Amasya içindeki Hamdullah Efendi türbesi de, hem yöredeki hem de çevre illerden gelen
Alevî/Bektaşî çevrelerin çok sık ziyaret ettiği inanç merkezlerinden biridir. Alevî/Bektaşî çevreler
arasında ismi saygı ile anılan Hamdullah Efendi, Hace Bektaş Velî dergâhının 23. postnişîni olup 1824 yılında Feyzullah Çelebi’nin Hakk’a yürümesi üzerine Hacı Bektaş Velî Dergâhı’na postnişîn olmuş bir Bektaşî şeyhidir. Önce yeniçeri ocakları, ardından Bektaşî tekkelerinin kapatılması sonucunda 1827 yılında II. Mahmut tarafından çıkarılan bir fermanla Amasya’ya sürgün edilmiştir. Asıl adı Mehmet Hamdi olan Hamdullah Çelebi, burada mecburi ikamete tabi olduğu için Alevî/Bektaşî geleneğine göre,1836 yılındaki ölümüne kadar, yaşamını burada geçirmiştir.
Bu süreçte, Amasya’da halk arasında dinî sohbetler yapmıştır. Yine onun pek çok keramet gösterdiği anlatılır. Aynı zamanda iyi bir şair olan Hamdullah Çelebi’nin Hakk’a yürümesinden sonra bu çevrede
yaşayan Alevîler, 1847 yılında mezarının üzerine bir türbe yaptırmışlardır. Sürgüne giderken beraberinde
çok sayıda kitap ve belge götürdüğü bilinen Hamdullah Çelebi’nin erkek evladı olmadığı, soyu belki de kız tarafından devam ettiği için götürmüş olduğu kitap ve belgeler zamanımıza kadar korunamamıştır
Halk arasında anlatılan söylentilere göre Hamdullah Çelebi, “öldüğümde benim türbemi yapın,eğer yaptırmazsanız Amasya’yı sel alır” demişti. Ancak Amasya halkı ile vali, bunu önemsemedikleri için
türbeyi yapmamışlardı. Bunun üzerine Hamdullah Çelebi’nin ölümünden sonra Amasya’yı büyük bir sel
almış ve bu olaydan sonra şimdiki türbe yapılmıştır
Yine Hamdullah Çelebi, bir Ramazan ayında bir grup insanla dinî sohbet yaparken “ben size kısa
şeyleri öyle uzun anlatırımki şaşarsınız” demiş, ancak çevresindekiler buna inanmamışlar. Bunun üzerine Hamdullah Çelebi, besmele konusunu üç buçuk gün boyunca anlatmış ve buna rağmen konuyu bitirememiştir
Hamdullah Çelebi, duygu yüklü bir dünyaya sahip olduğundan dolayı, yüreği ve kalemi güçlü
olan şair ruhlu bir Hak aşığıdır. Onun şiirlerinde insan sevgisi başta olmak üzere, Tevhid, Kur’an,
Ehl-i Beyt ve on iki imamlar ön planda yer almaktadır. Amasya’ya sürgüne gelinceye kadar “Hamdullah” mahlasını; sürgünden sonra ise, “Hasretî” mahlasını kullanmıştır. Bu da, memleketi olan Hacı Bektaş ’a hasretinden dolayı olsa gerektir. şiirlerinden onun iç dünyasının çok geniş ve zengin olduğu anlaşılmaktadır. Hamdullah Çelebi’nin özellikle miraçlama ve tevhid türündeki deyişleri, Alevî/Bektaş îcemlerinde söylenmektedir
Amasya ili Mehmet Paşa mahallesinde bulunan Hamdullah Efendi türbesine Bektaş Baba türbesi
diyenlerde vardır. Ancak Bektaş Baba, Hamdullah Çelebi’nin dedesidir. Önceleri sade bir mezar iken
1868 yılında burası türbeye dönüştürülmüştür. Kare planlı tek kubbeli olan türbe, bir avlu duvarıyla
çevrili olup kuruluk, ocak ve kesim yeri gibi bölümlere de sahiptir. Türbe içinde üzeri yeşil örtülerle örtülmüş iki tane ahşap sanduka bulunmakta olup bu sandukalardan önde olanın Hamdullah Çelebi’ye; diğerinin ise, eşi Güleser Hanım’a ait olduğu söylenir. Türbe içerisinde dikkati çeken ilk şey, duvarlardaki kalem işi bezemeler olup bu bezemeler, türbenin beden duvarları ve kubbeye geçişi sağ layan tromplarla kubbe içerisine işlenmiştir. Kubbe içerisinde en ortada bir yıldız ve bu yıldızın etrafında dört tane
yuvarlak madalyon vardır. Bu madalyonlar içerisinde on iki imamlara ait isimler göze çarpar. Bunlarla
birlikte ilk üç halifenin adlarının da bulunması, dikkat çekicidir. Sanat tarihçisi Muzaffer Doğanbay’a
göre Alevî/Bektaşî geleneğine uygun olmayan bu durum, daha sonra Vakıflar Genel Müdürlüğü
tarafından gerçekle ştirilen onarımlardan dolayı ortaya çıkmış olmalıdır.
Bu istenmeyen bir görüntüdür. Zaman içerisinde bu provakatif uygulamalar bütün Alevi Erenlerinin türbelerine, tekkelere yapılmış mimari dokusu bozulmuş içlerine camiler inşa edilmiş ve algı operasyonu yapılmış asimilasyona yönelik çalışmalar gerçekleştirilmiştir.
Türbe, gerçekten de değişik zamanlarda orijinal biçiminden uzaklaşacak şekilde tadilata uğramıştır.
Örnek olarak daha önce kuzeydoğu yönünde olan giri kapısı, tadilatlar sırasında anlaşılmayan bir
nedenle türbe içindeki mihrap yıkılarak güneybatı yönüne alınmıştır
Hamdullah Efendi türbesi, Amasya’da hem Alevî hem de Sünnîler tarafından ziyaret edilmektedir. Türbede tüm kalbiyle inanan ve samimi bir şekilde dua eden insanların duası ile dileğinin kabul olacağı inancı, halk arasında yaygındır. Burada her tür dilek ve sıkıntı için dua edilir ve adak kurbanları kesilir.
Birol Yıldız Hatipoğlu Dede
Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa’nın miraç yolculuğu ve dönüşte kırklar meclisine uğramasını anlatan şiirlere miraçlama denilmektedir. Miraçlama cem törenlerinde âşıklar tarafından saz eşliğinde okunur. Anadoluda bazı yörelerde Şah Hatayi’nin yazmış olduğu miraçlama okunur. Bazı yörelerde de Feyzullah Çelebi veya Mehmet Hamdullah Çelebi’nin miraçlaması okunur. Amasya, Çorum, Sivas ve Tokat yörelerinde daha çok Hamdullah Çelebi’nin miraçlaması okunmaktadır
Asıl adı Mehmet Hamdi olan Hamdullah Çelebi ( 1767–1846) Feyzullah Çelebi’nin büyük oğludur.1824 yılında babasının ölümü üzerine Hacı Bektaş Veli Dergâhına postnişin olmuştur. Osmanlı padişahı ll. Mahmut, Yeniçeri teşkilatını lağvedince, 23 Cemaziülaher 1243 (20 Aralık 1827) tarihli fermanla Hamdullah Çelebi’yi Amasya’ya sürgün etmiştir.
Hamdullah Çelebi Amasya’ya sürgün edildikten sonra Hasreti mahlasını kullanmıştır. Miraçlamayı da sürgünde olduğu yıllarda yazmıştır.
“Kün” dedi karar eyledi
Yeri göğü arşullahı
Çar anasırdan yarattı
Âdem Safiyullah’ı
Evvel Âdem Hakk’ı bildi
Başına çok haller geldi
Alnına bir top nur indi
Âdem bildi Nurullah’ı
“Velekad keremnâ” dedi
Melekler secdeye indi
İblis lâin etmem dedi
Takındı lanetullahı
Âdem’den zürriyet geldi
Hak emri dört güruh oldu
Dördüne dört ta’at verdi
Evvel zikri Zikrullah’ı
Bir katre nutfeden oldu
Âdem’den nur Şit’e geldi
Ehl-i Hakk tahkik kıldı
Ve hem Şit Nebiyullah’ı
Açıldı Haşimi necli
Mustafa Murtaza nesli
Yüz yirmidörtbin nebi
İbrahim Halilullah’ı
Halil’in evladı gelip
Abdül Muttalip Ebu Talip
Ol zaman nur iki olup
Bilen bildi Beytullah’ı
Abdullah’tan nebi zuhur
Dü cihanda oldu fahir
Ebu Talip’den etti zahir
Ali’yy-ün Veliyullah’ı
Dü cihan güneşi Ahmed
Vahiy geldi oldu irşâd
Münkir ne bilsün Ahâd
Ol bir nur’u Nurullahi
Hak emretti Cebrail’e
“Habibim Mi’raca gele”
Önünce delili bile
Cebrail Emirullah’ı
Dostunun selâmın aldı
Gönülleri şâdi kıldı
Cebrail rehberi oldu
Seyr eyledi Arşullah’ı
Sidret-ül-müntehaya vardı
Anda Cebrail durdu
Bundan öte sana dedi
Sen görürsün ol Allah’ı
Yetmiş iki perde geçti,
Hakk’ın emri ile aştı.
Birinci perdeye ulaştı,
Gördü Hikmetullahî
Arş-ı muazzam’a vardı
Anda çok hâller gördiü
Orda bir nişan verdi
Hâtem-i Nebiyullahı
Nalinin çıkarmak ister
Hatiften nida dost der
Arş-ı Azim’i göster
Nalini Habibullahi
Uçmak babına vardı
“Destur Ya Rabbim” dedi
“Gel dedi Rab virdeyledi
Uzattı desd-i Yedullah’ı
Azizullah el uzattı
Nûrı-u âlemi bezetti
Âlem bu anı gözetti
Gördü Hatemin Vallahi
Âşık maşuğunu gördü
Habib maksuduna erdi
Doksan bin kelâm sordu
Danışdı Kelâmullah’ı
Otuz bini şeriatta
Otuz bini tarikatta
Otuz bini hakikatte
Bilenler bildi vallahi
Olanları bilir bilen
Hakikate âşık olan
Gördü bir mahbup civan
Habib bildi Sırrullahı
Kudret lokması geldi
Süt elma baldan aldı
İkisi de bile tattı
Yediler nimetullahı
Gelmek için destur aldı
Muhammed ayağa kalktı
Mü’min’e tevhîd verdi
Tutmak için îllallahi
Kudret hazinesin buldu
Üzümü ikiye böldü
Engürü bergüzar aldı
Secde edip Babullah’ı
Kırklar yolunu gözetti
Vardı kırkları bezm etti
Oturuben niyaz etti
Selman sundu keşküllahı
Selman’a bir üzüm verdi
Yar yari ol demde gördü
Cümlesi pervane girdi
Tutundular arşullahı
Kırklar muradını aldı.
Esrar-ı Hak galip oldu
Muhammed evine geldi
Gördü Ali Keremullah’ı
Ali anda tevaf etti
Doksan bin kelâmı vasfetti
Hatemi nümayan etti
Verdi Şah Emrullahi
Çâr emânet fahri geldi
Muhammed Ali’ye verdi
Ahir sahibi var dedi
Bektaş Kaddesallah’ı
Şah Hasan Hüseyin geldi
İmam Zeynel parelendi
İmam Bakır şehid oldu
Ol sırr-ı Kutbullah’ı
İmam Ca’fer din rehberi
Musa Kazım din serveri
Olalım Rıza’nın çekeri
Veririm canı billahi
Takî Nakî Şâh Askerî
Onlar birbirinin yari
Mehdi mü’min intizârı
Tez gele Zamanullahi
Kutb-u Âlem Hünkâr geldi
Emanet sahibini buldu
Cümle erler nasîb aldı
Bağlandı rızaullahi
Bendesin almış araya
Varınca baki saraya
Bu HASRETİ bî-çareye
Şef’aat eder inşallahi