Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in 16.8.2003’te Hacı Bektaş Veli’yi Anma Törenleri esnasında Hacıbektaş’ta yaptığı konuşma
“Değerli Konuklar,
Değerli Yurttaşlarım,
Büyük düşün adamı Hacı Bektaş Veli’nin yaşadığı topraklarda, O’nun sevgi ve hoşgörüye dayalı insancıl felsefesinin aydınlık ışığında sizlerle birlikte olmaktan büyük mutluluk duyuyorum.
Barışa, dostluğa, sevgiye, kardeşliğe inanan Hacı Bektaş Veli’yi ve O’nun insan sevgisine dayanan evrensel düşüncesini anmak için burada bulunan sizlere saygılarımı, en iyi dileklerimi iletiyorum.
Değerli Yurttaşlarım,
Bir ülkenin gelişmişliği, yalnız bilim ve teknoloji üretmesiyle değil, tarihini ve kültürünü biçimlendiren değerlere sahip çıkmasıyla da ölçülür. Uluslar, çağdaşlık yarışında kültürel zenginlikleri ve bu alanda evrensel uygarlığa yaptıkları katkılarla başarılı olabilirler.
Türk Ulusu, binlerce yıldır oluşan zengin kültürüne ve bu kültürü oluşturan değerlere sahip çıkmış, bunları gelecek kuşaklara aktararak yaşamasını sağlamıştır.
Ahmed Yesevi, Mevlana, Yunus Emre ve Hacı Bektaş Veli gibi düşün adamlarının öğretileriyle yaşatılması, çağları aşarak günümüze ulaşması bunun en güzel örneklerindendir.
İnsancıl düşünceyi temel alan felsefeleriyle Anadolu’nun barış ve gönenç ortamının temellerini atan düşün adamlarımız, Anadolu aydınlanmasını yüzyıllar öncesinde başlatmışlardır. Onların kültürleri ve inançları birarada tutan düşünceleri evrensel nitelik taşımaktadır.
Düşün adamlarımızın, derin insan sevgisinin ürünü olan iletileri, bugün dünyanın en büyük sorunlarından olan şiddetin sona ermesinde ve tüm dünyada barışın, dostluğun, kardeşliğin egemen olmasında etkili olabilecek zenginliğe ve derinliğe sahiptir.
İnsanı temel alan bu barışçı felsefenin dünyaya yayılması uygarlıklar arasındaki çatışma olasılığını azaltacaktır.
Değerli Yurttaşlarım,
Ancak evrensel değerler taşıyan ve kendilerini yenileyebilen düşünceler, canlılık ve etkinliğini yitirmeden çağları aşabilir.
Hacı Bektaş Veli’nin insanı temel alan, sevgi, barış ve hoşgörünün yüceliğini herşeyin üstünde tutan düşünceleri, yenilikçi ve gelişimci nitelikleriyle bugün de geçerliliğini korumaktadır.
Hacı Bektaş Veli, siyasal ve ekonomik sıkıntıların yaşandığı bir ortamda, felsefesini geniş kitlelere ulaştırabilmiş, dile getirdiği sevgi, dostluk, yardımlaşma ve barış gibi evrensel değerler kısa sürede benimsenmiştir.
Anadolu’da Türk dili ve kültürünün korunmasına büyük önem veren Hacı Bektaş Veli, tüm Anadolu’yu dolaşarak gelenek ve göreneklerimizi özümsemiş, bu zenginlikleri öğretilerinde kullanmış, düşünceleri ve yaşam felsefesiyle gönüllerdeki saygın yerini almıştır.
Bilgi ve bilimin ışığında, doğruluk, dürüstlük ve çalışkanlık üzerine kurulu bir yaşam sürmeyi, eşitliği ve herkesin birbirine hoşgörüyle yaklaşmasını öğütleyen Hacı Bektaş Veli’nin, evrensel iletileri günümüze kadar ulaşmıştır.
Hacı Bektaş Veli’nin, insan sevgisine, hoşgörüye ve barışa dayalı, geniş kitleleri etkileyen düşünceleri, farklı inançların ve grupların odağı durumundaki Anadolu’da toplumsal kimlik ve birliğin oluşmasına ve sürdürülmesine önemli katkı sağlamıştır.
Bilime inanan, insana sevgi duyan, bilgisizliğin yenilmesine büyük önem veren Hacı Bektaş Veli, “Yolumuz ilim, irfan ve insan sevgisi üzerine kurulmuştur” sözüyle düşüncesinin özünü yalın biçimde anlatmıştır.
Gelecek kuşakların yetiştirilmesinde, yarınlarımızın barışçı sağlam temeller üzerinde biçimlendirilmesinde, Hacı Bektaş Veli, engin dünya görüşüyle yol gösterici olmayı sürdürecektir.
Değerli Yurttaşlarım,
Yüce Atatürk önderliğinde evrensel değerleri temel alarak çağdaş uygarlığın güçlü ortağı olma ereğiyle kurulan Cumhuriyet, Türk aydınlanmasının en önemli dönemidir.
Hacı Bektaş Veli ve diğer düşün adamlarımızın fikirleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik ve çağdaş kimliğinin oluşmasına ve bu aydınlanma hareketinin sürdürülmesine önemli katkıda bulunmuştur.
Cumhuriyet’le siyasal ve toplumsal ayrıcalıklar ortadan kaldırılarak, yurttaşlar arasında eşitlik ve özgürlük sağlanmış, laik düşünce yaşamın her alanında egemen kılınmıştır.
Türkiye, sahip olduğu farklılıkları eşine az rastlanır bir kültür zenginliğine dönüştürerek, ulusal kaynaşmayı sağlayabilmiştir. Bu, çok az ulusun gerçekleştirebildiği büyük bir başarıdır.
Barış ortamının oluşturulması ve sürekliliğinin sağlanabilmesinin öneminin daha çok anlaşıldığı günümüzde, insana sevgi ve saygı temeline dayalı hoşgörünün yaşam biçimi olarak benimsenmesi zorunludur.
Ancak bunun yardımıyla, farklı düşünce yapıları ve farklı algılama biçimleri birarada yaşayabilecektir.
Değerli Yurttaşlarım,
Yüce Önder Atatürk’ün çağdaş ve dinamik bir yapıyla kurduğu laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına saygılı bir hukuk devletidir.
Çağdaşlığın, demokrasinin ve hukuk devletinin temeli olan laiklik, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ve varoluş felsefesinin özü, değiştirilemez niteliğidir.
Laiklik ilkesinin gereği, Devlet’in sosyal, ekonomik, siyasal ya da hukuksal temel düzeni din kurallarına dayandırılamaz. Kutsal din duyguları Devlet işlerine ve politikaya karıştırılamaz.
Temel hak ve özgürlükler, din ve mezhep ayrımı yaratmak ya da bu kavram ve görüşlere dayalı bir devlet düzeni kurmak amacıyla kullanılamaz.
Hiç kimse, kişisel ya da politik çıkar sağlama amacıyla dini, din duygularını ya da dince kutsal sayılan değerleri kötüye kullanamaz.
Hiç kimse, dini inanç ve düşüncelerinden ve dini inancının gereklerini yerine getirip getirmemesinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.
Özenle vurgulamak isterim ki, laiklik, ulusal birliğimizin temel taşıdır.
Değerli Yurttaşlarım,
Tüm uluslararası insan hakları bildirilerinde, insanların, ayrımsız eşitliği kesin biçimde dile getirilmektedir. Tüm insanlar, haklar yönünden eşit ve özgür doğar.
İnsanın, insan olmasından dolayı doğuştan bir değeri ve onuru vardır. Bu onun doğal hakkıdır. Bu hak nedeniyle, herhangi bir niteliğe ya da ölçüye dayanılarak insanlar arasında ayırım yapılamaz.
Demokratik ve laik niteliğini her koşulda koruma başarısını göstermiş, ama aynı zamanda evrensel değerleri de benimsemiş çağdaş Türkiye ülküsü, tüm yurttaşlarımızın ortak amacı olmalıdır.
Bu amacın gerçekleştirilmesi, bugünümüze olduğu kadar, geçmişimize karşı da ortak sorumluluğumuzdur.
Değerli Yurttaşlarım,
Günümüzde temel hak ve özgürlükler konusunda önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Bu kapsamda insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi kavramlar tüm insanlığı ilgilendiren, bireyleri her türlü baskıya karşı koruyarak özgürlük alanını genişleten uygulamalar olarak evrensel bir boyut kazanmıştır.
Bireyler arası fırsat eşitliğinin sağlanamadığı, inanç özgürlüğü ve sosyal adalet ilkelerinin yaşama geçirilemediği toplumlarda, insan haklarına dayalı demokrasi kültürü oluşturulamaz ve yaşam biçimi olarak benimsenemez.
Demokrasilerde devletin bireye olduğu kadar, bireyin de yaşadığı topluma ve devlete karşı ödev ve sorumlulukları vardır. Bireyin özgürlüklere ve farklılıklara saygı göstermesi, demokrasinin temel niteliklerine sahip çıkması, bu rejimin yaşaması ve güçlenmesinin ön koşuludur.
Demokrasinin var olması için gereken bu anlayış, yüzlerce yıl öncesinde Hacı Bektaş Veli gibi düşün adamlarımızın evrensel iletilerinde yerini bulmuştur.
Ülkemizin, güçlü ve üreten bir ekonomiye kavuşması, demokratikleşmesini tamamlaması, hukuk devleti ilkesinin egemen kılınması, siyasetin toplumun isteklerine yanıt verecek saydam bir yapıya kavuşması, dünyanın gelişmiş ülkeleri arasına girmesi Ulusumuzun en büyük ereğidir.
Türkiye, dinamik ve genç nüfusu, kaynak ve olanaklarıyla bu büyük amaca erişecek güçtedir. Türkiye, çağdaş uygarlık yolunda hızla ilerlemeyi, kalkınarak güçlenmeyi ve gelişmeyi sürdürecektir.
“Bilgi çağı” olarak tanımlanan 21. yüzyılın başlangıcında Yüce Atatürk’ün “Gerçek yol gösterici ilimdir” sözü gibi, Hacı Bektaş Veli’nin “İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır, düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu” sözleri de yalnızca yaşadıkları zamanları ve geçmişimizi değil, bugünümüzü ve geleceğimizi de aydınlatmaktadır.
Yaşamı, düşünceleri ve dili, dini, rengi, ırkı ne olursa olsun insana insan olduğu için değer veren Hacı Bektaş Veli, birlik, kardeşlik, sevgi ve hoşgörü çağrısıyla, farklılıklara karşın huzur içinde birarada yaşamanın yolunu göstermiştir.
Daha güzel yarınlar için, yaşamın her alanında çatışma yerine uzlaşmayı, kavga yerine hoşgörüyü, karanlık yerine aydınlığı seçmeli, Hacı Bektaş Veli’nin belirttiği gibi, geçmişe, bugüne ve geleceğe akılcı bir yaklaşımla bakmayı bilmeliyiz.
Tüm dünyayı Hacı Bektaş Veli ve diğer düşün adamlarımızın insan sevgisine dayanan evrensel iletilerini anlamaya ve tüm farklılıklara karşın barış içinde birarada yaşamaya çağırıyorum.
Barışın temeli olan yüce kavramların öncülüğünü yapan Hacı Bektaş Veli’yi saygıyla anıyor, laikliğin, demokrasinin, Atatürk devrimlerinin yılmaz savunucusu ve güvencesi olan Ulusuma esenlikler diliyorum.”
Aleviyol, 24.9.2003
Politikadan