Yaşamına ilişkin bilgiler sınırlı. Doğum yeri bilinmiyor. 13’üncü yüzyılın ortalarına doğru Moğal istilası ve Selçuklu Devleti’nin yıkıldığı dönemde yaşadığı sanılıyor. Bu dönemin sarsıntı ve acıları Yunus’un eserlerinde derin izler bıraktı. Babasının adı İsmail. Medrese eğitimi gördü. Arapça ve Farsça öğrendi. İran ve Yunan mitolojisiyle, tasavvuf tarihini inceledi. Hacı Bektaş ya da Sinan Ata’nın halifesi Taptuk Emre’nin dergahında hizmet etti. Taptuk Emre’nin düşüncelerini yaymak için Anadolu’yu dolaştı. Eskişehir Sarıköy, Manisa Buna ve Emreköy, Erzurum Dutçu Köyü, Isparta Keçiborlu ve Karaman’da adına yapılmış mezarlar var. Ama nerede öldüğü ve gömüldüğü kesin belli değil. Tasavvuf yorumunu benimseyen Yunus Emre’nin keskin bir gözlem gücü, derin bir hoşgörü anlayışı var. Şiirlerini hece ölçüyle yazdı. Ama aruz denemelerine de yer verdi. Hece ölçüseyle yazdığı dörtlüklerin yanısıra yine hece ile beyitler ve gazeller de yazdı. Dili arı Türkçe değil. Yer yer Arapça ve Farsça tamlamalar kullandı. Sağlığında düzenlediği divanı bulunamadı. Günümüzdeki divanları derlemedir. 1904’te birinci, 1924’te ikinci basımları yapılan Divan-ı Aşık Yunus Emre’nin yanısıra Burhan Toprak ve Abdülbaki Gölpınarlı’nın derleyip yayınladığı Yunus Emre divanları var.
İLİM KENDİN BİLMEKTİR
İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır
Okumaktan murat ne
Kişi Hak’kı bilmektir
Çün okudun bilmezsin
Ha bir kuru emektir
Okudum bildim deme
Çok taat kıldım deme
Eğer Hak bilmez isen
Abes yere yelmektir
Dört kitabın ma’nisi
Bellidir bir elifte
Sen elifi bilmezsin
Bu nice okumaktır
Yiğirmi dokuz hece
Okursun uçtan uca
Sen elif dersin hoca
Ma’nisi ne demektir
Yunus Emre der hoca
Gerekse bin var hacca
Hepisinden iyice
Bir gönüle girmektir
AŞKIN ALDI BENDEN BENİ
Aşkın aldı benden beni bana seni gerek seni
Ben yanarım dün ü günü bana seni gerek seni
Ne varlığa sevinirim ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum bana seni gerek seni
Aşkın aşıklar öldürür aşk denizine daldırır
Tecelli ile doldurur bana seni gerek seni
Aşkın şarabından içem Mecnun olup yola düşem
Sensin dün ü gün endişem bana seni gerek seni
Sufilere sohbet gerek Ahilere ahret gerek
Mecnunlara Leyla gerek bana seni gerek seni
Eğer beni öldüreler kulum göğe savuralar
Toprağım anda çağırır bana seni gerek seni
Cennet dedikleri ne ki bir kaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver onları bana seni gerek seni
Yunus-durur benim adım gün geçtikce artar ödüm
İki cihanda maksudum bana seni gerek seni
AŞKIN ALDI BENDEN BENİ
Aşkın aldı benden beni / bana seni gerek seni
Ben yanarım dünü günü / bana seni gerek seni
Ne varlığa sevinirim / ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum / bana seni gerek seni
Aşkın aşıklar öldürür / aşk denizine daldırır
Tecelli ile doldurur / bana seni gerek seni
Aşkın şarabından içem / Mecnun olup dağa düşem
Sensin dün ü gün endişem / bana seni gerek seni
Yunus’durur benim adım / gün geçtikçe artar odum
İki cihanda maksudum / bana seni gerek seni
DERVİŞLİK BAŞTADIR TACDA DEĞİLDİR
Dervişlik baştadır, tacda değildir
Kızdırmak oddadır, sacda değildir
Eğer bir müminin kalbin yıkarsan
Hakka eylediğin secde değildir
Ararsan Allah’ı kalbinde ara
Kudüs’te Mekke’de Hac’da değildir
Kabul et Yunus’un ergen sözünü
Tezcek gelir başa, geçte değildir.
EVVEL BENEM AHIR BENEM
Evvel benem ahır benem / canlara can olan benem
Azıp yolda kalmışlara / Hızır meded eren benem
Düz döşedim bu yerleri / baskı kodum bu dağları
Sayvan gerdim bu gökleri / geru sonra düren benem
Bir niceye verdim emir / devlet ile sürdü ömür
Yanan kömür kızan demir / örse çekiç salan benem
Yunus değil bunu diyen / kendiliğidir söyleyen
Mutlak kafir inanmayan / evvel ahır heman benem
YA İLAHİ GER SUAL ETSEN BANA
Ya ilahi ger sual etsen bana
Cevabım işbudurur anda sana
Ben bana zulmeyledim ettim günah
Neyledim nettim sana ey padişahım
Nesne eksildi mi mülkünden senin
Geçti mi hükmüm ya hükmünden senin
Rızkını yeyip seni aç mı kodum
Ya yeyip öynünü muhtaç mı kodum
Hiç Yunus’tan değdi mi sana ziyan
Sen bilirsin aşikare vü nihan
Bir avuç toprağa bunca kıyl ü kal
Neye gerek ey kerim ü zül-celal
GELDİ GEÇTİ ÖMRÜM BENİM
Geldi geçti ömrüm benim / şol yel esip geçmiş gibi
Hele bana şöyle gelir / bir göz açıp yummuş gibi
İşbu söze Hak tanıktır / bu can gövdeye konuktur
Bir gün ola çıka gide / kafesten kuş uçmuş gibi
Miskin adem oğulları / ekinlere benzer gider
Kimi biter kimi yiter / yere tohum saçmış gibi
Bu dünyada bir nesneye / yanar içim göynür özüm
Yiğit iken ölenlere / gök ekini biçmiş gibi
Bir hastaya vardın ise / bir içim su verdin ise
Yarın orda karşı gele / Hak şarabın içmiş gibi
Yunus Emre bu dünyada / iki kişi kalır derler
Meğer Hızır, İlyas ola / abıhayat içmiş gibi