Kudüs’ün Düşüşü (1917): Savaşın Kırılma Noktası ve İhanet Algısı
Birinci Dünya Savaşı’nın en kritik cephelerinden biri olan Suriye-Filistin Cephesi’nde, 9 Aralık 1917 tarihinde Kudüs, General Edmund Allenby komutasındaki İngiliz kuvvetlerine teslim olmuştur. Bu olay, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ortadoğu’daki dört yüzyıllık hakimiyetinin sonunun yaklaştığını gösteren ve bölgenin jeopolitik dengelerini kalıcı olarak değiştiren büyük bir kayıptır.
Kudüs’ün düşüşünü hızlandıran en önemli etkenlerden biri, cephe gerisinde İngilizler tarafından desteklenen Arap Ayaklanması olmuştur. Şerif Hüseyin’in önderliğindeki bu isyan, İngilizlerin kendilerine bağımsız bir Arap devleti vaadi ve maddi desteği ile başlamıştır.
Ayaklanmanın Türk milletinde bıraktığı derin yara, ümmetçilik (İslam birliği) idealinin o dönemde fiilen çöktüğüne dair güçlü bir kanıt olarak değerlendirilmiştir. Aynı dinden olan ve yüzyıllardır birlikte yaşayan Arap liderlerin, kutsal bir şehir olan Kudüs’ün savunulduğu sırada, Türk kuvvetlerine karşı İngilizlerle işbirliği yapmaları, dini bağlılık yerine milliyetçilik ve çıkar ilişkilerinin öne çıktığını göstermiştir. Bu isyanın liderlerinin İngiliz altınları ile beslenmesi ve hatta isyan sonrasında basılan bazı Arap banknotlarında İngiliz bayrağına göndermeler bulunması, bu durumun bir ihanet olduğu algısını kuvvetlendirmiştir. Kudüs gibi İslamiyet için hayati öneme sahip bir kentin, Müslüman Türklere ihanet edilerek Hristiyan bir güce teslim edilmesinin önlenememesi, “ümmetçilik” düşüncesinin bir aldatmaca olduğuna dair eleştirileri haklı çıkarmıştır.
Mustafa Kemal Atatürk’e Yönelik Sorumluluk İddialarının Analizi
Kudüs’ün düşüşü konusunda Mustafa Kemal Atatürk’ü sorumlu tutan veya “kaçtı” gibi ithamlarda bulunan çevrelerin iddiaları, dönemin askeri gerçekleri ve Atatürk’ün stratejik raporları ışığında incelendiğinde anlamsız kalmaktadır:
Görevi Devraldığı Koşullar: Atatürk, 7. Ordu Komutanlığı’na atandığında Filistin cephesi zaten çökmek üzereydi. Osmanlı ordusu; erzak, mühimmat ve takviye konusunda büyük yetersizlikler içindeydi. Cephedeki durum, önceki komuta kademesinin (özellikle Enver Paşa ve Alman Generaller) yanlış stratejik kararları yüzünden çıkmaza girmişti. Atatürk’e bu cephenin komutası, elinde patlaması kesin olan bir görev olarak, son dakikada verilmiştir.
Stratejik Geri Çekilme Zorunluluğu: Cephe gerisindeki Arap isyanının yarattığı güvensizlik ortamı, İngilizlerin üstün askeri gücü ve kaynak yetersizliği nedeniyle cepheyi tutacak mevzi kalmamıştı. Atatürk, durumu analiz etmiş ve cephenin Filistin’de tutulamayacağını, ordunun daha güneyde boş yere telef edilmek yerine, daha kuzeyde, Anadolu’nun savunulması için hayati önem taşıyan Halep hattına çekilmesi gerektiğini rapor etmiştir. Bu, bir “kaçış” değil, komutanın kalan askeri gücü koruyarak ana vatan savunması için en rasyonel ve stratejik kararı vermesidir.
Yönetime Yönelik Eleştiriler: Atatürk, Alman General Falkenhayn’ın planlarına karşı çıkarak, savunma hattının daha güvenli bir bölgeye çekilmesi gerektiği konusunda dönemin merkezi yönetimini (İttihat ve Terakki) sürekli uyarmıştır. Bu uyarıların dikkate alınmaması, iddiaların aksine, Atatürk’ün durumu önceden öngördüğünü ve doğru stratejiyi savunduğunu kanıtlamaktadır. Kudüs’ün düşüşünün temel nedeni, cephedeki zorlu koşullar, yetersiz kaynak ve kasıtlı veya hatalı yönetim politikalarıdır; bu durumda sorumluluk, cepheyi bu duruma getiren üst yönetime aittir.
Orcun Alacam
Kaynakça
Mustafa Kemal Atatürk’ün 7. Ordu Komutanlığı Raporları (Genelkurmay Askeri Tarih Arşivleri).
Ali Fuat Cebesoy, Sınıf Arkadaşım Atatürk (Filistin Cephesi gözlemleri).
T.E. Lawrence, Bilgeliğin Yedi Sütunu (Arap isyanı ve İngiliz rolü).
Türk Tarih Kurumu Yayınları (Birinci Dünya Savaşı ve Ortadoğu Cephesi araştırmaları).
David Fromkin, Barışa Son Veren Barış (Bölgesel gelişmeler ve Osmanlı sonrası düzen).
Kudüs’ün Düşüşü (1917): Savaşın Kırılma Noktası ve İhanet Algısı
İLGİLİ YAZILAR

