İlhan Selçuk
Alevi Camisi mi?..
Fahrettin Kurt (Devlet Bakanı) açıklamış:
“… Alevilerle işbaşına geldiğimden bu yana diyalog içindeyim. Bu vatandaşlarımıza yeterince hizmet verilmemiş. İlk etapta, ibadethanelerine, camilerine Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan mali yardımı yapılmasını öngörüyoruz. Daha uzun vadede ise, Alevi dedelerinin yetişmelerine nasıl katkıda bulunuruz, onu araştırıyoruz. Yapacaklarımız, bu kesimden gelen talepler doğrultusunda olacaktır.” (Hürriyet 4 Eylül 1991)
Gazetenin verdiği habere göre ANAP milletvekilleri arasında bugüne kadar Alevi yokmuş; ama, 20 Ekim seçimlerinde Sıvas, Malatya, Tunceli ve Hatay’dan Alevi aday göstereceklermiş…
*
Ne oluyor?
Özal yönetiminde giderayak Alevi muhabbeti mi başladı? Yoksa her zamanki kurt ile kuzu öyküsü mü!..
Köşeye sıkışan ANAP bu kez Aleviler’den medet umuyor. Yöntemleri bellidir. Mazlum Alevi topluluğunun saygın bellediği “dede”leri şavullarsan “iş bitirici”liğini kanıtlamış olursun. Dedelere devlet hazinesinden “katkı”da bulunursun, birkaçını milletvekili adayı gösterirsin, olur biter. Hem Alevi topluluğu da kim? “Cahil sürüsü” değil mi? Kuzu kuzu dedelerinin ardından gidip sandıkta ANAP’a oy atarlar…
Özal yönetimi insan onurunu hiçe sayan yöntemlerinin Alevilerin üstünde de sınayacak…
Sonuç ne olur?
Sünni diktasının mezhepçi ve ayrımcı politikalarında uzun yıllardan beri ezilen Aleviler oynanan oyunun tuzağına girerler mi? Yoksa laikliğin tam anlamında geçerli olduğu, inanç özgürlüğünün fikir özgürlüğüyle birlikte gerçekleştiği, mezhepçiliğin devlet kurumlarından tasfiye edildiği bir Türkiye’yi oluşturmak yolunda mı oy kullanırlar?
12 Eylülcü Özal Yönetimi, Türkiye’nin başında bir felakettir. ANAP’ın Devlet Bakanı Kurt, apaçık din sömürücülüğüne kalkışıyor, para karşılığında Alevi oylarını toplamaya çalışıyor…
Söyledikleri de fasarya…
Alevi camilerine Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan para yardımı yapılacakmış…
Ne camisi?
*
Alevilik Müslümanlığın büyük bir kolu…
Bir İslam mezhebi…
Alevi de, Sünni gibi Hazreti Muhammet’i Tanrı’nın elçisi bilir; ama, Ali’ye geldikten sonra yollar ayrılır. Alevilerin inancı özdedir; biçime önem vermez…
Alevi şeriata karşıdır…
Oruç tutmaz…
Hacca gitmez…
Camiye de gitmez…
Şimdi Özel Yönetimi’nin hükümeti, Alevilerin olmayan camilerine devlet hazinesinden para yardımına kalkışıyor…
Alevi köylerine, Ali’yi sevmeyen devlet memurunu imam olarak atayarak cami yaptırma zorlamasına girmek, tutucu ve gerici iktidarların öteden beri baskıcı politikasıydı. Müslümanlığın Anadolu halkında içeriğini bulan Alevi mezhebine düşmanlık, ne yazık ki gün geçtikçe kızışmaktadır.
*
Sorunu daha başından yanlış temele oturtmaktan sakınmak gerekir. Alevilere yukarıdan aşağıya tepeden inme devlet ihsanıyla sağlanacak hiçbir şey yoktur; Türkiye Cumhuriyeti’nin laiklik ilkesi hayata geçirilsin yeter…
Bugün ilk ve orta öğretimde milyonlarca Alevi çocuğuna din derslerinde Sünni mezhebinin öğretisi belletiliyor. Sünni hocaların buyurganlığında sistemleştirilen din derslerinde, Alevi çocuğu ancak inançlarını yadsıyıp vicdanına ters düştüğü zaman iyi not alabilmektedir.
İnsanlığın inanç tarihinde orta çağı aratacak bir baskı sistemi Türkiye Cumhuriyeti’nin milli eğitiminde geçerlidir; 12 Eylül Anayasası’nın getirdiği bu zulme son verilmeli…
ANAP iktidarı, daha geçerli adıyla Özal Yönetimi kimi Alevi dedesinin ağzına bir parmak bal çalacağı yerde laikliğin gereğini yerine getirsin…
Cumhuriyet – 05.09.1991