Perşembe, Mart 27, 2025
No menu items!
Arşiv'Aydınlar korkuyla sindirildi'

‘Aydınlar korkuyla sindirildi’

Ilhan Tascı
Eski İçişleri Bakanı Tantan, ‘Asıl önemli olan tetikçilerin arkasındaki beyni ortaya çıkarmak’ dedi
‘Aydınlar korkuyla sindirildi’
‘IŞIK TUTUYOR’ 24 Ocak 1993’te katledilen gazetemiz yazarı Uğur Mumcu’nun yolsuzluktan kaçakçılığa, terörden din ticaretine dek birçok alanda yaptığı çalışmalar günümüzde de yolumuza ışık tutuyor.

** Türkiye, faili meçhul cinayetlere kimi zaman toplumbilimcisini, kimi zaman halka doğruları gösteren aydınlarını kurban verdi. ”Masum insanlar öldürülürken susanlar” vardı, susmayanlar gibi. Susanların çoğunluğu ise ülke yönetiminde sorumluluk sahibi olanlardı. Bir yandan da Uğur Mumcu’nun deyişiyle ”Geçmiş cinayetleri kolaylıkla unutan bir toplum, bundan sonra dökülecek kanların da sorumluluğuna ortak oluyor”lardı. Yaşanan her cinayetin ardından dönemin siyasileri ”cinayetin çözülmesinin namus borçları” olduğunu dillendiriyorlardı… Bu borcu ödeyemeyeceklerini bile bile…
** Cinayetler, tozlu raflara kaldırılan dosyalar, savsaklanan soruşturmalarla aydınlatılmaya çalışıldı. Cinayetlerin ardından yakalananlar ise hep ”tetikçiler” oldu. Ya tetiği çektirenler? Yoktu… Tetiği çektirenler meçhul kaldı. Tetikçiyi harekete geçiren genellikle dış güdümlü güçlere ulaşılamaması ise yeni cinayetleri de beraberinde getirdi… Dizimizde, toplumun yüreğine sızılar düşürmüş cinayetlerin ardındakileri yorumlayanlarla karşı karşıya geleceksiniz. Yorumcular kimi kez eski İçişleri Bakanı, kimi kez emekli yargıtay başsavcısı, kimi kez de yürekteki koru en derinde duyan eşler olacak…
Muammer Aksoy Bahriye Üçok Ahmet Taner Kışlalı
Faili meçhullerin ”tetikçilerinin” yakalandığı operasyon için düğmeye basan dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, cinayetlerin ”önünün-arkasının” tam olarak aydınlatılamadığını vurguladı.
Katliamın arkasından yalnızca eylemcilerin yakalanabildiğine işaret eden Tantan, ”Ancak bunların arkasında beynin düşüncesi ortaya çıkarılmadı. Bu kişiler neden öldürüldüler? İşin özü tetikçilerin arkasındaki beyni çözmektir” dedi. Cinayetlerdeki ”hedeflerin” bilinçli seçildiğine dikkat çeken Tantan, ”Türkiye’nin arkasından gideceği aydını kalmadı. Aydınlar korkuyla sindirildi” değerlendirmesini yaptı.
Gazetemiz yazarları Uğur Mumcu, Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, Prof. Dr. Muammer Aksoy ile Doç. Dr. Bahriye Üçok cinayetlerini de kapsayan 22 olayın failinin ortaya çıkarılmasındaki kilit isim Sadettin Tantan, İçişleri Bakanlığı öncesi ve sonrasında yaşananları, soruşturmada izlenen yöntemi anlattı.
‘ÖZEL EKİP OLUŞTURULDU’
Tantan, İçişleri Bakanlığı görevine gelmeden önce, faili meçhul cinayetlerin aydınlatılabilmesi ve güvenliğin tam olarak sağlanabilmesi için projeler geliştirdiğini belirtti ve ”Hedefim Türkiye’de terörün gelmiş olduğu noktada, bu yöndeki örgütlenmeleri çökertmekti” dedi.
Polis müdürlüğünü ima ederek ”yıllarca bu mücadelenin içinde yer aldığı için neyin ne olduğunu bilerek” bakanlık koltuğuna oturduğunu bildiren Tantan, ilk olarak terör ve organize suç örgütleriyle mücadelede görülen hukuki altyapı eksikliklerinin giderilmesi için harekete geçildiğini söyledi. Örgütlü suçlarla mücadelede, gizli ajan kullanmaktan telefon dinlemeye kadar birçok yeniliğin yasal düzenlemesinin yapıldığını belirten Tantan, bu çalışmaların ardından cinayetlerin çözülmesi noktasında yoğunlaştıklarını dile getirdi.
Faili meçhul cinayetlerin aydınlatılabilmesi için özel ekip oluşturduğunu ve bu ekipte yer alanların uzun süreli eğitimden geçirildiğini anlatan Sadettin Tantan, ”Eğitimin ardından projeli çalışmayı yürütecek özel kadro oluşmuş oldu” dedi.
‘LEGAL ÖRGÜTLER DE ARAŞTIRILDI’
Cumhuriyet tarihinde ilk kez dernek, vakıf adı altında faaliyet yürüten Türkiye genelindeki tüm legal görünümlü yapılanmaların araştırıldığını açıklayan Tantan, özellikle terör örgütleri ve cemaatlerin altyapısını oluşturanlarda yoğunlaşıldığını vurguladı.
Tantan, terör örgütlerinin altyapısına bakıldığında illegal yapılanma dışında legal yapılanmaların da dikkat çektiğini kaydetti ve ”O güne kadar legal görünümlü yapılanmalar hiçbir şekilde araştırılmamış. İllegal olanlar da ancak operasyonel faaliyetlerin ardından yakalandıkları kadarıyla kalmış. Legal olanların büyük bölümünü araştırdık. Biz bunu, ulusal ve uluslararası silahlı, silahsız örgütleri besleyen kaynaklara ulaşılması amacıyla yaptık” diye konuştu.
Tozlu raflara kaldırılmış, bilinçli olarak tutulmuş dosyaların ortaya çıkarıldığını anlatan Tantan, ”İstikrarsız ortamda kuralsızlık ortaya çıkıyor. Bu ortamda da örgütler giderek büyüyor. Bunlar da dikkate alınarak çalışmalar yapıldı. Kuralsızlıktan beslenen sistem içerisinde meslek odaları bile araştırıldı” dedi.
Oluşturulan ekibin bu çalışmaların ardından ilk olarak cinayetlerin üzerinden uzun zaman geçmesi nedeniyle o günkü koşullarda toplanmış olan bilgi ve delillerin tümünü yeniden elden geçirdiğini söyleyen Tantan, ”Oluşturulan özel ekip bu bilgi ve belgeleri güncelledi ve bunun üzerinden çalışmalara yön verildi” dedi.
‘TESADÜF DEĞİL’
Tantan, İstanbul Beykoz’da Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu’nun öldürüldüğü operasyonda sağlanan açılımla faili meçhul cinayetlerde ”bir uç” yakalandığını anımsattı ve ”Olaylar matematiksel bir problem çözülüyormuş gibi irdelendi. Parçalar bir araya getirildi. Çünkü Türkiye’deki yaratılan güvensizlik ortamı bir tesadüf değildi. Kontrollü bir istikrarsızlık ortamı devam ettirilmeye çalışılıyordu” dedi.
Tantan faili meçhul cinayetlerdeki hedeflerin bilinçli seçildiğini vurgulayarak şu değerlendirmeyi yaptı: ”Biz operasyonlara başladıktan sonra bakan olarak ben ve savcı, kolluk gücünün arkasında dimdik durduk. Bire bir dosya bazında gittik. Takip etmemiş olsaydık zaten bu sonuçlar ortaya çıkmazdı. Asıl önemli olan bu insanları kim yetiştirdi? Bunların arkasındaki güç kim? Bu tam olarak çıkmadı. Yalnızca eylemciler çıktı. Bu tetikçileri kim ve niçin kullandı? Tam olarak faili meçhullerin önü arkası çıkarılamadı. Cinayetlerde yalnızca tetikçiler çıktı. Ancak bunların arkasında beynin düşüncesi ortaya çıkarılmadı. Bu kişiler neden öldürüldüler? İşin özü tetikçilerin arkasındaki beyni çözmektir.”
‘AYDIN KALMADI’
Aydınların birer birer katledilmesiyle birlikte ”Türkiye’nin arkasından gideceği; halkın önünü açacak aydınının” kalmadığına işaret eden Sadettin Tantan, ”Türkiye’de sokakta aydın yok. Sözde aydınlar var. Halka sanal ortamlar yaratmak isteyenler var. Halkın önündeki aydınlar ‘Bırakın Avrupa yapsın her şeyi’ diyor. ‘Biz yapamıyoruz onlar yönetsin’ diyorlar. Bunlar toplumsal bilincin çökertilmesini beraberinde getirdi. Oysa hiçbiri tesadüf değil. Planlı bir çalışmanın ürünüdür” diye konuştu.
Tantan, ”Uğur Mumcu’dan sonra halkı bilgilendirecek, yol gösterecek gazeteci de kalmadı. Dedikodu yazan gazeteciler var. Çünkü artık korktular. Aydınlar korkuyla sindirildi” değerlendirmesini yaptı.
Tantan faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasına dönük çalışmalar sırasında yaşanan kimi olaylara da tepki gösterdi ve ”Yıllardır çözülmesi beklenen faili meçhul cinayetleri işleyenlere, bir bilim insanı, sanıkları görmeden ‘Bunlar işkence görmüştür’ diye rapor verebilmiştir. Bu da üzerinde düşünülmesi gereken önemli konulardan birisidir” dedi.
Sadettin Tantan, birçok aydına yönelik saldırıyı, Türkiye’de istikrarsız bir ortam yaratmak ve bunu sürdürmek isteyenlerin ”kavgayı körüklemek için” yaptıklarına dikkat çekti ve Mumcu suikastının ardından siyasilerce yalnızca sözler verildiğine, ancak adım atılmadığına işaret etti. Tantan, ”O gün siyaseten konuşuldu. Oysa yabancı servisler, aydınları öldürebilme gücüne sahipse bir yerde eksiklik vardı. Buradaki ihtiyaç iç ve dış bilgi ağınızı kurumsal yapıya dönüştürmekti. Ama kimse buna yanaşmadı. Ülkenin aydınları birer birer katlediliyor, birileri ‘Tuğlayı çekersek duvar üzerimize çöker’ diyerek kendilerini aldatıyor. ‘Düşmanı dışarda değil, içerde ara’ mesajı veriliyor. Bunlar aldatmacaydı” diye konuştu.
”Türkiye’de 3 binin üzerinde yabancı servis elemanı var dendi. Hiç kimse de yalanlamadı” diyen Sadettin Tantan, ”Bugün bile siyasette aymazlık var. İstikrarsızlığı ortadan kaldıracak bir projesi yok hükümetin” dedi. ”Cemaatler büyük güç olarak, hem siyasi hem de ekonomik olarak gelişiyorsa devlet güçsüz bırakılmış demektir” diyen Tantan, ”En büyük yanılgı, IMF’ye teslim edilmiş ekonomi, borç ödeme ekonomisidir. Kayıt dışının yüzde 70’lere vardığı bir ortamda hâlâ cemaat ve terör ekonomisi araştırılmaktan kaçınılıyor” diye konuştu. Türkiye’nin henüz ”istikrarsız konuma getirildiğinin farkında olmadığını” söyleyen Tantan, ”Yaşananların projeli olduğu bilinmiyor. Bugün gelinen noktada koltuk sürsün diye politika üretmeye çalışıyorlar. Türkiye’nin haber alabilme aracı bile bağımlıdır. Bu araçlar Türk halkına ait değildir. Böyle bir ülkede özgürlükler ve bağımsızlık savunulabilir mi?” dedi.
‘PARASI OLMAYAN ÖRGÜT ÇÖKER’
Tantan, Türkiye’de terör ekonomisini besleyen legal ve illegal yapılanmanın ekonomik boyutunun bilinemediğini ve araştırılmadığını belirterek şu değerlendirmeyi yaptı: ”Terörü besleyen kaynaklara el konulabilmesi noktasında boşluk var. ABD ve Alman hukukundaki gibi müsadere yetkisi tanınmıyor. Ancak 11 Eylül’den sonra bu yetki, Avrupa’da daha da geliştirildi. Önemli olan bu kaynakların kesilmesidir. Çünkü terör ekonomisi sürdükçe terör faaliyetleri de sürecektir. Hiçbir siyasi iktidar bunu önleyici girişimde bulunmuyor.
Batı terörü besleyenlere el koyuyor, ancak Türkiye ile ilgili kaynaklara el koymuyor. ABD, PKK’nin finans kaynağını dondurabileceğini duyurdu. Türkiye ise PKK’nin temizlenmesini ABD’den bekliyor. Oysa bütün kaynaklarına el koysa sorun çözülecek. Hizbullah için de bu böyledir. Parası olmayan bir örgütün yaşama şansı artık yoktur.”
Cumhuriyet, 24.01.05
CİNAYETLER DİZİSİ
Türkiye’de özellikle 1970’lerden sonra, halka yol gösterip önünü açan birçok aydın, ilerici birer birer katledildi. Her faili meçhul cinayete yenileri eklendi.
Necdet Güçlü: Hacettepe Üniversitesi (HÜ) öğretim üyesi. 13 Nisan 1970’te AÜ Tıp Fakültesi’ne yapılan saldırıda öldürüldü.
1 Mayıs Katliamı: 1 Mayıs 1977 tarihinde Taksim’de işçi bayramını kutlayanların üzerine ateş açıldı, 36 kişi yaşamını yitirdi.
Orhan Yavuz: Erzurum Atatürk Üniversitesi öğretim görevlisi. 15 Haziran 1977’de bıçaklı saldırı sonucu öldürüldü.
Bedri Karafakioğlu: İTÜ Elektrik Fakültesi profesörlerinden. 20 Ekim 1978’de İstanbul’da öldürüldü.
Bedrettin Cömert: HÜ öğretim üyesi. 11 Temmuz 1978’de aracının içinde uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi.
Doğan Öz: Ankara Cumhuriyet Savcı Yardımcısı. 24 Mart 1978’de Ankara’da uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi.
Necdet Bulut: KTÜ öğretim üyesi. 8 Aralık 1978’de uğradığı saldırı sonucu öldü.
Kahramanmaraş Katliamı: 23-24 Aralık 1978’de, özellikle Alevi yurttaşlara dönük saldırıda 100’ü aşkın insan yaşamını yitirdi.
Ümit Doğanay: İÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekan Yardımcısı. 20 Kasım 1979’da İstanbul’da uğradığı silahlı saldırı sonucu öldü.
Cevat Yurdakul: Adana Emniyet Müdürü. 28 Eylül 1979’da uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
Cavit Orhan Tütengil: İÜ İktisat Fakültesi Sosyoloji Kürsüsü Başkanı. 7 Aralık 1979’da İstanbul’da uğradığı silahlı saldırı sonucu öldü.
Abdi İpekçi: Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü ve başyazarı. 1 Şubat 1979’da uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi.
Ümit Kaftancıoğlu: TRT yapımcısı ve yazar. 11 Nisan 1980’de uğradığı saldırı sonucu öldürüldü.
Gün Sazak: MHP Genel Başkan Yardımcısı, Gümrük ve Tekel Bakanı. 27 Mayıs 1980’de Ankara’da silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
Çorum Katliamı: Çorum’da Mayıs 1980’de çıkan olaylarda, çoğunluğu Alevi yurttaşlar olmak üzere 48 kişi yaşamını yitirdi.
Nihat Erim: Eski Başbakan. 20 Temmuz 1980’de İstanbul’da öldürüldü.
Kemal Türkler: Maden-İş Genel Başkanı. 22 Temmuz 1980’de İstanbul Merter’de uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi.
İlhan Erdost: Onur ve Sol Yayınları’nın yayıncısı, yazar. 7 Kasım 1980’de Ankara Mamak Cezaevi’nde askeri aracın içinde dövülerek öldürüldü.
Hiram Abbas: MİT Müsteşar Yardımcısı. 26 Eylül 1990’da İstanbul’da silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
Muammer Aksoy: Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı ve anayasa hukuku profesörü. 31 Ocak 1990’da evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi.
Bahriye Üçok: İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi. 6 Ekim 1990 tarihinde evine gönderilen bombalı paketle öldürüldü.
Turan Dursun: Gazeteci-yazar. 4 Eylül 1990’da İstanbul’da evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu katledildi.
Adnan Ersöz: Eski MİT Müsteşarı, emekli Orgeneral. 14 Ekim 1991’de uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi.
Kemal Kayacan: Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı ve CHP milletvekili. 29 Temmuz 1992’de uğradığı saldırı sonucu öldürüldü.
Çetin Emeç: Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni. 7 Mart 1990’da İstanbul’da vurularak öldürüldü.
Musa Anter: Gazeteci-yazar. 20 Eylül 1992’de Diyarbakır’da katledildi.
Sıvas Katliamı: Aralarında şair Behçet Aysan, Uğur Kaynar, Metin Altıok, ozanlar Nesimi Çimen, Muhlis Akarsu, yazar Asım Bezirci ile karikatürist Asaf Koçak’ın da bulunduğu 37 kişi, şeriat isteyenler tarafından Sıvas Madımak Oteli’nde yakılarak öldürüldü.
Mehmet Topaç: Eski Adalet Bakanı. 29 Eylül 1994 tarihinde Ankara’daki bürosunda öldürüldü.
Onat Kutlar: Gazetemiz yazarı. 30 Aralık 1994’te bombalı saldırıya uğradı. 11 Ocak 1995’te İstanbul’da yaşamını yitirdi.
Metin Göktepe: Evrensel gazetesi muhabiri. 8 Ocak 1996’da İstanbul’da polisler tarafından dövülerek öldürüldü.
Ahmet Taner Kışlalı: AÜ İletişim Fakültesi öğretim üyesi ve gazetemiz yazarı. 21 Ekim 1999’da evinin önündeki aracına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu yaşamını yitirdi.
Gaffar Okkan: Hizbullah’a yönelik operasyonlarıyla öne çıkan Diyarbakır Emniyet Müdürü Okkan, 24 Ocak 2001’de Diyarbakır’da 5 polis memuruyla birlikte öldürüldü.
Necip Hablemitoğlu: Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Hablemitoğlu, 18 Aralık 2002 tarihinde evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi.
Cumhuriyet, 24.01.05


İLGİLİ YAZILAR
spot_img