Çarşamba, Temmuz 9, 2025
No menu items!
Ana Sayfa Blog Sayfa 67

Alevilik Takvimi 2024-2025-2026

2024

13 – 15 ŞUBAT 2024
HIZIR ORUCU

21 MART 2024
HZ ALİ ‘NİN DOĞUMU NEVRUZ BAYRAMI
(21 Mart 598)

31 MART 2024
HZ ALİ ‘NİN ŞAHADETİ GÜNÜ
(21 Ramazan 40 Hicri)

05/06 MAYIS 2024
HIDIRELLEZ

16 HAZİRAN 2024
KURBAN BAYRAMI

24 HAZİRAN 2024
GADIR HUM BAYRAMI
HZ.MUHAMMED ́IN HZ.ALİ ́YI VASİ TAYİN
ETTİĞİ GÜN
(18 Zilhicce 10 Hicri)

02 TEMMUZ 2024
MADIMAK – SİVAS ANMASI

03 – 05 TEMMUZ 2024
MASUM-U PAKLAR ORUCU

06 TEMMUZ 2024
FATMA ANA ORUCU

07 TEMMUZ 2024
MUHARREM ORUCUNUN BAŞLAMASI

16 TEMMUZ 2024
İMAM HÜSEYİNİN ŞAHADETİ
(10 Muharrem 61 Hicri)

19 TEMMUZ 2024
AŞURE GÜNÜ

16 – 18 AĞUSTOS 2024
HACI BEKTAŞ-I VELİ ANMA TÖRENI

2025

11 – 13 ŞUBAT 2025
HIZIR ORUCU

21 MART 2025
HZ ALİ ‘NİN DOĞUMU NEVRUZ BAYRAMI
(21 Mart 598)

21 MART 2025
HZ ALİ ‘NİN ŞAHADETİ GÜNÜ
(21 Ramazan 40 Hicri)

05/06 MAYIS 2025
HIDIRELLEZ

06 HAZİRAN 2025
KURBAN BAYRAMI

14 HAZİRAN 2025
GADIR HUM BAYRAMI
HZ.MUHAMMED ́IN HZ.ALİ ́YI VASİ TAYİN
ETTİĞİ GÜN
(18 Zilhicce 10 Hicri)

22 – 24 HAZİRAN 2025
MASUM-U PAKLAR ORUCU

25 HAZİRAN 2025
FATMA ANA ORUCU

26 HAZİRAN 2025
MUHARREM ORUCUNUN BAŞLAMASI

02 TEMMUZ 2025
MADIMAK – SİVAS ANMASI

05 TEMMUZ 2025
İMAM HÜSEYİNİN ŞAHADETİ
(10 Muharrem 61 Hicri)

08 TEMMUZ 2025
AŞURE GÜNÜ

16 – 18 AĞUSTOS 2025
HACI BEKTAŞ-I VELİ ANMA TÖRENI

2026

10 – 12 ŞUBAT 2026
HIZIR ORUCU

10 MART 2026
HZ ALİ ‘NİN ŞAHADETİ GÜNÜ
(21 Ramazan 40 Hicri)

21 MART 2026
HZ ALİ ‘NİN DOĞUMU NEVRUZ BAYRAMI
(21 Mart 598)

05/06 MAYIS 2026
HIDIRELLEZ

27 MAYIS 2026
KURBAN BAYRAMI

04 HAZİRAN 2026
GADIR HUM BAYRAMI
HZ.MUHAMMED ́IN HZ.ALİ ́YI VASİ TAYİN
ETTİĞİ GÜN
(18 Zilhicce 10 Hicri)

12 – 14 HAZİRAN 2026
MASUM-U PAKLAR ORUCU

15 HAZİRAN 2026
FATMA ANA ORUCU

16 HAZİRAN 2026
MUHARREM ORUCUNUN BAŞLAMASI

25 HAZİRAN 2026
İMAM HÜSEYİNİN ŞAHADETİ
(10 Muharrem 61 Hicri)

28 HAZİRAN 2026
AŞURE GÜNÜ

02 TEMMUZ 2026
MADIMAK – SİVAS ANMASI

16 – 18 AĞUSTOS 2026
HACI BEKTAŞ-I VELİ ANMA TÖRENİ

Dört Kapı Kırk Makam

Bektâşî inancında Dört Kapı Kırk Makam tarîkât mensubunun geçeceği maddî ve manevi asamalardır. Hacı Bektaş Velî, Makâlât adlı eserinde tarîkâtinin öğretisini bu şekilde düzenlenmiştir. Ona göre kul, Tanrı’ya Kırk Makam’da erer. Dört Kapı ile kastedilen dört esas:
Şerîat Kapısı
Tarîkât Kapısı
Mârifet Kapısı
Hakîkât Kapısı

Bunların her biri de onar bölümden olusmaktadır. Toplamı Kırk Makamdır.

Ahmet Yesevî, tarîkâtının erkânını Kırk Makam esasına göre tanzim etmiş ilk Türk sûfîsidir. Kendisini tâkîp eden pek çok Türk sûfîsinde de Dört Kapı sisteminin var olduğunu görmekteyiz. Ahmet Yesevî Dört Kapı Kırk Makam anlayışının kaynağını Hz. Ali’ye dayandırmaktadır:
Hazreti Ali; “dervişlik makamı kırktır. Eğer kim bilip amel kılsa dervişliği pak olur ve eğer kim bilmese ve öğrenmezse, dervislik makamı ana haram olur ve cahil durur.”
Ahmet Yesevî’nin Fakrnâme’sindeki Dört Kapı Kırk Makam anlayışı ile Hacı Bektaş Velî’nin Makâlât’ındaki Dört Kapı Kırk Makam anlayışı bir çok benzerlikler gösterir. Dört Kapı’da zikredilen Kırk Makam’dan otuzu birbiriyle ayniyet derecesinde benzerlik arzetmektedir. Diğer on tanesi birbirini nakzedecek kadar olmayıp sadece ifade farkından ibarettir.
Bu durum Türkistan kaynaklı olan Hacı Bektaş Velî ile Ahmed Yesevî’nin arasındaki ilgiyi ve bağı göstermesi bakımından önemlidir. Ahmet Yesevî ile muasır olmayan Hacı Bektaş Velî, bir çok menakıpnâmede Ahmet Yesevî ile muasırmış gibi gösterilmiş onun müridi olarak anlatılmıştır. Bu benzerlikler ile Bektâşîliğin kaynağının Orta Asya’daki ilk Türk Mutasavvıfı Ahmet Yesevî’ye uzandığını ifade edebiliriz. Hacı Bektaş Velî’nin de Türkistanlı bir mutasavvıf olduğu düsünülürse onun beslenme ve etkilenme kaynaklarının Ahmet Yesevî olması tabiidir.

Şeriat kapısının makamları:

  1. İman etmek,
  2. İlim ögrenmek,
  3. İbadet etmek,
  4. Haramdan uzaklasmak,
  5. Ailesine faydalı olmak,
  6. Çevreye zarar vermemek,
  7. Peygamberin emirlerine uymak,
  8. Şefkatli olmak,
  9. Temiz olmak
    10.Yaramaz işlerden sakınmak.

Tarikat kapısının makamları

  1. Tövbe etmek,
  2. Mürşidin öğütlerine uymak,
  3. Temiz giyinmek,
  4. Iyilik yolunda savaşmak,
  5. Hizmet etmeyi sevmek,
  6. Haksızlıktan korkmak,
  7. Ümitsizliğe düşmemek,
  8. İbret almak,
  9. Nimet dağıtmak
    10.Özünü fakir görmek

Marifet kapısının makamları

  1. Edepli olmak,
  2. Bencillik, kin ve garezden uzak olmak,
  3. Perhizkarlık,
  4. Sabır ve kanaat,
  5. Haya,
  6. Cömertlik,
  7. İlim,
  8. Hoşgörü,
  9. Özünü bilmek
  10. 10.Ariflik.

Hakikat kapısının makamları

  1. Alçak gönüllü olmak,
  2. Kimsenin ayıbını görmemek,
  3. Yapabileceğin hiçbir iyiliği esirgememek,
  4. Allah’ın her yarattığıni sevmek,
  5. Tüm insanları bir görmek,
  6. Birliğe yönelmek ve yöneltmek,
  7. Gerçeği gizlememek,
  8. Manayı bilmek,
  9. Tanrısal sırrı öğrenmek
    10.Tanrısal varlığa ulaşmak

Dört Kapı Kırk Makam bilinmesi gerekli önceliklerdendir. Post sahibinin bu makamın sırlarına vakıf olması gerekir. Bektâşî şiirinde bu durum şu şekilde dile getirilir:

Muhammed Ali postunda oturan
Dört kapıyı kırk makamı bilmeli
Muhammed Ali’ye talibim deyen
Evvel farzı mürşidini bulmalı
Ballı Baba

Hacı Bektâş Velî, Makâlât adlı eserinde Dört Kapı Kırk Makam’ı âdeta Kur’an ayetleri ve hadislerle tasnif ve serh etmistir.
Dört Kapı aynı zamanda evrenin yaratılısındaki ve insanın halk oluşundaki dört unsur olan ates, hava, su, toprak ile de simgelenmistir.

Şerîat kapısı, Simgesi YEL.
(hareket eden hava)dir. Bu gurupta yer alan kişilere abidler denilmiştir.
ABİD: kelimesi hizmet, itaat, kulluk ve ibadet eden kişi

Tarîkât kapısı, Simgesi ATEŞ.
Bu grupta yer alan kisilere zahidler denilmistir.
ZAHİD: Zühd sahibi, şüpheli şeyleri bile terkederek günahtan kaçan, Allah korkusuyla dünya nimetlerinden el çeken kimse muttaki

Mârifet kapısı, Simgesi SU.
Bu grupta yer alan kisilere arifler denilmistir.
ARİF: İrfan. dan bilen, bilgide ileri olan. Aşina, vakıf. Hakkı, hakkı ile bilen.

Hakikât kapısı, Simgesi TOPRAK.
Bu grupta yer alan kisilere muhibler denilmistir.
MUHİB: Hacı Bektaş Velî, muhibler grubunu “teslim u rıza olan grup” olarak tanımlamakta ve her seyin aslına döneceğini vurgulamaktadır.Muhib. seven, sevgi besleyen, dost. Tutkuyla bağlanan Teslim olan
Tasavvuf gizli, gizemli bir yolculuktur. Sırlarla doludur. Kapılardan kapılara geçilir. Bektâşîlik Dört Kapı üstüne bina edilmistir. Dört Kapı Kırk Makam’da ilerleyen bir çok tasavvûfî mertebeleri geçer. Sonunda muhabbet denizinde ummana erer, gerçek varlığa ulaşır.

Dört kapıyı kırk makamı yol eyler
On yedi erkânı küllü hal eyler
Üç sünneti yedi farzı dal eyler
Muhabbet bahrinde ummanı söyler

        Malatyalı Sadık Baba

Dört Kapı bir baska açıdan su şekilde yorumlanır:

Şerîat, anadan doğmak,
Tarîkât, ikrâr vermek,
Mârifet, nefsini bilmek,
Hakikât, Hakk’ı kendi öz vücudunda bulmaktır.

Gel talip dört kapı kırk makam sende
Irak gezme yakın gözle cânanı
Arayıp maksudun bulasın tende
Vücudun şehrinde gözet mihmanı
Esirî Baba

Pîr Sultân Abdâl’ım eller men’olur
Dört kapudan bir gün birden yol olur
Dünyada ahiret doğru yol olur
Verdiğin ikrâra durabilirsen
Pîr Sultân Abdâl

Kırk Makamın içinde maddî ve manevi hayata ait bölümler bulunmaktadır. Bu makamlar insanın sosyal hayatıyla da doğrudan ilgilidir. Kisiye bir yaşama tarzı ve bir anlayış vermektedir. Dört Kapı Kırk Makam son derece hassas bir sistemleştirmeye dayanır…
Hacı Bektaş Velî’nin Makâlât’ında yer alan dört kapı İslâm Tasavvufunun amentüsüdür. Dört makamın sağladığı dünya görüşü tutum ve davranış biçimlerini kişiye asılmak suretiyle onu yüceltir; duygularını asillestirir.
Bektâşî şiirinin temelini Dört Kapı Kırk Makam olusturmaktadır. Bektâşî dervişi hayatını bu makamlara göre düzenlemekte ve bu makamlar doğrultusunda ilerlemektedir.
Tarîkâtin erkânı demek olan ve hayatlarını düzenleyen bu esasları Bektâşîler, şiirlerinde sıkça işlemişlerdir. Halkın belleğinde yüzyıllardır canlı bir şekilde yaşayan bu deyişler bize Alevî-Bektâşî yoluna, erkânına ilişkin değerli bilgiler, ipuçları sunar. Alevî Bektâşî yolunun yazılı kaynaklarının yok denecek kadar az olduğu göz önüne alınırsa yüzlerce yıllık bir birikimin eseri olan deyişlerin değeri ve anlamı kendiliğinden ortaya çıkar…
Bektâşîlik hakkında sağlıklı hüküm vermek için yüzyıllar boyu korunarak zamanımıza gelen Bektâşî şiirini dikkate almak bir zorunluluktur. Makâlât’taki Dört Kapı Kırk Makam’ın şiirlerde yaygın olarak yorumlanması hem Makâlât üzerindeki şüphelerin giderilmesinde katkı sağlamakta hem de Bektâşî şiirinin taşıyıcılık ve tebliğ aracı oluşuna işaret ederek âdap ve erkâna dikkat çekmektedir.

Birol Yıldız Hatipoğlu Dede

SEN BANA YETER

Ameli hıyanet fikri şer ise
Ülfeti gerekmez sen bana yeter
Velayet mülkünü emrime verse
Ziyneti gerekmez sen bana yeter

Veledi zinaya kurbansa canı
Mundardır bedeni mundardır teni
Beni yaşatsada bir damla kanı
Mihneti gerekmez sen bana yeter.

Gönül sarayları talan olanın
Ettiği her kelam yalan olanın
Aslı kayıp mülkü viran olanın
Sohbeti gerekmez sen bana yeter

Haramı helale katıpta yiyen
Her gün başka başka telden söyleyen
Ar ile edebi kılıf eyleyen
İffeti gerekmez sen bana yeter

Hatipoğlu ere kıyarmı bilmem
Yerine münafık koyarmı bilmem
Verdiği ikrardan cayarmı bilmem
Külfeti gerekmez sen bana yeter


Birol Yıldız Hatipoğlu Dede

Dünya ahvâlinden haberi yoktur

Dünya ahvâlinden haberi yoktur
Sohbeti din ile açar pezevenk
Komşusu aç iken kendisi toktur
Sanki melek olmuş uçar pezevenk!..

Karanlık işlerde zıplama ister
Evine granit kaplama ister
Dünya mektebinden diploma ister
İnsanlık dersinden kaçar pezevenk!..

Herkesin kabına çeşmesi akmaz
Erkek sinekleri hareme sokmaz
Fakir komşusunun yüzüne bakmaz
Selâmsız sabahsız geçer pezevenk!..

Sanırsın Allah’la akte oturmuş
Cennete giderken macun götürmüş
Hûriler’i dizip işi bitirmiş
Şimdi gılmanları seçer pezevenk

Aydınlığa düşman yobazın dölü
Hû çekerken şişmiş ağzında dili
Erbâbi, ülkede bunlardan dolu
Durmadan zehrini saçar pezevenk!..

Âşık ERBABİ

Aşık Erbabi

Erzurum, ata yurttan ana yurda taşınan âşıklık geleneğinin hayat bulduğu önemli şehirlerden biridir.

Saz ve sözleri ile insanlığa mesajlar vermiş Erzurumlu âşıklardan biri de Âşık Erbabi’dir 

1805 yılında Erzurum’un Karaz köyünde doğmuş olan Erbabi’nin asıl adı Hüseyin Farki Efendi’dir.

Karaz köyünden çıkan Hüseyin Farki Efendi’nin ailesi Erzurum’a gelip Caferiye Mahallesi’ne yerleşmiştir.

Hüseyin Farki Efendi genç yaşında Kadiri Tarikatı’na ilgi duymuş intisap ettiği bu dergâhtaki şeyhinin kendisine “Erbâb” demesi üzerine “Erbabi” mahlas ismini kullanmıştır.

Anadolu’yu gezen, Sultan Abdülmecit’le görüşen Erbabi şiirlerini aruz ve hece vezni ile yazmıştır ama divan tarzını daha çok önemsemiştir.

Aruzla yazdığı eserlerinde Fuzuli’den etkilendiği anlaşılan Erbabi, halk âşıkları arasında üstat olarak benimsenmiştir.

Âşıklık geleneğinin yaşatıldığı Erzurum, Kars, Bayburt ve Erzincan gibi şehirlerdeki aşıkları etkilemiş olan Erbabi, âşıklık dünyasının ünlü ismi Sümmani’ye de saz çalmasını öğretmiştir.

Çardaklı kahvelerde curası ile şiirler söyleyen Erbabi’nin, tasavvuf ağırlıklı şiirleri ünlüdür.

Erbabi, şiirlerinde toplumsal sorunlar ile aşk, gurbet, ahlâk gibi konuları dile getirmiş insanlara ilâhi aşkın yollarını göstermiştir.

Badeli âşıklardan olan Erbabi, musikiye olan ilgisinden dolayı kaba softa ham yobazlar tarafından anlaşılamamış hatta zaman zaman haksız eleştirilere muhatap olmuştur.

Erbabi bu cahil yaklaşımlara âşıklık üslubu içerisinde gerekli cevabı fazlasıyla vermiştir.

Taşmağazaları’nın altında bulunan Çardaklı Kahve’de Erbabi saz çalıp şiir söylerken ortamda bulunan bir din alimi öfkeyle ayağa kalkmış ve onu protesto edercesine ortamı terk etmiş.

Bu cahilce tavra karşı canı sıkılan Erbabi, sazının tellerine dokunarak

“Ehl-i aşk eyler niyâzi, yâre nâzı dinlemez
Nice yâr olur ki nâz eyler, niyâzı dinlemez

Nev-benem bir devr-i daimdir, bu dünya devreder
Güz giderse kış gelir, vaktinde yazı dinlemez

Tâbi olmuştur ezelden berü az-çok kimseye
Böyle bir darb-ı meseldir, çoklar azı dinlemez

Meclis-i irfânı kor kalkar gider câhil gibi
Kalb-i gafil mahrem-i esrâr-ı râzı dinlemez

Bellidir ahvâlı Erbâb-i riyâ meşrebinin
Kizbi söyler, gıybeti dinler de sazı dinlemez” gazelini okur.

Vasiyeti üzerine mezar taşı olmayan ve 1882 yılında Erzurum’da ölen Erbabi, Üç Kümbetler civarında defnedilmiştir.

Bilindiği üzere şu anda Üç Kümbetler civarında yeni bir proje başlatılmış olup tarihi eserlerin etrafı açılmış bulunmaktadır.

Bu plan içerisinde Âşık Erbabi’ye ait sembolik bir mezarın yapılması kültürümüz adına güzel bir kazanım olacaktır.

Kaynakça, Erkal Abdülkadir, 2015.Erzurum’un Yüzleri, Atatürk Üniversitesi, Erzurum

Karanlığa karşı bir mum da sen yak

Değerli Canlar, Yobazların en korktuğu eğitimli toplumdur. Yobazlıkla mücadele etmek için bize verdikleri bu çareyi kullanalım. Yobazlığı önlememin tek çaresi gençlerimizin eğitimi ile olacaktır.

Karanlıktan şikayet etme, bir mum da sen yak.

Bildiğiniz gibi vakfımızın temel hizmet konularından ve amaçlarından biri eğitim’dir. Çağdaş, nitelikli, cumhuriyet değerlerine bağlı nesiller yetiştirmek öncelikli hedeflerimizden biri. Bu nedenle geleceğimiz olan gençlerimizi eğitim hayatlarında desteklemeyi önemsiyoruz.
Vakıf olarak her yıl olduğu gibi bu yıl da ihtiyacı olan başarılı öğrencilerimize, 9 ay boyunca aylık 1.500 TL olarak Cemevi üzerinden burs verebilmek adına siz değerli insanlarımızdan destek bekliyor, birlikte öğrencilerimize katkı sağlamayı amaçlıyoruz.

Geçen sene değerli üyelerimizin sayesinde 12 öğrencimize burs vermiştik. Bunların içerisinde bu sene de burs almak için başvuran öğrencilerimiz bulunuyor. Onlarla beraber, bu yıl yaklaşık 30 öğrenciye burs vermeyi hedefliyoruz.

Burs başvurularını, eğitim komisyonumuzla değerlendirecek ve başarılı, ihtiyaç sahibi öğrencilere burs vermeye devam edeceğiz.

Destekleriniz için şimdiden teşekkür eder, saygılarımızı sunarız.

Vakıf Yönetim Kurulu

Derülüben Hak cemine gelenler

0

Derülüben Hak cemine gelenler
Edeb ile erkân ile gelmeli
Ayn-ı cemde saf oturan saf duran
Mahabbette hazin hazin gülmeli

Ayn-ı cem kardeşler yeriniz bilin
Taşra çıkarsanız gönülde kalın
Bu yol sâhibinin himmetin alın
Mü’minin başında devlet olmalı

Mü’min niçün kir getirmez yüzüne
Niyaz eder dedesinin dizine
Kıyamette mil sokarlar gözüne
Mürşidin niyâzın dilden olmalı

Baylığ ile varlık benlik getiren
Bulunur mu kendi kendin getiren
Mürşid ile bir döşeğe oturan
Kıyâmette yüz üstüne kalmalı

Kudretin meyinden bizler de içtik
Aşkın küresinden kaynadık coştuk
Anlar baştır bizler ayağa düştük
Aman kardeş haddimizi bilmeli

Mümin olan mü’min nice olmalı
Dışarıya pazvandını salmalı
Süpürgeci süpürgesin almalı
Her hizmetler yerli yerin bulmalı

Şakacılar saka suyun doldurdu
Mürşid parmağını suya daldırdı
Bir damlası birbir şeytan öldürdü
Nûş edüb münkire lânet kılmalı

Okunur nefesler çalınır düvaz
Hayır nasihati pirlerden duy yaz
Anda kabul olur bin türlü niyaz
Fark edüb de törelerin bilmeli

Dede olan mürşidliğin bildirdi
Ayn-ı Cemi gülbang ile doldurdu
Cem halkını ayak üstü kaldırdı
Sâkin olup yerli yerin bulmalı

Uyanır zâkirler çalınır sazlar
Anda kabul olur niyazlar nazlar
Gele sanma ede gelinler kızlar
Mü’min olan buna murad almalı

Bunu böyle kurmuş asıldan kuran
Emr olunca gelir sofrayı kuran
Dedemiz deyince oturan duran
Hiç gaybetsiz evinize varmalı

Boştur sanma Kul Çevrinin emeği
Sakın kardeş bâkî sanma dünyâyı
Gayet pâktır erenlerin yumağı
Kurban kesüb yılda bir kez yunmalı.

canım erenlere kurban

0

canım erenlere kurban
serim meydanda meydanda
ikrarım ezelden kadim
canım meydanda meydanda

yanarım yoktur dumanım
gönlümde yoktur gümanım
al malım bağışla canım
varım meydanda meydanda

kellem koltuğuma aldım
kan ettim kapına geldim
ettiğime pişman oldum
dar’ım meydanda meydanda

münkir rakipten kaçın
müminim hulle don biçin
ben bülbülüm bir gül için
zarım meydanda meydanda

gerçek olan olur gani
gani olan olur veli
nesimi’yem yüzün beni
derim meydanda meydanda

Gaziler cihanın müddeti doldu

Gaziler cihanın müddeti doldu
Dünya bir acayip zamana kaldı
insanda itimat itikat n’oldu
Hemen bir zan ile güman’a kaldı

Meydan eri oldu hep zulümkarlar
Ben tabibim diyen yüzün karalar
Yanlış merhem ile azdı yaralar
Bir hakiki sadık lokmana kaldı

Düşerler ardına kil ile kâlin
Varmazlar yanına ehl-i kemalin
Mahlukün ettiği ceng-ü cidalin
Cümlesi bir ulu divan’a kaldı

Gerçek erenlerin emsali yokdur
Bilirim dört kapı kırk makam haktır
Ehl-i hak olana hiç hörmet yoktur
Rağbet yalan ile şeytana kaldı

Güzide der güçtür nefsin öldürmek
Erlik midir koymadığın kaldırmak
Zamane halkına Hak’kı bildirmek
Mehdi gibi sahip zamana kaldı

Yedi yıldır hasretini çekerim

Yedi yıldır hasretini çekerim
Şükür sevdiğime düş geldi yolum
Turnadan fırkatlim bülbül âvâzlım
Şükür sevdiğime düş geldi yolum

Yari yâre hasret kalır mı böyle
Şükür kavuşturdu Cenâb-ı Mevla
Günahım var ise mürüvvet eyle
Şükür sevdiğime düş geldi yolum

HÜSEYİN FEVZİyem severdim zâtı
Aldı beni ayrılığın fırkati
Hünkar Hacı Bektaş Veli sureti
Şükür sevdiğime düş geldi yolum

Arifim deyipte çok bilir olma

Arifim deyipte çok bilir olma
Yahşiyi yamandan seçe gör gönül
Küfür deryasında gümana dalma
Küfrünü imandan seçe gör gönül

Gerçekler Ali den dolu içtiler
7 nefesinden ruhu seçtiler
Bu mülke gelenler konup göçtüler
Rıza ile konup göçegör gönül

Evliya enbiya cennete doldu
Fenaya güvenen fenada kaldı
ölmeden evveli gerçekler öldü
ölmeden kefenin biçegör gönül

Söylemiş dinlemiş sözünü bilmez
Yalandır yalan özünü bilmez
Arifi billaha teslimi olmaz
Olduğu meydandan kaça gör gönül

Hasan ile Hüseyin Zeyneldir şahım
Bakır cafer Kazım Rızadır mahım
Taki Naki Askeridir penahım
Mehdi aleminde aça gör gönül

Kul Şükrü Abdalım bu dünya yalan
Yezidin dinine verelim talan
Birdir giden birdir gelen bir kalan
Hicap perdesinden seçe gör gönül

Derde tabi oldum tabibi buldum

0

Derde tabi oldum tabibi buldum
Buldum ki tabibin derdi benden çok
Her derdin dermanı ondadır bildim
Ne hikmet ki onun derdi benden çok

Dertli olan düşünmesin boşuna
Kul olanın neler gelir başına
Taaccüb eyledim Hakk’ın işine
Her derdi kendine reva görmüş Hak

Dertli demesin ki ne idi suçum?
Derdiniz çok ise dertliye açın
Ehl-i beyt’e gam yoldaş olduğumçün
Âşık isen dertli sinen oda yak

Böyle kurmuş bu dünyayı kurunca
Ağlamayı gülmeye eş verince
Tabibler tabibi de dertli olunca
Besbelli ki bu âlemde dertsiz yok

VELİ’m eydür işin ah ü zar ise
Hak sana yardımcı işin zor ise
Eğer bu sözlerde müşkül var ise
Kerbela’ da İmam Hüseyin’ e bak

Ey erenler şaha kimse eremez

0

Ey erenler şaha kimse eremez
Şahın Kamberine kul olmayınca
Kamber’im diyenler Kamber olamaz
Edep ile erkan yol olmayınca

Irakta arama vardır yakını
Gerçek olan talip bulur hakkını
Sana yükletmezler yolun yükünü
Bükülü kametin bel olmayınca

Cevahir yanmadan aşkın oduna
Kal olup varır mı sultan katına
Seni mi okurlar talip adına
Altın tek sararıp al olmayınca

Mecnun olan daim gezer dostunda
Aşkın badesini tutar destinde
Seni mi taşırlar başlar üstünde
Mürşit nazar kılıp hal olmayınca

Derdimend olmayan gönlü pak olmaz
Aşık olmayanlar sine çak olmaz
Kul Himmet döşenip yere hak olmaz
Akıtıp gözyaşın sel olmayınca

*********************

ü Dedede biraz farklı söylenmiş. Kaynak Ali Duran Yılmaz

Ey erenler kimse şaha eremez
Şaha Kamber gibi kul olmayınca
Her Kamber’im diyen Kamber olamaz
Edep ile erkan yol olmayınca

Irakta arama vardır yakını
Gerçek olan talip alır hakkını
Sana yükletmezler yolun yükünü
Bükülü kametin dal olmayınca

Her Mekkeye giden hacı olurmu
Her Abdal olanlar naci olurmu
Her başı öaputlu bacı olurmu
Erenler haliyle hal olmayınca

Cevahir yanmadan aşkın oduna
Kal olup varır mı sultan katına
Seni mi okurlar talip adına
Altın tek sararıp al olmayınca

Abdal oldu gönül gezer dostunda
Aşkın dolusunu sunar destinde
Seni mi taşırlar başlar üstünde
Mürşit nazar kılıp gül olmayınca

Derdimend olmayan gönül hak olmaz
Aşık olmayınca sine pak olmaz
Kul Himmet döşenip yere hak olmaz
Akıtıp gözyaşın sel olmayınca

Kudret kandilinde parlayıp duran

0

Kudret kandilinde parlayıp duran
Muhammed Ali’nin nurudur vallah
Zuhur edip kafir ieşkerin kıran
Elinde Zülfikar Ali’dir billah

Elinde Zülfikar altında Düldül
Uğrunca Kanber’in dilleri bülbül
Hazret – i Fatima cennette bir gül
Ona bizim dedi Hak Habibu’llah

Zuhur etti İmam Hasan Hüseyin
Anların nurundan ziyalandı din
Kırk pare bölündü Zeyne’l – Abidin
Çekelim yasını Hasbetenlillah

Muhammed Bakır’dan Ca’fer – i Sadık
Şah Musa Kazım’la hem Rıza dedik
Tarikat abıyla cismimiz yuduk
Hak buyurdu mü’min kalbi Beytu’llah

Taki Naki İmamların civanı
Hasan ül Askeri cismimin canı
Elinde hüccetli Sahip – zamanı
Vakti tamam olup göndere Allah

Ta ezel ezelden böyle kuruldu
Hariciler bu dergahtan sürüldü
(Kün) deyince yedi kat gök duruldu
Bir harf ile bina tuttu arşu’llah

Virani’ yim niyazını var üstaza
Elinde Zülfikar hem ehi – i gaza
Bin bir dondan baş gösterdi Murtaza
Biz dahi bir bölük tuttuk eyvallah