Yaşar Kemal
Kalktık Horasan’dan sökün eyledik
Kalktık Horasan’dan sökün eyledik.
Harran Ovası’nda binlerce kişi ceylanlara karışıp semah döndük.
Ulu şahinler gibi. Şölenler tuttuk, kutsal cemler büyüttük…
Yüzyıllar geçti, parça parça bölündük, küçüldük, kara çadırlar soldu.
Anadolu’da karşımıza çıktı Kayseri Dağı, Süphan, Nemrut, Binboğa, Cilo Dağı…
Vardık, Anadolu’da da karşımıza çıktı Kızılırmak, Yeşilırmak, Sakarya, Seyhan, Ceyhan Suyu…
Ve adlarımızı verdik sulara, ovalara, dağlara. Anadolu’nun her karış toprağına bir ad bulduk, obamızın adını koyduk.
Düşürdüler bizi tozlu yollara, aşırdılar bizi karlı dağlardan.
Düşürdüler bizi haldan hallere…
Anadolu’nun taşıyla toprağıyla, akan suyu, esen yeliyle, binlerce yıldan bu yana işlenmiş, gelişmiş, yeşermiş, boy atmış, kervansarayları, sarayları, tapınakları, ulu şehirleri, türküleri, gelenekleri, görgüsü, bilgisiyle bir olduk kaynaştık.
Etle kemik gibi… Yağmurla toprak gibi…
Birdenbire değil, binlerce yıldan bu yana azala azala, ufalana, küçüle, her toprakta bir parçamızı bırakarak tükendik…
Bir aydınlık su gibi bu toprağın üstünden aktık.
Geldik Anadolu’da da karşımıza çıktı Kayseri Dağı.
Ulu, temiz, alımlı, yakışıklı, ışığa batmış.
Kırmızı yakut gözlü, uzun boyunlu atlarımız…
Harran Ovası’nda, Mezopotamya’da yüz bin ulu kartal konmuş gibi kıl kara çadırlarımız.
Binlerce kişi, binlerce ceylanla birlikte semah tuttuk üç gün üç gece-kırk gün kırk gece…