Şeyh Edebali nin oğluna Nasihatı
Oğul;
“İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, gün batarken ölürler. Unutma ki
dünya sandığın kadar büyük değildir. Dünyayı bize büyük gösteren bizim
küçüklüğümüzdür. Hırsımız, bencilliğimiz…”
Dünya bir garip han, bir hoyrat mekân,
İnsan bir garip varlık kabına sığmayan…
Hayat bir yudum su, bir anlık rüya…
Ömür bir kısa yol tekrarı olmayan…
Bu yolda nazarımızı sonsuzluğa dikip; büyük yürümek ve büyük ölmek gerek. Bu
yolda hırs, diken; benlik ve kibir, engeldir oğul. Sakın ha kendine
takılmayasın ve kendinde boğulmayasın. Teklik sadece Allah’a mahsustur, tek
başına karara durup hoyrat dünyanın dayanılmaz ağırlığını kaldırmayasın.
İşlerini ehil kişilere danışarak tutasın, danışırsan yol alırsın,
danışmazsan yolda takılıp kalırsın oğul.
“Güçlüsün, akıllısın, söz sahibisin; ama bunları nerede, nasıl kullanacağını
bilemezsen, sabah rüzgârında savrulup gidersin.”
Bir dem gelir bir tekmeyle dünyaları yıkacak olursun, bir dem gelir yerdeki
karıncaya mağlup olursun. Güç hayvanda bile mevcut. Akıl sadece anahtar.
Anahtara takılmayasın. Aslolan anahtarın açacağı kapılardır. Kapıların
ardında hazineler, kapıların ardında sırlar vardır. Sırlar ki, ebedi
muştuları koynunda barındırır; sonsuza kavuşturur. Aklını kullanıp
dünyadayken cennetin kapılarını aralayasın oğul.
“Öfken ve benliğin bir olup aklını yener! Daima sabırlı, sebatlı ve iradene
sahip olasın, azminden dönmeyesin. Çıktığın yolu, taşıyacağın yükü iyi bil,
her işin gereğini vaktinde yap!”
Öfke ateş, öfke âfet, öfke şeytandır oğul. İnsanoğlu dağları devirir; ama
öfkesine mağlup olabilir. Öfkeyle savaşı daima taze tutmak gerektir.
” Yolcu, buruk baş gerek
Gözde daim yaş gerek
Huy biraz yavaş gerek
Yoksa yollar aşılmaz.”
diyen ne güzel söylemiştir. Öfke benliğin yemi, en lezzetli gıdasıdır.
Benlik semirdi mi irade yok olur gider. İradesi zayıflayanın ruhu intihar
eder. Posalaşmış bir beden taşımak ne ağır zillet, ötelere kapalı bir ruh
taşımak ne büyük ihanet.
Sabırsız olmaz oğul. Sabırsız menzile varılmaz. Kaf Dağı’na sabırsız
ulaşılmaz. “Sabır kara bir dikeni yutmak, diken içini parçalayıp geçerken de
hiç ses çıkarmamaktır.” İnsan ocaklar gibi yanmalı, yanmalı da kimselere
gamını ilân etmemelidir. Gözünü ötelere dikesin oğul, hesabını idealine göre
yapasın. Şunu da aslâ unutmayasın: “Her şeyin vakti tayin edilmiştir.
Vaktinden önce öten horozun başı kesilir.”
Vazifen çetin, yükün ağırdır oğul. Hizmette önde ücrette geride olasın.
Vazifenin en ağırına talip olmaktan kaçınmayasın. Vazifenin ağırlığı
Yaratan’ın kullarına ihsanıdır.
“Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördüğünü söyleme, bildiğini bilme,
sözünü unutma, sözü söz olsun diye söyleme.”
Bizler nefreti eritmek için, muhabbetin asaletini dünyaya yeniden hakim
kılmak için çıktık yola. Bu yolda utanacak bir şeyimiz yoktur. Muhabbet
yolunun gizlisi saklısı yoktur oğul. Ama altının değerini de sarraf bilir,
sözünü muhatabına göre ayarlayasın. Cahilin karşısında altınlarını çamura
atmayasın. Yiğit olan kördür, kötülüğü görmez; sağırdır, kem sözü işitmez;
dilsizdir, her ağzına geleni demez. Bildiğini de her yerde ayaklar altına
sermez. Yunus gibidir o; yüreği muhabbete, gönül ibresi Hakikate ayarlıdır.
O bir defa söz verdi mi, onu namusu bilir.
“Ananı, atanı say; bereket büyüklerle beraberdir!”
Anadolu; içinden kıvrım kıvrım ırmaklar akan, ağıtları alev alev ciğerler
yakan… “Ana”larla dolu olan…
Ana çile yumağıdır, oğul dua kaynağıdır. Ana yüreği narin bir ipek, ata
bileği Hakk’ın diktiği en sağlam direktir. Ne ananın ince yüreğini yakasın,
ne de babanın kapı gibi bileğini kırasın oğul. Yarın yuva kurduğunda
ocağınla onlar arasında köprü olasın. Ana ve ata düşmemek için sırtımızı
dayadığımız duvardır, yarın duvar yıkıldığında kıymetini anlarsın.
“Sevildiğin yere sıkça gidip gelme, muhabbetin kalkar, itibarın kalmaz.
Düşmanını çoğaltma, haklı olduğunda kavgadan korkma! Bilesin ki; atın
iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler!”
Her şeyin ortası makbuldür, sevginin de. Sevdiğini gereğinden fazla
sevmeyesin, yerdiğini de gereğinden fazla yermeyesin. Sevgini de, sadece
yüreğinin eline vermeyesin. En çetin imtihan “sevgi”yle olandır. “Kişi ne
kadar bahadır olsa da, muhabbete tuş olur.” diyen atanın sözünü aklından
çıkarmayasın. Böyle imtihan olmamak, istikbalde neslinden utanmamak için
gecelerin bağrında, seherlerin aydınlığında duaya durasın. Senin ideallerin
ve geleceğe dair hedeflerin var oğul.
Gönül adamı ömrünü boşa harcamaz, yüreğini ucuza satmaz, edep tacını
başından almaz. Gönül erinin her zaman yüzü yerde, gönlü göktedir. Haklı
olduğunda kavga vermesini bilir. Kavgayı sadece bileğiyle değil, ilmiyle ve
yüreğiyle yapmasını da bilir.
İyiliğe kötülük, şer kişinin kârı,
İyiliğe iyilik her kişinin kârı,
Kötülüğe iyilik de, er kişinin kârıymış oğul.
Sen bizim rüyamız, sen bizim devamız, sen bizim duamızsın oğul. Daima başın
dik, alnın ak, gönlün pak olsun.
Zümrüt-ü Anka’nı iyi seç ki Kaf Dağı sana yakın olsun. Yolun ebediyete kadar
açık olsun.
Dipnot
* Edebali Şeyh; Osman Gazi’nin kayınbabası. (ö: 1325), Karaman ve Şam’da
öğretim gördü. Yüz yirmi yıl yaşadığı rivayet edilir. İslâmî ilimler ve rüya
yorumlarında geniş ilmi vardı. Osman Gazi, Şeyh Edebali’de misafir kaldığı
bir gece rüyasında, Şeyhin koynundan çıkan ayın kendi koynuna girdiğini ve
göbeğinden yetişen bir ağacın bütün cihanı sardığını görür. Şeyh Edebali bu
rüyayı büyük bir devletin kurucusu olacağı şeklinde yorumlar. Bu yorumdan
sonra Şeyh Edebali’nin kızı Malhun Hatun’u Osman Gazi’ye verdiği söylenir.
Türbesi Bilecik’tedir.
Ey oğul, artık Bey’sin!
Bundan sonra
öfke bize, uysallık sana.
Güceniklik bize, gönül almak sana.
Suçlamak bize, katlanmak sana.
Acizlik bize, hoşgörmek sana.
Anlaşmazlıklar bize, adalet sana.
Haksızlık bize, bağışlamak sana…
Ey oğul, sabretmesini bil,
vaktinden önce çiçek açmaz.
Şunu da unutma;
insanı yaşat ki devlet yaşasın.
Ey oğul, işin ağır,
işin çetin, gücün kula bağlı.
Allah yardımcın olsun…
Güçlüsün, kuvvetlisin,
akıllısın, kelamlısın!
Ama; bunları nerede,
nasıl kullanacağını bilmezsen
sabah rüzgarında savrulur gidersin.
Öfken ve nefsin bir olup aklını yener.
Daima sabırlı, sebatlı ve
iradene sahip olasın!
Dünya,
senin gözlerinin gördüğü gibi değildir.
Bütün bilinmeyenler,
feth edilmeyenler, görünmeyenler,
ancak sen faziletli ve ahlaklı olursan
gün ışığına çıkacaktır.