Ismail Kaygusuz
Alevilik sünnilik ayrı değilki ayrılığa zemin hazırlasın
12.02.2001 tarihli Aksam gazetesi, ‘Mezhep ayriligina zemin hazirlaniyor’ basligiyla verdigi haberle, asil olarak, önemli bir girisimi
baslamadan bogmak isteyen zihniyete araç oluyor. Yani, Türkiye’de ‘mezhep birligi’ mi var? Bu soruya ‘evet’ diye yanit verdiginiz zaman, Türkiye nüfusunun tümünü Sünni kabul ediyor ve nüfusun yaklasik üçte birini olusturan Alevileri yok sayiyorsunuz demektir. Alevilik bir mezhep degil, Islamin heterodoks koludur; ortodoksluga (Sünnilige) aykiri olarak, Kuran’in batini (içsel/tavil) yorumuyla gelisen ve geçmis ve yasayan tüm inanç ve felsefelerden çesitli ögeler özümsemis Islami inançtir. Sünniligin kendisi de bir mezhep degil, ama dört mezhepten olusur ve 9.yüzyil Sünni mezhep kuruluslari tamamlanmistir. Ancak batini inanç kurumlasmalari ve özgür düsünce-inanç hareketlerine tepki
olarak düzen (Sünni) tarikatlari ve karsi fikir hareketleri de yükselmeye baslamistir yönetimlerin siyasal çikarlari dogrultusunda. Fazla söz etmeden sunu söyleyelim; Alevilik ile Sünnilik ne tapinma ve ne de Tanriyi algilayis biçimi ayni degil ki, ‘ayriliga zemin hazirlaniyor’ deniliyor; çok yanlis ya da kasitli!

Ortada Alevilik egitimi ve okullarda Alevilik derslerinin okutulmasi olgusu ve de gereksinimi var. Yüzyillardir zulüm ve baskilar yüzünden, inançlarini gizli ve sadece sözel (yine de güzel) yasamis Alevi toplumu artik açik ve özgür egitim istiyor. Alevi insani artik inancini ve inanç kurumlarini daha iyi ögrenmek, inancinin felsefi derinliklerine inmek, Alevilik tarihinin ayrintilarini ögrenip sindirmek istiyor. 21.yüzyilda bunu istemek ve egitim-ögretimini yasamak Alevi bireylerin en dogal hakki degil midir? Bunun uygulamasi nasil olmalidir? Bunu tartismamiz gerkirken; Alman devletinin böyle bir olanagi saglamasinindan -biz yapmadigimiz için utanç duyacakken- yararlanmak isteyen Almanya’daki Alevi toplumunun girisimini bogmaya çalisma nasil açiklanir? Ismarlama ve yanlis yöntemle hazirlanmis, bir çokyanlislar içeren kitaptan alinmis bazi noksan bilgileri abartili yorumlarla okuyucuya sunarak yapilmak istenen nedir? Bir iki Dede konusturuluyor: Kitapta Aleviligin Hristiyanliga benzetildigi, Ali’nin resminin dua edildigi vb.seyler söylüyorlar. Bunu söylerken veya söyletirlerken, kafalarinin ardindaki, Alevilerin Hristiyan Almanlarla isbirligi yaptiklari düsüncesi-ikircimi yatiyor. Oysa kitapta, Alevilikte Hristiyanlik inanç ögelerinden de esinlendigi içtenlikle söylenmis olabilir.

Ama bu, Aleviligin Hristiyanliga yaklastirilmasi demek degildir. Bunu söyleyenler, Kuran’da Isa peygamberin otuzdan fazla adi geçtigi; onlarca ayetin Incil’deki ayetlerle parallel oldugunu; dahasi Peygamberin 12 tane Hristiyan ögretmen ve vahiy katibi oldugunu biliyorlar mi? Kuran’da yaratilis ve peygamber öykülerinin büyük çogunlugunun Tevrat’tan ve Incil’den alindigi gerçegi de ortadadir. Bunlardan dolayi Islam dininin Hristiyanliga yakindir nasil diyebiliriz? Cemevinde, Ali’nin resmi bulundugu için, yani onu ikona gibi kullanarak dua etmezler Aleviler. Bu, Sünni inancinda insan resminin bulundugu yerde ibadet edilemez kati kuralina karsi olmaktir. Cemevlerinde Haci Bektas’in, Ehlibeytin, Oniki Imamlarin da temsili resimleri vardir.. Bu haberde, devletin din siyasetini Hanefi mezhebi üzerine belirleyen Diyanet Isleri Baskanliginin basmüfettisi Dr. Abdülkadir Sezgin oldukça suçlayici ve karanlik bir biçimde görüs açikliyor. Umariz ki bu görüs kendisini bagliyordur, temsil ettigi Diyanet Kurumunun degil. Kitapla ilgili olarak söyle söylüyor: “Alevilik’le ilgilenen Alman servislerinin gayreti var. Hiçbir Alevi bu kitapta yazilanlari benimsemez. Alevilik ile Sünnilik ayri dinler olarak gösterilmeye çalisilmis”. Sorumlu bir diyanet bürokrati, bu küçük kitapta ne denli yanlisliklar bulunursa bulunsun yazarlari böylesine suçlayamaz. Onlarin kisilik haklarina bir saldiridir bu; Alman gizli servisleriyle iliskilerini ispat etmelidir? Kitabi Alevilerin benimseyip benimsememesi de o toplumu ilgilendirir; Aleviler hakkinda konusmaya hibir hakki yoktur. Diyanette gizli toplantilar yapip, Aleviligin mezhep mi yoksa tarikat mi tartismalarinin bas mimarlarindan olan Abdülkadir Sezgin, “kitapta Alevilik ve Sünnilik ayri bir din gibi gösterilmeye çalisilmis” derken, ikisinin birbirinden farki yoktur, asla ayirim yapilmamalidir düsüncesi yatiyor. Alevilik ayri bir din degil, ama Sünnilige aykiri bir inançtir. Temel yanlis Sünniligi, Islam dininin bizatihi kendisi olarak sunmaktir. Heterodoks Islam (Alevilik)orta çag ve yeni çag boyunca sapkin görüldügü gibi, hala Sünniler tarafindan sapkin inanç degerlendirilmesine giriyor. Neden? Sezgin’in kafasindaki Alevilik; seriati dislamayan ilimli Siilik ya da Türk halk Islami olmalidir. Diyanette üretilen Alevilik tanimlamalari devlete empoze edilmektedir. Bu anlayis, ülke nüfusunun 1/3’ünü olusturan bir toplumun bin yillik inancini yoketmege yönelik bir asimilasyon çabasidir.
Devlet bugün Diyanetin sayesinde, Alevilere ragmen, yani Alevi insanini dislayarak Alevilik tanimlamasi yapmakta ve ona kimlik olarak kendi
kafasindaki yaftayi yapistirmaktadir. Dünyanin hiçbir ülkesinde böylesine büyük bir inanç toplumu böylesi bir yok sayilma utancini yaşamıyor.
Alman okullarinda Aleviligin ögretilmesi, Alevilik derslerinin okutulmasi hakkinin ortaya çikmasi, aslinda büyük önem tasimaktadir. Almanya
devletinin çesitli uygulamalarini yetersiz, kasitli vb. bulabilir, begenmeyebiliriz. Ancak, çok açiktir ki, pek azi Alman vatandasi olan bu toplulugun kimligine saygi gösterilip, inanç ve düsüncesini özgürce ifade etmesinin, inancinin egitimini görmesinin ortaminin yaratilmasi, Alevi toplumunun demokratik hak ve özgürlüklerinin taninmasi ve gelistirilmesi açisindan çok önemli bir durumdur. Aksam gazetesi bu haberi saptirmadan, kitaptaki yanlis bilgileri içtenlikle ortaya koyarak, olumlu bir biçimde tartismaya açsaydi bir görev yapmis olurdu.
23. Dezember 2002