Salı, Ocak 14, 2025
No menu items!
Yazarlarİsmail EnginEvvel zaman içinde "dede"ye atfedilen değer

Evvel zaman içinde “dede”ye atfedilen değer

İsmail Engin

Evvel zaman içinde “dede”ye, yani “evlad-ı Resul”e atfettiğimiz değerler vardı. Günümüzde bunlar aşındı; artık “dede” ve “dedelik kurumu”yla ilgili başka şeyleri konuşuyoruz. “Dede”nin “sakalı” bile bizim için önem taşıyordu. “Dede” ile karşılaştığımız yerleri kutsuyorduk; onları “düşek” yapıp sonradan ziyaret haline getiriyorduk ve buralara “niyaz” ediyorduk. Ne oldu bize? Şimdi neler konuşuyoruz?

a) Süklün Koca ve >> sakal << olayı

Osmanlı Sultanı Süleyman I (Kanunî) tahta geçince (1520 – 1566), “arazi tahriri”nin yenilenmesini ve hazine gelirlerinin artırılmasını gündeme getirdi. Merkezi hükümet, bu amaçla vergi gelirlerinin yeniden düzenlenmesini sağlamak için “ilyazıcıları”nı görevlendirdi. Onlardan “vergi gelirlerinin eski defterlerden fazla gösterilmesi” istendi. Bunun için, yeniden arazi yazımı veya düzenlemesi yapıldı. Sipahilerin beratlarında kayıtlı yerlerden “ifrazlar” bulundu ve bunlar geri alındı. Avrupa’nın içlerinde 1526’da Macaristan Seferi’nde bulunan Sultan Süleyman I’in en güçlü döneminde, imparatorluğun merkezinde Anadolu’da birden bire isyanlar patlak verdi. Ayaklanma önce Bozok Türkmenleri arasında başladı. “İlyazıcısı” Kadı Muslihiddin’in vergi artırmasına yapılan itirazlarda, Kimi “Türkmen” ileri gelenlerine >> sakal kestirme << cezası verildi. Ardından, bunu büyük “hakaret” gören / sayan Türkmenler ayaklandı. Celâlzade ve Peçevî olayların nasıl geliştiği ve sonuçları hakkında geniş bilgiler verir; Mustafa Akdağ da bunları ünlü “Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası: Celalî İsyanları” (Ankara 1975) adlı eserinde aktarır. Hemen ekleyelim, o dönemde, “Şah’ına giden Türkmen” ile Şah’ı ve Türkmen, Türkmenlik ve Kızılbaşlık arasında güçlü bir bağ vardır. “Türkmen” ve “Kızılbaş” kavramları hemen hemen eş anlamlar kazanmıştır. Nitekim, Nejat Birdoğan “Anadolu’nun Gizli Kültürü Alevilik” (Hamburg 1990) adlı eserinde, Türkmenlikten ayrılmayı “Sünniliğe bağlanma” olarak değerlendirir. Bu bağlamda, Alevi tarihçi Baki Öz de “Osmanlı’da Alevi Ayaklanmaları” (İstanbul 1992) adlı eserinde, sözü edilen olayı “köylü-Türkmen-Alevi hareketi” olarak zikrederken, “bir Türkmen Alevi dedesinin -aşağılamak amacıyla- uzun sakalı kesildi” der ve olayın başlangıcını buna dayandırır.

b) >> Dede Düşekleri <<

Anadolu’nun değişik yerlerinde “kutsallığına inanılan bir kişinin kutsamasıyla oluşan ve bu hadiseden sonra adak yeri olma özelliğini kazanan kutsal mekânlar” vardır ve bunlar “Dede Düşekleri, Çelebi Düşekleri, Hızır Düşekleri, Hz. Ali Düşekleri, Kabayel Düşekleri, Gedik Bekçisi Düşekleri…” olarak adlandırılır; çoğu zaman niyaz edilip geçilen adak yerleridir. Bunlardan bir bölümü taş yığınları şeklindedir. Düşekler ya dedenin karşılanmasıyla oluşur; ya kendisinin isteğiyle belirli yere işaret konularak oluşur; ya da dedenin dinlendiği yerlerdir. Bunlar “talip” tarafından kutsanır ve dilek dilenerek, niyaz edilen taş yığınları / kutsal mekânlardır. İsteyen o taş yığınından bir taşı teberrük (kutsal eşya) olarak alır; yerine bir taş koyar. Şifa niyetine kullanır.

Bilindiği gibi önceki yıllarda Alevi dedeleri, belli günlerde kendilerine bağlı yerleşim yerlerini dolaşır ve “talip”lerinin toplumsal ilişkilerini gözden geçirip düzenler ve “cem”ler yaparlardı. Kutlu Özen’in “Sivas ve Divriği Yöresindeki Dede Düşekleri” adlı çalışmasında kaydedildiği üzere (bkz. www.alewiten.com ), dedelerin bu tür dolaşmaları önceden bilindiği için, o köylerde karşılama ve uğurlama merasimleri yapılırdı. Divriği yöresindeki “Düşek Baba” ve “Hüseyin Dede Düşeği” bu özelliktedir. Cem bittikten sonra yolcu edilen Hüseyin Dede, yol kenarına bir taş bırakarak: ― Burası benim düşeğim olsun, der. Köylüler de yerden almış oldukları taşları niyaz ederek, düşeğin üzerine bırakırlar. Burası artık kutsal bir mekândır. Yoldan gelip geçenler daha sonraki günlerde ve yıllarda dedeye hürmeten birer taş bırakırlar. Yörede daha büyük bir adak yeri yoksa burayı her türlü dilekler için ziyaret ederler; kurban keserek dilek dilerler. Cem-cemaat (ayin) yaparlar. Dede düşeklerinin, herhangi bir yatır mezarı veya türbesi gibi kutsallığı vardır.

Aleviyol, 17.12.2003

Yorum

İLGİLİ YAZILAR
spot_img

Bizden Seçmeler