sünni islamla olan maceramız tabii ki köye bir muhtarın dilekce ile camiye kadrolu imam istemesi ile devam etti. Fakat bu sürecten evvel nasıl olduğunu tam bilemediğim başka bir olayı anlatmak istiyorum.
Alevi köylerinden imam hatiplere giden çocuklar geriye tam bir sünni misyoneri gibi dönmeleri alevi köylerindeki en büyük kıyımdır. Yavuz Sultan ve oğlu Muhteşem Süleyman dan daha bir kıyıcı olmuştur bu kendi çocuklarımızın bize yaptığı kıyım.
Kılıçla silahla eğilmeyen baş eğmeyen alevi köyleri bu imam sarıklı kendi çocukları tarafından kıyıma uğradılar. Artık bir maaşlı alevi kökenli kendi çocukları vardı ama onların yavaş yavaş alevilikleri gidiyordu. Bu mesela komşu köyde cok cabuk bazılarında da hala devam eden bir asimilasyon ile aleviliğimiz imamın sarığında tesbihinde cehennem korkusunda cennet vaadinde eriyip gidiyor.
Bizim köyden Tokat İmam Hatip e giden 3 köylümü anlatmak istiyorum. Birisi amcam idi
Onunla uzun zaman sonra aynı şehirde yaşadım ve hakka yürüdüğünde oradaydım. Diğer biri ile İstanbul da tanıştım kısa boylu birisi idi zararsız kendi halinde ama geçimini orta halde sağlayan zeki biriydi. Önce bu ilk ikinin kısa süren İmam Hatip macerasını bitireyim. Biri dede cocugu olan amcam Hulusı ile namı ile gücek Seyfi imam hatipten kaçarak istanbula gitmişler. Amcam a sebebini sorduğumda bana hala neden dediren bir cevap verdi.
Yeğenim spor ve jimnastik dersi yüzünden kaçtık. Niye insan spor yapmaktan kaçarmı dediğimde cevabı şöyle oldu. Köyde spor yapmadığından takla atamamış gülmüşler
Oda Seyfi ye demiş kaçalım İstanbul a ve kaçmışlar.
Üçüncü köylümüz Yusuf Hoca herhalde köydeki durumlarının biraz daha kötü olması da bir sebeb olsa gerek kaçmayı istememiş ve İmam Hatip i iyi bir dereceyle bitirmiş ve sanırsam belirli yerlerde görev yaptıktan sonra doğuda sonradan il olan bir kazada müftülüğe kadar yükselmiş. Yusuf hoca da hatiplik Allah vergisi hala da öyle. Annem hakka yürüdüğü zaman Yusuf Hoca bir helallik verdirdi sokakta ağlamayan yok. Sünni bir komsumuz oğluna demiş ki oğlum ben ölüncede alevi ama olsun bu Yusuf Hocayı getir. Yani hatiplik Yusuf Hocaya Tanrı vergisi. Bu müftülük yaptığı yerde cami dolup taşıyor. O zamana kadar yarısı dolmayan cami Yusuf Hocayı dinlemek için dolup taşıyor. E tabii cami doldukca Yusuf Hocanın ünü de artıyor. Ünü artıkkca Yusuf Hoca dahada cosuyor tabii. Bu ara köye geldikçe de anne ve babası başta olmak üzere sünni islamı herkese anlatmıya ikna etmeye ve kendi deyimi ile bizim köylüleri cehennemde yanmaktan kurtarmaya çalışıyor. Tabii bu ikna turlarında sık sık köyün cem dedeleri ilede durmadan tartışıyor bazen kafası karışsada ikna olması cok zor.
Neyse birgün müfütülük görevi yaptığı yere bizim Tokat tan sünni bir köyden çalışmaya köylüler gitmiş. Namaz vakti gelince tabii meşhur hemşerilerin anlatıldığı camiye gitmişler. E Müftünün hemşerileri diye ön saflarda yer vermişler. Bizim Yusuf Hoca namaz bitimi yine Tanrı vergisi hitabıyla vaazını verir ağlamayan kendinden geçmeyen yok. Dışarı cıkınca sünni hemseriler Yusuf Hoca ya sorarlar. Hocam sen nerelisin Yusuf Hoca bizim köyün adını söyleyince afallamışlar ve tekrar sormuşlar. Cevap aynı Tokat yöresinin en tanınmış alevi köylerinden biri.
Neyde yavaş yavaş bu sünni hemseriler sohbetlerde anlatmışlar. Ya hoca cok iyide bir iyi olmayan yeri Kızılbaş olması . Tabii bu haber yayıldıkça Yusuf Hocanın ardında namaz kılanlar her gün azalmaya başlamış. Hocanın daha bir gayretle ettiği vaazlarda para etmiyor. Sonunda son kalan cemaattten birisi demiş ya hocam sen Kızılbaş imişsin bu yüzden senin ardında namaz kılmak olurmu diye tereddüt edenler gelmiyorlar demiş.
Sünni islamın gerici zihniyetinin ilk şamarını yiyen Yusuf Hoca istifasını vererek öğretmen okuluna gider ve hayatının geri kalan bölümünü çağdaş bir köy öğretmeni olarak devam eder. Şükür ki sünni hemserilerimizi oraya gönderene Yoksa bu Yusuf Hoca bizim köyü hep asimile ederdi. Tabii sünni islam dan gerekli dersi alan Yusuf Hoca köyde ki Dedelerden Durmuş dededen aleviliği öğreniyor ve çağdaş dünya görüşüne ekleyerek köyümüzün gelişmesi icin elinden geleni yaptı ve şu anda hala köyümüzün alevi kalmasında onunda büyük payı vardır.
Annemin hakka yürümesinde Yusuf Hoca artık iyi bir alevi insanıydı. Yusuf Hoca lakabı da müfütlüğünden değil köy öğretmenliğinden kalma.
İşte bir kaleninin dışardan değil iceriden feth edilmesine en güzel örnek. Aleviler oyuna gelmeyin. Kendi inancınızın gerekliliğine uygun hareket edin. İcinize Kuran Kursu adı altında sahte Muharrem İftarları gibi para yardımları ile gerici zihniyetin birlik ve beraberliğinizi bozmasına fırsat vermeyin.
Not: Bu bilgileri hakka yürüyen amcam Hulusi Şahin dededen dinlemiştim. Eksiği yanlışı fazlası olabilir.
Rıza Şahin