Soysuzların cirit attığı yurdun,
Toprağı uğursuz, taşı musibet.
Haksızlığa ses etmeyen her ferdin,
Ayağı uğursuz, başı musibet.
Değerli taş sandık, meğer kömürmüş,
Gümüş bildiğimiz tunçmuş, demirmiş.
Bir parkamız vardı, fare kemirmiş,
Çenesi uğursuz, dişi musibet.
İçme bu şerbeti, yandırır seni,
Deli koyun eder, döndürür seni.
Dünya süslü kızdır, kandırır seni,
Kipriği uğursuz, kaşı musibet.
Bülbül olsam, kuru dalda şakımam,
Ham tezgahta çürük iplik dokumam.
Kalleşin peşinden mevlüt okumam,
Yedisi uğursuz, beşi musibet.
Kuru diye yardık, kütük yaş çıktı,
Yediğimiz her pilavdan taş çıktı.
Yumurtalar cılka vurdu, boş çıktı,
Tavuğu uğursuz, kuşu musibet.
Huzur hazinedir, dedik ararken,
Sabır çekiciyle dağı yararken.
Çok küp bulduk, pişman olduk kırarken,
Dolusu uğursuz, boşu musibet.
Kır at öldü, attık eyeri yandı;
Ağa duydu, yazık, ciğeri yandı.
Birinin yanında diğeri yandı,
Kurusu uğursuz, yaşı musibet.
Tilki ile çakal gezer planla,
Yağmacılar dünür olmuş çalanla.
Her kayanın altı dolu yılanla,
Balası uğursuz, eşi musibet.
Harun, helal kazan, haram getirme;
Namerdin balına parmak batırma.
Hain dostun sofrasına oturma,
Ekmeği uğursuz, aşı musibet.
Harun Ustaoğlu