Arzuhal sunayım gül yüzlü yare
Hocam arz eylesin halimi benim
Derdine düşer oldum divane
Ölürsem yar yusun ölümü benim
Dağların çektiği karın elinden
Bülbülün çektiği harın elinden
Başım alıp gider yarin elinden
Ahir terk ettirir ilimi benim
Velim eyder dost günlerim sayılır
Kaçan yare gitsem engel duyulur
Yarelerim maden gibi oyulur
Gene bu yar bilsin halimi benim
Aşık Veli
Aşkın ateşine yanmıyan aşık
Onun sinesinde yaremi olur?
Dosta gidem diyom yollar dolaşık
Korkarım bellerde haremi olur.
Engel ara yerde olmuş haremi
Muhanetten niçin uman keremi
Lokman hekim sarabilmez yaremi
Dost eli değmezse çare mi olur?
Bir yar gerek ev halimden bilmeye
Ağlamışım takatim yok gülmeye
Aşık maşukunun halini sormaya
Böyle adet böyle türe mi olur?
Kahrını çekmeli bir sadık yarin
Hergiz yüzün görme beyhude körün
VELİM der yolunda ölün hubların
Böyle sultanların keremi olur.
Aşık Veli
Ayet nedir hadis nedir bilmeyen
Verdiceği ezan mıdır sela mı
Bir kamil mürşitten dersin almayan
Okusa da hatmedemez kelamı
Bir kamil mürşitten dersin almazsa
Okuduğu harfe amel olmazsa
Post sahibi postun aslın bilmezse
Tarih çalsa talip mısmıl ola mı
Tarik nedir tercüman ne, bil de var
Tarik dev olur da sonra seni yer
Himmet almadan ben muhammed’im der
Bilmez miraçta verilen selamı
Miraçta selamı verdi ol Habib
İrehber buyurdu farzdır musahip
Yaramı saramaz bilmeyen tabip
Bu derdin sahibi ağla güle mi
Kurdu bu yola Hak Muhammet Ali
Farz sünnet buyurdun oldu bir deli
Yine kendi özün yokla ey VELİ
Sen ki iyi eden bunca cihanı
Aşık Veli
Ayn-i cem içinde olan bir naşi
Müşkül halletmesi güç olur imiş
Gözede sızar mı her çayın taşı
İrakip bağrı tuç olur imiş
Tilki ile üleş yemem haylarım
Arslan ile bile çıkar yaylarım
Bu manayı alanlara söylerim
Almayanın hali nic’olur imiş
Rehbersiz yükünü tutmuş ağırdan
Mürebbi bilmeyen sapar çığırdan
Bezirganım deyü yüke seğirden
Onun bahacığı pul olur imiş
Münkirin bağrı tuç şad olup gülmez
Bin mana söylesen birinden almaz
Bağbansız bahçenin meyvesi olmaz
Türlü meyve verse piç olur imiş
“Elif” ile “be”den mana almayan
Mürebbisin musahibin bilmeyen
Dört kapının selamını vermeyen
Lokması zehirden ac’olur imiş
Velim eyder başımıza iş geldi
Dostun gülü bağrımıza taş geldi
Evvel derdim bir ikene beş geldi
Gönülden muhiplik güç olur imiş
Aşık Veli
Beddua kaşların kirpiklerin oktur
Hüsnünden mestundur yasin-i taha
Mevadır gözlerin menendin yoktur
Sen oldun cihanda sevabilata
Kudretten söylerim cemalin didar
Yüz ondört sureyi hüsnünde dilber
Dişlerin incidir lebin mücevher
Mübarek dillerin okur la feta
Er Rahman Rahimsin rahmet kanisin
Sıtk ile sevenim candan canısın
Şarabın tahura la mekanısın
Bakiyadır ismin hem kıyamette
Lütfeyle sevdiğim günahkarına
Bir dem Mansur oldum durdum darına
Yedi ayet bahşeyle hemen varına
Sen oldun Veli’nin gönlünde puta
Aşık Veli
Ben dostumun yollarını gözledim
Gözlerim ki gül yüzlü dost gelmedi
Çıkar çıkar yar yolunu gözlerim
Gözlerim ki gül yüzlü dost gelmedi
Sinem parelendi aşk ataşından
Değirmen yaptırdım çeşmim yaşından
Mecnun gibi pınarların başından
Söylerim ki gül yüzlü yar gelmedi
Mecnun Leyla dedi mevlaya yetti
Dostun haki payi gözüme tüttü
Can intizar sinem bülbüller öttü
İzlerim ki gül yüzlü yar gelmedi
VELİM eydir işin ah-u zarınan
Hayli zaman buluşadım yarınan
Hasretin yaktı aşkın narınan
Sızlarım ki gül yüzlü yar gelmedi
Aşık Veli
Ben hocamdan böyle duydum gaziler
Yezide ilanet gavura bile
Birbirinden ayrılmıştır bazısı
Yezide ilanet gavura bile
Kafir şehit etti habib’in dişin
Kerbela’da kesti Hüseyn’in başın
Eğer insan isen burasın düşün
Yezide ilanet gavura bile
Kafir İbrahim’i hem nara attı
Yezit Ali evladına kastetti
Hak düşmanlarına teberra etti
Yezide ilanet gavura bile
Hasan Hüseyin’i kafirler sardı
Ali duydu hasmın donunu deldi
Nice yüz bin kere Zülfikar çaldı
Yezide ilanet gavura bile
Kafir korkusundan müslüman oldu
Zülfikar darbından imana geldi
Anlar Al’evlada hep düşman oldu
Yezide ilanet gavura bile
Velim eyder cemisine ilanet
Hak buyurdu kamusuna ilanet
Ülkesine tabasına ilanet
Yezide ilanet gavura bile
Aşık Veli
Beni mecnun etti aşkın ilahi
Fakir kulun bu sevdaya salan yar
Kul olupta gösterince irahi
Cebrail uğrunda delil olan yar
Bir ismindir La İlahe İllallah
El hata şanında okudum Billah
Çar noktanın kündü Ba’yi Bismillah
Dört kapıda kırk makamı bulan yar
Işıtıp gönlümü bahçe bağ eden
Şu yareme merhem çalıp sağ eden
Yeşil pençe ile nasip dağıtan
Darı çeç üstünde namaz kılan yar
Okudum ayeti ay mim iken
Onların darına durdum lamekan
Yer yok iken cümle alem su iken
Ta ezelden kandilde duran yar
Velim eydir canım kurban her zaman
Gönlümde kalmadı zerrece güman
Medet mürvet Ali evladı el aman
Cümlenin üstüne sultan olan yar
Aşık Veli
Bin canın içinde görsem tanırım
Seçerde vaz gelmem billah yar senden
Adulardan ben hayfımı alırım
Alır da vaz gelmem billah yar senden
Yar beni düşürdü tora al ile
Gönlümü eğliyor şirin dil ile
Demir çarık ile hırka şal ile
Gelir de vaz gelmem billah yar senden
Yar elinden zehirlenir ölürüm
Serim sağ oldukça vaz mı gelirim
Ya sen benim ya ben senin olurum
Göçer de vaz gelmem billah yar senden
Divane eyledin şu ben fakiri
Yar yoluna öleceğim ahiri
Sanem gibi yedi yıllık zehiri
İçer de vaz gelmem billah yar senden
Velim eyder ben bu arı terk ettim
Ar namus gömleğin eğnimden attım
Bir canım var yar yoluna terk ettim
Ölür de vaz gelmem billah yar senden
Aşık Veli
Bir çift kem söz deyü gelmiş yüzüme
Vallah billah kem demedim güzel dost
Acı tatlı yarin şirin sözüne
Hak bilir ki ham demedim güzel dost
Dost dosta meydanda cidasın atar
O zaman belki de muhabbet artar
Arifler arifi vezinde tartar
Kemden sorup kem demedim güzel dost
Dalga vursa gemilerim dökülse
Hak muhabbet eder anda sevilse
Dostu görsem kasavetim dağılsa
Gayrısına gam demedim güzel dost
Velim eyder koç derneği derilse
Mert olan bell’olur divan kurulsa
Benim yaralarım yardan sarılsa
Gayrı ilaca em demedim güzeldost
Aşık Veli
Bir çift turna geldi dost ellerinden
Öter garip garip bizim illerde
Çevrilir dolanır göle konmaya
Korkarım yad avcı vardır göllerde
Sakın ey sevdiğim Urum kışıdır
Yağmur yağar ciğalarım üşütür
Konup göçmek evliyalar işidir
Kon da göç ki söylenesin dillerde
Eşinden mi ayrıldın nedir firgatin
Çık Yıldız dağına bir sema tutun
Orda Pir Sultan var ervah’ı zatın
O geçirir sizi coşkun sellerden
Gamlanma sevdiğim senindir hane
Sılaya mı gitmek arzettin yine
Ali kılavuzun olsun bu sene
Kimse değip dolaşmasın yollarda
Gidince sılaya varınca böyle
Kemlik gördün ise iyilik söyle
Derdim çoktur halim Pire arzeyle
VELİ gibi olmuş var mı kullarda
Aşık Veli
Bir garip başınan kaldım arada
Ya cihana hayran eder yar seni
Küll-i varlığımı ben verdim yare
Ya bir ulu kervan eder yar seni
Her gördüğüm ela göze bus demem
Olur olmaz kallaş yare dost demem
Şu cihanda yalancı yar istemem
Gerçek ise kurban eder yar seni
Yalancı ne bilsin onun tadını
Hak ehl’olan çeker onun havfını
Hasbeten lillahi ansam adını
Ya Mısır’a sultan eder yar seni
Derviş olsam giysem şalı abayı
Abdal olsam gezsem ili obayı
Eğnime giysem de türlü hibayı
Ya soyar da üryan eder yar seni
Velim eyder gülşanım var gülzarım
Bülbül güle hasret gülyüzlü yarım
Bir canla baş ise meydana korum
Ya meydana berdar eder yar seni
Aşık Veli
Bizden yüzün nikaplamış bürümüş
Efendime ölü derler bazılar
Dar fenadan dar bekaya yürümüş
Alnıma yazıldı kara yazılar
Gerek Ali gerek oğlu nic’ola
Ona öldü diyen engeller öle
Efendisi göçen aşık nic’ola
Hiç başına gelmiş var mı gaziler
Adem’den ileri bu dert var idi
Aşıkın gözünü kan yaş bürüdü
Muhammet de bu dünyadan yürüdü
Dermansız ok değdi yaram sızılar
Dermansız ok değdi kar etti cana
Anınçün ağlarım hem yana yana
İmam Hüseyin’in göçtüğü sene
Meleşir koyunlar, koçlar, kuzular
Veli’m eyder yerin göğün arası
Açıldı sekiz uçmağın kapısı
Gözüme görünmez onun hepisi
Deli gönül efendisin arzular
Aşık Veli
Bu dünyada rehber talibe haktır
Muhammet miraca gel olduğu için
Dört kapıdan ileriye yol yoktur
Hakkın dört kapıda el olduğu için
Dört duvarın üzerine yol kurdu
Lahmike Lahmi hem musahip oldu
Mürşitliği İmam Cafer’e verdi
Ezeli mürşit Al’olduğu için
Dört usta yarattı dördü de kendi
Kendi talip oldu yola bend oldu
Onun için halkı gümana saldı
Yarattığı cana kul olduğu için
Kul olmayan sultan olmasın dedi
İnanmayan iman bulmasın dedi
Sünneti üç buyurdu farzı da yedi
Yed elekten geçip hallolduğu için
Yedi elekten geçip pişti halloldu
Dostun zülfü aşk sazına tel oldu
Arı yokken miracında bal oldu
Şaraben Tahura dol olduğu için
Şaraben Tahura bal süt dört ırmak
Yalnız Muhammet taama sunmak
Mümine farz oldu inanıp kanmak
Muhammet doludan lâl olduğu için
VELİM eydir bu yol doğru yoldur
Yola beli diyen cömert ganidir
Mürşit önündeki hakkın kuludur
Muhammet kırklara yâr olduğu için
Aşık Veli
Bugün gamda gördüm zülfü siyahı
Gülmedi sevdiğim bilmem ne haldir
Gelip hiç sormadı halim ahvalim
Sormadı sevdiğim bilmem ne haldir?
O sultandır her işlerin sebebi
Alnın ortasında gördüm habibi
Yaralara merhem olan tabibi
Sarmadı sevdiğim bilmem ne haldir?
Ben o yari sevdiğimden sorarım
Bugün dünya yarın ahret ararım
Kalmadı derdimden sabrı kararım
Kalmadı sevdiğim bilmem ne haldir?
Derd-i aşkı ile abdal oldum ben
Öldürüp de ara yerde etme kan
Gözlerimde gevher dizimde derman
Kalmadı sultanım bilmem ne haldir?
VELİM eydir aklım başımdan gitti
Sağlığımda beni salaca etti
Cenazeni kılam deyi ahdetti
Kılmadı sevdiğim bilmem ne haldir?
Aşık Veli
Cebrail Habibe vahi getirdi
İçinde ayeti Nasruminallah
Dedi ey Cebrail yazan kim idi
Dedi perde ardından ya Resulullah
Dedi karındaşım hulus ile var
Sıtkıle bakarsan görürsün mutlak
Cebrail bir dahi nazil oldu ki
Gördü perde ardından ol Resulullah
Dedi ey Cebrail gördün bildin mi?
Dedi bilen sensin elhükmilillah
Elif kametinde Kur’an nakleder
Bir kılında okunur bin Kulhüvallah
(B) altında bir noktada Ali’dir
yerin göğün irşadı bayi Bismillah
VELİM eydir bu cihanın varlığı
Dedi ey Şah sensin ol gani Allah.
Aşık Veli
Cemalin sevdiğim sadetli dostum
Özüm seninle bir değil midir?
Bu aşkın elinden yandım kül oldum
Beni mecnun eden yar değil midir?
Her andıkça aşkın beni coşturur
Aşkın dalgasını boydan aşırır
Tuzak kurmuş sevdiğini düşürür
Siyah ebruların ar değil midir?
AŞIK VELİM hayran oldum bakmadan
Kaşların hükmeder canım yakmadan
Böyle dostun cefasını çekmeden
Ölüm de bir yandan kar değil midir
Aşık Veli
Cemi kuşlar arzulamış yarını
Süleyman tahtına yar deyü ağlar
Seher vakti dinlen bülbül zarını
Gülden ayrı düşmüş har deyü ağlar
Telli turnam tellerini düzmeye
Kalem alıp çığaların yazmaya
Yeşil başlım göllerinde yüzmeye
Salında yad avcı tor deyü ağlar
Baykuş viranede aşıktır taşa
Selman kısmet verdi hem kurda kuşa
Kerkez körlüğünden indi üleşe
Yaşım da bin beş yüz var deyü ağlar
Mahbub-ı zamanın tutisi öter
Kumru dost dedikçe dertlerim artar
Gövel turnam Şah’a gider bir katar
Şahinin pençesi zor deyü ağlar
Bir kuş vardır ala idim duasın
Aslı nerededir bilmez yuvasın
Bir tüyünde Ayet birinde Yasin
Veli de sebakım ver deyü ağlar
Aşık Veli
Cenabi Bari’den ihsan olursa
Gönlümün gamını atmak muradım
Tedbirle takdir mutabık olursa
İmam-ı Hüseyn’e gitmek muradım
Bu ne imiş gonca hara dağlamak
Elifi taç urub kemer bağlamak
Bir niyetim Kerbela’ya uğramak
Şahın katarına ermek muradım
Yüz sürelim Muhammet Mustafa’ya
Bunca mümin müslim ersin safaya
Bundan böyle arzumanım küfe’ye
Üç beş eyyam hizmet etmek muradım
VELİM eydir arzum vardır vechinde
Zülfikar oynuyor Çin ü Mâçin’de
Cümlemizde bir kubbenin içinde
Ol şah-ı merdana gitmek muradım
Aşık Veli
Cevretme sevdiğim var git yoluna
Şu benim derdime çare bulmazsın
Sen nasıl tabipsin yoktur merhemin
Yarem yürektedir sara bilmezsin
Yoluna koymuşum eldeki varı
Her gelip geçtikce selam ver bari
Yıkıp harap ettin gönlüm sarayı
Çünki bir taşını koya bilmezsin.
Aşık VELİM yar yolların gözlerim
Ciğerimi aşk oduna közlerim
Ne durursun ağlasana gözlerim
Bir daha yarini göre bilmezsin.
Aşık Veli
Cihan ne su iken ne derya iken
Arşta yeşil kandil nur olmadı mı?
Zehra yıldızından yüzbin yıl evvel
Kudretten bir top nur inmedi mi?
Ol nur idi üç mürşitin atası
Allah, aşık Muhammet’tir putası
Allah bir Muhammet Ali ötesi
Ol zaman üç isim bir olmadı mı?
Üç isim mucizat topun atalı
Atıp atıp el veripte tutalı
Dedi bana kaç saattir yatalı
Dedi sana kırkbin yıl olmadı mı?
Kırk bin yıl olduğun o demde bildi
Cebrail Ali’ye bir elma sundu
Okudu tekbirin hem yedi dildi
Ol zaman arifler bir olmadı mı?
Arif sındı saldı cihanı biçti
O nurun şevki hep cihana düştü
Hak bir avuç toprak deryaya saçtı
Derya kuruyupta yer olmadı mı?
Kün dedi cihanın binasın kurdu
Nice bin yıl evvel bu yolu sürdü
Muhammet Veyisin nurunu gördü
Dosta aşık olup yar olmadı mı?
O dem şeriatı beyan eyledi
Tarikatta kondu göçtü yayladı
Marifette binbir kelam söyledi
Dosta aşık olup yar olmadı mı?
Şeriat dediğin şart-ı kavidir
Tarikat da oğlan uşak evidir
Marifet de gerçeklerin soyudur
Hakikat de bin bir sır olmadı mı?
Hakikatte bin bir sırra erenler
Lahmike lahmi kavmine girenler
Muhammet Ali’nin yerin soranlar
Üçler meydanında bir olmadı mı?
Geldi üçler beşler kırklar yediler
Bu yolu erkanı onlar koydular
Dünkü gelen aşık bu mu dediler
O zaman ervahlar bir olmadı mı?
VELİM eydir ervahlar ezelden birdir
Katremiz haktır kandilde nurdur
On iki imamlara biatım vardır
Hüseyin kerbelada Pir olmadı mı?
Aşık Veli
Çeke çeke bu dert beni öldürür
Gönül nazlısını bulana kadar
İnsan vaz mı gelir nazlı yarinden
Yanıp ateşlere ölene kadar
Gözüm yaşın name saldım gel imdi
Eğer tabip isen yarem bil imdi
Ferhat gibi şirin yari bul imdi
Ararım yarimi bulana kadar
Gözüm yaşın name saldım götürür
Derdime bir hazık tabip getir
Yarim küsmüş melül melül oturur
Ölme yar karşımda gülene kadar
Velim eydür kande benim vatanım
Tükendi takatim yoktur mecalim
Azrail gelmişte istiyor canım
Alma yar yanıma gelene kadar
Aşık Veli
Çıkayıdım altı ağacın bellere
Görünür pirimin elleri bugün
Dost götürdü bilmediğim yerlere
Beni destan etti dillere bugün
Şemsi kamer dağlarına çıkınca
Bana kıyıp beni böyle yakınca
Arada kan olur engel bakınca
Kılıçtan geçirsin başkaları bugün
Rakipler bakmasın o kem göz ile
Azdan kavga olur azdan az ile
Güzel sevmek dostluk olmaz söz ile
Divan ihsan etsin kullara bugün
Yare peşdah çekip orda kalsam ben
El bağlayıp divana dursam ben
Varıp dergahına yüzler sürsem ben
Beyaz bade sunar elleri bugün
VELİM eydir Amasya’ya varınca
Irmaklar kan ağlar didem dolunca
Sene bin iki yüz kırk yedi olunca
Efendim bileydi hallerim bugün.
Aşık Veli
Çıkıp çar köşeyi seyran eyleyen
Hünkar Hacı Bektaş Veli kendidir
Cümle dertlerime derman eyleyen
Hünkar Hacı Bektaş Veli kendidir
Güvercin donunda süzülüp inen
Darı çec üstünde namazın kılan
Doksan bin erlerin postunu alan
Hünkar Hacı Bektaş Veli kendidir
Aslan olup yol üstünde oturan
Selman idi ona nergis getiren
Zahmeride yanıl elma bitiren
Hünkar Hacı Bektaş Veli kendidir
Tepeyi at edip taşı söyleten
İşaret eyleyip günü dönderen
Sarının öküzün kurda yediren
Hünkar Hacı Bektaş Veli kendidir
Kadıncık anaya gel dedi geldi
Helva soğumadan Kabeye vardı
Seksen bin evliyanın postunu aldı
Hünkar Hacı Bektaş Veli kendidir
Nefsine uyup yolundan azan
Kudretten kaynar ol kara kazan
Ol demde devin bendini çözen
Hünkar Hacı Bektaş Veli kendidir
VELİM bu sözümde var mıdır yalan?
Münkirin gönlünü gümana salan
Doksan konaklık yolu kuşlukta alan
Hünkar Hacı Bektaş Veli kendidir
Aşık Veli
Çok cehdettim menzilime yetmedim
Bilmem yaralarım neden onulmaz
Gidem dedim nazlı yare gitmedim
Bilmem yaralarım neden onulmaz
Katıymış feleğin yayı kılıcı
Bir dost bulamadım derdim yanıcı
Ah ü zarla bu dert beni alıcı
Bilmem yaralarım neden onulmaz
Sen de benim ah ü zarım duymadın
Çok çağırdım tamamına saymadın
Ya ben çağırmadım ya sen uymadın
Bilmem yaralarım neden onulmaz
Kimse bilmez yürekteki derdimi
Acep pirim etmen m’ola yardımı
Güzel dostum kestin m’ola virdimi
Bilmem yaralarım neden onulmaz
Ey Veli derdini tabibe söyle
Gene bir tabipsin sen merhem eyle
Aşık yaralı mı ben gibi böyle
Bilmem yaralarım neden onulmaz
Aşık Veli
Çoktan beri ben dostumu görmedim
Gönül ister görüşmenin vaktidir
Fırsat bulup gonca gülün dermedim
Kelp ırakip bilişmenin vaktidir
Ben de derdim taşımayım gussa gam
Yüze gülücü yar dahi gamdan kem
Bu günlerde leblerinden emmezsem
Yandı yürek alışmanın vaktidir
Aşkın ateşinden sinem oldu nar
Dünya merde gendir muhannete dar
Hoyrat ile atıştırdım beraber
Dostlar bize gülüşmenin vaktidir
Bir gün gel ederler ehil yanına
Biz de yete idik ulu düğüne
Gaziler birikmiş koç direğine
Herkes payın bölüşmenin vaktidir
Aslandan pay alır mert oğlu mert var
Bilir misin bu sinemde ne dert var
Veli’m der görürsen ehil-i hikmet var
Dost elinden dol’içmenin vaktidir
Aşık Veli
Dahi inanmazmısın (ey) kanlı yezit
Devranı döndüren Ali değil mi?
Miracı hayale uğradı habip
Hatemi indiren Ali değil mi?
Necef deryasına kılıcın attı
Derya bulut olup havaya kalktı
Nisan rahmetini andan halketti
Deryayı coşturan Ali değil mi?
Zahirde mehdide sır etti başın
Ta ezelden beri aşkın cünbüşün
Doksan bin okunan ayetin başın
Okuyan okutan Ali değil mi?
VELİM eydir bilmez bunun ötesin
Ol hayrünnisanın kendi nefesin
Uzatıp ta ne ararsın ötesin
Bu mülkün sahibi Ali değil mi?
Aşık Veli
Değirmenler döner gözüm yaşından
Gönül çarka döner gider dost deyü
Yar dedikçe yarelerim sızılar
Dertli sinem yanar gider dost deyü
Bir kişinin bir sultanı olmazsa
Garip kalır ha bir zaman gelmezse
Sevdakar olurum o yar gülmezse
Garip gönlüm sunar gider dost deyü
Rakip taan etmiş Ali zatına
Bilmem nice varır Hakk’ın katına
Yar dedikçe gönül aşkın atına
Hemen durmaz biner gider dost deyü
İrakip la’l ile mercanı bilmez
Alım-satım edip hercanı bilmez
Bu edna bir canda bir canı bilmez
Heman niyaz kılar gider dost deyü
Velim eyder ben dostu hak belleyi
Kelp irakip gelmiş dostu dilleyi
Ben ise uğruna koydum kelleyi
Baş meydanda döner gider dost deyü
Aşık Veli
Deniz gibi dalga ile döğüşür
Akarım inanın Ali dost deyü
Sevme deyü ferman etse padişah
Severim inanın Ali dost deyü
Sevme deyü haber etse beğleri
Dahi ben severim andan yeğleri
Kerem gibi ah edince dağları
Yakarım inanın Ali dost deyü
Aşık isen maşukuna sen de yan
Dost dost için telef olur gün a gün
Evvel himmet ile aslan pençesin
Takarım inanın Ali dost deyü
Aşık olan kelle verir yarına
Benim yarim çıka çıka salına
Keskin kılıç ile meydan yerine
Çıkarım inanın Ali dost deyü
Velim eyder koparırım tufanı
Yari dilleyenler gelsinler hani
Efendimin izni ile cihanı
Yıkarım inanın Ali dost deyü
Aşık Veli
Derde tabip oldum tabibi buldum
Sordum ki tabibin derdi benden çok
Her derdin dermanı ondadır bildim
Ne hikmet ki kendi derdi binden çok.
Dertli olan düşünmesin boşuna
Neler gelir kul olanın başına
Tecrübe eyledim hakkın işine
Her derdi kendine reva gören hak.
Demek ki günahım çok ne idi suçum
Derdiniz çok ise tabibe açın
Ehlibeyt’e gam yoldaş olduğu için
Aşık isen dertli sinen oda yak.
Hak böyle buyurdu bina kurunca
Ağlamayı gülmeye eş verince
Tabibler tabibi dertli olunca
Besbelli ki bu alemde dertsiz yok.
VELİM eydir ahu zar ise
Hak yardım eylesin işin zor ise
Danışmaya bir müşkülün var ise
Kerbela’da Şah Hüseyin Hür’e bak.
Aşık Veli
Derdine düşüp de abdal olduğum
Bir kaşları kara meralim geldi
Hasretiyle sararıp ta solduğum
Hublar yakışığı ceranım geldi
Kaşlarında kul eylemiş kendini
Eme idim leblerinin kandini
Bin cevrile yıktın gönül bendimi
Hemi yıkıp hemi örenim geldi
Dostu gören aşık olmaz mı hasta
Gözler mevali de kirpikler meste
Kaşların hub eğmiş yaradan usta
Bir melek simalı cananım geldi
Gaziler serimi sevdaya saldı
Beni abdal edip arkamca güldü
Şu garip başımdan aklımı aldı
Hemi alıp hemi verenim geldi
Hurinin gılmanın melektir zatı
Yoktur bu cihanda onun kıymeti
Bir hüsn-i melek Ali züriyeti
Mısır’dan Yusuf-i Kenan’ım geldi
Velim eyder geldin gevher kanıma
Tığ-ı gamzen ile vurdun sineme
Dem be dem mah dilber girme kanıma
Gene kend’eliyle saranım geldi
Aşık Veli
Dertli olan düşünmesin boşuna
Kul olanın neler gelir başına
Tecrübe eyledim Hak’kın işine
Her derdi kendine reva görmüş Hak
Deme ki günahım çok neydi suçum
Derdiniz çok ise dertliye açın
Ehl-i Beyt’e gam yoldaş olduğuyçün
Aşık isen dertli sinen od’a yak
Hak böyle buyurdu bina kurunca
Ağlayıp gülmeye aşka erince
Tabibler tabibi dertli olunca
Besbelli ki bu alemde dertsiz yok
VELİM eydir işim ah-u zar ise
Hak sana yardımcı işim zor ise
Eğer bu kelamda hilaf var ise
Kerbela’da İmam Hüseyne bak.
Aşık Veli
Derya kenarında gemi oynatan
Dalga vurup coşası var gönlümün
Ali Zülfikâr’ı çalaldan beri
Kaynayıpta coşası var gönlümün
Deryanın bekçisi ol Hazreti Hızır
On sekiz bin alem olmuş muntazır
Mürşidim padişah mürebbim vezir
Üç tuğ çeker paşası var gönlümün
Halimiz ayandır ol efendime
Durmasa himmet buyursa kendime
Kerbelâda yatan ol efendime
Çifte tatar koşası var gönlümün
Tecellamız şehitlerin cevrine
Urum eri Horasan’ın Pirine
Yerde gökte evliyanın dâr’ına
Bir saatte düşesi var gönlümün
VELİM haktır bilmeyene söz gelir
Dolanır dünyayı gönül tez gelir
Arşta kürşte olan mahlûk az gelir
Yed-iklim dört köşesi var gönlümün.
Aşık Veli
Dost dost diye hayaline yeldiğim
Dost ise ayırmış özünü benden
Çatık kaşı benlerini saydığım
Çevirmiş nicedir yüzünü benden
Hani dost uğruna can baş verenler
Hasbeten söylesin gözle görenler
Şimdi bizden yüz çevirdi yarenler
Evvel sekitmezdi gözünü benden
Gözüm yaşı döner m’ola sellere
Bu ayrılık har düşürür güllere
Evvel aşna idim her bir hallere
Şimdi sakınıyor sözünü benden
Sadık gerek dost yoluna soyuna
Gönül kail haktan gelen oyuna
Besbelli ki oynayamam yayına
Anınçün kaldırmış nazını benden
Her sabah naz ile gelip geçerken
Doldurup da al badeler içerken
Velim ey der ak göğsünü açarken
Şimdi nikaplamış yüzünü benden
Aşık Veli
Dost iline giden sail dur eylen
Muhabbet namenin sırası geldi
Mevlayı seversen hemen bir eylen
Şimdilik gönlümde burası geldi
Gelmedi sevdiğim bilmem ne güne
Tahammül kalmadı düne bu güne
Hayal hayal gözlerimin önüne
Sevdiğim kaşının karası geldi.
Bunca yetimlerin meddar kalınca
Boynuı eğri benzi sarı olunca
Çıkmaz bu dert benden ben ölmeyince
Yürekte dertlerin yaresi kaldı.
Mektubum o yare var böyle söyle
Bunca hasiretlik kalır mı böyle?
Eğlenme gurbette gel kerem eyle
Vallahi VELİ’nin göresi geldi.
Aşık Veli
Dosttan ayrı lokma yemeyin derdim
Nasip elden ele gezdiren vardır
Serim verem sırrım demeyim derdim
Dostu sevdiğine sezdiren vardır.
Aşıklar her cana demez bir şeyi
Yükü yüke denkler devirmez tayı
Kimisi ah çeker ağlar su deyi
Onu deryalarda yüzdüren vardır.
Bu ilmi kübradır bilenler bilir
Bilmeyen beyhude bundan ne anlar
Benim gibi şaşkın aşık ne bilir
İnciyi mercana dizdiren vardır.
İnci mercan lal’ü gevher takınır
Kıymetini bilen alır sokunur
Hakikatte hak kelamı okunur
Bu ilmi hikmeti yazdıran vardır.
VELİM eydür yalvarırım yare ben
Yarin eşiğine yüzler sürem ben
Kırklar meydanında engür şaraben
Kudret desti ile ezdiren vardır.
Aşık Veli
Dört kapıdan kırk makamdan olmayan
Dede derviş sultan desek yalandır
Ettiği hizmetin aslın bilmeyen
Faydası yok yalan yere dolandır
İptida rehbere yetür elini
Mürşit bul da arz ede gör halini
İndirir kisvetin bağlar belini
Bilmezse yorulup yolda kalandır
İrehberden pirden bir el tutmazsa
Mürşide özünü teslim etmezse
Sırrını meydana koyup satmazsa
Bilin ki hak ona hasım olandır
İrehberin eleğinden geçmezse
Mürşit bulup müşkülünü seçmezse
Balı zehirden ayırıp içmezse
Mahşerde bir yüzü kara olandır
İrehber buyurmuş doğru yolu bu
Zulumattan kurtarmazsa talibi
Buyruk tutmaz değişirse kalıbı
Bu cihana dört ayaklı gelendir
Velim eyder bu sözlerim sakidir
Yalan değil hocam böyle okutur
Kulun azraile bir can borcudur
Mürşit önünde ol eda kılandır
Aşık Veli
Edna gönül yine kalktı yürüdü
İmdat sende kaldı bozatlı hızır
Çevre yanım boz dumanlar bürüdü
İmdat sende kaldı bozatlı Hızır
Süt oluk tekke’ye uğrasa yolum
Ol Kürebaba’ya malumdur halim
Bu ellerin kışı gayet çok zalım
İmdat sende kaldı boz atlı Hızır
Velim eydir ah-ı zar işim
Kuran-ı azime bağlıdır başım
Benim o sultanla çoktur savaşım
İmdat sende kaldı bozatlı Hızır
Aşık Veli
Eğer bir kâmilde kemal ararsan
Özünü bilene âlâ dediler
Daim dese inanmayın her cana
İtibar eylemen dile dediler
Altın olmaz sikke vursalar tuca(*)
Harçlık etsen seni götürmez hacca
Hakkın buyruğunu söylemeyince
Buyruk haktır amma kula dediler
Bir kul kusurunu eğer görmezse
Özünün uğrusun(* ) ele vermezse Hakkın buyruğuyla amil olmazsa O sığmaz götürmen yola dediler(**)
Ersen kamil ile konup göçersen
Yola gelmez doğru yoldan kaçarsan
Şerheyleyip hakkın sırrın açarsan
Onun yüzündendir bela dediler.
Hakkın gizli sırrın söylemez yada
Dilinle yandırma başını oda
Gülün bülbül için halk etti hüda
Kargayı kondurma güle dediler
Gülün aslın bilip hara katarsan
Burda aldığını şurda satarsan
Günde bin defa secdeye yatarsan
Gene onun işi hile dediler
Gerek artık eksik söyledim sözüm
Mürşit meydanında saf oldu özüm
Bir ulu deryaya açıldı gözüm
Yahşi yaman ayrı ola dediler
Ayırdılar yahşi ile yamanı
Denk etmezler cevahirle samanı
Dilden gideremezsen zan-ü gümanı
Birgün bu yol ona yola dediler
Velim eydür bu yola girmez ise
Ar ile özüne sitem etmezse
Buyruk Şahımerdandır tutmazsa
Ahır yüzü farıs ola dediler.
() tunca () özün uğrusu:özün sözün birliği,özün doğrusu () özü sözü bir olmayını tarikate almayın demek istiyor
Aşık Veli
El vurup yâremi incitme tabip
Bende hayat bulmaz hicraneler var
Destin vurup tamir eylersin amma
Tamir kabul etmez viraneler var
Yareler döşenmiş figana başlar
Görelim ki kadir mevlam ne işler
Şu adüler bize deli demişler
Daha bizden önce divaneler var
Dert için ağlayan tabibe gelir
Arayanlar elbet dermanın bulur
VELİM derki kimde ne var kim bilir
Çekti gülizar etti elde neler var
Aşık Veli
Ela gözlerine kurban olduğum
Arzuladım seni pir deyü geldim
Gece gündüz hayaline yeldiğim
Yarama bir merhem sar deyü geldim
Pek perişan oldum seni seveli
İkrar verdim ta elestten evveli
Kaşları mahihap gözler mevali
Şöyle bir efendim var deyü geldim
Senden ayrılalı dahi gülmedim
Ben gönlümü her deryaya salmadım
Şunda her güzelden vefa bulmadım
Yine imdat sende car deyü geldim
Eğme kaşlarını kasavetim var
Güruh-u Naci’den asil zatım var
Yusuf Kenan gibi muhabbetim var
Bir melek şimali yar deyü geldim
Veli’m eyder pirden tuttum elimi
İkrar verdim pek bağladım belimi
Ya öldür ya azat eyle kulunu
Ya benim muradım ver deyü geldim
Aşık Veli
Elestü deminden böyle verilmiş
İrakip elinden cefamız bizim
Hazret-i Mevla’dan gelen çileyi
Her ne kadar çeksek sefamız bizim
İhlas olan aşık çekmez mi çile
İtibar piçedir kalmamış kula
Nadanın yanında indik bir pula
Ancak sarraf bilir pahamız bizim
Aşıklar yahşiyi yaman seçer
Ustalar boyuma kemhalar biçer
Birimiz doldurur birimiz içer
Mest-i müdam olmuş dehamız bizim
Safi Kübra vechullahta hak dedi
Hakk’ı bilen kendi özün yok dedi
Ayna al da cemaline bak dedi
Yoktur ihlas kulda hatamız bizim
Velim eyder nizam tutan ademdir
Cebrail Mikail sırr-ı Hüda’dır
Muhammed kırklara yettiği demdir
Engür ezen eldir şahımız bizim
Aşık Veli
Elhamdülillah ki bildim hüdayı
Rabbülalemiyne sırrı gedayı
Errahmanirrahiym bulduk hüdayı
Maliki Yevmiddiyn olduk aleme
İyya kenabüdü gözümün nuru
Ve İyya Kenastaiyne verdik ikrarı
Ehtinessıratel Mustakiym yari
Sıratelleziyne çaldık kaleme
Enamte aleyhim dedim ya Ali
Gayrulmadubu aleyhim dedim beli
Veleddallin dedik kaldırdık eli
Gözlerim dost yolun durduk selama
Fatiha suresi indi şanına
Ezelden kurbandır canım canına
Kimseler ermedi senin sırrına
İsmin derceyledim ayın ye lâma
Fatiha suresin vechin okudum
İsmini zikretmeyen kula kakıdım
Şükrolsun mataım kumaş dokudum
İhsan eyle kapındaki kuluna
Şükür olsun bir menbadan yarattın
Bin ervahtan ervahıma nur kattın
Meleklere hamurumu yoğurttun
Aşıklık defterin sundum elime
VELİM eydir haktan aldım dersimi
Muhabbet çekici yaktı örsümü
Okuduğum ayet bilmem dersimi
Hakkın bir kelamı geldi dilime.
Aşık Veli
Erenler de serden baştan geçtiler
Seven böyle sever İmam Hüseyni
Kelleler kestiler kanlar saçtılar
Seven böyle sever İmam Hüseyni
Okudu incili yoydu düşünü
Akıttı gözünden kanlı yaşını
Keşiş verdi yed’ oğlunun başını
Seven böyle sever İmam Hüseyni
Velim eydir böyle olmaz halınan
Hak sevilmez yalanınan dilinen
Evladınan kelleyinen malınan
Seven böyle sever İmam Hüseyni
Aşık Veli
Esen seher yeli var söyle hemen
Yarim bu hasretlik kala mı böyle
Bu dert bana kıyamete kalacak
Yarim bu hasretlik kala mı böyle
Aşık yorulmuştur maşuk bulunmaz
İrakip yolları kesmiştir varılmaz
Güzelsin sevdiğim sensiz olunmaz
Yarim bu hasretlik kala mı böyle
Ben senin aşığın sen benim Leyli’m
Senden gayrılara düşer mi meylim
Yüz bin cevreylesen vaz gelmez gönlüm
Yarim bu hasretlik kala mı böyle
Velim eyder bu dert beni almaz mı?
Bu dert bana kıyamete kalmaz mı?
Bu cevri çekmeyen aşık olmaz mı?
Yarim bu hasretlik kala mı böyle
Aşık Veli
Evvel bahar yaz ayları gelince
Kızıl ırmak kenarını sel alır
Biter mor menevşe boynun eğince
Kız oğlana nergiz alır gül alır
Haşarı de deli gönül haşarı
Ah ettikçe ela gözler yaşarı
Çok çıkarma zülüflerin dışarı
Esen poyraz zülüfünden tel alır
Eğme hançerlere benzer bileğin
Hak katında kabul olsun dileğin
Yavaş salın usul boylu meleğim
Eller fittir gidişinden hil’alır
Kumrular oynaşır çimenli gölde
Bülbülün arzusu bir gonca gülde
Aşık Velim gider isen bu elde
Korkarım ki nazlı yari el alır
Aşık Veli
Geşt eyledim şu cihanı gezmeğe
Ben üstattan gayrı ulu bilemem
Marifet ilminden alıp satmağa
“Elif” okumadan “dal”ı bilemem
Bir el gerek pirden etek tutmağa
Halfe gerek hırka taç urunmağa
Mürşit gerek müşküller halletmeğe
Rehbersiz gidilen yolu bilemem
Bir kişi rehbere mürşide yetse
Nakes hak cemine göz gönül katsa
Kişi sevdiğinin lebinden tatsa
Aşka ondan özge dolu bilemem
Ol doludan içen mest olur müdam
Daima ezberim virdimde Hüda’m
Canıma cellatlık etse bir adam
Ol züldan sayılır hali bilemem
Bunu böyle tutmak gerek ey Veli
Cihana dolu geldi ol Kızıl Deli
Hocam Şah-ı Merdan sebakım Ali
Ben Bektaş’tan gayrı ulu bilemem
Aşık Veli
Gönül arz edelim balım oğlunu
Gece gündüz intizarım ol yare
Şeker şerbet leb-i balım gücenmiş
Demiş ki zülfünden çekeyim dare
Gece gündüz şahım kılarım ahı
Amasya tahtında güzeller şahı
İmanı olana bu sözüm sahi
Hasretten sinem oldu çal pare
Şükür olsun gençlerden gence
Ötüşür bülbüller gülleri gonca
Dostun bastığı toprağa gelince
Gözüme göründü Belh ü buhara
On iki imamlar çektiler çile
Nice veliler de gitti bu yola
Yusuf gibi Mısır’a hem sultan ola
Akıbeti hizmet kılan bu kare
Mürvetim var ne haddim var dil olmak
Benim gibi geda sana kul olmak
Senin ihsanındır bize gel olmak
Himmet eyle hasiretler yüz süre
Amasya tahtında Çin ü Maçin’de
Bihamdillah derler duyduk kaçında
Sene 1244 içinde
Yüz sürdüm Hayder’e Gani Hünkâr’e
Velim eyder dostu ziyaret eyle
Hasiret olanlar kavuşa böyle
Hacı Bektaş Veli sen imdat eyle
Sen el katmayınca sağılmaz yara
Aşık Veli
Gönül yüksek uçma uğrarsın kışa
Uçan kanatların yorulur bir gün
Oku Cavidan’ı cehd etme boşa
Elinde defterin dürülür bir gün
Arif olan canlar ilimden bilir
Vade yeter birgün nöbetin gelir
Sanma ettiklerin yanına kalır
Ettiğin günahlar sorulur bir gün
Ebu Cehil Şemr’e kazdı bir kuyu
Kişiye yoldaştır fiiliyle huyu
İstersen kem işle istersen iyi
İstediklerin verilir bir gün
Yedullah ayetin oku cihanda
Sanma ki bakisin bu fani handa
Herkes Hakk’ı ister ulu divanda
Bin ayak bir kaba girilir bir gün
Velim gerçeklere eyle niyazı
Mümin olan tutmaz kini buğuzu
Divan-ı dergahta tartarlar bizi
Hak mizan terazi kurulur bir gün
Aşık Veli
Görecek gözüm var imiş
Çok şükür balım çok şükür
Sürecek yüzüm var imiş
Çok şükür balım çok şükür
Çilehane beleninde
Abı zem zem akar orda
İçti gönül kandı burda
Çok şükür balım çok şükür
Dede bağında dervişler
Seherde ötüşür kuşlar
Müminin kalbinde kışlar
Çok şükür balım çok şükür
Üçler kapısından geçtim
Ol aslan ağzından içtim
Bir ulu sultana düştüm
Çok şükür balım çok şükür
Aş evinde kara kazan
Kızıl Deli dersim yazan
Kürre başlarında gezen
Çok şükür balım çok şükür
Secdem var çatal kapıya
Özümü verdim tapuya
İmamlar orda hepiye
Çok şükür balım çok şükür
Kırklar meydanına girdim
Yüzümü pirlere sürdüm
Atasın evlatta gördüm
Çok şükür balım çok şükür
Meydanda oturan babalar
Sineme vurdu cidalar
İçerler beyaz badeler
Çok şükür balım çok şükür
Gök eşikte Şahı Merdan
On ikisi tamam orda
Kabe, Kerbela hep orda
Çok şükür balım çok şükür
VELİ yüz sür imamlara
Bu dergahta tamamlara
Muhammet Ali onlara
Çok şükür balım çok şükür
Aşık Veli
Gözüm aştım bir gafletten uyandım
Sultan Seyit Ali sana sığındım
İmamları vird eyledim dayandım
Sultan Seyit Ali sana sığındım
Ayağını kazanın altına yaktı
Hazreti Hünkar haline baktı
Ali ismine Kızıldelilik taktı
Sultan Seyit Ali sana sığındım
Yağını yakmayınca pişmedi
Kaynadı amma kazandan taşmadı
Ondan içmeyen aşıklar coşmadı
Sultan Seyit Ali sana sığındım
Dört ustadır dört duvarın yapısı
Meğer dördü bir elmanın yarısı
Ali veli cümlemizin varısı
Sultan Seyit Ali sana sığındım
Nuh’unan beraber gemiyi çatan
Kayanın başından kendini atan
Akça Dağda urum elinde yatan
Sultan Seyit Ali sana sığındım
Velim eydür bin kan ile gelmişem
Sen sultansın ben günahkar olmuşam
Evvel ahiri seni bilmişem
Sultan Seyit Ali sana sığındım
Aşık Veli
Haktan emir oldu geldim cihana
Gözüm açtım mayil oldum o burca
Kamil oldum hak kelamını okudum
Elif kaddim dal yazıldı o burca
Aynımıza yazılmıştır yazılar
Hakkı seven talip pirini arzular
Yeryüzünde hiç yol yoktur gaziler
Arş yüzünden bir yol gider o burca
Konan bezirgandır göçende hoca
Ne gündüzüm gündüz ne gecem gece
Ol ne burçtur cümle burçlardan yüce
Muhammed miraca gider o burca
Gökten uçan cebraildir peridir
Bir gül vardır muhammedin teridir
Bir kapısı şahı merdan Alidir
Elvan elvan nurlar yağar o burca
Velim eydir arayıpta yanmışım
Erenler deminde bir pay almışım
Eğer kabeysen yerin yapmışım
Her gönülden bir yol gider o burca
Aşık Veli
Hel hel ettim hamaradan mağradan
Dediler bir Suna gitti bu yola
Elim ile evlerini göçürdüm
Telli Suna gitti derler bu yola
Başına bağlamış hindi balası
Belasını rakibinden bulası
Akbaba tekkesi Elburs* kalesi
Dediler bir Suna gitti bu yola
Başına bağlamış hindi dediler
Aşıklar lebinden emdi dediler
Vardı Başkışlaya kondu dediler
Dediler bir Suna gitti bu yola
Gitmiyor yavrunun hayali sözü
Yarim sürmelemiş eladır gözü
Kalaycık geçidi Hocabey öz
Dediler bir Suna gitti bu yola
VELİM eydir yetemedim ilkinden
Göremedim püskülünden börkünden
Kündelenden Köklü yoldan Sorgundan
Telli Suna gitti derler bu yola.
Aşık Veli
Hiç mi inanmadın benim sözüme
Ahırında belli oldu hilen yar
Gelin geçen hoş görünün gözüme
Sencileyin bulunmaz mı çelen yar?
Beni attılar bir zindan içine
Sormadılar şu garibin suçu ne,
Bir vali emretse dar ağacına
Merhametin yok ki elden alan yar.
Aman dilber çok iş bilir ustasın
Melul mahzun gezer bilmem hastasın
Sinem puta ettin mekan istersin
Muhkem idi alamadım kal’an yar.
Varıp yadlar ile aşna olursun
İntizar ederim haktan bulursun
Ben gidersem sende yarsız kalırsın
Koyun olda ciğerinden melen yar.
Dilber senin anan nasıl anadır
Gerdanında benler tane tanedir
Sormadın sevdiğim yedi senedir
AŞIK VELİ kapınızda kölen yar.
Aşık Veli
Horasan ilinden Anadolu’ya
Islahata geldi Pir Hasan Dedem
Seyreyle didemden akan selini
Islahata geldi Pir Hasan Dedem
Peşinden ordusu gayet fırkatlı
Taçları yeşildir dilleri tatlı
Böyle er görmedim gayet heybetli
Islahata geldi Pir Hasan Dedem
Haydarı Berek’e bekçidir koydu
Necef denizinden kılıcın aldı
Tahta kılıç ile çok kafir kırdı
Islahata geldi Pir Hasan Dedem
Ol Berek dağında Haydar seslenir
Varan deli akıllanır uslanır
Tahta kılıç kılıfında paslanır
Islahata geldi Pir Hasan Dedem
Aksede üstünde gördüğüm böyle
Gülyüzlü efendim gördüğün söyle
Pir Otman Baba’ya bir niyaz eyle
Islahata geldi Pir Hasan Dedem
VELİM der ki şüphesiz Ali
Bir ismi Hasan’dır bir ismi Ali
Niyaz et Allah’ın sevgili kulu
Islahata geldi Pir Hasan Dedem
Aşık Veli
Huriler gılmanlar dergaha gelir
Aşkı kervan etmiş eline karşı
Dudular kumrular seherde öter
Bülbül aşık olmuş gülüne karşı
Zahirde dostumun eline baksam
Dere olup dostun gölüne aksam
Ben bir sail olsam seyyaha çıksam
Giderim dostumun eline karşı
Dost bezirgan olmuş ben olsam esir
Köle diye alsa bulmasa kusur
Gerdanın dar olsa ben olsam mansur
Asılsam zülfünün teline karşı
Nice aşık astı zülfünün teli
Beni hasta etti hüsnünün yeli
Ya şah yeli olsam ya seher yeli
Eserim dostumun eline karşı
VELİM eydir gözleydim o yar gelir mi
Kasavet gönlümün gamın alır mı
Kuru kovanda hiç hasiyet olur mu
Arı aşık olmuş balına karşı
Aşık Veli
Hüseyinin şehit düştüğü günler
Ne duruyon ağlasana gözlerim
Ehl-i beytten akar bu ayda kanlar
Ne duruyon ağlasana gözlerim
Alçak Murat su vermedi çağlasın
Kumlu çöller dile gelsin söylesin
Ehl-i beyti seven canlar ağlasın
Ne duruyon ağlasana gözlerim
Göğe gölge oldu sancak yasıldı
Gelinin duvağı kana basıldı
(su yolunda) Celal Abbas’ın kolları kesildi
Ne duruyon ağlasana gözlerim
Kasımla Fatıma muradın aldı
Al ile yeşili dürülü kaldı
Kiriş attılar imam Zeynel boğuldu
Ne duruyon ağlasana gözlerim
Velim eydir imamların nuru var
Kerbelada imamların sırrı var
Oniki ay da ağlasak yeri var
Ne duruyon ağlasana gözlerim
Aşık Veli
İlmi hakikatten sival sorarsan
Onu da her cana diyebilin mi?
Varlığın var ise desti post eyle
Birini artıya koyabildin mi?
Kime layık görmüşlerdir duayı
Arif olan boylar umman ovayı
Bir sofrada yedi katar deveyi
Onu bir oturuşta yiyebilin mi?
Deve yerken arif seni görürse
Arayıp da çiğ yerlerin bulursa
Katarın birisi eksik gelirse
Altı katır ile doyabilin mi?
Mümin eli neylen sen sana bakın
Sen seni yukarı tutmaktan sakın
Doksan Bin koyunu çaldırma sakın
Onu da daraltmadan sayabilin mi?
90 bin koyunu sağdığım şarda
Onu bir küleğe koyduğum nurda
124 meyit yatar bir handa
40’ına bir tas su koyabilin mi?
Çok deryalar geçtim yare varırken
Susuz öldüm dört ırmağı görürken
İsrafil arışta sela verirken
Yedi kat yeraltında duyabildin mi?
VELİM eydir harfe ereyim dersen
Hakkın cemalini göreyim dersen
Sorgusuz cennete gireyim dersen
Candan sevdiğine kıyabildin mi?
Aşık Veli
İsmi Hamdullah dı gürbüz er idi
Aşıklara sadıklara yar idi
Ta baştan ayağa münevver idi
İnci mercan gevher lal ağlamaz mı?
Açardı dükkanı gevher satardı
Dertli olanlara derman katardı
Dudu kumru kafeslerde öterdi
Kumru dan ayrılan dal ağlamaz mı?
Varayıdım türbesinin başına
Yüz süreydim toprağına taşına
Yaktın şu sinemi aşk ataşına
İsmini zikreden dil ağlamaz mı?
Sene 1263 oldu
Varam dedim varamadım suç oldu
Don değişti şu dünyadan göç oldu
Kervanı kesilen bel ağlamaz mı?
AŞIK VELİM eder derdim yüz oldu
Gecinden isterdik gayet tez oldu
Yaz bahar ayları döndü güz oldu
Bağa gazel düşse gül ağlamaz mı?
Aşık Veli
İsmini zikreder her daim kullar
Urum diyarında er Hacı Bektaş
Müminler müslümler gözedir yollar
Hasretin gözlerim gel Hacı Bektaş
Hasretin gözlerim akıtır kanı
Pirim mahzun edip ağlatma beni
Bu sınık yaremin emi merhemi
Bu sınık yaremi sar Hacı Bektaş
Bedir olup yeter olsa bir cana
Ziya verir üç yüz altmış cihana
Kolu bağlı sen yetirme divana
Divanda oturan sen Hacı Bektaş
Ol Ali olup ta zülfikar çalan
Sırrı Mustafasın eylemem güman
Horasan’dan Hindistan’a kul salan
Yemen’de Veysel-i yar Hacı Bektaş
Dimişki şehrinde zindana giren
Müminler şad oldu verince selam
İmam Zeynel ile danışan kelam
Bin bir ayetleri nur Hacı Bektaş
Gazilere dalga verip coşturan
Ahmet Zenci ile teberler çalan
Mısır’da mervan’dan kayıflar alan
Eba müslüm gelen sen Hacı Bektaş
Teber çalar Eba Müslüm serveri
Bin kafir kılanda verir haberi
Teber sadâ verir Lâ feta Ali
İmamlar hayıfın al Hacı Bektaş
VELİM eydir niyaz kılın o mâha
Halim arz eyleyim gül yüzlü şaha
Yüzü karasın yetirme dergaha
Noksan isyan bizde bol Hacı Bektaş
Aşık Veli
İşitmezler yalancının ününü
Dudu kumru bülbül zarı da olsa
Bağ’u bansız bahçenin gülü derilmez
Ayvası turuncu narı da olsa.
Nazenide garip gönül nazeni
Yanıyor yüreğim ezel ezeli
Bir hoyrata meyil veren güzeli
İstemem cihanda huri de olsa.
Ben neyleyim gülsüz bahçeyi barı
Güle ne sebeple katmışlar harı
Bülbül isen diken kahrı çek bari
Çek bir zaman benzin sarı da olsa.
Önünden gülmeyen sonra gülemez
Dert çekmeyen dert kahrını bilemez
Şimden sonra gönül mesut olamaz
Veli’nin yanında yar’i de olsa.
Aşık Veli
İşte geldim işte gittim
Yalan dünya sana n’ettim
En sonunda böyle bittim
Günüm geldi geçti gitti
Yalan dünyada eğlendim
Gülgüle üzre beğlendim
Geh al geh kara bağlandım
Günüm geldi geçti gitti
Dediler ne hayıf oldu
Meyitim meydanda kaldı
Çağırdılar imam geldi
Can Kur’an’a düştü gitti
Bakar dünya dalımızdan
Bilmediler halimizden
Ayırdılar ilimizden
Köşe bucak uçtu gitti
İndirdiler kabirime
Sığındım gani kerim’e
Nurbağ attılar serime
Gözüm yaşı düştü gitti
İmam talkına başladı
Ne güzel sevap işledi
Komşular bizi boşladı
Geri döndü kaçtı gitti
Sualciler sual sordu
Herkez ettiğini buldu
Hamle kıldı topuz çaldı
Tebdilimiz şaştı gitti
Kul Veli’m der oldu tamam
Emir haktan nesin diyem
Yardım eyle on’ki imam
Ten toprağa düştü gitti
Aşık Veli
Kamil ehl’i olanı sınamak olmaz
Gönül tanıdın mı sadık dostunu
Cahil yar seveni kınamak olmaz
Gönül tanıdın mı sadık dostunu
Sadık dost gerekir halimden bile
Ağlarsam ağlaya gülersem güle
Ağladıkça çeşmim yaşını sile
Gönül tanıdın mı sadık dostunu
İyi günde sadık dostlar çok olur
Başa bir hal gelse kötü yok olur
Var günde uğruna ölen pek olur
Gönül tanıdın mı sadık dostunu
Sadık dostum benim ile salına
Hasiretim dost bağının gülüne
O dünyada bu dünyada buluna
Gönül tanıdın mı sadık dostunu
Velim eyder Hacı Bektaş Veli’m var
İntikam Tanrısı Sultan Balım var
Şu dünyada ayrılık var ölüm var
Gönül tanıdın mı sadık dostunu
Aşık Veli
Kelep kelep olmuş dostun zülüfü
Mah yüzüne dökmüş gider eğlenmez
Bilmem Hocabey’li bilmem Köşekli
Bir kız göçün çekmiş gider eğlenmez
Yedeğine almış bir katar maya
Haline münasip bir kaşı taya
Sarı salta ile sıktırma saya
Hilal kaşın yıkmış gider eğlenmez
Adını sorarsan huridir huri
Tığ-ı müstakimden uygun her yeri
Yüreğim başına bıraktı narı
Cayır cayır yakar gider eğlenmez.
Bir çift güzel gördüm salınıp gider
Cemalin şulesi beni del’eder
Kaşlar hilallenmiş gözler el eder
Döner döner bakar gider eğlenmez.
VELİM eydir bu güzeller nereli
Ak gerdanda çifte benler sıralı
Uzak gitmez bu güzeller buralı
Kan bulanık akar gider eğlenmez.
Aşık Veli
Kerbela çölünde gönlüm arzular
Varayım pirim şah Hüseyin’e
Her andıkça yarelerim sızılar
Derdim yansam kıblem ya Hüseyin’e
Nasibim atılsa Bağdat şarına
Mayil idim Mansur gibi darına
Secde etsem imamların nuruna
Derdim yansam kıblem ya Hüseyin’e
Senin abdalların per semah döner
Her zaman okunur kandiller yanar
Her sabah her sabah secdeye iner
Şemsi ile Kamer mah Hüseyin’e
Muhammed Ali’nin evladı yari
Şehitler içinde sevgili huri
Şehitler serdarı imamlar piri
Kan revan akar ah Hüseyin’e
Velim eydir yarelerim sızılar
Kerbelada şehit düşen gaziler
Yalın ayak başı açık kuzular
Dökülür meydan da şah Hüseyin’e
Aşık Veli
Kınamayın ağlar melûl gezdiğim
Aşık maşukunu del’eyler imiş
Bir mahitabın ateşi közü
Yakar şu sinemi kül eyler imiş
Gelin bakın ateşime közüme
Can dayanmaz firkatine nazına
Gül yüzlü yar geldi baktı yüzüme
Basar bendeleri yol eyler imiş
Hublar göçü geldi geçti yol etti
Kimse bilmez elif kaddim dal etti
Aktı çeşmim yaşı çaylar sel etti
Çevirir önünü göl eyler imiş
Su değilim akam akam durulam
Ya biner mi aşk atına yorulan
Yusuf gibi Zeliha’ya sarılan
Satar kendi özün kul eyler imiş
VELİM eydir yare kullar olurum
Yar sarmazsa bu yâreden ölürüm
Çektiğim çileyi bir ben bilirim
Ademe neylerse fil eyler imiş.
Aşık Veli
Kimse bilmez yüreğimin derdini
Derdimin dermanın bilen Allah’tır
Kan revan eyledim çeşmim yaşını
Sefil ağlatıp güldüren Allah’tır
Ağlatmayınca vermedin sefa ah
Hacetimi yazıp veren güzel şah
Hâce hâcesi de Ali’dir billah
Aşıklara üstad olan Allah’tır
Kimin esir eder kul diye satar
Kiminin derdine dermanlar katar
Herkesin nasibin bir yana atar
Rızkın ardı sıra salan Allah’tır
Muhammet Ali de kelamı bulmaz
Bu derde giriftar olmayan bilmez
VELİM eydir dünya kimseye kalmaz
Bu dünyada baki kalan Allah’tır
Aşık Veli
Kirpikler mevali kaşlar yay gibi
Ben bugün pirimi gördüm vallahi
Onbeşinde bedirlenmiş ay gibi
Görünce salavat verdim vallahi
La feta illa Ali özünde
La Seyfe illa Zülfikar gözünde
Ayetin benleri çoktur yüzünde
Ayet ezberimdir virdim vallahi
Ayet benleri de yüzünde çoktur
Hüseyin üstünde okunacaktır
Efendime layık hediyem yoktur
Bir canım isterse verdim vallahi
Ku’an ‘ a yakışır bu şirin sözler
Mahitap hüsnünde baharlar yazlar
Bahçede açılan güller nergizler
Hakk’ın emri ile derdim vallahi
Veli’m eyder dosta kurban varımız
Bülbül öter gül içinde harımız
Güzel sevmek bizim kisb ü karımız
Şükür maksuduma erdim vallahi
Aşık Veli
Mecnunum Leyla’mı gördüm
Bir kerece baktı geçti
Ne sordu ne de söyledi
Kaşlarını yıktı geçti
Soramadım bir çift sözü
Ay mıydı gün müydü yüzü
Sandımki Zühre yıldızı
Şavkı beni yaktı geçti
Ateşinden duramadım
Ben bu sırra eremedim
Seher vakti göremedim
Yıldız gibi aktı geçti
Bilmem hangi burç yıldızı
Bu dertler yareler bizi
Gamze okun bazı bazı
Yar sineme çaktı geçti
Velim eydir ne hikmet iş
Uyumadım ki görem bir düş
Zülüfünü kement etmiş
Boğazıma taktı geçti
Aşık Veli
Medhedeyim sevdiğim zülfünü
Bin yıl övsem bir teline az gelir
Yüz bin tayla, yüz bin köle, yüz bin kul
Varlığım olsa da versem az gelir.
Yüz bin fındık altınının haznesi
Yüz bin deve yükü cevahir hası
Yüz bin şehristanın iki ülkesi
Varlığım olsa da versem az gelir.
Yedi kıral memleketin halini
Yedi padişahlık birin malını
Bir şahın da ülkesiyle ilini
Varlığım olsa da versem az gelir.
Yüz bin devreylesem elli bin fakı
Ya Ali olmazsa ya cömert saki
Hesabın göremez bin dahi oku
Varlığım olsa da versem az gelir.
Velim eydür bahçenizde gülüm var
Mansur olan gelsin dostça zülfüm var
Elde varlığım yok tatlı dilim var
Yine dostun bir teline az gelir
Aşık Veli
Meşayih-i Kübra böyle emretmiş
Allahü ekber la ilahe illallah
Muhammet miraca onunla gitmiş
Allahü ekber la ilahe illallah
Muhammet semanın yedi katında
Al’ümmeti imamların zatında
İsm-i azam budur imamların zatında
Allahü ekber la ilahe illallah
Hemi gider kendi hemi devesi
Salacadan gelir Ali’nin sesi
Oniki imamların hutbe duası
Allahü ekber la ilahe illallah
Hasan Hüseyin kundakta yatardı
Melekler aldı da arşa götürdü
Cebrail Habibe vahiy getirdi
Allahü ekber la ilahe illallah
Kalem titreyip feryat edende
Fetahna süresi arşa gidende
Bir elmayı yedi pare edende
Allahü ekber la ilahe illallah
Hutbe-i duvazda imamlar dizildi
Hak emretti dört karışta süzüldü
Yer gök kurulmadan evvel yazıldı
Allahü ekber la ilahe illallah
Velim eydir La İlahe illallah
Sevmişem pirimi hasbeten lillah
İkrarım pirime amentü billah
Allahü ekber la ilahe illallah
Aşık Veli
Mısır ülkesine sultan olmadan
Kenan illerinde kul olmak ola
Beylerin eğninde atlas olmadan
Abdallar sırtında çul olmak ola
Gel gönül fark eyle astarı bezi
Cana hayat verir kamilin sözü
Ne duyucu, deyici ol her sözü
Beyhude cevaptan lal olmak ola
Nigah, ikrar, güftar üçünü birden
Üçünü bir bilen himmet al pirden
Hutbe okunmazsa İmam Cafer’den
Arifler katında zül olmak ola
Her ne ister isen iste sen benden
Cümle mahluk hoşnut olurlar senden
Hakikatsiz kavim gardaş olmadan
Kamil akil uslu el olmak ola
Velim eyder kısmet isterim Hak’tan
İnayet umarım ol güzel şahtan
Beylerden paşadan hem padişahtan
Her bir hali ile kul olmak ola
Aşık Veli
Muhammet Mustafa miraç deminde
Dedi esselamı aleykessela
Ali El Murtaza kırklar ceminde
Dedi esselamı aleykessela
Dünyada yok idi ne ün ne seda
Bir yeşil kubbe halk etti hüda
Kubbenin içinden geldi bir nida
Dedi esselamı aleykessela
O kubbenin köşedesi on iki
Fatıma’dan ziya bulmuştur hepi
İçinden açıldı nurdan bir kapı
Dedi esselamı aleykessela
Akıl ermez ol Ali’nin işine
Okuttu Kuran’ı mermer taşına
Bilal’da çıkınca selâ taşına
Dedi esselamı aleykessela
VELİM eydir şemsi kamer dulundu
Aynanın üstüne düştü bölündü
Tevalla Tecalla niyaz kılındı
Dedi esselamı aleykessela
Aşık Veli
Nas-ı hoyrat gelip hoyrat yarattı
Bed-huy ile Adem Hakka yaramaz
Ateş ile koysan pamuğu odu
Er olmayan birbirini saramaz
Od ile pamuğu saran erlerin
Hergiz nazarından çıkmaz Pirlerin
Başının boranı gitmez pirlerin
Ol Hakk’ın rahim doğru göremez
Eğer dört kapıda eli olmazsa
Hutbesin okuyan Ali olmazsa
Hakk’ın buyruğunun kulu olmazsa
Dahi kördür kendi kendin göremez
Arif olup her manadan duymazsa
Aşık olup aşk dalgasın silmezse
Şeriatı gömlek edip giymezse
Kadem basıp tarikata giremez
Şeriatın tarikatın binası
Gönüllerden siler mürşitler pası
Marifette işittiremez sesi
Hakikatta gizli sırra eremez
Dört kapıyı kırk makamı bilmezse
Üç sünneti yedi farzı kılmazsa
Binbir yerde gizli sırra ermezse
İrfan bahçesinin gülün deremez
Velim eyder irfan bağı korumuz
Ancak Mansur olan bulur darımız
Seyyit Nesimi’dir bizim pirimiz
Şeyhi şeytan olan bize yaramaz
Aşık Veli
Nasip olur Amasya’ya varırsan
Giden sail selam getir pirimden
Hublar şahı Hamdullahı görürsen
Giden sail selam getir pirimden.
Hayali gönlümden çekerim ahı
Acep görür müyüm gül yüzlü şahı
Bunca aşıkların sırrı penahı
Giden sail selam getir pirimden.
Mecnun gibi bir sevda var başımda
Cihan sele gitti çeşmim yaşından
Kim ayrılmış ben ayrılam eşimden
Giden sail selam getir pirimden.
Sene 1244 de beyan
Kırkların ceminde görmüşem ayan
Mürsel göbeğinde taze bir civan
Giden sail selam getir pirimden.
VELİM eydür dost köyüne varınız
Balım Sultan olsun size kılavuz
Benim pirim Amasya’da yalınız
Giden sail selam getir pirimden.
Aşık Veli
Nereden gelişin böyle
Dost ilinden gelen sail?
Gül yüzlümden haber söyle
Dost ilinden gelen sail
Vardın mı Ferhat taşına
Nazar kıl çeşmim yaşına
Sorhuç takınmış başına
Dost ilinden gelen sail.
Sultan Beyazıda vardın mı?
Cuma namazın kıldın mı?
Gül yüzlüme yüz sürdün mü?
Dost ilinden gelen sail.
Uğradın mı Amasya’ya?
Vukuf oldun mu her şeye?
Yüz sürdün mü kaşı yaya?
Dost ilinden gelen sail.
Yandı ciğer döndü köze
Sürme çekmiş ela göze
Bir hayırlı haber bize
Dost ilinden gelen sail.
VELİM eydür arttı zarım
Gece gündüz intizarım
Amasya’da kaldı pirim
Dost ilinden gelen sail.
Aşık Veli
O yer ile göğün binasın kuran
Muhammed Ali’dir bir Hacı Bektaş
Şu iki cihana gıdasın veren
Sana inanmayan kör Hacı Bektaş
Sen Ali’sin Muhammed’in öz yarı
Gül kokulamadan dermişsin harı
Yoluna koymuşum can ile seri
Vermezsem dergahtan sür Hacı Bektaş
Kul olup da şehir şehir satılan
Gahi mancılıkla göğe atılan
Cevher topu olup nura katılan
Müminler şehrinde sır Hacı Bektaş
Bir vakitte oldun bir yanal elma
Bedehşan ilinden Urum’a gelme
Emret Azrail’e canımı alma
İrfana ermeden hur Hacı Bektaş
Kırklarda sürdüğün sohbet sır idi
Binbir kisvetlerden donun var idi
Elestede kandildeki nur idi
Şimdicek önümde ser Hacı Bektaş
Gene sen bilirsin Veli’nin hali
Sensin bu cihanın ahir evveli
Bir ismin Ali’dir bir ismin Veli
Kırklardaki ismin sır Hacı Bektaş
Aşık Veli
On iki imam mürüvvetin sevgisi
Bendedir İmam Hüseyin bendedir
Hemi sevdiğimdir hemi korkumdur
Sendedir İmam Hüseyin sendedir
Canda muhabbetim seni gören göz
Muhabbetin gitmez hem yaz hemi güz
Korkunu çekerim geceyle gündüz
Gündedir İmam Hüseyin gündedir
Hemi yarsın hemi yaralayansın
Yar ile davamı aralayansın
Hançer olup sinemi paralayansın
Candadır İmam Hüseyin candadır
Hâr almışta açılmıyor güllerim
Sana ma’lum değil midir hallerim
Selman kesti kan eyledi ellerim
Kandedir İmam Hüseyin kandedir
VELİ’nin kıldığı ah-u zar ise
Yine sen bilirsin işim zor ise
Ne kadar eksiklik kusur var ise
Bendedir İmam Hüseyin bendedir
Aşık Veli
Pek çok arzuladım varayım dedim
Varamadım gül yüzlü yar küstün mü?
Haki payına yüzler süreyim dedim
Süremedim gül yüzlü yar küstün mü?
On beş yıl yaklaştı olmadı çare
Erenler terkim kılmadı zara
Fazlı gibi kendi kendim hançere
Vuramadım gül yüzlü yar küstün mü?
Sıra ister Beytullah’m yolları
Onun yolu zordur yokuş belleri
Al yanakta al kırmızı gülleri
Deremedim gül yüzlü yar küstün mü?
Aşık oldum Ehl-i Beyt’in nuruna
Amasya’da yatan gerçek pirime
Elim bağlı belim bağlı darına
Duramadım gül yüzlü yar küstün mü?
Eşiğine süremedim yüzleri
Gözüme tütüyordur ayak izleri
Dili şeker ezer şirin sözleri
Eremedim gül yüzlü yar küstün mü?
VELİM eydir işim ah-ı zar idi
Beni bu sevdaya salan yar idi
Danışmaya çok müşkülüm var idi
Soramadım gül yüzlü yar küstün mü?
Aşık Veli
Pek yaralamıştır beni de bir yar
Bu yarayı çeken ölmezse eğer
Benim yaralarım ya kimler sarar
Yar gelip emleyip sarmazsa eğer
Kan revan olmuş da didemden akar
Pençe urmuş bu sineme el atar
Yar bize darılmış kaşların yıkar
Sevdakar olduğum gülmezse eğer
Kime ne diyeyim küstürdüm yarı
Kalmadı namusum terkettim arı
Hançere düşüp de öleyim bari
Bu kez de bir selam gelmezse eğer
Hiç gitmiyor garip başın dumanı
Küfrüm ata derken attı imanı
Güldüreyim derken ağlattı beni
Kan akar didemden silmezse eğer
Velim eyder bu dert beni almaz mı?
Can-ı hasret kıyamete kalmaz mı?
Bu yarayı çeken aşık ölmez mi?
Yar derdime derman kılmazsa eğer
Aşık Veli
Sabahtan yönümü dönderdim hakka
Muhammet Ali’yi göreyim diye
Dünyanın gamından çektim elimi
Bir kamil mürşide ereyim diye
Yol oğlu Kamil’e yoldaş olmaya
İkrar verdim bir ikrarda durmaya
Dört duvarın binasını kurmaya
Aradım üstadım bulayım diye
Sevdasız serimi sevdaya saldım
Bu aşkın elinden kül oldum yandım
Evliya ceminde pazara durdum
Seyrimi tercüman vereyim diye
Aşık oldum İmam Hasan’ı sevdim
Mazlum Hüseyin’in darına durdum
Zeynel Abidin’le zindana girdim
Kendimi kırk pare böleyim diye
Didara aşıkım kesmem şükrümü
Adına aşık oldum İmam Bakır’ın
Dün’ü gün’ü ismin virdin okurum
Cafer-i Sadık’a ereyim diye
Musa’yı Kâzım’a vardır niyazım
İmam-ı Rıza’ya bağlıdır özüm
Taki Naki Askeriyle pazarım
Mehdi önünde kılıç çalayım diye
KUL VELİM hakka temannah ederim
Cemal göster bu dünyayı niderim
On iki imamların ismin güderim
On iki imamlara ereyim diye.
Aşık Veli
Sâdetli Sultanın nazar kıldığı
İlleri var Hacı Bektaş Veli’nin
Horasan’dan sökün edip geldiği
Yolları var Hacı Bektaş Veli’nin
Şeyhleri var atlas giyer al giyer
Düldül atlar var altun çul giyer
Dervişleri hırka giyer şal giyer
Şalları var Hacı Bektaş Veli’nin
Binbir ayet yazılıdır postunda
Yedi kıral yedi padişah destinde
Altun hali örgüleri üstünde
Yolları var Hacı Bektaş Veli’nin
Dahi böyle sultan nerede olur
On sekiz bin alem hem mevcut bilir
Kırk konaklık yerden kurban gelir
Malları var Hacı Bektaş Veli’nin
VELİM eder cünbüş cûş verir
Yine ay’ı gün resminde taş verir
Hacı Bektaş dergahında baş verir
Kulları var Hacı Bektaş Veli’nin.
Aşık Veli
Saki olup kırklardaki Selman’ın
Mest olup meyinden içen az kaldı
Dalgası gelip de coşan deryanın
Geçidini bilip geçen az kaldı
Derya kenarında sürdüm yolunu
Seyreyledim nasirini halini
İdiris mürşide verdi elini
Sındı vurup hulle biçen az kaldı
İsm-i Azam ile Zülfikar oynar
Ol zaman görünür ay ile günler
Şarda soygun verdi çok bezirganlar
Zi-kıymet dükkanın açan az kaldı
Mansur’un darına hem doğru gelip
On’ki imamların vacibin bilip
Farzını işleyip sünnetin kılıp
Emrini tutup neyhden kaçan az kaldı
Velim eyder ikrarını bilenler
Kerbela çölünden geri kaçanlar
Yetmiş üç kimsedir cana kıyanlar
Şimdi serden baştan geçen az kaldı.
Aşık Veli
Senden ayrı lokma yemeyim derdin
Nasip ilden ile gezdiren vardır
Serim verip sırrım vermeyim derdin
Dostu sevdiğine sezdiren vardır
Aşıklar her cana demez bu şeyi
Yükü yüke vurun devirmez tayı
Kimisi ah eder ağlar su deyi
Kimisin deryada yüzdüren vardır
Bu ilm-i hikmeti bilenler bilir
Bilmeyen beyhude bundan ne alır
Benim gibi şaşkın adem ne bilir
İnciyi mercanı düzdüren vardır
İnci mercan la’l ü güher takınır
Kıymetini bilen alır sokunur
Kuduretten aşk kitabı okunur
Kudreti destinde yazdıran vardır
Velim eyder yalvarırım yare ben
Pirim eşiğine yüzler sür hemen
Kırklar Meydanı’nda engür şaraben
Kudret-i destinden ezdiren vardır
Aşık Veli
Senin abdalların semaa döner
Hünkar Hacı Bektaş Veli Hû diye
Cümle alem sana tavafa iner
Hünkar Hacı Bektaş Veli Hû diye
Arif olan senin evvelin bilir
Ol kelp bu manadan ne bilir
Mağribden meşrikden duyası gelir
Hünkar Hacı Bektaş Veli Hû diye
Dört kitapta ismin mevcut okunur
Otuz altı bin can sana bakınır
Hind’de yemende gülbengin çekilir
Hünkar Hacı Bektaş Veli Hû diye
Kudretten batın topu şakıdı
Entüm derler bir ayet var hak idi
Şahı merdan kula himmet okudu
Hünkar Hacı Bektaş Veli Hû diye
VELİM eydir kim okudu kim uttu
Doksan bin kelamı ya kim hatmetti
Meyyitin yıkayıp devesin yetti
Hünkar Hacı Bektaş Veli Hû diye
Aşık Veli
Seyran bahçesinin bir yanı elma
On sekiz bin alem nuru dediler
Muhammet Mustafa Hayderi kerrar
Hünkar Hacı Bektaş Veli dediler
Fahri alem elifi taç uruna
İki cihan boyanmıştır nuruna
Hasan Hüseyin’in gizli sırrına
Arşın mühürünü Ali dediler
Hocası tuttu mektebe götürdü
Elif ba demeden mana getirdi
Pınarı akıttı susam bitirdi
Hacısı hocası beli dediler
Horasan erleri Ruma geliptür
Her kişi aklı ile yer buluptur
Üzerinden er geçtiğin biliptür
Kadıncık anaya dolu dediler
Şu geleni şahı merdan sanmadı
Kimi inandı kimi inanmadı
Taradı postları delil yanmadı
Besbelli ol bizden ulu dediler
Şahım derki bektaşiyim bektaşi
Kimdi size nasip dağıtan kişi
Sıktı un eyledi örs gibi taşı
İsmi Bektaş kaldı Veli dediler
Velilik fermanı o zaman geldi
Pirim mertebeyi orada kaldı
Evvel Ali idi şimdi veli oldu
Taptık ey sultanın veli dediler
Düşünüp geldiler halife pirler
Bektaş gibi er görmedik dediler
Bir yeşil el kısmet verir dediler
Görünce tanırız eli dediler
Kimi inandı da beli pes dedi
Kimi inanmadı nişan istedi
Hem de mübarek elini gösterdi
Buydu nasip veren eli dediler
Er isen darı çeç üstünde otur
Ulu isen nasın işerni bitir
Söz senet olmazmış senedin getir
Senetsiz çok olur veli dediler
Cümle erler nasiplerini buldu
Nice bin yıl bu yol batında kaldı
Urum erlerine hediye geldi
Buymuş hakkın doğru yolu dediler
VELİM eydir cümle erlerden olur
Cümle erler o sultana beli der
Şüphesi yok Hak Muhammet Ali der
İnanmayan iblis kavli dediler
Aşık Veli
Söyleyim de dinlen mevali canlar
Evvel Allah bu cihana kim geldi
Muhammet Ali kandilde nur iken
Bu cihana sada geldi ün geldi
Cihan derya idi dünya dar idi
Cebrail Mikail anda var idi
Bir avuç toprakla dünya kuruldu
Azrail İsrafil anda sur idi
Kün deyince karar kıldı ademe
Yedi gün emeğim geçti o deme
Kadir Allah can verince ademe
Akıl fikir ile kül-i kan geldi
Sen talip ol çok iş vardır talipte
Ne ararsan gerçeklerde arifte
Adem nice böyle yattı kalıpta
Ol Hazret-i Adem dahi dün geldi
Sen talip olup da yakından gözle
Gezme yazı yaban gerçeği özle
Yüz yiğirmi dört bin nebiden önce
Muhammed’e vahy-i Cebrail geldi
Bu işlerin ezelini soranda
Yer gök bina kurdu İsm-i Azam’da
Bu cihanı var eyleyip düzende
Ali Muhammet’ten gayrı kim geldi
Doksan bin er Horasan’ın bendidir
Vallah billah aşıkların andıdır
Pirim Hünkar Hacı Bektaş kendidir
Cümlemize Hacı Bektaş pir geldi
Miraçta danıştık doksan bin kelam
Cebrail Ali’ye getirdi selam
Dört kitaba indi levh ile kalem
Aşıklar da bu cihana sır geldi
Velim bu sözlere inandık vallah
Hak beni ademde arayıp bulmak
On sekiz bin alem yaratan Allah
Cevlan edip bu cihana bir geldi
Aşık Veli
Şu dünyada vefat ettiğim zaman
Yetiş ya Muhammed Mürvet ya Ali
Yüklenip barhanem gittiğim zaman
Yetiş ya Muhammed Mürvet ya Ali
Azrailde cana pençe urmadan
Ahiretin kabr evine girmeden
Sorucular bize sual sormadan
Yetiş ya Muhammed Mürvet ya Ali
Bir gün figan olur gözler yaşından
Ayırırlar yaranından eşinden
Gözlen bizi sırat mizan başından
Yetiş ya Muhammed Mürvet ya Ali
Sensin onsekiz bin alemin nuru
Nurundan halk etti cümlenin varı
Divanda unutma biz günahkarı
Yetiş ya Muhammed Mürvet ya Ali
Hatice’nin Fatıma’nın nuruna
Canım kurban olsun onun yoluna
On’ki imamların yüzü suyuna
Yetiş ya Muhammed Mürvet ya Ali
Hasan Hüseyin’den umarız imdat
Şah İmam Zeynel’den olsun hidayet
Şah İmam Bakır’ın nuruna mirvet
Yetiş ya Muhammed Mürvet ya Ali
İmam Cafer idi İmamlar nuru
Musa’yı Kazım’a geldim yalvarı
İmam Irıza’dır Horasan eri
Yetiş ya Muhammed Mürvet ya Ali
Muhammed Taki Naki Askeri İmam
Urum’a gelince ol sahip-zaman
Yezid’e Zülfikar çaldığı zaman
Yetiş ya Muhammed Mürvet ya Ali
Kul Veli’m imdat umarım pirimden
Ali’nin sevdası gitmez serimden
Ayırma bizi de şah katarından
Yetiş ya Muhammed Mürvet ya Ali
Aşık Veli
Şu kevni mekanın binasın kurdu
Elif dedi Ba noktası var oldu
İlmi cavidanı Ademe dedi
İlim kitap hak adem de sır oldu
Yüz yirmi ilimle doksan bin kelam
On yedi hurufta ne varki alem
Yirmi sekiz harfin kaymakamı Lâm
Bayi Bismillahta nokta bir oldu
Velegat Keremna Ademe indi
Arşu rahmanda ol yedi kapıydı
Örttü üçün dördünü açık koydu
Yedi kat arş yedi kat kürs çar oldu
Veçhullah hakkını bilmeyen kördür
Tahtına sultanı konduran erdir
Katresi ummana yetiren Pirdir
Sırrı sırrullahtır gevher nur oldu
KUL VELİM mucizat topun atanı
Özünde gör kendi atıp tutanı
Yetmiş bilir yedullaha yeteni
Cümleye kutup Hazreti Pir oldu.
Aşık Veli
Şu yalan dünyada üstat bulamadım
Bende beğenmedim işini felek
Şakird olan şaşkın olur dembedem
Ne okursun bilmem dersini felek?
Gövel turnam gökyüzünde dönerken
Felek ağu katmış göle inerken
Dizbediz oturup derdim yanarken
Boşuna kahretme dostunu felek.
Sorayım feleğe Kemter’im netti?
Yoksa hub mu tuttu deli mi etti?
Balım Sultan tekkesine mi gitti?
Baykuşlar kondurdun taşıma felek.
Kemter dürlu alemlere ermişti
Üç sünneti yedi farzı kılmıştı
Ölmeden yedi yıl evvel ölmüştü
İşte gösteriyor dostunu felek.
Kemter dürlu kemhaları dokurdu
Doksan bin alemin ilmin okurdu
Balım Sultan bahçesinde şakırdı
Yoksa ok mu değdi kuşuma felek
Kemter beni koydu yuvada yurtta
İsmini söylerim dilimde virdde
Ol sene bin iki yüz otuz dört de
Yükletti göçünü kışını felek.
VELİM eder Kemter gitti kimim var?
Aldırdım Kemteri yeni gamım var
Usta idi yapılacak damım var
Hiç mi iş gelmedi başına felek?
Aşık Veli
Tığı gamzelerin değdi canıma
Canım gibi cemalini görünce
Bağrıma kâr etti dostun selamı
Canım gibi cemalini görünce
Esmayi hüsnünde yazılı eser
Teşne-i dil ile oldu müesser
Dümen ehli ile gezdim serteser
Canım gibi cemalini görünce
Bu kevni mekanda oynayan sensin
Ben bir bahaneyim söyleyen sensin
Ey Ba, Ça dinleyen sensin
Canım gibi cemalini görünce
VELİM eydir haktan ne gelse dile
Ak gül boynun eğmiş kırmızı güle
Seher vakti bakmıyon mu bülbüle
Canım gibi cemalini görünce
Aşık Veli
Tuna seli Murat mili mübarek
Akar m’ola acep ya Ali deyü
Ay kaşlı gün yüzlü dostun yoluna
Bakar m’ola acep ya Ali deyü
Aşık oldum maşukumu gözleyip
Muhabbetin can evinde gizleyip
Sinesini aşk oduna közleyip
Yanar m’ola acep ya Ali deyü
Beni büryan etti hublar ateşi
Sevdadan fark edemedim bu başı
Mahtabanın yüzüne mahitap kaşı
Yıkar m’ola acep ya Ali deyü
Ferhat olan vaz mı gelir Şirin’den
Ben yari severim gayet derinden
Gül ü reyhan misk ü anber terinden
Kokar m’ola acep ya Ali deyü
Velim eyder gül yüzlü yar görüne
Gönül tozlu yola düşüp sürüne
Muhammed aşkına meydan yerine
Çıkar m’ola acep ya Ali deyü
Aşık Veli
Yazdı Naad Ali Nasru Minallah
Acep ile okunurdu illallah
Tacın tekbir etti halife mürşit
Ali’ye sadıklar giydi fahrullah
Aynelyakin görürmola gözlerim?
Aynel Like ile mabud illallah
Hacetin Aliden hacet dilersen
Külli men cömertsin bir Veliyullah
Edrikni yetişsin Hasan Hüseyin
Eşiğinde kılayıdım şeydullah
İmam Zeynel İmam Bakırı Cafer
Hak böyle buyurdu vallahi billah
Kazım Rıza Taki Naki Askeri
Mehdiye Muhammet buyurdu Allah
VELİM eydir kara bela kandadır
Def edici sensin Allah eyvallah.
Aşık Veli
Yerin göğün kurulmadan binası
Ervahın cihana gelmiştir senin
Kaşlarında mim duası yazılı
Kim bulur hüsnünde bahane senin
Muhabbet deryası tarikat şahı
Gani müminlerin peşti pinahi
Günahım çok sen affeyle İlahi
Günahları affetmek şanındır senin
Sen dururken ben kimlere gideyim
Ya elimi al ya eteğim kes benim
Hünkar Hacı Bektaş dost deyim
Destin demanına erişti senin
Kulhu vallah dedik ikrar eyledik
Ahad Ahmet Ali Haydar söyledik
Allahu samedi ezber eyledik
Lem yelid buyurdu şanına senin
Kulhu vallaha ahaddır hatmin tamamı
Cebrail Habibe verdi selamı
Amentü Cebrail ile çaldı kalemi
Hüsnün ziya verir aleme senin
Velim eydir demem kulhu vallahi
Yeniden hatmeyledik keremullahı
Bu ayet şanına indi billahi
El hata şanına inmiştir senin
Aşık Veli
Yine bir çift kelam geldi dilime
Eğer arif isen dinle sözümü
Can kuşumu kondurayım koluna
Fehmede gör çevresini bazını
Can tohumun öz tarlana eke gör
Meskenet suyundan keşin kıya gör
Ol suyun bendini gece yapa gör
Eyce sıva kandırasın hazını
Sabır harmanında savur harmanı
Yabası küreği dertler dermanı
VELİM şevk ile savur harmanı
Eyce savur dışa verme tozunu
Aşık Veli
Yüzüm süre geldim dergaha
Erenler meydanı uludur diye
Eksiklik aradım özümde buldum
Kusura kalmayan Ali’dir diye
Hakisar olmuşum dostun yoluna
Sultan olan bakar kulun haline
Bir bazına düştüm derya salına
Avlarım hocamın gölüdür diye
Cevahir madeni imiş gölleri
Seherde açılır gonca gülleri
Kılavuzla aştım geldim belleri
Menzilim erenler yoludur diye
Şehzadem var diye emendim geldim
Arayı arayı ben dostu buldum
Güvel kuşum güvel avına saldım
Avlarım hocamın gölüdür diye
VELİM pire geldim er meydanına
Alış veriş eyler kâr meydanına
Her ne istersen var meydanına
Mataım erenler malıdır diye
Aşık Veli
Yerin göğün kurulmadan binası
Yerin göğün kurulmadan binası
Ervahın cihana gelmiştir senin
Kaşlarında mim duası yazılı
Kim bulur hüsnünde bahane senin
Muhabbet deryası tarikat şahı
Gani müminlerin peşti pinahi
Günahım çok sen affeyle İlahi
Günahları affetmek şanındır senin
Sen dururken ben kimlere gideyim
Ya elimi al ya eteğim kes benim
Hünkar Hacı Bektaş dost deyim
Destin demanına erişti senin
Kulhu vallah dedik ikrar eyledik
Ahad Ahmet Ali Haydar söyledik
Allahu samedi ezber eyledik
Lem yelid buyurdu şanına senin
Kulhu vallaha ahaddır hatmin tamamı
Cebrail Habibe verdi selamı
Amentü Cebrail ile çaldı kalemi
Hüsnün ziya verir aleme senin
Velim eydir demem kulhu vallahi
Yeniden hatmeyledik keremullahı
Bu ayet şanına indi billahi
El hata şanına inmiştir senin
Aşık Veli
Tuna seli Murat mili mübarek
Tuna seli Murat mili mübarek
Akar m’ola acep ya Ali deyü
Ay kaşlı gün yüzlü dostun yoluna
Bakar m’ola acep ya Ali deyü
Aşık oldum maşukumu gözleyip
Muhabbetin can evinde gizleyip
Sinesini aşk oduna közleyip
Yanar m’ola acep ya Ali deyü
Beni büryan etti hublar ateşi
Sevdadan fark edemedim bu başı
Mahtabanın yüzüne mahitap kaşı
Yıkar m’ola acep ya Ali deyü
Ferhat olan vaz mı gelir Şirin’den
Ben yari severim gayet derinden
Gül ü reyhan misk ü anber terinden
Kokar m’ola acep ya Ali deyü
Velim eyder gül yüzlü yar görüne
Gönül tozlu yola düşüp sürüne
Muhammed aşkına meydan yerine
Çıkar m’ola acep ya Ali deyü
Aşık Veli
Şu yalan dünyada üstat bulamadım
Bende beğenmedim işini felek
Şakird olan şaşkın olur dembedem
Ne okursun bilmem dersini felek?
Gövel turnam gökyüzünde dönerken
Felek ağu katmış göle inerken
Dizbediz oturup derdim yanarken
Boşuna kahretme dostunu felek.
Sorayım feleğe Kemter’im netti?
Yoksa hub mu tuttu deli mi etti?
Balım Sultan tekkesine mi gitti?
Baykuşlar kondurdun taşıma felek.
Kemter dürlu alemlere ermişti
Üç sünneti yedi farzı kılmıştı
Ölmeden yedi yıl evvel ölmüştü
İşte gösteriyor dostunu felek.
Kemter dürlu kemhaları dokurdu
Doksan bin alemin ilmin okurdu
Balım Sultan bahçesinde şakırdı
Yoksa ok mu değdi kuşuma felek
Kemter beni koydu yuvada yurtta
İsmini söylerim dilimde virdde
Ol sene bin iki yüz otuz dört de
Yükletti göçünü kışını felek.
VELİM eder Kemter gitti kimim var?
Aldırdım Kemteri yeni gamım var
Usta idi yapılacak damım var
Hiç mi iş gelmedi başına felek?
Aşık Veli
Şu dünyada vefat ettiğim zaman
Yetiş ya Muhammed Mürvet ya Ali
Yüklenip barhanem gittiğim zaman
Yetiş ya Muhammed Mürvet ya Ali
Azrailde cana pençe urmadan
Ahiretin kabr evine girmeden
Sorucular bize sual sormadan
Yetiş ya Muhammed Mürvet ya Ali
Bir gün figan olur gözler yaşından
Ayırırlar yaranından eşinden
Gözlen bizi sırat mizan başından
Yetiş ya Muhammed Mürvet ya Ali
Sensin onsekiz bin alemin nuru
Nurundan halk etti cümlenin varı
Divanda unutma biz günahkarı
Yetiş ya Muhammed Mürvet ya Ali
Hatice’nin Fatıma’nın nuruna
Canım kurban olsun onun yoluna
On’ki imamların yüzü suyuna
Yetiş ya Muhammed Mürvet ya Ali
Hasan Hüseyin’den umarız imdat
Şah İmam Zeynel’den olsun hidayet
Şah İmam Bakır’ın nuruna mirvet
Yetiş ya Muhammed Mürvet ya Ali
İmam Cafer idi İmamlar nuru
Musa’yı Kazım’a geldim yalvarı
İmam Irıza’dır Horasan eri
Yetiş ya Muhammed Mürvet ya Ali
Muhammed Taki Naki Askeri İmam
Urum’a gelince ol sahip-zaman
Yezid’e Zülfikar çaldığı zaman
Yetiş ya Muhammed Mürvet ya Ali
Kul Veli’m imdat umarım pirimden
Ali’nin sevdası gitmez serimden
Ayırma bizi de şah katarından
Yetiş ya Muhammed Mürvet ya Ali
Aşık Veli
Söyleyim de dinlen mevali canlar
Evvel Allah bu cihana kim geldi
Muhammet Ali kandilde nur iken
Bu cihana sada geldi ün geldi
Cihan derya idi dünya dar idi
Cebrail Mikail anda var idi
Bir avuç toprakla dünya kuruldu
Azrail İsrafil anda sur idi
Kün deyince karar kıldı ademe
Yedi gün emeğim geçti o deme
Kadir Allah can verince ademe
Akıl fikir ile kül-i kan geldi
Sen talip ol çok iş vardır talipte
Ne ararsan gerçeklerde arifte
Adem nice böyle yattı kalıpta
Ol Hazret-i Adem dahi dün geldi
Sen talip olup da yakından gözle
Gezme yazı yaban gerçeği özle
Yüz yiğirmi dört bin nebiden önce
Muhammed’e vahy-i Cebrail geldi
Bu işlerin ezelini soranda
Yer gök bina kurdu İsm-i Azam’da
Bu cihanı var eyleyip düzende
Ali Muhammet’ten gayrı kim geldi
Doksan bin er Horasan’ın bendidir
Vallah billah aşıkların andıdır
Pirim Hünkar Hacı Bektaş kendidir
Cümlemize Hacı Bektaş pir geldi
Miraçta danıştık doksan bin kelam
Cebrail Ali’ye getirdi selam
Dört kitaba indi levh ile kalem
Aşıklar da bu cihana sır geldi
Velim bu sözlere inandık vallah
Hak beni ademde arayıp bulmak
On sekiz bin alem yaratan Allah
Cevlan edip bu cihana bir geldi
Aşık Veli
Saki olup kırklardaki Selman’ın
Mest olup meyinden içen az kaldı
Dalgası gelip de coşan deryanın
Geçidini bilip geçen az kaldı
Derya kenarında sürdüm yolunu
Seyreyledim nasirini halini
İdiris mürşide verdi elini
Sındı vurup hulle biçen az kaldı
İsm-i Azam ile Zülfikar oynar
Ol zaman görünür ay ile günler
Şarda soygun verdi çok bezirganlar
Zi-kıymet dükkanın açan az kaldı
Mansur’un darına hem doğru gelip
On’ki imamların vacibin bilip
Farzını işleyip sünnetin kılıp
Emrini tutup neyhden kaçan az kaldı
Velim eyder ikrarını bilenler
Kerbela çölünden geri kaçanlar
Yetmiş üç kimsedir cana kıyanlar
Şimdi serden baştan geçen az kaldı.
Aşık Veli
Sabahtan yönümü dönderdim hakka
Muhammet Ali’yi göreyim diye
Dünyanın gamından çektim elimi
Bir kamil mürşide ereyim diye
Yol oğlu Kamil’e yoldaş olmaya
İkrar verdim bir ikrarda durmaya
Dört duvarın binasını kurmaya
Aradım üstadım bulayım diye
Sevdasız serimi sevdaya saldım
Bu aşkın elinden kül oldum yandım
Evliya ceminde pazara durdum
Seyrimi tercüman vereyim diye
Aşık oldum İmam Hasan’ı sevdim
Mazlum Hüseyin’in darına durdum
Zeynel Abidin’le zindana girdim
Kendimi kırk pare böleyim diye
Didara aşıkım kesmem şükrümü
Adına aşık oldum İmam Bakır’ın
Dün’ü gün’ü ismin virdin okurum
Cafer-i Sadık’a ereyim diye
Musa’yı Kâzım’a vardır niyazım
İmam-ı Rıza’ya bağlıdır özüm
Taki Naki Askeriyle pazarım
Mehdi önünde kılıç çalayım diye
KUL VELİM hakka temannah ederim
Cemal göster bu dünyayı niderim
On iki imamların ismin güderim
On iki imamlara ereyim diye.
Aşık Veli
Pek çok arzuladım varayım dedim
Varamadım gül yüzlü yar küstün mü?
Haki payına yüzler süreyim dedim
Süremedim gül yüzlü yar küstün mü?
On beş yıl yaklaştı olmadı çare
Erenler terkim kılmadı zara
Fazlı gibi kendi kendim hançere
Vuramadım gül yüzlü yar küstün mü?
Sıra ister Beytullah’m yolları
Onun yolu zordur yokuş belleri
Al yanakta al kırmızı gülleri
Deremedim gül yüzlü yar küstün mü?
Aşık oldum Ehl-i Beyt’in nuruna
Amasya’da yatan gerçek pirime
Elim bağlı belim bağlı darına
Duramadım gül yüzlü yar küstün mü?
Eşiğine süremedim yüzleri
Gözüme tütüyordur ayak izleri
Dili şeker ezer şirin sözleri
Eremedim gül yüzlü yar küstün mü?
VELİM eydir işim ah-ı zar idi
Beni bu sevdaya salan yar idi
Danışmaya çok müşkülüm var idi
Soramadım gül yüzlü yar küstün mü?
Aşık Veli
Nasip olur Amasya’ya varırsan
Giden sail selam getir pirimden
Hublar şahı Hamdullahı görürsen
Giden sail selam getir pirimden.
Hayali gönlümden çekerim ahı
Acep görür müyüm gül yüzlü şahı
Bunca aşıkların sırrı penahı
Giden sail selam getir pirimden.
Mecnun gibi bir sevda var başımda
Cihan sele gitti çeşmim yaşından
Kim ayrılmış ben ayrılam eşimden
Giden sail selam getir pirimden.
Sene 1244 de beyan
Kırkların ceminde görmüşem ayan
Mürsel göbeğinde taze bir civan
Giden sail selam getir pirimden.
VELİM eydür dost köyüne varınız
Balım Sultan olsun size kılavuz
Benim pirim Amasya’da yalınız
Giden sail selam getir pirimden.
Aşık Veli
Mecnunum Leyla’mı gördüm
Bir kerece baktı geçti
Ne sordu ne de söyledi
Kaşlarını yıktı geçti
Soramadım bir çift sözü
Ay mıydı gün müydü yüzü
Sandımki Zühre yıldızı
Şavkı beni yaktı geçti
Ateşinden duramadım
Ben bu sırra eremedim
Seher vakti göremedim
Yıldız gibi aktı geçti
Bilmem hangi burç yıldızı
Bu dertler yareler bizi
Gamze okun bazı bazı
Yar sineme çaktı geçti
Velim eydir ne hikmet iş
Uyumadım ki görem bir düş
Zülüfünü kement etmiş
Boğazıma taktı geçti
Aşık Veli
Kerbela çölünde gönlüm arzular
Varayım pirim şah Hüseyin’e
Her andıkça yarelerim sızılar
Derdim yansam kıblem ya Hüseyin’e
Nasibim atılsa Bağdat şarına
Mayil idim Mansur gibi darına
Secde etsem imamların nuruna
Derdim yansam kıblem ya Hüseyin’e
Senin abdalların per semah döner
Her zaman okunur kandiller yanar
Her sabah her sabah secdeye iner
Şemsi ile Kamer mah Hüseyin’e
Muhammed Ali’nin evladı yari
Şehitler içinde sevgili huri
Şehitler serdarı imamlar piri
Kan revan akar ah Hüseyin’e
Velim eydir yarelerim sızılar
Kerbelada şehit düşen gaziler
Yalın ayak başı açık kuzular
Dökülür meydan da şah Hüseyin’e
Aşık Veli
İşitmezler yalancının ününü
Dudu kumru bülbül zarı da olsa
Bağ’u bansız bahçenin gülü derilmez
Ayvası turuncu narı da olsa.
Nazenide garip gönül nazeni
Yanıyor yüreğim ezel ezeli
Bir hoyrata meyil veren güzeli
İstemem cihanda huri de olsa.
Ben neyleyim gülsüz bahçeyi barı
Güle ne sebeple katmışlar harı
Bülbül isen diken kahrı çek bari
Çek bir zaman benzin sarı da olsa.
Önünden gülmeyen sonra gülemez
Dert çekmeyen dert kahrını bilemez
Şimden sonra gönül mesut olamaz
Veli’nin yanında yar’i de olsa.
Aşık Veli
İsmi Hamdullah dı gürbüz er idi
Aşıklara sadıklara yar idi
Ta baştan ayağa münevver idi
İnci mercan gevher lal ağlamaz mı?
Açardı dükkanı gevher satardı
Dertli olanlara derman katardı
Dudu kumru kafeslerde öterdi
Kumru dan ayrılan dal ağlamaz mı?
Varayıdım türbesinin başına
Yüz süreydim toprağına taşına
Yaktın şu sinemi aşk ataşına
İsmini zikreden dil ağlamaz mı?
Sene 1263 oldu
Varam dedim varamadım suç oldu
Don değişti şu dünyadan göç oldu
Kervanı kesilen bel ağlamaz mı?
AŞIK VELİM eder derdim yüz oldu
Gecinden isterdik gayet tez oldu
Yaz bahar ayları döndü güz oldu
Bağa gazel düşse gül ağlamaz mı?
Aşık Veli
El vurup yâremi incitme tabip
Bende hayat bulmaz hicraneler var
Destin vurup tamir eylersin amma
Tamir kabul etmez viraneler var
Yareler döşenmiş figana başlar
Görelim ki kadir mevlam ne işler
Şu adüler bize deli demişler
Daha bizden önce divaneler var
Dert için ağlayan tabibe gelir
Arayanlar elbet dermanın bulur
VELİM derki kimde ne var kim bilir
Çekti gülizar etti elde neler var
Aşık Veli
Derde tabip oldum tabibi buldum
Sordum ki tabibin derdi benden çok
Her derdin dermanı ondadır bildim
Ne hikmet ki kendi derdi binden çok.
Dertli olan düşünmesin boşuna
Neler gelir kul olanın başına
Tecrübe eyledim hakkın işine
Her derdi kendine reva gören hak.
Demek ki günahım çok ne idi suçum
Derdiniz çok ise tabibe açın
Ehlibeyt’e gam yoldaş olduğu için
Aşık isen dertli sinen oda yak.
Hak böyle buyurdu bina kurunca
Ağlamayı gülmeye eş verince
Tabibler tabibi dertli olunca
Besbelli ki bu alemde dertsiz yok.
VELİM eydir ahu zar ise
Hak yardım eylesin işin zor ise
Danışmaya bir müşkülün var ise
Kerbela’da Şah Hüseyin Hür’e bak.
Aşık Veli