Erenlerin Cemini Nasıl Anlatmalı
Erenler cemine her can giremez
Edep ile erkan yol olmayınca
Her Kamberim diyen Kamber olamaz
Şah’ın Kanber’ine kul olmayınca
Arama uzakta vardır yakını
Gerçek olan talip bulur hakkını
Yüklemezler sana yolun yükünü
Bükülü kametin dal olmayınca
Şah Hatayi’m eder bu sırrı beyan
Kamil midir cahil sözüne uyan
Bir baştan ağlamak ömüre ziyan
İki baştan muhip yar olmayınca
Bismişah, Allah Allah.
Vakitler hayır ola, hayırlar feth ola, şerler def ola, demler daim, Cemler kaim ola.
Hazır-gaip, zahir-batın cem erenlerinin nuru cemalları aşk ola.
Ehlibeytin, Üçlerin, Beşlerin, Yedilerin, Oniki İmamların, Ondört Masum Pakların, Onyedi Kemerbestlerin, Kırkların, cümle erenlerin katarından, didarından ayırmaya.
Her dilde bir dilek, her gönülde bir murat vardır. İnandığımız, güvendiğimiz yüce Yaradan, dilde dileklerimizi, gönülde muratlarımızı vere.
Allah, namerde-merde muhtaç eylemeye.
Duvarımızdan taş, gözlerimizden yaş dökmeye.
Genç yaşta ölüm, ihtiyarlıkta zulüm vermeye.
Hak evimizin, toplumumuzun ağız tatlılığını bozmaya.
Huzur vere, dertlerimize derman, hastalarımıza şifa, borçlarımıza eda nasip eyleye.
Yolumuzu yolsuza, yüzümüzü nursuza uğratmaya.
Gökten hayırlı rahmetler, yerden hayırlı bereketler; ana-babasına, toplumuna hayırlı evlatlar vere.
On sekiz bin alemle mümin, Müslim cümle kardeşlerimizi Muhammed- Ali gülbangından mahrum eylemeye.
Çağırdığımızda, bunaldığımızda Hızır yoldaşımız; Şah-ı Merdan Ali kardaşımız, Hünkar Hacı Bektaş Veli de haldaşımız ola.
Duası bizden, kabulü Allah’tan ola. Gerçekler demine, evliya keremine, gönüller birliğiyle gerçeğe Hû diyelim.
Cem, Alevilerin toplu halde yaptıkları ibadetin adıdır.
Kavram olarak Cem Arapça bir kelime olup toplanma, birikme, bir araya gelme manasına gelmektedir.
Cem’in kaynağı Kırklar Cem’idir.
Cem ibadetini diğer inançlardaki ibadetlerden farklı kılan en önemli unsur; Cem de bulunanların aynı zamanda toplumda hesap vermekle yükümlü olmalarıdır. Cem de bulunanlar bir birlerinden Razı Olmak zorundalar.
Cem de bulunan bir kişi başka bir kişiye dargınsa, bu iki kişinin dargınlıkları giderilmeden, barışmaları sağlanmadan Cem’e başlanmaz.
Alevilerin toplu anlamda temel ibadeti olan Cem, bir DEDE’ nin gözetiminde, önderliğinde yerine getirilir.
Cem ibadetine katil, hırsız, yolsuz, düşkün kimseler giremez.
Cem ibadetini kısa bir şekilde tanımlamak mümkün değil. Bu anlamda Cem’in ne olduğunu ve nasıl uygulandığını tam manasıyla kavramak için en yakındaki Cem evine gidip bilgilenmek gerekiyor.
Buraya kadar cem hakkında genel bilgiler verdik. Cemin anlam ve öneminin kavranılması için biraz daha detaylandırmak gerekiyor.
Son yüz yıldır kendinden mahrum kalan dimağların tekrar öze dönüşlerinin en esaslı yolu cemlerden, cem olmaktan geçer.
Toplumsal düzenin ve bireysel iç huzurun yolu, yani kendisiyle, doğayla ve çevresi ile barışık bir kişilik olabilmenin yolu; yüz yılların ötesinden süzülüp gelen değerlerle buluşmaktan geçer.
Belki tam manasıyla günümüz cemleri o olması gereken nurani atmosferlerin hakim olduğu boyutları, asırlardır cemlerden uzak kalanlara yansıtmıyordur. Bir çok yönüyle -pratik manada- eksiklikler, yetmezlikler olabilir. Bütün bu eksiklikler, yetmezlikler, praktize edenlerin ham ervahlıkları, bilinç bulanıklığı cemleri gerçek amacından daha az işlevli hale getiriyor olabilir. Bütün bu olumsuz diyebileceğimiz pratik durumlar cemlerin anlam ve öneminden bir eksilme meydana getirmiyor.
Her şeye çok çabuk bir şekilde ulaşılıp tüketildiği bu zamanlarda, cemede aynı şekilde yaklaşanlar bir menzil almazlar.
Pratikte bazı yetmezlikler yaşanıyor. Ancak bütün olumsuzluklara rağmen samimiyetle cem olmak isteyen, ikrarına sadık olanların kısa sürede cemin gerçek mana ve anlamını kavrayacaklarına, daha doğrusu cemi yaşayacaklarına şüphe yok. Ancak ihlaslı olmayan, şüpheci yaklaşan, cem meydanına bütün kötü duygu ve düşüncelerden arınmamış olarak gelenler için cem meydanı bir dar meydanı olacaktır.
Cem girerken ilk samimiyet sınavı girişte başlar. Cem meydanının kapısına niyaz edilir. Eşiğe basılmadan meydana varılır. Bunlardan önce ceme gelirken bütün art niyet ve ön yargılardan arınmış olarak, sadece bilinç yoluyla değil, aynı zamanda duygu yoluyla da, sezgisel olarak da cem yaşanılmaya çalışılır.
Cemden, semahtan, lokmadan, ferraştan, gülbanktan, gözcüden, ikrardan, 4 kapı 40 makamdan, deyiş ve duazdan, musahiplikten, çerağdan, dededen… ve daha nice sır içinde sırdan, yol içinden yoldan bihaber olan bilinç ve duyguların cemi basite almamaları gerekiyor. Eğer çok ucuz ve basit şekilde bir yaklaşım gösterilirse, bir tiyatro seyreder gibi yaklaşılırsa; o vakit asırlardır insanları ve insanlığı cemden mahrum bırakmak isteyen yezitlerin amaçları gerçekleşmiş olur.
Cem; huzuru arayanların, düzeni mükemmel şekilde kurup kurumlaştırmak isteyenlerin, kendini bilmek isteyenlerin, arınıp aklanmak isteyenlerin, ölüp yeniden doğmak isteyenlerin, sırrı hakikate ermek isteyenlerin, var olmak için yok olmayı göze alanların, semah dönüp gökyüzüne ağanların… dır.
Cem, ikrar verip ikrarına sadik olanlarındır.
Dara durmaktır cem, Mansur misali.
Aşkınlığın, yüceliğin yaşandığı, yaşatıldığı meydandır cem meydanı. Eğrinin düz olduğu, yalanın yersiz olduğu, Hakkın ve can’ın esas olduğu, bir olduğu meydandır cem meydanı.
Cem; mükemmelliğe, insanı, İnsani Kamil olmaya götüren yoldur.
Neydi ki cem?
Nasıl bir ibadet biçimidir cem?
İnsanın ve toplumun hangi ihtiyaçlarına cevap veriyor?
Nasıl anlatmalı cemi? Cem erenlerinin nur-u cemallerini, aşk-ı şevklerini, secdeye inen alınları, dara duran ve dara durduğunda Hakkın divanına durmuşcasına özünü meydana koyanları, yapılan cümle hizmetleri nasıl anlatmalı ham ervahlara?
Nasıl anlatmalı mutluluk ve huzurdan uzak olanlara, cemin bireysel mutluluk ve toplumsal huzur kaynağı olduğunu?
Nasıl anlatmalı bir pirden/mürşitten etek tutmayınca yolun yürünemeyeceğini, rehbersiz yolun bulunamayacağını, müsahibin/yol kardeşin olmaksızın yolculuğun tehlikelerle dolu olduğunu, nasıl anlatmalı cümle yolsuz kalmış olanlara?
Nasıl anlatmalı cem meydanını pir u pak eyleyen bacıların tıpkı süpürgeci Salman gibi her dem Mervanların gözlerindeki perdeyi kaldırmaya ve sahibi zaman Mehdi’nin geldiğinde görmek istediği temiz gönüllerin kirlerini süpürdüğüne? Bunu nasıl anlatmalı gönülleri kir pas içinde kalmış olanlara?
Nasıl anlatmalı zakirin bağlamasının sesinin meleklerin sesini andırdığını? Cemde söylenen deyişlerin, duazların, mersiyelerin, nefeslerin insanı başka alemlere götürdüğünü, nasıl anlatmalı daha içinde bulunduğu kabuğun bile farkında olmayanlara ötelerin ötesini?
Nasıl anlatmalı semahın bir oyun değil, ilahi bir aşk olduğunu ve semah dönenlerin cümle kainatla, varlıkla hemhal olup turnalar misali göğe ağdığını?
Nasıl anlatmalı delilin/çerağın uyandırılmasıyla/yakılmasıyla cümle kainatın aynı düzen etrafında uyandırıldığı/aydınlandığı ve asıl uyanmanın gönüllerde, yüreklerde, bilinçlerde gerçekleştiğini?
Delilin/çerağın uyandırılması/yakılmasıyla karanlıkta kalmış ne kadar güzellik varsa gün yüzüne çıktığını, nasıl anlatmalı gören körlere?
Ya bunca bencilliğin, çıkarın, mal ve mülk hırsının hakim olduğu zamanlarda cemde, cem erenlerinin gücü ve imkanı ölçüsünde getirip, bir birine katılıp Hak lokması olan ve paylaşımların en güzellerinden biri olanı, nasıl anlatmalı?
Nasıl anlatmalı gözcüyü? Gözcünün sadece cemi değil, cümle kainatı gözetip düzenlemeyi sembolize ettiğini ve aslında her şeyin bir düzen dahilinde olması gerektiğini, nasıl anlatmalı?
Ya diğer hizmetleri nasıl anlatmalı? Her biri kendi içinde birden fazla doğruya, güzelliğe, olgunluğa, insan-ı kamile ve aslında özünde Hakka yakın eyleyen hizmetleri nasıl anlatmalı?
Cem bir davettir. Her tür kirden arınmaya, kötülükleri iyiye yönlendirmeye, hataları ve yanlışları doğrulara çevirmeye, yaşama ve dünyaya anlam vererek anlam ve mutluluk dolu bir hayatı yaşamaya davettir.
Kinin, bencilliğin, öfkenin, hırsın ve bir cümle olumsuzlukların insan ve toplum hayatında yok olması, olmadığı takdirde de minimum düzeye indirilmesinin davetidir.
İnsan yarımdır, eksiktir. Cem, insanın tamam ve bütün olmasını, ham ervahlıktan çıkıp olgunlaşarak insanı kamil olmasına davettir.
Edep erkandır cem.
“Gerçeğin demine Hü” demektir cem.
Anlatılması zor, hemde çok zor.
Teker teker, günlerce, bıkmadan anlatılsa ve dağarcığında var olan cümle kelimeler, kavramlar defalarca kullanılsa bile anlatılmak istenenler hep bir noktada eksik kalacak.
Bu sebepte yaşamak, içinde olmak, hemhal olmak, bir olup bütünleşmek gerekiyor. O halde ancak anlaşılır – daha doğrusu bütün hücrelerde bulunacak şekilde yaşanılır.
Bütün bunlara rağmen bizler yinede dilimiz döndüğünce anlatmaya, yaşam biçimimiz haline getirerek somut bir şekilde anlaşılır kılmaya devam edeceğiz. Anlattıkça, yaşadıkça ve yaşadığımız güzellikleri cümle varlığa taşıdıkça, bizden başlayarak adım adım cümle varlık anlam kazanacaktır.
Cem İbadetinin Ayrıcalığı
Zahiri manada ibadetin amacı insanın kendisini ve cümle varlığı var etmiş olan yüce Yaratıcıya karşı kulluk görevini yerine getirmesidir. Bu anlamıyla ibadetin tanımı doğrudur da. Ancak zahiri mananın ötesinde batini manada ise insan ibadet ederek ham ervahlıktan çıkıp kemalet mertebesine ulaşıyor. Aslında asıl gayede budur. Ham ervahlıktan, çiğlikten çıkıp kemalete ulaşmak. Böylece kendimizle beraber cümle varlığa anlam ve mana vererek gerçeğin, hakikatin sırrına ermek… İbadet ederek asıl ulaşmak istediğimiz budur; irfaniyet, kemalet, insan-ı kamillik…
Allah’ın bizlerin ibadetine ihtiyacı var mı? İbadete ihtiyacı olan, her şeye kadir olan, her şeyi yaratmış olan yüceler yücesi Allah mıdır yoksa biz yarattıkları mıyız? Bu sorunun cevabi yeteri kadar açık ise asıl konumuza gelebiliriz.
Cem ibadeti biz Alevilerin toplu halde ifa ettikleri ibadetin adıdır. Asırlardan bu yana bizler bu ibadet ile yüce yaratıcıya karşı görevlerimizi yerine getiriyor ve yine bu ibadet ile insan-ı kamillerden olma isteğimizi pratikleştiriyoruz.
Cem ibadeti öz olarak, taşıdığı mana itibariyle ilk günkü gibidir. Toplumun gelişimine paralel olarak bazı biçimsel değişimlerin olmuş olması bu öz çekirdeğin genetik kodlarını değiştirmemiştir. Cem ibadeti uygulandığı müddetçede bu öz hep var olacaktır. Gelişen zaman ve değişen mekan itibariyle biçimsel olan ve taşıdığı özü asla zedelemeyen bazı formel değişimler cem ibadetinin anlam ve içerdiği amacı gölgelemiyor. Bu noktada yanılgıya gerek yoktur. Öz hep aynıdır ve hep de aynı kalacaktır.
Cem ibadeti öyle bir takım tarikatların yapmış oldukları zikir törenleri değildir. Yine bir takım ezoterik inançların ibadetleri (ritüelleri) ile kıyaslanamaz. Yine kendisini büyük ve tek tanrılı dinlerin yasal ve biricik temsilcileri olarak görenlerin yapmış olduğu ibadetlerle de kıyaslanamaz.
Cem ibadeti başlı başına bir fenomendir.
Cem ibadetinin kökleri insanlık tarihi kadar eskidir -sembolik olarak ilk insana kadar gider-. Ancak cem ibadetinin kavranılır şekilde insanlık hayatına girmesi Hakkın nurunun nübüvvet ve velayet şeklinde yer yüzünü şereflendirmesiyle olmuştur.
Cem ibadetini diğer bilinen ibadetlerden ayıran, farklı ve özel kılan nedir?
Cem ibadetini farklı ve özel kılan sadece cemin bir boyutu değildir. Bütün olarak, bütün boyutlarıyla cem ibadeti bilinen ve uygulanan diğer ibadet biçimlerinden farklı ve özeldir.
Cemin bütün aşamaları, yapılan bütün ritueller, yerine getirilen hizmetler, söylenen deyişler, okunan dualar yer yüzünde başka hiç bir ibadet biçiminde yoktur. Bütün bu özellikler ve güzellikler cemin bireysel huzur ve toplumsal düzen olarak yansımasını, hayatta karşılığını bulmasını sağlıyor.
Cem sadece bireylerin cem olup, bir araya gelip toplu halde Yaratıcıya yakarmaları, istek ve dilekte bulunmaları değildir.
Bununla beraber çok önemli bir işlevi daha yerine getiriyor cem ibadeti. O da toplumsal barışın, huzurun, düzenin en güzel şekilde yürütülmesi için ceme katılanların bir birinden razı ve hoşnut olması gerektiği ilkesidir.
Cemin temel işlevlerinden birisidir bu: Razı olmak ve rıza göstermek.
Ceme düşkün giremez. Düşkün birisinin, katil, hırsız, toplum karşıtı birisinin nurlu atmosferin hakim olduğu cemde yeri yoktur. Öyle birisine ceme katılanlar rızalık vermezler ve rızalık verilmediği zamanda cem ibadeti yapılmaz.
Düşkünün girmediği ceme ancak arınmışlar, insan-ı kamil olmak isteyenler, Hakkın ve halkın huzurunda özünü dara çekip üryan- püryan meydana baş koyanlar girebilir.
Nefsinin oyuncağı olmuş olanlar, bir insan katlederek bütün insanlığı katletmiş olanlar, emek ve çaba göstermeden başkalarının sırtından geçinenlerin cem meydanında yerleri yoktur. Onların olduğu yerde rızalık yoktur. Rızalığın olmadığı yerde ise cem olmaz.
Oysa başka inançlarda öyle değildir. Bu gün kiliseye de, camiye de, çeşitli uzakdoğu inançlarının tapınaklarına da hırsız, katil, düşkün girip ibadet edebilir. Ancak cemevine böyle birisi giremez. Bu bile başlı başına çok önemli bir ayrıcalık değil mi?
Cem meydani, küskünlüklerin giderildiği, haklı ile haksızın ayırt edildiği, kötü ve kötülüğün dışlandığı, iyi ve iyiliğin daim olunmasının sağlandığı meydandır. Öyle salt birey olarak yüce Yaratıcıya yakarma yeri değildir cem meydanı. Onunlar beraber toplumsal düzenin en sağlıklı ve güzel şekilde olması içinde ilkelerin olduğu ve bu ilkelerin gereklerinin yerine getirilip getirilmediğinin kontrol edildiği meydandır.
Öyle zor ve baskı ile veya çeşitli yaptırımlar uygulayarak insanların iradeleri dışında maruz kaldıkları bir uygulama değildir bu. Tamamen insanın özgür iradesi ile bu ilkeleri benimsemesi ile gerçekleşiyor. Gönüllülük temeline dayanan bir toplumsal sözleme…
Delil/çerağ, lokma, duazlar, nefesler, semah, on iki hizmet, rızalık, niyaz, dar… ve daha başka aşama ve uygulamaları ile cem, bilinen ibadetlerden farklı ve özel bir ibadettir.
Günümüzde daha çok öğreti cemleri şeklinde yapılan cemler esas cemlerin ön hazırlığı niteliğindedir. Kimse bu cemleri asıl cemlerle, Hakkın ve hakikatin hakim olduğu, semahlar dönüldüğünde evrenle bütünlüğün sağlandığı, cennet nimetlerinden hazırlanmış yiyeceklerden oluşan lokmaların paylaşıldığı, uyanan delilin cümle alemi aydınlattığı… cemlerle kıyaslamasın. Mucizenin, kerametin anlamsız olduğu, cümle cem erenlerinin bir ve aynı olduğu cemlerle kıyaslamasın. Bunlar herkesin anlayabileceği öğrenme cemleridir.
Bizlerin hayali, özlemi, uğraşı cümle insanlığın cem olması, cemin anlam ve öneminden haberdar olması ve zamanla cem erenlerinden olmasıdır. İnanıyoruz ki insanlık ancak böyle en ideal toplumsal düzene kavuşur ve en ideal bireysel mutluluğu yakalayarak anlamına uygun, mutluluk ve anlam dolu bir hayatın sahibi olur.
Yararlanılan Kaynaklar:
Mürsel Kami
Hüseyin Temiz
Dertli Divani
Mehmet Yaman
Derviş Tur
Esat Korkmaz
Haydar Kaya
İsmail Kaygusuz