Perşembe, Aralık 26, 2024
No menu items!
I-İİbretiAŞIK İBRETİ

AŞIK İBRETİ

AŞIK İBRETİ

Hazırlayan: Hasan OYTUN

        1920-1976. Sarız’ın Kırkısrak köyünde doğdu. Asıl adı Hıdır Gürel’dir. Geçmişi Malatya Akçadağ’dan göçen bir aileye dayanmaktadır. Babasının adı Ali annesinin adı Sultandır. Babası o günün zor koşullarında, at sırtında köy köy dolaşıp meyve ve öteberi satarak geçimini sağlarmış. Aşıklık geleneğinin yoğun olduğu bir aile ve yörede büyüdü. İlk deyişleri köylerine gelip giden dedelerden öğrendi. Zaman içinde cemlerde dinlediği dede ve zakirlerden öğrendikleriyle de bilgisini pekiştirdi.

        18 yaşında evlendi. Askere gidinceye dek ayakkabı tamirciliğiyle geçimini sürdürmeye çalıştı. Askerlik dönüşü Afşin’e giderek birkaç hafta içinde terziliğe ilişkin temel bilgileri kavrayarak Sarız’da terzilik yaptı. Bağlama çalmayı bu dönemden sonra öğrendi ve sürekli okuyarak kendini geliştirdi. Yaşamının zorluğu nedeniyle İbreti mahlasını kullanmaya başladı.

        Terziliğin dışında madencilik, bağlama yapımcılığı, diş çekmek, fotoğrafçılık gibi çeşitli işlerle geçimini sağladı. Fotoğrafçılık işini önce Sarız’da sonra Elbistan’da sürdürdü. Bu dönemde Alevilere yönelik birtakım saldırılardan dolayı işyeri tahrip edildiğinden yeniden Sarız’a, sonra da İstanbul’a yerleşti. 5 Kasım 1976 tarihinde İstanbul’da Hakk'a yürüdü ve orada toprağa verildi.

-1-
Allahı bil diye öğüt verenler
Yaradandan gayrı bir yârimiz yok
İbadet, secdeden haber soranlar
Her taraf kıblemiz duvarımız yok

Aşk şarabın içtik dîldar elinden
Canımız kurbandır cânân yolunda
Hak ile birleşip, birlik halinde
Ondan ayrı gayrı bir kârımız yok

Tâ evvelden beri yârin kuluyuz
Öl dediği yerde hemen ölüyüz
Sevgi bahçesinin biz bülbülüyüz
Dost yüzünden başka gülzârımız yok

Ademde mevcuttur kuvvetle kudret
Hakka ibadettir insana hizmet
Tâ elestten beri böyledir adet
Sevgiliden başka dîldarımız yok

İbreti, olmuşuz sırrın mahremi
Aşk şarabın içtik, defettik gamı
Yaramız yâr sardı, bulduk merhemi
Gayrılarla asla pazarımız yok

-2-
Arif olmaz kimse asla ilm-i irfan görmeden
Menzil-i maksuda ermez, canı kurban vermeden
Alim-i kalbini pâk edip mücella kılmayan
Göremez didar-ı yâri aşka yâran olmadan

Ar-ı namus perdesini çâk eden rahat bulur
Bâkî devlet ele girmez, evvel üryan olmadan
Kin, kibir, hırs-ı damâdan geçmeyen bulmaz necât
Mevtü kıble ante-muti ile derbân olmadan

Gaflet ehli nuru görmez, du cihanda kör olur
Tur-i kalbini tecelgâh-i rahman bilmeden
Murg-i ankâ pek yüce uçar fakat kâm alamaz
İbreti, bülbül gibi talibi gülşen olmadan

-3-
Aşk-ı Leylâ ile mecnun olmuşuz
Sevdanın çölüne düştü yolumuz
Ta elest deminde beli demişiz
Dostun eşiğidir secde yerimiz

Huriyi, gilmana gönül vermeyiz
Cennet, cehennem hülyasına dalmayız
Surata göz ile hiç aldanmayız
Asıl budur bizim gerçek halimiz

Minnetimiz yoktur geçen Musa’ya
Her an çıkmaktayız Tûr-i Sinâya
Her akıl eremez bu muammaya
Dostun varlığıyla bildik varımız

Hakikat ilmine vâkıf olmuşuz
Hakkı hakkel yakın ayan görmüşüz
Maşukumuz huri gilman bilmişiz
Aşık-ı didarız, olmaz arımız

Cehennem hofu için olmaz ricamız
Her insan anlamaz bu maceramız
Aşk şevlesi gündüz eder gecemiz
Muhabbetle gülzar olur narımız

Enelhak sırrını candan duyarız
Din, iman değildir aşka uyarız
Kibiri, benliği hemen süreriz
Ölümden evvel ölür dirimiz

İbreti böyledir bizdeki adet
Gelip geçenlerden ummayız medet
Her vakit hak mevcut, gerekmez gaflet
Duyan hayat bulur bizim sözümüz

-4-
Aşkın cezbesiyle didarı görmek
Aşıkı sadıkın vârıdır varı
Tecelli Tûrunda visâle ermek
Hakikat ehlinin kârıdır kârı

Ehli aşk kıblesi didarı cânan
Farz ile sünneti orada tamam
İrfan mektebinden dersini alan
Petekte bal yapmış arıdır arı

Bülbülün feryadı gülün hârından
Aşk ehli bellidir ah-u zarından
Vuslat şarabını tutan elinden
Naci güruhunun piridir piri

Aşk, muhabbet şarabını içmeyen
Hak ile batılı görüp seçmeyen
Dost yolunda varlığından geçmeyen
Bilki insanların körüdür körü

İbreti, dost için serden geçe gör
Yahşiyi, yamanı tanı seçe gör
Yâr lebinden ab-ı hayat içe gör
İsrafil ‘in hayat sûrudur sûru

-5-
Aşkın pazarına uğrarsa yolun
Ateşlere yakıp seyran ederler
Gönül kaptır da bak, görürsün halin
Din, iman bırakmaz talan ederler

Kimi selvi boylu, şahin bakışlı
Kimi tavus gibi, göğsü nakışlı
Kimi tatlı dilli, melek gidişli
Seni varlığından üryan ederler

Kimi kaşı kara kirpikleri ok
Kimi çok sevimli, şivesi pek çok
Kiminin yüzünde hiç pervası yok
Alemin diline destan ederler

Kimi çokça sever, sözü yerinde
Kimisi ah çeker, gayet derinden
Kimi mahmur gözlü, sevda serinde
Bir bakışta mesti hayran ederler

İbreti, güzeller nazik edalı
Nerde aşık varsa, başı belâlı
Çöllere düşürür mecnun misali
Dünyayı başına zindan ederler

-6-
Bir sah olsam hükmeylesem cihana
Kilise, mescidi yikar giderdim
Okullar yapardım bütün insana
Cehaleti kökten söker giderdim

Fabrikalar kurar idim her yerde
İkiliği kovar idim bu serde
Ayrı gözle bakmaz idim bir ferde
Cihana bir gözle bakar giderdim

Gerçek insanları bilirdim Allah
Ondan gayrısına tapmazdım billah
Ne Kâbe kalırdı ne de Beytullah
Yerine bir arpa eker giderdim

İnsanlıktan baska olmazdı cennet
Yok olurdu İsa, Musa, Muhammet
Kalkardı dünyada mezhep, tarikat
Dinlerin bağını çözer giderdim

Bir olurdu zengin, fakir her zaman
Çaresiz dertlere olurdum derman
Ne gavur kalırdı ne de müslüman
Tümünü bir yola çeker giderdim

Gece gündüz çalışırdım millete
Bir faydali kul olurdum elbette
Bir ırmak olurdum güneşten öte
Yeni fezalara akar giderdim

O günü görseydim yüzüm gülerdi
Dünyada insanlar bayram ederdi
Ne bir silah, ne bir atom kalırdi
Bir ulu deryaya döker giderdim

İbreti der varligimiz bitmezdi
İnsanoğlu yanlış yola gitmezdi
Ayrı gayrı devlet icap etmezdi
Dünyaya bir bayrak diker giderdim

-7-
Biraz hâyâ eyle hor bakma zâhit
Her olur olmazı duymayanlarız
Bu bir hakikattir, çokları şahit
Softalığı hüner saymayanlarız

İbadete mağrur yüksek uçanlar
Aklınca sırat köprüsünü geçenler
Halkı haktan ayrı görüp seçenler
Böyle safsataya uymayanlarız

Fezaya yol açtı ilmi bilenler
Hâlâ gaflettedir tespih sayanlar
Sonra ahirette hülle giyenler
Bizler o hırkayı giymeyenleriz

Ta evvel tanırız bu doğru yolu
Gerek akıllı say gerekse deli
İnsanlık aşkıyla kalbimiz dolu
Muska yazıp halkı soymayanlarız

Gayemiz hizmettir şâki değiliz
Sömürücü yahut fâki değiliz
İbreti, fesatın kökü değiliz
Aşk, hizmet yolundan kaymayanlarız

-8-
Biraz yaklaş bana hasb-ı hal için
Konuşup anlaşak insancasına
Herkesi kardeş bil, iyice geçin
Sakın tepikleme hayvancasına

İnsan bir nesildir, sanma ki ayrı
Ana bir, baba bir değildir gayrı
Kardeşin kardeşe değmesin şerri
Gel anlayış göster irfancasına

Kalbini her fena fikirden arıt
Aklı vicdanınla işini yürüt
Zengini fakiri yanında bir tut
Kibir mağrur olma şeytancasına

Kamile hürmet et kemâlı için
Cahilden nefret et o hâli için
Bütün kötülüğün zevali için
Zulme karşı çık kalkancasına

Hak ver, hak sözüme iyice anla
Yine ne dersen de birazcık dinle
Mutlak İbreti’yi haklarsın sonra
Kalbini dar tutma zindancasına

-9-
Birlik beraberlik hep benim derdim
Bu derdi kendime nimet bilirim
Herkes kardeşimdir, ayırmam ferdi
Başka düşünceyi gaflet bilirim

Gelip geçmişlerden beklemem yardım
Ne gördümse mevcut olandan gördüm
Maneviyatta, surette ferdim
Sade Arapçayı zahmet bilirim

Çulum yırtık görüp sanmayın deli
Çok evvel bilirim sağ ile solu
Gönlüm dost evidir aşk ile dolu
Gerçekler sözünü hikmet bilirim

Bir halk ozanıyım elimde sazım
Mevki, saltanatta yok benim gözüm
Hak ve hakikata bağlıdır özüm
Sevgiyi, hizmeti servet bilirim

İbreti sözlerim her zaman doğru
Hak haklıyladır, sanmazam gayri
İnsanlığa çatanın olamaz hayırı
Onunla savaşı hizmet bilirim

-10-
Canımın Cananı Nazlı Dilberim
Mihrabımdır Kaslarının Arası
Ahu Bakışların Siyah Gözlerin
Kalbimdeki Yara, Onun Yarası

O Yar Vurdu Benim Kalbim Yaralı
Mecnun’a Dönmüşüm Yari Göreli
Yüz Yüze Gelipte Halım Soralı
N’olur Bir Kez Daha Gelse Sırası

Sevgisi Kalbimde Sızlanır Gider
Her Beni Gördükçe Nazlanır Gider
Ateşi Yürekte Közlenir Gider
Ne Zaman Bulunur Derdim Çaresi

O Dost Kurdu Bana Nasıl Bir Tuzak
Gönlüme Yakındır, Dursa Da Uzak
Dertlerimi Bir Bir Deftere Yazsak
Gün Gelir Seçilir Akla Karası

İbreti, Gözlerin Yaşlıdır Her Gün
Gerek Bayram Olsa, Gerekse Düğün
Elbette Murada Erersin Bir Gün
Sabır Diyarıdır, Dünya Burası

-11-
Cemâlin gördükçe ruhum şâd olur
Canımdan sevgili cânânsın güzel
Yüzün gülistandır bahar yaz olur
Gönlümün tahtında sultansın güzel

Tûbâya benzettim şu usul boyun
Huri mi, gılman mı yâr senin soyun
Yüzün on dört müdür, on beş mi ayın
Ya güneş ya mâh-i tabansın güzel

Yüzüne baktıkça gözüm kamaşır
Kapına kul olan hakka ulaşır
Sana yalvarmaya dilim dolaşır
Şüphesiz sen şah-ı hûbansın güzel

Aşkınla bu aklım târumar oldu
Bir tecelli doğdu cismin tûr oldu
Senin varlığından âlem var oldu
Cesetteki ruh-i revânsın güzel

Senden başka yoktur âlemde varlık
Sana bende olan çeker mi darlık
Aşkından mukaddes olamaz dirlik
İbreti’ye din ve imansın güzel

-12-
Dertliyim derman isterim
Başta tabibim var benim
Dost yüzün seyran isterim
Gözümde selim var benim

Susamışım ben bu çölde
Bülbülüm ayrıldım gülden
Severim derun-i dilden
Bir iftiharım var benim

Dönmezem dostun yolundan
Musa ‘yım aşkın Tûrundan
Gözüm yok cennet hurundan
Kesin kararım var benim

Dosta varam ülfet için
Minnet edem sohbet için
Birlik, muhabbet için
Çok intizarım var benim

İbreti yârini özler
Derdi derununda sızlar
Siyah kirpik, elâ gözler
Bir şivekârım var benim

-13-
Dîlberâ n’ettim sana; aşk ile rüsvâ eyledin
Saluben gam bahrine, kahrınla şeyda eyledin

Aşikânlar zümresi hüsnün seyretmekteler
Yanlız bu bendeni muhtac-ı şekvâ eyledin

Şol siyah zülfünü ettin hüsnü pâkına nikâb
Bu fakir âfkendeni hicrâna hamtâ eyledin

Men ki mecnunum saçı Leylâ ‘na ey gül yüzlü dost
Ol sebepten kâmetim, hasretle du’tâ eyledin

İbreti’nin senden gayrı yok durur sermayesi
Gönlümü alıp bütün varlığımı ifnâ eyledin

-14-
Dinlersen sözümü verem haberi
Boş yere bekleme büyük mahşeri
Eğer ister isen cennetle huri
Yârin kucağından başka yer değil

Havaya kaldırma boşa elini
Arapça duaya yorma dilini
Koklamak istersen cennet gülünü
Yârin yanağından başka şey değil

Sakın kıble sanma cansız duvarı
Hem kıble hem Kâbe dostun didarı
İçmek ister isen ab-u kevseri
Yârin dudağından başka şey değil

Hocaya dedeye eyleme minnet
Eğer tanıdınsa insandır cennet
Benden sorar isen halis ibadet
Sevgiyle hizmetten başka şey değil

İbreti, yarinle sen eyle ülfet
Ondan başka sana gerekmez cennet
Candan sev dostunu eyle muhabbet
Huri, Kevser bundan başka şey değil

-15-
Dost yüzün gördükçe eyvallah demek
Ta evvelden beri bu adetimdir
Aşkın Kâbesinde imama uymak
Dostumun cemâli ziyaretimdir

Gerçeklerin kalbi aynadır hakka
Beytullah gönüldür, değildir mekke
Ne mescit isterim ne dahi tekke
İnsanlığa hizmet ibadetimdir

Mansur oldum dostun zülfünde berdar
Benim için budur büyük iftihar
Ne cübbe giyerim, ne külahım var
İnsanlık kisvesi kıyafetimdir

Ne orucum vardır ne de namazım
Hakka pek yakınım, her dem niyazım
Aşk ile divâne, elimde sazım
Buna sebep dosta muhabbetimdir

İbreti’yim değiştirmem niyeti
Bâtıl hurâfaya etmem biatı
İbadet sayarım dosta hizmeti
Bu da göze çarpan kabahatimdir

-16-
Dünyaya gelse de insanın çoğu
Bir zevki sefasın sürmeden gider
Kimisi beğenmez bal ile yağı
Kimi de yüzünü görmeden gider

Çalışıp dökülen ter yanağından
Lâkin kurtulmayan yokluk ağından
Halen yorgan sırtta ölüm çağında
Bir ferahlık güne ermeden gider

Nicesi var ak ile karayı seçer
Kimi hak vermekten bilerek kaçar
Kimisi hak için canından geçer
Kimi de farkına varmadan gider

Saltanat uğruna dökülen kanlar
Bu oyunun farkına vardı insanlar
Yemini kıskanan vahşi hayvanlar
Açtığı yarayı sarmadan gider

İbreti, kölelik son bulsun yeter
Yoksul hep çalışır, ağa yan yatar
Doğru söyleyene çamurlar atar
Dişlerin bileyip durmadan gider

-17-
Erenler ceminde, er meydanında
Can verip cânânı görecek misin
Vazgeçip şöhreti namı şanından
Gerçekler sırrına erecek misin

Musa gibi aşkın Tûruna düşüp
Nefsi amarenin kalesin yıkıp
Aşk hançerin kendi kalbine sokup
Şehitler safına girecek misin

Niceler söz ile girer meydana
Arını, varını atmaz bir yana
İsmailim der de kıyamaz cana
Kurban menziline varacak mısın

Her can Mansur olup çekilmez dâra
Kerem, Aslı gibi yanamaz nara
Leylâ ‘nın aşkıyla gezen avare
Mecnun ‘un halini soracak mısın

İbreti’nin sözü gelmesin ağır
Hakka doğru diden işte bu çığır
Dili lal, gözü kör, kulağı sağır
Ölmeden evveli ölecek misin

-18-
Evvelden bade-i aşk ile mestiz
Yerimiz meyhane, mescit gerekmez
Saki-i kevserden kandık elestiz
Kuran-ı natık var sâmit gerekmez

Cennet irfan imiş remzini bildik
Bai bismillahtan dersimiz aldık
Cemâl-i dilberi aşikâr gördük
Cennetteki huri, gilman gerekmez

Gelmişiz cânânın asitanına
Sıtkıyla sarıldık dost dağmanına
Canla baş koymuşuz aşk meydanına
Hayvan kesmek gibi kurban gerekmez

Bize lâzım değil müftü fetvası
Ehl-i aşk olanın var âşinası
Ademi hor görüp olmayız asi
Secdeden ar eden şeytan gerekmez

Biliriz abdesti, savmı, salâtı
Kelime-i şahadet, haccı, zekatı
Taklit ile olmaz hak farziyatı
Riya ile olan iman gerekmez

Biliriz mevlayı vicdanımızda
Allah aşikârdır seyranımızda
Kuş dili okunur irfanımızda
Arabi, Farisi lisan gerekmez

Yürekte gizlidir bizim derdimiz
Taklide bağlanmaz hiçbir ferdimiz
Nefsimiz iledir daim harbimiz
Cahil-ü nadanla kavga gerekmez

İbreti, nâdanla etme ülfeti
Dost kapısın bekle, eyle hizmeti
Anlamak istersen ilm-i hikmeti
Aşktan başka din ve iman gerekmez

-19-
Ey sofu bizlere kem gözle bakma
Özünü farkeden insanımız var
Gerekse cennete bizi bırakma
Bizim de bir huri gılmanımız var

İster tapusun al cennet alanın
Meftunu değiliz huri gılmanın
Yarın ki kevserden sen doyur karnın
Bugun bulup içen mestanımız var

Manasını biliriz ilm-i irfanın
Bizce değeri yok kuru davanın
Bunun için bize gel sıkma canın
Hep dinlere önder vicdanımız var

Kim hoşlanır senin böyle halinden
Hem dua hem küfür çıkar dilinden
Geçtik ham sofunun kıl-u kalinden
Hılkati-i ademiz izanımız var

Nesini yemişiz bilmem sofunun
Sanki düşmanıyız her zaman onun
Ortağı değiliz huri gılmanın
İbreti, bizim bir cananımız var

-20-
Gül yüzlü sevdiğim sevmişim seni
Her zaman yüzüne bakmak isterim
Sen de insaf eyle unutma beni
Coşup senden taraf akmak isterim

Varmı senin gibi nazik edalı
Nerde var ben gibi başı belalı
Dost senin yolunda olanca varı
Aşkın ateşine yakmak isterim

Ne kadar şirinsin nazlı merâlim
Çok dikkatle baktım yoktur emsâlin
Şu siyah zülfüne bir erse elim
Tutupta boynuma takmak isterim

O bal mı, şerbet mi yâr dudağında
Cennet bahçesi var dost yanağında
Tomurcuk gül açmış senin bağında
Koparıp göğsüme takmak isterim

İbreti, sevmişim nazlı cânânı
Yoluna koymuşum baş ile canı
Gönüldeki dönen yel değirmeni
Su olsa bedeni yıkmak isterim

-21-
Gül müdür, reyhan mı zülfün telleri
Boyu müşkübârım sen sefa geldin
Bülbülüm, feryâdım hüsnün gülleri
Sevdiğim nigârım sen sefa geldin

Nazına doyulmaz, şirindir dilin
Haktır, hakikattir erkânın, yolun
Hak cemâlin gördü şâd oldu kulun
Nazlı şivekârım sen sefa geldin

Başımızda esen sevda yelleri
Gözümüzde tüter dostun elleri
Irak iken yakın ettin yolları
Ey sevgi çınarım sen sefa geldin

Cemâlin görenler n ‘eyler cenneti
Zengine, fakire kalmaz minneti
Aşığın başında tâcı devleti
Habibim, hünkarım sen sefa geldin

Gönülde meve vuran aşkın deryası
Cemâlini görmek ruhun gıdası
İbreti, fakirin dıl aşinası
Sevgilim, settarım sen sefa geldin

-22-
Hakkı pek yakında gördük inandık
İlk başta danıştık vicdanımıza
Gerçekler yoluna girdik uyandık
Hakikat denildi erk¬ânımıza

Nâci güruhuna bendeyiz bende
Hakkı ispat edip kâmil insanda
Şeytanı tanıyıp düşmeyen fende
Odur lâyık olan ihsanımıza

Gerçek irfanıdır bizim gıdamız
Meleklerin secdegâhı ademiz
Ancak özün bilen duyar sedamız
Cahil ermez sırrı irfanımıza

İyice inceledik biz o Kuranı
Bir canlı kitapta okuduk onu
Arif ol da evvel kendini tanı
Yoksa aklın ermez lisanımıza

İbreti, razıyım lütufa kahra
Asla değer vermem cahile köre
Elim göğe açıp eğilmem yere
Gönülden bağlıyız cânânımıza

-23-
Hangi peygamberden kaldı bu usül
Hangi âyet bunun hakkındanazil
Sünnet, sakal, bıyık kesmek mi gafil
Bu mu müslümanlık işaretiniz

Suya güvenerek kalmayız murdar
Marifet denilen bir çeşmemiz var
Onda yıkananlar vakıf-ı esrar
Hep onunlakâim teharetimiz

Su temiz eder mi özü murdarı
Gören marifetle gördü didarı
Ali’yi su mu etti islâm serdarı
Hep buna mı benzermaharetiniz

Kul es’eli küm ayetin buyurdu Allah
Ehlibeyte muhabbet herşeyden âlâ
Münafık sözüne uymayıp asla
Hüseyin’i sevmek mi kabahatımız

Kitapsız şunlar ki bilmezler suçun
Dışın temiz tutar, arıtmaz için
Cehennem deresi riyakâr için
İblisten saklıdır ibadetimiz

Mümin okuyan mı, emri tutan mı
Yoksa ilmi para ile satan mı
Namazda duvara cephe tutan mı
Ancak su ile mi teharetiniz

Ölmeden ölenin temiz ölüsü
Mevtü kıble ant’a mevttir dirisi
Günah, yuğmak değil daha doğrusu
Ölü yuğmak ancak bir adetimiz

Ali, Fatıma’dır Hasan Hüseyin
Çariyar dır hem, sakisi kevserin
Bunları koyup da gayriye yakın
Olmaktır çok büyük kabahatiniz

Cilveyi Rahbani Ali’de kudret
Bu kudretle zâhir eyledi hikmet
Hak Ali ile birdir, bu nasıl gaflet
Hatemmullahi kulubihim işaretiniz

Peygamberimiz mezhebi dört müydü
Hanifi şafi ‘mi nikâhın kıydı
Yoksa imam malik hambeli miydi
Ehlibeyt mezhebe var biatımız

Dört mezhep lafına vermeyiz kıymet
Abbasi icadın biliriz elbet
Ehlibeyte râgıp olmayan her fert
Ta elestten beri cenabetimiz

Muhibbî evlâdız değiliz inkâr
Bu yüzden softaya göründük ağyar
Ta ‘ani teşninizden ne gamımız var
Herkese mâlum bir habasetiniz

Vaiz pendi etmez asla bize kâr
Bizlere malumdur yâr ile ağyar
Müstakim adlı bir tarikimiz var
O yoldandır hakka garabetimiz

Mirac bir kademdir girebilene
Haktan yakın yoktur görebilene
Hakimdir Muhammet, Ali cihana
Mahşerden sonra mı şol cennetiniz

Siz cennete aşık, biz de cemale
Acep bundan kimler erer kemâle
Huri, gilman için çekmeyiz çile
Sizin onlar için hep teatiniz

Sümmevechullahi demişiz beli
Lâ taknet-u minrahmete ezeli
Mescidi melâik ademdir celi
Bizim bu camide ibadetimiz

Men aref remzinden dersimiz aldık
Dört kitap ilmini bir nokta bildik
Cami-i vücutta namazı kıldık
Beş değil dem be dem ibadetimiz

Ger zuhur edeydi mehtii devran
Meydana çıkardı güruh-u şeytan
Tiğ-ı hunrizini çaldığı zaman
Aşikâr olurdu kabahatiniz

Ayrı gayrı değil, kulda sırrı var
Mümin olan bunu edemez inkâr
Haktan gayrı nesne görmeyiz zinhar
Bu mu göze çarpan kabahatimiz

Ali öldü dersin, mezarı nerde
Kendisi tabutu gömdüğü yerde
Bunu bilmek kısmet olmaz her ferde
İşte bu yüzdendir hakaretiniz

Ali ‘nin kudreti edilmez tarif
Nice sırları var akla muhalif
Yeni midir adâvete tesadüf
Yoksa ezelden mi bu adetiniz

Davut çalmadı mı udu, tamburu
Ona ermedi mi hidayet nuru
Musiki çalmanın var mı kusuru
Nedir taş atmaktan ticaretiniz

Farz ile sünnetten geri kalmayız
Çünkü hak mevcuttur meçhul bilmeyiz
Yılda bir kez biz Mekke ‘ye varmayız
Gönül Kâbesidir ziyaretimiz

Elkalb ‘el mümin ‘in beyt ‘ül hûdadır
Bu yüzden haccımız hac ‘cı kübradır
Hazinetullahtır hem beytullahtır
Dem be dem bu hactır ziyaretimiz

Kürsüde vaaz eder, gözü bakar kör
Kendini hoş görür, özgede kusur
Bunlar rafazi der, hem dahi kâfir
Nedir bu zümreye adavetiniz

Millet seçmek değil bizdeki temel
Doğru söz üzere ederiz amel
Acem sözlerinden Kuran var evvel
O gösterdi rahı hidayetimiz

İbadetin hası selahı dâim
Nefsimiz neyinden kılarız saim (Oruç, perhiz)
Mal zekâtı vermek nemize lâzım
Hak yola baş vermek iradetimiz

Zencefil, zina yok bizden dilin çek
Evlâdımız tahir piç değil bişek
Hak emri üzere süreriz sürek
Yok böyle batıl bir adetimiz

Kâinatı yoktan var eden Allah
Ondan gayrı var mı bir ata, ana
Niçin olmadınız bu sırra âgâh
Bu kadar mı bağlı basiretiniz

İbreti fariğ ol, uyma cahile
Nasihatin hiçe gider nafile
Hüner odur kişi kendini bile
Ondan belli olur maharetimiz

-24-
Harf be harf okudum ilmi Kuran ‘ı
Hatm-ı Kuran vechi hubanda imiş
Boş yere yorulma başka çareyi
Bulaman ne varsa bu anda imiş

Canına kıymayıp serden geçmeyen
Hak batılı birbirinden seçmeyen
Dost zehirin bade gibi içmeyen
Özünü bilmemiş noksanda imiş

Ölmeden ölmenin yolun seçmese
Sıratı mizanı burda geçmese
Aşk badesin yar elinden içmese
Kimisi gark olmuş tufanda imiş

Gerçekler fark eder ilmi mânâyı
Samandan seçerler hemen taneyi
Kulağına koymaz hiç efsaneyi
Ariflerin ilmi irfanda imiş

Evvel ahir budur sizlere sözüm
İbreti, hizmette her zaman gözüm
Asıl vücut cami, orda namazım
Her ne arar isen insanda imiş

-25-
Her neyi gördükçe kaşların yıkma
Ne suçum var ise bildir efendim
Hata eyledimse kusura bakma
Düştümse elim tut, kaldır efendim

Nedir bu keman kaş, nedir bu gözler
Açtığı yaralar durmadan sızlar
Hatırdan çıkmıyor o şirin nazlar
Ya kurtar, yahutta öldür efendim

Gün güne arttırdın derdi sızımı
Açmaz oldum hiçbir yana gözümü
Kış eyledin baharımı, yazımı
Bilmem ki bu nice haldir efendim

Gayrilere sırrım açamaz oldum
Bal, şerbet verseler içemez oldum
Kırdın kanadımı, uçamaz oldum
İster ağlat ister güldür efendim

Sensiz gam kederdir her geçen günüm
Niçin işitmezsin feryad-ı ünüm
Kâbem sensin imanım, dinim
İbreti kapında kuldur efendim

-26-
İlme değer verip uykudan kalktım
Sarık, seccadeyi elden bıraktım
Vaizin her günkü vaazından bıktım
Ramazanı sele verdim de geldim

Karnım acıktıkça kederim arttı
Hele hac kaygısı ayrı bir dertti
Paralılar hemen hac’ oldu gitti
Şeytanı taşlarken gördüm de geldim

Dört kitabı koyup torbaya astım
Cennet hurisinden ilgimi kestim
Muskacı hocaya sanmayın sustum
Ağzının payını verdim de geldim

Aklım ermez ahret eğlencesine
Saygım var insanın düşüncesine
Hayal cennetinin has bahçesine
Softa sürüsünü sürdüm de geldim

İbreti, emelim insana hizmet
Eşim bana huri, evim de cennet
Hacıya, hocaya kalmadı minnet
Irbığı, tesbihi kırdım da geldim

-27-
İnsanlığa değer verir
Böylece ehli imanım
Kötü ahlâkı hor görür
Ona kaynamaz hiç kanım

Benden sorma abdest namaz
Sabırlı ol hele biraz
Arapcam çok kısa pek az
Safi Türkçedir lisanım

Yetmiş iki huri bilmem
Verselerde yine almam
Çünkü ben hakkından gelmem
Geçimi dar bir insanım

Kâbe ‘ye param yok niçin
Hak her yerde olduğu için
Her hâl bunda yoktur suçum
Çünkü ben hakka tapanım

O cennet hep olsun sana
Kederlenme benden yana
Cehennem kâr etmez bana
Cennet benim, ben insanım

Şeytanı bilmem ki nasıl
Ne millettir, hangi asıl
O yaklaşmaz bana hâsıl
Onunla evvel düşmanım

İbreti, böyle bir ferdim
Sade insanlıktır derdim
Hep gönlümü dosta verdim
Sanma ki ona pişmanım

-28-
İnsanlığa doğru bir yol ararsan
Cahilin peşine düşme ha düşme
Gerçekçi bir kâmil olayım dersen
İnsanlık haddini aşma ha aşma

Cahillerin sözü zehirli oktur
Onlarla birleşip savaşan çoktur
Kemâletsiz insan her dem çocuktur
Nefret et, peşinden koşma ha koşma

Niyetin bir insan olmaksa eğer
Gerçek insan bütün dünyayı değer
İbreti, istersen marifet, hüner
İnsani ahlâktan şaşma ha şaşma

-29-
İrfan mektebine sözle girilmez
Hulusi kalp, doğru öz olmayınca
Gerçekler sırrına asla erilmez
Hakkı tanıyacak göz olmayınca

Her aşıkım diyen bâde içemez
Her mürşidim diyen müşkül seçemez
Güller yaprak açıp koku saçamaz
Karlar eriyipte yaz olmayınca

Ârif olan bulur gerçek yârini
Yoluna terk eder bütün varını
Tutuşup yanmalı aşkın fırını
Hiç kebap pişer mi köz olmayınca

Kanat gelişmeden uçamaz kuşlar
Bebe et yiyemez çıkmadan dişler
Ne kadar pişirsen yenir mi aşlar
Gerektiği kadar tuz olmayınca

İbreti, meyveler yetmeden yenmez
Açılmayan güle bülbüller konmaz
Boş bir lamba asla tutuşup yanmaz
İçinde bir miktar gaz olmayınca

-30-
Kaşın mihrabımdır, Kâbem yüzündür
Söylerim çıktıkça avazım benim
Benim kıblegâhım iki gözündür
Her vakit sanadır niyazım benim

Cemâlin var iken gerekmez cennet
Cennet için asla eylemem minnet
Sana gönül vermek farz ile sünnet
İşte budur vakit namazım benim

Tûba dedikleri güzel boyundur
Huri melek derler, senin soyundur
Aşıka cevretmek eski huyundur
Dişi inci, dudak kirazım benim

Nice âşıkların aklını aldın
Nicesin aşk ile sevdaya saldın
Yer ile bir ettin, beni de buldun
Üst üste yıkarak enkazım benim

İbreti, kapında her zaman kulum
Asla eteğinden kesemem elim
Görmese gözlerim, lâl olsa dilim
Senden ayrılamaz bu özüm benim

-31-
Kaşın mihrabına karşı namazım
Güruhu Naci ‘nin imamı sensin
Ayağın tozuna vardır niyazım
Dergâhı hacetin tamamı sensin

Cemâlin şamâdır pervânesiyim
Gönlün Kâbe onun kurbanesiyim
Derdinden hastanın bir tanesiyim
Yaralı gönlümün lokmanı sensin

Hak nazarı mıdır sendeki nazar
Aşk ehli güzelin berâtın yazar
Künyenden okur üstadı evvel
Herhalde alemin sultanı sensin

Aşkınla tutuştum ah ile zârım
Evvel ahir sensin umudum varım
Cânânın derdiyle çok intizârım
Ben bülbülüm, gül-i handânım sensin

İbreti, budur mümin miracı
Onu tavaf eder güruhu Naci
Kırkların ceminde Fadime bacı
Cennetin hurisi, gilmanı sensin

-32-
Kemâl sahibinden dersimiz aldık
Cemâl-i cânâna hayranız bugün
Meneref remziyle nefsimiz bildik
Özünü tanıyan insanız bugün

Kemliğe iyiliktir bizim huyumuz
Evliya neslidir asıl soyumuz
Ruha gıda verir guft-u guhumuz
Hamdolsun ki ehli irfanız bugün

Cemâlden okuruz Kuran ‘ımızı
Kör, sağır anlamaz lisanımızı
Kendi özümüze ezanımızı
Okuyan sahibi izanız bugün

Ademe hak dedik kalu beladan
Gayrıyı yok bildik, çıktık aradan
Kim ne derse desin tam o sırada
Hak ve hakikati göreniz bugün

İbreti, candan bağlıyız insana
Cemâla aşığız, değil cinana
Meyleden değiliz huri gilmana
Yakın dost olana kurbanız bugün

-33-
Mağrurlanıp her dem yüksekten uçan
Sözümüz yok aklı ermeyenlere
Marifetten mahrum, irfandan kaçan
Kibiri, benliği sürmeyenlere

Ancak kâmil insan hakkın aynası
Kendinde tecelli eder mevlası
Boş yere yorulup çıkarma sesi
Hakkı vicdanında görmeyenlere

Rastgele kimseye eyleyen niza
Kendinden zayıfa eyleyen eza
Ahir zalimlere verilir ceza
Şimdiden hesabın vermeyenlere

Taşa boyun eğip edilmez dua
Adem canlı Kâbe, odur Beytullah
Hakikat kapısı açılmaz asla
Bir kâmil insana ermeyenlere

İbreti, nidersin yahşi yamanı
Evvel ara kendindeki noksanı
Zalime, namerde etme ihsanı
Seni canı dıldan sevmeyenlere

-34-
Mecnun ‘un gezdiği çölü, ovayı
Leyla ‘nın aşkına düşenlere sor
Ferhat ‘ın deldiği yalçın kayayı
Varlık dağlarını aşanlara sor

Çokları aşk için serini verdi
Çekmeyenler bilmez bu müşkül derdi
Halden bilir sanma gördüğün ferdi
Hasret-i aşk ile pişenlere sor

Cânânın elinden dolu içenler
Kanat açıp dosta doğru uçanlar
İnsana hizmeti hedef seçenler
Can, baş vermek için coşanlara sor

Aşıka cefadır dilberin huyu
Cefaya katlanmaz her kabadayı
Sevdiğine kuldur aşıklar soyu
Sevdanın elinden şaşanlara sor

İbreti neylersin hesap kitabı
Sadık yar sevmenin çoktur sevabı
Öğrenmek istersen doğru cevabı
Aşk atına binip koşanlara sor

-35-
Minareye çıkıp bize bağırma
Haberimiz vardır, sağır değiliz
Sen kendini düşün bizi kayırma
Sizlerle kavgaya uğur değiliz

Her yerde biz Hakkı hazır biliriz
Olgun insanları Hızır biliriz
Bundan başkasını sıfır biliriz
Tahmininiz yanlış, biz kör değiliz

Eğer insanlıksa doğru niyetin
Nefsini ıslah et varsa kudretin
Bize lazım değil senin cennetin
Huriye gılmana esir değiliz

Arapca duaya değiliz mecbur
İster müslüman bil, istersen gavur
İnsanı hor görmek en büyük küfür
Buna inanmışız, münkir değiliz

İbreti, bu hâle insan acınır
Ham sofular bu sözlerden gücenir
Aslına ermeyen elbet gocunur
Onu avutmaya mecbur değiliz

-36-
Müşkülüm hâl eyle, gizlenme yârab
Niçin hep zengine ihsânın senin
Bu yoksullar kulun değil mi acep
Bu mudur adalet imkânın senin

Nice kulların var, çeker cefayı
Niceleri vardır, sürer sefayı
Kimi her gün içer, bulur kafayı
Acep neden çarpmaz Kuran ‘ın senin

Kimi pervasızca insan asıyor
Kimi kılıç ile kelle kesiyor
Kimi bomba atıp ülke basıyor
Neden sızlamıyor vicdanın senin

Gören, duyan sensin her cinayeti
Neden sürdürürsün bu rezaleti
Kullara bulursun hep kabahati
Böyle mi hakikat irfanın senin

Silkinip meydana çıksan olmaz mı
Zulmün temelini yıksan olmaz mı
Biraz İbreti’ye baksan olmaz mı
Bilmem neden herkes hayranın senin

-37-
Şaşkın gibi koşup gitme yabana
Sana da verilmiş bir can dediler
Özünde ara bul düşme gümana
Hemen kendine gel inan dediler

Akıl haznesinden mizana geldim
Orada ben hemen imana geldim
Hak ve hakikati vicdanda buldum
Böyle gerek ehli irfan dediler

İnsan hakkın bilip ettim niyazı
Kıblesiz camide kıldım namazı
Çünkü her tarafta var hakkın yüzü
İşte şimdi oldun insan dediler

Bu gerçek sözleri herkes bilemez
Yüzden geçer gider künhe eremez
Melek dahi ondan sorgu soramaz
Kul hakkın verirse hemen dediler

Cehennem var imiş, nemize gerek
Aşkın ateşiyle yanak kurtulak
Akıl, mizan, sırat bir temiz yürek
Ondan size gelmez ziyan dediler

Vadedilen yetmiş huriden geçtim
Yetmiş değil bir tek yetişmiş seçtim
O verdi ben hayat suyundan içtim
O zaman adına gilman dediler

İbreti, bende var bir tuhaf adet
Arapça salavat getirmem ebed
Sen islam, dilin Türk, Arapça bir dert
Her şey Türkçe olsun aman dediler

-38-
Tâ elest deminde demişiz belî
Arif bilir bunu beyhude şaşar
Aşkın şarabından kandık ezeli
Çünkü dertli olan dermana koşar

Muayyen vakit yok daim ibadet
İnsana gerektir sevgiyle hizmet
Madem hak her yerde cami ne hacet
Bilmeyenin yolu yabana düşer

Sofa inat eder, hak yola gelmez
Bin sene okusa bu sırra ermez
Gerçeğin suali mahşere kalmaz
Fırsat elde iken sıratı aşar

İsrafil sûrunu hergün çalmakta
Gafletten uyanan hep dirilmekte
Bâtıldan vazgeçip hakka gelmekte
Şaşkın sofu halen bekliyor mahşer

İbreti, sözünü yeter uzatma
Kendinde ara bul yabana gitme
Dostun ile dost ol, gayrı gözetme
Sadık dost olanlar hiç ölmez yaşar

-39-
Yarab şüphe yok, herkesten güçlüsün
Lâkin zulmü sona erdirmiyorsun
En azından bizim kadar suçlusun
Niçin şeytanları öldürmüyorsun

Sen birsin neden dört kitabın varmış
Her kuldan soracak hesabın varmış
Hem ateş cehennem azabın varmış
Hem hapishaneyi kaldırmıyorsun

Kimisi camide kimi tekkede
Kimi kilisede kimi Mekke ‘de
Hepimiz şaşırdık bu tehlikede
Gizlendin sebebin sordurmuyorsun

Her ulus seviyor seni ya Allah
Sana çok cömert diyorlar maaşallah
Tükenmez hazinen varmış eyvallah
Fakat aç yoksulu güldürmüyorsun

Aklım sana şaşar ey yüce yarab
Sevgili resulün, Kuran’ ın Arap
Seyirci kalmana var mıdır sebep
Neden İsrail’e saldırmıyorsun

Nice mazlumların başın kesen var
Pir Sultan, Mansur ‘u dâra asan var
Atom bomba atıp ülke basan var
Bunların haddini bildirmiyorsun

İbreti bu haller çok zihin yorar
Hem katil hem melek Azrail ‘in var
Yerin bilen olsa bunları sorar
Bunca olaylara aldırmıyorsun

-40-
Yarınki cennete etmeyiz minnet
Cenneti vücud-u insan biliriz
Münevver kitleye vererek kıymet
Allah mefhumunu vicdan biliriz

Gâip lâzım değil, n ‘ideriz lâfı
Mevcut gördüğümüz bizlere kâfi
Sevgi âb-ı hayat safidir safi
İçenleri ehl-i irfan biliriz

Gerçek aşık siler kalbin tozunu
İrfan ışığında açar gözünü
Kâmilin ağzından çıkan sözünü
Hemi hadis, hemi Kuran biliriz

Ahlâk abdestine veririz cevaz
Vücut camiinde kılarız namaz
Dostun eşiğine eyleyip niyaz
Kendimize bunu erkân biliriz

İbreti, yavaş ol, gözle turâbı
Cehennem ateşi, vicdan azabı
Neylersin yarınki yevmülhesabı
Olgunları huri gilman biliriz

-41-
Yaşamak boşadır yâr olmayınca
Avını almayan baz neye yarar
Hep zarar sayılır kâr olmayınca
Boşa konuşulan söz neye yarar

Gerçek olan bir menzile yetmeli
Sadık haldaş bulup yola gitmeli
Özü, sözü birbirine katmalı
Tel, perde olmazsa saz neye yarar

Ahlâk, meziyetten üst olmalıdır
Aşkın şarabıyla mest olmalıdır
Cânâna can verip dost olmalıdır
Riyâ ile olan haz neye yarar

İrfan mektebine varmak gerektir
Hakikat sırrına ermek gerektir
Hakkı aynel yakın görmek gerektir
Yâr yüzün görmezse göz neye yarar

İbreti, sevgidir her işin başı
Gönülde yanmalı aşkın ateşi
Kaynatır kazanı, pişirir aşı
Ocak yanmayınca gaz neye yarar

-42-
Yine Efkarlandı Divane Gönlüm
Gam Kederle Yüklü Kervanım Vardır
Ahu Vah Çekmekle Tükendi Ömrüm
İçerimde Derdi Hicranım Vardır

Bilmem Nerde Kaldı Nazlı Meralım
Günden Güne Beter Oldu Ahvalim
Tükendi Sabrım Bitti Mecalim
Gece Gündüz Ahu Figanım Vardır

Gönül Vazgeçer Mi Boyu Fidandan
Emsali Bulunmaz Devri Zamandan
Yaradan Ayrılalı Usandım Candan
Tek Teselli Kası Kemanım Vardır

Ben Selvi Boylu Yardan Ayrıldım
Askın Ateşinde Yandım Kavruldum
Varlığımdan, Benliğimden Sıyrıldım
Yar Yabanda Koymaz İmanım Vardır

İbreti,Yarımı Unutmam Bir An
Gözlerimden Akar Yas Yerine Kan
Dedim Yar Yüzünü Göreyim Hemen
Çünkü Derdi Hasret Çekenim Vardır

-43-
Yusuf-i zamanı afat-ı devran
Mahi şakkal kamer yarimi gördüm
Gülşeni hüsnüne olmuşum hayran
Pervane misali nurumu gördüm

Tubâ-i cennettir boyu ne güzel
Hüsnüne yakışmış huyu ne güzel
Mutlak sulbi tahir soyu ne güzel
Hallacı mansur veç dârımı gördüm

Cihanda misli yok cevheri yekta
Bir nuru mücessem kılmış tecella
Cemâlin görünce dedim eyvallah
Lemteradan olan turumu gördüm

Bin hacca bedeldir nazı, niyazı
Bendesiyem hemde rahının tozu
Çok şükür keşfettim gizlenen razı
Mahi taban olan ruhumu gördüm

İbreti, bade-i aşk ile mestim
Yoluna baş vermek muradım, kastım
Eğer ki canımı isterse dostum
İşte ben yok olup varımı gördüm

-44-
Zalimin, gaddarın zevali yakın
Sanmaki beklenen Mehtiyi gelmez
Haksızdan soracak haklının hakkın
Adalet olunca şikayet olmaz

Nice gözler var kan, yaş akmakta
Nice acı günler ömrü sökmekte
Nice canlar her an çile çekmekte
Lâkin herşey geçer ebedi kalmaz

Nice mazlumların hakkın yiyen var
Akıl yolun kesip insan soyan var
Bu hâl böyle sürüp gider diyen var
Hiçbir çiçek yok ki ahiri solmaz

Nice hakikati görüp seçen var
Nice bilmeyerek ondan kaçan var
Nice çay yerine çorba içen var
Herkes hakikatin künhüne ermez

Mehti Ali Resul çıkacak derler
Zulmün temelini yıkacak derler
Mazlumun hâline bakacak derler
Ne suretle olur çok kimse bilmez

Bu bir hakikattir demeyiz yalan
Gelecek aslında Mehti ‘dir gelen
Lâkin diyemeyiz felanca, filan
Mehti ‘yi tanıyan künyesin sormaz

Zulüm çoğalınca çıkacak Mehti
Ta evvelce tayin etmiş bu vakti
Yerine getirir, yaptığı ahtı
Bunu fark etmeyen Mehti ‘yi görmez

Adalet nerdeyse Mehti orada
Sanma gelecek var başka sırada
Nereye gizlenmiş, çıksın oradan
Başka safsatalar girmez kafaya

Gelecek kimse yok, bekleme boşa
Yok yere zihnini yorma bu işe
Ne zaman zulümle çıkarsan başa
Gelecek Mehti ‘ye hiç hâcet kalmaz

İbreti, kimsenin kalbini yıkma
Hakikat, adalet yolundan çıkma
Körlerin önüne çıranı yakma
Karanlığa gider ışığı görmez

KAYNAK:
http://www.ibreti.net

İLGİLİ YAZILAR
spot_img

Bizden Seçmeler