nesini söyleyim canım efendim
gayri düzen tutmaz telimiz bizim
arzuhal eylesem deftere sığmaz
omuzdan kesilmiş kolumuz bizim
sefil ireçberin yüzü soğuktur
yıl perhiz tutmuş içi koğuktur
İneği davarı iki tavuktur
bundan gayrı yoktur malımız bizim
reçberin sanatı bir arpa tahıl
havasın bulmazsa bitmiyor pahıl
tecelli olmazsa neylesin akıl
dördü bir okkalık dolumuz bizim
benim bu gidişe aklım ermiyor
fukara halini kimse sormuyor
padişah sikkesi selâm vermiyor
kefensiz kalacak ölümüz bizim
evlâtda babanın sözün tutmuyor
açım diye çift sürmeye gitmiyor
uşaklar çoğaldı ekmek yetmiyor
başımıza belâ dölümüz bizim
zenginin sözüne beli diyorlar
fukara söylese deli diyorlar
zemane şeyhine veli diyorlar
gittikçe çoğalır delimiz bizim
sekiz ay kışımız dört ay yazımız
açlığından telef oldu bazımız
kasım demeden buz tutuyor özümüz
mayısta çözülür gölümüz bizim
tahsildar da çıkmış köyleri gezer
elinde kamçısı fakiri ezer
yorganı döşeği mezatta gezer
hasırdan serilir çulumuz bizim
zenginin yediği baklava börek
kahvaltıya eder keteli çörek
fukaraya sordum size ne gerek
düğülcek çorbamız balımız bizim
serdari halimiz böyle n’olacak
kısa çöp uzundan hakkın alacak
mamurlar yıkılıp viran olacak
akibet dağılır ilimiz bizim