İnsanlığı kaybettik, öldürdüler caniler.
Bağrımıza kazındı, kaldı acı anılar.
Huzuru ezdi geçti, kin yüklü o kağnılar.
Sular bulandı girip, boğulmaya değer mi?
Bu dünyaya bir daha doğulmaya değer mi?
Elle tuttuk ateşi, çaldılar maşamızı.
Acı küfür ettiler, tövbeyi haşamızı.
Ağzı kör testereyle kestiler neşemizi.
Yaramız bağrımızda, sarılmaz zor iyleşir.
Derdi satsak alan yok, kim alır, kim paylaşır?
Köprü çürük, geçenler korkudan emekliyor.
Altında aç timsahlar, düşsün diye bekliyor.
El ele tutuşan yok, dost dostu itekliyor.
Güvenenler kaybetti, adam satan satana.
Düşenin hesabı yok, çerme atan atana.
Düşmana neşen derttir, yaslı havanı gözler.
Bozuk havada kaçan, süslü havanı gözler.
Çakal, çukal pusuda, sisli havanı gözler.
Çok çalış, muhtaç olma, ötsün borun, düdüğün.
Düşersen tutan olmaz, sevinir can dediğin.
Palavra batmaz, gezer bu derya üzerinde.
Yalan yüzeyde köpük, tüm gerçekler derinde.
Bir birine güvenmez, bir yatanlar karında.
Kim kime can dediyse döndü, hep pişman oldu.
Atı, atını geçti; kardeşler düşman oldu.
Acı bir çeşme akar, kaşımızın altında.
Zehirli yılanlar var, taşımızın altında.
Yastık dikenli topuz, başımızın altında.
Gece, gamla gasavet, ne uyuduk ne yattık.
Karametin elinden sabaha zor can attık.
Sırtına aldıkların, çiğninde dolaşıyor.
Yılan, çiyanlar girmiş, koynunda dolaşıyor.
Sıkıntı yüklü kervan, beyninde dolaşıyor.
Hep bağrımız ezildi devenin tırnağında.
Kaptı vefa gidiyor, kartalın cırnağında.
İnsanlık darmadağın, yığamadık birtürlü.
Dolu memeden huzur sağamadık birtürlü.
Koca dünya dar geldi, sığamadık birtürlü.
Harun, ölümlü yazar boynundaki künyeye.
Yarın ölecek olan sarılmış bu dünyaya.
HARUN USTAOĞLU