun

Temanna olalım erkana
Müminler gelir meydana
Hizmet verildi Selman’a
SÜPÜRGECÎ haber olsun

Şeyda Bülbül bağın ister
Mümin Haktan sağın ister
Delil yanmaz yağın ister
DELÎLCÎ’ye haber olsun

Fatma ana Cem’de oturur
Lokma’ya kepçe batırır
Cemaata lokma yetirir
KURBANCI’ya haber olsun

Kalbi Hakla dolu kişi
Daima hakladır işi
Odur bu Halkanın başı
ZAKÎR sana haber olsun

Silinir gönüller pası
Bu yolda hasların hası
Doldur ver Engür’ü tası
SAKKACI’ya haber olsun

Cem’dedir Mümin, müslümler
Gelemez Şah sevmeyenler
Talib gelmiş Pir’in dinler
PEYiK sana haber olsun

Hak Kuluna vermez zahmet
Eyi Kullarına rahmet
Hizmet verdi ol Muhammed
TEZEKAR’a haber olsun

Çekilen mazlumlar yası
İnsan hakkın halifesi
Serilsin hakk seccadesi
Cebraile haber olsun

ŞAH HATAYİ zara geldi
Cümle cihan vara geldi
bize yol bergüzar geldi
SEMAHÇI’ya haber olsun.

Dede: Hizmetlilere ayakta toplu dua verir
“Bismişah, Allah Allah. özü dar’da, Yüzü yerde, Muhammed-Ali’nin dostuna dost, düşmanına düşman olduklarına inanarak, hizmet için bu irfan meydanına gelen canların, yerleri, gökleri var eden yüce Allah, dilde dileklerini, gönülde muratlarını versin. Emekleriniz boşa gitmesin. Erenlerin aydın yüzlerine aşk olsun. Görünür, görünmez kazadan beladan korusun. Hizmetini gördüğünüz pirlerin himmetleri üzerinizde olsun. Bozatlı Hızır cümlenizin yardımcısı olsun, saklasın, beklesin. Sizler bu toplumun ibadetini hizmetini ediyorsunuz; Hakk-Muhammed-Ali de sizlere yardımcı olsun. Bu cemde, bu erkânda, Ehlibeyt’in katarından didarından ayırmasın. Geldiğiniz yerden, durduğunuz dar’dan iyilikler göresiniz. Dil bizden, himmet Hakk’tan, yardım pirden ola. Gerçeğe Hüü, Mümine ya Ali.”
Hizmet sahipleri yere secde edip, dizlerinin üzerine otururlar.

*Hizmet Sahiplerinin Birbirlerinden ve Cem Erenlerinden Rızalık Alması
“Siz hizmet sahipleri birbirinizden razı mısınız
: “Siz cem erenleri bu Hakk meydanda bulunan ve sizlere hizmet vermek isteyen görevlilerden razı mısınız?”
dara duruluyor
Bismillah Bism-i Şah Allah Allah!
Hizmetleriniz kabul ola. Muradlarınız hasıl ola. Allah cümlemizi didar-ı Ehl-i Beyt’e, meşrebi Hüseyne nail eyliye.Hizmetini gördüğünüz erenlerin evliyaların hüsn-ü himmetleri üzerinizde hazir ve nazir ola. Saklaya bekleye yolsuza uğratmaya. Hızır yoldaşınız Evliya haldaşınız ola. Dil bizden nefes Pirimiz Hünkar Hacı Bektaş Veli’den ola. Niyetleriz temiz, yüzünüz ak ola. Aydınlık gören cehennem narı görmeye. Nur-u Nebi, Kerem-i Ali, gülbangı Muhammedi, dem-i Pir Hünkar Hacı Bektaş Veli gerçekler erenler demine Hü
Gerçeğe Hüü, mümine ya Ali.”

Süpürgeci
: “Şehidi Kerbela için gözlerim dolu yaştır. Lanet olsun Yezid’e, Yezid’in bağrı taştır. Erenler yolunda Aliy-el Murtaza baştır. Kırklar Meydanı’nda ustadımız Seyyid-i Ferraş’tır. Allah eyvallah, nefes pirdendir.” Süpürge hizmetini bacı yapıyorsa: “Üç bacı idik; guruh-u Naci idik, Kırklar Cemi’nde süpürgeci idik. Süpürgeci Selman; kör olsun Mervan, zuhur edecek Mehdi sahib-i zaman, Allah eyvallah nefes pirdedir.
” Dede onlara şu duayı verir:
“Bismişah, Allah Allah. Sahibi Selman, mülkü Süleyman, kör olsun Mervan, zuhur edecek Mehdi sahib-i zaman, şad olsun Oniki İmam. Erenler meydanında hizmetin olsun tamam. Hizmetinde şefaat bulasın. İnandığımız o yüce Allah dilden dileğini, gönülden muradını versin. Hakk-Muhammed-Ali yardımcın olsun. Gerçek erenlerin demine Hüü, mümine ya Ali.”

Tezekar

Ben Ehlibeytin bendesiyim
Zalimden korkmam cekinmem,
Bu Hizmette Selman dır benim Pirim
Hizmetinden erinmem.
Erenlere teslim oldum, yundum arıldım,
Er meydanında turap oldum Hakka sarıldım.
El ele, El Hakka, mürvet erdedir,
Hizmetim Hakk icin nefes pirdedir.

Dede Ibrikciye şu duayı verir:
“Bismişah, Allah Allah. Hizmetin kabul ola. Hakk-Muhammed-Ali yardımcın ola. Hızır kılavuzun ola. Emekleriniz boşa gitmesin, hizmetinizden şefaat bulasınıy. Bizleri var eden o yüce Allah, dilde dileklerinizi, gönülde muratlarınızı versin. Vücutlarınıza dert, gönlünüze keder vermesin. Siz bizleri arındırdınız, Allah’da sizin gönlünüzü kötü huylardan arındırsın. Dil bizden, yardım pirden olsun. Gerçeğe, erenlerin demine Hüü, mümine ya Ali.”

Cem Acilis Gülbangi duadan sonra üc duazi-imam

Bism-i Şah Allah, Allah… Akşamlar hayır ola, hayırlar feth ola, meydan abad ola, sırlar mestar ola, gönüller mesrur ola, fakir fukara mamur ela, Er Hak Muhammed Ali yardımcımız gözcümüz bekçimiz ola. Oniki imam, Ondört Masumu Pak, Onyedi Kemerbest efendilerimiz katarlarından didarlarından ayırmaya, Pirimiz, Üstadımız Hünkar Hacı Bektaş Veli, Balım Sultan efendilerimiz yardimcimiz ola, üçlerin, beşlerin, yedilerin, kırkların hayır ve himmetleri safa nazarları üzerimizde hazır ve nazır ola, Dertlerimize derman’, gönüllerimize imam, hastalarımıza şifa, borçlarımıza edalar ihsan eyleye. Yüce yaradan duvarlarınızdan taş, gözlerinizden yai dökmeye, genç yaşına ihtiyarlık kışına düşürmeye, genç yaşta ölüm ihtiyarlıkta zulüm vermeye, demlerimiz daim, cemlerimiz gaim ola, Allah erenler Devlet ve milletimizin kılıcını keskin, sözünü üstün eyliye, gökten hayırlı rahmetler, yerden hayırlı bereketler ihsan eyliye. Anasına babasına dinine devletine, toplumuna hayırlı evlatlar nasip eyleye. Niyazlarımızı (lokmaları) kabul eyliye, hizmetlerinizi zaya götürmeye dualarımızı dergah-ı izzetinde kabul eyliye, vaktimiz hayırlı gele., Dil bizden nefes Hünkar Efendimizden ola.
Nur-u Nebi, keremi îmam Ali, gülbangı Hünkar Hacı Bektaş Veli demi piri, keremi evliya, gerçek erenler demine Hü

Medet Allah ya Muhammed ya Ali
Bizi dergahından mahrum eyleme
Pirim Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli
Bizi dergahından mahrum eyleme

Adem’i Safiyullah Adem hakkiyçun
Muhammed Mustafa hatem hakkiyçun
Eyyub’a verdiğin sitem hakkiyçun
Bizi dergahından mahrum eyleme

Hasan’ın aşkına kılalım zârı
Şah Hüseyin dinimizin serveri
Alemin cârısın Cenab-ül Bâri
Bizi dergahından mahrum eyleme

Zeynel’in canına kıldılar ceza
Muhammed Bakır’dır sırrı Mürteza
İmam Cafer Kazım Musayı Rıza
Bizi dergahından mahrum eyleme

Muhammed der ki didarım Hak’tır
Taki Naki Askeri er-rahmadımdır
Severim Mehdi’yi niyazım vardır
Bizi dergahından mahrum eyleme

Her Sabah her sabah ötüşür kuşlar
Allah bir Muhammed Ali diyerek
Bülbüller gül için figana başlar
Allah bir Muhammed Ali diyerek

Kısmetimiz kalbimizde buluna
Veyselkaran gitti Yemen yoluna
Arıyız uçarız kudret balına
Allah bir Muhammed Ali diyerek

Biz de çektik imamların yasını
Işit gerçek erenlerin sesini
imam Hasan içti aßu tasını
Allah bir Muhammed Ali diyerek

Arif olan eleklerden elendi
Talip olan hak yoluna dolandı
Şah hüseyin Al kanlara boyandı
Allah bir Muhammed Ali diyerek

Imam Zeynel parelendı bölündü
Ol Imam Bakira Yüzler sürüldü
Caferi Sadığ‘a erkan verildi
Allah bir Muhammed Ali diyerek

Gönül kuşu kalb evinde durasın
Serime de çöktü şahin yuvasın
Imam Kazım Musa Rıza duasın
Allah bir Muhammed ali diyerek

Şah Taki ba Naki nur-olup gitti
Hasanı Askeri er-olup gitti
Mehdi maßarada sırr-olup gitti
Allah bir Muhammed Ali diyerek

Kanber Selman Fatma na durdu duaya
Sehriban soyundu bindi deveye
İsa kahreyledi çıktı havaya
Allah bir Muhammed Ali diyerek

Dört kitap yazıldı yurduna düstü
Ku´ran Muhammedin virdine düştü
Kul Himmet pirinin derdine düştü
Allah bir Muhammed Ali diyerek

Kurban Sahibi esi ile dara duruyorlar
Allah Allah. Akşamlar hayır ola, hayırlar feth ola, şerler def ola, müminler ber-murad ola, münafıklar ber-bad ola, demler daim cemler kaim ola, ibadetlerimiz makbul ola.Üçler, Beşler, Yediler, Oniki imam, Ondört Masum-u Pak, Onyedi kemerbest efendilerimiz şefaatçımız ola, çerağ-ı kaanun-u Evliya ebedi ola, Nur-u Nebi Keremi Ali Pirimiz Hünkar Hacı Bektaş Veli ve gerçek erenler demine devranına Hu.
Kurbani olan dar da duruyor ve Rehber
(: Allah Allah, eli erde yüzü yerde özü Mansur darında, hak Muhammed Ali yolunda, erenler meydanında pir divanında, canpı kurban teni terceman, hak erenlerinin nasihatını kabul gereğince amel etmek üzere, yalın ayak yüzü üzre sürünerek gelmiş bu canlari kurbanlarıyla gelmiş ler, hakkı görmüş, yolu hak bilmiş Nesimi gibi yüzülüp Mansur gibi asılıp, Fazlı gibi borçtan kurtulmak dilerler. Himmeti pir niyaz ederler. Allah eyvallah. )
Allahın ismi ile başlarım
Yoktur Ali’den güçlü yiğit
Ve bulunmaz Zülfikar’dan keskin kılıç
Canü dilden el bağladım evliya erkanina
Hamdü illah gene durdum pirimin divanına
El aman sığındım erenler lütfu ihsanına
Bu yolda canım kurban pirimin Fermanına

Dar manzurun meydan Alinin yol oniki imamın eşkola yola baba sofular
Gectiginiz mansur darı gördüğünüz hak didarı çene talipi dil mürşidi
Hakk kapısına geçtiniz ne gördünüz ne işittiniz
Hakk gördük, Hakk işittik, er gördük, meydana geldik, allah eyvallah
Eyvallah kapisi ikrar iman ikrariniza imaniniza sahip kadem olasiniz
hakkin emri ile dilli baslisiniz diz gelin dogru söyleyin destur erenler
Eyvallah hak haki sever hak paki sever el gövdenin kaşınan yerini bilir Riya ile ibadet, şirk ile itaat olmaz. Söylediğiniz meydanın, sakladığınız sizin.evvveli bastan sizi sizden soruyoruz eviniz,ocaginiz, külünüz, külvetiniz ve dört duvariniz kendinize yadigarmi nice beriyiz erenler Eyvallah

EY Cem ehli bugun kurbani olan ..bu…… canlardan sikayeti alacagi dargini olan varmi dile gelsin bile gelsin hakkini bu meydanda talep etsin

“Allah eyvallah kapısında, döktüğün varsa doldur. Ağlattığın varsa güldür. Yıktığın varsa kaldır. Doğru gez, dost gönlünü incitme. Mürşide teslim-i rıza ol. Yalan söyleme, haram yeme, zina etme. Eliniz ile koymadığınızı almayın gözünüzle görmediğinizi söylemeyin dedikodu dinlemeyin dost gönlünü incitmeyin, ne ile gelirseniz gelin, kul hakkiyla gelmeyin, Allah eyvallah

Allah Allah, Hak Muhammed Ali yardımcımız ola. Oniki Imam, ondört masumu Pak, onyedi kemerbest katarlarından didarlarından ayırmıya.Pirimiz Hünkarımız Hacı Bektaş veli yardımcımız ola . Dertlerimize derman hastalarımıza şifa borçlarımıza eda nasip ve müyesser eyleye. Namerde muhtaç eylemeye, kurbanlarımızı kabul eyleye. her ne niyete ise yüce tanri dergahi izzetinde kabul eyleye emek zayligi vermeye dünyada kurban ahirette burak ola sakalak kocun defterine yazila
Lokmaya sevap yazıla.Kazaları belaları defetmiş ola. Dil bizden nefes Hünkardan ola. Nuri Nebi, Keremi Ali Gülbankı Evliya Hünkar Hacı Bektaşı Veli. Gerçek erenler demine Hü.

” Seccade Hizmeti Destur Pirim. “Allah eyvallah, nefes pirdedir”
Kırklar meydanında Muhammed, Ali
Erkâna düşerken serdi bu postu
Hatice Kibriya Fatime Zöhre
Birlik meydanına serdi bu postu

İmam Hasan ahu içip göçmeden
Hüseyin’i Kerbela serden geçmeden
İmam Zeynel ahu figan etmeden
Muhammed Bakır serdi bu postu
İmam Cafer alimlerin ışığı
Musa’yı Kazım Hakk’ın âşığı
İmam Rıza süzdü tenden zehiri
Muhammed Taki serdi bu postu

Aliy-el Naki costu söyledi
Hasan Ali Askeri ikrar eyledi
Mehdi sahib-i zaman hâlâ gelmedi
Hünkâr Hacı Bektaş serdi bu Postu

Kemter Derviş aşk oduna yanmışım
Hizmet için divanına durmuşum
Sermek için meydanına gelmişim
Destur eyle pirim serem bu postu

Dede şu duayı verir:
“Bismişah, Allah Allah. Hakk-Muhammed yolunda, erenler meydanında, pir divanında serilen bu Hakk postunun üzerinde hizmet görenler, hizmetlerinde şefaat bulsunlar. Bu meydanda yargılanıp sorgulananları, yüce Allah tekrar yargılayıp sorgulamasın. İnandığımız o yüce Allah dilden dileklerini gönülden muratlarını versin. Hakk-Muhammed-Ali yardımcıları olsun. Dil bizden, himmet Hakk’tan, yardım pirden olsun. Gerçek erenlerin demine Hüü, mümine ya Ali.”

Delil Hizmeti (Çerağcı Kur’an’da ki, Delil ile (Çerağ) ilgili ayetler;

“Bismişah, Allah Allah. Rahman ve rahim olan Allah’ın ismiyle başlıyorum. Allah, göklerin ve yerin nurudur. Onun nuru, içinde ışık bulunan kandile benzer. O ışık bir cam içindedir. Cam da sanki inci gibi parlayan bir yıldızdır. Bu ne yalnız doğuda, ne de yalnız batıda bulunan, bereketli zeytin ağacından yakılır. Ateş değmese bile, neredeyse yağın kendisi aydınlatacak. Bu ışık Allah’ın yüksek ve kutsal bilinen, içlerinde Allah’ın adının anılmasına izin verilen, akşamdan sabaha kadar içinde Tanrı ismi anılan evlerde yakılır. Kandil, Allah’ın yükseltilmesine ve içinde adinin anılmasına izin verdiği evlerdedir. Orada sabah, akşam O’nu teşbih ederler) Hamd Allah’adır. O ki gökleri ve yeri yaratmış, karanlıklara ve Nur’a vücut vermiştir.””
yanan ışığımız aydınlık ve doğruluğa rehber olsun, kendi rızası ile yola gelen cem erenlerine selam olsun, Pirlerin hayır himmetleri üzerimizde hazır ve nazır olsun, erenlerin, evliyaların abdalların sözü üstün olsun, darda kalanlar selamet bulsun, gönlümüz huzurla dolsun, yol herşeyden üstün ve ebedi olsun. Hünkarın ve Şah Merdanın nuru üzerimize doğsun. Allah Allah diyen dillerin gönülleri muradla dolsun.

Çerağı evliya nuru semavat.
Bu menzildir ol turi müracaat.
Rusan kıl niyaz ol çirağ-ı embiyaya.
Bu menzildir ol turi müracaat.
Çerağ uyanınca ver niyazı Muhammed Mustafa’ya candan salavat.
Muhammedin gül cemaline,Hasan ve Hüseyinin kemaline
Aliyel Murtazanın yoluna,Allah eyvallah Hü der, delili uyartır (yakar) ve devam eder:

Çün Çerağı fahr uyandırdık ol Huda’nın aşkına
İki cihan serveri Muhammed Mustafa’nın aşkına
Çeragımızı uyandırdık, Sah-i Merdan aşkına,
Çeragımızı uyandırdık, On iki nur aşkına,
Çeragımızı uyandırdık, Bozatlı Hızır aşkına
Çeragımızı uyandırdık, Dört Kapı Kırk Makam aşkına.
Pirimiz üstadımız Bektaş-ı Veli’nin aşkına
Çeragımızı uyandırdık, Bahr-i Huda’nın aşkına,
Çeragımızı uyandırdık, Yol, Erkan, Meydan aşkına
Çeragımızı uyandırdık, Yola gönül verenler aşkına,
Çeragımızı uyandırdık, Ene-l Hak aşkına,
Çeragımızı uyandırdık, Gerçek erenler aşkına,
Çeragımızı uyandırdık, ilim, bilim aşkına,
Çeragımızı uyandırdık, şıklar-sadıklar aşkına,
Çeragımızı uyandırdık, Pirler, mürşitler aşkına,
Çeragımızı uyandırdık, Kadim Yol Ulularımız aşkına
Çeragımızı uyandırdık, Aydınlık, ışık, nur aşkına,
Çeragımızı uyandırdık, Hak, gerçekler aşkına,
Dil bizden, Aydınlık haktan ola,Gerçekler Askına Hü,
Muhammedin gül cemaline,Hasan ve Hüseyinin kemaline
Aliyel Murtazanın yoluna,Allah eyvallah Hü

Bismişah, Allah Allah. Hizmetin kabul ola. Hakk-Muhammed-Ali yardımcıları ola. Hızır yardımcın ola. Emeklerin boşa gitmesin, hizmetinden şefaat bulasın. Sen bu Nur-i Muhammed’in hizmet olan, temsili ışığı aydınlattın. Hz. Muhammed de şefaatıyla senin dünyanı ve ahretini aydınlatsın. Dilden dileğin, gönülden muradın versin. Dil bizden, nefes Hz. Hünkâr’dan olsun. Gerçeğe Hüü, mümine ya Ali.”

Hata ettim huda yakti delili
Muhammed Mustafa yaktı delili

Ol Ali Ebadan Haydarı Kerrar
Aliyel Mürteza yaktı delili

Hatice tül Kübra Fatıma Zehra
Ol Hayrünü nisa yaktı delili

Imam Hasan aşkına girdim meydana
Hüseyni Kerbela yaktı delili

Imam Zeynel Imam Bakırı Cafer
Kazım Musa Rıza yaktı delili

Muhammed Takiden hem Ali Naki
Hasan ül Askeri yaktı delili

Muhammed Mehdi ol sahip zaman
Eşißinde ayet yaktı delili

Bilirim günahım hadden aşubdur
Hünkarı evliya yaktı delili

On iki imamdandır bu nur Hatayi
Şiri yezdan Ali yaktı delili

Gözcü Hizmeti
“Destur pirim, Allah’tan ola hidayet , Muhammed Mustafa`dan ola şefaat, Aliy-el Murtaza’dan ola himmet, pirimiz, üstadımız, gözcü Karaca Ahmed, Allah eyvallah, nefes pirdedir.”
Bismişah, Allah Allah. Hizmetin kabul, yüzün ak ola. İstediğin dileği Hakk-Muhammed-Ali vere. Durduğun dar’dan, divandan hayır ihsan göresin. Gözcü Karaca Ahmet Sultan’ın hüsnü himmeti üzerinde ola. Dil bizden, nefes Hz. Hünkâr’dan olsun. Gerçeğe Hüü, mümine ya Ali.”
Gözcü “Allah-Muhammed, Ya Ali” diyerek, yere eğilmeden sağda tuttuğu sopasına secde edip geri geri yerine çekilir.
Kapıcı Hizmeti
“Hayır, himmet pirim. Bismişah diyelim, evvel Allah diyelim, açalım cemevini, canları mihman edelim. Üçlerin, Beşlerin, Yedilerin, Oniki İmamların, Onyedi Kemerbestlerin, Kırkların, aşkına gönül kapısını teslim alalım erkâna. Allah eyvallah nefes pirdedir.”
Dede kapıcıya şu duayı verir:
“Bismişah, Allah Allah. Hizmetin kabul ola. Hakk-Muhammed-Ali yardımcın ola. Hızır yardımcın ola. Emeklerin boşa gitmesin, hizmetinden şefaat bulasın. Dilden dileğin, gönülden muradın versin. Dil bizden, Nefes Hz. Hünkâr’dan olsun. Gerçeğe Hüü, mümine ya Ali.”
Kurbancı Hizmeti
“Hayır, himmet pirim. Bismillahi Muhammed-Ali’nin hürmeti için, Halil İbrahim’in ahdı ezel hakkı için, Tanrım bu kurbanı adadık Hakk yoluna. Bu kurban Halil dendir, Fermanı Celildendir, Delili Cebrail Tekbiri İsmailden dir Allah Büyüktür ve onun eşi benzeri ve ondan başka tapılacak yoktur.yoktur. Önce o vardı ilelebet de o olacaktır. Allah eyvallah nefes pirdedir.”
“Yüce Allah buyurur ki. Böylece ikisi de Allah’a teslimiyet gösterip, babası oğlunu alnı üzere yatınnca, biz: “Ey İbrahim! Rüyayı gerçek yaptın; işte biz iyi davrananları, böylece mükafatlandırırız.” diye seslendik. Doğrusu bu apaçık bir deneme idi. Ona fidye olarak büyük bir Kurban verdik.”
“Kurbanlık hayvanların üstüne Allah’ın ismini ansınlar.”
“O’nun ayetlerine inanmışsanız, Allah’ın adı anılarak kesilenleri yiyin.”
“Allah size leşi, kanı, domuz etini, Allah’tan başkasının adına kesileni haram kılmıştır.”
Bu kurban Halil dendir, Fermanı Celildendir, Delili Cebrail, Tekbiri
İsmailden dir Allah Büyüktür
“Bismişah, Allah Allah. Akşamlar hayır, ibadetler kabul ola, Kurbanlar makbul ola. Dergâh-ı İzzet’e kayd ola. Muratlar hasıl ola. Kurbanları her ne niyetle kesmişlerse, lokmaları her ne niyetle pişirmişlerse, yeri göğü yaratan, bu evrene hüküm eden, yüce Allah, emeklerini boşa vermesin, Dilden dileklerini, gönülden muratlarını versin. Kazanıp getirenlerin, emek yiyip pişirenlerin, malları kabul olsun. Görünür görünmez kazadan belâdan korusun. Hizmetlerinden şefaat bulsunlar. Bozatlı Hızır cümlenizin yardımcısı olsun, saklasın, beklesin. Bu cemde, bu erkânda, Ehlibeyt’in katarından didarından ayırmasın. Geldiğiniz yerden, durduğunuz dar’dan iyilikler göresiniz. Dil bizden, şefaat Hakk-Muhammed-Ali’den olsun. Nur-i Nebi, Kerem-i Ali, Gülbankı Hünkar Bektasi Veli. Gerçeğe Hüü, mümine ya Ali

Erenler evliyalar kırklar yediler
Oniki imamların kurbanı benim
Cümle evliyalar cümle nebiler
Oniki imamların kurbanı benim

Şahım sen kimseye bulma bahane
Yarın varacağız ulu divana
Rıza lokmasıyız geldik meydana
Oniki imamların kurbanı benim

Anamız meryemdir atam Cebrail
Nefesten zahirdir hükmüne kail
Bizi şaha kurban etti azrail
Oniki imamların kurbanı benim

Yedi kere yünlerimi kırktılar
Ibrahimin sürüsüne kattılar
Etimide pare pare ettiler
Oniki imamların kurbanı benim

Derviş Alim kanım boş yere dökmem
Hak için ölmeye hiç elem çekmem
Pirim gelmeyince postumdan çıkmam
Oniki imamların kurbanı benim

Dede Aşıklara su duayı okur
“Bismişah, Allah Allah, Hizmetiniz kabul ola, Muradınız hasıl ola. Ağzınız dert, gönlünüz keder görmesin. Zikir ettiğiniz erenlerin evliyaların üzerinizde himmetleri hazır ve nazır ola. Hakk-Muhammed-Ali, Ehlibeyt’in katarından, didarından ayırmaya. Hizmet ettiğiniz bu yolun sahibi, dilden dileğinizi gönülden muradınızı versin. Dil bizden, nefes Hz. Hünkâr’dan olsun. Gerçeğe Hüü, mümine ya Ali.”
Zakir, sazın üzerine hafifçe eğilmiş vaziyette “Allah-Muhammed, ya Ali” diyerek sazına niyaz edip, sazını kenara bırakır.

Cem Birlemesi (Mühürleme => Cem’in Kilitlenmesi) “Edep, erkân; mümine nişan”
Muhammedin gül cemaline Hasan ve Hüseyinin kemaline
Aliyel Murtazanın yoluna Allah eyvallah Hü

Zorda kaldığında Hz.İmam Ali’yi çağır
O Ali ki üstün niteliklere sahiptir
Tüm sıkıntı ve güçlüklere karşı ondan medet dile
Dile ki yardım göresin,Dile ki mürüvvet bulasın
Yüce Yaradan’ın kutlu ışığı aşkına Ya Allah…Ya Allah…Ya Allah
Şanlı resulün aydınlığı aşkına
Ya Muhammed…Ya Muhammed…Ya Muhammed
Kutlu velayetin arıtıcı ruhu aşkına
Ya Ali…Ya Ali.Ya Ali Yoktur Ali’den güçlü yiğit
Ve bulunmaz Zülfikar’dan keskin kılıç
Ey gazi ey şehit
Ne kutludur ol mürteza aşkına edilen gaza
Her türlü beladan koru bizi ey Rabbimiz
Münkire karşı tığ ile teberMümine zulmedenler olsun heder
Yoktur Ali’den güçlü yiğit Ve bulunmaz Zülfikar’dan keskin kılıç
Eğriyi doğrultan düzgün kılıç
Ey gazi ey şehit, Şüphesiz Ali’dir şanlı yiğit

Kalmışam dağlar başında
Yar Ali senden medet
Kara günlere düşmüşüm
Pir Ali senden medet

Darda kaldım aman yetiş Alimsin
Kimsem yoktur sultanımsın pirimsin
Hem Pirimsin Bektaşımsın Velimsin
Zorda kaldım yar Ali senden medet

Borcu olanlara yardım edensin
Derdi olanlara derman olansın
Darda kalanlara imdat edensin
Darda kaldım yar Ali senden medet

Çağırırım üçler beşler yediler
Gün doğmadan neler doğar dediler
Çağırdığın yerde hazır dediler
Umudumuz sende kaldı yar Ali senden medet

“Cemimizi birledik. Muhammed’in nübüvet mühürü ile mühürledik. Ali’nin kilidi ile kilitledik. Ya Allah sana sığındık. Biz severiz Hakk-Muhammed-Şahı merdan Ali’yi. Erleri, pirleri onun Ehlibeyt’ini. Mümin olan bozmaz hiç bir zaman ahtını. Bu ibadetle tazelenir müminlerin ikrarı. İkrar vermiş dönmez bir dahi geri.İkrarımız söz veripte dönenler gibi değil, Kerbela da ikrarında duranlar, orada canlarını verenler gibi olsun

Dilimden bir hata çıktı gaziler
Mürvet bizi bu divandan ayırma
Yarelerim göz göz oldu sızlar
Mürvet bizi bu divandan ayırma

Günahım çok dünya malı neyleyim
Hasan Hüseyin ye halim söyleyin
İmam Zeynel gibi zindan boylayım
Mürvet bizi bu divandan ayırma

Musa’yı Kazım ,dan İmam-ı Rıza
Günahım çok imiş ne deyim size
Erenler hümmetini eylesin bize
Mürvet bizi bu divandan ayırma

Bakır‘ı Cafer Kazım’dan yarimsin
Günahlar af edici kanlı kerimsin
Muratlar verici sultan Balımsın
Mürvet bizi bu divandan ayırma

Muhammed Taki’den Naki’ye vardım
Onlara güvendim, sığındım, durdum
Hasan Ali Asker’e yüzümü sürdüm
Mürvet bizi bu divandan ayırma

Öksüzüm serini sevdana saldım
Aşkına düşeli kül oldum yandım
Mehti Resulullah ‘a Mürvet’e geldim
Mürvet bizi bu divandan ayırma

“Cem dirliği ile, gönül birliği ile Öz benliğimize secdeye varıp Dildeki duanın gönüldeki dileğin kabulü için diyelim Allah Allah”

“Bismişah, Allah Allah. Gönül birliği ile, itikat bütünlüğü ile. Eli erde yüzü yerde. Hakk’ın huzurunda secde etmiş, bütün mümin müslim canların, istek ve arzularını yerine getir, günahlarını af et, ya Rab. Meydanlarımızı abad, cemlerimizi Kırklar Cemi eyle. Bizleri Ehlibeyt’in katarından didarından ayırma. Ey yerleri gökleri var eden yüce Allah; bizleri doğruluktan, doğru yoldan ayırma. Dertlerimize derman, gönüllerimize iman, nefsimize sabır, ihsan eyle. Şu anda sana Allah Allah diyen dillerin, dilde dileklerini gönülden muratlarını ver ya Rab. Görünür görünmez kazadan beladan koru. Dualarımızı dergah-ı izzet’inde kabul eyle. Emeklerimizi boşa verme. Evliyaların ve embiyaların yüzü suyu hürmetine, şefaatından mahrum eyleme, ya Rab. Nur-i Nebi, Kerem-i Ali, gülbankı Hünkâr Bektaşi Veli. Dil bizden, himmet Hakk’tan ola. Gerçeğe Hüü, mümine ya Ali

Bağışlama
“Ey yeri göğü yaratan, bir benzeri ve eşi olmayan yüce Tanrım:
Mehdi Sahip Zaman gizli sırrımız
Hünkarı evliyadır Ali Nur’umuz
Birimiz hepimizdir hepimiz de birimiz
Diyen kırklara bağışla bizi

Üçler beşler yediler on ikiler hürmetine
14 Masum-u Pak kemerbestler hürmetine
124 bin peygamber 104 kitap hürmetine
Mazlum’a, Nesimi’ye, Mansur’a
Hakkın tecelli meydanı bura
Hepimiz özümüzü çekmişiz dara
Şehit Şüheda’ya bağışla bizi
Asıldık yakıldık kor düştü cana
Tövbe edip sığındık Yaradanımıza
Evliyalara Enbiyalara bağışla bizi

Canı gönülden el bağladık,
Hakk erenler yoluna.
Elhamdilüllah nasip oldu,
geldik irfan meydana.
El aman sığındık dar’dayız divanında. Cem dirliği ile; gönül birliği diyelim
Binbir ismin sahibisin ya Allah
Bin bir ismin hürmetine bağışla medet
Hem azimsin hem cömertsin hem gaffar
Ali azim ismine bağışla medet

Şemsi gamer döner arşın yüzünde
Meleklerin şeyda eder özünde
Kuldur eksik olur sözünde
Ali azmi hatemi evliya’ya bağışla medet

Evel adem havva düştü fırgata
Adem ‘den nur süzüldü indi şite
Biz kuluz işleriz her daim hata
Hatemi evliya ‘ya bağışla medet

İdrise mekan eyledin cennet
Nuh ‘a tufandan sen verdin necat
Kabul eyle niyazımızı el aman miirvet
Lüt ile hüdayı bağışla medet

Nemrutlar İbrahim’i attılar nara
Liit eyleyip narı dönderdin nura
Şefaat bağbısın gönderdin çara
İsmail’i kurbana bağışla medet

Mustafa Mürteza ya bir top nur geldi
Hatice Fatma’yı ana yar kıldı
Ehl-i Beyt-i Ali ebaya yaz kıldı
Sakine’yi zara bağışla medet.

Ali isminde geldin var eden sensin
Selmanı kırklara yar eden sensin
Bunalan kullara car eden sensin
Ali hızır nebiye bağışla medet

Eyüp’e dert verdin derman sen oldun
Yusuf ile Bahri ummana daldın
İncily Zebur, Tevrat, Kur’an sen oldun
90 bin kelama bağışla medet

Sefi olan 313 mürseller
80 bin erenler 90 bin pirler
Alkanda yatıyor güzel imamlar
Şehitler şahına bağışla medet
Cana kar eyledi Hasan’ın ağızı
Mümine farz oldu Hüseyin yası
Medet cara gönder celal abbası
Ali ekberi kasım ‘a bağışla medet

Yetiş gözü kızıl pirler sultanı
Zeynel Abidin kabul kıldı zindanı
imam Bakır, imam Cafer mürvet kani
Kazım Musa Rıza ‘ya bağışla medet

Taki’ye Naki’ye dedim eleman
Ali Askere olsun bu canım kurban
Eriş balım sultan sen eyle derman
Mehti’yi Muhammed’e bağışla medet

Erciş nebi taraklarda tarandı
Yahya nebi alkanlara belendi
Zekeriya hızar ile doğrandı
Seyidi Iskender’e bağışla medet

Şugayıp asayı verdi Musa ‘ya
Firavun kaviminden çekti kısyayı
Çarmığa çektiler narı İsa’yı
Salih peygambere bağışla medet

Davut dizini örs eyledi bir zaman
İnse cinse hükmeyledi Süleyman
Nice bin dertlere derman eyleyen
Üzeyri lokmana bağışla medet

İsa’yı Yakub’a kıldırdın ahi
Yusuf’u zindana kaldırdın zari
Kavuşturan sensin ey şahlar şahı
Veli’ler sultanına bağışla medet

Hatayı kul Hümmet dolu içtiler
Verani nesimi serden geçtiler
Nice bin bir kere aşka düştüler
Sefi’yi sadıklara bağışla medet

Mehemmed avniyem bende bir geda
Günah işlemiş isem hadden ziyade
Kerbela ‘da 72 şüheda
Şehitler şahına bağışla medet

Tevbe-Estağfurullah
Kul kusur işler, Sultan bağışlar.Kul kusur işlemezse sultan neyi bağışlar Evvelimiz Adem atamızdır, sonumuz bizim peygamberimiz iki cihan serveri Muhammed Mustafa’dır. Bu ikisi arasında her ne kadar peygamberler, veliler, nebiler, gerçek erenler geldi geçti ise hepsi haktır, hepsine inandık, iman getirdik. İnanıp iman ettiğimiz, huzurunda secdeye eğildiğimiz, bu evreni var eden, bir eşi ve benzeri olmayan, o yücelerin yücesi Hakk, korktuğumuza uğratmasın, istek ve arzularımıza nail eylesin. Gökten hayırlı rahmet, yerden hayırlı bereketini bizlerden esirgemesin. Bütün insanlık alemine, dostluk ortamı içerisinde, kardeşçe, huzurlu bir yaşam versin. Bizleri görünür görünmez kazadan beladan korusun. Dualarımızı dergah-ı izzet’inde kabul eyle. Emeğimizi boşa vermesin, şefaatından mahrum eylemesin.

Hatalar etmişim noksandır işim
Tevbe günahlarımıza estağfurullah
Muhammed-Ali’ye bağlıdır başım
Tevbe günahlarımıza estağfurullah

Hasan, Hüseyin balkıyan nur ise
İmam Zeynel sır içinde sır ise
Özümüzde kibir, benlik var ise
Tevbe günahlarımıza estağfurullah

Muhammed Bakır’ın izinden çıkma
Yükün Câfer’den tut, gayriye bakma
Hatıra dokunup gönüller yıkma
Tevbe günahlarımıza estağfurullah

Musa-i Kazım’a daim niyazım
İmam-ı Rıza’ya bağlıdır özüm
Eksiklik, noksanlık, hep kusur bizim
Tevbe günahlarımıza estağfurullah

Taki ile Naki benziyor aya
Ali emeklerimizi vermeye zaya
Ettiğimiz kem işlere kötü bed-huya
Tevbe günahlarımıza estağfurullah

Hasan Askeri’nin gülleri bite
Mehdi gönlümüzün gamını ata
Ettiğimiz yalan, koğu gıybete
Tevbe günahlarımıza estağfurullah

Can Hatayim eder Bağdat, Basıra
Böyle güne kaldık, böyle asıra
Ya Ali cömertsin kalma kusura
Tevbe günahlarımıza estağfurullah

Dede:”Cem dirliği ile gönül birliği ile Allah’ın huzuruna inelim secdeye”

Şu an bu cemde toplanmış, huzurunda secdeye eğilmiş, tövbe estağfurullah eden, af diliyen, mümin Müslim bu canları, Ehlibeyt’in yüzü suyu hürmetine, dualarını ve tövbelerini kabul eyleye. İleride bilerek bilmeyerek yapacakları hatalarına günahlarına da fırsat verme
Üçlerin, Beşlerin, Yedilerin Oniki İmamların, Ondört Masum-u Pakların, Onyedi Kemerbestlerin, Kırkların yüzü suyu hürmetine, görünür, görünmez kazadan, beladan, ateşten, afetten koru, ya Rabb. Gelmiş geçmiş erenlerin, evliyaların hürmetine, yolumuzu yolsuza, işimizi haksıza düşürme. Merde namerde muhtaç eyleme.
Nur-i Nebi Kerem-i Ali, gülbankı Hünkâr Bektaş’i Veli, dil bizden, yardım gayıp erenlerden olsun. Gerçeğe Hüü, mümine ya Ali,

der , cem erenleri ile birlikte yere niyaz eder ve zakir sazı alır tevhide devam eder.

TEVHID Bismişah, Allah Allah.”

Muhammedin gül cemaline
Hasan ve Hüseyinin kemaline
Aliyel Murtazanın yoluna
Allah eyvallah Hü

Önüme bir çığır geldi
Bir ucu var şar içinde
Önüme bir çığır geldi
Bir ucu var şar içinde

Abdallar dükkanı açmış
Ne istersen var içinde
Arifler dükkanı açmış
Ne istersen var içinde

Gir dükkana Pazar eyle
Hersin indir hezar eyle
Aya güne nazar eyle
Ay Muhammet nur içinde 3

Ay Alidir gün Muhammet
Ali Ali Ali Ali Ali Ali medet
Ay Alidir gün Muhammet
Okunan seksen bin ayet
Balıklar deryaya da hasret
Çarka döner göl içinde. 3

Göl içinde çarka döner
Susuzluktan bağrı yanar
Göl içinde çarka döner
Susuzluktan bağrı yanar

Alemler seyrana da iner
Seyir var seyir içinde.
Seyir var seyir içinde
Seyir var seyir içinde

Kuduretten verdi balı
Bahanesi oldu arı
Şimdi dinle ahuzarı
Allah allah allah
Arı inler bal içinde
Arı inler bal içinde

Pir Sultanım ey gaziler
Yürekte yara sızılar
Talipte pirin arzular
Bülbül öter gül içinde 3

Miraclama
Geldi çağırdı Cebrail
Hak Muhammed Mustafa
Hak seni Mirac’a okur
Dâvete Kadir Hüda

Evvel emânet budur ki
Bir Piri rehber tutasın
Kadim erkâna yatasın
Tariki müstakiyme.

Muhammed sükuta vardı
Vardı Hakk’ı zikreyledi
Şimdi senden el tutayım
Hak buyurdu vedduha.

Cebrail orda hazırdı
Muhammed belin bağladı
İki gönül birlik oldu
yürüdüler o dergâha.

Vardı dergâh kapısına
Rasgeldiler bir arslana
Arslan anda hamle kıldı
Korktu Muhammed Mustafa

Buyurdu Sırr-ı Kâinat
Korkma Yâ Habibim dedi
Hatemi ağzına ver ki
Arslan ister bir nişane.

Hatemi ağzına verdi
Arslan orda oldu sakin
Yol verildi Muhammede
Arslan gitti nihaneye.

Vardı Hakk’ı tavaf etti
Evvela bunu söyledi
Ne heybetli şirin varmış
Hayli cevreyledi bize.

Gördü bir biçare derviş
Hemen yutmak diledi
Ali yanımda olaydı
Dayanırdım ol Şahıma

Gel benim sırr-ı devletlim
Sana tabiyim ey habibim
Eğiliben secde kıldı
Eşiği kıblegâhına

Doksan bin kelam danıştı
İki cihan dostu dostuna
Tevhidi armağan verdi
Yeryüzündeki insana.

Muhammed ayağa kalktı
Hep ümmetini diledi
Ümmetine rahmet olsun
Anda dedi kibriya.

Eğiliben secde kıldı
Hoşça kal sultanım dedi
Kalkıp evine giderken
Yol uğrattı kırklara

Vardı kırklar makamına
Oturuben oldu sakin
Cümleside secde kıldı
Hazreti Emrullaha.

Canım size kimler derler
Şahım bize Kırklar derler
Cümleden ulu yolumuz
Eldedir külli varımız.

Cümleden ulu yolumuz
Eldedir külli varımız
Birimize neşter vursan
Bir yere akar kanımız

Madem size Kırklar derler
Niçin noksandır biriniz
Selman şeydullaha gitti
Ondandır eksik birimiz.

Selman şeydullahtan geldi
Hü deyip içeri girdi
Bir üzüm tanesini koydu
Selmanın keşkullahına.

Muhammed sürdü yüzünü
Hakka teslim etti özünü
Cebrail getirdi üzümü
Hasan Hüseyin ol Şaha

Kudretten bir el geldi
Ezdi bir engür eyledi
Hatemi parmakta gördü
Uğradı bir müşkül hale.

Ol şerbetten biri içti
Cümlesi de oldu hayran
Mümin müslüm üryan büryan
Hep girdiler semaha.

Cümlesi de el çırpıben
Dediler ki Allah Allah
Muhammed bile girdi
Kırklar ile semaha.

Muhammed’im coşa geldi
Tacı başından düştü
Kemeri kırk pare oldu
Hepsi Sardı Kırklara.

Muhabbetler galip oldu
Yol erkân yerini aldı
Muhammed’e yol göründü
Hatırları oldu sefa.

Muhammed evine gitti
Ali Hakkı tavaf etti
Hatemi önüne koydu
Dedi saddaksın Yâ Ali

Evveli sen ahiri sen
Zahiri sen bâtını sen
Cümle sırlar sana ayan
Dedi Şah-ı Evliya

Şah Hatâyî ’m vakıf oldum
Ben bu sırrın ötesine
Hakkı inandıramadım
Özü çürük ervaha

Yörük olur gönül kuşu
Evliyâ söyletir taşı
İrfanını bilen kişi
İrfanda niyaz eylesin

İrfanını bilen gelsin
Hakkın divanına dursun
Tecellaya yüzler sürsün
İrfanda niyaz eylesin

Ali yoludur yolumuz
Hakk’a malûmdur hâlimiz
Dâim irfanda dilimiz
İrfanda niyaz eylesin

Ali katarı bu katar
Demimiz kırklara yeter
Erenlerde semah tutar
İrfanda niyaz eylesin

Gönüle giden hacılar
Görmesin ağrı acılar
Yol oğlu müslim bacılar
İrfanda niyaz eylesin

Kul BUDALA’m dünya fani
Veren alır birgün canı
Kusurlara kalmaz Ali
İrfanda niyaz eylesin

Dar
Bende derdim Hasan Hüseyin virdim
Zeynel Bakır Cafer Kazıma erdim
Riza Taki Naki Askeri derdim
Askeri mehtiye bir niyaz eyle

Dar

Ali Hasan Hüseyin Zeynel uludur
Bakır Cafer Kazım Rıza yoludur
Taki Naki Askeri Mehti Alidir
Evveli Haydardır Ahiri Haydar

Dar

Eşinden mi ayrıldın nedir firgatin
Çık Yıldız dağına bir sema tutun
Orda Pir Sultan var ervah’ı zatın
Pir Sultan Abdalım Merdan Alidir

Semah
Erenler üstünde uyudum yattım
Ilim Deryasında ummana battım
Allah allah dedim bir semah tuttum
Oniki Imam Şahı merdan Alidir

Semah

Yıldız dağı derler çıktım bir yere
Orda elim ayağım değmedi yere
Yeniden bir semah tuttular yine
Oniki Imam Şahı merdan Alidir

Semah

Karanlık dünyada dil talgın eder
Muhip deryasını loş edip yutar
Aşkından Veliyi sevda kar eder
Evveli Haydardır Ahiri Haydar

Dede:
“Bismişah, Allah Allah. Dar’lar divanlar nur ola, gönüler bir ola. Semahlar saf ola, günahlar af ola. Seyir için olmaya, Hakk için ola. Kırklar Cemi’ndeki semahın katarına kayıt ola.
Aşk ile sevda ile yana gönüller
Nesimi’yle Mansur ile dar ola gönüller
Demde canlar ile didar ola gönüller
Resulü Ekrem ile
Şah’ı Velayet ile
Nur’u Hilafet ile
Semah döne gönüller
Semahınız Kırklar semahı ola
Dönenler şefaat bula
Gönüller mesrur ola
Kalpler huzurla dola
Pervazınız kabul ola
Gerçeğe hüü.

Hizmetiniz boşa gitmesin, hizmetinizde şefaat bulasınız. Hakk-Muhammed-Ali dilden dileğinizi, gönülden muradınızı versin. Dil bizden, yardım pirden olsun. Gerçeğe Hüü, mümine ya Ali.”
Darda duran semah dönen canlar “Allah-Muhammed, ya Ali” diyerek yere niyaz ederler ve yerlerine çekilirler.

Saka Hizmeti
Hakk Muhammed Ali Hizmeti geliyor 3 defa ve dara duruyor
Bismillah Bism-i Şah Allah Allah!
Hizmetleriniz kabul ola. Muradlarınız hasıl ola. Allah cümlemizi didar-ı Ehl-i Beyt’e, meşrebi Hüseyne nail eyliye.Hizmetini gördüğünüz erenlerin evliyaların hüsn-ü himmetleri üzerinizde hazir ve nazir ola. Saklaya bekleye yolsuza uğratmaya. Hızır yoldaşınız Evliya haldaşınız ola. Dil bizden nefes Pirimiz Hünkar Hacı Bektaş Veli’den ola. Niyetleriz temiz, yüzünüz ak ola. Aydınlık gören cehennem narı görmeye. Nur-u Nebi, Kerem-i Ali, gülbangı Muhammedi, dem-i Pir Hünkar Hacı Bektaş Veli gerçekler erenler demine Hü
Gerçeğe Hüü, mümine ya Ali.”

Bugün matem günü geldi
Ah Hüseyin Vah Hüseyin
Bugün matem günü geldi
Ah Hüseyin Vah Hüseyin

Senin derdin bağrım Deldi
Senin derdin bağrım Deldi
Ah hüseyin vah Hüseyin
Şehid düştü Şahı Merdan
Imam Hasan Şah Hüseyin

Şehid düştü Şahı Merdan
Imam Hasan Şah Hüseyin

Lütfuna muhtacız, eyle ihsan ya Hüseyin
Derdimize senden derman, eyle derman ya Hüseyin
Gayrıya muhtac eyleme sevenleri el-aman
Sen medet kıl bizlere her dem ya Hüseyin

İznin ile su getirdim aşkına vermek için
Aşkınla içenlere kıl ab-i hayat ya Hüseyin
Aşk olsun içenlere, rahmet göçenlere, lanet Yezid’e

Kerbelada uzun kuyu
Vermediler içim suyu
Kerbelada uzun kuyu
Vermediler içim suyu

Fatma Ana Ali Soyu
Fatma Ana Ali Soyu
Ah hüseyin vah Hüseyin
Şehid düştü Şahı Merdan
Imam Hasan Şah Hüseyin

Şehid düştü Şahı Merdan
Imam Hasan Şah Hüseyin

Yüzbin kere lanet olsun o sapıtmış güruha
Ahdı bozup şehit kıldılar, onlar seni ya Hüseyin
Güzel ismin hakkı için zikredeni darda koyma
Esenlik ver yaşlı gözle ağlayana ya Hüseyin

İznin ile su getirdim aşkına vermek için
Aşkınla içenlere kıl ab-i hayat ya Hüseyin
Aşk olsun içenlere, rahmet göçenlere, lanet Yezid’e

Kerbelada delik taşlar
Kuran okur kesik başlar
Kerbelada delik taşlar
Kuran okur kesik başlar

Fatma anaya olan işler
Fatma anaya olan işler
Ah hüseyin vah Hüseyin
Şehid düştü Şahı Merdan
Imam Hasan Şah Hüseyin

Şehid düştü Şahı Merdan
Imam Hasan Şah Hüseyin

Geçmisiz biz can-ü baştan erenler aşkına
Can gözü dem-be-dem Hakk’ı görenler aşkına
Kerbela’da su su diye can verenler aşkına
Gözüm yaşın sebil ettim için İmam Hüseyin aşkına

İznin ile su getirdim aşkına vermek için
Aşkınla içenlere kıl ab-i hayat ya Hüseyin
Aşk olsun içenlere, rahmet göçenlere, lanet Yezid’e

Kerbelanin yazıları
Şehit düştü gazileri
Kerbelanin yazıları
Şehit düştü gazileri

Fatma ananın kuzuları
Fatma ananın kuzuları
Ah hüseyin vah Hüseyin
Şehid düştü Şahı Merdan
Imam Hasan Şah Hüseyin

Şehid düştü Şahı Merdan
Imam Hasan Şah Hüseyin

Herkese su dağıtırken
“Allahın selamı üzerine olsun ya Hüseyin…
Muhammed Mustafa aşkına, Aliy’el Murteza aşkına.
Sakayım ya Hasan, Sakayım ya Hüseyin…Şefaat eyle damlası düşene ya Hüseyin …
Yardım eyle Allah Allah diye cağrışana ya Hüseyin…”

Kerbelada biter yonca
Boyu uzun beli ince
Kerbelada biter yonca
Boyu uzun beli ince

Şah Hatayım katarınca
Şah Hatayım katarınca
Ah hüseyin vah Hüseyin
Şehid düştü Şahı Merdan
Imam Hasan Şah Hüseyin

Şehid düştü Şahı Merdan
Imam Hasan Şah Hüseyin

Cem sakinlerinin hepsine yeterince dağıttıktan sonra, Sakacı gelip Kırklar Meydanı’nda tekrar dar’a durur
Hz. Hüseyin ile beraber Kerbela’da şehit düşen 72 şühedanın tertemiz ruhlarını, huzuru makamında ilahi nurunla nurlandır, şefaatınla mükâfatlandır, ya Rabb. Onların yüzü suyu hürmetine, bu sudan bir yudum içenin, dertlerine derman, hastalıklarına şifa eyle, ya Rabb. Bütün gelmiş geçmiş erenlerin, evliyaların hürmetine, bu sudan üzerine bir damla düşenleri, bütün sıkıntılardan kurtar, gönullerine iman ve huzur nasib eyle, ya Rabb. Hayir hizmetin hak katinda kabul ola emegin hak yaninda zay olmaya Şahı Kerbelanın nin hayir himmeti üzerine ola dağıttığın sakka suyu cenneti ala daki kevser suyundan ola, Dil bizden, şefaat Muhammed Mustafa’dan, Hüseyin-i Kerbela’dan olsun. lanet Yezid’e. Rahmet mümine, gerçeğe Hüü, mümine ya Ali”

Sakacı “Allah-Muhammed, ya Ali” diyerek, yere eğilip secde eder, geri geri yerine çekilir.
“Cem dirliği ile gönül birliği ile Allah’ın huzuruna inelim secdeye” diyerek cemaati secdeye getirir ve devam eder:”Bismişah, Allah Allah. “

“Bismişah, Allah, Allah. İbadetlerimiz kabul ola. Secdelerimiz meleklerin yaptığı secde ola. Meydanlarımız abad ola, gönülerimiz iman ola. Cemlerimiz Kırklar Cemi ola. Evrenin yaratıcısı o yüce Hakk, Muhammed Mustafa’nın, Aliy’ül Murteza’nın şefaatlarından mahrum etmesin. Şahı Evliya’nın, Ehlibeyt’in hürmetine, cehennemin narından, şeytanın şerrinden, kabir azabından, zalimin zulmünden, kâfirin küfründen, haksızın zulmünden, ateş ve afetlerden, görünür görünmez kazalardan belalardan, saklasın, beklesin, korusun.

Eli erde, yüzü secdede, Allah, Allah diyenlerin, Hakk alemin dilden dileklerini, gönülden muratlarını versin. Gökte hayırlı rahmet, yerden hayırlı bereket ihsan eyle, ya Rabb. Üçlerin, Beşlerin, Yedilerin, Oniki İmamların, Ondört Masum-u Pakların, Onyedi Kemerbestlerin, Kırkların katarından, didarından ayırma. Onların yüzü suyu hürmetine, milletimizin, toplumumuzun birlik ve beraberliğini bozma, huzur ve sükûnet nasip eyle, Bütün geçmişlerimize rahmet, geleceğimize selamet ihsan eyle. Emeklerimizi boşa verme, dualarımızı dergâh-ı izzet’inde kabul eyle. Tevhidimiz oldu tamam, yardımcımız On iki İmam. İbadetlerimiz kabul, muratlarımız hasıl ola. Yüce Allah, zikirlerimizi dünyada dilimizden kesmeye, Ehlibeyt’in katarından ayırmaya. Duası bizden, inayet imam Ali’den, şefaat Muhammed Mustafa’dan, kabulü de Allah’tan ola.
Nur-i Nebi, Kerem-i Ali, gülbankı Haci Bektasi Veli. Dil bizden, şefaat Hz. Muhammed’den olsun. Gerçeğe Hüü, mümine ya Ali,

Delil’in Sır Edilmesi

“Hüü erenler, Hakk-Muhammed-Ali’nin hizmeti geliyor” der, bir adım ileri atar. İki defa aynen tekrarlar, üçüncü adımda tam ortaya gelir. “Hayır, himmet pirim” dedikten

Üstümüzden gezen erenlerin ruhudur
Göz yaşımız ibadetin sırrıdır
Yanan delilimiz Hakk’ın Nur’udur
Muhammed Mirac’a gitti bu Nur’dan
Muhammed Ali’nin Nur’udur bu Nur
İrfan meydanında bu Nur bulunur
Pir’in himmetiyle delil sır olur
Himmet eyle Pir’im sır olsun delil

der ve delilin yanına gidip önünde diz çöker ve dedenin duasını bekler. Dede delilciye şu duayı verir:
“Bismişah, Allah Allah. Batın oldu, Çırağ-ı Nur-i Muhammed. Zahir oldu Şems-i Mah-i Muhammed. Delilimiz sır ola, gönlümüz Nur-i İman ola. Erenler evliyalar yardımcımız ola. Emeklerin boşa gitmeye. Dualarımız Hakk-Muhammed-Ali’nin dergâh-ı izzet’inde kabul ola. Gerçeğe Hüü, mümine ya Ali.”
Delilci: “Allah eyvallah Hüü dost” der ve delili sır eder. Önüne “Allah-Muhammed, ya Ali” diyerek, delili alır, geri geri yerine çekilir.

Postun Kaldırılması Süpürgeci seccade
“Bismişah Allah Allah. Dualarımız kabul, ibadetlerimiz makbul ola. Muhammed’in himmetiyle, Ali’nin mürvetiyle, cemimizin mühürü açıla. Hakk’ın rahmeti üstümüze saçıla. Eksiklerimiz tamam yazıla. Hizmet sahipleri hizmetlerinden şefaat bula. Seccaden temiz, yüzün ak ola. Yüce Allah tekrar bu yolu, bu cemi hepimize nasip eyleye. Gerçeğe Hüü, mümine Ya Ali.”

Sofraci Hizmeti
Sofra aldım destime
Hakk’dan hidayet isterim,
cümle cem erlerinden
nasip nusret isterim,
Allah ulu, sofra dolu,
Pirimiz Hacı Bektaş Veli
Allah, Muhammet, ya Ali

“Bismişah Allah, Allah
dağıttım bu niyazı,
elimde yoktur tartı ile terazi,
ey canlar, herkes oldu mu lokmasına razı?”

Muhammedin gül cemaline Hasan ve Hüseyinin kemaline Aliyel Murtazanın yoluna
Allah eyvallah Hü

“Bismişah, Allah Allah. Hizmetin kabul ola. Hakk-Muhammed-Ali yardımcın ola. Hızır yardımcın ola. Emeklerin boşa gitmesin, hizmetinden şefaat bulasın. Dilden dileğin, gönülden muradın versin. Dil bizden, Nefes Hz. Hünkâr’dan olsun. Gerçeğe Hüü, mümine ya Ali.”

Evvel Allah diyelim, kadim Allah, Allah diyelim, geldi Ali sofrası, Hakk versin biz yiyelim. Allah eyvallah gerçeğe Hüü…”
“Bismişah, Allah Allah. Lokmalarınız makbul olsun. İbadetleriniz kabul olsun. Yiyene helâl, yedirene delil olsun. Yeri göğü yaratan yüce Allah, emeklerinizi boşa vermesin. Bir lokması, bir kazaya, bir belaya karşı gelsin. Hayır, hizmetiniz kabul olsun. Hizmetinizden şefaat bulasınız. Sofranız Kamber’in sofrası olsun. Yardımcınız Hakk-Muhammed-Ali olsun. Dil bizden, himmet pirden olsun. Gerçeğe Hüü, Mümine ya Ali.”

Sofra Toplanması

“Bismişah Allah Allah. Bu gide, ganisi gele. Hakk-Muhammed-Ali bereketini vere. Kazanıp getirenlerin, pişirip döşürenlerin, elleri ayakları dert görmesin, gönülleri keder görmesin. Yiyenlere helâl, yedirenlere delil olsun. O yüce Rabb’il Alem’in, dilden dileklerini, gönülden muratlarını versin. Her lokması bir kazaya, bir belaya karşı gelsin. Lokmalarınız dergâh-ı divana kayıd olsun. Muratlarınıza nail olasınız. Lokma hakkına, sofra hürmetine, evliyalar keremine, gerçeğe Hüü, mümine ya Ali.”

Dededen Cemi Terk Etmek İçin Son Dua

Dede bir tercüman okuyarak, cemi terk etme müsaadesi verir:
“Allah… Allah…
Oturan ‘duran, koğuşuz gaybetsiz evine varıp yastığına baş koyan, sağ yatan selamet kalkan… Ali yoldaşı, Hızır kılavuzu ola.
Gerçek erenlerin demine Hu…”

Eğildimde bir dolu içtim gel gel

Eğildimde bir dolu içtim gel gel
Pirin elinden elinden
Yandı yürek kebab oldu
Narın elinden elinden

Dostun bahçesinde güller gel gel
Ne bilir halimden eller
Şakıyıp öten bülbüller
Gülün elinden elindn

Dostun bahçesinde gezdim gel gel
Hem okudum hem yazdım
Ben o yardan ayrı gezdim
Elin dilinden dilinden

çayır çimen dom bürüdü gel gel
lale sümbüller yürüdü
dağların karı eridi
yelin elinden eilnden

yine geldi bahar yazlar gel gel
ötüşür turnalar kazlar
süzülüyor ela gözler
ölüm elinden elinden

gerçeklere ölüm olmaz gel gel
müminlere sorgu olmaz
burda ölen orda ölmez
korkmam ölümden ölümden

tutmuşam pirin elinden gel gel
korkmazam sırat yolundan
sakın Kul Hüseyn’im sakın
adu dilinden dilinden

Azmile bir borç eyledim canların tüccarına


Azmile bir borç eyledim canların tüccarına

Faizi erdi ödedim faizi cananımış

Erem dedim eremedim Adem’in esrarına

Hali Hak’tan ayrı kişi dil bilen hayvanımış



Ben derdim ki sitem çekmek boş ömüre delildir

Meğer sitem çekmek er kişiye delili buhranmış

Bilmezdim ki şu dünyada her şey lütfü celildir

Her nereye nazar kıldım mevcudu sübhanımış



Ben güler dururdum neden çölün mecnunlarına

Dad-ı leyla için çöller tahtı süleymanimiş

Erem dedim eremedim ademin esrarına

Kendini okuyan kişi bir Ümmül Kur’an’ımış



Ey Mahzuni kan kalesin yık da tarümar eyle

Tahammül bir zülfükardır kullanan merdanımış

Eğer goncayı seversen durma ahuzar eyle

Goncayı gonca eyliyen bülbül-ü efganımış

ALEVİLERDE CENAZE TÖRENİ

0

Enver Cemal ŞAHİN
(Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Mrk.Basın Yayın Sekreteri)

Ülkemizde gerek Alevilik ve gerekse diğer inanç gruplarında olsun, kendi içinde dahi tek tip cenaze kaldırma töreni yapılmamaktadır. Her ne kader Sünnilikte, Diyanet tarafından bu iş tekleştirilmeye çalışılsa dahi, bölgeler arasında bazı farklılıklar var. Bu farklılıklar diğer inanç gruplarında olduğu gibi, Alevilerde de var.
Cumhuriyet döneminden, bilhassa 1950’li yıllardan sonra kırsal kesimden kentlere göç nedeniyle, Alevi gelenek, görenek ve dinsel inançlarında da bazı değişiklikler olmuştur. Bu değişiklikler şehirleşmiş Sünni gelenek, görenek ve dinsel inançları doğrultusunda oluşmaktadır. Eğer bu durumlara karşı bir önlem alınmazsa, Alevi toplumun edep ve erkan kültürü, süreç içerisinde yok olma ile karşı karşıya kalacaktır.
Örneğin: Binlerce yıldır Alevi edep ve erkanlarına göre yapılan cenaze törenlerinden öylesine uzaklaşıldı ki; Alevi toplumunun anlamadığı şekilde, Arapça okunan dualar ve tekbirlerle cenaze kaldırılmaktadır.
Alevilikte: “Hak ile bir olmak”, “Hak ile Hak olmak” ve “Haktan geldik, Hakka gidiyoruz” gibi deyimler vardır. O nedenle, Alevili geleneğinde bir kimse öldüğünde, o kişi için “öldü” denmez, “Hakka yürüdü”, “Don değiştirdi” gibi deyimler kullanılır.
Ayrıca, Alevi inancında ne cennete gitme hayali ve ne de cehennem ateşinde yanma gibi bir düşünce yoktur. Bu konuda yol ulularımız bizlere: “Eşim bana huri, evim de cennet” ve “cehennem narını” ise, insanların yaşam süresi içerisinde çektikleri azaplar olarak öğrettiler.

CENAZE KALDIRMADA UYGULANAN YÖNTEMLER

Alevilikte, Helallik Meydanı ve Cenaze Meydanı diye iki meydan vardır.

1- Helallik Meydanı

Eğer bir can Hakka evinde yürüdü ise, yanında bulunan bir kişi “Allah, Muhammet, ya Ali” der, o canın gözlerini kapatır. Temiz bir tülbent, bez veya bunlar gibi bir şeyle çenesini bağlar. Hakka yürüyen canın giysileri üzerinden çıkarılır ve bir döşek üzerine sırt üstü yatırılır. Bu döşeğe “Hak döşeği” ya da “Rahat döşeği” denir. Döşeğe yatırılan canın kolları düzgün bir şekilde yanlara uzatılır. Ayrıca ayakları da düzgün bir şekilde uzatıldıktan sonra, ayak başparmakları birbirine bağlanır. Bundan sonra canın üzeri temiz bir çarşaf veya bir örtü ile örtülür. Sonra o yöreye göre örf, adet ve gelenek var ise (duvaz imam, deyiş okumak gibi) o uygulanır. Bu uygulamaya “Dar çekmek duası” denir.

Dar Çekme Duası’na bir örnek:

Hata yaptım ise Huda için bağışla
Muhammet Mustafa için bağışla
Eğer günahım çok fazla ise
Aliyyel-Mürtezâ için bağışla

Fâtima-i Zehrâ, Hatice-i Kibriyâ
Onların hürmeti için bağışla
Hasan aşkıyla meydana girip de
Hüseyin-i Kerbelâ için bağışla

İmam Zeynel-Abâ, Muhammet Bâkır
Câfer, Musa-i Kazım, İmam Rıza için bağışla
Muhammet Taki ve Naki
Hasan-ı Askeri için bağışla

Muhammet Mehdî-i sahip-zamanı
Eşiğinde gedâ için bağışla
Şah Hatayî Oniki İmam aşkına
Gel ol nûr-ı Hudâ için bağışla…

Eğer bir can Hakka hastane gibi yerlerde yürümüş ise, yukarıdaki işlemler oradaki görevliler tarafından yapılır.

Yıkama İşlemleri

Yine bir can hastane gibi yerlerde Hakka yürümüş ise, o mekanda yıkama işlemleri yapılmakta ve o canın yakınları da orada yıkanmasını istiyorlar ise, o can oradaki görevliler tarafından yıkanır.
Eğer can evi ya da cemevleri gibi mekanlarda yıkanacak ise, öncelikle teneşirin temiz olmasına dikkat edilir ve Hakka yürüyen can özenle teneşire taşınır. Kafasının altına bir yastık konur. Edep yerleri uygun bir bezle örtülür. Cenaze kadın ise, kadın; erkek ise, erkek tarafından yıkanır. Yıkamaya başlarken görevli kişi şu sözleri söyler:
Yüce Tanrım niyet ettik önümüze gelen bu canı dünya kirlerinden temizlemeye, noksan ve eksiklerimizi olursa sen yüce katında bağışla. Bu canın ruhunu şad eyle. Boz Atlı Hızar yardımcımız olsun, der.
Yıkama işlemleri için önceden sabun, sünger ve eldivenler hazırlanır. Cenazeye abdest aldırma diye bir kural, Alevi geleneğinde yoktur. Yıkama işlemleri ile görevli kişi eldivenlerini taktıktan sonra yıkama işine öncelikle “avret” yerlerinden başlar. Daha sonra vücudunun üst kısmından başlayarak, vücudunun her tarafı iyice yıkanır.
Yıkama işlemi bittikten sonra, cenazenin yakınları, eşi, dostu cenazeye “helallik suyu” dökebilirler. Bundan sonra cenaze temiz havlularla kurulanır. Kurulama işleminden sonra, önceden hazırlanan kefene sarılır. Erkek kefeni üç parçadır: Ahret gömleği, eteklik ve sargıdan oluşur. Kadın kefeni ise beş parçadır: Gömlek, eteklik, sargı, baş örtüsü ve göğüs örtüsünden ibarettir. Bu işlemler yapıldıktan sonra cenaze tören alanında uygun bir yere konur. Bu arada orada bulunan canlardan konuşmak isteyenler Hakka yürüyen can için özel olarak söylenecek sizleri var ise onları söyledikten sonra, görevli kişi şunları söyler:
Değerli canlar: Haktan geldik, Hakka dönüyoruz. Bütün nefisler ölümü tadar. Ölüm ansızın bizi bir yerde yakalıyor. Bizler zamanı fırsat bilmeliyiz. Ölmeden önce asli görevlerimiz olan sevgi, saygı, merhamet duygularımızı yeniden geliştirip; birbirini seven, sayan ve birbirinin hakkına, hukukuna sahip çıkan bir noktada olmamız gerekiyor. Kimliğimize, kültürümüze, öğretimize sahip çıkmalıyız. (Buna benzer başka şeyler de söyleyebilir.)
(Hakka yürüyen kişinin ismini söyleyerek) …. can bugün Hakka yürüdü. Haktan rahmet diliyoruz. Yüce Hakk onu 12 İmamların şefaatına eriştirsin. Eşine ve çocuklarına sağlık ve afiyet versin.
-Bismi Şah.
Hakkı, hakikati özünde gören ve bu yüzden Enel Hak diyen 72 millete bir nazarla bakıp; eline, diline, beline sahip çıkmayı kendisine ilke edinen; dini, sevgi, kâbesi insan, kitabı bilim; mazlumun yanında, zalimin karşısında yer alan ve şimdi Hakka yürüyen bu can, sizin içinizde yaşadı, yedi-içti ve şimdi Hakka yürüdü. Bu canı yaşamı süresince nasıl bilirsiniz? Bütün maddi-manevi haklarınızı helal ediyor musunuz? (Altı çizili cümle üç kere tekrarlanır.)
Onlar da “Helal ediyoruz” deyince;
-Helal olsun diyen dillerden Hak, Muhammet, Ali razı olsun, geçmişlerinizin ruhu şad olsun, denilir.
Yukarıdaki işlemler yapıldıktan sonra Cenaze Meydanı törenine geçilir.

2- Cenaze Meydanı

Cenazenin musalla taşına konmasına Cenaze Meydanı denir. Eğer Cem ve Kültür Merkezi bulunan Alevi kurumlarında, Hakka yürüyen can kafenlendikten sonra, defin işleminden önceki bütün işlemler burada yapılacaksa, genellikle Helallik Meydanı ile Cenaze Meydanı aynı yerlerdir. Bu nedenle yukarıdaki Helallik Meydanı’nda söylenen sözlerin arkasından aşağıdaki sözler söylenir. Kırsal kesimlerde ise genellikle Helallik Meydanı ile Cenaze Meydanı ayrı olabilir. Alevi edep ve erkanında kolları dirseklere kadar sıvayıp, bazı inançlarda olduğu gibi abdest alma gibi bir kural yoktur. Yalnız cenaze törenine katılacak kişiler, önceden tertemiz yıkanmış ve üst başlarını düzgün bir şekilde giyinerek gelmeleri gerekir. Cenazeyi kaldıran görevli kişi, cenazenin uygun bir yerine durur. Orada bulunan kadın ve erkekler hep birlikte, yarım ay şeklinde toplanırlar. Görevli kişi:
“Bismişah: Hakk, Muhammet, Ya Ali. Ey canlar; niyet ettik Hakk için duaya, Yönümüz kıbleye. Kıblemiz kamil insana. Durduk divana, uyduk Hakk, Muhammet, Ali ve 12 İmam’a. Bilenler bildikleri bir duayı okusun. Bilmeyenler Allah, Muhammet, Ali desin.”
“Ey yüceler yücesi Allah’ım, Hakka yürüyen can kişi için durduk sana duaya; uyduk Üçlere, Beşlere, Yedilere, Oniki İmamlara ve Kırklara.
Cenaze töreni: “Bismi Şah: Hakk, Muhammet, Ali” tekbiriyle başlar. Bu esnada eller açık bir şekilde, dua eder gibi yukarı bakacak şekilde kaldırılır ve sağ el, sol elin üzerine gelecek şekilde göbekte birleştirilir. Görevli kişi: “Hakk, Muhammet, ya Ali” der. Bu sözler söylenirken başlar hafifçe yukarıya doğru kaldırılır. Eller, bağlı bir şekilde durmaya devam eder. Herkes bildiği bir duayı okur veya içinden geçen sözleri söyler. Görevli kişi tekrar: “Bismi Şah: Hakk, Muhammet, Ali” diyerek tekbir getirir. Bu işlem dört defa tekrarlanır. Dördüncü defadan sonra selamlama faslına geçilir.
Selamlama: Dördüncü tekbirden sonra, sağa dönülerek: “Selam olsun Hakka yürüyenlere.” der, sağ el aşağıya sarkıtılır.
Sola dönerek:
“Selam olsun Hakkı hakikati özünde görenlere.
Ey yüceler yücesi Allah’ım divana geldik, darına durduk. Dualarımızı Muhammet Mustafa aşkına, Ali gel Murtaza aşkına, 12 İmamlar aşkına kabul et. Hakka yürüyen bu canımızın yürüyen ruhunu şad, kusurlarını af eyle.
Hak, Muhammet, Ali.
Demi Ali, Sırrı Nebi, Hünkar Hacı Bektaş Veli, gerçek erenlerin, ermişlerin demine hû diyelim, verelim candan salavat.
Gerçeğe Hû.” der. Böylelikle oradaki cenaze töreni sona erer ve cenaze defnedilecek mezara götürülür.
Cenaze mezarlıkta defnedildikten sonra, mezar başında görevli kişi şu sözleri söyler:

“Erenler, canlar, dostlar, yarenler
Yüzümüz yerde, özümüz dâr’da
Elimiz bağlı, yüreğimiz dağlı
Gözümüz yaşlı, bağrımız ateşli
Yaşam bitimli, acılar bitimsiz
Sevgi acı ile kardeş, yaşam, ölümle eş.
Yer anamız, gök atamız
Doğada doğduk, topraktan var olduk
Bir tende can bulduk, bir bilinçle özgür olduk
Yaşam koşusu engebeli, yaşam yolu dikenli
Taş taşa değmeden duvar olamaz,
Birbirini üzmeyen insan olamaz.
Kimileyin insan yükü ağır,
Kimileyin duyguların dili sağır
An olur öfke kabarır,
Öfke geçer yüz kararır
Dünya işi dünyada kalır
Kişi kötü demeyelim, işi kötü diyelim
Ağrınan incinen kötü geçmişi unutsun
Giden yolcuya gönül çiçeklerini sunsun!
Sevgi en güzel çiçek,
Bağışlamak en büyük emek
Emeğiniz varsa bağışlayın
Toprak ana bir canı bağrına basıyor
Ölüm vadisinin gölgeli yolu
Tümümüzü bekliyor yaratılmışların sonu
Tanrı yaşam için sabır, umut sundu.
Ateş külde söner, acı yürekte diner.
Acı paylaşıldıkça azalır,
Sevgi paylaşıldıkça çoğalır.
Acılar azalsın, sevgiler artsın.
Kinler bitsin, dostluklar pekişsin.
Yeni yaşamlarda yeni çiçekler yeşersin.
Tanrı kalanlara uzun esenlik dolu yaşam versin.
Erenlerin, evliyaların ruhu sinsin.
Hacı Bektaş Veli, Hatayi Sultan, Pir Sultan ruhunu pak etsin
Gerçeğin demine hû! Ya Ali.”

Cenaze sahiplerine “başsağlığı” dilenir.

Not: Yukarıdaki sözlere isteyenler başkada söz veya dualar katabilir. Fakat asla Arapça hiçbir şey katılmamalıdır.
Alevi geleneklerinde Kuran okuma diye bir şey yoktur. Eğer, bazı yörelerde cenazede Kuran okunuyorsa, bu sonrandan başka inançlardan geçmedir.

Abdal Musa Sultan

Yiğitliğin, aklın, inancın, sevginin simgesi olan birlik ve beraberlik ateşiyle tutuşan Orhan Gazi’nin silah arkadaşı, Anadolu’nun gözcüsü Türk düşünürlerinden Abdal Musa Sultan günümüzden yaklaşık altı yüzyıl önce yaşamıştır. Ölümünün üzerinden altı yüzyıllık bir süre geçmesine karşın Anadolu insanının bu soylu Anadolu Ereni’ ne saygısı canlı ve dipdiri ayaktadır.
Bu güzel insanın yaşamıyla ilgili bilgiler, yazılı kaynaklarda oldukça azdır, daha çok söylencelere dayanır. Yunus Emre, Hazreti Mevlana, Nasrettin Hoca, Hacı Bektaş Veli gibi Türk halkının gönlünde taht kurduğundan Abdal Musa Sultan’ın mezarının kendi köyünde yöresinde bu Anadolu Eren’inin olduğu söylenen mezar ve yine O’nun adına adak yeri koruluk vardır.Abdal Musa Sultan, bazı söylencelere göre Peygamberimiz Hazreti Muhammed’in soyundan gelen Hacı Bektaş Veli’nin amcası olan Haydar Ata’nın oğlu, Hasan Gazi’nin oğludur.
Yazılı kaynaklardan söylencelerden anlaşıldığı kadarıyla 14. yüzyılda yaşadığı Osmanlı’nın ilk padişahlarından Orhan Gazi ile birlikte Bursa’nın fethine katıldığı, Osmanlı’nın genişlemesinde etkin görevler üstlenen Yeniçeri Ordusunun kuruluşu ile yakından ilgilendiği bilinmektedir. Söylenceler Bursa’nın fethinden evvel Buharadan gelen kırk abdaldan biri olarak gösterir. Ancak, Abdal Musa Sultan, aşağıdaki şiirinde de görüldüğü gibi kendini Hoy’lu kabul eder.


Kim ne bilir bizi nice soydayız 
Ne zerrede oddan ne de sudanız
Bize meftün olan marifet söyler
Biz Horasan ellerinde boydanız
Musa gibi lentarani deniriz
Aslımı sorar isen Hoy’ danız.


Yine, Elmalı’nın Tekke köyünde Antalya Müzesinin ilk müdürü Süleyman Fikri ERTEN tarafından bulunan 23 mm. kutrundaki tarihsiz bir mühürde Abdal Musa’nın peygamber sülalesinden olduğu, Hoy’dan Anadolu’ya geldiği belirtilir.
Anadolu ulularından Abdal Musa Sultan için “Horasan mülkünden Hoy’dandır. Aslı Şah İmam Hasan’dır pirimin nesli” diyen Bektaşı ozanlarından Geda Muslu yine (Abdal Musa Sultan’ın) “Rumeli’ne kumandan olduğunu, tahta kılıcı ile taşı ikiye böldüğünü, bütün Rumeli’ni İslam’a getirdiğini, kâfirlere gazalarda bulunduğunu” belirtir.
Horasan’dan Rum’a zuhur eyleyen 
Pirim Hacı Bektaş Veli değil mi 
Binip cansız duvarları yürüten 
Pirim Hacı Bektaş Veli değil mi? 

Anadolu’nun ünlü erenlerinden ve ermişlerinden olan Abdal Musa Sultan, aynı zamanda ünlü bir ozan ve düşünürdür. Aslen Horasan’lı dır. Azerbaycan’ın Hoy kasabasına gelmiş ve bir süre orada yaşamış olduğundan, “Hoylu’ olarak tanınmıştır. Hacı Bektaş Veli’nin amcası Haydar Ata’nın oğlu, Hasan Gazi’nin oğludur. Kaygusuz Abdal Menkıbesine göre “Kösre Musa” adıyla da anılır. 

Abdal Musa Sultan, Horasan Erenlerinden ve Hz. Peygamber soyundandır. 14. yy. da yaşadığı ve Osmanlıların Bursa’yı fethi yıllarında Orhan Bey’in askerleriyle savaşlara katıldığı ve büyük yararlılıklar gösterdiği tarihi kaynaklarda yazılıdır. Hacı Bektaş Veli’nin önde gelen halifelerindendir. Payesi sultanlık, mertebesi “Abdallık”. Pir evindeki hizmet postu ise, “Ayakçı Postu’dur. Bu post Bektaşi tarikatındaki on iki posttan on birincisi olup, diğer adı ‘Abdal Musa Sultan Postu”dur. Ayakçılık, Abdallık mertebesidir. 

Elmalı, Tekke köyündeki dergahı, ilk Bektaşilerin dört büyük “Asitanei Bektaşiyan” dan biridir. Ancak, Anadolu’nun inanç coğrafyasında seçkin bir yeri, etkin bir gücü olan Abdal Musa Sultan adına daha bir çok yerde makam ve mezarlar yapılmıştır. Bir çok yazar ve araştırmacı, bu büyük savaşçı ve düşünürü konu alan araştırmalar yapmışlardır. Bazılarına göre, Abdal Musa Sultan; Bursa’nın fethine katıldıktan sonra Manisa, Aydın ve Denizli yöresinde bulunmuş, daha sonra da Türkmen ve yörüklerin yoğun bulunduğu Elmalı yöresinde tekkesini kurmuştur. Ayrıca Denizli’de yatan “Büyük Yatağan Baba”dan esinlendiğini de belirtmişlerdir. 

Abdal Musa Sultan, Elmalı yôresinde kurduğu tekkesinde sayısız kişiler irşad etmiş (uyarmış) ve bunlar arasında büyük ozanlar yetişmiştir. Bunların en ünlüsü de, Alevi-Bektaşi edebiyatın abidelerinden sayılan Kaygusuz Abdal’dır. 

Ancak, onunla ilgili olarak Abdal Musa Sultan Velayetnamesi’nde konu edilen söylenceyi yeri gelmişken aktarmadan geçmeyelim: 

‘Alaiye reyinin oğlu Gaybi, Abdal Musa’ya derviş olup, Kaygusuz adını alınca, babası oğlunu kurtarmak ister. Teke Beyi’nin yardımını talep eder. Teke Beyi’de Kılağılı İsa adlı pehlivan yiğidini Abdal Musa’nın tekkesine yollar. İsa, dergaha varır ve kapıya gelince: Çağırın bana Abdal Musa’yı diye gürler. Ancak, atı ürker ve İsa’yı sırtından atar, sürükleyerek parçalar. 

Teke beyi bu olaya çok sinirlenir ve ordusuyla harekete geçer. Abdal Musa Sultan’ı yakmak öbek öbek odunlar yığılır. Ateşler tutuşturulur. Abdal Musa Sultan’da üç yüz kadar müridi ile semah ederek yola koyulur… 

Bu öyle bir geliş ki, onlarla birlikte dağlar, ağaçlar, kayalar da beraber yürür Dervişler bir gülbank çekip ateşe girer. Ateş onları yakmaz, onlar ateşi söndürürler. 

Bu manzarayı gören Kaygusuz’un babası, duruma hayranlıkla bakar Abdal Musa’nın ellerini öper ve geriye döner. Kaygusuz bu dergahta kırk yıl hizmet eder…’ 

Abdal Musa Sultan’ın kerametleri, kendi adı verilen Velayetname’de anlatılır. Abdal Musa Sultan Velayetnamesi, günümüz Türkçesi ile Ali Adil Atalay tarafından beşinci kez olarak yayınlanmıştır. kerametlerinden biri de şöyle: “Abdal Musa Sultan, bir pamuk içine kor halinde bir ateş parçasını müridlerinden biriyle, Geyikli Baba’ya gönderir. Geyikli baba da, ona bir bakraç içinde geyik sütü gönderir. Bu kerametin, yorumu da, “hayvanatı iradesine bağlamak, bitkilere hükmetmekten zordur’ şeklindedir. 

Şair, düşünür, Horasan ereni Abdal Musa Sultan’ın keramet ve erdemleri yedi yüzyıldan bu yana dillerde söylenir durur. Antalya, Elmalı ilçesine bağlı Tekke köyündeki türbesi, 14. yy.’da Selçuklu mimarisi örneğinde yapılmıştır. Tekke hakkında en önemli bilgiyi 17 yy. da burayı ziyaret eden ünlü gezgin Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde vermiştir. Bu bilgilere göre tekkenin kubbesindeki altın alem, beş saatlik yerden görülüyormuş. Abdal Musa Sultan sandukası baş ucunda seyyid olduğunu gösteren yeşil imamesi durur. Tekkenin etrafında bağ ve bahçeler uzanır, Misafirhaneler, kiler, mutfak meydanlar gibi bir çok ek binalar varmış. Mutfakta kırk derviş hizmet eder. Meydanın dışında ayrıca büyük bir misafirhane bulunur ki, üstü konak, altı ise iki yüz at alacak kadar büyük bir ahırdır. Misafir hiç eksik olmaz. 

Tekke yapıldığı günden beri mutfağında hiç ateş sönmemiştir. Tekkenin çok zengin vakıfları vardır. On binden fazla koyunu, bin camuzu, binlerce devesi ve katın, yedi değirmeni ve daha birçok varlığı ile üç yüz elli yıl önceki Abdal Musa Sultan tekkesinin çok büyük zenginliklere sahip bir kurum olduğunu belirtiyor. Evliya Çelebi… 

Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasından sonra dağıtılan tekkeler arasında Abdal Musa Sultan tekkesi de nasibini almıştır. 1242 (1829)’da hükümetçe gönderilen memurlar tarafından, dergahta mevcut bütün eşyalar ve binlerce canlı hayvan satılıp defteri İstanbul’a gönderilmiştir. Bu hal tekkelerin 1925’de kapanmasına kadar yaşanmıştır. 

Değişik dönemlerde onarım gören Tekke, zaman içinde yıkılmış, günümüzde ise sadece Abdal Musa Sultan türbesi kalmıştır. Türbede, Abdal Musa, annesi, babası, kız kardeşi ile Kaygusuz Abdal’ın kabirleri vardır. 

Tekke’nin giriş kapısındaki kitabe yazısının bir beyt’ini aşağıya alıyoruz: 

Edeble kıl ziyaret bir makaam-ı alişandır bu 
Füyuz’u Hakk’a menba asitan-ı aşikaandır bu. 

Önce de belirtildiği gibi; Aleyi-Bektaşi şiirine ‘nefes’adı verilir. Alevi-Bektaşi şiiri de, genellikle Yunus Emre’nin şiirinden etkilenmiştir. Bu şiir, daha sonra Abdal Musa ile yönünü çizmiş ve Kaygusuz Abdal’la beslenerek doruğuna erişmiştir. Abdal Musa’nın günümüze kadar gelen şiirleri çok azdır. Ancak az da olsa, bu şiirler, Alevi-Bektaşi edebiyatının seçkin örnekleri sayılır. Bu şiirlerle Alevi-Bektaşi edebiyatı kesin anlam kazanmıştır.
Kim ne bilür bizi nice soydanuz 
Ne zerre ottan ne hod sudanuz 

Bizim meftunumuz marifet söyler 
Biz Horasan mülkündeki baydanuz 

Yedi deniz bizim keşkülümüzde 
Hacem umman ise biz de göldenüz 

Hızır İlyas bizim yoldaşımızdır 
Ne zerrece Günden ne de Aydanuz 

Yedi tamu bize nevbehar oldu 
Sekiz uçmak içindeki köydenüz 

Bizim zahmımıza merhem bulunmaz 
Biz kudret okuna gizli yaydanuz 

Turda Musa durup münacat eyler 
Neslimizi sorarsanız ‘Hoy’ danuz 

Ali geldi adım bahane 
Güvercin donunda kondum cihana
Abdal Musa oldum geldim zemana 
Arif anlar bizi nice sırdanuz.
Horasan’dan Rum’a zuhur eyleyen 
Pirim Hacı Bektaş Veli değil mi 
Binip cansız duvarları yürüten 
Pirim Hacı Bektaş Veli değil mi? 

Doksan altı bin Horasan Pirleri 
Elli yedi bin de Rum erenleri 
Cümlesinin servirazı serveri 
Pirim Hacı Bektaş Veli değil mi? 

Balım Sultan arkadaşı, yoldaşı 
Kızıldeli Sultan dürür hem eşi 
Abdal Musa Sultan dersen ne kişi 
Pirim Hacı Bektaş Veli değil mi?

Abdal Musa’dan

İmdi ol Sultanın sırrını sakla.
Az söyle.
Mü’min ol.
Kavgalı yerden kaç.
Düşmanlığı sebkat etmiş ise dost olma.
Kimsenin uğradığı kötü duruma gülme.
Kendinden ulu kimse ile mücadele etme.
Doğru ol. Musibete sabret.
Sözü düşün sonra söyle.
İbadete, malına güvenme.
Halim selim ol.
Kimseye hoşhuy deme.
Bir kimseye bir şey için dervişlik satma.
Mevki sahibi kimselere yüzsuyu dökme.
Yalan söyleme.
Maslahat içün vezir ve ricâlin kapısına varma.
Bana eyi desinler diye sofuluk satma.
Tarikat pirdaşını ve karındaşını ayrı görme.
Evliyaullahtan ve mürşidden gönlünü ayırma.
Hak divanından ayrılma.
Ahde vefa et.
Vaktini zayi etme.
Ve kendine ziynet verme, gönlüne ziynet ver.
Kallaş pirsiz adamlar ile yoldaş olma.
Zira yol erkân bozulur.
Baki gerçekler demine Hû, Dost Allah, eyvallah.

REŞADİYE VE ÇEVRESİNDEKİ ALEVİ OCAKLARI

Hasan COŞKUN

Öz

Alevi ve Bektaşî geleneğinin en güçlü ve diri olduğu illerden biri Tokat’tır. Tokat’ın sosyal ve kültürel açıdan bu kadar zengin olmasının en önemli sebeplerinden birisi, Anadolu topraklarında ilk Türk yerleşkelerinden biri olan bu sahada, göçebe Türk kültürünün bütün canlılığı ve etkinliğiyle yaşıyor olmasıdır. Bu çalışmada, Alevi kültürünün çok zengin dinî ve sosyal tezahürlerinin yaşandığı Reşadiye yöresinde yaşayan Alevi ve Bektaşi Ocaklarını Din Sosyolojisi açısından inceleme ve araştırmaya tabi tutuyoruz. Bu araştırmamızda genellikle kaynak tarama, gözlem, katılımcı gözlem, mülakat (görüşme) teknikleri kullanılmıştır. Alevî-Bektaşi kültürünün çok zengin dinî ve sosyal tezahürlerinin yaşandığı Reşadiye yöresinde yaşayan Alevi Dedelerinin bağlı olduğu ocakları tespit ettik. Reşadiye Alevi ve Bektaşî geleneğinde çok önemli bir yere sahiptir. Reşadiye ilçesinde yaşayan Alevi toplulukların Türkmen Alevileri olduğunu söyleyebiliriz. Reşadiye yöresinde yaşayan Alevi Dedelerinin bağlı olduğu ocakların tamamının Anadolu’nun İslamlaşması ve Türkleşmesinde önemli katkıları bulunan, “Horasan Erenleri” olarak da bilinen göçebe Türkmen dervişlerinin kurmuş olduğu tekkeler olduğunu tespit ettik. Bu çalışmamızda günümüzde de faal olduğunu gözlemlediğimiz üç ocak hakkında geniş bilgiler verdik. Bu ocaklar; Emir Şeyh Yakup Ocağı, Bostankolu Ocağı ve Kesikbaş Ocağıdır. Dede, Alevî-Bektaşi geleneğinde cemaatin dinî önderidir. Alevi topluluğunda dedenin statüsü üst düzeydedir.

Giriş

Tokat yöresi Alevi ve Bektaşi geleneği açısından büyük önem arz etmektedir. Tokat ve çevresinde yaşayan Alevi ve Bektaşi toplulukların çoğunluğu 13. yüzyılda bu toprakları yurt edinmiş göçebe Oğuz Türkmenlerden oluşmuştur (Coşkun, 2019, 56). 1344 yılında İlhanlılar’ ın hakimiyetinin sona ermesiyle Oğuz boyları Anadolu’nun Tokat dahil çeşitli yerlerinde bağımsız yönetimler kurmaya başlamışlardır. Tokat’ın önemli ilçelerin biri olan Reşadiye, 1380’li yıllarda Oğuz Çepni beylerinden Hacıemiroğulları tarafından fethedilmiştir. Daha sonra 1427 yılında Osmanlılar bu bölgeyi ilhak etmişlerdir. Hacıemiroğulları’nın fethiyle birlikte bu bölgeye Oğuzlar’ın Çepni, Döğer, Eymür, Karkın, Alayuntlu, Bayındır ve İğdir boyları yerleşmiştir. Bu boylar çoğu yere kendi isimlerini veya fetihte yararlılık gösteren askerlerin ya da komutanların ismini vermişlerdir (Atasoy, 1950, 10-33).

Tokat yöresinde çok sayıda Alevi Ocağı’nın var olduğu bilinmektedir. Tokat yöresinde yaptığımız bu çalışmada yoğunluklu olarak şu ocakların dedeleri ve talipleri tespit edilmiştir. Hubyar Sultan Ocağı, Keçeci Baba Ocağı, Kul Himmet Ocağı, Pir Sultan Ocağı, Güvenç Abdal Ocağı, İmam Rıza Ocağı, Hıdır Abdal Ocağı, Şah Hataî Ocağı, Şah İbrahim Veli Ocağı, Yunus Emre Ocağı, Bostan Kolu Ocağı, Aslında Hubyar’a bağlı olmakla birlikte “Anşa Bacılılar” olarak bilinen Alevi ve Bektaşi dede ve talip grupları bulunmaktadır (Coşkun, 2019, 67-68; Üçer, 2010, 194-201). Tokat yöresinde Alevilik dört ana grupta toplanmaktadır: Bünyelerinde alt kolları da barındıran bu yapılanmada Hacı Bektaşi Tekkesi bağlıları (Bektaşiler), Hubyar Tekkesi bağlıları (Hubyarlılar), Erdebil Tekkesi bağlıları (Erdebilliler) ve Keçeci Baba Tekkesi bağlıları (Keçeci Babalılar) yer almaktadır. Tokat bölgesinde yaşayan Alevi grupların kahir ekseriyetini Hubyar Sultan Ocağı talipleri olan Sıraçlar oluşturmaktadır. Tokat ve çevresinde yaşayan Sıraçlar, Beydili Boyu’na ait saf Türk topluluğudur. Sıraçlar yaklaşık 1.000 yıl önce Horasan üzerinden Anadolu’ya gelmiş ve Anadolu’yu yurt edinmişlerdir. Tokat, Sivas, Çorum, Yozgat ve Amasya’nın bazı köylerinde yaşayan Beydili Türkmenleri için “Sıraç” ismi yaygın olarak kullanılır (Coşkun, 2018b, 145­160; Üçer, 2010, 183-200). Reşadiye ve Niksar ilçelerinin köylerinde yaşayan bazı Aleviler soylarının Oğuzlar’ın Çepni, Döğer, Eymür, Karkın, Bayındır, Beydili ve İğdir boylarına mensup olduğunu iddia etmektedir. Tokat yöresinde Alevi ve Bektaşi geleneğine bağlı köylerde yaşayanların neredeyse tamamı Türkmen topluluklarından oluşmuştur diyebiliriz. Tokat köylerinde yaşayan Türkmen Alevilerinin Alevilik ve Bektaşilik inanç ve pratikleri açısından örnek olabilecek orijinal özelliklere sahip olduğunu gözlemlenmiştir (Coşkun, 2017, 89-104; 2019,60-61).

Reşadiye yöresinde Türkiye’nin her yerinde yaşayan Aleviler için büyük önem arz eden ocaklar bulunmakla birlikte yoğun olarak Hacı Bektaş Veli Tekkesi’ne bağlı Emir Şeyh Yakup Ocağı, Bostankolu Ocağı ve Kesikbaş Ocağı dede ve talipleri bulunur. Bu ocakların yanında bölgede Hubyar Sultan Ocağı, Keçeci Baba Ocağı, Kul Himmet Ocağı, Pir Sultan Ocağı, Seyit Bilal Ocağı, Güvenç Abdal Ocağı talipleri de bazı köylerde bulunmaktadır.

Reşadiye’de bulunan köylerin 21 tanesi Alevi ve Bektaşilerin yaşadığı köylerdir. Bu köyler; Büşürüm, Beşdere, Bostankolu, Çatköy, Çevrecik, Çakmak, Çayırpınar, Döllük, Dolay, Esenköy, Gökköy, Güllüce, Özen, Öküzlü, Saraykışla, Sazak, Soğukpınar, Yeşilyurt, Toklar, Küçükbesler, Karşıkent’tir. Bu köylerin yanında bir de dönük olarak ifade edilen yani önceden Alevi olup sonrasında Sünni olan köyler de mevcuttur. Darıderesi, Işıklar, Elmacık, Nebişeyh, Hasanşeyh köyleri bu köyler arasındadır (Tan, 2014,153-155). Dönükler olarak ifade edilen köylerde yaşayanlar sonradan Sünni olduklarını kabul etmeyerek bunu kanıtlamaya çalışmaktadırlar.

Reşadiye ilçesi; toplumsal ilişkiler açısından değerlendirildiğinde, ilçe genelinde aile, din, ekonomi, eğitim, siyaset, sağlık kurumlarının kırsal kesimin sosyolojik özelliklerini taşıdığı rahatlıkla görülebilir. Reşadiye ilçesinin kültürel yapısında Alevi ve Bektaşi geleneğinin çok güçlü izleri görülmektedir. Reşadiye ilçesinde kasaba ve köylerin toplam nüfusu 85.366, Alevi olan kasaba ve köylerin toplam nüfusu ise 12.315’tir. Buna göre bölgedeki köy ve kasabalarda yaşayan Alevi nüfusu %14.42 kabul etmektedir (Yılmaz, 2005, 196). Aleviler, şehir merkezinde ve Kayalık Osmaniye; Çamlıca mahallelerinde yoğun olarak yaşamaktadırlar. Alevi köylerinde göç oranı yüksektir. Bu bölgeden göçen Aleviler, özellikle İstanbul İkitelli’de yaşarlar. Burada bu köylere ait dernekler de bulmak mümkündür. Bu derneklerde cem ibadetlerini gelenek ve göreneklerini devam ettirmeye çalışıyorlar.

Reşadiye ilçesinde bulunan Alevi Ocaklarının İç Anadolu ve Karadeniz bölgesinde etkili olduğunu söyleyebiliriz.

Bu çalışmada,Alevi ve Bektaşi kültürünün çok zengin dini ve sosyal tezahürlerinin yaşandığı Reşadiye yöresinde yaşayan Alevi ve Bektaşi Ocakları, Din Sosyolojisinin metot ve teknikleri açısından inceleme ve araştırmaya tabi tutulmuştur. Bu araştırmada genellikle kaynak tarama, gözlem, katılımcı gözlem, mülakat (görüşme) teknikleri kullanılmıştır. Bu araştırmada, Reşadiye ilçesinin Alevi ve Bektaşi geleneğine bağlı köylerinde bulunan Alevi Ocaklarını tespit etmeye çalıştık. Daha sonra bu dede ocaklarını ziyaret ederek, dedelerle derinlemesine mülakatlar gerçekleştirdik. Dede ve talipler ile gerçekleştirdiğimiz görüşmeler kamera ve ses kayıt cihazı ile kayıt altına alınmıştır. Ocaklar ve ziyaret yerlerinde gerçekleştirilen kültürel etkinliklere katılarak il dışından gelen ocaklı dede ve taliplerle görüşme yaparak bunlardan elde edilen bilgileri kayıt altına aldık. Bu dede ocaklarının kurucusu dedelerin türbelerini ziyaret ederek sosyolojik gözlem yapma imkanı bulduk.

1. Reşadiye İlçesindeki Alevi ve Bektaşi Ocakları

Alevilik’te “ocak” sözcüğü, genellikle “dedenin bağlı olduğu soy” anlamında kullanılmaktadır. Aşiret ise bundan çok daha geniş bir sosyal birimi karşılamaktadır. Durum böyle olmakla birlikte, pratikte iki kavramın birbirleri yerine kullanıldıklarına sıkça rastlanılmaktadır. Daha çok ocakların aşiret olarak nitelendirilmesi şeklinde karşımıza çıkmaktadır (Coşkun, 2019, 25; Güler, 2010, 83). Tüm Anadolu’da yaşayan Türkmen Alevileri, gayri resmi olarak organik bir ağ olan ocak sistemi ile günümüze kadar örf, adet ve inançlarını yaşatmayı başarmışlardır. Anadolu’daki ocaklar ile Türkmen aşiretleri arasında güçlü bir bağ mevcuttur. Rehber ocakları pir ocaklarına, pir ocakları mürşit ocaklarına, mürşit ocakları da pir-i pirân ocaklarına bağlıdır. Ocaklar, Alevi Türkmen aşiretlerinin bağlı bulundukları ana merkezlerdir. Her Türkmen aşiretinin bağlı bulunduğu bir ana ocak bulunmaktadır (Coşkun, 2015,97­117; Coşkun, 2018a, 43-62 ). Alevilerin bağlı bulundukları aşiretin her birinin bağlı bulunduğu bir dede ocağı vardır. Genel aşiret ismi altında adeta konfedere bir yapıda birden fazla daha küçük aşiret veya farklı topluluklar toplanmıştır. Doğal olarak büyük aşiret nüfuzları itibariyle daha küçük olan toplulukların etkisi altına almıştır (Taşğın, 2013, 253). Alevi ve Bektaşi topluluklar cemaat yapılanması bakımından dergâhlar ve ocaklara bağlıdırlar. Toplumsal planda dergâh ve ocak disiplini esastır. Bu organizasyon kutsal temellere dayanmaktadır çünkü bu ocakları oluşturmuş aileler keramet sahibi ululardan gelmektedir. Bu ulu kişiler aynı zamanda İslam Peygamberi’nin ve Ehlibeyt’inin soyuna dayanmaktadır. “Hak-Muhammed-Ali Yolu” olarak adlandırılan ve kutsanan bu yol, Ehlibeyt’e dayanan dede aileleri yani “Ocaklar” aracılığıyla yüzyıllardır süregelmektedir (Yaman, 2006, 56).

Alevi ve Bektaşi toplumunda bu ocaklar, topluluğun inanç merkezi, belli zamanlarda görgü ve sorguların gerçekleştiği, kültürel ve sosyal etkinliklerle toplumun aydınlatıldığı, çeşitli yaptırım, yol ve yöntemlerle sorunların çözüldüğü ve toplumsal ilişki ve işleyişin sağlandığı mekanlar yani kurumsal yapılardır (Avcı, 2008, 78; Ünlü, 2017, 99). Bu başlık altında Reşadiye ilçesinin Alevi ve Bektaşi geleneğine bağlı köylerinde bulunan Alevi Ocaklarını tespit ederek bu yörede en çok dede ve talipleri bulunan Hacı Bektaş Veli Ocağına bağlı Emir Şeyh Yakup Ocağı, Bostankolu Ocağı ve Kesikbaş Ocağını ele alıyoruz.

  1. Emir Şeyh Yakup Ocağı

Emir Şeyh’in kim olduğu, ne zaman yaşadığı hakkında kesin bilgilere ulaşmak mümkün olmasa da halk arasında çok sayıda sözlü geleneğe bağlı söylence ve rivayet anlatılmaktadır.

Reşadiye ilçesinin adını Emir Şeyh Yakup’tan alan mahallede türbesi bulunmaktadır. Emir Şeyh Yakup Tekkesi, Tokat ili Reşadiye ilçesinde bulunmaktadır. Türbe Kelkit çayının güneyinde Reşadiye ile karşı karşıya önü açık meyilli bir arazide tepecik üstündedir. Reşadiye ilçe merkezi ile Karşıkent (Muday) ve Soğukpınar köyleri arasındaki bir bölgede Çermik’i de gören yerdedir. Türbe kitabesinde, “Emir Şeyh Yakup soyca Türk olup Türkistan’ın Modan şehrinde doğmuştur. Doğumu tahminlere göre 1034’tür. Ölümü tahmini kaynaklara göre 1082’dir. Emir Şeyh Yakup hazretleri Türk hükümdarı Alparslan’ın oğlu Melikşah’ın mahiyet emirlerinden Emir Altın’ın oğludur. Babası Emir Altın Erzincan, Erzurum, Sivas, Tokat ve Niksar ile Ordu vilayeti bölgeleri ilk defa 1072 yılında Bizanslılar’dan fetheden kahramandır” ibaresi yer almaktadır. Emir Şeyh Yakup bilgin ve kahraman bir zat olduğu bilinmektedir. İlçe merkezinde bulunan türbe, özellikle bölgedeki Alevi ve Bektaşi vatandaşlar tarafından sıkça ziyaret edilmektedir. 2015 yılında İlçede bulunan Emir Şeyh Yakup Türbesi yanına Kültür Merkezi ve Çevresi Düzenlemesi temel atma törenine Tokat Valisi, Tokat Milletvekilleri, İlçe Kaymakamı, Tokat Belediye Başkanı, İl Jandarma Komutanı, İl Emniyet Müdürü, Reşadiye Belediye Başkanı, daire amirleri, sivil toplum kuruluş temsilcileri, siyasi parti temsilcileri, Tokat il ve ilçelerinden Alevi Dedeleri ve vatandaşlar katıldı

Burayla ilgili olarak Çevrecik köyü Dede vekili şunları söylüyor: “Türbeleri ziyaret etmek, orada bir araya gelip dua ve ibadet etmek, lokmaları paylaşmak, toplumsal sorunlar hakkında sohbetler etmek, inançsal değerler noktasında hasbihal etmek önemli ve değerli bir geleneğimizdir. Bu önemli geleneğin yaşatılması gerekiyor. Türbelerimizi ziyaret etmek, orada dua ve ibadet etmek bazılarınca Allah’a şirk koşmak olarak anlaşılıyor. Ancak, türbelerde mezarları bulunan ve veliler, erenler, evliyalar olarak adlandırdığımız şahsiyetler, insana ve topluma hizmet etmiş değerli şahsiyetlerdir. Bu zatların naaşlarının orada olması bizler için o kadar önem taşımıyor. Bizler için bu türbeler o zatların makamıdırlar. Ulu zatların makamı, türbesi olmasının yanı sıra dergâh olarak da işlevi olan mekanlardır. Bilindiği gibi dergahlarımızda esas itibarıyla insana maddi ve manevi olarak hizmet sunan kurumlardır. Dervişlerin eğitim gördüğü, açların ve fakirlerin doyduğu, yaşama ve dünyaya dair gerçeklerin konuşulduğu ve tartışıldığı kurumlardır. İçinde türbenin de olduğu bu dergahlara gitmek, orada dua etmek Allah’a şirk koşmak değildir. Orada yatan, topluma ve insanlığa hizmeti olan ulu zatları yad etmek, anmak, onların değer ve doğrularının takipçisi olmak bizim görevimizdir” (K6, Kişisel Görüşme, 23 Temmuz 2020).

Emir Şeyh Yakup Ocağına bağlı dedeler genellikle Soğukpınar ve Karşıkent köylerinde yaşarlar. Emir Şeyh Yakup Ocağı’na bağlı talipler Sivas, Tokat, Niksar ve Reşadiye ilçesinin bazı köylerinde bulunurlar. Emir Şeyh Yakup Ocağına bağlı Behramlı Ocağı dede ve talipleri de Reşadiye’nin merkez ve köylerinde bulunmaktadır. Behramlı Ocağı dedeleri Emir Şeyh Yakup Hazretleri’nin soyundan gelmektedir (K5, Kişisel Görüşme, 30 Temmuz 2020). Emir Şeyh Yakup Hazretleri’nin hayatı ve Reşadiye’ye gelişi rivayetlere göre şöyledir. Eskiden beri ilçede anlatıldığına göre; mezarları birbiriyle aynı hizada olan Hasan Şeyh, Nebi Şeyh, İbrahim Şeyh ve Cimi Tekke evliyaları ve ilçe merkezinde bulunan Emir Şeyh Yakup 7 kardeştirler. Emir Şeyh Yakup soyca Türk olup Türkistan’ın Modan şehrinde doğmuştur. Doğumu tahminlere göre 1034’tür. Ölümü tahmini kaynaklara göre 1082’dir. Emir Şeyh Yakup hazretleri Türk hükümdarı Alparslan’ın oğlu, Melik Şah’ın mahiyet emirlerinden Emir Altın oğludur. Babası Emir Altın Erzincan, Erzurum, Sivas, Tokat ve Niksar işle Ordu vilayeti bölgelerini fetheden kahramandır (K7, Kişisel Görüşme, 22 Temmuz 2020). Ocakta anlatılan bir rivayete göre, Horasan’da bir dervişe bağlı olan Emir Şeyh Yakup burada eğitimini alan 90.000 erden biridir. Bu erler Türkiye’ye gönderilirler. Emir Şeyh Yakup Hazretleri ise Reşadiye’nin Çermik kazasına gelir, burada irşat faaliyetlerine devam eder. Bölgenin Müslümanlaşmasını sağlar (K4, Kişisel Görüşme, 21 Temmuz 2020).

Ocak mensuplarınca anlatılan bir diğer anlatıya göre: “o tarihlerde civar ormanlarla kaplıdır. Askerleriyle sefere çıkan padişah Reşadiye’nin Çermik kazasına gelir. Yiyecek bulmak için askerlerini dağa gönderir. Yiyecek bulamayan askerler padişahın yanına gelip “Padişahım yaşlı bir ihtiyardan başka bir şey bulamadık.” der. Bunun üzerine padişah: “ ben de bu ihtiyari bulmak istiyordum derhal o ihtiyarı bulup yanıma getirin.” der. Bunun üzerine askerler yola çıkar ve ihtiyarı bulurlar. Kendisini padişahın çağırdığını söyledikten sonra ihtiyar şöyle der: “Padişahın yanına boş gitmek olmaz yanımızda bir hediye götürelim.” Bunun üzerine kılıcını taşa vurur bütün geyikler gelir, en güzel olan geyiği alır ve askerlerle beraber padişahın yanına giderler. Padişahla konuşup nasihat eden bu ihtiyar Emir şeyh Yakup’un kendisidir. Padişah Emir Şeyh Yakup ile konuşurken askerlerinin yıkanması gerektiğini söyleyince Emir Şeyh Yakup kılıcını üç kere taşa vurur ve oradan şimdiki sıcak su olan “çermik kaplıca suyu” çıkar. Ellerini yıkadıkları gibi diğer temizliklerini, banyolarını yaparlar. Padişah bu mucizeler karşısında şaşırır. Şaşkınlık geçince dervişten “ne dilersin benden” der. Derviş: “ben bir şey istemem, dünya malında gözüm yok” der. Padişah olmaz, mutlaka bir şey isteyeceksin. Zorda kalan derviş mademki öyle benden sonra geleceklere bir “Hellelik” ver der. Padişah da Kelkit Çayı’ndan başlamak üzere Mudayı, Soğukpınar’ı da içine alan geniş bir toprağı Şeyh Yakup’a bağışlar (K4, Kişisel Görüşme, 21 Temmuz 2020).

Emir Şeyh Yakup halk tarafından benimsenmiş önemli bir yere sahiptir. Evliyaya değer vermelerinin sebeplerinden birisi ona kutsallık atfetmelerinden dolayı dualarında aracı olduğuna inanmalarıdır. Evliyanın duasının kabul olacağına ve bu nedenle şifa bulacaklarına inanırlar. Bazı hastalıklarına şifa olacağına inandıkları türbe ziyaretlerini ‘Şeyh Emir Dede’nin yüzü suyu hürmetine’ duasıyla başlatıp amin diyerek bitirirler. Şeyh Emir hazretlerinin Allah’ın sevgili kulu, duasının kabul olduğunu ve sevgili bir eren olduğunu düşünürler. Onu muhterem bir zat olarak kabul ederler. Türbe, her türlü dilek için il içi ve il dışından gelen Sünni ve Alevi vatandaşlar tarafından sıkça ziyaret edilmektedir. Özellikle bahar ve yaz aylarında, daha çok Alevi ve Bektaşi köylüleri tarafından topluca (kadın-erkek) ziyaret edilmektedir. Bu ziyaretler esnasında burada çeşitli dilekler dilenmekte ve kurbanlar kesilmektedir (Keskin, 2000, 218). Dilek dileyen ziyaretçiler, türbenin giriş kapısının solundaki bir taşa taş yapıştırmakta ve dışarıda bulunan ve kutsal kabul edilen sudan içmektedirler. Ayrıca, mezarın ayak kısmından alınan “göher toprağı” hastalar tarafından şifa niyetiyle yenmektedir.

Emir Şeyh Yakup ile ilgili yörede söylenen bir şiir:

Evel Allah dedi kalktı yürüdü

Benim pirim Horasandan gelmiş idi

Doksan bin erinen bile var idi

Benim pirim Horasandan gelmişti

Önünden akıyor Kelkit Irmağı

Bilene kimyadır otu yaprağı

Kerameti ile bağladı toprağı

Karşısına geçer çörmüğün düzü Serindir havası tez gelir yazı Üstünde kesilir koç kurban kuzu Yükseğinde Hacı Sultan erbekler Cuma gecesi eyler tevükler Başına birikti cümle geyikler Yassıtaş üstüne elini çaldı Serinin geyikleri geldi dirildi Seçti içinden kurban aldı Kurbanın kabul olsun geyik etti Kemiğini hep bir yere topladı Elini çaldı kalk dedi kalktı Kalkta dört yanına bak dedi Silkinde dağına çık dedi Mucize gösterdi Hünkâr önünde Hünkâr derki ne var bunun sonunda Kavun, karpuz yetiştirdi zemheri ayında Benim pirim Horasandan gelmiştir Aşığı meletmek pirime huydu Aşıklık dediğin böyle bir soydu Tekkesini sorarsan namı mırdaydı Bunca dertlilere derman verdi

Sefil Mehemmed (Erişim Tarihi:28.06.2021,http://tokatgundem.com.tr/emir- seyh-yakup-turbesi/25930/)

  1. Bostankolu Hasan Halife Ocağı

Reşadiye yöresinde Hacı Bektaş Veli Tekkesi’ne bağlı Bostankolu ocağı bölgenin en büyük ocağıdır. Türkiye’nin her yerinde yaşayan Aleviler ve Bektaşiler için çok büyük önem arz eden Bostankolu ocağının merkezi aynı ismi taşıyan köydedir. Reşadiye yöresinde Bektaşi yoğunluğu bulunmaktadır. Bostankolu ocağı mensubu yöre Alevileri Dedeci Bektaşi’dir. Hacı Bektaş Veli’yi Serçeşme olarak kabul ederler (Üçer, 2010, 217-218). Bostankolu ocağı için Bostan kulu ismi ile de bölgede tanınmaktadır. Bostankulu Ocağı Dedeleri genellikle Tokat’ın Reşadiye yöresinde, Turhal’ın Yeşilalan ve Almus’un Akarçay köyünde bulunurlar. Bostankulu Hasan Halife keramet göstermiş, Hacı Bektaş Veli Dergâhında kazan kaynatmış, hizmet etmiş ve kendisine bu görev verilmiştir. Bu ocağın talipleri Yozgat, Kayseri, Ankara, Samsun, Sivas, Çorum ve Tokat havalisinde yoğun olarak bulunmaktadır.

Bölgede bulunan Alevi köylerinin çoğu bu ocağa bağlıdır. Bostankolu Ocağı’nın kuruluş tarihi ve süreci hakkında ocağın dedesi Ali Gürel bize şu bilgiyi vermektedir: “İslam tarihi içerisinde pek çok evliyalar, veliler bulunmaktadır. Allah sayısını kıyamete kadar daim eylesin. Çünkü evliyalar Allah’ın bir cüzü, peygamberin bir noktası diye düşünüyorum. Çünkü evliyaullah dediğimiz insanlar Rasulullah Efendimiz’in (sav.) ahlakıyla ahlaklanmış onun yolunda, onun sünnetini yaşamak isteyen güzel insanlar diye düşünüyorum. Bu evliyalardan bir tanesi de evliyaullah-ı ekber olarak adlandırılmış Muhyiddin Arabî hazretleridir. Muhyiddin Arabî hazretlerinin torunlarından bir tanesi de Bostankolu ocağı kurucusu Hasan Halife hazretleridir. Hasan Halife hazretleri birdenbire gelip Reşadiye’nin Bostankolu köyünü kurmamıştır. Onun geliş hikayesi şöyledir.

Hasan Halife Hazretleri kendisi Kayseri’nin Ambar köyünde yaşamaktadır. Orada çiftçilik yapmaktadır. Bir gün tarlasına bostan ekerken iki tane adam gelir “Efendi kolay gelsin, bereketli olsun,” diyorlar. Hasan Halife hazretleri de o günkü terbiye üzerine onları karşılıyor ve “Hoş geldiniz.” diyor. İki adam “Sen ne yapıyorsun burada?” diye soruyor. Cevap veren Hasan halife Hazretleri: “bostan ekiyorum efendim” diyor. Bunun üzerine iki kişiden biri “Git bak bakalım bostan büyümüş mü? diye soruyor. Hasan halife hazretleri ise “Efendim yeni ektim tohumu, hemen nasıl yetişsin? diye soruyor. Bunun üzerine elini torbanın içerisine sokan kişi “bu canlı değil mi, bundan çıkar, sen git bak bakalım bir kontrol et.” diyor. Kontrol etmeye giden Hasan Halife hazretleri bir de bakıyor ki tarlanın ortasında bir kavun yetişmiş, üç tane dal atmış, her dalda bir kavun var. Kavunları koparıyor alıyor geliyor Hasan Halife Hazretleri. Herkese birer tane veriyor, birini de kendi alıyor. Teşekkür eden adamlar oradan ayrılınca Hasan Efendi’nin aklı başına geliyor ve “Bunlar er kişiydi, ben ne yaptım? Orada bana bir keramet gösterdiler ve ben bunun farkına varamadım.” diye eve doğru gidiyor. Hanımı eve misafir geldiğini haber vermek için yola çıktığı sırada, Hasan Halife hazretleri eve geliyor. Hanımı, Hasan Halife hazretlerine: “ben de sana haber gönderecektim iki misafirimiz geldi.” diyor. Bunun üzerine Hasan Halife hazretleri içeriye girip baktığında misafirlerin o keramet gösteren iki zat olduğunu görüyor. Sohbet ettikten sonra kavunları bir araya getiriyorlar ve kavunları kesip lokma yapıp yiyorlar. Kendilerini tanıtan iki zat “Hasan Efendi ben Hızır’ım, bu da pirimiz Hacı Bektaş Veli” diyor.” Başka birinin yanına gitmek yerine Hasan Efendi’nin yanına gitmelerinin sebebi ise Hasan Efendi’nin soyunun güzel ve mübarek olmasıdır. Hacı Bektaş Veli hazretleri Hasan Efendi’ye “Hasan benden devlet mi istersin, evlat mı istersin, himmet mi istersin?” diye soruyor. Hasan Efendi “Efendim bir de hanıma danışayım.” diyor ve hanımın yanına gidiyor. Hanımı ise Hasan Efendi’ye “Efendi biz devleti ne yapalım, devletimiz bize yeter, evlat istersek evlatlarımız da bize yeter. Biz en iyisi himmet isteyelim” diyor ve himmet istemeye karar kılıyorlar. Hacı Bektaş Veli’nin yanına gidiyorlar ve Hasan Efendi: “pirim biz himmet istiyoruz” diyor. Hacı Bektaşi Veli Hazretleri ise “Hasan evlat istersen kolaydı, devlet istersen kolaydı ama himmet alman için dergâha gelmen lazım” diyor. Bunun üzerine Hasan Efendi o yıl borcunu ödüyor, komşularından helallik alıyor, ürünlerini satıyor ve dergâha bağlanmak için yola çıkıyorlar. Hasan Efendi ve karısı Ana Sultan dört yıl boyunca dergâhta bulaşık yıkıyorlar. Bulaşık yıkamalarının sebebi ise Nefs-i emmareyi öldürmek içindir. Hasan Efendi daha sonra aşçı yardımcısı ve en sonunda Hacı Bektaşi Veli’nin baş aşçısı olmuştur. Bir gün aşçı yardımcısı gelip Hasan Efendi ye “Efendim dergâhta odun kalmamış.” diyor. Hasan Efendi de şaşırarak “dergâhta nasıl odun olmaz?” der. Yemeği pişirmesi gereken Hasan Efendi yardımcılarına: “siz dışarıda bekleyin ben bu yemeği pişireceğim.” diyor ve içeriye yemeği pişiriyor. O günkü tasavvufi ahlakta pirin yemeğini baş aşçı götürüyor. Pirin duasını alır. Hacı Bektaş Veli orada bekleyen Hasan Efendi’ye döner “evladım bugünkü yemeğin de ayrı bir tat var, yemeğinde cennet kokusu var” diyor. Hasan Efendi: “pirim her günkü pişirdiğim gibi pişirdim” diyor. Bunun üzerine Hacı Bektaş Veli: “bu yemek odun ateşinde değil gönül ateşinde pişmiş, artık elindeki kepçeyi bırak! çünkü sen himmetini aldın” diyor. Himmetine alan Hasan Efendi, Reşadiye’ye geliyor, Reşadiye’nin Bostankolu mevkiinde ocağını kuruyor. Orada irşada başlayan Hasan Efendi o bölgenin İslam ile tanışmasını sağlıyor. Reşadiye’de Alevilik, Hacı Bektaşi Veli tarafından gönderilen Hasan Efendi’nin öğretisi ile bu bölgede yaygınlaşmıştır. Burada uzun müddet yaşayan Hasan Efendi daha sonra köyüne geri dönüyor, köyüne gelir gelmez vefat ediyor ve oraya defnediliyor. Kayseri – Ambarlı arasında medfun olan Hasan Halîfe Hazretlerinin türbesi oradadır. Hasan Halife Hazretleri gibi kişiler pirdir. Bizim mürşidimiz Hacı Bektaş Veli Hazretleri’dir. Şimdiki mürşidimiz ise Pirin makamında oturan kişi yani V. Hürrem Ulusoy Efendimizdir. Dede ise Pirin ve Mürşidin alt kolunda hizmetli ocakta yolu yürüten her türlü dedelik hizmetini yerine getiren şahıstır (K1, Kişisel Görüşme, 27 Temmuz 2020). Bostankolu köyünde ocağa ait herhangi bir ziyaret mekânı bulunmamaktadır. Bostankolu köyünde yaşayan insanlar Alevi ve Bektaşi geleneklerine sıkı sıkıya bağlıdır. Bu geleneksel yapı içerisinde köylünün görgü dediği ve senede bir ya da iki defa yaptığı bir gelenekleri devam ediyor. Bugün buna “adalet divanı” adı verilir. Köylü “görgü” gününde toplanır, kurban keser, yemek yer, köyün dedesi meclis kurar bu mecliste özel sorunlar görüşülüp karara bağlanır, küskünler barıştırılır, kavgalılar dinlenir, haklı ve haksız oy birliğiyle saptanır, köy meclisi ve dedesinin almış olduğu karara ve yapması gereken bir hükme uymayan kişi köy halkı tarafından dışlanır. Kimse onunla konuşmaz. Düğüne çağrılmaz, bayrama ve cenazesine gidilmez (K1, Kişisel Görüşme, 27 Temmuz 2020).

  1. Kesikbaş Ocağı

Reşadiye yöresinde Hacı Bektaş Veli Tekkesi’ne bağlı ocaklardan bir diğeri Kesikbaş ocağıdır. Ocak merkezi Reşadiye’nin kuzeybatısında ilçe merkezine 26 km uzaklıktaki Toklar köyündedir. Köyün eski ismi Gelyeme’dir. 1960’lı yıllarda köylerin ismi değiştirilince, Gelyeme adı da Toklar olarak değiştirilmiştir. Bu ismin nereden geldiği ve köyün tarihi hakkında kesin bilgi yoktur. Köyde cem ritüellerini yaptıkları bir cem evi yoktur. Onun yerine Hasan Dede’nin evinin içinde bulunan “Dede Evi”nde cem ritüelleri yapılmaktadır. Köyde bir cami ve cami imamı mevcuttur. Caminin alt katında bir aşevi bulunuyor. İstanbul’dan gelen talipler özellikle yaz aylarında dede nezaretinde kurbanlarını keserek burada lokma ikram ediyorlar. Kesikbaş ocağı dedeleri Toklar köyündedir. Eraslan soyadına sahip dede ailesinin eski evlerinin kutsal olduğuna inanılıyor ve ocağın merkezi olarak kabul ediliyor. Dedelerin evinde Kesikbaş’a ait kutsal bir emanetin olduğuna inanılıyor. Dede ailesi yeni ev yaptırdığı zaman bu emaneti yeni evlerine götürmek istemişler fakat o gece Kesikbaş rüyalarına girmiş ve tekrar eski yerine konulmaz ise büyük felaket ile karşılaşacaklarını söylemiş bunun üzerine kutsal emanet tekrar ocak merkezi olarak kabul edilen eski yerine götürülmüştür. Bu eve çok sayıda talip gelerek adak kurbanları kesiyorlar (K2, Kişisel Görüşme, 20 Temmuz 2020).

Kesikbaş ocağı dedeleri, Hacı Bektaş Veli’yi pir olarak kabul ediyor. Türkiye’deki bütün ocakların O’na bağlı olduğunu, söylüyor. Veysel Dede şu bilgileri verdi; “Alevi ve Bektaşi ocaklarında posta oturan, irşat eden tüm dedeler, Hacı Bektaş Veli’nin halifesidir. Ocak, Pîr-i Türkistan Ahmed Yesevî Hazretleri’nin Anadolu’ya göndermiş olduğu, pîrimiz, üstâdımız, velimiz Hünkar Hacı Bektaş Velî efendimizin Kırşehir’in Hacı Bektaş ilçesinde o zaman ki köy, orada başlatmış olduğu, ilim, irfan, irşad dairesinde göndermiş olduğu halifelerini, o halifelerle olan birlikteliğini kurmak için yapmış olduğu sistemin adı ocaktır. Bunu günümüzde şöyle denkleştirebiliriz; örneğin dernekler vardır, derneklerin bağlı olduğu federasyonlar vardır, federasyonların da bağlı olduğu konfederasyonlar vardır. Bunun gibi de Hacı Bektaş Velî efendimiz, her beldeye her bölgeye, ocak sahiplerini göndermiş, bir ocak uyandırmış, bu ocakları da kendisine bağlamış, ki birlik ve beraberlik olsun. Yol sürsün. Gelenek ve inançlarımız böylece devam etmiştir” (K8, Kişisel Görüşme, 25 Temmuz 2020). Hasan Eraslan Dede ocak hakkında bize şu bilgileri verdi: “bizler Kesikbaş Ocağı’na bağlıyız. Bir diğer adı da ‘Hünkâr Hacı Bektaş Veli Ocağı’dır. Hünkâr Hacı Bektaş Veli’den geliyor bilgilerimiz. O zamandan bu yana bilgiler dedeler vasıtasıyla aktarılarak bugüne kadar ulaşmıştır. Kesikbaş ocağının şeceresi de şöyledir; babamın dedesi Hasan dedemden bu ana kadar intikal ettiğini biliyorum. O zamanlar dedeme Bülbül Dede derlermiş. Tokat bölgesinde talipleri çok olan biriymiş ve çok tanınırmış. Sivas bölgesinden Reşadiye, Niksar ve Almus’a kadar talibi olan bir ocakzadeymiş dedem. Tarihinin kısaca böyle olduğunu biliyorum. Kendimi bildim bileli iyilik üzerine bir şeyler yapmaya çalışırız. Bizde küslük yoktur. Alevilikte bu böyledir. Hangi ocak olursa olsun ilk öğrendiğimiz şey toplumsal barıştır. Eskiden Alevilik daha iyi durumdaydı millet birbirine daha çok bağlıydı dedesini atasını çok iyi biliyorlardı. Günümüzde sistemler ve teknolojiler değişti, toplum bilgiye kolay ulaşır oldu ve dahası bu durum milleti araştırmadan uzaklaştırdı her duyduklarına inanmaya başladılar sonrasında da dede ocakları değişti. Kimilerinin ocakları söndü tarikatı, yolu bilen kimseler kalmadı. Böyle olunca halk farklı bir ocağa biat etmeleri gerektiği halde bunu yapmadı. Asimile oldular. Eskiye göre tabiî ki Alevilik inanç ve değerleri zayıfladı” (K3, Kişisel Görüşme, 20 Temmuz 2020).

Sözlü gelenekteki söylenceye göre Kesikbaş Destanı’nın çeşitli versiyonları anlatılmaktadır. Reşadiye yöresinde anlatılan bir rivayete göre; “Günün birisinde bir şehri düşmanlar kuşatır. Zorlu bir çarpışma olur. Birçok yiğit ölür. Savaşın kızıştığı bir an, namlı yiğitlerden biri düşman ordusunun içine dalar. Amacı düşman ordusunun komutanını öldürüp savaşa ve daha çok kan akmasına engel olmaktır. Fakat kolayca ilerleyemez. Gün batımına kadar kılıç sallar. Akşam olunca hem yorgunluktan hem de karanlıktan istifade edip bir kılıç darbesi ile başını gövdesinden ayırırlar. Bu mübarek zatın sadece kellesi kalır. Bu mübarek zat sürüne sürüne Mekke’ye gider. Hz. Ali’nin yanına varır, öcünü almazsa ahirette davacı olacağını söyler. Hz. Ali, Peygamber Efendimizden izin isteyerek, Kesikbaş’la yola çıkar. Yolda Hz. Ali, Düldül ile giderken Kesikbaş’ı kucağına almak ister ama onu kaldıramaz. Hz. Ali kılıcı Zülfikar’ı çekerek Kesikbaş’ın intikamını alır ve gerçek müminleri zulümden kurtarır” (K3, Kişisel Görüşme, 20 Temmuz 2020).

Reşadiye yöresinde Kesikbaş türbesi, bölge halkı tarafından oldukça önemli bir yere sahip olmakla beraber, sıkça ziyaret edilen kutsal bir mekandır. Çeşitli hastalıklardan kurtulmak için veya evlenmek isteyen gençler için bir umut noktasıdır. Günümüzde pek rastlanmasa da eskiden bez bağlamak gibi çeşitli faaliyetler de görülmüştür. Yine köylülerin inanışına göre bu bölgeden ağaç kesmek, bölgede eğlence yapmak uygun görülmez. Bununla ilgili olarak yöre halkından bir rivayete göre, komşu köyden bir kişi buraya odun kesmeye gelmiş ve buradan kestiği odunları evine götürüp kullanmak istemiştir. Ancak buradan götürdüğü odunları yaktığında evinde büyük bir yangın çıkmış ve bütün ailesi ölmüştür.” Bu yangının sebebinin Evliya yanından izinsiz ağaç kesmek ve eğlence yapmak olduğuna inanılmaktadır (K7, Kişisel Görüşme, 22 Temmuz 2020). Reşadiye yöresinde yaşayan Alevi ve Bektaşi toplulukların Kesikbaş Ocağı’nın Hz. Hüseyin’in Kerbela’da katledilmesinin acı hatıralarını içerisinde barındırdığı için çok büyük saygı duymaktadırlar. Ocak merkezinde Hz. Hüseyin’in anısına kurban kesmek isteyenler, onun yaşadığı büyük acıları kalplerinde hissettiklerini ifade etmektedirler.

Sonuç

Tokat’ın Reşadiye ilçesi yani eski adıyla İskefsir Bölgesine de birçok Türkmen akıncı, eren gelmiş ve bu bölgede Alevi geleneklerine bağlı olduğu dergâh ve ocak kurmuştur. Yörede mülakat yaptığımız dedelere göre ocak; aynı düşünceye mensup, aynı gruba mensup insanların bir araya gelerek oluşturdukları teşkilatlanma yani dergah ve tekkedir. Ocaklar günümüzde sendikalar gibi bazı dernek ve grupların teşkilatlanmaları gibi o zamandaki bir teşkilatlanmadır. Ocakların kurucusu 12 imamlar yani Ehl-i Beyt’tir. Peygamber sülalesi Emeviler’den çok büyük baskı ve zulümler görünce Orta Asya’ya göç etmiş ve geleneği, inançlarını gelecek nesillere aktarmak için ocak ve tekkeleri kurmuştur. Bu ocaklar, genellikle Anadolu’daki Alevileri asırlarca koruyan ve toplumsal yaşamın düzenlenmesini ve yaşanan sorunların çözümünü üstlenen bir role sahip olmuştur. Bu ocaklar zamanla değişime uğramış, ocakta doğup büyüyen yeni dedeler kendi adı ile yeni dede ocakları inşa etmişler. Bu dede ocaklarında yetişen dedeler, Alevi ve Bektaşi köylerinde yaşayan talipler tarafından dini ve toplumsal lider, önder olarak kabul edilmiştir. Otoritesini ve meşruiyetini mensup olduğu soyundan alan ocaklı dedeler talipleri için öğretmen, yargıç, şifacı doktor, şair ve din adamı rolünü yerine getirebilmektedir.

Reşadiye yöresinde Türkiye’nin her yerinde yaşayan Aleviler için büyük önem arz eden Alevi ocakları bulunmaktadır. Reşadiye ve çevresinde Hacı Bektaş Veli Tekkesi’ne bağlı Emir Şeyh Yakup Ocağı, Bostankolu Ocağı, Seyit Bilal Ocağı ve Kesikbaş Ocağı dede ve talipleri bulunur. Bu ocakların dışında bölgede Hubyar Sultan Ocağı, Keçeci Baba Ocağı, Kul Himmet Ocağı, Pir Sultan Ocağı, Güvenç Abdal Ocağı talipleri de bulunmaktadır.

Emir Şeyh Yakup Ocağı ve Bostankolu Ocağının merkezi Reşadiye ilçesinde bulunmaktadır. Ocak merkezleri bu ilçede olmakla birlikte bu ocakların dedeleri genellikle İstanbul’da ikamet etmektedir. Taliplere göre dedeler özellikle yaz aylarında köye gelmektedir. İstanbul’da çok farklı ocaklara bağlı taliplere dernek çatısı altında görgü ve sorgu cem törenlerinde hizmet vermektedir. Kesikbaş Ocağı dedeleri Toklar köyünde yaşamaktadır. Reşadiye yöresinde yaşayan Alevi ve Bektaşi talipler özellikle kış aylarında cenaze, düğün, bayram vb. özel günlerde kendilerine rehberlik yapacak dede bulamadıklarından şikâyet etmektedirler. 1950 yılından bugüne tüm ülkemizde yaşanan göç olgusu ocakzade dede ailelerinin kırsal yaşam alanı köylerden büyük kentlere taşınmasına vesile olmuştur. Görüştüğümüz bazı Alevi ve Bektaşi dedeleri, büyük şehirlere göçle birlikte talipleriyle iletişim kurmakta zorlandıklarını ifade etti. Özellikle yaz aylarında ocak merkezlerindeki ziyaret yerleri büyük kentlerde yaşayan talipler tarafından sıklıkla ziyaret edilerek, dedeler eşliğinde kurbanlar kesilmektedir. Halk dindarlığının en önemli göstergelerinden biri olan ziyaret fenomeni adeta en temel dini görev ve ritüel haline gelmiştir. Reşadiye yöresinde edinilen bilgilere göre Alevilerde her bir dini lider (Dede, Pir, Mürşit), sadece bir ocağa bağlıdır. Ailesi soyca herhangi bir ocağa bağlı olmayan yani soyu Ehl-i Beyt’e ulaşmayan asla dedelik yapamaz. Ocakzade dedeler, istisnai durumlar dışında, kendilerine bağlı bölgeler ve köyler dışındaki yerlerde faaliyette bulunamazlar. Talipler için de bu durum böyledir, yani babası hangi ocaktan ise çocuklar da mutlaka o ocağın talibi olur. Bazı ocak dedeleri taliplerin farklı ocak dedelerine görülebileceklerini düşünmektedir. Bölgede yaşayan bazı ocakların sistematik olarak yaşamaya devam ettiğini bazı ocakların büyük şehirlere göç nedeniyle dedelik kurumunun tamamen işlevsiz hale geldiğini söyleyebiliriz. Bazı ocaklarda eskisi gibi yetkin, bilgili ve tecrübeli dedeler kalmadığı için ocaklı dede aileleri çocuklarını İstanbul’a göndererek çeşitli dernek ve vakıflarda cem törenlerini yürütebilecek eğitim almalarını temin etmektedir. Bazı ocak dedeleri çocuklarını eğitim almak için gerekirse İran’a göndermek istediklerini ifade etmişlerdir.

Bölgede ziyaret ettiğimiz Alevi ve Bektaşi köylerinde yaşayan dede ve talipler; gelenek, görenek ve inançlarının yavaş yavaş unutulmaya yüz tuttuğunu ve gelecek nesillerin bu bağlamda ciddi sorunlar yaşayacağına dair görüşlerini ifade etmektedirler.

Kaynaklar

Atasoy, Ali Rıza. Reşadiye İlçesi Halk Kitabı, İstanbul: Milli Mecmua Basımevi. 1950.

Avcı, Ali Haydar., “Pir Sultan Ocağı”, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, 2008, 46, 77-96.

Coşkun, Hasan.. “Kangal ve Çevresindeki Alevi Ocakları”, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, 2015, 75, 97-118.

Coşkun, Hasan. . “Tokatlı Alevi Dedelerinin Alevilik ve Bektaşilik Anlayışına

Sosyolojik Bir Bakış”, Turkish Studies Dergisi, 2017, 12/27, 89-104.

Coşkun, Hasan. “Alevi ve Bektaşî Geleneğinde Dedelik Kurumu (Sivas Kangal Türkmen Alevileri Örneği)”, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, 2018a, 85, 43-62.

Coşkun, Hasan. “Tokatlı Alevi Dedelerinin Düşkünlük Anlayışına Sosyolojik Bir Bakış”. Turkish Studies Dergisi, 2018b, 13/25, 145-160.

Coşkun, Hasan. Anadolu Alevîliği’nde Dedelik Kurumu, Tokat Yöresi Örneği. Ankara: İlahiyat Yayınları. 2019.

Güler, Sabır., “Dersim Tarihinde “Ağuçan Ocağı”: Kimlik ve Etki”, I. Uluslararası (Dersim) Tunceli Sempozyumu, Tunceli, 2010.

Keskin, Y. Mustafa., “Tokat Yöresindeki Sünnî Ve Alevi Topluluklarında Halk Dindarlığının Bir Boyutunu Oluşturan Ziyaret İnanç Ve Uygulamalarındaki Benzer Ve Farklılıklar”, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2000, 5, 209-227.

Tan, Abbas. Türkiye Genelinde Alevi Köyleri, Ankara: Ürün Yayınları, 2014.

Taşğın, Ahmet. Dile Gelen Alevilik, Konya, Çizgi Kitabevi, 2013.

Üçer, Cenksu. Tokat Yöresinde Geleneksel Alevilik, İkinci Baskı, Ankara:Ankara Okulu Yayınları, 2010.

Ünlü, İhsan. Alevilik’te Dedelik ve Ocak Anlayışı “Tercan Örneği”, Ankara, 2017.

Yaman, Ali. Kızılbaş Alevi Ocakları, Ankara: 1. Baskı, Elips Kitap, 2006.

Yılmaz, Nail. Kentin Alevileri Reşadiye İkitelli Örneği, İstanbul: Kitapevi Yayınları. 2005.

( Kaynak Kişiler

Ek: Kaynak Kişiler Tablosu

KişilerYaşCinsiyetMeslekGörüşme TarihiYerleşim
K155ErkekMemur27 Temmuz 2020Tokat
K267ErkekEmekli20 Temmuz 2020Toklar Köyü
K391ErkekÇiftçi20 Temmuz 2020Toklar Köyü
K443ErkekÇiftçi21 Temmuz 2020Reşadiye
K555KadınMemur30 Temmuz 2020Reşadiye
K645ErkekÇiftçi23 Temmuz 2020Çevrecik Köyü
K768ErkekEmekli22 Temmuz 2020Çevrecik Köyü
K857ErkekÇiftçi25 Temmuz 2020Toklar Köyü

[*] Geliş Tarihi: 10.08.2021, Kabul Tarihi: 23.10.2021. DOI: 10.34189/hbv.101.009

[†] Doç. Dr., Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi,

Nesimi, DİL ASİMİLASYONUNA DİRENEN İLK TÜRK OZANIDIR …

0

SUSMAK YERİNE FİKİRLERİNİ YAYMAYI TERCİH ETTİĞİ İÇİN DERİSİ YÜZÜLEREK ÖLDÜRÜLEN TÜRK ŞAİİRİ
NESİMİ
Büyük Türk Ozanı Nesimi, bir tarikata gider.
Azgın softa Nesimi’nin Türkçe konuşmasından rahatsız olur. Nesimi’den ya Arapça ya da Farsça konuşmasını ister.
Nesimi ise azgın softaya şu cevabı verir:


“Har içinde biten gonca güle minnet eylemem!
Arabi, Farisi bilmem; dile minnet eylemem.
Sırat-ı Müstakim üzre gözetirim Rahim’i,
İblisin talim ettiği yola minnet eylemem.


Bir acayip derde düştüm, herkes gider kârına,
Bugün buldum, bugün yerim; Hak kerimdir yarına.
Zerrece tamahım yoktur, şu dünyanın varına
Rızkımı veren Hüdâ’dır, kula minnet eylemem.


Oy Nesimi, can Nesimi; ol Gâni Mihman iken,
Yarın şefaatlarım Ahmed-i Muhtar iken,
Cümlenin rızkını veren ol Gâni Seddar iken;
Yeryüzünün halifesi hünkâra minnet eylemem.”


Hâlbuki Nesimi ana dili Türkçe dışında Arapça ve Farsça da bilmektedir. Fakat, küstah tarikat yobazına karşı Türkçe’nin kendisi için ne kadar önemli olduğunu göstermek için ‘Arabî Farisi bilmem’ demiştir.


Anadolu başta olmak üzere pek çok Türk yurdunda ozanlarımızın Türkçe’de ısrarı, Türklüğün günümüze kadar yaşatılmasına en büyük katkıyı sunmuştur.
Nesimi, DİL ASİMİLASYONUNA DİRENEN İLK TÜRK OZANIDIR …
Büyük ozanı saygıyla rahmetle anıyorum.

Aleviliğin inanç ve ibadet esasları

Aleviliğin inanç ve ibadet esaslarını görmeden önce, bu esasların günümüze hangi şekillerde ulaştığına değinmek gerekir.Alevilik günümüze sözlü ve yazılı olmak üzere iki kaynaktan ulaşmıştır. Sözlü gelenek nesilden nesile aktarılan bilgi ve uygulamalar ve Dedelerin günümüze ulaştırdığı bilgiler şeklinde günümüze ulaşmıştır. Sünni kitlelerin aksine eğitim kurumlarından yoksun kalan Aleviler inanç, gelenek ve kültürlerini daha çok bu yolla günümüze ulaştırmışlardır. Çevreyi temsil eden ve göçebe/ yarı göçebe kitlelerin oluşturduğu bu gruplar, resmi din anlayışına karşı bir dinsel anlayışı, yani heterodoksiyi temsil ediyorlar, toplumsal yapıları itibariyle, sünnî çevrelerin aksine, eğitim ve kültür kurumlarından yoksun bulunuyorlardı. Bektaşî dergâhlarında ise belli bir organizasyon bulunmaktaydı. Bu dergâhlarda bulunan bektaşî dervişleri ve onların nüfuzundaki kitleler, Ocakzade dedelerin faaliyette bulundukları kitlelerle kıyaslanmayacak ölçüde kurumlaşmış idiler. Bu durumu arşiv belgelerinden rahatlıkla görebiliyoruz. Ocakzade dedelerin faaliyette bulunduğu yerlerde yaşayan kitleler Bektaşî dergâhlarından daha farklı bir organizasyona tabi bulunmaktaydılar. Bu kitleler arasında, bilgiler, yazılı olmayan yani sözlü geleneğe dayalı bir şekilde nesilden nesile aktarılıyordu. Merkezi iktidarların bu kitleler üzerindeki baskısı ve zaman zaman gerçekleşen sürgünlerin yarattığı olumsuzluklar bu kitlelerin yaşamlarının her alanına yansımış, örneğin cem ayinleri büyük bir temkinle ve gizlilik içerisinde yapılır olmuştur.

Alevi Yol ve Erkânının günümüze ulaşmasının ikinci kaynağı ise yazılı kaynaklardır. Ancak bu kitlelerin sosyal yaşamlarının doğal bir sonucu olarak, sahip oldukları yazılı eserler de oldukça sınırlıdır. Alevî köylerinde yaptığımız araştırmalarda, daha çok dede evlerinde nefeslerin ve deyişlerin yer aldığı kitaplar (Cönkler), Menakıb-ı İmam Cafer-i Sadık, Hutbe-i Düvaz-deh İmam/Menakıb-ı Seyyid Safi, “Küçük Buyruk” olarak da bilinen “Dergah-ı Ali’de Seyyid Abdülbaki Efendi’nin Erenlere Muhib olan Temiz İnançlı Müminlere Gönderdiği Mektup” başlıklı bir kitapçık, Makalat-ı Hacı Bektaş-ı Veli ve Vilayet-name adlı el yazması (Osmanlıca) eserlerin varolduğunu biliyoruz. Oysa sünnî kesimler yüzyıllara yayılan zaman sürecinde medreseler ve şeyh-mürid ilişkisi çerçevesinde birçok eğitim kurumlarına sahip olmuş, bu şekilde yüzlerce eser kaleme alınmıştır. Bektaşi dergâhları eğitim faaliyetleri ve araçları bakımından da, ocakzade dedelere bağlı Alevilerle kıyaslanmayacak ölçüde kurumsallaşmış idiler.Dergahlarda yüzlerce cilt eser bulunurken Alevi köylerinde sadece Dede evlerinde elyazması kitaplar bulunurdu.

Aleviler’de İnanç Anlayışı

Alevilerde inanç ve ibadet anlayışının kendine özgü yönleri bulunmaktadır. Bu anlayışın temeli biçimden çok özü esas almasına dayanır. Biçimsel anlamda ibadetin bir araç, olgun insan olmanın ise esas amaç olduğu kabul edildiğinden cemlere katılmak, oruç tutmak yetmez. Eline, diline, beline bağlı olmayan, en kutsal varlık olan insanı sevmeyen, olgunlaşmamış insanların ibadetleri de boşunadır. Bu kişiler Cem törenlerine alınmadıkları gibi toplumdan da dışlanırlar.Alevi inancının temeli Hak-Muhammed-Ali sevgisine dayanır.

Hz. Ali, Ehl-i Beyt ve Oniki İmam Sevgisi

Bilindiği üzere Alevilik Hz. Ali, Ehl-i Beyt ve Oniki İmam sevgisine dayanır. Ehl-i Beyt sözcük olarak ev halkı demektir. Ev halkı yani Ehl-i Beyt Hz. Muhammed, Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’den oluşmaktadır. Ehl-i Beyt halk arasında Pençe-i Al-i Abâ olarak da adlandırılır.

Oniki İmamlar, Alevilerin Hz. Muhammed’den sonra önder olarak tanıdıkları Hz. Ali ile Hz. Fatıma’nın soyundan gelen kişilerdir.Oniki İmamların adları sırasıyla şöyledir:

1- İmam Ali
2- İmam Hasan
3- İmam Hüseyin
4- İmam Zeynel Abidin
5- İmam Muhammed Bakır
6- İmam Cafer Sadık
7- İmam Musa Kazım
8- İmam Ali Rıza
9- İmam Muhammed Taki
10-İmam Ali Naki
11-İmam Hasan Askeri
12- mam Mehdi

Alevilere göre müslümanlar Hz. Muhammed’den sonra 73 fırkaya ayrılacaklar ve Ehl-i Beytin, Oniki İmamların yolundan gidenlerin dışındakiler cehenneme gideceklerdir. Ehl-i Beytin, Oniki İmamların yolundan gidenler Fırkayı Naciye veya Güruh-u Naci olarak adlandırılır.

Demek ki Ehl-i Beyt sevgisi Aleviliğin esasını oluşturur. Tevella ve teberra anlayışı da bu sevgiden kaynaklanır. Tevella Ehl-i Beyti, Oniki İmamları, Ondört Masumları, Onyedi Kemerbestleri ve onların yolundan gidenleri sevenleri sevmek, teberra ise onları sevmeyenleri sevmemektir.

Ondört Masum

Muhammed Ekber, Abdullah b. İmam Hasan, Abdullah b. İmam Hüseyin, Kasım, Zeynelaba, Kasım b. Zeynel-abidin, Ali Eftar, Abdullah b. İmam Cafer Sadık, Yahya el-Hadi, Salih, Tayyib, Cafer b. Muhammed Taki, Cafer b. Hasan Askeri, Kasım b. Muhammed Taki.

Onyedi Kemerbest

İmam Hasan, İmam Hüseyin, Hadi-i Ekber, Abdülvahid, Tahir, Tayyib, Türab, Muhammed Hanefi, Abdurrauf, Ali Ekber, Abdülvahab, Abdülcelil, Abdurrahim, Abdülmuin, Abdullah Abbas, Abdülkerim, Abdüssamed

Dört Kapı Kırk Makam

Dört Kapı Kırk Makam şeklindeki Kâmil(olgun) insan olma ilkelerini Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin tespit ettiğine inanılır.Hacı Bektaş “Kul Tanrı’ya kırk makamda erer, ulaşır, dost olur.” buyurmuşlardır. Bu ilkeler aşama aşama insanı olgunluğa ulaştırır. Bir başka yoruma göre ise şeriat anadan doğmak, tarikat ikrar vermek, marifet nefsini bilmek, hakikat Hakkı özünde bulmak yollarıdır.

Dört Kapı şunlardır:

1.Şeriat
2.Tarikat
3.Marifet
4.Hakikat

Her kapının on makamı vardır:

Şeriat kapısının makamları:

  • İman etmek,
  • İlim öğrenmek
  • İbadet etmek
  • Haramdan uzaklaşmak
  • Ailesine faydalı olmak
  • Çevreye zarar vermemek,
  • Peygamberin emirlerine uymak
  • Şefkatli olmak
  • Temiz olmak
  • Yaramaz işlerden sakınmak

Tarikat kapısının makamları

  • Tövbe etmek
  • Mürşidin öğütlerine uymak
  • Temiz giyinmek
  • İyilik yolunda savaşmak
  • Hizmet etmeyi sevmek
  • Haksızlıktan korkmak
  • Ümitsizliğe düşmemek
  • Ibret almak
  • Nimet dağıtmak
  • Özünü fakir görmek

Marifet kapısının makamları

Edepli olmak
Bencillik, kin ve garezden uzak olmak – Perhizkârlık

  • Sabır ve kanaat
  • Haya
  • Cömertlik
  • İlim
  • Hoşgörü
  • Özünü bilmek
  • Ariflik

Hakikat kapısının makamları

  • Alçakgönüllü olmak
  • Kimsenin ayıbını görmemek
  • Yapabileceğin hiçbir iyiliği esirgememek
  • Allah’ın her yarattığını sevmek
  • Tüm insanları bir görmek
  • Birliğe yönelmek ve yöneltmek
  • Gerçeği gizlememek
  • Manayı bilmek
  • Tanrısal sırrı öğrenmek
  • Tanrısal varlığa ulaşmak

Üç sünnet yedi farz

Alevilerin kutsal kitaplarından “Buyruk”larda yazıldığına göre Alevi yolunun temeli üç sünnet yedi farza dayanır. Bu temel esaslara uymak zorunludur. Üç sünnet yedi farz şunlardır:

Üç Sünnet

Dilini tevhid kelimesinden ayırmaya
Gönlünden düşmanlığı gidere, kimseye kin ve kibir tutmaya, kıskançlık etmeye, hırsına uyup şeytana gönül vermeye.
Sözü Hakkın kudreti ola, kimseyle kavga etmeye, kimseye düşmanlık yapmaya

Yedi Farz

Çok sır saklaya
Talip binbir ise, bir otura ve bir dilden söyleye
Hakkın terazisine itaat ede, yaptığı bir günaha bin özür ve niyaz eyleye, kimsenin gıybetini etmeye ve yalan yere and içmeye, yalan söylemeye
Mürebbi hakkına itaat ede, emrine uya
Kuşak kuşana, halifeden el alıp, tövbe eyleye
Musahibini hakikatte Hak cemiyetine eriştire
Halife’den tac ve kisvet kabul eyleye. Özünü şeyhlere ulaştıra
Bu yol üzere olmayofu diye inanmayasanız. Bir kişi bunca farzdan ve sünnetten düşse, ona derman yoktur, sürgün olur, yüzü karadır.

Oniki Şart

  • Cömertlik
  • Mutluluk
  • İbret
  • Gayret
  • Sohbet
  • Mürüvvet
  • Şefkat
  • Şefkat
  • İkram
  • Tevella
  • Teberra

Oniki İşlek

  • Evvel kendi özünü hassas etmektir
  • Marifet tohumunu ekmektir
  • Şefkat beslemektir
  • Rıza eteğini tutmaktır
  • Hikmet sıfatını sem etmektir
  • Özünü hizmet hürmetin saklamaktır
  • Özünü mukarribiyle hudetmektir,
  • Özünü sabır ehline vermektir
  • Muhabbet kilesiyle ölçmektir
  • Takva değirmeninde özünü arındırmaktır
  • Su ile yuğurmaktır
  • İradet tennurunda pişmek ve ihlas sofrasına girmek , özünü dervişlere ve fukaralara sarfetmektir.

Eline Diline Beline Hakim Olmak

Eline, diline, beline hakim olma kuralı Alevilerin yaşamları boyunca uymaları zorunlu ahlak sisteminin adeta simgesidir. Eline bağlı olmak, elinle koymadığını almamak, diline bağlı olmak gözünle görmediğini söylememek ve beline hakim olmak haram olan cinsel ilişkiye girmemektir. Bu kural Alevi toplumunun çok güçlü ahlak sisteminin özetidir ve Alevi Yolu Dedelerimizin deyimiyle “kıldan ince, kılıçtan keskindir”. Yolun bu kurallarına uymayanlar düşkün sayılırlar. Düşkünler toplumdan soyutlanırlar, işledikleri hatanın durumuna göre değişik şekillerde cezalandırılırlar.

Alevi toplumunda kadın-erkek yaşamın her alanında eşittir. Çalışırken de, ibadet ederken de kadın erkek birliktedir. Sünni geleneğin aksine tek eşlilik esastır. Başlık parası gibi uygulamalar kabul edilmez. Kadın olsun erkek olsun eşinden şikayetini Dedeye iletebilir, suçlu bulunursa düşkün edilir. Alevilerde sosyal yaşamın her alanında kadının da erkekle birlikte ve eşit olarak yeralması bunu çekemeyenlerce çeşitli iftiralara da konu olmuştur.

Ayin ve Merasimler (Muharrem,Hızır Orucu, Cemler)

Her toplumun önemli anma ve toplanma günleri bulunmaktadır. Alevilerin de böyle kutsal ibadet ve bayram günleri vardır. Cemler düzenli olarak yapılan ibadetlerdir. Cemlerin yanısıra Sultan Nevruz, Muharrem Orucu, Hızır Orucu, Hıdırellez, Kurban Bayramı, Abdal Musa Lokması da Alevilerin önemli günlerindendir. Aleviler Ramazan Orucunu tutmazlar. Şimdi sırasıyla bunlar üzerinde duralım:

İlkbaharın başlangıcı ve Hz. Ali’nin doğumu sayılan Nevruz (21 Mart) akşamı Sultan Nevruz olarak adlandırılır ve Cem yapılır.

Alevilerce Kerbela Olayı’nın anlamı büyüktür. Yine kış aylarında Abdal Musa Lokması düzenlenirdi. Abdal Musa Lokması için evler dolaşılarak lokmalar toplanır, kurbanlar kesilir cem yapılır, ertesi gün pişen lokmalar dağıtılırdı. Abdal Musa lokmasının topluma yararlı olacağına, ürünlerin bereketli olacağına inanılırdı. Hz. Hüseyin’in acımasızca şehid edilmesinin anısına yüzyıllardır Muharrem ayında oruç tutulur. Muharremin birinci günü başlanan oruç Oniki İmamlar aşkına oniki gün tutulur. Ondört Masumlar için fazladan oruç tutanlar da vardır. Muharrem Orucu sırasında Hz. Hüseyin’in susuz şehid olması anısına su içilmez, kurban kesilmez, traş olunmazdı. Akşamları Kerbela olayını anlatan kitaplar okunurdu.

Şubat ayında ise üç gün Hızır Orucu tutulurdu.

Her yıl 6 Mayıs günü Hızır İlyas günü kutlanır.Hızır karada, İlyas ise denizde zor durumda kalanlara yardım ederler inancı vardır. Bu nedenle Aleviler arasında “Yetiş Ya Hızır” deyimi yerleşmiştir.

Alevilerde kurban geleneği de yaygındır. Cemlerde, Hızır orucunda, Abdal Musa törenlerinde ve Kurban Bayramında kurbanlar kesilir.

Ancak “yol bir sürek binbir” sözünden de anlaşılacağı üzere Anadolu’nun değişik bölgelerinde yaşayan Aleviler arasında bu dinsel ibadetlerin uygulanmasında çok küçük farklılıklar bulunmaktadır.

Cem
+
Aleviliğin temel ibadeti “Cem” dir. Alevi Cemleri daha çok hasat döneminden sonra yapılır. Cemlerin cuma akşamları yapılması gerekir. Cuma akşamı Alevilerce perşembe akşamına verilen addır. Alevi Dedeleri talipleri köylerde ziyaret ettiğinde Cem yapılacağı duyurulur. Ceme katılacak olanlar yanlarında niyaz veya lokma adı verilen yiyecekler getirirler. Cemler büyük evlerde yapılır. Dede cem yapılacak yerin başköşesinde bulunan posta oturur. Cemde Oniki hizmet vardır. Bu oniki hizmetin sahipleri şunlardır:

  • Dede(Mürşid)
  • Rehber
  • Gözcü
  • Çerağcı(Delilci)
  • Zakir(Aşık)
  • Ferraş(Süpürgeci)
  • Sakka(İbriktar)
  • Kurbancı(Sofracı)
  • Pervane
  • Peyk(Davetçi)
  • İznikçi(Meydancı)
  • Bekçi

Cem töreni Oniki hizmetin yerine getirilmesinden oluşan kutsal bir ibadettir. Cem içerisinde semah da edilir, Pir Sultan’dan, Hatayi’den, Kul Himmet’ten deyişler söylenir. Lokmalar dağıtılır. Kerbela Olayı anılır. Cem’de musahipler görülür, düşkünler dara kaldırılır, toplumun önünde haklı haksız belirlenir, suçlu olanların gerekli cezaları verilir. Cemlerde verilen cezalara uyulur, aksi halde toplum dışına itilmek kaçınılmazdır.

Bu belli günlerde yapılan ibadetlerin dışında Anadolu’nun değişik merkezlerinde de her yılın belli günlerinde törenler düzenlenmektedir. Bunların en bilinenleri şu şekildedir: Hacı Bektaş Veli Törenleri, Abdal Musa Törenleri(Antalya), Veli Baba Törenleri(Isparta), Hamza Baba Törenleri(İzmir), Şücaettin Veli(Eskişehir) Törenleri, Pir Sultan Törenleri(Sivas), Hıdır Abdal Törenleri (Erzincan). Bu törenlere Türkiye’den ve yurtdışından yüzbinlerce insan katılmakta ve adeta bir festival havası içerisinde kutlanmaktadırlar.

Kronoloji

570 Hz. Muhammed’in doğumu (20 Nisan 571)
609 Hz. Fatıma’nın doğumu (18 Ocak)
621 Mirac olayı
622 Hicret
622 Hz. Muhammed’in Hz. Ali ile Musahib olması
623 Hz. Ali’nin Hz. Fatıma ile evlenmesi
624 İmam Hasan’ın doğumu (11 Nisan)
625 İmam Hüseyin’in doğumu (25 Şubat)
632 Peygamber veda konuşmasında yerine Hz. Ali’yi atadı (23 Şubat)
632 Peygamberimiz Hz. Muhammed’in vefatı (8 Haziran)
656 Cemel Savaşı (4 Aralık)
656 Sıffeyn Savaşı ve Hakem Olayı :657 Sıffin Savaşı (26 Temmuz)
656 Hz. Ali’nin Halife olması
661 Hz. Ali’nin şehadeti (24 Ocak)
670 İmam Hasan’ın şehadeti (25 Mart)
676 İmam Muhammed Bakır’ın doğumu (16 Aralık)
680 Kerbela Olayı – Hz. Hüseyin’in şehadeti (10 Ekim)
699 İmam Cafer-i Sadık’ın doğumu
713 İmam Zeynel Abidin’in şehadeti
733 İmam Muhammed Bakır’ın şehadeti (28 Ocak)
745 İmam Musa Kazım’ın doğumu
746 Eba Müslim’in Horasan’a gitmesi
747 Horasan da Eba Müslim’in ayaklanması
765 İmam Ali Rıza’nın doğumu (29 Aralık)
766 İmam Cafer-i Sadık’ın şehadeti
799 İmam Musa Kazım’ın şehadeti
811 İmam Muhammed Taki’nin doğumu (11 Nisan)
818 İmam Ali Rıza’nın Şehadeti
827 İmam Ali Naki’nin doğumu
835 İmam Muhammed Taki’nin şehadeti
846 İmam Hasan Askeri’nin doğumu
858 Hallac-ı Mansur’un Doğumu
868 İmam Ali Naki’nin şehadeti
869 İmam Muhammed Mehdi’nin doğumu
922 Hallac-ı Mansur’un Bağdat’ta işkence ile katledilmesi (26 Mart)
1123 Rübaileri ile tanınan Hayyam’ın Hakka yürümesi (1132)
1150 Tac’ül-Arifin Seyyid Ebu’l-Vefa’nın Hakka yürümesi
1167 Piri Türkistan diye tanınan Hoca Ahmet Yesevi’nin Hakka yürümesi
1219 Moğol İstilasının başlaması ve Anadolu’ya doğru Derviş Göçleri
1240 Babailer isyanı
1240 Baba İlyas-ı Horasani’nin Hakka yürümesi
1240 Baba İshak’ın Hakka yürümesi
1240 Ayn’üd-Devle’nin Hakka yürümesi
1240 Emirci Sultan’ın Hakka yürümesi
1252 Safevi soyunun ceddi Şeyh Safiyüddin Erdebil civarında doğuyor.
1290 Baba İlyas-ı Horasani’nin oğlu Muhlis Paşa’nın Hakka yürümesi
1293 Sarı Saltık’ın Hakka yürümesi
1307 Barak Baba’nın Öldürülmesi
1326 Şeyh Edebali’nin Hakka yürümesi
1335 Safevi soyunun ceddi Şeyh Safiyüddinin Hakka yürümesi
1360 Elvan Çelebi’nin Hakka yürümesi
1393 Hurufilik’in kurucusu Esterabadlı Fazlullah’ın Hakka yürümesi
1403 Seyyid Nesimi’nin katledilmesi
1441 Rasul Bali’nin Hakka yürümesi (doğ.1361)
1447 Safevi soyundan Şeyh İbrahim’in Hakka yürümesi ve kardeşi Şeyh Cüneyt’in tarikat reisi olması
1460 Şeyh Cüneyt’in Hakka yürümesi
1487 Şah İsmail’in Erdebil’de doğması (17 Temmuz)
1488 Şah İsmail’in Babası Şeyh Haydar’ın Hakka yürümesi(9 Temmuz)
1502 Şah İsmail’in İran’da Şah ünvanını alması
1511 Şahkulu Baba Tekeli Ayaklanması (9 Nisan)
1514 Çaldıran’da Osmanlı-Safevi Savaşı ve Safevi Ordusu’nun yenilmesi
1516 Balım Sultan’ın Hakka yürümesi (doğ.1473)
1524 Şah İsmail’in Hakka yürümesi (5 Mayıs)
1548 İskender Çelebi’nin Hakka yürümesi (doğ. 1512)
1555 Fuzuli’nin Hakka yürümesi
1569 Sersem Ali Dedebaba’nın Hakka yürümesi.(Posta oturuşu.1551)Süre:19yıl
1569 Elhac Ahmed Ali Dede (Dedebaba) Hakka yürümesi(p.o. 1569) S.1yıl
1569 Yusuf Bali Çelebi’nin Hakka yürümesi (doğ.1516)
1581 Bektaş Çelebi’nin Hakka yürümesi (doğ.1544)
1588 Resul Bali Çelebi’nin Hakka yürümesi (doğ.1546)
1596 Abdullah Baba(Dimetokalı Ak Abdullah Baba)(Dedebaba) Hakka yürümesi (p.o.1569) S.27yıl
1604 Mürsel Çelebi’nin Hakka yürümesi (doğ.1551)
1607 Hasan Çelebi’nin Hakka yürümesi (doğ.1563)
1628 Dimetokalı Karar Halil Baba (Dedebaba)Hakka yürümesi(p.o.1596)S.33yıl
1632 Bektaş Çelebi’nin Hakka yürümesi (doğ.1566)
1646 Kasım Çelebi’nin Hakka yürümesi (doğ.1578)
1649 Dimetokalı Elhac Vahdeti Dedebaba’nın Hakka yürümesi (p.o.1628)S.22yıl
1656 Yusuf Çelebi’nin Hakka yürümesi (doğ.1582)
1667 Zülfikar Çelebi’nin Hakka yürümesi (doğ.1605)
1674 Hüseyin Çelebi’nin Hakka yürümesi (doğ.1609)
1675 Elhac seyyid Mustafa Dedebaba’nın Hakka yürümesi(p.o.1649)S.26yıl
1685 Abdülkadir Çelebi’nin Hakka yürümesi (doğ.1628)
1689 Birecikli Seyyid İbrahim Agahi Dedebaba’nın Hakka yürümesi(p.o.1675)S.15yıl
1714 Urfalı Es-Seyyid Halil İbrahim Dedebaba’nın Hakka yürümesi(p.o.1689)S.26yıl
1730 Murtaza Ali Çelebi’nin Hakka yürümesi (doğ.1646)
1736 Serezli Hacı Hasan Dedebaba’nın Hakka yürümesi(p.o.1714)S.22yıl
1759 Kırımlı Hanzade Mehmet Dedebaba’nın Hakka yürümesi(p.o.1736)S.24yıl
1783 Dimetokalı Seyyid Kara Ali Dedebaba’nın Hakka yürümesi (p.o.1759) S.25yıl
1790 Sinoplu Seyyid Hasan Dedebaba’nın Hakka yürümesi(p.o.1783)S.7yıl
1799 Horasanlı Hacı Mehmet Nuri Dedebaba’nın Hakka yürümesi (p.o.1790) S.9yıl
1803 Abdüllatif Çelebi’nin Hakka yürümesi (doğ.1724)
1813 Kalacıklı Seyyid Halil Hakii Dedebaba’nın Hakka yürümesi (p.o.1799) S.15yıl
1824 Feyzullah Çelebi’nin Hakka yürümesi (doğ.1742)
1826 Yeniçeri Ordusunun Kaldırılması ve Yeniçeri-Bektaşi kıyımı
1827 II. Mahmut tarafından türbeler dışındaki tüm külliye binalarının yıktırılarak Hacıbektaş Dergahı’na Cami yaptırılması
1828 Veliyettin Çelebi’nin Hakka yürümesi (doğ.1772)
1834 Sivaslı Mehmet Nebi Dedebaba’nın Hakka yürümesi(p.o.1813)S.21yıl
1835 Merzifonlu Hacı İbrahim Dedebaba’nın Hakka yürümesi(p.o.1834)S.1yıl
1846 Vidinli Seyyid hacı Mahmud Dedebaba’nın Hakka yürümesi (p.o.1835) S.12yıl
1848 Sofyalı Saatçi Ali Dedebaba’nın Hakka yürümesi(p.o.1846)S.2yıl
1849 Çorumlu Seyyid Hasan Dedebaba’nın Hakka yürümesi(1848)S.1yıl
1868 Yanbolulu Elhac Ali Turabi Dedebaba’nın Hakka yürümesi(p.o.1849)S.19yıl
1871 Ali Celalettin Çelebi’nin Hakka yürümesi (doğ.1808)
1874 Selanikli Hacı Hasan Dedebaba’nın Hakka yürümesi(p.o.1868)S.6yıl
1878 Feyzullah Çelebi’nin Hakka yürümesi (doğ.1811)
1879 Konyalı Perişan Hafız Ali Dedebaba’nın Hakka yürümesi(p.o.1874)S.6yıl
1894 Aşık Veysel’in Doğması (25 Ekim)
1897 Malatyalı Hacı Mehmet Dedebaba’nın Hakka yürümesi(p.o.?)S.?
1907 Elhac Mehmed Ali Hilmi Dedebaba’nın Hakka yürümesi(p.o.1879)S.28yıl
1913 Hacı Feyzullah Dedebaba’nın Hakka yürümesi(p.o.1897)S.7yıl vekaleten,9yıl asaleten
1919 Mustafa Kemal Paşa’nın Kurtuluş Savaşı için destek sağlamak üzere Hacıbektaş’ı ziyareti(23 Aralık)
1921 Koçgiri Ayaklanması (6 Mart)
1921 A. Cemalettin Çelebi’nin Hakka yürümesi (doğ.1862)
1931 Sivas’ta Halk Şairleri Bayramı (5 Kasım)
1937 Dersim Olayları’nın başlaması
1937 Dersim İsyanı’nın Lideri Seyit Rıza’nın İdamı (15 Kasım)
1940 Hacıbektaş Dergahı’nın son Çelebisi Veliyettin Efendi’nin Hakka yürümesi (31 Mayıs)
1941 Salih Niyazi Dedebaba’nın Hakka yürümesi(p.o.1913)S.17yıl Türkiye’de,11yıl Arnavutlukta =28yıl
1949 Rıza Tevfik Bölükbaşı’nın Hakka yürümesi (30 Aralık)
1958 Hacıbektaş Dergahı’nın Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce onarıma başlanması
1960 Ali Naci Baykal Dedebaba’nın Hakka yürümesi(p.o.1930)S.11yıl vekaleten,19yıl asaleten=30yıl
1964 Hacıbektaş Dergahı’nın Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı’na bağlı bir müze olarak açılması (16 Ağustos)
1966 Birlik Partisi’nin Kurulması (17 Ekim)
1978 Kahramanmaraş Olayları
1980 Çorum olaylarının başlaması (4 Temmuz)
1983 Feyzullah Çınar’In Hakka yürümesi (24 Ekim)
1983 Aşık Daimi’nin Hakka yürümesi (18 Nisan )
1989 Meluli Baba’nın Hakka yürümesi (14 Kasım)
1993 Sivas Katliamı (2 Temmuz)
1994 Feyzullah Ulusoy’un Hakka yürümesi (18 Mart)
1994 Karacaahmet Sultan Cemevi’nin İstanbul Belediyesince yıkılması (7 Eylül)
1995 Gazi Mahallesi Olayları (12 Mart)
1995 Detroit Bektaşi Dergahı kurucusu Recep Baba’nın Hakka yürümesi (14 Eylül)